19 Temmuz SON POSTA Sayfa 9 ni eee — KTT DÜNün, BUGÜNüÜn ve YARINın tarihi: 1 İtilâf devletleri demişlerdi. Şu hald eden bir ve Avrupanın mukadderat! dört kişiye bırakılmıştı © VvİLSON — Bir Üniversite profesörü kırmasını andırıyordu. Mağlüp devletlere bir peygâm - ber, bazı guliblere başbelâsı gibi gö rünüyordu. Konferansda — hayatı ihtiyar kaplana aldanmak ve mağ- lüp olmakla geçti. © KLEMANSO — İhtiyar kap- Konferansda tıpkı kurnaz ve yorulmak bilmiyen bir kaplan gibi ğıııışıı. İki şeye inanıyor ve .buışlnn istiyordu: Fransanın emnıı()ı':: :! duruk al l!ılılı':ııı:::?u S:nb:ıykuhhıkldc etseydi sülh belki hakikaten yerleşecekti. €© ORLANDO — Adiryatik de * nizinizf öbür tarafındaki ıı.hllıpl!'- çasını koparmaktan başka bir şe: düşünmüyordu. n © Lold Corç — ıuı!_e_r.ııı_s;ıi :1 ; meden evvel halka vaıdı:sıo :n e leri tahakkak zayrete geldiyse de bu da Heş ek lan... Emrys Jones İbrahim Hoyi On milyon adam ölmüş, büyük impara- uklar bozgu lmış, a uğramış, Ve yıkıl ıPol'rıl!'ıı ve Belçikanın ekim to?rıklan Yazan Çeviren Avrupada ıch'l:, sofalet ve çöküş, bitkin bir l'»ldfı bulunan halkı tehdid ediyordu, fakat b bitmişti ve mütarekeden iki ay son- ::'ııl!b devletler, dört yıllık barb oyü- ınun yarattığı zararın hi!inçoîunu Al- :ı:ıuvı Hle müttefik devletlere göstermek üzere Pariste toplandılar. Sulh konferansı toplanmıştı. Buna kfm' ferans denebilir miydi?.. Şü:l;;llı.n Z_:ı, 61 ACI, ae Alnanga. e Ge aü İN dev onleri -) Jetleri kararlarını çarçabuk açığa — vür- dum;!u. sulh konferansı değil, imlâ atti- sulh olacaktır... 4 mî'x'îıyîı;pnıh’!.. Bu konferanstan du;ıfı nevzad, bir sulh muahedesi olmııdı.ı ı;ı; rupayı yirmi yıl daha tarumar edecel vesika şeklinde tecelli etti. ) Arıd:ı bu kadar yıllar geçtikten son ra, bu mühim gözle bakabiliriz. ı kon! ne de güzel bir yer ıçnııı:i;dım O Paris ki, bütün şehir intikâ dolu bir zaferle sarhoştu... ü Londra da bu işe biçilmiş kıh.Aıln _,:ı. ğildi. Zira İngilterede daha hlll,k ;ıy- yaya bütün yıpuklırln[öde:ne Ş seri asmak sesleri yükseliyordu. bu sulhü daha mu! 4 ba az intikam hislerile dolu bir şekilde hazırlamaya çalışmış olsalardı bde.üks:î di tebaaları buna yınıımlyıcsk. mi hislerile * Sulh ko_nferınsı değil, imlâ ett e Versay muahedesinin Avrupayı 20 yıl daha tarumar şeklinde tecellisine neye şaşmalı ? LTIND sika Vilson, Klemanso, Orlan de etmiyeceklerdi. Zira çok çok iztirab çekmişlerdi. Wf]k'öşn“' g#iüâf devletlerini teşkil eden 32 devlet konferansa iştirak etli ve tabi- atile derhal anlaşıldı ki, 32 devletin her aşka telden çalıyor ve bir nnkta- da anlaşmalarına imkân yoktur, Binaen- aleyh sulhü yapmak işi, evvelâ 15 kişilik, ve nihayet 4 kişilik bir komisyona bıra- kıldı. Bu komisyon, Amerikalı Vilson, Fransız Clemenceau (Klemanso), İtalyan Orlando ve İngiliz Lloyd George (Loyid Corç) tan teşekkül etti. İstedikleri, arzuları olduğu halde bun- dan fazla merhametli olamıyan bu dört e bakmız! İşte uzun arkalıklı iskemlesinde, hare- Üketsiz eldivenli elleri dizlerinde olarak Gturân' Kldınânso Ftarisanin! kaplanı... Bütün konferans esnasında tam manasile kaplan olduğunu isbat etti, tıpkı, kurnaz, yorulmak nedir bilmiyen bir kaplan gibi hareket etti ve yalmız iki şeye imanarak çalıştı: Fransanın emniyeti .ve Almanyanın boyunduruk altına alınması... Ve eğer son şık mümkün olsaydı, din- yada belki sulh daha fazla yerleşecekti kim bilir?... Okyanusların ötesinden gelen Ameri- kan Cumhurreisi, ciddi, küskün yüzlü Wilson, 19 uncu asır Puritanı ile bir üni- versite profesörü kırmasını andırıyordu. İdeslizmi, mağlüb devletlere, onu yeni bir dünya nizamı kuracak olan bir pey- gamber gibi gösterdi. İtilâf devletlerinin bazılarınca da, bir «baş belâsı» gibi sayıldı. Orlandoya gelince, İtalyan — diplomatı Adriyatik denizinin öbür tatafında bulu- nan sahil parçasını koparmaktan başka bir şey düşünmüyaordu. Ve nihayet bütün İngiltere adalarında zaferin kendisine verdiği perestiş hâlesi- le sarılmış olduğu halde, Loyd Corç... Konferansa gitmeden evvel, Almanyaya eödetiniz..» cihadile umumi seçimi ka- zanmış olan Loyd Corç, konferansta um- duğumuz gibi çıkmadı. Sonraları gayrete AKİ ATEŞ irilen bir sulh olacaktır ,, do ve Loyd Corç Versayda geldiyse de geç kalmıştı. Diğer devletle- rin talebleri bu dört büyük adamın mü- zakereleri etrafında meddü cezir halinde dalgalanıyor, dalgalanıyordu. Almanya bütün ümidlerini Wilsona bağlamıştı. Fakat Wilson, Klemanso ile boy ölçüşemezdi. Wilsonun - fikirleri, prensipleri mübhemdi. Avrupanın kurtu- luşu için müşahhas plânları, kanaatleri yoktur. Ama, Klemanso ne istediğini bili- yordu. Onun için konferansın başından sonu- na kadar, Wilson hep atlatılmış, ve ekser zaman kendi icad ettiği Milletler Cemi- yeti plânlarınım, sulha iştirak eden dev- |letlerin yapacakları h: düzelteceği- ne inana inana, manevra harici hırakıl- mıştı. Klemonsa, Fransanın emniyeti le Al- manyanın boyunduruk altına alınmasını temin eden plânlarına asla zarar vermi- yecek uzlaşmalarla, cumhurreisini avut- tu, durdu, Wilsan, her muahedenin yeni Milletler Cemiyeti kovenanı ile başlamasını isti- yordu. Loyd Corç ile Orlando bu fikre muhalefet ettiler ve kovenanın bunu ha- zırlamasını bekliyemiyeceğini ileri sür- düler, Halbuki Klemonsa ustaca bir ta- biye ile, hiçbir mana, kıymet ifade etmi- yeceğini bile bile, Wilsonun tarafını tut- tu. Neden mi?, Bir iki dakika daha sab- retmenizi diliyeceğim. Sulh konferansına iştirak edenler mühim mesele ile karşılaşmıştılar: A — Klemanso, Fransa ile Almanya a- rasında tampon vazifesini görecek olan maüstakil bir Ren devleti kurmak istiyor- du, Wilson buna muarızdı. Zira, nihayet ve nihayet Ren daima Alman toprağı o- larak kalmıştı. Fikir müdhişti, Fakat Kle- manso üç lira ümid ettiği bir makalesine beş lira istiyen kurnaz bir muharrir gibi bunu ortaya atmıştı. Pazarlığa girişmişti ve sonunda, Fransa Alzas-Loreni muha- faza ve Sardaki kömür havzalarını idare etliği takdirde Ren devleti fikrinden ca- yacağını söyledi. üç Wilson Saarı Fransızlara vermek ni- yetinde olmamakla beraber, gene de mu- vafakat etti. Zira Cumhurreisi, Kleman- sonun dengi değildi, cengel harbinde kaplanla savaşamazdı. B — İkinci mühim mesele: Tamirat işi idi ve bu iş, Wilsonun Avrupada sulhü yaratmak gayesile yazılmış olan 14 mad- delik Wilson prensiplerinde vardı. Kle- manso gayet reybi bir tavırla: Amerikan Cumhurrefsinin 14 emri var, Ulu Tanrı- nın ise emirleri ondur... demişti, Wilson şöyle diyordu: Almanya yap- tığı zararları ödemeli ve mahv ve harab olmuş mıntakaları yeniden imar etme- lidir. Fakat Klemanso başka başka zarar ve ziyan isteklerinde bulunuyordu: Al- manyanın harb tekaüdiyelerini ve itilâf devletlerinin dullara verdiği avansları ödemesini taleb ediyordu. Loyd Corç da Klemansoyu dosteklediği için, Wilson bu yeğunda bir kere daha mağlüb oldu. (Devama 10 ncu sayfada) _T arihten sayfalar : Halife Mehdinin ve ziri Yakuba verdiği lâciverd oda takımı ve güzel cariye ei Bir salonu Baştanbaşa lâciverd renkte döşedi. Halılar, küçük ve sedef işlemeli masalar, işlemeli sedirler, duvarları kaplıyan kumaşlar, per- deler hep lâciverddi. Kendisi de çok zarif ve lâciverd elbise giymiş olfiıız'ıı halde gene lâciverd elbiseler giyinmiş olan harikulâde güzel bir. cariyeyi yanına alarak salonda oturdu. Adamlar göndererek veziri Davud oğlu Yazan: Ka Bağdadın hurmalıkları arasından çıkan bir kervan, geçtiği yollarda bir toz bu- lutu yükseltin renk renk ve kocaman y halinde şehirden uzaklaşıyordu. 1r ağır yürüyen mahfeler, onla- erini giymiş olan ray adamları ve etrafta çe- mın gemlerini kasarak on- latı köpük ve tere bulıyan yağız askerler vardı. Mızraklar, kılıçlar, yaylar, sadak- lar Irakın keskin güneşi altında parlı- yordu. Halife Mehdi hacce gidiyordu. Veziri Davud oğlu Yakub devlet işleri- ni gayet güzel idare ediyordu. için yüreği rahattı, Fakat Yakubu çekemiyenler çoktu. O- nun iktidar ve nüfuzuru kırmak için de halifeye her fırsatta birçok sözler söyle- niyordu, Lâkin halife bunlara aldırmı- yordu. Bu sefer de hacce giderken yol üstün- de bir kitabe gördüler, Bunda çu satırlar okunuyordu: «Ey Mehdi, Davud oğlu Yakubu kul- lanmasan ne büyük adam olacaksın'» alife bunu okuduğu zaman altına yle yazdırdı: «Bunu yazan kıskanç adam rahat yüzü görmesin!» Vezirin düşmanları tarafından yapılan bu oyun da bir netice vermedi. Bunun üzerine en can alacak yerden vurmağa karar verdiler, Halife Mansur zamanında hazreti Ali rın içinde parlak elbise balife ile Bunun sülâlesinden Abdullah oğlu Mehmed| Medinede kendisini halife ilân etmiş ve başlı başına harekete geçmişti. Yakub o sırada Abdullah oğlu Mehmedin kar- deşi İbrahimin kâtibliğini yapıyordu ve isyan edenler arasında bulunarak halife Mansurun aleyhinde bulunmuştu. Fakat sonra pişman olmuş hükümete sığınmış, Mehdinin adamları arasına karışmıştı. Davud oğlu Yakub kısa bir zamanda Mehdinin gözüne girmiş, kendisine çok yaklaşmış, bütün işlerde ona yardım et- meğe başlamıştı. Bu dostlük o kadar ile- ri gitmişti ki Mehdi halife olduğu zaman Yakubu kendisine vezir edinmiş, devlet idaresini onun eline vermişti. Ona olan itimadı çoğaldıkça sevgisi artmış, kark deşliğe kabul etmiş, bu kardeşliği bütün devlet dairelerine bildirmekten kendini alamamıştı. Mehdiye şöyle dediler: — Davud oğlu Yakubun Alevilere olan sevgisi ve bağlılığı hiç eksilmemiştir. Sa- dece gizli tutmaktadır ve elden geldiği kadar onlara yardım etmekten de çekin- mez. Aleviler henüz yatışmış değillerdir ve fırsat bekliyorlar. Onlardan birişinin devletin başında bulunması çok korkulu dur, Hiç beklenmiyen bir zamanda çıka- cak olan isyan sırasında yalnız hilâfeti. niz değil, hayatınız da tehlikeye gire- cektir. Mehdi bunlara da aldırmayabilirdi. Fa. kat hilâfet 've hayat meselesinden bahse- diliyordu. Esasen ona nasihat verenler şu sözleri de ilüve etmişlerdi: — Bize inanmıyorsanız bir defa tecrü- be ediniz. Bunda sizin ne zararınız olur? Meselâ Alevilerden mühim bir adamın rılması işini ona — voriniz. Bakalım yapacak mı? Mehdi bu nokta üzerinde ehemmiyetle durdu. Evet, bir defa tecrübze etmekten elbet zarar değil, fayda çıkacaktı. Hiç değlise yüreğine küçük bir şübhe düş- müştü. Bu şübheyi de söküp atmadıkça Tuhat edemiyecekti. Vezirini tecrübe etmeğe karar verdi: Bir salonu baştanbaşa lâciverd renkte döşedi. Halılar, küçük ve sedef işlemeli masalar, işlemeli sedirler, duvarları kap- lıyan kumaşlar perdeler hep lüciverddi. Kendisi de çok zarif ve lâciverd bir elbi- se giymiş olduğu halde gene lâciverd el- biseler giyinmiş olan fevkalâde güzel bir gariyeyi yanına alarak salonda oturdu. Veziri Davud oğlu Yakubu çağırttı. Yakub salona girdiği zaman orayı hay- Yakubu yanına çağırttı. dircan Kaflı ran hayran seyretti. Hele cariyeye olan hayranlığı son derece yüksekti. — Ya emirülmüminin, cennet sarayla« rının salonları da yemin ederim ki ancak bu kadar güzel döşenmiş olabilir. Bu gü« zellikler hiç şübhesiz Allahın size mahe süs olarak ihsan buyurduğu ilhamların eseridir. Dedi, — Ya cariyeye ne dersin? — O dâa cennetten inmiş bir hüri... Hem de hürilerin en güzeli... Allah onu ancak size Jâyık görebilir. Halife ayağa kalktı. Elini vezirin muzuna koydu: o- — Bunlar bile hep senin yardımınla Ow luyor, kardeşim! Bana yaptığın hizmete lerden çok memnunum. Bunları nasıl Ö- diyeceğimi bilemiyorum. Sağ elile bütün salonu ve daha sonra gülümsiyerek halifeye bakan cariyeyi göstererek devam etti: — Madem ki bunlar ve bu kız o kadar hoşuna gitti, onları sana hediye ediyo- rum. Biraz sonra vezire döndü: ca edeceğim. Bunu başkası yapamaz. — Emredersiniz. Mehdinin düşmanları arasında Alevİe lerden birisi vardı ki onu ortadan kaldıre mayı çok arzu ederdi. Yakubdan onun öldürülmesini istedi. Eğer bu adamın Ae levilerle bir alâkası varsa bu işi yapmazı — dı. Eğer bu işi yaparsa Mehdinin ondan | şübhe etmesi kadar büyük haksızlık olae | mazdı. Mehdinin düşmanı olan adam fazilet ve ilmile meşhurdu. Yakub tarafındam çağırılınca onun sarayına gitti. Yakub oe | ma bit odada ve yalnız bülundukları sırae | da, halifeden aldığı emri bildirdi. Adame | cağız şaşırdı. Yakub bu husüsta yemin ete |tiğini söyledi. Adamcağız onun ellerine, ayaklarına kapandı, suçu olmadığını söye | liyerek bağışlanması için yalvardı. O kae dar yalvardı ki Yakub halifeye söz vere miş olmasına rağmen ona acıdı. Hayalını bağışlamakla beraber hemen kaçmasını | nasihat ettikten başka bunun için lâzım olan parayı da verdi. b Halbuki Mehdinin hediye ettiği cariye ' bir casustan başka biri değildi. Ayni 0« danın bir kenarına saklanmış, ve: m levi arasındaki görüşüp — kom om hepsini görüp dinlemişti. Bunları olduğu gibi halifeye anlattı. 4 Mehdinin artık şübhesi kalmamıştı, Demek ki ona söyledikleri sözler yalar değilmiş! Hemen adamlar göndererek — Aleviyi yakalattı. Ondan sonra da Yakubu sarâ« yına çağırdı. Sorguya çekti. Yakub inkâr etmedi. Mehdi de onu azlederek zindana attırdı. t Zavallı vezir kendisine hediye edilem Tüciverd salon takımı ile o harikulâde| güzel cariyenin oltaya takılan yemdem başka bir şey olmadıklarmı ancak iş işe den geçtikten anlıvabilmisti — Şimdi senden büyük bir hizmet Ti |