Eâmde Letresse: r zamanıki gibi tak- giyi sokağın başında durdurttu. Altı —danberi geçtiği bu sakin sokal meğe başladı. Jâ bir türlü alışamadığı ve her Çoğalan tatlı bir hey remi. Maheub bir çocuk ıw. 1 | F da önüne geldi; içeri irdi. — Edmde xevgilim, ne kadar P le erken gelmekle ne kadar iyi © bilsen! — Hayır Daniel h iyisin. yır. Ben o kadar iyi ! değilim. Sadece seni çok.. pek çok sevi-| yorüum. . Uzun uzun kucaklaştık- ış hem yatak, hem i gören salona eçtiler. Burada eski koltuklar, bir kana- pe, kütübhane vardı. Sade fakat zevkle - döşenmişti. Kı 1 bir vazonun içine ta- Ze güller yerleştirilmişti. — Edmde geniş bir nefes alarak: — Oh yarabbi! Burası ne kadar Ve güzel!. “Şapkasını ve kürklü paltosunu çıkardı. anın önünde saçlarına biraz çeki: — zen verdi. Koyu renkli ipek elbisesi vü gudünün bütün güzelliğini, inceliğini ve u. *Boy- f nakların- da pirlanta yüzükler vardı. Biçimli yü- — zünde ancak belirsiz. bir tuvalet göze — çarpıyordu. | — Ne kadar güzelsin Edmee! Genç adam ona aşkını tezaüf ettiren bir gururla bakıyordu. Ne sıkılgan, ne — Mahviyetkâr olan Daniel sadece onun ta- Tafından sevilmiş olmaktan gurur duyu- Oyordu. O, fakir ve tanınmamış bir adam- “dr. Pek nadir olarak gittiği bir salonda K 9nı yastlamış, uzaktan uzağa takib et- - Mişti. Edmöe güzelliğin, zarafetin bir I timsali gibi görünmüştü ona, Genç ka- sakin — G, ağır sanayide çok mühim bir mev- | — kü bulunan çok zengin bir fahrikatördan | — duül kalmışlı. Etrafında dolaşan bir sürü — perestişkâra ve dalkavuğa ehemmiyet “Wermiyordu. Daha ilk defa seviyordu. Sevgilisine bakarak deminki evab verdi: — Seni sevdiğim için güzelim. Senin Oyanında olduğum — zamanlar — böyleyim. | Eer vakit her vakit burada kalmayı öyle | çok istiyorum ki.. a ©o | , Bir lâhza düşünceli durdu. Hakikaten © Bu sakin ve mütevazı yerden ayrılmak İstemiyordu. Muhteşem apartımanına bu- Tasını tercih etmekte idi. Birçok içtimai kaideler onun elini, ko- olunu bağlıyordu. Danielle evlenmek? Bu- Na imkân yoktu. Ondan hem on yaş hü- ük ve hem de çok ze! ivaç muühitinde sözüne in | Mahcub bir tavırla sordu: — İşlerine Genç erkek ka: — Hiç. defa daha rö Hem bundan bahsetmiyelim., çin Daniel? Sen beni işe yaramaz bebek mi sanıyorsun? Seni o ka- çok seviyorum ki.. yazdıkların boni ediyor. Ne kadar gü- |zel, orijinal ve kuvvetli yazıyorsun! Pi- yesin ne oldu? — Sana söyledim. Kabul edilmedi ge- ne, Bu sefer de, başrolünü oynıyacak ka- | |dın yokmuş ta, tuvaletler hazır değilmiş.. | diye bir babane buldular. | — Ne yapmak fikrindesin? — Cesaretimi kaybetmiş değilim. Te-| fâhür etmiyorum. Fakat yaptı; işin | kıymetini biliyorum. Beni anlıyacak ı/-k,| İ|bir tiyatro müdürü buluncaya kadar uğ- raşdcağım. Mutlaka muvaffak olacağım. var mı? e edildim. Gülmeğe çalıştı; fakat hatları sadece geri İzzetinefsinin kırılmasından korktuğu için sıku rından, ıztırabla- rından ve çektiği yoksulluktan asla balı- İsetmedi. Kadın onun maddi varlıklar i- çinde olduğunu seziyordu. Ona bülün varlığile yardım etmek istiyordu.. fakat nasıl? Hiçbir şeye müuktedir - değildi. Sordu: — Şimdi nereye vereceksin piyesini? Acı ile gülerek: — İkinci bir defa daha sukuta uğra-| mak için mi? dedi. Henüz bir karar vı—rl medim. Bu sefer piyesimi Dronot tiyat- | rosu direktörüne götüreceğim, | Edmde silkindi, birden aklından bir fi-| kir geçti. Ah, bunu noden önce dü: ı:ıuıneW mmişti. Ne kadar kabahatli idi. Bir şey bel- | Hi etmemeğe çalışarak sakinleşti. — Evet hakkın var sevgilim. Dronot tiyatrosu büyük bir müessesedir. Piyesi- nin kabul edileceğini umuyor musun? — Kat'iyetle., Dronot'un müdürü zeki bir adam.. kuvvetli ve canlı eserleri ge- ver. Ona daha evvel gitmediğime hata ettim. Şimdiye kadar muvaffak olmuş- tum. Fakat başka şeylerden bahsedelim sevgilim. Sen burada iken b kadar mes'u- dum, ki.. seni kendi derdlerimle üzmek neden?, — Senin derdlerin benim sayılır.. Onu kucaklıyarak sözünü kesti.. e Edmâe kendi evi başladığı zaman şöyle «Daha önce neye bunu düşünmedim. Bu ne kadar basit bir Işdi. Bu hareket gayri kabili aftır. Bu akşam doğru amcamın yanına giderim. Onunla konuşmalıyım. |Eğer icab ederse itirafta da bulunurum. bakkak muvaffak olur,.» Edmde yömekten sonra doğru amcası- ran yanına gitti. Salonun bir köşesine çe- kerek onunla uzun üzün konuştü. Artık'neticeyi heyecanla — bekliyordu. O o kadar iyi kalbli bir adam, ki. mu-| ” “Son Posta,, nın Hikâyesi —a RURU İ SAN'ATKÂR GÜ İA AAA GAAAA UKULURAM. Çevirem : Faik Bercmen — ypmmdillilre Hergün Danielin yanma gittikçe lâkayd olmağa çalışarak: — Piyes ne âlemde? diye söoruüyordu. — Henüz bir cevab yok. Nihayet bir gün Daniel büyük bir neş'e ve sevinç içinde kapıyı ona açmıştı. ler. Piyesimi kabul ettiler. ne kadâar mes'udum.. kolları arasına — attı. sözüne devam etti: Kabul etti sevgilim. Evet bunu ümuüyordum. Artık meçhul kurtüldum. Bu, büyük bir muvaflakiyet k, mücadeleye devam etmekle ne kadar isabet hişim. Çabuk oynıyacak- lar. Bu lâzım zaten.. yoköa.. Daniel hiçbir vakit paraca olan sıkın- tısını belli etmemişti. de çırpınıyordu: — Sevgilim, sevgilim! diye, kekeledi. Bu saadetin tahassülünde kendisinin de bir hissesi bulunduğunu anlatmak — için hakikati- söylemekten çekinmiyerek de- vam etti: — Biliyör musun Daniel! Evet benim amcam direktörü gayet iyi tapır; hem de o ' tiyatronun en mühim hissedarların- dandır. Ona rica etmiştim. Oh bu bir il- timas sayılamaz! Senin eserin 0 kadar güzel ve kıymetli ki. Fakat Danielin birden sapsarı olması üzerine kırdığı potu anladı. Daniel gayet yavaş bir sesle: Ya, gerçek mi Demek bu yüzden piyesim kabul edildi, dedi. Sana minnet- tarım Edmöe.. fakat bu teşebbüsünden beni haberdar edecektin. — Amcamın muvaffak olmamasından korkuyordum Daniel; Gh, sevgilim, zeni muztarib görmek beni öyle perişan edi- yordu ki., — Bu kadar ıztırab çekmiyı şebbüsün herhalde hüsnün h tur. Benim için yaptığın bu fedakârlığa teşekkür ederim. Amcana da müteşekki- rim.. İzzetinefsi yaralanmış gibi güçlükle ko- nuşuyordu. Şimdi, karşısındaki — kadına hürmet! ve resmi bir tavır almışa ben- ziyordu. Ondan sonra, genç kadın gitgide temiz ve menfaatsiz aşklarının arasına, kendi hatasi yüzünden derin ve aşılması imkân- sız bir uçı m girmiş olduğunu anlı- yordu Kabul el Daniel ol YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hazin bir vak'a Yazan: Mih. Zoşçenko Çeviren: H. Alaz Bir amele iskeleden düşüp yaralandı Paşabahçede ispirto fabrikasında çalışan Bald Çakır tamirat için konulmuş olan is - kzeleden müvazenesini kaybedip düşerek bı şından ve bacağından yaralanmıştır. Yaralı tedarvi altına alınnuıştır. kaç gündür Halid ne kadar kendi ken- dine benzemiyordu. Feriha bu eve geldifindenberi, Gü- ler ona bu harikulâde kadın:; «Ablamıs .|ken şehr Saffet Arıkan Bitliste Bitlis (Hüsusi) — Kültür Bakanı|rıkanı samimi tezahüratla istikbal ve Saffet Arıkanın Doğu illerini dolaşır * |teşyi etmiştir. ize de uğradığı telgraflarla n A bildirilmi Bakan' burada bit gece Resim Kültür Bakanımızı umumt kaldıktan sonra Muşa hareket etmiştir. | müfettiş Abidin Özmen ve diğer vilâ- Halk gelişinde ve gidişinde Saffet bir arada gösleriyor. İstanbul Ziraat Okulu Talebe Kayıt ve kabul şartları. 1,— Türkiye Cumhuriyeti tebaasında n olmak. 2.— Orta okulu bitirmiş çiftçi veya ârazi sahibi çocuğu olmak. 38.— Yaşı 19 dan yukarı olmamak. 4.— Tahsil esnasında okulu mazerets iz bıraktığı takdirde kendisine yapılmış olan bütün masrafları ödeyeceğini bildirir noterden musaddak Öörneği okulca verilecek bir kefaletname vermek. 5.— İstekliler: & — Orta okul diploması, b — Nüfus tezkeresi, c — çiftçi veya arazi sahibi ço- cuğu olduğunu bildirir vesika, d — Hiç bir hastalığı olmadığını ve vü- cudünün ziraat işlerine dayanıklı bulunduğunu bildirir. hekim raporu, & — Aşı kâğıdı, f — İyi hal vesikası, g — Üç aded vesikalık fotagrafın, okul! direktörlüğüne hitaben yazılacak dilekçeye bağlanarak Ağustos a- yının sonuncu gününe kadar Okul Direktörlüğüne gönderilmesi gerektir. 6. — Dışarıdan yapılacak müracaatların bulunulan mahallin en büyük mülki- ye memuru vasıtasile yapılması. yet erkânı il, T. — Okula alınacaklar diploma sıras! le alınacaklarından; 'sıra ile en önce pek iyi, iyi, yetişmediği takdirde orta dereceliler seçilecektir. Diploması ayni des recede olanlardan tabiliye ve rizayise der slerinden yüksek derece almış olanlar tercih edilecektir. Bunun için diplomaları henüz tasdikten gelmiyenlerinden me- zun oldukları orta okul idaresinden dip loma, tabiiye ve riyaziye — derecelerini Bösterir bir vesika almaları gerektir. | 8. — Okul 10 Eylülde açılacağından; kadro dolmadiğı takdirde orta okullar- da ikmale kalanlardan iyl derecelilerin de müracsaatları kabul edilecektir. Bu gibilerin 11 Eylülden 25 Eylüle kadar ik mallerini verdikten sonra tamam evraklı okula baş vurmaları, 9.— Noksan evrakla dilekçeler muam eleye konmaz. 10. — Seçim neticesinde okula kabul olunanlara, bulundukları mahallin en bü- yük mülkiye memuru vasıtasile tebligatta bulunulacağından; namzed yazılan- ların seçim neticesinde beklemeleri ve tebligat yapılmadan okula gelmemeleri gerektir. — <4600> Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. mmamauamamaomumu T kasten salkım- z AD0 ” Çi ST » Yapraklar, tat- Bir adım daha ların dallarına çarptı h bir hışıltı çıkardılar. kadar genciz. Feriha hep o iç huzurunu ifade eden tatlı ve rahat gülümsemesile Halide BABA-OĞUL [ YAZAN: SUAD DERVİŞ “ı — Gülerde şimdiye kadar eksik olan gey, onu güzel yapmıyan —şey — var, Waşamamış, sevmemiş, sevinç ve keder “Dedir bilmemiş olmak. B e — Ona yaklaştı. Çok yaklaştı... Fakat aslak çimenler ayaklarının bütün sesi- bi boğmuştu. Bunun için olacak, Feri- la gözlerini kapalı tutuyordu. Kim Bgeliyor diye merak bile etmemiş.. göz- £ aralamamıştı. “-Ne kadar güzeldi bu kadın... Ağaç Odalına asılı renkli fenerin alaca ışığında “bu yüzün ne unutulmaz bir — gençliği - vardı. Halid: «Yalan söylüyorlar... yalan söylüyor, değil kırkın- “da yoktur» diye dü. Ve sonra jilâ- WE etti: «Bir de kırkında olsa ne çıkar?» - Ayak ayak üstüne atmıştı.. Siyah Batenden dar elbisesinin altından kalça- ve bacaklarının bileklere kadar in- cele süzülen uzun hattı gör: du.... İki elile hasır koltuğun iki tara” tutlmuştu. Ne güzel elleri vardı. Uzun ve ince parmaklarının ucundaki tırnakları pembe bir ışıkla parlıyordu. Bu eller balmumundan yapılmış * gibi solgundular... Ne tatlı bir rehkleri var- yumuşak olduğunu hissetmişti. Bu te- nin hararetini ve yumuşaklığını hatır- layınca kalbi kuvvetli, kuvvetli çarptı. Bahçenin şurasında, burasında sarı, mavi, kırmızı, yeşil fenerler - vardı İlerde iki kapısı geniş verandaya açılan salonda dansedildiği yordu. Halid düşünüyordu: geldim?. Ona ne diyeceğim? Ne konu- | ağım onunla?» Kaçmak istedi, geri dönmek, o, göz kapaklarını açmadan ve bu ışıkta koyu, koyu parıldayacak gö lerinin sual dolu bakışlarile ona bak - madan ve her zamanki gibi bir büyük abla... Hattâ neden itiraf etmiyor.. bir anne gibi müşfik bir sesle: «Bir şey mi istiyordun çocuğum?» demeden evvel kaçmak istedi. Ne kadar azab çekiyordu... Ve bir diye tanıtmadan evvel Halid.. böyle bir his tanımamıştı... Bir çok kere sevdi - Bini de zannetmemiş değildi. Bebek de- ğildi artık, tam yirmi Üç yaşındaydı ve bu sene,...Doktor.. çıkmıyor muydu? Biraz yaşlı olan kadınların ne de hoşa gitmez bir koketrileri vardır, Kendilerinden bir kaç yaş küçük olan dar yaşlır diye düşünmesine mâni o! - mak: «Yok canım o kadar da yaşlı de- ğil, mübalâga ediyore diye düşünmele- rine vesile olmak için olacak. Halid bunları düşünüyordu. Yahud hiç bir şey düşünmüyordu, orada du- ruyordu, Ferihanın karşısında... Feri- ylersem acaba ne der?» Çıldırmıştı galiba.. çok içmişti 'bu gece, İmtihanı nihayet atlatabildiği i- çin Güler coşkun bir halde idi. Deli gibi bütün arkadaşlarını büfeye sürük- lüyor... Onlara adetâ zorla içiriyordu. Fakat Ferihanın nesi vardı?. Gene böyle kederli idi. Niçin bahçenin bir kenarına kaçmıştı.. gençlerin gürültü- sü mü acaba onu yormuştu? Uyuyor muydu? hLidBellar ge üi Feriha gözlerini açtı... Tıpkı tahmin ettiği gibi... Gözlerinin yeşili bu alaca Aaranlıkta çok kayu görünüyordu. Du- dakları da sanki simsiyahtı, Gene Ha- lidin düşündüğü gibi müşfik bir hay- retle: — Bir şey mi istiyordun eçocuğum?» diye sordu. — Danstan yoruldum... Bir parça d._. Halid bu elin k_endi eline temas çt_— gençlere: «Hep çocuğum» diye hitap |dinleneyim dedim, buraya geldim... tiği zaman nasıl bir ipek kumaş gibi | ederler, Bu suretle başkalarının «ne ka|Galiba sizi rahatsız ettim. Gülümsedi: — Beni mi?.. Yok canım... — Düşünüyordunuz... — Uyukluyordum. — İçerde sıkıldınız. galiba? — Hayır sıkmaktan çekindim... — İçerdeki iİnsanların hepsi size Niçin buraya|haya bakıyordu: «Kendisini sevdiğimi |hayrandır; sizi hem sever, hem de sa- yarlar... Sizden sıkılırlar mı hiç? Rahat bir uykudan uyanan bir çocuk gibi tatlı, tatlı gülümsedi: — Ben de onları seviyorum! dedi. Va ilâve etti: — Seviyorum ama anlaşmamız kabil değil... Aramızda o kadar büyük bir yaş farkı var ki. — Mübalâğa ediyorsunuz, dedi, Na siz görünmek istediğiniz kadar yaşlısı- nız, ne de biz bizi görmek - istediğiniz bakıyordu. Halid ondan müsaade iste- meden yere, çimenlerin üstüne otur - muştu, Kollarını dik tuttuğu dizlerine Ve başı dizkapaklarının üs- lâ sizinle benim aramda hiç r yaş farkı yoktur. — Ama yaptınız hal, Ben aşağı yu- karı ânneniz yaşında bir kadınım. — Mübalâgayı çok seviyorsunuz de- Siz benim yaşımın kaç olduğunu or musunuz?, Ben yirmi allı ya- şındayım, Feriha güldü: — Ne büyük bir yaş, dedi. Ve yirmi altı yaşındaki kendi halini düşündü. — Hattâ daha fazla bile! — Nasıl olur, henüz tahsiliniz bile hitmemiş.? — Ben tahsile geç başladım da on- dan senelerimi kaybettim. — Niçin? — Niçin olacak... İstiklâl harbi için- de yetişmiş bir çocuk olduğum için... O zamanlarda Anadoluda çocukların okutulmasından çok daha başka şeyler düşünülüyordu. — Siz o zamanları hatırlar misinız? (Arkan var) Ğ