Yazan; Sapper SON POSTA sındaki Haal Türkoeye çeviren: Hasnun Uşaklığ Şef de öldürülmüş! — Pekâlâ dostlarım, sözünüzü tuta- cağım, fakat siz ne yapacaksınız? &ton söze karıştı: — Baylar, size bir nasihat vermek bana düşmez, fakat ben sizin yerinizde olsaydım şimdi otele dönmezdim. Standiş tasvip etti: — Mutabıkız, bu muhiti görmek zev- kinden kendimi mahrum etmiye hazı- rım. Eşyamı da feda ederim. Drummand'un cevabı da ayni şekik geyüi: — Ben de bu fikirdeyim. Mösyö Li- det'e yol üzerinde herhangi bir mevki- den 25 lira yollamak kâfidir. Fakat Mösyö Gaston Londraya gitmek iste » & söylerken lâtifa etmiyor mu Gaston haykırdı: — Ne münasebet? Bilâkis son derece elddi idim. Eğer bana yol arkadaşlığı yaparsanız çok memnun olurum. Aksi halde yalnız seyahat ederim. Drummond ile Standiş seri bir nazar teati ettiler, yüzbaşı: — Hiç bir mahzur yok, diye söze gi-| rişti. Eğer takip edilirsek bunu anla - mak zor olmaz. Küçük bir süküt oldu. Sonra Gasto - nun sesi duyuldu: — Feda edeceğiniz şey sadece eşya-| nızdan ibaret olmıyacaktır, otomabili- niz de vardır. Tabii takdir edersiniz ki Büşmanlarınız bu dakikada otomobilin numarasını kaydetmekten geri durmuş | değillerdir. Sizi takip etmek şöyle dur- | sun, geçeceğiniz yolları casuslarına da haber vereceklerdir. Bu takdirde ise.. | Gaston cümlesini ikmal etmedi, esasen sesinin ahengi cümlenin ikmal edilmesine lüzüum göstermiyordu. Fa- kat biraz sonra fikrini tamamladı: E tomnobili burada bırakmak istemezseniz yol Üzerinde bir yerde, Örlean şehrinde bırakmanız m<ümkündür. İlerde kolaylıkla gelip a- labilirsiniz. Yolun üst kısmımı birlikte ikmal etmeyi de düşünebiliriz. Standiş: — Mösyö Gaston'un bütün söyledik- leri makuldur, dedi. Fazla münakaşaya lüözum yok. Şimdiden hareket tedbirle- rini almalıyız. ston da bu fikirde idi. — Ben madam Polen'i götüreyim, sonra gelir sizi alırım, dedi. Benim gaybubetim esnasında siz yol progra- mını hazırlarmıya başlayınız. Standiş: — O halde madam, dedi, size mera- simle orövar demiyeceğim, burada da gözetlenmekte olmaklığımız mümkün- dür. Fakat müsaade ederseniz size bü- tün kalbimle teşekkür edeyim. Madam Polen muhatabının sözünü kesti: — Eğer benim zayıf yardımım Jim- mi Latimerin ölümünün intikamını alabilirse bu, benim yetişir. Haydi Allah yolunuzu açık etsin, yüzbaşı Drummond size minnettarlığımı bir defa daha söyliyeyim. Gaston ayağa kalkarken tembih et- ti: — Beni barda bekleyiniz ve hep sır- tınızı duvara vererek oturunuz. e Gaston ile Madam Polen lokantadan çıkarlarken Standiş: . — Ne şık, ne kibar kadın! diye mı - rıldanmaktan kendisini alamıyordu. Drummond da bu takdire bir baş işare- tile iştirak ediyordu. Biraz sonra: Biz yemek salonundan çıktığımız zaman yerinden doğrulan bir elam vardı, sonra tekrar yerine oturdu, dik- kat ettiniz mi? — Hayır, görmedim. — Tam arkanızda oturuyordu. Bana öyle geliyor ki teşkilâtları kuvvetli, fa- kat adamları acemidir. — Standiş bir istifham nidası ile arka- Gaşının sözünü kesti: — Vay, işte Madam Tomesko tekrar g#öründü. acaba bu defa yanındaki Fakat dehşetle gördüler k$ alba Madam Tomesko, yahud Madam Pi- | löfeki yanında bir erkek olduğu halde | salona giriyordu. Drummond mırıldandı: — Bay Menalin olmasın? Deri ve saç itibarile bana koyu renkte görünüyor. Bu çift, İngilizlerin önünden geçer- lerken kadına refakat eden adam kaiın kaşlarının altından soğuk ve azimkâr bir nazar fırlattı. Sakalsızdı ve elmacık kemikleri Slav ırkına has bir çıkıklıkla şiş ve sivriyd. Kalm bir burnu, kalın dudakları vardı. Boyca pek uzun de - ğildi. Fakat hatırı sayılır bir kuvvete malik olduğu görünüyordu. Standiş söyledi: Günün Bulmacası BOLDAN SAĞA: 1 — Ekçilik - gençlik. 2 — Adalar denizi - itiraf. $ — Rende ile düzeltmek. & — San'at - inanmak masdarından emzi hazır. 5 — Yardım - rabit edatı. Emeller-gözü görmiyen ? — Keder - plâjda bulunan - hayret ni- dasi. 8 — Bir şeyi sahibine göstermeden almak. 9 — Bir nota - sarık yaptıkları bir cins kurnaş 10 — Bakiye - sur. YUKARDAN AŞAĞI: L — Meşher - büyük müsamere. 2 — Adalar denlisi - onda bir almak su- retile evvelleri cari olan bir vergi. $ — Fenle uğraşan adam. 4 — Facla, $ — Akalğer - rabtetmek, 6 — Eklenmiş - oyun. 7 — Şimendifer - beyaz 8 — Gözleri görmiyen - valide. 9 — Haydarpaşa banliyusunde bir köy - 10 — Komşu ve dost bir devlet. İKİRTAİL|İ klal imfe BENEN | 2 UANAUR yın hançeresinden kan akmaktadır. — Bahse girişirim ki Menalin deni- len adam budur ve kemiklerimize kar- şı büyük bir alâkadarlık göstermekte- dir. Kendisile arkadaşlık etmek iste - mem, Ya siz., ihtiyar dostum? Elinde bir tepsi, tepsinin üzerinde de bir gazete, küçük bir garson iki arka- daşın yanında durarak sordu : — Deyli Ekspres gazetesini siz mi istediniz efendim? Standiş: — Hayır, ben böyle bir şey 1smarla- madım, dedi. Fakat gazeteyi alacak kimse göremiyorsanız bana birakınız. Size nafile yere bir yorgunluk yükle - tilmiş olmasın. (Arkası var) Bir doktorun günlük notlarından Şeytan tırnakları Bazı hastalarımızda gayet ehemmiyet- siz addedilen bir meselenin bazan pek mühim netayle veren hüdiselerine tesa- düf ediyorur. Meselâ tırnaklarımızın alt- tarafında şeytan tırnağı İlsml verilen zevaid buna bariz bir misaldir. Bunları bir çokları ehemmiyet vermiyerek dişle- Kile veya ellerile koparmaktadır. Bu yüz- den mühim entanlar ve iltihaplar mey- dana gelmektedir. Cildde hele ellermiz- de datma mevcud bulunmazı muhtemel olan bir çok mikroplar açtığımız ve hiç de temiz olmuyan bu fercelerden —kana karışarak mevzül veya umumi bir takım tehlikeler husule getirmektedir. Şeytan tırnaklarinin meydana gelme- mesi için muayyen zamanlarda tırnak - ların dip kısmındaki derileri kesmek ve- yahud geri itmek Jâzımdır. Huasen bu tırnakların hıfzıssıhhâsı için — Hazımdır. Bu tarzda hareket edilirse hem nazara hoş görünmiyen bu zevaid meydana gel- mez. Hem de onların koparılmalarına se- beb kalmaz. Şeytan tırnağı koparıldığı veyabud ke- sildiği takdirde derhal oraya tentürdi - yod koymalıdır. Bümek lâzımdır ki aller vücudümüzün en pis uzvudur. Elleri. mümkün olduğu kadar günde bir kaç de- fa sabunlu sıcak su ile yıkamalıdır. Her yere, her şeye ve herkese temas vasıtamız eldir. Artık bunun ne kadar televrik e- deceğini takdir. buyururmunuz. Cevab isteyen okuyucularımızın — posta temlerinin Amerikada tatbik şekillerini göz- teren meşhur pedagoji ülimi Jon Devvey'in bu eseri prof. Sadreddin Celâl Antel tarafın- dan tercüme edilmiş ve Kanaat kitabevi ta- rafından neşredilmiştir. BSon terbiye cereyanlarında mühim bir te- giri olan Jon Deyvey'in bu eseri de kendisi kadar şöhret kazanmış ve onun 8. Cetâl An- tel gibi salâhiyettar bir terbiyocimiz tara - tından tercüme edilmiş olması eserin ehem- miyetini arttırmıştır. Garil aycıları — İngiliz — muharrirlerin - den Ballantyne'in eseri dilimize tercüme e- dilmiş ve Kanaat Kitabevi tarafından neşre- vahşileri arasında ve kesif Afrika ormanla- rında geçirdikleri meraklı ve heyecanli ser » GESPORSŞ, Yurd bisikletçileri bize büyük ümidler veriyorlar Dokuz mıntaka îçinde meselâ Eskişehirin Türkiye bisiklet mukavemet birinciliğini kazanmış olması memleket sporu için bir kazanç teşkil eder Türkiye bisiklet mukavemet şampiyonluğ unu kazanan Eskişehir takımı idarecileri ile bir arada Bisiklet federasyonu Türkiye sür'at ve mukavemet şampiyonluğunu Topkapı ile Çorlu yolu üzerinde yaptı. Her iki müsabakada bulunmuş olmak fırsatı bana; maattcessüf çok gizli kal - mış büyük bir sporum mahiyetini iyice anlatmış oldu. Cumhuriyet idaresinin ciddi bir prog- ramla göse ve asfalt yol Inşası bizde bi- siklet sporunun sür'atle inkişafında bü- yük bir rol oynamıştır. Pist koşusundan ziyade şehir harici u- zun mesafeli müsabakaların sık sık ya- pıldığını duyar dururuz. Futboldan gayri sporlara kulak asma- dığımız içindir ki şu veya bu spor gibi bisikletten de haberdar olmamaklığımızı tabif karşılıyoruz. Hangi takımın olursa olsun şöylece yaptığı bir maçı zaman o- luyor günlerce yazıyoruz. Yüz elli altı kilametrelik yolun kızgın bir güneş altında inişli, çıkışlı bütün me- şakkatine göğüs geren Mersinli, Muğlah, Çanakkaleli, Edirneli şampiyonların mev- cudiyetlerinden ne yazık ki, hâlâ ha - berdar değiliz. Doksan dakikalık bir maç için lütfen soyunan futboleuyu gözümün önüne ge- tirdim. Bir de Eskişehirli Halilin çektiği me - şakkat ve eziyete baktım, Hangisine: «Tam sporcu!» diyeceğiz bilmiyorum. Yeşilköye kampa götürdüm. Kapıdan gi - renler bacadan kaçıyorlardı. Bisiklet şampiyonası münasebetile ne gün otele gittimse, müsabıkları orada gördüm. Ferdi spor yapanlarla, toplu spor ya - panlar arasında birinin lehine, diğerinin aleyhine bir fark bulunacağını kabul et- mekle beraber, ben bu şampiyona vesile- sile tanıdığım bisikletçileri, disiplin ve spora karşı muhbabbet bakımından en baş- ta yer alması icab eden sporcular olarak tanıdım. Memleketin muhtelif köşelerinde yer yer müsabaka yapmak fırsatı bulan bi - siklet federasyonu sessiz, sadasız çalışan parlak bir varlıktır. Belli başlı şehirlerimizi temsil eden dokuz mıntaka içinde meselâ Eskişehirin Türkiye mukavemet birinciliğini kaza - nabilmiş olması memleket için büyük bir kazanç sayılacaktır. İşte şimdi spor memlekette şümullü bir şekil almak üzeredir. Eskişehir bisikletçi verecek, Çanakkale atlet bilmem hangi mmtakada pehlivan çıka- cak, memleket renklerini tek başıma tem- sil eden İstanbul yerine, bütün yurd bu temsil hakkına malik ve elbet bir gün de sahib olacaktır. Futbol federasyonu Ankaradan — milli takım çıkaramadı. Atletizm federasyonu henüz gözünü İs- tanbuldan ayıramıyor. Memleketin ken- dini tanıdığı en kısa bir zamanda Eski- şehirden Türkiye şampiyonu çıkaran bi- siklet federasyonu birinci derecede mu- vaffak olmuştur ve bundan dolayıdır ki takdir ve tebrike lüyıktır. Var olsun!. Bundan senelerce evvel memleket da - fiz alayının atlığı bu uğurlu adım bugün semeresini vermiş oldu. Yoksa, Konyada, Eskişehirde, hele Muğlada hiç şampiyon yetişmezdi. Gene kimse bilmesin. Memlekot bt sporu benimsemiştir. Bisiklet federasyo. nunu biraz takviye, biraz da teşvik et » mek bize hakikalen şeref ve zafer hazır « hyacaktır. 1924 de Paris elimpiyadından geldikten sonra: İstanbuldan muhtelif sporlar için küçük, küçük grupları memleketin dört köşesine yayalım, sonra iyi olur!» de « miştik. 'Tabif o zaman biz ne Aleksi Abraham, ne Herbert Louis değildik ve bununla be- raber sakalımız da yoktu. Bugün bisiklette şampiyon veren Muğ: la çırpındığımız zamanlar işe başlasay - dı, atlet te verirdi, futbolcu da.., Neyse olan oldu, henüz bugünü de kay, bolmuş saymıyalım! Ömer Besim Ankaradaki atletizm müsabakaları Ankara — Bölge atletizm müsabakalarına bu hafta da devam olundu. Kalabalık bif meraklı kütlesi tarafından büyük bir alâkf ile takib olunun müsabakalarda — birinetliği şa atletler almıştır; 100 metre mânimli; 1 - Feyyaz (Harbi « ye) - I8. 800 metre: 1 -Ökkeş 208.7. 100 metre sür'at: 1 - Necati (Harbiye) « (Ankaragücü) « (Demirspor) - 48 6000 metre mukavemet: 1 - Mustafa (Ca 6.32.6 aAnkara Tökoru.r 4X100 baytak: 1 - Hüarbiye ekibi. Yüksek atlama: 1 « Jerfi (Gençlerbirli « GD - WL72. Gülle atma: 1 - İzmall (Ankaragücü) - ıL0S. 'Tek adım urzun atlama: 1 - Felhi - G01, 200 metre mânlalhı; 1 - Feyyas (Harbi - ye) - 29. 200 metre sür'at: 1 - İbrahim (Demte « epor) - 4, 1500 metre mukavemet: 1 - Ökkeş (An « karagücü) - 4274 20000 metre — mukavemet: 1 - Mustafa (Galatasaray) - 90.22. Bırıkla yüksek: 1 - Muhittin (Galatasa » ray) - 3.20. Cirid: 1 - Yılmaz (Harbiye) - 41.56. Üç adım uzun atlama: 1 - Fethi (Harbi- 1940 olimpiyad Oyunları Nevyorkta yapılacak Nevyork 18 (CAA.) — Japonyanın o « limpiyad oyunlarını tertib — etmekten vaz « geçmesi üzerine, Nevyork şehri oltmpiyad © yuanlarına talib olmuştur. Nevyork şehri, ©- Umpiyad oyunlarını önümüzdeki yıl açıla « cak olan dünya sergisi sahasında tertib el meği düşünmektedir. Emirgânda spor sahası yapıldı Önümüzdeki cumartesi günü öğleden sonra Sarıyer Gençler mahfeli Emirgiâö şubesinin Balta limanında yaptırdığı fut> bol sahası merasimle açılacaktır. Merâ * simden sonra sahada ilk maç yapılacakı