Cinayet haberleri Gazetede okuyorum: «Bir adam arkadaşile şakalaşırken bir- denbire hiddetlenmiş, bıçağını çekmiş, arkadaşını tehlikeli surette — yaralamış- üfır.> Ertesi gün gene gazetede okuyorum: «Bir alacak verecek meselesi yüzün- den bir adam kardeşini tabanca ile öl- dürmüştür.» Daha ertesi gün gene gözetede okuyo- Tüum: «Karısma biraz dikkatli baktığı için kaskanç bir koca karısına bakan adamin Üzerine hücum etmiş ve onu öldürmüş- tür» Bu, günlük cinayet haberlerini oku- dukça keyfim kaçıyor. Daha doğrusu pi- releniyorum. Sabah kalktığım zaman karşı apartı- mandan kulağıma sesler geldi mi külak kesiliyorum. Sesler bazan yükseliyor ve ben korkuyarum: — İşte bir karı koca kavgası, diyorum, ya biri ötekini vurursa! Daha fazla kalamıyorum, alelâcele ev- den çıkıyorum. Tramvayda sahanlıkta- yım.. yanımda iki kişi konuşuyorlar: — Vay beyim ne o kılık "kıyafeti dü- zeltmişsin.. — Lâyık mı göremedin?.. Yüzlerine bakıyorum. Her ikisi de mü- tebessim.. — şakalaştıklarını — anlıyorum. Fakat gene tüylerim ürperiyor. Ya şaka derken, şakanın sonu kaka olur da iki- sinden biri ötekini vuruverirse, Sahanlıkta daha fazla kalmayı tehli- keli buluyorum. Tramvaya giriyorum. En önde ayakta bir kadın duruyor. Güzel mi? Belki değil, fakat güzel boyanmış ve güzel giyinmiş.. göz alıyor. Bir an bakı- yorum. Bu bakış bir saniye mi sürüyor, bir dakika mı? Yoksa daha fazla mı bil- miyorum. Gözlerimi kadından ayırdığım #aman yanı başındaki erkekle göz göze geliyorum, belki kadının bir - tanıdığı, belki de kocası. Birdenbire yüreğim oynuyor.. ya ka- rısına baktığım için şimdi beni vurur öl- dürürse, 'Tramvaydan aşağı atlıyorum. Bir pa- ket siğara alacağım, tütüncüye bir lira uzaltıyorum, bir paket sigara ve İliranm üstünü veriyor. Liranın üstünü saymak istiyorum, Fakat vazgeçiyorum. Ya be- nim parayı saydığımı kendisine — karşı bir emniyetsizlik telâkki eder de beni öl- dürüverirse! Birkaç adım yürüyorum. Bir telefon merkezinin önündeyim, telefon merkezi- ne girip telefon ediyorum: — Ne var ne yok? — İyilik! — Karşı apartımandakiler hâlâ kavga ediyorlar mı? — Hayır, karı koca beraber sokağa çıktılar. Bir an yüreğime su serpiliyor. Ama bu uzun zaman devam etmiyor. Ya adam ka- rısını bir yere götürüp orada öldürürse, diye düşünüyorum. Ben düşüne düşüne yürürken kaza ile bir adama çarpıyorum: — Affedersiniz! Dememe vakit kalmadan © bağırıyor: — Gözün görmüyor mu, neye çarptın? Adamın eli cebinde.. eyvah ya taban- casını çıkarıp beni vurursa., elim, aya- ğim titremeye başlıyor: — Aman, diyorum, ben de çoluk çö- cuk sahibiyim. Canıma kıyma! İsmet Hultsi L Bunları biliyor mu idiniz? — Çamurdan zarf kullanan — | — Çiy süt zenci çocuklarını Babilliler azdırıyor | g5 Eski Babilliler, Amerikan âlim- Mmektublarını, bir takım çamur lev- halar üzerine ya- zar ve gene ça- murdan bir zarfa geçirirlerdi. Bu su- retle zarfm çok es ki —zamandanberi kullanıldığı mey- dana çıkmaktadır. KaR < Yaban domuzu kurddan da zararlıdır | Kurdun sürü hayvanatı için ne kadar muzir olduğunu köylüler bilirler, fakat kurddan daha zararlı hayvan yaban do- muzuduür. Kurd, yaban domuzunun a. mansız bir düşmanı olduğu için bazı köy- | eşerlerin ehveni> diye bakar! lerinin müşahede- lerine göre zenci çocukları, meden? xnemleketlerde, bi beyaz insan çocu- ğu gibi bakıldık. ları takdirde dahi neşvünema — bual- madıklarını — gör- müşlerdir. Bu ço- cuklara verilen g- ğ da sebzevattı, Zayıfladıkları görülünce, yiyeceklerine çiy süt ilâve edildi. Küçük zencilerin kiloları artmıya baş- ladı, fakat bu çocuklar evvelce çok sakin idiler. Çiy süt içmiye başlayınca zapto- lunmaz bir halde azdılar, Küler, yaban domuzunun yanında kurda Okuyucularıma Cevablarım... Kumkapıda Bay (H.) ye: Sizi ifrat ile tefrit arasında mekik dokur vaziyette görüyorum. Üzerin- de fikir yorduğunuz kız veya kadın kendinizden yaşca çok küçük, yahud da çok büyüktür. Her ikisi ile de mes'ud olmanıza imkân göremem. Birisinin yanında ağabey, ötekinin yanında ise küçük kardeş vaziyetin- de kalacaksınız. Kurulacak bir yuva- Jm iki temel direği olur. Birincisini getiren erkek, ikincisini getiren ka- Umdır. Maddeten olduğu gibi manen de aralarında müvazene olmazsa bi- na bir tarafa meyleder ve nihayet günün birinde göçer, Madem ki ara- da sevgi de yoktur, size her ikisinden de vazgeçmeyi tavsiye ederim, Hiç evlenmemiş bir erkeğin dul bir ka- dın alması ise asla doğru değildir, * Altı ay süren bir nişanlılık Bayan «M. L.» ye: Bir nişanın nikâha inkılâb etme- iden uzaması hayra alâmet değildir, derler. Bunu siz de nefsinizde tecrü- be etmiş oldunuz. Şimdi ayni sergü- zeşte alfabesinden tekrar başlamak, akli müvazeneye malik bir genç kı- Zın düşüncesi olamaz. Kurtulduğu- nuza sevininiz ve gözlerinizi büsbü- tün aksi bir istikamete çeviriniz. * Nereye gittiği belli olmuyan koca.. Ortaköyde Bayan (B. D.) ye: Basit bir münakaşadan sonra evin- den çıkarak 4 yıldanberi dönmiyen bir koca mazi ile alâkasını kesmiş sayılır. Madem ki nerededir, nereye gitmiştir? bilmiyorsunuz, geri döne- veği hakkında da hiçbir ümidiniz yok, kendisini daha ziyade bekleme- nizi tavsiye edemem, Esasen çocuğu- nuz da olmamış, hayatınız; yeni baş- fan tanzim etmeyi düşünebilirsiniz. Kanunt yolu size bir avukat gösterir. Maamafih formalite basittir. . Mah- keme gıyaben bir tebliğ yapar, gaze- telerle ilân eder, muayyen müddetin geçmesinden sonrâ talâk Kararı ve- rir, serbest kalırsınız ( TEYZE SON POSTA TİYATRO Ğ& Para vererek (Med in Frans ) markalı dilber seyretmek istemeyiz! oFransa ve Paris güzetlik krall- geleri İzmir Fuarı'na geleceklerı Son Posta Büyük annem masal söylerdi: «— Bir varmış, bir yokmuş. bir dünya güzeli varmış. Gözleri gök mavisi, ya- nakları pembe pembe imiş. Tombul bir vücudü, topuklarına kadar uzanan sarı saçları varmış.» Bu masalın ancak bu kadarını biliyo- rum. Çünkü büyük annem daha: — Sarı saçları varmış! Der demez ben uyuyuverirdim, büyük annem masalına devam eder miydi, et- mez miydi, orasını bilmiyorum. Belki o da bu masalın arkasını bilmiyordu. * Yeni mektebe gidiyordum. Akşamları evime dönerken Muradpaşa camiinin av- ni avludan geçiyordum. Kulağıma bir ses geldi: — Al gözüm seyreyle dünya güzelini! Sesin geldiği tarafa baktım. Bir adam bir sehpa üzerine biçimsiz bir kutu koy- muştu. Kutunun bir deliği vardı. Bir ço- cuk deliğe gözünü uydurmuş bakıyordu: — Ben de bakayım! Dedim. — Bir onluk ver! Dedi. Gündeliğim olan yirmi paranm onunu sarfetmiş, onunu saklamıştım. Sakladığım onluğu verdim ve bakum: — Al gözüm seyreyle elektrikli tram- Vayı. Elektrikli tramvay, Eyfel kulesi Lon- dra hayvanat bahçesi gözlerimin önün- den birer resmi geçid yaptılar, fakat ben bunlarla alâkadar olmuyor, dünya gü- zelini bekliyordum. Nihayet o da geldi: — Al gözüm seyreyle dünya güzel Dünya güzelini seyreyledim ve - sey- reyledikçe aeyreyliyeceğime yüz bin de- fa pişman oldum. Bugün bile hatırlayın- ca içimde bir ezinti hâsıl oluyor. Büyük annemin bâana anlattığı pembe yanaklı, sarı saçları topuğunda dünya güzelinin hafızamdaki hayali yanında bu ne kadır çirkin kalıyordu ve en fenası o hayal bir- denbire siliniyor ve onun yerine dünya güzeli olarak bu yenisi peyda oluyordu. Ben bu sevimsiz dünya güzelinin re- simlerini sonradan patiska toplarının ü- zerinde de görmüştüm. Ve bir tarihte Türkiyede güzeller se- çilirken <Al görüm dünya güzeli» maki- nesinin güzelini, patiska topunun güze- lini bir kere daha hatırlamıştım. * Birkaç güzel nev'i aklıma geldi: 1 — Gönlün sevdiği güzel! 2 — Herkesin güzel dediği güzel! 3 — Ölçülü güzel! Güzeller arasında bu üçüncü muhak- kak ki diğer ikisinden aşağıdır ve her se- ne nedense Avrupada böyle güzeller se- çerler ve onları: — Al gözüm seyreyle dünya güzelini! Diyerek nim üryan bir halde, paralı insanların arasına çıkarırlar. Yürütür gös- terirler, kırıttırır. gösterirler, hattâ — bir parça dans öğretir; bacaklarını kaldırtıp — Varyete yapıyor! Diye gösterirler ve birkaç kişi bakar. Bunların bir kısmı dudak bükerler, bir kısmı da: — Yazık, derler, güzel de bu mu imiş? * Çeşid çeşid eğlence yerleri, cins cins eğlenceleri olan memleketlerde güzeller teşhiri de bu eğlenceler arasına katıl- lusundan geçerdim. Gene bir akşam ay- tir. Te P ci M ŞU Irvada Eşek adası önlerinde mürettebatı He birlikte balan Hisar vapuru faclasının mes'ulü olarak 6 memurun muhakemelerine lüzum görüldüğünü yazmıştık. Diğer taraftan facia kurbanlarından ba- yılarının allelerinin müracaatı ve naliye 4 ün- cü hukuk mahkemesinin kararile facia ma- hallinde bir tasbiti delâil keşfi — yapılmıştır. Ehlivukuf yarbay Sabri Ölgen, Nedim, Ulse- ven, deniz lişesi müdürü Ertuğrul ve mah- keme f#zam — BSabriden — müteşekkil — bir |heyet, motörle hâdise mahalline giderek, E- |şek adası mevkiinde ve batan geminin enka- |m Üzerinde esaslı tedkikat yapmışlardır. Ayni zamanda faciladan sağlam olarak kurtulabilen Hizarın serdümeni Temel ile Seyfullahın ifadelerine müracaat edilmiş- Tedkik ve tahkikatını tamamlıyan ehlivu- kuf, raporunu —mahkemeye — göndermiştir. Yapılan tedkikat sonunda Zonguldaktan 3800 ton kömür yüklü olarak ayrılan vapu- run aahlle iki mil mesafeden ilerlediği, Boğaz açığına geldiği zaman 45 derece daha sahile yaklaştığı, bu şekilde 15 dakika ilerledikten sonra, kaptanın Eşek adasını farkettiği, fa- kat gemiyi faciadan kurtarmıya çalışmışıa da, muvaffak olamadığı anlaşılmıştır. Bu sü- retle Boğaz açığına geldiğini sanarak, ona göre hareket eden kaptanın hâdisede hatası görülmüştür. Paelanın ikinci sebebi geminin ahşab oluşudur. Ancak, vapur iddia edildiği gekilde, çürük değildir. Hüdiseden evvel havuma çekilen geminin, erken yola çıkarılması da, hâdisede rol oy- namıştır. Bütün bunlardan başka, geminin ancak 66 mil bir sür'ate malik olması da kazayı hazırlamıştır. Eğer sür'at 8 mil olsaydı, Hisar vapuru, fırtına kopmadan ve tipi başlama- boğaza girmiş olacaktı. Bütün bu noktaları işaret eden ehlivukuf, raporunda talihslatiğin de faclada rol oyna- dehşetli olmiyacaktı. Tahlisiyenin de yardı- mi çabuk ve kolay temin edilebilecekti. Faclanın ferdası günü tahlisiyecilerin e- saslı araştırmaya devam etmemesi ve motör- lü tahlisiye vasıtalarının meycudd olmaması keytiyeti de, ehlivukuf kanaatine göre, bir- çok kişinin ölüme mahkümiyetine sebeb ol- muştur. Çünkü, bugünkü cankurtaran san- dalları da, axgın denirde ancak bir hadde ka- dar, vazife görebilmektedir. Mahkeme yukarda yazdığımız elhetleri ih- tiva eden ehlivukuf raporuna göre, tahkika- tını derinleştirecektir. Temyiz mahkemesinin şayanı dikkat bir nakzı Begüne kadar açılan talâk Gdavalarında, müddel taraf kadın olduğu takdirde, koca- sarın muükim bulunduğu vilâyet mahkemesi- ne başvurmak zaruretindeydi. Aksi takdir- de, ekseriyetle, davası reddedilirdi. Bon zamanlarda İsviçre mahkemeleri bu güçlüğü ortadan kaldırmışlardır. Ayni imkân Türk kanunu medenisinin 136 necı maddesi dahilinde, bizim mahkemeleri- miz için de muteber olduğu bhalde, bu cihet kale alınmıyordu. Bu şekilde bir dava İstanbul asliye 2 nci huükük mahkemesi tarafından medenl ka- nunun 21 inci maddesine tevfikan, reddedil- miştir. Fakat, müddel tarafın itirazı üzerine Tem- yiz mahkemesi 198 ncı maddeyi nazarı itiba- ra almış ve kararı nakzetmiştir. Şu hnle göre kocasından ayrı bir vilâyette Joturan bir kadın, bundan sonra, kocasının |bulunduğu vilâyet mahkemesine kadar git- meden dava açabilecek ve kocasından ayrı bir Ikametgâh ittihaz etmiye hak kazanabi- lecektir. Bu nokta, mahkemelerimizde henüs 'naztı- ra alınan, bir keyfiyettir. Kuruçeşme kömür depoları hakkındaki karar Münir n ı | Hisar faciası için bir keşif daha yapıldı Ehlivukuf kazaya kurban giden kaptanı dö: ftahlisiyecileri de hatalı buluyor ne asliye 4 üncü hukuk M*w lan dava, depo sahiblerinin aleyhine lenmişti. . Karara göre depo sahibleri bir hayli ; ra bağlı tesisat ve duvarlar inşa edertk: rüçeşmeyi kömür tozlarının muhafaza edoceklerdi. y Bu karar temyiz mahkemesince — dö, dik edilmiştir. Bu hale göre, tatbik Ö geçilecektir. 4 Bir sahtekâr mahküm oldü Andirya isminde birine 47 lira borçlu Vp nan ve aralarımnda sulh olduklarına 4 sahte bir icra vesikası bazırlıyarak. —Vij mahkemede de Ibraz elmiye teşebbül Andon ağırcecada 1 yıl müddetle hapst F — küm edilmiştir. Poliste : İki çocuk otomobil altında kalili İ AĞ Şoför Salihin tdaresindeki 3040 etomebil Şişhane yakuşundan sapkapıda Hasan bey aparlımanında 10 yaşında Arama çarparak sol yoşıtır. Yaralı Şişli çocuk hastanesint rıtlmış, şoföz yakalanmışlır. *& Şaför Adnan tarafından idare 2234 numaralı otomobil Beyazıddan BEĞÜİE |Mustafa kızı 3 yaşında Çağlayana 'vi:ıdüııi'ın muhtelif yerlerinden tar. Bir aabıkalı polis- nezarethanellll | bastalandı Dün gece saat 430 da lenhlrd'l mahallesi bekcilerinden birisi elinde " la sokaklarda dolaşmakta olan bir şahti v he ürerine çevirerek karakola götürmüf p pılan tahkikat neticesinde bu şahsiff # kahlardan Usküdarda oturan Hayri anlaşılmış, çuvalın içindeki eşyalar dere edilmiş ve kendisi de karakoluü İrethanesine kanulmuştur. Babıhll!lnml çıkarılmak istenen Hayrinin —ağır ııh”' hasta olduğu görülmüş, tedavi için M dad otomobili ile hastaneye nakledili Bir adam karga vururken ’ı!.': Kartalın Şehlar köyü balkından banca Ue karga vurmiya çalışırken 4 birdenbire ateş ulmış, söl bwılmb:ğ yaralanmıştır. Yaralı Haydarpaşa hastanesine kaldırılmış, tahkikata maştır. Bir motosiklet bir çöpçünüt bacağını kırdı # Kemal —Ayan tarafından — idalf y dilen 84 numaralı — moatosiklet / geçerken beledişa — amelesinden — MET l garparak sol bacağını kırmıştır. varali ' kurtaranla Beyoğlu hastaneşine suçlu yakalanmıştır. yakalaği ” İzinsit iane toplıyanlar Mütekaldini askeriye cemiyetine yetleri dddiasile mahalle aralarındA rak usul ve mevzunta aykırı bir şekildij topladıkları görülen bazı kimseler w rak haklarında Jâzım gelen ııııı-'“ vessül olunmuştur. Bâdehu ellerinde bi tazam bir hüviyot varakası ouııull_, ? eşbazın mahalle aralarında doli ” AÇ etmesine meydan verilmiyecektir Bir adam karısını yıtll.dı elf K stafapaşada Yedi şehildltf Üyyi 'sinda oturan LütCü ile iki ayı ”:( şadığı karısı Armu arasında çıkan W da Lütfü Arzuyu jiletle kolundan tir. Bir genç te nişanlısını !"":r Lângada Hisardibinde 33 numarâli M turan Yani kızı Marika ile nişanlıti — yf arasında bir kayga çıkmış, Btanuk M yerk mmummnımıl'f/ Balih Msminde birinin müracaatı ile | lıyarak firar etmiştir. Yaralı i (Devamı 13 üncü sayfada) xwmnwmmmnwmmmıw/ ki ahbab çavuşlar Oyun bütikten sonra