2 Sayfa .. Hergün Turizm ve Devlet Yazan: Muhittin Birgen on büdce ile beraber Türkiyede devletin doğrudan doğruya işti- gal sahasına giren yeni bir milli faaliyet gşabesi açılmış oldu. İktisad Vekâleti teş- kilâtı arasında yeni bir daire vücüde getirildi. Adını bilmiyorum; fekat, bu dairenin başına bir kaç ay evvel mat - buat umum müdürlüğünden İstila etmiş olan Vedad Tör getirildi. Zeki ve çalışkan olduğu kadar güzel bir teşkilâtçıya aid bütün vasıflara sahib bulunan Vedad, Türkiye için tamamen bakir bir faaliyet sahası olan bu şubede en çok muvaffaki- yet ihtimallerile çalışacak olanların başta gelenlerindendir. Bu yeni dairenin tesis fikri ne kadar isabetli ise, bunun başına Vedadın getirilmiş bulunması da Bir muvaffakiyet yeni bir işin ya müjdecisi, yahud da © kadar doğru olmuştur. Her şeyden ev- vel bunu söylemek bir vazife ve Vedad 'Törden yakın zamanlarda iyi ve muvaf- fakiyetli bir faaliyet programı beklemek de hakkımızdır. * *Turizm, Türk inkılâbının tamamlan - ması bakımından, yakın bir zamanda mu- vaffakiyetle halledilmesi elzem olan me- selelerden birini teşkil eder. Ehemmiyeti bu derecede yüksektir. Bu mesele, şimdiye kadar memleketi - mizde bir fantezi halinde mütalea edil - mekten kurtulamamıştır. - Oturdukları yerden dünyayı lâfla ıslah eden bir ta- kam akıllı insanlar, «cennet kadar güzel bir memlekete» ecnebi seyyah getirmek için sadece propaganda yapmanın kâfi olduğunu ötedenberi iddia etmişler — ve bununla da turizm meselesini kolayca halledivermişlerdir. Yalnız propaganda ile seyyah celbedilemiyeceğini bilmiyen bu nevi akıl hocaları için bu mesele, en kolay hallediliverilen mevzulardan biri idi. Fakat, hakikatte halledilmesi çok güç ve en iyi bir çalışma usulüne rağmen ta- hakkuku senelere muhtaç olan davalar- dan biridir. Propaganda”yapmakla iş bilmez, Gele- cek olan seyyaha rahat, temiz, ucuz o - teller, güzel ve ucuz lokantalar, ucuz ve seri nakil vasıtaları, güler yüz ve şen muhit temin etmek İâzımdır. Halbuki Türkiye, bu bakımdan çok züğürttür. Hattâ, tabif güzellik bakımından dahi o kadar ilerde değildir. Kendi vatanımız olduğu için, bize çok güzel görünse de, bir ecnebi gözile baktığımız zaman dün- yada Türkiyeden çok daha güzel mem - leketler bulunduğunu görmemek — kabil değildir. Diğer şartlara gelince, zavallı Türkiye, henüz çok geridir. Bununla beraber Türkiye şarktır, ce - nubdür, güneş memleketidir, tarih top - Taklarıdır, enteresandır. Turizm bahsim de üzerinde işlediğimiz zaman, hayli ge- niş bir mevzu içinde bulunacağımız mu- hakkaktır. Bu mevzuu işlemek lâzımdır. * Fakat, kim işliyecek? Hemen cevab verelim: Devlet. Dünyanın her tarafın- da bu işi devlet yapıyor. Ya aşağıdan yu- karıya devlet, ya yukarıdan aşağıya dev- let. İsviçrede aşağıdan yukarıya devlet, Avusturyada aşağıdan yukarıya ve yus karıdan aşağıya devlet. Macaristanda, Yugoslavyada yukarıdan aşağıya devlet. Rusyada yüzde yüz devlet, İranda - hat- 'tâ orada bile - yüzde yüz devlet. Şu halde Türkiyede de iş devletin eline geçmek zarur! idi. Bundan 6-7 sene evveli Macaristan, tu- rizm bakımından gayet aşağıda bir mem- leketti. Macaristanın yaşama müşkülâtı, onu turizmde bir geçinme vasıtası ara- mıya sevkettiği zaman, devlet İbus na- mında bir. teşekkül vücude getirdi. Bu- Kün Macaristan dünyanın en büyük tu- rizm merkezlerinden biri olmuştur. İki hafta evvel Budapeştede bir katolik kon- gresi aktedildi. Bu kongre münasebetile Peşteye - 900,000 nüfuslu bir şehre - ya- mm milyon misafir geldi. Bu şehir bu misafiri barındırdı, yedirip içirdi, eğlen- girdi, onunla alış veriş etti! Eğer bu iş devletin elile idare edilmemiş olsaydı, buna imkân bulunmaz, misafirler sokak- larda yatarlar aç kalırlar, trenlerde bir- birlerini kırarlardı. Macaristanda bu inkişaf kolay oldu; çünkü bu memleketin muhtelif şartları buna çok hazırlanmıştı. Bizde bu inkişaf gok güç olacaktır, çünkü memlekette ha- SON POSTA Resimli Makale: Kazancın bazıları e Kamçı ve afyon... — ıma kuvvet, bazılarına ise tembellik ver- mezar taşıdır. diğini unutmayınırz. SOÖOZ ARASINDA Avustralyanın göcMTMMUMUMAN DNÜ | Rüyasında küfretti Bir şehrini idare Eden kadın vali Resmini gördüğünüz kadın Avustral- yanın biricik kadın valisidir. Sidneyde Newtoun şehrini idare eder, Kadın vali, kadının erkek ile müsavi olduğuna inanır ve kadınlara milletleri idare etmek hakkı verilirse, onların her sahada muvaflfak olacaklarını iddia eder. ——— ——— zırlanmış hiç bir gey yoktur. * Bizde devlet bu işi nasıl halledecek? Buna da darhal cevab verelim: Ameli bir usülle, realizm ile ve emekle. İktısad Ve- kilimiz, geçende Mecliste bu meseleden bahsederken şimdilik turizm faaliyetinin İktisad Vekâleti tarafından idare edile- ceğini #söylüyordu. Bizce bu faaliyeti yalnız bu vekâlet idare edemez. Ayni za- manda birçok daireleri de alâkadar eden kompleks bünyesinden dolayı turizm dairesi daha yüksek bir makama, meselâ Başvekâlete bağlanmalıdır. Ondan son- ra da, bütün memleketlerde olduğu gibi, daire Tesmi bir daire değil, hususi ve müstakil bir varlık sahibi, yarı hususi bir müessese olarak işlemelidir. İktısad Vekilimizin beyanatından — dolayısile çı- kan mana da devletin bu işi bu tarzda anlamakta olduğunu gösterir. Eğer bu esaslar bu suretle konulacak olursa ondan sonra, memleketin her sa- hasını alâkadar eden bir takım toşebbüs- leri birer birer ve ameli usullerle, sıkı kontrollerle hayata geçirmek işi — gelir. Bunun için davanın muvaffakiyetle halli, işin daha yüksek ve daha geniş bir ölçü altına alınmasına bağlı olur. Bu daireyi, Celâl Bayarın realist görüşünün doğru- dan doğruya nezaret ve kontrolü altına almak ve ondan sonra mütemadi bir dik- kat ve ihtimam, gayet sıkı bir programla uzun uzun çalışmak icab eder. İlk adım atılmıştır. Ümid edebiliriz ki turizm davasının halline doğru bundan böyle muntazam hir programımız ola - caktır. Neticeyi ümidle bekliyebiliriz. İSTER dar garib gelmişti ki sağdan soldan Bunlara: İNAN, İki yıl önce İstanbulun biricik köprüsünü yeşile benzer, gözü tırmalıyan bir renge boyamışlardı. Bu, herkesa o ka- — Merak etmeyin, gördüğünüz renk boyanın astarıdır; İSTER İNAN, Ya bedesten, ya park!.. ğ Köylünün biri İstanbula gelmiş.. bir müddet İstanbulda kaldıktan son- ra köyüne dönmüş. İstanbulu görmi- yenlere anlatmış: — İstanbulda iki şey çok güzel, de- miş; biri bedesten, biri de park! Onun bu anlattıklarını dinliyenler- den saf bir delikanlı da birkaç gün sonra İstanbula gelmiş. Bir hemşeri- sini bulmuş. Hemşerisi köyden geleni bir muhallebiciye götürmüş. Muhalle- bi wmarlamış. Köyden gelen muhal- lebiden bir kaşık almış, muhallebi çok hoşuna gitmiş: — Bildim, demiş, bunun adı ya be- destendir, yahud da park! K e a ee A LA İki senede 180,000 lira Harcıyan kadın İngilterede zengin bir avukatın dul ka- rısı olan ve iki buçuk sene içinde, gezip tozmaya, tuvaletlere, danslara, ziyafet- lere 30 bin İngiliz lirası harcıyan Bayan Konstans, nihayet iflâs masasına düş- müştür. Orada ifade verirken demiştir ki: — Bundan sonra manken olmayı dü- Şünüyorum. Sayın madamın 67 yaşında bulundu- ğunü hemen haber vereyim, Bayan ilâve etmiştir: — Bu tasavvuru gülünç bulacak olan- lara hatırlatayım ki, Londrada manken- lik eden bir hemcinsim tam yetmiş yaşı- na basmıştır. Kocam sağken her şeyin iyisini bulur, seçer alırdım. Güzel tuva- letlere bayılır ve en pahalılarını ısmar- lardım. Daha hâlâ da bu iptilâmdan vaz- geçmiş değilim, Tuvaletten iyi anlardım. İyi giyindiği- mi söylüyorlar. Zevki selim sahibi oldu- ğumu tasdik ediyorlar, Onun için man- ken olmayı tasarlıyorum. Dansa da bayılırım. Şimdi meteliğim yok. Vaktile kendilerine büyük yardım- larda bulunduğum dostlar beni terketti- ler. Semtime bile uğramıyorlar. Bugün- kü halime de bin şükür. Eski hizmetçile- Timden biri sadık çıktı da bana bakıyor, yoksa paramı, pulumu yiyenlerin eli- ne kalsaydım, kim bilir ne olurdum. Günde 200 defa telefon eden kadın İngilterede, devlet telefonlarımı füzuli işgal yüzünden bir genç kadın mahke- meye verilmiştir. Filhakika, genç kadın ayni numaraya günde 200 defa telefo i Hergün bir fıkra İ ederek, diğer telefon edecek olan müşu—' rileri bekletmiş, bu suretle hakkında 20- İSTER vermişlerdi. soranlar — oluyordu. Aradan tamam 24 ay geçti. Astar hâlâ yerindedir, fakat hakiki tenk e&lân gelmemiştir. İNANMA! İSTER Diye cezaya | Çarpılan adam Londrada Windsore'da bir gece yarısı- dır. Her yerde engin bir sessizlik vardır. Devriye gezen bir polis, penceresi açık bir evin önünden geçerken, yüksek sesle küfürler savurulduğunu duymuştur. Ge- cenin bu sessizliğinde, komşuları rahatsız etmesi muhtemel olan şamatayı durdur- mayı bir vazife bilen polis, elektrik fene- rini pencereye tutmuş, sonra da kapıyı çalmıştır. Kapıyı, evin madamı açmıştır ve polise «Böyle küfreden kocam ola- cak» demiştir. ve rüyasında küfretmiştir. Adamcağız, ertesi gün karakola celbe- dilmiş, gece yarısı yüksek seslo küfretti diye 5 lira cezaya çarptırılmıştır. Adam parayı verirken derd yanarak: şurum. Gündüz yaptıklarımı geceleri bi- rer birer sayarım. Anlaşıları dün gece de, fena bir rüya görüyormuşum ki, bilme- den küfretmişim. Polis te duymuş» de- miştir. Hâkimin hoşlanmadığı tebessüm Bir ressamın yaptığı resmi beğenmi- yen, kendisine benzemediğini, hakiki hü- viyetini isbat edemediğini iddia ederek mahkemeye baş vuran ve bu yüzden 5000 lira tazminat istiyen sinema yıldızların- dan Konstans Benet duruşma eanasında, mütemadiyen gülümsediğinden, mahke- Mme reisi: «— Senelerdenberidir, rüyamda konu-| Pragdan aldığı bir habere göre, | — Bayan, mütemadiyen gülümseme- | Sükrüyü asliyo 4 üncü ceza mahk€ yiniz. Mahkemenin ciddiyetini bozuyor- | ne sevketmiştir. Muhittin Birgen — |bıt tutularak mahkemeye verilmiştir. sunuz!.. diye &g AD öi İA G d T A Ği A FU AA SŞ AD İ İNANMA! siz boyanm Üzerine vurulacak asıl renge bakın! cevabını || de oturan 80 yaşında Ayşe evv Haziran 9 Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı TT A eee ee C _Çekoslovakra azlıklar meselesini halledebilecek mi ? (Baştarafı 1 inci sayfada) Yalnız Çekoslovakya meselesi sadeti Alman azlıkları meâelesi değ'lâir. Det” letin adında adları bulunan Sınvıl, başta olmak üzere Macar ve Leh Ti meseleleri de vardır. Rahib Hilinkanın idaresinde bulun!i Slovak partisinin istediği, daha l:ü!u muhârebe yıllarında Çeklerin ve Slo' ların müstakil bir devlet kurmaya çahi mayı düşündükleri zaman Amerikeniü Pitttsburg şehrinde luırırlıştıxdw mukavelenin tamamen tatbik M Vardır. Bu mukavele Slovakların kendt lerine mahsus diyet meclislerine, kemelere, mekteblere ve ekseriyeti hi oldukları toftraklarda huşust — (da malik olacakları kayıdlarını ihtiva ğ ve Slovakların bu noktalar lebleri kat'idir. Bununla beraber Amerikada yef: miş olan Slovakların relsleri Hlek0 Alman meselesi dururken ortaya bİf # Slovak işinin çıkmasının memleketi İ hilâle götüreceği korkusu ile ıle!lJ buraya gelmiş ve ırkdaşlarını ileri # mekten tahzir etmiştir. Fakat diğer raftan Slovakların teşvik gördükleri iddia edilmektedir. Söylenen Lehistöl dır, bu münasebetle zikredilen mes5t Slovak mebuslarından Sidnrun lerde Varşovaya giderek Leh hırid’ nazırı Bay Bek ile uzun uzadıya £ muş olmasıdır. Alman ve Slovak azlıklarını müteâf gelen üçüncü mesele Macar azl ge. meselesidir. Bu mesele ile tabil olâ Macar hükümetl de alâkadar olma' dır. Nitekim Macar nazım Kanya memleketinin harici politikasından bahr sederken bu noktaya da temas elmgn? Çekoslovakyada oturan Macar azlıl na gösterilecek muamelenin Macar seti üzerinde âmil olacağını söyle Azlıklara aid dördüncü mesele Leb # lıklarıdır. Fakat bunlar daha ziyade Si vwakların arasında dağınıkça bir "”r:: te oldukları için büyük bir tehlike &! mez götünmektedir. Çekoslovak hükümetinin hazırlamali olduğu kanun bütün bu azlıkları Mt nun edebilecek mi? Şimdiki halde IS; lovak devletinin teşekkülü — sıra! derpiş edilmiş olan tamamen ııvm:, Filhakika, küfreden kadının kocasıdır| Kine müşabih bir idare sitmenine mek istenilmediği için bu husustâ ; nikbin olunamaz. Görünüş Müstâ inkişaflar yolunun bir merhalesi, üzerir de bulunulduğudur. Askerlik müddeti artırılıyor Paris 8 (AA.) — Havas ıııı;; met parlâmentonun önümüzdeki MŞ; tısında askerlik müddetini üç ım*?:, kartan bir kanun lâyihası tevdi edi tir. “Garib haberler (Baştarafı 1 inci sayjada) İP" Şükrü ismindeki suçlunun B'l;uı“' rında tavan kapaklarını açmak y beş dükkâna girdiği ve kasaları 4 hayli para çaldığı, iddia edılmı”':' Balıkpazarında Kirazlı kanında bekâr bir adam, bir gece dükkânlar rinde dolaşan bir adam görerek haberdar etmiştir. y Şükrü, bu suretle zabıta W'Md*;ıy kalanmış, müddelumumiliğe — sevi rek, tevkif olunmuştur. ":â Tahkikatmı bitiren müddelum' * İhtiyar bir kadın MM toplarken tutuşup yandi yeslif Kadıköyünde İbrahimağa ml:;:ğ elinde bir petrol lâmbası ile yataği ÜŞ deki tahtakurularını ayıklarken | bige birdenbire parlamış ve Ayşe ge' den tutuşarak yanmağa başlamısti”” hai dının feryadına yetişen knm!*"'üw söndürüp onu kurtarmışlar is€ d'w rıldığı Nümüne hastanesinde Ö