l! Mayıs SON POSTA geee : eee Sardenya Kralısın VZa kızı ve Avusturya Kralı Ça birinel Ferdinandın ke- Ö Y Müarls Anna, 17 se- v0 Alaanta konuşan hir Glkenin Kealiçesi alda ve tek kelime Almanca Kör mühendis İStbde ölen Coa Hersol, Mtadan doğma kör olduğu balde, muhtelif yatlar inşa Atmiştir. Bir keresinde de Conabi Amerika hükümet- lerladan birinin Üç terpido #iparişine nid besablarım 20 dakikeda çıkarmıştı İngilterenin «Çin seddi » milâdi 121 yılında İskoçyalıları içeriye bırak- mamak için Romalılar ta- rafından inşa edilm.ştir General Franko, 1936 yılında, Medridi emiadi ki - bunun şerefine ayni sene İspanyada Kadix şehrlnde bir heykel diktirdi. küşadı. h yapılamamıştır Dünyanın en exki binast bayvaa — kemiklerindeo yapılmıştır. — Bir Amerika müte - Fakat beykelin resmi Hindistanda — yerliler mabedlerdeki putların yaşadıklarına — İzanır- lar ve kıpın üşümemesi için battaniye ile Sayfı Bükreşli Şesit yalsız ana dilini bilir. Fakat man- yatize edildiği vaman 22 seahtelik dil konuşur £ — Bir sabah ortağı masası- 1— Dallas, karısını yeni ortağı Reymonla tanıştırmakla en TiN üzerinde duran tabancayı 'nvülı hatayı işledi. Zira her ikisi de birbirlerini gördükleri r:örd;ı. SERE' e. Welrip Çörie dan'itibaren yekdiğerlerine âşık oldular. Bir gün evine —e Den L “antızın dönen Dallas :ınıı uî ;?ıfe.c...d ::;:mîı[ aguıvırü;ı;ıııuî KBA Gizekbir tabanca, ah ü zariler n B Bi nk_ııı olduğunu bilmiyordum.. rasilayınca, ses çıkarmadı geldiği gibi renk ver- — Gedi. N usulca yazı odasına çekildi * 8 — Ertesi gece Dallas hu - Bına: — Bu gece, gene bir yere ka- dar gideceğim. Senin de canın 8 $ — Ve bir müddet konuştuktan sonra, telefonu kapadı. Reçerek: — Şimdi geliyor, kocacığım!.. dedi. 'allas, acı acı gülümsiyerek: ,_*hhı. işte kurduğum tuzağa ikinizi de düşüreceğim, di- ,PT““*".“"L elindeki tabancanın tetiğini çekti. Bir 'Ş etti. Karısı düştü ve derhal öldü. ihtizazı ile otamobile atladı: nin evine vardı. '7 — Aradan çok geşmeden pollsler gel- GL Müfettiş, Dallas'ı sorguya çekti, Dallas heyecan içinde: 8e den ."':“ kapım-açıktı. Reymon salona yürüdü ve bire — -— Tabakâmi: almıya gelmiştim, Kapıyı Üye haykıya, e bir geye takıldı. eğildi, baktı ve «Helenl» — #S1yordum. Bir tabanca sesi işittim. İçeri. X.Blrdm kadının yanındaki tabancayı gördü, — 9* Yostum ve Reymon'u elinde bir tabanca "'mı.. Yretten gözleri büyüdü. Bu sırada arkasında — * Gördüm. Karımla aralarında bir mü- Eşikte Dallas daruyordu. :::bıtbıhııı(uuıuhnınnı... 5 - Bu facianın olduğu sıralarda, Reymon gözlerinde sevgilisinin hayali, kalbinde geçireceği birkaç saatlik zevkin — Çabuk sür, şoför.. dedi ve 15 dakika sanra da sevgilisi- Ş bütün e-? vi baştan aşağı Tarihten sayfalar: Cariyeleri boğan Sultan * * * O günlerde birinci Ahmedin yatağına gönderilen cariyelerden biri ağladı. Padişah bunu hayretle kar şıladı. Hasta olup olmadığını sor - du. Değildi. O halde niçin ağlıyordu ?Bu ayni zamanda hükümdara karşı bir hakaretti. Yazan: Kadircan Kaflı 1612 senesinde birinci Ahmed henüz yirmi üç yaşında yakışıklı bir delikan- hydı. Kendisinden evvel gelen padişah- lar gibi tahta çıkar çıkmaz ilk iş olarak kardeşlerini öldürenler arasına - girme- mekle göze çarpmıştı. Padişah kız kardeşlerini çok severdi.! Hattâ onları paşalarla evlendirdiği veya nişanlandığı zamanlar çok çatafatlı ve büyük düğünler yapmıştı. Bir gün kız kardeşlerinin cariyeleri a- rasında bir kız gözüne çarptı. Cariyelerin hepsi de seçilmiş kızlardı ama İşte o bir tanesi diğerlerinden farklı görünüyordu. Hem de bu cariye Habeş idi. Uzun ve kıvrık kirpikli iri kara gözler, küçük bir burun, etli dudaklar, küçük bir ağız, dudakların arasından arasıra görünen inci dizisi şeklindeki dişler, gü- zel bir boy ve kıvrak bir vücud... Genç kızın yüzü ve vücudünün açık sıkılacak. İyisi mi Reymona telefon et.. seni sinemaya filân gö-| yerleri, açık kahverenginde parlak ve in-| türsün., dedi, Karısı sevinçle telefona yapıştı. j çerçeve ona daha kuv- vetli bir cazibe veriyordu. Birinci Ahmed ona uzün uzün baktık- tan sonra kız kardeşine sordu: — Bu güzel cariyeyi kimden aldın? Bir eşin bulmak mümkün müdür? — Onu senin için aldım sultanım. Aca- ba beğenir mi? diye düşünüyordum. — Pek şirin, pek sevim! O gün Habeş cariye birinci Ahmedin hizmetine alınmıştı. O gece padişahın andırıyordu, — Kıvircık | koynuna verilecekti. Sarayda yıkadılar, kokuladılar ve giydirdiler. Fakat padişahım karılarından biri ona karşı gösterilen fevkalâde alâkayı hiç te Iyi karşılamadı. Güzel ve genç Habeşi göz göre göre kocasının koynuna verdik- ten başka güzelliği derecesinde zeki ol- duğu için belki haremde nüfuz kazan- masımna da bile bile gör yummuş olacaktı. Fena halde kıskandı. Birdenbire onu ör- tadan kaldırmak ihtiyacını duydu ve ka- rarını verdi, Biraz sonra her şeyden habersiz ve ba- şına konan devlet kuşundan mes'ud olan cariye sarayın yarı karanlık odalarından birinde oturuyordu. Birdenbire iki kuv- vetli el onu ensesile ağzından tuttu. Yağ- h bir urgan boynuna geçti, daraldı, da- raldı ve bir iki kıvranıştan sonra bir kül- çe halinde yere düştü. Fakat padişah geç vaktt kız kardeşinin hediye ettiği cariyeyi sordu. Hanım sul- tan hiç telâş etmedi. Boğdurduğu cariye- nin elbisesini ona az çok benziyen başka bir c& ye giydirdi. Cariye bunu Tmemnunivyetle karşıla- mıştı. Çünkü hepsi de padişahın yanında bir gece, hattâ bir iki sant kaldıktan son- ra göze giren, parlıyanların hikâyelerini dinlemişlerdi. Eğer padişahtan gebe kalı- nır ve bir erkek çocuk doğurursa sultan olar; başlı başına bir dairede oturmağa başlar; harem ağalarına, cariyelere sahib olmak hakkını kazanırdı. Genç padişah hergün yüzlerce cariyes nin kaynaştığı hemen hemen her sene bir iki defa yenilenen kız ve kadın kılabalı- ğı arasında o sabah ancak bir defa gör- düğü bir Habeş cariyeyi ona benziyen bir başkasından ayıramamıştı. Esazsen mum- ların titrek ve soluk aydınlığında, kadı düşkün bir genç adamın fazla dik! mesi o kada Henmezdi. Cariyenin paaişahı, yanı ken takındığı tayır ve aldığı ihsan onun Jehinde idi. Hanım sultan bunu da hoş görmedi Cariye mes'uddu. Fakat bu saadı kısa sürdü. Ortadan kayboldu. O ğeri gibi bir kenarda yakalanmış, vetli kol ve ellerin arasında hiçbir gü« rültü çıkmasına meydan verilmeden rarlı bir şekilde boğdurulmuştu. Korkudan kimse ağzını açmı 'Yarı karanlık odalarda sofalardı hiçbir tenazür ve ilme uymıyan baclı koridorlarda birçok kimseler & tığı halde küçük bir gürültü olmuyordu. Padişahla bir'arada kalan cariyeler he« men kontrol altına alınıyordu. Günler sayılıyor; kızların hareketleri, sıhhatleri, hallerinde değişiklik olup ol madığı yakından tedkik ediliyordu. Ha« rem ağaları, sarayda muhtelif işlerde se- nelerce bulunarak orada nasıl davranıla- cağını pek iyi bildiklerinden kimseye göz açtırmıyordu. Birisinin ekşiye biraz fazla düştüğü ve muayyen rahatsızlığı geçirmediği hissee dilir edilmez o cariye hemen diğerlerin- den ayrılıyordu. Ö zamana kadar padi- şahtan gebe kaldıkları anlaşılanlara da- ha çok itibar ettikleri için bunlar vazi- yeti açıkça söyl kat gön zamanlarda bilâkis gizlemeye Ça lışıyorlardı. Çünkü, meselâ bugün gebe oldukları —i gariyelerin ertesi gün ve; ün sonra oörtas dan kayboldukları an — Boğmuşlar! — Gülfemi de boğdurmuş! Diye birbirlerine fısıldıyorlardı. Artık padişahın iltifatına ermek bir saadet değil, felâket sayılıyordu. Eskiden bu uğurda rekabet edenler, padişaha hiz- met etmesi için kendisini göndersin diye hasekilere ve diğer saray kadınlarına ya- Hanım sultan cariyeyi padişahın odası- | ranmak istiyenler şimdi görülmüyordu, na soktu. (Devamı 12 inci sayjada)