SON POSTA POYRAZ ALi Yazan: A, R. Fransa kralı birinci Fransuva : “ Türkler. Kahraman ve âlicenab Türkler! Acaba bunların içinde beni bu esaretten kurtaracık kimse yok mu? ,, diye mırıldandı Civanna, bir anda o kadar heyecana kapılmıştı ki; iradesine hükmedememiş, büt ücuüdü titrerken, dudakları arasından, belli belirsiz şu sözler dö- külüvermişti: — Evet., evet.. çok doğru — Bu papaz, büyük hülyalar peşinde koşan, zalim bir ifritti. Ve o sırada, bü- yük bir cinayet işlemek için plânlar tertib etmekte idi. Dünyanın en zeki, fakat en korkunç bir adamı olan bu papaz, sizin bu sırrınıza vakıf olunca, derhal aranıza girmiş.. sevgiliniz olan deye, büyük bir cinayet teklif et- Civanna, birdenbire elini çekmişti. Gözlerini, Antonyonun gözlerine dike- rek: — Bir cinayet mi? Ne söylüyorsu- nuz?. O papaz, bu asılzadeye kimi öl- dürtebilir? — Gene bir asilzadeyi.. hattâ kendi- sine, asilzadelerin en büyüğü unvanı verilen bir taç ve taht sahibini. — Bu, bir hakikat mi? — O kadar büyük hâkikat ki, isterse- niz, size onun ismini bile söyliyebili- rTim. — Söyleyiniz! — Fransa Kralı., Bi Civanna, başını sandı arkalığına dayamı Gözlerini kapa- mıştı. Titreyen dudaklarının arasından, şu sözleri mırıldanmıştı: — Evet.. o zaman akıl erdiremediğim şeyleri, şimdi birer birer anlıyorum. Demek ki; onun birdenbire ortadan kayboluvermesi, sebebsiz değilmiş... — Hayır, Madmazel; sebebsiz değil- di. Çünkü, © günlerde, belki de bugün- lerde bile ailenizin bütün mukaddera- tına hâkim olan bu kurnaz papaz; sev- giliniz olan asilzade ile bir mukavele ükdetmiş: «Madridde, bir şatonun ku- lesinde mahpus olan birinci Fransuvayı öldürürsen, Civanna ile izdivacın kabil olur. Aksi takdirde, Civannanın yüzü- nü göremezsin.» demişti. Size; şimdiye kadar hiçbir insanın hissetmediği kadar derin bir aşk ile merbut olan o asilzade, © büyük aşkın hatırı için, bu cinayeti kabul etmişti. — Fakat.. Fransuva, bügün yaşıyor. — Acele etmeyiniz, Madmazel, Sev- Biliniz, bu cinayeti kabul etmiş, doğru- va Madride gitmişti. O papazın, oradaki tesir ve nüfuzu sayesinde, kolaylıkla Birinci Fransuvanın yatak odasına ka- dar girmişti. Artık Fransuvanın haya- tı, rüzgüra tutulan bir mum halini ştı. Onun kalbine girecek hançer, tün hızı ile yukarı kalkmıştı. Ölüm ile Fransuvanın arasında, pek kısa bir an kalmıştı. Fakat, tam o anda Fransu- vanın söylediği birkaç söz, ölüm ile o- âun arasına girmişti. O asilzadenin, yay gibi gerilen hançerli kolu, ağır ağır in- miş.. âtil ve meflüc bir halde, yanına İüşüvermişti. — Birkaç çift, söz mü? Bunları da bana söyliyebilir misiniz? — Hay, hay Madmazel... Sevgiliniz olan asilzade, gizlice yatak odasına gir- diği zaman, Birinci Fransuva, odanın balkonunda bulunuyordu. Ve uzaktan, bir nöbetcinin söylediği şarkıyı dinli- yordu. Bu şarkıda, şu kelimeler geçi- yordu: 'Türkler, kahramandır. 'Türkler, âlicenabdır. Onların dostluğu kıyinettardır., Bütün düşkünlere yardım ederler, Felâkete uğrıyan — Insanları kurtar- mak için kanlarını feda etmekten bile çekinmezler... Fransuva, bu şarkıyı dinledikten son- ra, derin derin bir ah çekerek yatak o- dasına girmişti. Ve girerken de, kendi kendine şöylece söylenmişti: — Türkler.. kahraman ve âlicenab 'Türkler. Acaba; bunların içinde, beni bu esaretten kurtaracak kimse yok mu? Demişti. Fransa kralının derin bir 1z- tırabla söylediği bu sözleri işiten sev- gilinizin gözlerinden her şey silinmişti. <. | Burmıştı. Çünkü o; damarlarında, dünyanın en | temiz ve necib kanı kaynıyan, bir Türk | asilzadesi idi. Milliyetinden beklenen bu ümid ve imdad karşısında, artık ya- pacağı cinayeti, hattâ, hayatında ona en büyük saadeti vâdeden sizin muhabbe- tinizi bile unutuvermişti. Yay gibi ge rilen kolunu ağır ağır indirerek saklan- dığı perdenin arkasından çıkmış: — Haşmetmeâb! İşte, bir Türk ile karşı karşıya bulunuyorsunuz. Ben bu- raya, sizi öldürmek için geln . Ma- dem ki, bir Türkten imdad bekliyorsu- nuz.. şu halde bana ebedi saadet temin | edecek olan bir cinayetten vazgeçiyo- | rum.. ve şu andan itibaren sizi kurtar- mak için ne mümkünse yapmıya söz veriyorum... demişti. Civanna, birdenbire yerinden fırla- miştı. Uzun bir nazarla, Antonyonun yüzüne baktıktan sonra: — Efendi!.; Tıbkı bir roman okür gi- bi söylüyorsunuz. Bu kadar ince tefer- Ü ellerimin çizgilerinden çıkarıp menize imkân yoktur. Anlaşı siz, hem benim ve hem de Şövalyı Cemin hayatını tamamile biliyorsunuz Rica ederim söyleyiniz. Siz, kimsiniz? Buraya, ne maksadla geldiniz? diye ba- O zaman, Antonyo da yerinden kalk- mıştı. Yerlere kadar eğilerek: | — Madmazel Civanna.. şu halde size hakikati açıkca söyliyeyim: Ben, Şö-! 1 — Memleketimizi ziyaret eden dost bir memlekel harbiye nazırı, bir şey di- ken. 2 — Ekseriya şişelere yapıştırılır. köy, 3 — Hind amizadelerine verilen izim, mi- safirperverlik. & — Mahkemenin hükmü, bir nota, harfin okunuşu. 6 — Türk alfabesinin — dördüncü — harfi, terkettiğimiz bir ünvan. 6 — Tatmaktan emri hazır, arabça ile, rabit edatı. ? — Pırtıma, | 8 — Yemeklerde kullanılır, anlaşma ifade eden Argo tabiri. | 9 — Bir sayfiye yeri, yakın olmiyan. | 10 — Yugosdlav parası, çiftçinin yetiştirdiği. | YUKARIDAN AŞAĞI: 1 .— Edirneden geçen bir nehir, hesabda | birler hanesine verilen isim. 4 — Durgunluk, başkalık göstermiyen, | 3 — Yalvarma, yekdiğerine uygun. | 4 — Oturmak. | 5 — Bir harfin okunuşu, arabca ile ı bir | | | 6— Karadenizde bir liman, ? — Uc, son harf, 8 — Ateş, ufuklar. 9 — Mukaddes kitablarda ismi geçen bir kuş, bir rakam. 10 — Mektub, farsça «dirs. Evvelki bulmacanın halledilmiş şekli valye Cemin, sadık at uşağıyım. Adı- , Antuvan derler, Onun hayat ve sa- adetinden başka hiçbir şey düşünmem. Buraya bu şekilde girmekten, ve bu fal hilesini icad etmekten maksadım da yalnız sizinle görüşmektir,.. diye miril- danmıştı. Civanna; sanki, odanın tavanına bir yıldırım düşmüş gibi şaşırmıştı. Uzun ve narin endamı, hafifce ileri geri sal- lanmıştı. Düşmemek için, önündeki masaya dayanmıştı. — Şövalye.. şövalye.. ah, artık onun- la aramızda o kadar derin bir uçurum var Diye söylenirken, hıçkıra hıçkıra ağ- lamıya başlamıştı. Madmazel Civanna, kapıda bekliyen hizmetci Tineti savmıştı. Kendisi, An- tavanın odasında kalmıştı. Masanın kenarında, karşı karşıya geçmişler; baş- başa vermişlerdi Antuvan, şövalyenin geçirdiği bü- tün 6 korkunç macerayı tamamile an- latmıştı. Onu büyük bir dikkatle din- Hiyen Civanna, bazan tatlı göz yaşları dökerek, bazan da hıçkırıklarla ağla - mıştı. Fakat; şövalyenin, iki değneğin ara- sinda sarkan boş bir çuval gibi yürü- miye mecbur kaldı öğrenir öğren- mez; acı bir çığlık koparmış: (Arkası var) Bir doktorun günlük notlarından Gene mevsim Hastalıklarına daitr Havaların hâlâ ıttırad kesbetmemesi s0- uk rütubet ve sıcaklık tahavrülâtı bil- hassa ânt ve beklenmiyen değişiklikler umum! sıhhat üzerine tesirini göstermek- te devam ediyor. Anjinler, kuvvetli bronşitler ve zatürree- ler el'an sürüp gidiyor. Yalnız hamdolsun bütün bunlar ağır ihtilâtlar ve ölüm vak'aları kaydedilmeden iyi olmaktadır. Şübhesiz grip ontanına ald olan bu haş- talıklar yalnız soğuk algınığı ile baş- göstermez. Sirayetin de tesirini asla ih- mal etmemeliyiz. Bamı bünyeler vardır ki aksıran, öksüren birisi İle yarım saat be- raber bulunsa derhal nezleyi ve gribi ya- kalar, ve birden birkaç kişi ayni evde bhaslta düşebilir. Bu sebeble bu mevsimde bir taraftan h- Uyatlı giyinmeği ve mümkün olduğu xa- dar nezleli ve hasta insanlarla temas et- memeği birinci şart olarak tatbik etmek lâzımdır. Kalabalık yöerlerde bulunma- mak, geceleri sokakta geç vakitlere ka- dar kalmamak muvafıktır. Şübhesiz ya- kında şarkın sıhhat ve hayat veren bol güneşine kavuşacağız. O zaman bütün bu ihtiyatlara lüzum da Kalmaz. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yoliamanlarını Tİca ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz kalabllir. Nöbetci &czaneler Ba gece nöbetci olan eczaneler yan- lardir: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda :(Şerefh. Alemdarda: (Ab- dülkadir), Beyazıdda: (Haydar), Sa - matyada: ( Teofilos ), Eminönünde: (Mehmed Kâzım), Eyübde: (Hikmet At- lamaz), Penerde: (Hüsameddin), Şeh- remininde: (Hamdih, Şehzadebaşında: (Hamdi), Karagümrükte: (Puad), Kü - çükpazarda: — (Yorg), — Bakırköyünde: (HIAD. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Gala- tada: (İsmet), Taksimde: (Nizameddin), Kurtuluşta: (Necdet), Yenişehirde: (Pa- runakyan), Bostanbaşında: ( İtimad ), Beşiktaşta: (Ali Rıza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye), Sarıyerde: (A- safı, Kadıköyünde: (Moda, Merker), Büyükadada: (Halk), Heybelide: (Halk). Türkiyede eskrim Çok muvaffak olduğumuz bu spora karşı Tâyb olduğu alâka niçin gösterilmiyor Istanbdul eskrimcilerinden bir grup Ben faal bir eskrimciyim. Sekiz seneden- beri klübümü ve üç senedenberi de bayrağı- mi şerefle temsil etmekteyim. Biliyorun, furkında bile değilsinliz. Tanımıyorsunuz. Halbuki bir futbolcu alsam hemen tamılır- dim. Ama, neden bir eskrimcinin ismi verilince tanınmıhor? Neden bir eskrim sporu futbol, Bgüreş kadar halk tarafından — tutulmasın? Neden skrim takımmız bir eenebi ta- kımla çarpışmasın? Neden milli eskrim ta- kımımız Avrupa, dünya birinciliklerine iş- tirak ederesin? Güreş takımımız Avrupa bi- rinciliklerine, dünya birinciliklerine Iştirak etmekte kendisinde bir cür'et ve fayda bu- luyor da neden bu hususa askerim hakkında da cesaret olunamasın? Yani kuvvet ve kud- retimiz bu şekildeki çarpışmalara — iştirake KAf değil mi? — Ne biletim, dtyeceksiniz. O halde ben de bizdeki eskrim hakkında size izahat vereyim. Kanaatimce İstanbul eskrimini devrelere Jayırmak daha hayırlı olur: 1 — 1681 senesine kadar olan samaaki İs- tanbul eskrimi.. 2 — 1031 - 1096 seneleri arasındaki raman zarfındaki İstanbul eskrimi.. 3 — 1685 - 1937 senelerindeki İstanbul 65- krimi.. 4 — 1997 den sonraki İstanbul eskrimt. 1 — Bu devredeki İstanbul cakrimi tama- men klâsik usuldedir. Yani mükemmel siper &lip mukabil bir darbe vurmadan devam &- dip giden bir tarzda idi. Müsabıklar, daha doğrusu hevesliler bu temiz sporu ber nasil- İsa bir tesadüfle görmüşler, beğenmişler ve onunla çok yakından temas İmkânını bul- muşlardır. Fakat bunların yekünu on beşi aşmazdı. Düşünün bir kere; bir memleket sporu ils, Galatasaray İzmirde niçin mağlüb oldu? İzmirde 1ki maç yapan OCalatasaray birin- el futbol takımı dün sabah şehrimize gelmiş- tir. Galata rıhtımından dipdiri ayrılan futbol- culardan bir kısmı bir hafta evvel ayrıldığı rihtima harab ve sakat bir halde dönmüş- tür. | İzmirin Karşıyaka klübünde senelerce par- lak futbol oynamış, Türk millt takımında u- İzun müddet yer almış olan Oalatasarayın futbol gubesi kaptanı Vahi ile görüştük. Mağlübiyetlerinin sebebi için anlatlıklarını İsirt onun anlatışına göre ve aynen yazıyo- İruz: | 1 — BHe riki maçta hakemlerin Galatasa- rayın yaptığı bütün akınları otaaydle kes- mesi, 2 — İzmir hakemlerinde penaltı hastalığı, 3 — Birinci maçta Haşimin yaptığı üçün- cü golün sayılmayışı, 4 — Hakemlerin zâfı yüzünden her iki ta- kımın futbol kaldeleri harieine çıkan fevka- lâde sert oyunları, 5 — Birinci maçta yediğimiz ikinel sayının topu kol e kesip içeri atılmazı. 6 — Yan hakemlerin. belli başlı vazifeleri- nin hakemlikten ziyade top toplamaktan iba- ret kalışı. 'T — Federasyonun verdiği dalmi daveti - yeleri stadyom kapısında tanımamaları. 8 — Futbol ajanı Suadın İlk maçın hakemi Esad için: — Hüsnü niyetine emin olduğumuz bir ar- kadaştı Pakat neticede gördük ki hatalı ka- rarlarile sizin mağlübiyetinizi hazırladı. Yal- nız İkinci maçın hakemi de tamamen dene- cek şekilde İzmirin aleyhinde idi demesi, — Diğer ajanlardan birinin de İlk maçen |hakemi Esadın idaresinden allayişle bahse- dişi, buna mukabil ikinci maçın hakemi Mus- |tafanın İzmir aleyhindeki yersiz kararları- nin neticede müessir olduğunu söylemesi. Şiradi bütün verdiğim şu kısa ve hakiki 1- sahattan sonra fazla bir şey ilâve etmiyece- ğim. İki maçta olup biteni anlatmama esa- İsen imkân yoktur. Bu bakikatler ancak çok |müşkül şartlar içinde yapılan maçları gör- mekle mümkündür. milli bir sporla bütün yurdda dar kişi meşgul olüyor ve biliyordü. 2 — Fakat gene müstald Türk 1830-1931 de Sofyada yapılacak müsabakalarında ferd itibarlle BalkaP g piyonluğunu ve takım itibarile de ’ lardan bir darbe farkla geri kalarak liği aldı. Gençler Olimpiyadlar ve Balnny;::# bakalarının verdiği tecrübe ve gördi ni üsülleri kendilerince az çok tal üe ve caki, klâsik usulü ax bir şey meğe teşebbüs ettiler. Belki de biraf fak oldular. Eskrimellerimizin elde bu gerefil galebeyi mütaakib spor üzerine hafif bir alâka pe) bir muallim tedarik edilerek bu kişafına girişildi. ©O zamana kadar mevsudu 15 İ eskrimciler 25 e kadar çıktılar. HAİ da iki bayanımız çalışmağa müddet sonra Harbiyeli grupa iltihak ettiler. Nüvesini © almış olup bügün millf takım — kadi ” yerini muhafaza eden ve çabukluğil! Tunur istidadlardan Halim © zamanki biyelilerin arasındandır. Gene O İlerden tayyareci Solak Muammer GOK T” w |vâdediyordu. Ama vazife ve mem'! bi bunü idame ettiriyor mu, bilmeni- * Bu büyük heves gene alâkasızlik yiksizlik yüzünden yavaş yavaş KÖ gü ve azalmıya başladı. Ve öyle oldu Kİ: 'j Beşiktaş klübü lökalinde 20-25 kiğf / çahışan bizler (5) kişi le li » ettik. Bu variyote birçok sebebler #":İ' safta müallimin ölrayetataliği ileri ve işine nihayet verilerek Marcal antrenör tedarik edildi. İngittere Almanyayı nasil mağlâb eti — y Cumartesi günü öğleden sonra BNN Olimpiyad stadını dolduran m-“'._,/ fazla seyirci, İngilterenin Almanlafi j lüb eden oyununu seyretmek İÇİN / yemişti. İlk devreyi 4-2 galib bi! lerin ilk sayısını 20 ncl meşhur sol açığı Bastin yapmıştır: Dört dakika sonra Aston Villadif muhacim olarak alınan Broom IKBf barikulâde bir şötle yapınca 0) doğru gittiğini anlamakta çekmemiştir. İngilizler bundağ Tüddet gevşemişler ve Almanlar Dü istifade ederek İlk sayiların! Tekrar İngilizler üçüncü ve dördüncü s&ayıyı yapmışlardır. Duna doğru Almanlar ikinei mışlardır. Kendi sahalarında, kendi bu şekilde mağlübiyetini ümid manlar, birinci devre sonunda kisara uğramışlardır. Oyunda Alman muavin hattı P*E yorgunluğa maruz kalmıştır. MAĞ sona kadar İngilir takımı dalmü muhafaza etmiştir. Solaçık Bastiğir, de maharetle topu idare edişi İi büyük zaferini hazırlamıştır. B İkinel devrede bir müddet Al: oynamışlarsa da İngiliz sol müdü kaptanı Arsenall! meşhur müdafaast hâr tehlikeyi bertaraf fi gelmiştir. İngilizler az sonra mnwl';:; beşinci sayıyı yapmağa muvâ' erkef dır.. Sol müdafi Hapgood ve MÜL ç Yangun fevkalâde uzun VEÜ e hücum hattının pek parlak #İS . sında belli başlı rol oynamıştir. kada İngilizler altıncı n.'ü'":,ır n ve oyun da pek büyük bir sayı yetlerile sona ermiştir. İngidiz oyuncularının her yi ve gerek havadan mi meleri ve bütün hücumlari idare etmeleri bu saferde olmuştur. A ğ