12 Sayfa İaz7.BİR AŞK TECRÜBESİ ikâyes Erkek, ürkütmemeğe çalışarak kadının yanına biraz daha sokuldu; ve oldukça üzun Yazan: Steve Fisher bir müddet oturacakmış gibi yeri- ne biraz daha yerleşti. Ve şapkasın. geri iterek: Dinle! dedi, sana bir iki şey soraca- ğum. Ondan sonra serbestsin; beni dinli - yor musun? Buyurun sorun! Erkeğin beklediği cevab buydu zaten. Kadına daha dikkatli baktı, Üstündeki sade ve gri elbisesile, sararm üzü ve dalgalı sarı saçlarile fevkalâde güzeldi. »racaklarım, Larry Stevensle alâ- kadardır. Dün akşam neredeydin? Ne yaptın? Nerede mi idim? Ne mi olacak? Bilmem lâzım bunu. Bak yavrum, ben polis hafiyesiyim. Ürkecek bir şey yok. Ne yapalım benim vazifem bu işi temizlemektir. Ne demek istiyorsunuz? Hangi işi temizliyecekmişsiniz? y Stevensin işini! dar eden iş nedit ki? yaptım? Ne Polis hafiye si kelimeler Üzerinde dura- yak tekrarladı. Öldü.. Hem de öldürüldü, anladınız 9 8 klerinize inanmıyorum. Rol yapmıyalım kızım! Larry öldü- rüldü, bem de senin elirile, Yalan!, Ben Larry'yi öldürdüğüm için kaç» madım, ki dün akşam... Pekâlâ /'ye her bana şunu anlat; ilk defa de rastladın? ı İnsanların bir mine nüsald » geldin. Aradın ik. O ara Larry'ye adım, Sa- vaşamağı teklif etti. ır, öyle bir şey teklif lerine daha keskin vererek devam etti: Ya., Drmek birlikte değil mi idi Larry'nin korsı olduğunu bilmiyordun.. Peki. Nevyorka gelip acenta acenta do- laştın; ne oynamak, ne de şarkı söylemek için seni kabul edecek bir sahne bulama- dın! ta ya, birlikte medi. 79 Bularpadımsa, giremedimse kabili- mden değildi, lamadın. Çünkü henüz yü- $, tekrar dönmeği gu- na yediremediğin, ve öç ta kalamı - yacağın için Larry'i seçtin ö i? Hayır.. Hayır, Larry — Öyleyse onun yahındâ ne işin vardı? in sesi perde perde yükseliyor - k biraz daha sokuldu. seçmedim. Ah, Şu âit ni Yazan Hürriyetin bol bol .içki içip Şişman E'enilerle yatıp kalkmak demek olmadığını söylediği zaman Mü- nirin bu sözler bir kulağından girip ö- bür kulağından çıktığı halde sanki mü- him şeyler dinlemiş bir tavırla; Ya!.. bak hele.. -diye bıyık altın- dan gülümseyip ince alaylar yapacak kadar kurnazlaşiyordu- neler oluyor muş da bizim haberimiz yokmuş eren- ler.. sen merak etme! Söylediklerinin hepsini kulaklarıma küpe diye asıyo -| rum. Hele bir ihvana kavuşalım.. ö;le! konferanslar vereceğim ki ağzın bir ka- k e kalacak, dört gün Üç gece bu minval üzere yol aldilar, Bol bol yediler ve bol bol-iç- tiler. nir o kadar neş'eleniyor, öyle bir eda| Çeviren: Leman B. «— Larry öldün — Birbirimizn tanışmamız çok güzel oldu. Önce birbirimizi tanırdık ama de - rin ve uzun görüşmek nasi5 olmamıştı. Yavaş yavaş anlaştık. Zavallı Larry. Onun öldüğüne inan - miyorum.. O bana.. — Sana baktı, seni besledi değil mi? Ev sahibi kadının seni kapı dışarı etmesine mâni oldu değil mi? Kadın başile tasdik işareti yaptı. Ya - Baklarından aşağı yaşlar yuvarlanıyor « du. — Birlikte bir dans revüsü yapacaktık. — Dün Nevyorka gelen kadının - oda- dan çıkmasını bekledik., Sonra içeri da- lp. — Hayır, Ben kadından evvel çıktım — Nereye çe iğini, ne yaptığını an - latabilir Tabii an landığım Bu kadını oda- | a gördüğüm zaman tav iyor sandım. Hele karısı « ry'nin red ce İni görünce kaçtım oradan. Bütün gece #0- | kak sokak dolaştım. Maksadım çok uz egâne adamdı. başıma yı- 1 ğu idtin- na da Lar sbı vermediği- Erkek alaylı alaylı sordu: — Demek Larry'e âşıktın? Onu sevi - yordun?.. dum. Erkeğin sesi keskinleşti: — Bu ne biçim sevgi. Onu şayed sev- seydin çabucak uzaklaşmağa, oralardan kaçmağa bakacağına, kalır da işin neti - j cesini beklerdin. O kadının da Larry'den mahkeme ilâmile boşanmış olduğunu öğ- renirdin. Kadın alıklaştı — Ne.. Ne demek istiyorsunuz? O ka - dınla Larry'nin alâkası yok mu? — Yok. Çök gençken o kadınla evlen- mişti. — Demek Larry evli değildi ha?. 35 —— m —— Hayat! : Nezihe Muhittin bir tımarhane kaçkınının arkasında di- ini, insanlarını tanımadığı yabanc: bir memlekete gitmöğe kalktığı için ken- dini daha çılgın buluyordu. Dilediği servet ve mevkii bu yarım vücudile ona kaptırırlar mıydı? Ne demeğe ra- hatinı ayaklar altına almıştı! Cevher böyle uzun, ezici ve işkenceli düşüncelerden sonra silkinerek kendi- ne geliyor, başka tasavvurlara dalıyor- du, Bu yeni düşüncelerinin kararını vermiş gi İçinde bulundukları va- pur, Marsilyaya varmadan evvel en münasip bir limana girince sıvışacaktı. /Fakat yalnız değil! Cevherin yanında küçük bir el çantasının içinde mühim bir servet vardı. Padişahın Münire ver- diği kıymetli mücevher hediyelerle ek tarım. Larry hayatta bağ» | — Ben mi?. Ben. Evet onu seviyor -| coşuyordu ki Parise kadar sabrı tüke-|ihsanlar hep bu küçük çantanın için- nerek vapurun güvertesinde konfe -İdeydiler, onu da beraber alacak, Afri- ranslar vererek tayfaları etrafına top-|kaya geçecek, oradan da Mekkeye gi- - Onu söylüyorum ya.. Orada kalay - dın bunları öğrenirdin.. Kadın hıçkırmağa başlıyarak: — Doğru, dedi, Keşki kaçmasaydım.. Ne yapayım. Dövüş, kavga, yaptırdı.. Aşa- ğı, yukarı katlardan inen halk bizim o - daya toplandı. Utandım, sıkıldım, kaç - | tım. Şimdi anlıyorum; Larry kadının id- diasını çürütecek vakit bulamadı. Ahh. Onsuz kaldım.. Hep benim abdallığım yü- zünden.,. — Hayır. — Ne? — Ölmedi diyorum.. Ölmedi. Sağ sa » Larry ölmedi, ki. İlim.. Hem de şimdi buraya bize yakın bir yerdedir. — Demek dolab.. Kadının bayılmak üzere olduğunu Ten polis hafiyesi kuvvetli rada balkon kapı dıyarak Larry girdi. Hafiye İcad gö sg » ona | uzattı Yaptığı İşten memnundu. İşi be « ti. Ötesi onun neyine lâzımdı. İki bahtiyar olmuştu. isik şapkasını öne çekti, Ba İ pencereden uzatarak bulunduğ Kattan aşağı şöyle bir baktı l Böy ina hasta ederdi. Bunları düşünedek ve babacan babacan gülümsiyerek yürüdü. iyi onuncu Midesi bu - YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kuruntu Muazzez Tahsin Berkand Aleni teşekkür Kıymetli ale relsimiz Fami Kaytal'ın ö - lâmü münasebetile cenaze merasiminde ha- zır bulunarak teessürümüze iştirak edenle - re ve bizzat, telgrafla, mektubia toziyet &denlere alenen teşekkür #deriz. Kayral aile namına oğlu: Necdet Kayral köllarile onu | nıİg le aşağılara bakma onu dsi-| Bütün işçilerin muayeneden geçirilmesi kararlaştırıldı İş kanununun hastalık ve malüliyet vu- kuunda tatbik edilecek hükümlerine ald sağ- lik niramnamesi henüz tekemmüt (ederek tasdikten çıkmadığı cihetle kanunun bu kıs- mına dair hükümlerinin tatbiklerinde müs - külâta tesadüf edilmektedir. Bunlar da baş- bea şunlardır! 1 — Hastalık vukuunda işeiye koç ogün yevmiye verilmelidir? 2 — Hastalığın oOson müddeti ne şekilde tesbit edilmelidir? $ — Hastane ücreti kime aiddir? 4 — Malüliyet vukuunda işciye ne mikdar tazminat veril - melidir? Bu cihetler iş yerlerile işciler arasında bir çok ibtilâflar doğurmakta ve iş dairesini de mektedir, Hattâ bazı işeller mese - tık illetine duçar olduklarını ileri süre- parası ve tazminat isleiişler - kabil müessese sahibleri, ba li- evvelce mercud olması ih - timalini İleri sürmüşlerdir. Bu vaziyetler, sa- naylde çalışan bütün işcilerin tekrar mn - ayenedön geçirilmesini bir zaruret (o haline koymuştur. Bunun için bütün işciler bir ke- re müğyeneden geçirilecektir. Hastalık ve malüliyet vukuunda eğer bu hidiseler işden mütevollid İse şimdiki hal - de bunların tedavi ücretleri müessese tara- fından verdirilmektedir. Fakat yevmiye her müesseseye göre ayrı ayrı vaziyettedir. Ek- serisi vermemektedir. Bağlık nizamnamesini de devlet sigorta teşkliatı ikmal edecektir. Devlet sigorta da - iresi hükümleri mer'iyet mevkiine (o girince bundan bir müesseseye bağlı olarak fikren çalışanlar da istifade edeceklerdir. Bir tab müessesesine merbut, olarak çalışan muhar - rirler de ayni çerçeveye girmektedir. Köylülere bedava ipek böceği tohumu verilecek Hükümet memlekette (ipek bocekçiliğini teşvik etmek Üzere yeni tedbirler almakta - dır. Bu meyanda fakir çiftçilere parasız 1 - pek böceği tohumu verilmesi kararlaştırıl - muştar. Ayrica, sermayesi az olan ipek böceği ye- tiştiricilerine de mühim mikdarda meccani| tohum tevzi olunacaktır. Tohumlar. muhte - Nif yerlere gönderilmiş bulunmaktadır. Bursa tütüncü'eri valinin rij şsaliağa toplanıp görüştüler Tütün müstahsillerile, , Halk partisi salonunda vali Şefik Boyerin başkanlığında bir toplantı yapmışlardır. İnhisar idaresinin salâhiyet- 6ar bazı memurları ile ziraat bankası mü- İdürü de bulunmuşlardır. Vali, tütünlerimizin kıymetini ar'tırmak, müstahâlller eline değerli para geçmesini 1e- min etmek, bunun için de slici ve satıcıların i düşüneelerini birleştirerek, yetiştirme ve İsatma hususlarındaki usulleri tedkik etmek ve faydalı tedbirler almak için toplanıldığı- nı söylemiştir. Söz alan müstahsil, tücenr ve memurleğ tarafından mütaleniar serdedilmiş, bilhassa, müstahsil lehine çok ehemmiyetli kararlar verilerek toplanti dağılmıştır. Ceyhanda arpa mahsulü idrak edilmek üzere Ceyhan (ususti — Taze tereyağının ki- losu 100-120, taze peynirin kilosu 15-20 ku- ruştur. Bu flatlar geçen seneye nisbetle zde 35-40 fazladır. Bunun sebebi bu sene hayvani mahsullerin az oluşu, mübayeatın da toptancılar tarafından yapılarak mah- ,#ulün civar şebirlere sevkedilişidir. Çiftçi zik tohumunu ekmeğe başlamış bulunmaktadır. Kışın ekilen mahsuller ba” saklanmıştır. Arpa madısulünün nisan 30- nunda idrak edileceği umulmaktadır. Hava- ların İyi gitmesi çifiğiyi sevindirmiştir. Gebzede bu yıl enginar bol İzmit (Hususi) — Gebze ve Tuzlada bu yıl lenginar istihsalâtı fariadır, Mahsul çek iyi“ dir. Biğada bir çocuk suda boğuldu Biga (H ) — Balıkiçeşme kö « yünden Hasan karısı Fatma, tarlasın - da bukla çapalamakla iken iki yaşla - rında Yusuf ismindeki çocuğu dere kenarına inip sularla oynamağa başla- mış, bir aralık cereyana kapılarak bo- ğulmuştur, Soğuk algınlıkları her türlü hastalıklara yol açabilir. Fakat bir kaşe Muhtemel rahatsızlıkların © hepsini önlediği gibi nezle, grip, “bronşiti “de kısa bir zamanda izale eder. Harareti sür'atle düşürük. Gripin, ağrıların âmansız düşmanı « dır. Diş, baş, sinir, adale, romatizma, mafsal eyesında katiyetle tesir göste - rir ve günde üç taneye kadar emniyetle alınabilir. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. teksiz bırakmış olmuyordu. Padişahın en memnun bir ünde vermiş olduğu fındık içi büyüklüğünde bir inci tesbihi oha bırakıyordu. Bu mücevher bir in- sanı bir kaç yıl yaşatacak kadar değerli idi, Koynundan ayırmadığı katil plânları da ona bir mevki temin edecek kadar mühimdi. Bir sabah, henüz şafak sökerken va- pur yarım saat için bir şehrin limanına girmişti. Cevher yavaşca giyindi. Ar- kadaşı akşam içtiği şarabın kâbusu al- nda horul horul, sayıklıya sayıklıya uyuyordu. Masanın üzerine evvelce hazırlamış olduğu iki satırlık bir yazıyı bıraktı ve çantayı kapınca kapıdan dı- şarı fırladı.. Bir buçuk saat sonra oğuşlura oğuş- tura gözlerini açan Münir arkadaşını yanında göremeyince her zaman oldu- ğu gibi - Dışarı çıkmıştır « diye uzun uzun gerinmeğe başladı. Kulaklarına kahvaltı zili gelince yerinden kalktı, Küçük masanın üstündeki kâğıda ev- velâ şöyle bir baktı, sonra eline alıp o- kudu: Erenler! Beraber yiyip içeceğimiz su buraya kadarmış. Arkamdan çok gü- rültü. yapıp ruhumu rahatsız etme! Ve Lıyordü: derek ömrünün sonuna Kadar ibadet Münir ne kadar coşkunsa, Cevher de!ve saadet içinde yaşıyacaktı. o kadar yeisli ve düşünceli idi. Böyle |, Münire gelince; onu da büsbütün des- beni duadan unutma! Cevher Münir tezkereyi bir tarafa fırlatarak iki elile dizli — Eyvsash. ine vurmağa başladı: eyvaasab' o FEDAİ MÜNİR PARİS'DE Cumhuriyetin yıldönümünü kutlulı- yan Paris, coşkun bir neş'e ve şuurlu bir sevinçle ışıklar içinde kaynaşıyor ve kamaşıyordu. «Republik» meydanı- nın her avuç toprağından fışkıran par- dolaştıran, kitab ökutmıyan, topluluklarına meydan vermiyen iğ renç idi nin Kâranlığından kaçarak yabancı bir diyarın mütevazı bır köşe- sinde sevgili memleketlerinin kurtulu- $u için çalışan bu münevver ve iradeli genç Türklerin, bu coşkun ve parjak gecenin zevk ve neş'e kaynağında, zu- lüm ve işkence altına şinmiş hazin ve sevgili yurdlarinın a derinleşiyor ve o asil, güzel ülkelerinin böyle bir kur- tuluş gününe erişmesi için çelik irade- arkadaş lak hüzmeler muuzzam bir ışık siklö- nu halinde, ay ve yıldızları çok ışildi- yan gökyüzüne yükseliyordu. Danton- ların, Robespiyerlerin ebedi timsalleri önünde halkalanarak candan kopan bir heyecanla nutuk söyliyen, yurd şarkı- larile ruhları taşan grup grup halk ars- sında, yüzlerinin asil çizgileri ve iri gi- yah gözlerinin mahzunca bakışlarile ü- çer, beşer dolaşan gençler vardı. Bun- lar henüz Harbiye ve tıbbiye mekteble- leri gergin bir yay gibi alümağa hazır- Janıyordu. Paris halkı büyük meydanlarda co- şup kaynaşırken Şanzelize'nin yan s0- kaklarının birinde «Kafe: Türk» adın- deki küçük bir çayhanenin üstünde mütevazı döşenmiş iki salonlu küçük bir dairede türkce konuşan İnsanlar toplanmıştı. Salonda beş altı kişilik, kendi aralarında konuşan gruplar, ve rini bitirmeden, sevgili yurdlarına mü- sallat olan hain ve gençlik.düşmanı ki- zl bir hükümdarın seyyie ve işkence- sinden kaçarak el diyarında yurd has- reti çeken genç Türk zabitleri idiler. En müsbet fen kitablarının başında padi- şaha mutabasbıs ve kelbane dualarla temiz ruhlarını uyuşturmağa çalışan, sevimli bir şaka kelimesi için aylarca zindanlarda çürüten, en mahrem bu- caklarına kadar gizliye siyah bır pençe masalarda dalgın dalgın yazı yazan gençler vardı. Siyah redingotu yepyeni, çizgili gri pantalonu muntazam ütülü, parıl parıl rugen iskarpinleri hafifce bir gicırti çıkaran orta yaşlı, sivri siyah sakallı, göbeklice bir zat içeri girip kürsüye yaklaşınca, konuşanlara kehdi halinde yazı yazanlar yüzlerini kürsüye doğru çevirerek vaziyetlerini düzelttiler. (Arkas var)