29 Mart SON POSTA U : Sayfa '1. * Son Posta .. Dın macera rom: a ifş ei b a eden idam olunur!,, arb sanayi casusları arasındaki mücadele Litvanyalı yüzüme dehşet içinde şaşkın şaşkın bakıyordu. Soluk soluğa : “ Bütün dünya casus dolu! Ben ne Sonra birdenbire yerinden sıçrayarak boğulur gibi: “ Mahvolduk! ,, diye bağırdı | Beghin anlatmakta O vakit Alman orduları bir saniye içinde bu koça istihkâmların üzerin- den bir asfalttan geçer gibi geçip gide- ceklerdir. ı Kamburlaşmış bir halde, kıllı ve u- zun goril pençeleri gibi ellerini havada evirip çevirerek bu korkunç bozgunları anlatmakta olan garip — Litvanyalıya büyük bir merakla dehşet içinde bakı- yordum. — Bu sizin yeni istihkâmlar ne bi « çim şeyler, Mösyö Mişel? Diye sordum. Litvanyalı ayni iblis mel'anetile gü- lüyordu: l — Ha... Benim projelerini hazırla-| dığım istihkâmlar, vakıâ, gene yerin al-!' tındadır.. dedi, Fakat memleketin bü- tün fabrikalarile temas. halindedir. Ve | her pevi şuaların nüfuz edemiyeceği, her nevi ziyaya karşı gayri bassas mad- delerden inşa olunmuşlardır!. yö Mişel!. Dedim, sonra birdenbire sordum: — Elektron da mı nüfuz edemez? Litvanyalı, o anda, şeytanı görmüş gibi kıllı ellerini dehşetle havaya kal- dırıp salladı: —0o! Elektron?. O müstesna! diye bağırdı. — Peki, Mösyö Mişel!. Bu — kadar mühim istihkâm plânlarınız için siz Fransız erkânıharbiyesine müracaatta bulunmadınız. mı? Litvanyalı yüzüme dik dik bakarak: — Bulunmaz olur muyum?. dedi. Fakat bu Fransızlar garip adamlar. Her şeyi dünyada kendileri yapabilir- ler zannediyorlar. Alâkadar bile olma- dılar. — Garip şey, Mösyö Mişel.. hu kadar | mühim bir keşfe karşı niçin alâka gös. termesinler, buna hayret ediyorum. Acaba sorabilir miyim: Siz bu mesele | için kiminle görüştünüz? Litvanyalı gözlenini yumarak gö - Tüştüğü adamı hatırlamıya çalışıyordu: | — Evet, evet.. şeyle görüştüm. Dur bakayım, Kolonel... Kolonel... Kulo - nel Ladu ile, ; Birdenbire yerimden fırladım: — Kolonel Ladu ile mi? — Evet, muhterem doktor cenapları, Kolonel Ladu. — Fâükat, Mösyö Mişel, bu adam Fransız askeri casus teşkilâtının, çok Weymelli, çok yüksek mütehassış bir şefidir. Litvanyalı o anda, iskemlesinde yum- bileyim! ,, diye mırıldanıyor ve küfürler savuruyordu. | Bu plân umum fabrikaların yer altiında inşası esası üzerine yapılmıştır. — Hakikaten, çok yeni bir şey, Mös-İkifiniz yakındır. Hiç hayret elmeden | yiniz.. yaptığınız bir hata ve gaflet yü zünden bütün dünyada şöhreti olan as- Litvanyah, o vakit oturduğu iskemle- keri casus teşkilâtı şefine çatışınız, fe- sinin kenarlarına yumruklarile vura- İlâketli bir talih eseri olmuş. Buna şüp- beklemelisiniz. rak son derece bir yeisle: — Eminim, buna ben de eminim, di- ye haykırdı. Mahvaldum! — Merak etmemek mi? Nasıl, nasıl? Vielopolska, konuştuğumuzu anla -| — Evet, merak etmeyiniz, Mösyö madan, fakat tabil bir insiyakla baba- Mişel!. Zira, eğer kabul edersemliz, ben sının bir felâket telâşı içinde olduğunu SİZİ, şahsınızı mensubu - bulunduğum görüyordu. Bana dehşetli gözlerle ve!hlanda devleti namına resmen angaje âdeta düşmanca bakıyordu. Fakat ye-|€diyorum. Resmen bizim hizmetimize rinde donmuş gibi duruyordu. Askeri Bitersiniz. O vakit elbette böyle bir teh- casus teşkilâti sözü, bin türlü sefalet. likeye karşı sizi her suretle korumak, Çere, belki de, cinayetlere katlandığı | bize düşer. servetin eşiğine kadar geldiğini gören, | Tâtvanyalı hayretle yüzüme bakı - Hattâ şimdi cebine ilk ağızda 15 bin | Yordu. Bu esnada Olanda benim fazla franğı atmış bulunan, fakat onu rahat Cür'etkârane hareket ettiğimi ihsas et- rahat yemek, tevkif olunmak, divanı Mek istercesine öksürdü. Fakat ben harblerde, hapisanelerde — sürünmek, Pervasız bir surette teklifimde ısrar et- mühterem Irlanda devletinin kendisine | tim: açacağı banka hesablarından mahrum| — Evet, Mösyö Mişell.. Kabul edi - olmak ihtimali karşısında , titriyen bu Yorsanız sizin gibi bir âlimi resmen haris yarım adam birdenbire yıldı -| hizmetimize angaje etmekle son derece rımla vurulmuş * gibi görünüyordu. |memnun da oluruz, Litvanyalının şimdi en zayıf, en bit-| Litvanyalı birdenbire geniş bir nefes kin, en hassas yerine dokundurduğumu aldı. Yüzü yavaş yavaş sakinleşti. Son görüyordum. Birdenbire masanın üzeri-|derece memnun görünüyordu. Şaşkın ne eğildim. Litvanyalırın kıllı ellerinin | şaşkın: he yok. Fakat hiç merak etmeyiniz!, Litvanyah inledi: Harikulâde bir maceranın hikâyesi: 12 Ben bir casustum! Yazan: Eric Ambler Casus odanın içinde bu!unuyordu.ı Polis müfettişi kapının tokmağını yakaladı ve birdenbire çevirdi devam etti: — Dokuz ay kadar oluyor. İtalyada bulunan ajanlarımızdan biri, yolladığı raporlardan birinde İtalyan İntellicens Servisinin Toulanda bir şebeke' kurdu- ğunu bildirmişti. Filhakika, bu sahildeki müdafaaya aid plânlarımızın gaşmıyan bir intizamla İtalyanların eline geçtiğini | görüyorduk. İşte geçen gün fotografçı elinde mahud negatiflerle müracaat e- dince, fırsatı kaçırmadık. Bittabi, ilk a. gızda senden şübhelendik, fakat vaziyeti ve fotograf makinelerinin ne suretle de- ğiş tokuş edilmiş olduğunu anlayınca, işi| anladık ve doğrusunu istersen, az kaldı seni serbest bırakıyorduk. Fakat, ne za- rarı var, şu makinenin raporu gelinciye kadar nezaret altında kalsın diye karar verdik ve bu kararla seni hapsettik. — Mâakinenin raporu mu? — Tabif, tabif.. işte senin bilmediğin, -ahunun bile haberdar olmadığı bir nok- ta daha. Fotografların değiştirildiğini anlar anlamaz, fabrikalara telefon ede- rek, filân filân numaralı fotograf maki-| nesini kimin satın aldığını Ööğrenmek istedik. Gelen cevabda bu seri makinele. rin ÂAbd'de bir fotografçıya satıldığı ya- zılıyordu. Aix'deki satıcı, dükkânında bu gibi makinelerden az bulundurduğu- nu ve iki senedenberi de ilk defa olarak böyle kıymetli bir makine sattığıfı söy- ledi, Defterlerinde de uzun araştırmalar. dan sonra, alanın da Röserve otelindeki müşterilerden biri olduğunu anladık. Bu arada, çekilen fotografları da mütehassı» sımız muayene ve resimlerin sabahın sa- at altı buçuk sularında ve mukannen bir zaviyeden, elefoto adesesile alındığını tesbit etti. p Limandaki balıkçıları sorguya _çe)n.ik. Evet, ayni adam bir sabah evvel saat beş sularında Köchenin sandalma — binerek balığa çıkacağını söylemişti. Casusu yakalamıştık. Hemen — tevkil edebilirdik. Komiser, acele ediyor. He- rifi ökseden kaçırmıyalım, diyordu, Fa- kat yapmadık, tevkif etmedik Niçin mi? Çünkü sanâ, © hücrede ne demiştim?.. Hatırladın mı?.. Demiştim ki, benim ca- suslarla işim yok. Banâ asıl lâzım olan şey, bunları kimin kullandığıdır, kimin hesabına çalışıyor bunlar? Bu iş de böy- bilhassa emir vermiştik. Duclos sörma« miş olsaydı, onlar gene bunu söyliyecek- Ikrdi. Şimdi: bir an için, aranızda bulu- nan casusun yerine kendini koy. Ne düe Şünür, ne yapardım? Aklından ilkönce ne geçirirdin? Polis, bazı fotografların çekilmiş ol. duğunu biliyor ve o dakikada yakalanan adam da kendisini kurtarmak için sen! |ele verecektir değil mi? O zaman sana ne yapmak düşerdi? Hemen otelden ue | zaklaşmak. Böyle mi? — Fakat, ya adam otelden çıkmadıysa, © zaman ne olacak?. — Buna imkân yok. Zira, herif terketmiştir, bile.. — Ne? Beghin duvardaki saate baktı: — Saat onu yirmi beş geçiyor. Adam, köyden kiraladığı bir otomobil ile Rüis serve'den çıkmış, Toulon'a doğru yal ale mıştır. Ona birkaç dakika daha fırsat |vereceğiz. Bizim de bir otomobilimiz ©- nu takib ediyor, nerede ise malümat &. lacağız. Sana da verecek bazı talimatım var, dostum. Malüm ve açık sebeblerden jdolayı, bir casusluk vak'ası olduğu etra« fa yayılmamalı, Gazeteler bunu yazma- |mah. Biz, göyle diyeceğiz. Bin beş yüz ['frınk değerinde bir Zeiss-Kontaks fotog- yaf makinesi çalınmıştır. Anladın mı? — Yani, ben de bu makineyi meydana çıkaracağım, öyle mi? — Evet. Bunu da yapabilirsin sanırım.. Daha fazla tereddüd edemezdim, kaça«- cak başka bir delik kalmamıştı. Herif nasıl olsa hakikati anlıyacaktı. İyisi mi bir an evvel söylemeli idim. — Bunu yapabilirdim. Ama, bir me- sele var. Röserve otelindeki odamda bu- lunan fotograf makinesi öz malım olan makinedir. Fotoğrafları bir kere dahâa değiştirdiler. Beğhinin köpüreceğini beklerken, âke sine gayet sakin bir tavırla: — Ne zaman değiştirdiler?.. diye sore duğunu hayretle gördüm. Söyledim. Gene yüzünde, ağzının ke- Barında mahud tebessüm çevrelendi: — Tahmin etmiştim! dedi. Beghin elini yan cebine attı ve bir zarf gıkararak: — Bak, dedi, sen sırf bizim - işimizle öteli üstüne ellerimi koydum, Gayet tok, .son derece samimi bir sesle: — Mösyö Mişel! dedim. Beni dinle- Medeni kanuna aykırı'l Evlenme yapanlar Tevkif edildiler Sındırğı (Hususi) — Kepez köyün - — Teşekkür ederim, muhterem dok- tor cenapları!. Beni minnettar ediyor- sunuz!.. — Arkası var — —— Erzurum postası Büyük bir Tehlike geçirdi Erzurum (Hususi) — Trabzondan Er « rük yemiş bir hacı yatmaz gibi iki ta-|g0n Hasan kızı 336 doğümlü Dürkadın | zuruma gelen posta, yolların karla tıkalı le idi. Ben bu adama zırnık kadar ehem-» Uğraşmak için, bizim isteğimizle üç gün miyet vermiyordum. Kendisini çoktan | Reserve otelinde kaldın. İnsafı, vicdanı tanıyorduk, Dosyası da, onun bir devlet|elden bırakmış insanlar değiliz. Sana hesabına çalıştığını gösteriyordu. Benim beş yüz frank.. ve zarfı elime tutuşturdu. aradığım şey, bilmek istediğim nokta, bu Sonra ilâve etti: adamin Toulon'daki karargâhi nerede| — Bu para, sarfettiğinden kat kat faz. idi ve kimler vardı orada?. Onu canımın |ladır. Şimdi bir şey daha istiyeceğiz, Ta» istediği dakika tevkif edebilindim. Fakat|til müddetini bitirmek üzere iken, bir ilkönee onun beni büyüklerine ulaştır- | saatini bize hasret te, senı bu azablara rafına sallandı. Yüzü, gözü birdenbire | cminde bir kızı, ayni köyden Abdi kızi/ bulunması dolayısile mecburen kızakla Fatma ile evli ve iki çocuğu olan Kadir | gelirken, Kop dağının Erzurum tarafın- S çarpılmıştı. Elini, nefes alamıyormuş gibi göğsünün üzerine koyup, d-ehşetle.' yüzüme baktı. Hırıltıya benziyen bir Besle: — Casus teşkilâtı şefi mi?. Diye kekeledi. — Evet, Mösyö Mişel askeri casus teşkilât şefi. Hernen bütün dünyaca meşhurdur. Onu herkes tanır, Siz nasıl oluyor da bilmiyarsunuz? Çok garip şeyl. Litvanyalı yüzüme dehşet içinde şaşkırı şaşkın bakıyordu. Soluk solu- Ba: — Ben ne bileyim!. Bütün dünya ca- sus dolu!, Ben ne bileyim?. diye kendi Bsanile küfürler savurmağa başladı. Sonra birdenbire ayağa kalkmak is- tedi. Boğulacakmış gibi Iki tarafına sallandı. Ve güçlükle çıkan sesile: — Öyle ise mahvolduk. Diye inliyerek tekrar yerine oturdu. Litvanyalının âdeta eli ayağı bir meflüç gibi titremeğe başlamıştı. Sor- dum: — Onunla ne vakit görüştünüz? — Evvelki gün. — Siz kendiliğinizden mi Kolonel Laduya müracaat ettiniz? Yoksa size onu başka biri mi tavsiye etti? — Ben doğrudan doğruya erkânıhar- biye dairesine müracaat ettim. Oradan bu zata müracaat etmemi tavsiye etti- ler. — O hbale, size söyliyebilirim. Tev- Ali oğlu İsmall, nikâh ve düğüne aid kanuni merasim yapılmadan, alay ve davul zurna ile gidip evinden almış, kendi kendilerine düğün yaparak ger- değe girmiştir. Köy muhtarı hâdiseden Jandarma kumandanlığını haberdar et- miş, sulh mahkemesine verilen İsm: le kızı almağa beraber giden ve düğünü yapan kardeçleri Mehmed ve Hasan, puk Mehmed, Himmet oğlu Mehmed, Molla Süleyman oğlu Halil İbrahim ve bayram oğlu Hakkı sorguları yapıldık- tan sonra tevkif edilmişlerdir. Gemikte eski bir mezar bulundu Bursa (Hususi) — Maarif Müdürlü- ğüne ve müze idaresine haber verildi- ğüne göre Gemlikte eski bir mezar bu- hunmuştur, Bu mezar; Sümerbank ta- rafından yapılmakta olan sun'i ipek fabrikasında — yapılan — su — depo - su inşaatı yerinde — bulunmuştur, Hangi devre aid olduğu henüz anlaşı- lamamıştır. Şimdilik mahallinde mu- hafaza altına alınmıştır. Hava Yolları Umum Mı'idı'irlüğün—d daki yamacında karlara — saplanmıştır. Vakit gece olduğu için, istimdad da im- kânsız görülmüştür. Üç insan ve iki hay- van mutlak bir ölüm tehlikesine düşmüş oldukları bir sırada yollar: temizlemekle uğraşan, fen memuru Sabri, postanın ge- tikmesinden şüphelererek yömına yüz kadar amele almış ve postayı aramış ve filhakika ayni tehlikeli vaziyette onları bularak muhakkak bir ölümden kurtar « mıştır. AALANMAZ VE YAKLTLE DÜM KaGöKOlKlE SINMATIN MUKARLINDIR MİOL WE BAĞSAKLARI ALIŞTIRMAZ İNKIBAZI HAZIM SIZLIĞI en: HAVA SEFERLERI ANKARA - ISTANBUL arasında 1/Nisan /938 den İtibaren başlıyacaktır. “733,, *1500,, masmı istiyordum. Buna muvaffak ol-|sokan adamı yakalamak için yardım et * mak, büyüklerini yakalamak için de ne yapıp yapıp herifi oteli bırakmaya mec- bur etmek ve kendisinden asla çübhele- nilmediğini ona inandırmak lâzımdı. — Bunun üzerine, benden istifadeyi kurdunuz. — Peki casüs kim?,.. Beghin, köse sakalını sıvvazladı. Sonra gözlerini kaydıra kaydıra bana baktı. — Bunu şimdiye kadar mahsus söyle. medim. Sırası değil. Şimdi de bu sualine — Tamam... Fakat odanın — araştırıl- | Maalesef cevab veremiyeceğim dostum!... ması, sonra geceleyin taarruza uğraman Bgibi hâdiseler, casusun pek te öyle kolay kolay her şeye pabuç bırakacak cinsten dedi, — Anladım Mösyö Beghin, sizinle gee lip, casusu bizzat görmemi istiıyorsunuz, olmadığını gösterdi. Baktım olacak gibi| Yeğil mi? değil, başka bir hamle yaptım. Mahud Beghinin cevab vermesine vakit kale hırsızlık hikâyesini ortaya attım. Azizim| Madı. Kapıya şiddetle ve keskin darhe. Vadassy, bu senin yapacağın iş değili di, lerle vuruldu. Bir komiser içeriye girdi. Seni de müşkül bir vaziyete soktuk ama, | P*ghine çok manalı bir baş işaretı yaptı herifi yakalamak için bu lâzım olan bir ta| Vt Yarım çark çevirerek dışarıya çıktı biye idi. Odanı araştıran ve iki film rulo- sunu çalan adam, odandan başka bir şey almadığına emindi, Emin olacaktı. Bina. Beghin: — Bu, adamlarımızın Sanary'yı geçti- ğine delâlet eder. Artık gitmeliyiz, dedi. enaleyh, sen kaymetli şeylerim — çalındı Ayağa kalkarak kapıya doğru yürüdü ve diye yayınca, lur, diye şaşıracaktı. Şübhelenecektl. Fa. herif afaliryacak, nasıl ©- arkasına bakarak, sordu: — Ben de geliyor musun, Vadassy? kat artık vaziyet çok çabük değişmeğe| -Z*7ft cebime atarak, ayağa kalktım: başladı. Daha şiddetli tedbirler almak lâzım geldi ve bu akşam da seni sö: tevkif etmek mecburiyetinde kaldık. — Demek, ben hakikaten tevkif edil. miş değilim? — Elbette! diye cevab verdim ve Beg. zde | bine katıldım * O gece saat tam 1045 de büyük ve &i« yah bir salon otamobili, polis merkezine giden yandaki yoldan fırladı ve sahil bo- — Eğer tevkif edilmiş olsaydın, böyle | yunt takib ederek şarka doğru çevrildi. kârşımda oturup siğara içemezdin, ben Otomobilde Beğhin, ben ve iki de $i« de sana bu kurd masalını anlatmazdım.| vil elbiseli memur vardı. Bunlardan biri Anlıyorsun ya, casusu, kendi elile yaka- | otomoöbili sürüyordu. lamak istiyor, bunun için de pek ihtiyat. L davranıyorduk, seni yakalıyan komi- serlere, seni yakaladıkları zaman casus- luk suçu ile tevkif edildiğini orada bu- “|tunanlara yüksek sesle bildirsinler, diye Beghin, şoföre seslendi: — Olicules'de karakolda dur. Birkaç dakika sonra Olioules'e girdik ve meydandaki binanın önünde durduk. (Devamı 15 inci sayfada)