24 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

24 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | | 24 Mart e— Tarihten sayfalar: lırhın sebeb olduğu felâket hediyeler veriyor. Düzme Mustafa layınca padişahımızın tahtta kalmasından hoşnud olmadığına inan mak gerektir sanırımn demişli. DA Ibrahim Paşa bir ahşam padişaha yaklaşmış: «Avz Paşa kulunuz boş durmuyor. Sık sık ashker arasına giriyor. Onların ele başılarına seferindeki gevşekliğini de hatır- Yazan: Kadircan Kaflı 1423 senesinde İznik kalesinin büyük Avz Paşanın iç oğlanlarından biti ve- kapısı önünde bir kalabalık vardı. Bun-! zir İbrahim Paşanım yanına girdi: lar kavuklu, şalvarlı, mızcak ve - kılıçlı — Paşa efendimiz elbisesinin — altına adamlardı. Aralarında bir delikanlı bu- | zırh giyiyor. lunuyordu;. kurtulmak için çırpınıyor, Bövüp sayıyor, fakat dinletemiyordu. Dedi. İbrahim Paşenın gözleri muvaffaki- Nihayet sürüye sürüye oracıktaki bir | yetle parladı. İç oğlanının avucuna - bir incir ağacının altına götürdüler. Ağacı ese altın sıkıştırdıztan sonra savdı. Pa- dallarından birine bir ip bağlandı, yağ-| dişaha gitti: landı ve ilmik yapıldı Biraz sonra genç adam havaya kaldırılarak bu ilmik boy-| a Delikanlı | neti boşlukta sallandı, kıvrıldı, titredi ve ni- | zırh taşımaz. Eğer bu habez gerçekse hi-| başı sarkmış| yanetinde şübhe kalmaz sanırım. nuna geçirildi ve - bırakıldı. hayet dili bir karış fırıiaı bür halde cansız kaldı. Bu genç adam Çelebi Sultan Mehme- | ledi. Sadık vezirinin — Avz Paşa kulunuzun — elbisesinin öylediler. Hiyâ- İkinci Murad bu sözleri dikkatle din- gözlerinin — içine SON POSTA Sayfa ? Harikulâde bir maceranın hikâyesi: 7 Ben bir casustum Yattaki adam İngiliz yürzbaşısının ka- rısını görünce: — Marla! diye bağırarak kendisine sa- rıldı ve birkaç defa öptü, Herkes bu sah- neyi hayretle seyrediyordu. Yalnız İngi- liz yüzbaşısı soğukkanlı'ıfını muhafaza ederek onlara doğru yürüdü. Bunlar bir müddet konuştular. Bilâhare iki erkeğin de sesi yükselmeğe başladı. İtalyan, elle- rini, kollarını sallıyarak yüzbaşının yü- züne haykırıyordu. Yüzbaşının — rengi bembeyaz kesilmişti. Bunun üzerine İ. talyan, haykırışını kesti. Biraz sonra da birdenbire uzün bir kahkaha attı ve ken- disine bir şeyler söyledi. Bunu mütcakip yüzbaşının karşısında- kino vurmak ister gibi hiddetle yumru- ğunu salladığını gördüm. Bayan Hartli din oğlu Mustafa idi. Babası ölünce Mu-| baktı. Orada duyduğu ve bildiği Şeyi ol-| 4, ;çe karışmıştı Ve çok garib bir sal rad tarafından boğdurulmasından kork-| duğu gibi söyliyen bir adamın bakışla- hî_:f*’oım'iu DG0 gaçib VÇ suğıne muş, Karaman beyinin yamına kaçmış, | rından başka bir şey bulamadı. ilk fırsatta Anadoluda bir isyan - çıkar- İkinci Murad ikinci rakibin: de orta- dan kaldırdıktan sonradır. ki geniş bir neles aldı. Bu sefer Kastamonu tarafl: dü. İsfendiyar bey üzerine yüri Hemen ayağa kalktı: — Avz Paşa buraya gelsin! Diye emretti. Vezir çabucak geldi. Padişahın önün- de yerlere kadar eğilip doağruldu. İkinci Murad ona doğru yürüdü. Ellerile, göğsünü ve kaburgalarını fendiyarın oğlu Kasım gizlice padişahla | Yokladı. Gerçekten bir sertlik ve şişkin anlaştı. Harb başlar başlamaz kendi ku- mandasındaki kuvvetleri alarak — kaçtı. Babasının mağlüb olmasına sebeb oldu. İsfendiyar bey harbin kargaşalığı ara- sında veziri Yahşi beyden de bir topuz yedi. Sinoba sığındı. Artık beyliğinden başka bayalı da el don gidecekti. Büyük bir korku içinde idi, Fakat ilk çağların tarihi içinde bir çoklarının hayatlarını kurtaran bir çare onu da kurtardı; güzelliğile meşhur olan kızını ikinci Murada vermeyi teklif etli. Murad kızı kabül ve İsfendiyarın tebaa. sını kendisine bıraktı. Murad artık Rumeliye dönebilirdi. Fakat en yakın adamları arasında ha- Mmlerin bulunduğunu seziyordu. FEtrafa yaydığı casuslar da onun bu şübhesini kuvvetlendiriyordu. İkinci Murad iyi kalbli insancıl bir 2- damdı. Kendisine karşı ayaklanan olma- dikça onlar üstüne yürümey: istemezdi. Fakat ayni zamanda hisleri de kuvvet- liydi. Bu kuvvet ona etrafında dönen gizli dolabları çabuk sezdiriyordu Yanında en kudretli olarak beş vezir bulunuyordu. Hepsinin de ayrı ayrı kiy- metlori vardı. Fakat birbirlerin? çekemi- yorlardı. Onların içinden kendisine en | çok sadık olanı seçmek gerekti. Yanı bı-. şındaki bu adamların aralarındaki reka- beti yatıştırmak için uğraşmak, her bi- Tini ayrı ayrı kollamak bile başlı başına yorucu bir işdi. İçlerinde en çok şübhelendiği Avz Paşa idi. İbrahim Paşa bir akşam padişaha yak- adam | |makta, tabiatini ekşilendirmekte ve ni- ş. — Avz Paşa kulunuz boş durmüuyor, Bik sık asker arasına giriyor, onların ele | Oldukça intizamsızdır. Dağlara kar yağ- başılarına hediyeler veriyor. Düzme Mustafa seferindeki gevşekliğini de ha- tırlayınca padişahımızın tahtta kalma-| ©8 sular bulmayınca beklerler. Bir yıl Sından hoşnud olmadığına inanmak ge- tektir sanırım. Demişti. İkinci Murad bunları dikkatle dinledi. Fakat kapılmadı. O da Avz Paşayı göz hapsinde tuttu: Ardına adamlar kattı, onun kendine çekti. Vezirin yaşayışını — saati Saaline öğreniyor, deliller toplamağa ça- lişıyordu. Hem öyle bir delil lâzımdır ki Avz Pa - Şa gizli maksadını inkâra kuvve! bula- Masın! O zamanlarda, harb olmadıkça hele Dadişah divanında zirh takmak âdet de- Üldi, Bu âdetin aksine hare İder. Haftada bir, nihayet on günde bir adamlarını | Nisbeten azdır.) lik vardı: — Ben elbise altına zırh mı giyersin? Avz Paşa sarardı ve mırıldandı: Avz Paşa daha çok sarardı. Belli belirsiz bir şeyler geveledi. Padişahın artık şübhesı kalmamıştı: — Bre padişah haini! Ordu içine fesad tohumu saçtığını bilmez miyim sanırsın? | Padişahtan ne gizli kalır ki? | Emir bekliyen askerlere bağırdı: Tutun şunu! Gözlerini oyun! Buna rağmen, canını bağışlamıştı. Avz Paşa, kendisini kurtarmak — için giydiği zırh yüzünden gözlerini kaybet- miş, sürülmüştü. Ziraat bahisleri : Portakal, limon ve mandalina ağaçglarındı zamk hastalığı (Baştarafı 6 ancı sayfada) | yapraklarını dökmezler, meyvalarını da uzun bir zaman üzerlerinde taşırlar. Bu yüzden suya olan ihtiyaçları pek büyük- tür. Denebilir ki, sulanmadan — limon, portakal yetiştirmek, — sulanmadan — bol mahsul beklemek akıl kârı değildir. Ni- san - mayısta başlıyan sulanmak ihtiya- ©, eylül - teşrinievvele kadap devam e- sulamak normal sayılır. Fakat tarım- manlar sulamayı, ağacın isteğine yahud aradan geçen zamana göre düzenlendir- meyip, işl oluruna bıraktıklarından, rast- ? Bu ihtiyata se- tavır aldılar, Sözlerime kulak asmadığı- | Vetmişti ki hi Derken şöyle hafif tertib bir itiştiler. İngiliz yüzbaşısı mahirane bir manevra ile İtalyanın bileğini kavradı ve şöyle itiverdi. Nerede ise bhüyük bir kavga ko- puyordu. İtalyan, bir ara, hücum edecek gibi bir vaziyet aldıysa da korkmuş ol- malı ki bilâhare vazgeçti. Bu surcitle| mağlübiyeti kabul etmiş oluyordu. Ben, söylenen şeylerden hiçbirine ku- lak asmıyordum. Sadece bu vak'anım sa- at kaçta cereyan ettiğini sordum. Muha- tablarım, bu sualime üzülmüş gibi biı: ma adetâ kızdılar. Amerikal: genç: — İyi bilmiyorum amma, galiba saat 3,5 sularında idi, dedi. Tekrar sordum: — İçinizden herhangi biri bugün öğle- den sonrasını plâjda geçirdi m?i — Ne bileyim ben, herkes gelip gidi- yordü. Bu hâdise beni o kadar alâkadar r şeye dikket etmedim. Yat burada mı? Yaksa gitti mi? — Gideli bir saat oluyor Bu sırada Vogel görürdü. Amerikalı genç | — Ne ise dedi. Sen şimdi ne içmek is- tersin? Viski mi? Garsön, üç viski getir! * Yemekten sonra, otelin alt kat taraça. sına bir pingpong Mmasası kurulmuştu. Hemen hemen ötelin bötün müşterileri masanın etrafına birikmişi ve kendi- lerini iki kişi arasında oynanan oyunun hararetine vermişlerdi. Bir taraftan 0- yunculara akıl öğretirlerken, bir taraf- tan da vakit buldukça yat hikâyesinden bahsediyorlardı. Bittabi herkes İngiliz yüzbaşısının çok atik davranmış — nldu- ğunda müttehiddi. Bu işe ber de merak etmiştim. İngiliz yüzbaşısının — yaptığı manevrayı sordum. Bu sırada Roux iler- ledi. Sağ elile sol bileğimi yakalıyarak kuvvetle büktü ve: — İşte böyle. Buna Jiu-Jitsu der- gele sulamalar toprağın rütubetini artır. hayet zamkı getirmektedir. Dörtyolda su mur yağmışsa su boldur, yağmamışsa az- dır, Bahçe sahibleri de buna göre bulun- haftada bir, bir yıl ayda bir sulandığı çoktur. Ö zaman ağacın ihtiyacı yökken sulanmış olacağı gibi, varken de sulan- mamiş olacağı tabildir. (Ocaklı ve çaylı gibi yerlerde su her zaman bulunduğun- dan bu mahzur orada yoktur, Zamk ta Şu hülâsaten söylediklerimle zamkın neden ileri geldiği anlaşılmıştır. Şimdi de sırasile önleyici ve geçirici çareleri sayalım. Ama gelin razı olun da bu bahsi ler, Japon oyunuduz. Bt oyunda ben de çok mahirim, dedi.. Roux bileğimi o ka- dar kuvvetle sıkmıştı kı hafif bir feryad koparmaktan kendimi alamadım, Bu müsahabelere iştirak etmiş olan Şimler, müstacel bir mektub yazacağını söyliyerek ayağa kalktı ve aramızdan ayrıldı. Ben de bit müddet oturduktan | sonra otele doğru yürüdüm. Otelin yazı- hanesi boştu ve Şimler orada mevcud değildi. Şu halde müstacel mektub hikâ- yesi de bir masal olacaktı. Büyük salondan geçerek — yukarıdaki taraçaya çıktım. Fransız Duclüs - orada bulunuyordu. Beni görünce yanına ça- Bırdı. Bir müddet konuştuk. Bir gandık fabrikatörü olduğundan bahsetti. Halbu- ki ben şaşırmıştım. Ya Amerikalı genç, gelecek sefere bırakalım. — Tarımıman Balıkesirde bir tren kazası Balikesirden bildiriliyor: Balıkesirin Hakilerin sadakatlerine güvenmemek ve | beş gün evvel bir kaza olmuş, Çayırhi- disinin fena niyet beslemesi demekti. Avz Paşa maksadını pek gizli tutu -| Yor, kimseye ipucu vermiyordu. Fakat ihtimale karşı elbisesinin içinde ve itasenin göremiyeceği şek durmayı da ihmal etmiyordu. Çünkü Umulmuyan bir zamanda birisinin, üs- e saldırması, onu öldürmesi beklene- bilirdi. Eibisesinin altındaki zırh onun Tahatlık ve ocesaretini arlırıyordu. sar köyünden Mehmed Akbulut ismin- de birisi, İzmirden gelen trenin altın- da parçalanarak can vermiştir. Bu geçide bir mania yapılsa, bir de yahud da İngiliz yüzbaşısı bana Duce los'un bir baston fabrikatörü olduğunu söylemişlerdi. Belki de ben yanılıyor.| dum. etrafın- | Fazlıkuyusu civarındaki geçidde, dört| Duclus: — Geceniz hayrolsun! dedikten sonra içeri girdi. Ben de tekrar Amerikalı kar- deşleri bulmak için aşağıya indim. Ping- pong masası tamamen boştu ve ortada | kimseler görünmüyordu. Işıkların da | Ide zirh bu-|bekçi konsa bu kazaların önüne geçi- | kısmı azamı söndürülmüştü. Bu esnada lecektir. Çünkü bu geçidden, dalma, ço- . cuklar, malüller, ihtiyarlar, sağırlar da geçmektedir. Eğer bu mania yapılmaz ve buraya bir bekçi konmazsa bu gibi vak'aların sık sık görüleceği muhak - kaktır, yakın bir yerden bir ayak sesi iş: Dönerek baktım. Fakat karanlık yü: den hiçbir şey görünmüyordu. Kulak ka- barttım. Ses kesilmişti. Her kim idiyse Beçmiş, gitmiş olacaktı. Aşağı bahçeye inmeğe karar verdim Yazan: Eric Ambler Tam bu sırada arkamdan kafama ağır bir şey vurulduğunu hissettim ve yere yuvarlandım Rour bileğimi kavrı yarak şiddetle büktü ve arka taraflardan kendime bir yol aça- rak ilerledim. Tam bu esnada arkamdan başıma bir şey vürulduğunu hissettim. Kendimi ta- mamile kaybetmemiştim. Yüzü koyun yere yuvarlandığımı ve omuzlarımdan kuvvetle tazyik edildiğimi — farkettim. Işıklar gözlerimin önünden kayboluyor, kulaklarım zonkluyordu. Buna trağmen başımın üştünde birisinin heyecanla ne- f ldığını ve asabi bir elin ceblerimi tırdığımı hissediyordum. Az sonra emuzlarımdaki tazyik kayboldu, Bir a- yak sesinin kumların üstünde çıtırtılar yaparak uzaklaştığını duydum ve kendi- mi tamamen kaybettim. müddet — kaldıktan Bu vaziyette bir sonra yavaş yavaş kendiıme geldim. Düş- İskilibde bir cadde Gerçekten Bozuldu mu ? İskilibden Yılmaz Tezgörür yazıyor: — Dört sene evvel İskilibde iki büyük cadde yapılmıştı. Bu caddeler — kasabayı açmış, güzelleştirmişti. Fakat geçenlerde bu caddelerden birinin kenarında cadde- vi ikiye böler şekilde bir mektebin temeli atıldı. Herkes gibi buna ben de hayret et- tim, Halbuki bu cadde açılırken birçok evler istimlâk edilmiş, şehir hapishanesi bile yıkılmıştı. İzkilibin birçok yerlerinde bu binayı kurmak için birçok boş yerler vardır, bu geniş caddeyi kapar — şekilde nasil olup bu mektebin temeli atıldığına şasıyorum. Muhakkak ki bu işde bir yan- khışlık olmuş ve cadde genişliğini ve inti. zamını kaybetmiştir. Belki bir faydası o- lur, tedbiri ahımır diye alâkadarların na- zarı dikkatini celbederim.. e Terbiye enstitüsünün tedris usulleri ve bir okuyucumuz İmzası bizde mahfuz — okuyucularımız- dan biri, yazdığı mektubda terbiye ensti- tüsü Tesim ve iş kırmiındaki tedris usulle- rinden şikâyet etmektledir. Bu enstitüde okuyan oğlunun bu ders yılı başlangıcın- da tahsll müddetinin 3 yıldan 2 yıla in- dirlimesi yüründen sınıfta kaldığını söy- lüyot ve diyor ki: *— Bonim oğlum gibi birçok talebe de bu yüzden kaldılar. Sebebi nedir, bilmi- yorum, Fakat tahsilin 2 sene olmasında bir mahzur bulunduğu — anlaşılmaktadır. Bu mahzur ise birçok hüdişelerle vekâle- te gösterilmiştir. Her şeyden evvel buenz- Ütüdekl tedris weullerini esaslı surette görden geçirmek ve mlah etmek lâzımdır. Kültür Bakanlığının nazarı — dikkatini celbederiz.. e Tokatlılar bir lise istiyorlar! Tokattan Nazun imzasile yasılıyor: -- Tokadın büfusu 400000 & yakındır, bir tek orta mehtebi vardır, fakat bu mek- tebin talebe mevcudu $85 tir ve hergün İ tüğüm yere oturdum. Bir kibrit çakarak etrafımı araştırdım. Cüzdanım yerde a- gık olarak duruyordu. İçinde bulunan para ve diğer bazı kâğıdlara kat'iyen el dokundurulmamıştı. Güç belâ ayağa kalktım ve yavaş yavaş, otele doğru ge- lerek, hiç kimse tarafından görünm meksizin ve başka birisinin yardımına #htiyaç göstermiyerek odama çıklım. Ağ- rılar içinde soyunarak yatağıma girdi: ve derhal uyudum. Yalnız şu nokt: hatırlıyorum ki kendi kendime manalı manaşız söyleniyor, «Bayan Hartlinin talyan olduğunu bildirmeliyim, diyor- dum. Çeviren: İbrahim Hoyi - Arkası var — A A LA bir kat daha artmaktadır. Bu artan tale- benin açıkta kalmamasını, lse tahsllle. rinin tenini için Tokada mutlak surette bir lise lâzundır. Seyın Kültür Bakanımı: zim nazarı dikkatini celbederiz » Safranbolunun ismi Bafranboludan Talât imzasile yazılıyor: «— Gazeterizde Zonguldak vilüyet mec- Msinin içtimrsindan sonra Safranbolunun Ulus isnile adlandırılacağını okudum, bu fikir fena bir fiir değildir, ancak kaza da- hilinde Ulus isminde bir nahiye vardır ki, bunun ismile kazanın ismi karıştırı!mış - lacaktır. Sonra bence Safranbolunun bu- Bünkü İsmi münasib ve mütenasibdir. Exki- den burada mebzul mikdarda Kafran çıktı- Bi için kaza bu tsimle adlandırılmış ve şi- mali Anadolunun mühim ve büyük bir ka- zası haline gelmiştir. Binaenaleyh — sayın valimlizden rica ediyoruz, bu güzel kasaba. nin işmi aynen kalmalıdır!» — Müracaatinizi doğrudan doğruya İs- tanbul Liman Hanımdu Marmara Bölge- « İş Bürosu'na yapınız. Müsbet bir netice alacağınızı sanırız, e Keyazıdda C. M: — Ağresinizi sârih olarak bildirmediği. niz için istediğiniz malümatı buradan ve. riyoruz: — Mevzuubahs — ettiğiniz yazıyı Nows Cronlele isimli İngil'z gazetesinin 23 şubat tarihli sayışından aldık. e Adapazarında Bakkal Hasan Tahsin Aras'a: — Sizden vaziyetin yalnız bir tarafını dinledik. İhtimal madalyantn ters tarafı başka türlüdür. Bu vaziyet karşısında ya- pacağınız hâreket, adliyeye müracaat et. mek ve muhtar xleyhinde dava semaktır, e Malatyada Şaban oğlu Zahid'e: — Bir istida lle İnhisartar umum mü- dürlüğüne vaziyeti bildiriniz. Müsbet na. tice alacağınım sanırız,

Bu sayıdan diğer sayfalar: