- ıslanbuldaki profesyonel seyyah ter-|lır, evime götürür, üfiyetle yer, İçer- cümanlarından birine piyangonun | dim! birinci ikramiyesi çıkmıştı. Profesyo- nel tercüman biraz gezmek, eğlenmek yasofya! Ayasofyada biraz durdu; şofö- Dedi. Ve oradan evine döndü. . « Limanda işliyen vapurlardan birinin kamarotuna birinci ikramiye çıkmıştı. Sevindi, Evine bir an evvel gitmek ve müjde vermek istedi. Evi oldukca uzak- ta idi. Vapur hareket edecekti. Binme- di. Bir sandal çağırdı ve ona atladı. e Bir otobüs şaförüne birinci ikramiye çıkmıştı. Otobüste haber aldı. Derhal aşağı atladı. — Artık zenginim, dedi, tehlikeye koyamam! o Birinci ikramiye bir kasaba çıkmış- tı. Kasab suratını astır — Kıvırcık eli satan bir yer bilsey- dim, bu akşam paraya kıyar, bir kil. hayatımı (— Bunları biliyor mu idiniz? " | Deniz hayvanlarının en vahşisi|Üç asır sonra yer yüzünde akıllı hangisidir? Umumiyetle de- hayvanları - niz X pek balığı sanılır. AREN ae Halbuki Antil a - 5” dalarında — Barra- —— küda adı verilen bir balık vardır ki an yaşında bir çocuk büyüklüğündedir. Ve önüne gelen her hayvana saldırmakla kalmaz, avıma karşı son derece honharca hareket eder, Bü « tün deniz hayvanları bu balıktan yılar- lar. * İngiliz devlet adamı Cromwel'in garib bir âdeti Denilebilit ki dünyanın en ihtiyatlı a- damı meşhur Cromwel idi. Bu adam, bir emir vereceği zaman, bu emri bir kaç şekilde yazdırırdı. Meselâ bir adam idam mı edilecekti? İdamına dair bir emir im- zalar, sonra bir diğer emirle idam edil. memesini bildirir, üçüncü bir emirle de bu adamın affedildiğini kaleme alır, son- ra bu mektublardan lâalettayin birisini, Okuyucularıma Cevablarım Ankarada Bayan Sabihaya: — Evet anhyorüm, gençsiniz, güzel- siniz. Muhitinizdeki kadınlar arasın - da görünmek istiyorsunuz, kendi ta - birinizle «hiç değilse» onlar derece- sinde giyinmek arzusundasınız, Zev « €iniz sizi seviyor, arzularınıza baş e- ğecek, fakat yaratılıştan ihtiyatkâr: Kendimizi bazı şeylerden mahrum & derek çocuklarımız için biraz pâra a- yırsak diyor, sizin dudaklarınızda isa Şu kelime: «Şimdi yapmazsam, ne vakit yapa- rım, ihtiyarlığımda mı?» diyorsunuz ve bana soruyorsunuz. — Kızım, tamamen haksızsınız, El ., bette madem ki gençse'n, 'güzelsin, gi- yinmek, görünmek istersin, fakat mek- tubunda kullandığın şu <hiç değilse» kelimesi yok mu, bana senin vasatın fevkine çıkmak, - gelirinizin hiç bir kısmını alakoymıyarak hepsini sarfet- mek arzusunda bulunduğunu öğre- tiyor. İster misin, birlikte düşünelim: İhtimallerin fenasını düşünmek vu- kuwnu temenni etmek değildir. Farre delim ki yarın zeveinin işleri bozuldu, bugün ayda 350 lirayı bulan geliriniz birdenbire kesiliverdi. Şimdi gardro - bunuz tamamdır, her toplantıya yeni bir elbise ile gitmek imkânını bülu » KAZANANLAR yorsunuz. O zaman ne yapacaksınız? Her toplantıya yeni bir 'elbise ile git. mek imkânı kalmadıktan başka ge - çinme şekliniz de değişmiş olacak, s1- kıntıya düşeceksiniz, sıkıntınız da gö- Halbuki buna mukabil farzediniz ki gimdi her toplantıya yeni elbiseyle git miyorsunuz, her ay mevcud paranız biraz artıyor, işleriniz bözulunca geçim tarzınız da, giyim tarzınız da gene bu- günkü gibidir, fazla olarak çocukları- nızın bir de ihtiyat akçesi vardır, han- gisini tercih edersiniz, karar vermek size ald. henüz kullanılmakta olduğu zaman doğmuş ve arabca bir isiim taşıyor, muhitinize bakıyorsunuz, türkçe el . bette daha sevimli, daha candan isim - ler karşısında bu eski isim hoşunuza gitmez oluyor, değiştirmek arzusuna kapılıyorsunuz ve bana soruyorsunuz: muş olduğum bir İngiliz hikâyesinin tesiri fakat bence kulağın ilk işittiği isimde sobat etmek İâzımdır. Ne çıkar, inşallah bundan sonra doğacak — çocuklarınız için daha milli isimler bulursunuz, es- kiyi muhafaza ediniz. x SBSON: POSTA Dedi. ı e ağaçlarında Z Birinci ikramiye bir terziye çıkmış- tış terzi piyango müdürlüğünün gişesi- ne gidip biletini gösterdi ve sordu: — Kaç taksitte ö.dlycceksimz? Birinci ikramiye bir Süteü sevindi: — Havadan para kazanmak buna der- ler, dedi, bizim kuyunun suyu bile bu kadar kâr gmı-mıy;r sütcüye çÇıktı. en büyük Yazan 1 'Topluca, (narenci« yeler) dediğimiz por« takal, limon, manda- Hna ve benzeri olan ağaçların zamk has- talığını bilmiyen köy- lü yok gibidir. Çün- kü ona tutulmuş &- Birinci ikramiye bir mağaza tezgâh- tarına çıkmıştı. Onda bir biletine yirmi bin lira düşüyordu. Piyango gişesine gitti: — Bu bilete kırk bin lira vereceksi- nhı'!)ea Vit ( Baçlar kısa bir 28 . Şaş a z manda kururlar. Bir ;—_e:;:hı:.urr.ıııebet. yirmi bin lira, kısım köylüler, zamk | Nön e hastalığını başa çıkıl. Na bin lira olsun! Haydi, dedi, otuz BEE OKN maz bir derd gibi ta. — Otuz bin lira olur mu, yirmi bin lira, — Hatırınız için öyle olsun! Bileti verdi.. yirmi bin lirayı aldı. İsmet Hulüsi nıdıklarından, — her yıl bahçelerinden üç, beş ağaçın kuruyup gitmesini, yürekleri yana yana hoş gö « rürler, Dörtyol por- takallıklarında — bu yüzden kuruyan bin- ) lerce ağaca rastlamak mümkündür. Hastalığın — İlerle. miş şeklinda görülen belli başlı işaret, ağacın ötesinden beri- sinden sızan bal renkli yapışkan bir zamktır. Fakat, yeni tutulan ağaçlarda bu zamk sızıntısından önce yaprakların orta damarlarından sarardığı görülür ki bu, yakın bir gelecekte zamkın o ağaçta meydana çıkacağını gösterir. Sararan yapraklar, gittikçe çoğalarak kışa doğru dökülmeye başlarlar. Yaprağını bu su« retle dökmeye başlıyan ağaçlarda, yeni« den gencelip, dince.mek faaliyeti de dur- duğundan ağaç, gittikçe kuvvetlen dü- şer ve nihayet vere> gibi, kanser gibi wahim bir hal alan bhastalığın, akıntısı başlar, Zamk aktıkça ağaç kendinden ge- çer, birkaç yıl sanra da göçüp gider. Bu hastalığın, önceleri Kaliforniyalı mütehassıs Bay Hovvard S. Forvetin te- nitüği — (Pythiaeystis Citrophthora — Pityasistis Sitroftora) adındaki bir man- tardan ileri geldiği sanılıycrdu. Fakat *İmemlekitimize gelerek Dörtyol portakal- lhıklarında yakından bir inceleme yapan insan kalmıyacakmış Bir İngiliz. dok- torunun istâtislik. lerle ileri sürdüğü iddiaya göre üç â- gir sonra yer yü - zünde akıllı kimse kalmıyacaktır. Şöy | le ki: 1859 da de - lilerin sayısı (535) e& birdi. 1897 de bu mikdar (312) ye bir nisbetine düş- müştür. 1928 da ise (150) kişide bire inmiştir. Eğer bu nisbet böyle devam ederse 1977 de (100) de bire ve (2139) senesinde sıfıra inecek. tir. Maamafih bütün bu deliler kendile- | 'h ÖŞ rini normal sayacakları için dünyada de- #işmiş bir şey olmuyacaktır. Göğsünün yanlarıns ve Ro: tenarları- ersensereene aK Sacer eee NX İDCE nervürlü bandlar geçirilmiştir. bizzat çekerek zarfa koyar ve yollardı. Bir Önü kısmen açık, yakası eteğile ayni gün kâtibi bu garabate Cromwelin na -'P"vldın yapılmıştır. zarı dikkatini celbedince Cromwel şu ce- . . vabı verdi: ; ş Çocuk eıblselen Alman mütehassıs Bay Şuvarts zamk «Maksadım hangi emri — yolladığımı hastalığının bu mantardan ileri gelme- bilmemektir.> diğini, onun daha başka fizyoloji sebeb- ler mahsulü olduğunu söyledi. Hastalığı artıran sebebler gözden geçirilince, ikin- €i mütehassısa hak vermek lâzım geli- yor. Ama biz işin fenni münakaşasında değiliz. Hangi mantardan ileri gelirse gelsin, tarımman için bilinecek şey, onu kolayca taşnımak, vaktile önlemek, hiç olmamasına gayret etmektir. Binaena- leyh biz o güzel işe devam edelim: Şimdiye kadar yapılan tedkiklerle an- laşılmış ki, zamk hastalığı, mutlaka top- rağı ağır killi, sulanması uygunsuz, rütu- beti aşırı bahçelerde; yarası beresi, kırı- b çıkığı çok ağaçlarda oluyor. Ağır top- raklar kararınca havalanmadıkları için böyle yerlerde bulunan ağaçların kök- j İentü leri bunalmakta ve toprakta artık olan rütubet dolayısile zamka tutulmaktadır- Solda: Koyu yerler, pamuk kadife, kol- 'lar. Zaten bu gibi topraklarda besleyici larla jile ince pliseli pembe ipekli, maddelerin eriyip ağaca geçmesi işi de Sağda: Mavi ince yünlü üstüne lâci -| pek ağır gittiğinden, ağaç her yıl biraz İdaha mahsülden ve kuvvetten düşen—kl verd deri kemer, lâciverd fayden fiyon- İnihayet muhitine tahammül edemez olu- * İzmirde Bay (P. D.) a: ga konulmuş. Bir çocuğunuz var, eski isimlerin — Yapmayınız, derim. Bunu söylerken belki vaktile oku - altında bulunuyorum, TEYZE Portakal, limon ve W YR Zamk hastalığı, mutlaka toprağı ağır killi, sulanması uygunsuz, rü- tubeti aşırı derecede fazla bahçelerde, yarası, beresi, kırığı, çıkığı çok ağaçlarda olur, Bu hastalık, bütün narenciyelerin | İki ahbab çavuşlar: t Eskrim müsa'-akası | amk hastalığı derdidir. Tarımman Bir portaka! dah yor. Havası az, yapısı sıkışık ve bu yüzi den ekşimiş topraklarda bilhassa azotlü maddeleri kolayca emilir bir hale getir* meye uğraşan (nitrobakteriler) yaşıya« mazlar, Beslenmeyi bir yana bıraksak tâ bir türlü ısınmıyan, ısınsa da havasızlık* tan, tazla rütubetteh, ekşilikten kökleril bunalacağı ve zamka tutulacağı aşikârdırı Böyle altı bunaltıcı bir rütubette olduğu halde; üstü de aşırı güneş gören sık di kilmiş bahçelerde, ağaçların emdiği su ile, uçurduğu su denkleşemez. Ağaçlar zoraki bir ömür geçirmeye, sararıp bos zarmaya başlarlar, Bir de; portakal, limon ve benzeri ar Baçların ister fırtına ile veya sair sebebı lerle kırılan dallarının yerleri; ister bur dama ile kesilip te açıkta kalan yerleri olsun kendi kendilerini kolayca — onarâ* mazlar. Buralar pürüzsüz bir halde per* dahlanmak, macunlanmak, hiç olmazsd katranlanmak ister, Aksi halde - kırılkı çentik, kesik yerlerin az zaman sonrü zamklandığı ve bu zamkın da günden gü ne yayıldığı görülür. Narenciyelerde zamk hastalığının —e& çok görüldüğü bir yer de, gövdenin top* fak seviyesinde olan boynudur. Havanifi da toprağın da birlikte zararmı gören BÜ boyun noktası, üstelik su tesirile de.Çi” bucak zamka tutulur. Hele bizde - âl olan sulama şekli hastalığı hiç gecikti”” mez. Dörtyal, Tarsus gibi narenciye böle gelerimizde ağaçların dibine dar bir Ç” kur açılması ve suyun bu çükürü veri! * mesli Adettir. Halbuki suyun böyle ağaçll yakından teması çok zararlıdır. Zaral olmasa bile ağacın kökleri burada dir ki... İzmirin Balçuvasında du narefi” tiyelere kuyulardan su veriliyor. gibi olan bu sular, verildikleri an iÇi? harareti birdenbire düşürürler. Bu ©$ fizyolojik bir tesir yapar ve ağacın MU” kavemetini kırar. Zamk hastalığının en mühim bir sebi” bi olan rütubet, su meseliesile pek alâk” dar olduğundan burada azıcık du! aydahdır: Bildiğiniz gibi narenciyı (Devamı 7 inci sayfada) —ft