AUl'kente doğru uçan beş b fozu dumana kıtımkrgeçliklerî yerleri sarsarak giderlerken Urkentte Yeni hükü, altında ııo—."i tken Xö Rğj çiğnetmiyece! kısmın hülâsası t “_:'u"!l Matem içindedir. Çün- Baş Galeae T B Sonu — ölmüştür. Pelctte önünük SAClI bir kadın ağlarken, DN Gilr vaıde de bir genç, Hükümda- f Böfu gözyaşı dökmekte - Bu h ea tce q'j:'hîe Timurlenk'in sarayı önün - d, A:'ık;lııııe bir atlı gem — kısdı. GNden çkarı € e sarayın merdivenle- tan arak elinde yalın bir kılıç tu - A “h*_î“'"- doğru koştu: «Çabuk ver, çok acele — bir haber L Biraz aonra Hâkan keh- L Atlı önünde — eğilerek, Süallere de ayrı ayrı cevab- ilte lattı: Tlndeğiş ZM Sofu öldü. Halk matem | - e Ağlâb bir. hükümdar olma - "Ihm kendisini seviyor. Şim- SÜÜ Yusuf Sofu hükümdar ol £*DÇ Hükana karşı da bü - bDet taşıyor.» Bnün __h""' Mirke ismindeki bu casu - SÜT Clhanı Atıklarımı dinledikten — sonra dökuz '!"" Çağırdı. Cihangir — henüz Timurleni A, güzel bir delikanlı Yâl Va ik dedi ki: SN bestiy ı:" “ll'u—' Yarın sabah beş bin atlı le Yereyl Yollardan Urkent'e gidip ka- a #deceksin. İçeriye girmi - itı, G).,ıı Tek Şikta, bekliyecek - Roman devam ediyor Ertesi sabah, &. Nı[hnd Terek Hi an| Tİrdiki gibi sessizce, buş eğe- u Büneş doğmadan evvel, Miştı, » Sİlâh şakırtılarına karış- Kent _vîî: bin atlı, şehirden taşarak Ur- Tak, bi —ıh_“dtı tozu dumana kata- Bibi akmıya başlamıştı. Böyi * fihda lı:î;n:’“" üsker saflarının ara- küükve bir Memnuniyet vardı... Fdi ah OYNak atlarının üzerine çivi Tn Söyyaiş olan Timurlenk'in ailı- h*- "l'qıı üşuüyorlardı: xB'sn,xy'mın:htiı Ürkent'liler ne rü- e Tüya ça :': bu Ş AYA görürlerse görsünler.. Ar Kler, » Mutlaka cezalarını çeke- - halkın ne kabahati var?.. halk değil.. Onların hü - (Hüseyin Sofu) idi. Ar- ati Şimdi, Ürkent'liler Piların! memnuniyetle aça - Son. E, i öi BN yerine geçen oğlu Yusuf Etmiy, 3, o da babası gibi hare- tık Seslim < Mi? Acaba bize kolay- KKln Olüverecek mi ::“,ly;p ne yapacak?.. Ar- n llarında, bizimle harbe- Kalla kalmadı. Öke 0 Olan ” kı!.hğtî l Sklardiş bk h. Bizi B“hç Kün sonra gi ÖÜ üK SAHNESİNDE DOĞAN BİR AŞK V İt üti SiRi. t İ Dipye s_ofîum biruh cesedi, de- T ğ ürle ağlıyan halkın par- YN Hz:“"d! götürülerek defne- )_"lll Sohmm tahtına namzed olan ban lttem a din v’(,.dl Hi kep Seyii ,':h bir ı Sofu, Memleketin en h. tahtı ona elbisesi V*"“ıın_ ü giymişti... O; ba- erkesten fazla müte- tehli- A ma- Vak istiyordu. Bunun B “"—'ğu kıt'anın bir parçası ü Ülkesi) ni ele geçi ı f Yatdudarı, Fikümdarı Hü %n&rı,ün' Böğüs germişti. — , İçin Re e üde yere kan Göle H Söfuya mi halkın önünde şöyle bağırıyordu: “Sizi Timur atlılarının ayakları | ,, ölümden beş gün sonra da | şehrinin kapıları — açılmış- | İhtilâl nas Yazan: Ziya Şakir in atlı kadar azdır. Alelhusus sahaları yok! Rus Prensi Gabriel hatıralarını nakle devam ediyor: m, size babamın ölümünü hissettirmiyeceğim! ,, | | (etmişti. î İhtilâlin başlangıcinda başvekillik et- İmekte olan Prens Lvov bana ecnebi diyarına çıkmayı tavsiye etmişti. — Bu, Petrograd'da kalacak olan ak- İrabanız için fena netice verir.. demiş- « Mülâkatımız esnasında Prens Lvov, © vakit henüz Rusyadan ayrılmamış o- lan Finlandiyaya geçmekliğimize mü- |saade edeceği tavsiyesini ilâve etmişti. |Bu tavsiyenin bir neticesi olarak bize |lüzumu olan evrakı verdi ve otomobi- İlimizin iade edilmesi işi iİle de meşgul yoldu. Filhakika bu otomobil ihtilâlin lilk günlerinde bizden çalınmıştı. Çok İfena bir halde iade edildi, içi tahtaku- |rusu dolmuştu, minderlerinde de kan (lekeleri vardı. Otomobi! harbiye nazırı Guçkof'un emrine verilmişti. O da bir istihzası olarak imparatorun tahttan feraza! mektubunu Petrograda bizim otomobilimizin içinde götürmüş- tü. Fakat otomobil kara saplandığı için onu bırakarak - İbir başkasını almak |mecburiyetinde kalmıştı. Harbiye na- zarına refakat etmekte olan Prens Via- semski Petrogradın bir sokağında bir. müsademe esnasında bizim otomobili- mizde yaralanarak ölmüştü. Tik ihtilâl reisinin nezdinde bir kadın altes Finlandiyada bir müddet kaldık. Son bir|ra yazın Petrograda dönmiye icbar e- ü # ) Timur bir fırtına gibi dağları, dereleri aşmış, küleleri ülkesini kara boyamıştı haberler göndermişti. Fakat Hüseyin|düşünceli idi, Vakit vakit başını kaldı- sort cevablarla mukabele etmişti. rıyor; erkeklerin oturdukları çadırlara, | Timur, ileri atılmıştı. Bir fırtına gi-|meş'alelerin yandığı meydanda gezinen (bi, dağlar: dereleri aşmış, kaleleri kö-|saray adamlarını gözden geçiriyor.. ara- İkünden sarsmış, Harzem ülkesinin bir (dığın: bulamadığı için gözleri melâl ve | kısmını, kana boyamıştı. Hüseyin 'endişe ile süzülerek derin derin içini Sofu, bu zora dayanamamıştı. T-| çekiyordu. kent) kalesine çekilmiş, kapanır Birdenbire ağaç dalları hışırdamıştı. radan, Timurlengin hiddetini teskii Bu genç kız, başını yana çevirdiği za- decek haberler yollamıya başlamıştı. |man hayretle sarsılmış.. o zamana ka- Timurlenk, insaflı davranmıştı. Çe-|dar gülmiyen dudaklarında hazin tin bir mücadeleye girişerek fazla as-| tebessüm parlamıştı: id,ld.k. Orada da hazin bir haber aldık: ker kırdırmamak için, Harzem tahtına| — Ah.. sen misin, Argon?... Halbuki,|İmparatorun kardeşi Büyük Dük Mişel m darbeyi indirmeyi, zamanına sak-| ben seni orada.. çadırlarda oturanların ile am Büyük Dük Pol tevkif edil- Jamıştı. şîra=vn€. ordura. Hüseyin Sofunun, böylece ölüp git-| Diye nmıştı. | ihta döndüğ mesi, acaba Timürlenk bu zamanin| Genç adam, cllerini altın kınlı ka«lva oteline indik, geldiğine hükmetmiş mi idi.. ve, Har- masınm kıymetli taşlarla işlenmiş kab-İzü üzerimize fazla çekli zem tahtına son darbeyi indirecek mi zosma dayamıştı. Ayakta, dimdik dura-İ'na kapılarak Kerenski'den nasihat is- idi? ü |rak uzun bir nazarla genç kıza bakmı | a ta- Harzem sarsmış — ve ©- © lerdi. » lepeden tırnağa kadar si-| e b d ı_in_“nm:)_ısadıı ileri atıldığı 2a-/ £i O. henüz bu kararı vermemi; di yalnız, en sevgili oğlu Cihan, İbin atlı ile Urkeni'e göndermi beş bin atlı, tozu dümana katarak, geç- tikler! yerleri sarsarak, Urkent kalesi- ne yaklaşırlarken Yusuf Sofu, babhası- nin tahlına geçmişti, Fakat bu salta- nat, ona en küçük bir neş'e ve memnu- niyet vermemişti. Bilâkis, omuzlarını | çökerien ağır bir yük gibi gelmişti. * Saltanat alayı, tatsız bir merasim i- çinde icra edilmişti, Yeni hükümdar ( Yusuf Sofu) bütün | | lerini büyük camide kabul ederken: — Ey Harzemliles!.. Babam öldü. Fa- kat ben, onun münü size hissettir- miyeceğim. -Sizin yardımınızla omun gittiği yola gideceğim. Sizi, Timur atlı- |larının ayakları altında çiğnetmiyece- ğim. Diye ahdetmişti. * O gece, sarayda bir ziyafet tertib o- a. Yaz mevsimi olduğu için, saruyın geniş bahçesine büyük çadırlar Bütün devlet erkânile eşraf ve âyanı davet olun- müştu. anuşlu, Evvelâ, öler hükümdar Hüseyin So- funun ruhunu şâdetmek için kasideler | ve dualar okunmuştu. Sonra da, her ta- rafa aoafralar kurulmuştu. Ceylân ve karaca kebahları yeniliyor, bol bol kı- mız içiliyordu, Bu ziyafele, y halkı da iştirak etmişti. Bahçeyi ikiye ayıran derenin 1, nar ve elma ağaçlarının Üüyük ipekli kumaşlardan sâ- nlar gerilmişti. Bunla altında, adınları öbek öbek kümelenmiş- L ebanlardan birinin mişti. - Dalgın vel hükümet erkânile, şehir halkının biat-| ** -| ki, kraliçe akşam, sükünete o kadar ihtiyacım var ki, Susen... — Niçin Argon.. yoksa hasta mısın — Bilmiyor musun, Susen? Dün, bu- gün değil.. iki senedenberi hastayım. Susen, gözlerini yere indirmişti. Ar- gon, bir erganun gibi tatlılaşan sesile devam etmişti: Evet... Hesab ettim.. bu gece, tam iki yı) oluyor... İki yıl evvel kalbimde açılan yara, o kadar derinleşti ki, bil- n .. İşte bu gece, yalnız o yaranın a- gısını dinlemek İstiyorum.. onun için bütün insanlardan kaçıyorum. — Arkası var — Sinema âlemini Altüst eden genç kız t KOY e >Ad a Sinema dünyasının en tanınmış Teji- sör ve müdürlerinden Cochran, sinema meraklılarına yeni bir müjde veriyor: «— 16 yaşlarında öyle bir kız buldum ibi yürüyor. Bütün mev - eudiyetinden öyle bir ahenk çağlıyor ki, yanmızdan geçerken sihrile büyülenir, hayretinizden nefes almayı bile unutur. sunuz: demektedir. İşte resmini görüyorsunuz. Bakahm siz de ayni fikirde misiniz?.. tim. ktile imparatorun çocuklarına tahsis edilmiş olan hususi medhalin Ö- nünde arabayı durdurarak, ihtilâlden sonra da değişmemiş olan kapıcıyı ça- ğirdim: — Dostum, dedim, yapınız, karım için Kerenskiden İmülâkat almıya çalışınız. Yiğit adam beni çok senelerdenberi tanıyordu. Beklememi rica etti. Ve bi- iraz sonra gelerek: — Başvekil, altesi kabul etmiye ha- |zırdır, dedi, ne zaman isterse, Refikamın bir arkadaşı ile öğle ye- meğinde olduğunu bi rdum, Hemen gidip aldım ve saraya gi lüm, Hususi kapı iki nöbetcinin muhafa- zası altındaydı, fakat kapıcı bizi ce hemen geldi, karımı alarak kadar götürdü. İ öbetciler karıma selâm verdiler ve |herkes altes unvanını kullandı, Refikam bu kadar hürmet görmekten mahcub oluyordu: — İhtilâl ne de garibmiş, diye düşü- nüyordu. | Kapıcı asansörün içinde vaktile im- 4parılor:ı mahsus olan sandalyeye otur- masını teklif ettiği zaman sıkınlısı sön dereceyi buldu, teklifi reddetti. Merdivenin üst başında iki nöbetci- den başka, bir de asansörün kapısını açmıya seğirlen bahriyeli vardı. Adam- ların arkasında Kerenskinin yaveri genç mülâzim Kovanko duruyardu. Kabul o kadar merasimli oldu ki elân Çar zamanında yaşanıldığı sanılabilir- di. Geniş bir salona varmadan önce yek diğerine bitişik bir seri küçük salan- lardan geçmek icab ediyaordu. Sonuncusunda birçok zabitler vardı. Zevcemi selâmlamak için ayağa kalk- mışlardı. Zevcem birdenbire birisinin alçak sesle: Bonjur! dediğini işitti. Başını döndürünce Kerenskiyi yanıbaşında gördü. Rengi uçuk, sarımtrak, gözleri endişe doluydu. Prenses: bana bir iyilik bir sansöre | ıl patladı ? Kerenski hâlâ nikbin “ İhtilâlcilerin sayısı hiç denecek halk arasında dayanacak tur ,, diyordu J mek imparator tahtından feragat | Prenses Gabriet — Bonjur, diye mukabele etti, Sizi görmemiştim, ı Bu cümle onun hoşuna gi ründü, Kerenski zevcemden daya geçmesini rica etti. Bar tafstlâttan anlıyorum ki bu ( cü Aleksandr'ın dairesine merbut oda- |lardan biri olacaktır. Kerenski bir saldanyeyi ileriye sür« Wdü ve zevcem oraya oturduktan ü sordu : | » Size ne gibi bir faydam dokun — Bana bir nasihat vermer yorum. Biz ne yapmalıyız? Pe: da kendimizi rahat hissetmiyoru san burada artık sakin bir hayat remez. Alman istilâsından, kıt bolşevik tehlikesinden © kadar çok bah- sediliyor ki... Buradan gitmek ist — Faâkat sinirlenmek için hi beb yoktur, Almanların il | mevzuubahs değildir. v çe.. Rusyanın her hangi bir y |daha fazlası mı var? Bilşevizme ce: Sözüme inanabilirsiniz. Bur korkmak tamamen abestir. İhtilâlı Tin sayısı hiç denecek kadar azdır. Alı busus halk arasında dayanacak salh rı da yoktur. Emniyet verici bir sesle söylü | Zevcem sordu: — Bir ecnebi memlekete - gitmekli- ğimizde bir mania görür müsünüz? — Nereye gideceksiniz? Ne Fransa, ne İngiltere, hattâ ne de Japol sizi kabul etmez. İsveçde ve Danimarkada tahtlar az müstakardır. Sıkışınca doğ- rudan doğruya gidebileceğiniz Norveç- ten başka bir yer göremiyorum. Gizli- — ce memleketten ayrılarak, Finlandiya- dan geçerek... 3 Bunun üzerine Kerenski mülükatın bi hsas etmek istermiş gibi kol> tuğundan hafifce doğrulmuş!u. Fakat zevcek aldırmadı, bilâkis kendi koltu- ğuna daha iyi yerleşti, bu hareket de ha Mülâkatı uzatmıya sevketti. Zevcem: ' — Bilirsiniz ki hareket 'etmek için yazılı müsaadenize ihtiyaç vardır. San- ra bütün servetimizi aldılar, Paramız da yoktur. Kerenski: O halde, dedi, yaverime - birisini — yollayınız, müsaadenameyi alsın. Ya- verim icab eden malümatı da verir. Zi- manof hanedanının — işleri ile meşgul — olmak üzere bir kömisyon toplanacak- tır. Fakat bu hususta bütün nazırlar 'a_vnz fikirdedirler. Komisyon kı ve- |rince bütün resmi evrakınız, hat iade edilecektir. Bu, bir iki gün- işdir. jranı lük * Ben karımı sarayın önünde be miştim. Kendisini ne büyük hü teşyi ettiklerini gözlerimle göre |Bana naklettiği müsahabe yük ümidler verdi. Efrtesi gün verilen vâde ümidle dolu bir halde Pet ayrılıp Finlandiyaya gitlik. C rada bekliyecektik Bolşevik ihtilâlinin İlk tezahürlerini bu vilâyettiki ikinci ikametemiz esna. W (Devamı 12 inoi sayfada) ra biraz sonra, belki de bu akşam Ro- —