YANGIN — Yangın var, Katırcıoğlu thanında.. Köşklü bağırmıyor, bekçi haber ver - miyor. Ama ne onun ba agına, ne de ötekinin haber vermesine ihtiyaç var - mış: çünkü dün ve dün gece sokakta her- kes bunu bağıra bağıra söylüyordu. * Mahmudpaşada sö; Katırcıoğlu han ediler, duy nın Üst katı um: yan |banın sahibi; İrayet etmer> der, çubuğumu üflerse ona diler, duydum: tırcıoğlu hanı yanmış! Kadıköy vapurunda söylediler dum: — Mabmutpaşada on han yanmış. Sundiyede söylediler, orada 3a duy -| aşada yüz han, iki yüz ev yanmış! S çe ON * Kavanozdaki patlıcan turşusunu gör - A | — Dua et ki mevsimin değil, dedim, yoksa bütün kabahati sana yüklerler - di * ! Katırmoğlu hanı yanarken bana sör - dular: Nikbin kime derler? — Katırcıoğlu hanının yanıbaşındak, «Bu yangın bizim hana si- mikbin, derler. — Ya bedbin? — Maçkadaki apartımanın sahibi Ka . tırcoğlu hanının yandığını duy maz.. «Eyvah T mans kadar gelirce ne yaparız?..> ona da bedbin derler. * Sinema sahibi, yangın haberinden mü- derse teessir oldu — Bugün gene müşterisiz kalacağız! Dedi. Iwı Hnldd L Baunları biliyor mu idiniz? oj tbik l Baba katiller'na kmı fal edilen cezalar bik edilen cezalar | gurlardı: Eski Mt- | T yakılmak. I:ı -mrli Bından sonra içine bir kedi, bir yılan, bir maymun ve bir köpek konan bir çuval | ize atılmak. başlangıcında: lmek. içinde der Hiristiyanlığın Vahşi hayvanlara yedir Daha 801 Baba yah bir örtü ile örtülü olduğu ve ayak-| düğu halde eski bir g.mıru idam olunur. * Eşek sütü içmek âdeti Avrupaya neasıl sirayet etti Eşek — gütünün memleketi- mizde n — fazla rağbet bulmuş öl- duğu devir Ka- nunf Süleymanın devrei saltanatına te- sadüf eder ve ilk defa eşek sütümüm garb memleketlerine geçmesi de İslanbul yo- lile olmuştur. Şöyle ki: Fransız kralı birinci Fransuva ğ elia kesilmesi. Avrupada, başı bire hastalanmıştı. Kimse sebebin, antı- sırada, kendisine İsz! bullu bir Musevi daktor tavsiye odildi. Bu doöktor Parise çağırıldu Bu adam, hi- rinci Fransuvaya dişi eşek sülü içmesini! yamıyordu. Bu PK A Z birdeğ-'i Kafası kesilan 77 insanın saçlarile vücude getirilen halı Dünyanın en ga- rib kilimi, bir id- diaya göre, kırmı- z derili bir Ame- Tikan yerlisinin e- lindedir. Bu ki- lim bir metre mu rabbar — büyüklü- ğündedir ve (150) | senelik bir eski- liktedir. Feci hu- susiyeti de şudur: Kafaları kesilerek | derileri yüzülmüş (17) örülmüş olmak. ünsanın — saçile * Dünyanın en uzun ve on acaib kelimesi Aşağıya — yazdı. Şamız kelime mo- dern kimyaya ald Übür madde ismidir. Tetramâfhyâla - modiphângldıuani - hroltötramethylâ - diamidi. Bu kelime ta- mam (53) harftaen mürekkeabdir. Her halde birkaç defa nefes almadan okuya- mıyacaksınız, bu uzun ve acaib kelime- nin ayni zamanda dünya uzum kelime re- korunu kırdığımı da ilâveye lüzum yök-' tur. »iye etfi. Esasen erkek oşek sütü iç- raeyi de tav rettir ki bu süf krala ziyadesili yaradı. Hattâ, bir ara, Paris sokaklarında, süt. leri sıcak sıcak sağılıp içilme şekler gezdirirlerdi. & Üzere e- —L, GX**)NUL SLERİ Koca, kiralık Ev değildir Okuyucularımdan Kâmil yirmi dü: yaşındadır. lerine yabancı ka lmı ştır. ü e evli bir ).Aılı Kadın kocasından ayrılmak ve onunla evlenmek Kadının evlilik ha- yatında geçimsizliği tevlid edecek £ zı kusurları da var, Okuyucum benim fikrimi soruyor, ne yapayım, bi ka - dınla evleneyim mü; diyor. ci tanışıyor. $i Koca, kiralı! kasını arayıp bulun maz. Böyle dü: »eden bir kadın düşürr doğru hbareket etmesini bümiyen doğru kadındır. Okuyucum esasen ona &; da değildir. Binaenaleyh yapacağı iş; kadına ko - Kusurlarını da görüyor asına sadık kalmasını tavsitye etmek ve bir an evvel alâkayı kesmektir. * Durakta, (Y. Y.K.) a: Oğlum sen henüz çok gençsin — ve ağlam bir iş tutmamışsın.. evvelâ ken- dine iyi bir iş bul, ondan sonra ev - len, daha iyi edersin! KADIN Mevsimin şapkaları Yukarıda: Gri-blö föir, Kordelâs. Aşağıda: Yanı açık, büyük fıyongalı şapka, Kışlık - elbiselerinizi baharda da giyebilirsiniz : Son kânun, kış elbiselerini yavaş yavaş bahara hazırlamak — zamanıdır. lerle, gelecek mevsimin parlak havasıma uydurabilirsiniz: Solda yukarıda: Ona ya ince bir ipek- Tiden büzgülü bir yakalık takınız. Solda açşağıda: Ya üstünden Kgiymek Tiçin gözalıcı renkte bir jile yaptırmız. Sağda: Beline kendi ensiz ve düz ke - meri yerine, iki renk (şifon) dan geniş .bi: sentür takınız. Meselâ: (Mavi - toz pembe, sarı - turuncu, Mavi - menekçe renklerinde.) O köyü elbise tamamile değişecek, kış- hıktan çıkıp baharlığa dönecektir. Koyu| iye edemezdi. Şayanı hıv-l“mul elbisenizi, ufak tefek değişiklik -| Dilencilik bunlarda umumi harbden İki ahbab çavuşlar: Avusturyada dilen Sokaklarda avuç açan açana.. hemde bizim pejmürde değil, yakalıklı, kravatlı, kelli felli Yazan: Vasfi Rıza Zobu ıh' Yeni Viyanadan bir manzara Dünyada hiç bir şeye güven olmuyor. | mişler: Bu sefer kollarındâ Bu sonradan görme Avrupilılar, biztm | ellerinde tenekeden bir iant N İmemlekete geldikleri zaman hayvanat|laşıyorlar. Bu da, Avrupal bir bahçesinde acayip bir mahlük görmüş| daka isteme şekli olsa gerek- Bibi dilencilere taaccüble bakarlar, ve -| Neme lâzım benim, ister Di simlerini alırlardı. Onlar için ne eğlen. j celi mevzu, ne enteresan manzara idi b he insan sonradan uğrıyacağı felâketı mez. Onun için, gülme komşuna, gelir | ö başına derler. Şimdi zavallılar da biz - den beter olmüşlar, Sokaklarda avuç a-| çan açana. Hem de bizimkiler gibi pej - mürde, tam fakir değil; yakslıklı, kra - Vi kelli felli adamlar.. Viyana operasının yanındaki sokak - tan, dükkân vitrinlerine baka baka iler- liyordum. Genç, güzel, üstü başı temiz, İazun favorili bir adam yanıma yaklaştı. | Nazikâne'bir eda ile şapkasını çıkardı. |Kulağımın dibinde bir şeyler fısıldadı. İZihnim o kadar meşguldü ki, vitr göndüğüm yetmiş şilinlik bir şeyin bizim |a paranuzla me ettiğini — hesablayordum. | yor. $ | Viyanada tanıdığım bir ahbabım olma -|tayyare —ve Sökrm: değı için, bu adamın bana hitab ettiğini | dağlar ova, ovalar dağ nVuW" zihnimin meşgul olı kuyoruz ki farkedemedim.. gönç adam tekrar fısıl -| mandanı beyan: dadı. Kulak kabarttım: Bir adres soru -|taraftarıyız. yordu. Güldüm. Nasıl gülmem ki, benim'|medik ki. güçlükle yol bulabildiğim yabancı bir| Vay gidi «hali sulh» da YAf şehirde, Avusturyalı bir adam benden | vay.. yol, yahud semt öğrenmek istiyor!.. De- dim ki: «<Ben de yabancıyım. sorduğu - nuz yeri maalesef bilmiyorum!» Adam daha yaklaştı. Biraz daha tafsi- lât verdi. O vakit anladım ki: Söylediği adrez, kadro harici kaldığı bir yazıkanc- nin bulunduğu semt imiş ve benden de para istiyormuş! Allah Allah.. bir adama baktım, bir de kendime; onun yanında kıyafetimden utandım. Yolculukta ber - bad bir hale gizen kirli elbiselerimle, on- dan muhtaç bir halde görünüyordum. |Genç ve güzel adam bu ha ve kıyafetile İstanbulda elimize geçse, şüphesiz sahne- |mizin en şik bir «Jön prömiyer» 1 olur- du. YU 1 gelip öteki, inin v vapuı Kan gıı/ıhy götürüyor. Ci "’”r' ei ! Jlardı. rlerinin hs.)orhr. Tini batırıPı £ işgal ediyorlar. Buna rağmett |yak. Hiç ktmase de kabadayılığ! yor. Beyanatlar gırla! F Hani Karagöz perdesinde DU ';’ lenme» oyunu vardır... fa»yı Karagözle evlendirirlef * keseden atar: <Hele dediğimi lar, ben adamın Lcl'eşınl uW saklarmı döker.; l bir tarafa, dala tarafa kor, sonra da karşısınü kırm içerim!..» der de sırasi sonra başlamış. Harbden mağlüb we peri- | bir halt edemez». İşte şimdi şan çıkınca, sağdan soldan harekete geçen | de böyle. gaze junsl-“"av j yeni devletler, Eyübsultandı kurban pe-|tulumbacı koğuşuna döndü. ei yı alır gibi, Avusturya topraklarını par- |birin! söv çalayıvermişler. Dalları keslict eski bir | birbirlerine v maeşe ağacı gibi, güdük bir gövde ile ka-| .Hele bize şöyle bir yan | lakalmış. İşte bundan sonru başlıyan se- | hissedelim, — bütün — sulhp falet, o canım Viyanayı, cami avlusu di- |rağmen, onların altlarını (ıd"'/ lencilerine döndürmüş. Bir kere peşinizojtirir, dünya yüzünden, takıldılar ma, bir daha kolay kolay ya -İlerini kaldırırız'» der'("'n ’ / kanızı bırakmıyorlar. İşte yirmi senedir| «Gürrir!» bir bambardıman! P bu tarzda geçinenler, şimdi yeni bir çare|nat daha: «Yanlışlıkla olduğu bulmuştar, dilenciliğe resmi bir şeki, ver- (Devama 12 inci ;