Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
2 Sayfa SON POSTA İkin göse i Hergün *| Her neslin ihmal ettiği bir İnsan zümresi: Malüller Yazan: Muhittin Birgen ) ilhassa son bir asırlık hayatını —— daimi bir harb içinde geçirmiş olan Türkiyenin harbe girip çıkmamış, muharebe meydanlarında bir çok kurban vermemiş hiç bir nesli yoktur. Son asrın muharebeleri de hem fazla kurban ver- - mekte, hem de bir çok insanı sakat ve « alil bırakmakta, bundan evvelkilere nis- betle çok insafsızdır. Dinamit, insanı bir — « hamlede öldürdüğü zaman iyi ve halâskâr ; bir dosttur; fakat, bir insan vücudünü » ,tayin eder. Fakat, zaman geçip, oyüyememekten elbet güzeldir; rastgele bir yerinden kırıp parçaladığı ve gözsüz, kolsuz, bacaksız bıraktığı za- man da insafsız bir düşman olur. Bir harbde düşüp kalkmamak, kalkıp yü - fakat, harb, harbdir; talih piyangosu orada in- sanlara ne hazırlamışsa, ona karşı ba - yon eğmekten başka çare de yoktur. Dikkat ederim: Harb malülleri benim çocukluğumdanberi, gelip geçtiğini gör - |düğüm nesillerin daima ihmaline uğra - mış olan bir zümredir. Bu istenilen ve hoş görülen bir ihmal değil, belki de haya - tın ve zamanın yavaş yavaş değiştirdiği 'şeyler arasında, kendi kendisine hâsıl 0- lan bir şeydir. Faraza, bundan yirmi se- ne evvelki bir harbde alil olmuş bir in- 'sana, yirmi beş sene evvelki olçulereı Egöre kararlaştırılmış olan bir hesabla | devlet, yani cemiyet bir yardım nizamı hayat | ğ A ıçmde hâkim olan madda ölçüleri yavaş l üi n p yavaş değişince, yirmi beş sene evvelki hesablara göre bir dereceye kadar iyi görünen bu yardım, yirmi beş sene son- < ra bütün kuvvetini kaybederek hiç o - lür. Ben çocukluğumda, 7,5 kuruş malüli - yet aylığı alan insanlar tanırdım. O za - manlar için 7,5 kuruş, bugünküne nis - « betle çok bir şeydi. Fakat, yedi buçuk | kuruş bir insanın nihayet iki günlük yi- — Yeceğini verebilirdi. Halbuki daha ev - velki zamanlarda, bu 7,5 kuruşun, o ma- lüller için mühim bir para olduğu şüp - - ; hesizdi. .| e- - * Abdülhamid devrinin ölçüleri meşru - - tiyete, meşrutiyet ölçüleri harb sonu şartlarına uymadı; harb sonu şartları da, c zamandanberi gelip geçen şartlara aca- ba ne dereceye kadar uyuyoar? Geçen gün, böyle bir harb malüllerin- den bir kaçınm imzasile acıklı bir mek - “ tub aldım. Bu mektubda malüller, bana İ D Va - Laydetmek lâzımdır. E — bir takim hesablar veriyorlardı. Tefer - rüata aid olan bu hesabları burada tek- — rara lüzum görmüyorum; fakat, anladığı- ma göre malüller, bugün kendilerine ya- - pılan yardımın azlığından dolayı şikâ .- yettedirler ve bu şikâyetlerden dolayı da, yüreğim sızlıyarak, kendilerine hak ,Veririm. Demek, bizim Malüllere yardım reji « mimiz, malüllerden evvel ihtiyarlamıştır. - Hem de işin fenalığı şuradadır kı, ma - lüller ihtiyarladıkları zaman daha ziya - de yardıma muhtaç oldukları halde, ni- Ozam ihtiyarladığı zaman, onuün temin et- “tiği yardım da kıymet ve kuvvetçe'azal- mış bulunuyor. Malül, mütekaid gibi de- ğildir: Ondan çok üzün yaşıyabilir! Şu halde, bu yardım nizamını devir de- — vir gözden geçirmek, malüllerin şu top-| * rak üstünde sürükledikleri hayatı, bir © dereceye kadar tahammiül edilir bir ha- yat şekline getirecek yeni yeni nizam - lar yapmak lâzımdır. Ben bunun lüzu - muna şiddetle kani olanlardanım., Ma - lüller, ekseriya, hayatlarının en feyizli ve eh canlı kuvvetlerini vermişler, son- ra vatan uğrunda yarım veya çeyrek bir hayat küdretile bir tarafta unutulmuş, kalmışlardır. Bunları düşünmek, bugün- 'kü cemiyetin borcudur. Nitekim, yarın- ki cemiyet de bugünküne borçlanacaktır. * Şu mühim cemiyet meselesinden bah - sederken başka memleketlerin malüllere | İ --şı ne kadar dikkatli olduklarını da Avrupanın — her — Mmemleketinde, hattâ bazı Balkar mem - * î lışan pet çök devlet teskilâti ve hususi | leketlerinde bile ağır harb malüllerinin derdlerile meşgul olan, onlara hayatın a- - Bir yükünü daha az hissettirmek için ça- b k_atle himave hayır müesseseleri vardır. Bu zavallı zümre, bu sakat kalmış, «sölmeden ölmüs» | insanlar zümresi, muhakkak ki bızde, — baska yerlerdek: kadar kuvvet ve şef - edilmivör. ; Dü Küçüklükten başlıyan şuur x Çocukta muhakeme yoktur, bütün hareketleri insiyaki- dir, bazı insan da çocuk gibidir, kendisinde şuur yoktur, hareket halinde bulunan tahteşşuur hissidir. Muhakeme- siz hareket eden çocuk ile şuursuz hareket eden büyük arasındaki yegâne fark birincisinin mes'ul olmayışında, ikincisinin ise her hareketinden hesab vermek mecburiye-' tınde bulunuşundadir. -- SOÖzZzZ AHASHN.A *| Bir sivilceye kurban İrlanda serbest Devleti relsinin gözâ Şimdi Irlanda serbest ülkesinin Teisi Bir doktor “Hastalıklar olan De Valera'nın gayet sadık bir hususi , kâtibi vardır. d0 yaşında olan Miss Kathleen 0'Connell De Valeranın her şeyidir. Arabasını o kullanır, resmi ve gizli evrakını o saklar, her yere onunla birlikte gider. Bundan iki sene evvel, gözlerinden ameliyat olan De Valera, bir müddet çalışamayınca, relisin egözü» va- zifesini de gene bu hususi kâtibi yap- MıştL 'Habeş Kralının karısı ilk defa olarak ağladı Bugünlerde Nobel gulh mükâfatmıma namzed gösterilen sabık Habeş kralının, karısi Londra havasile imtizaç edeme - diğinden Kudüse gitmiştir. Orada'bir ma- Bâstıra girecektir. Son dakikaya kadar heyecanını saklamıya muvaffak olan za- vallı kraliçe, kocası kendisini öpünce, |- artık dayanamamış ve hürgür hüngür ağlamıştır. kucaklaması, onların hayatlarını hiç aol1- mzsa kısmen tahammül edilebilir bir ha- le getirecek tedbirlere tevessül etmes: lâ- zımdır. Bunu onların istemelerine lüzum olmadan, Türk cemiyeti, kend: kendine yapmalıdır. Muhittin Birgen Şuur insanda küçük yaştan başlar, fakat 0 zaman di- mağda bir tohum halindedir, neşvünema bulması munta- zaman sulanmasına bağlıdır. Bu ihtimamı evvelâ anne, sonra baba, daha sonra mekteb gösterir, başlanan eseri ik- mal edecek olan ise kitab ile muhittir, mahkeme salonla- rındâ suçlu sanda!lyesine oturanlara bakınız, yüzde doksan dakuzunu cahillerin teşkil ettiklerini görürsünüz. | HERGÜN BİR FIK3A Çamurlu olmasında mahzur yoktur Birinci Napolyon, bir ulayı tejtiş e- diyordu. Askerlerden birinin ayak- kabısının topuğunda çamur gördü. Birdenbire hiddetlendi: — Bu ne hal, diye bağırdı, ayakka- bainın topuklarında çamur var. Asker şaşırdı, bu yüzden büyük bir cezaya uğrıyacağını hissetmişti, fakat birdenbire kendini toparladı: — İmparatorum, dedi, düşmanlara hiçbir zaman ayağımın topuğunu gös- termiyeceğim için çamurlu olmasın- da mahzur yoktur. - d Takvimi,, tertib etli Viyanalı bir doktor sekiz sene ted - gikden sonra bir «Hastalıklar takvimi» |neşretnedğe müvaffak olmuştur. Dok - torun fikrine göre muhtelif aylar için itakvimine koyduğu hastalıklar pek ye- rinde imiş: Viyanalı doktorüun takvimi şudur: İkincikânun: Çiçek hastalığı ayı, SŞubat: Hummalı hastalıklar. Mart, Nisan: Zatürree, Mayıs: Çocuk hastalıkları, gözüs ve apandisit buhranlarının arttığı ay. Haziran: Karaciğer hastalıkları ayı. Temmuz: Kalb hastalıkları'ayı. Ağustos: Bü ay için husuüst bir haş- talık yoktur. Eylül: Soğuk algınlığı hastalıkları ayı, Birinciteşrin: Soğuk algınlığı hasta- hıklarının vahamet kesbettikleri ay. Birincikânun: Hazım hastalıkları ayı. İngilterede yeni bir paten yıldızı bulundu İngiliz patencilerinden Mis Taylor, pa- tendeki incelik ve zarafeti ile tanınmış - tir. Buz üzerinde kayarken, yaptığı ak - robatik numaralar halkı ziyadesile alâ- kadar etmektedir. Giden genç kız Resmini göruüğünüz genç kız 26 yaşın- dadır. Mükenmimel bir yüzücü, sporcu, süvari olan şimdiye kadar da bir kere ol- sun hastalanmıyan bu genç kızın yüzün- de bir sivilce belirmiş. Aradan iki gün geçtikten sonra, kan zehirlenmesi neti- cesinde ölmüştür. Doktorlar, hastalığır sebebini kat'iyetle keşfedememişlerdir. Hayvanların en yüksek sinema artisti Hollywoodun dört ayaklı yıldızlarının en büyüğü bugün Minidir! Mini türkü çağıran bir farenin ismidir. Bu hayvan Amerikada milyonlarca insanın dinle - meleri için her gün muayyet saatlerde Şikago radyo kumpanyasının mikro - fonu karşısında konserler vermektedir. Mini bu konserlerinin ücreti olarak haf- tada iki yüz lira almaktadır. Yani yı! - dızların pek azının kazandığı mikdarda bir para kazanıyor. Tabiit Mininin kazan- dığı para sahibinin kesesine girmektedir. Fevkalâde bir itina ile Miniyi görüp gö- zetmekte bulunan sahibi on bin dolar mu- kabilinde sigortaya da koymuştur. Şimdi Hollywoodun en çok para ka- zanan dört ayaklı yıldızı haftada 135 li- ra-ücret alan bir fil idi. Mini onun fev - kine çıkmış ve haftada 200 lira kazan - makta bulunmuştur. basılmıştır, fiatı ise bir buçuk İiradır. yıl evvel iki elbiselik kumaş almıştık. İSTER İSTER İNAN, Ayni zamanda öğretmen olan bir meslekdaştan öğrendik. Masanır üzerine iki tane hatita yaymışlar, hangisinin gü- zel olduğunu sormuşlar, aradaki fark o kadar barizdir ki tereddüd etmek imkânsızdır, o zaman söylemişler. Güzeli İstanbulda basılmıştır, fiatı 25 kuruştur, fenası Londrada Bu hâdise bize bir başka hâdiseyi hatırlattı: Bir buçuk fabrikalarından birinin malı idi, metresine 7 lira vermiş- tk. İkincisi meşhur bir İngiliz fabrikasınındı, metresine 15 den akmıştır. Birincisi hükümet İNAN, İSTER ISTER İNANMA! Hira vermiştik, temiz ve namuslu bir ticarethaneden ahın- dığı için hileli olması ihtimali de yoktu, fakat yerli kumaş el'an sırtımızdadır, Avrupa kumaşı ise aradan 6 ay geçme- Binaenaleyh bir taraftan Avrupada yapılan her şeyin iyi olacağına, diğer taraftan da bizim mallarımız arasından kö- tülerinin kaldırılmasıma imkân bulunmaklııkça — gerçekten iyi olanların haklerı olan itibarı bulabileceklerimne biz inan- miyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! Sözün Kı Yazı Çok Oldnğlğ— ;-ş_q' Bugün Kmınal_l Hariciye Ve "—“ . dun geldi — (Baştarafı 1 inci saw Bu dostluk geçirdiğimiz lar dolayısile daha ziyade kıyme da etmektedir. Bu anlarda U fiklerinin, baş döndürücü (Roma - Berlin - Tokyo mıh fına geçtıklerme şahid ; lunmak daha ziyade kıymet gi mektedir.» M Türk dostluğunun kıymeü' edilmek için meğerse sade manların geçmesi kâfi değilm* | de dünyada büyük vukuatın 01 cab edermiş! E Fakat, bilmiyoruz, Fransa, oli dünyaca meşhur olan kuwetlî- b na ve emsalsiz dirayetine Tâ&” dostluğun kıymetini hakkile & _ di mi? Kendisile bir sene evv& ©-| tığımız sıkı münakaşalardan gi münakaşaları müteakib alıp * miz dostluk sözlerinden beri 8 diselere bakacak olursak, Fran>” gi dostluğun kıymetini takdirde PF yi giden bir istical göstermediğint b olabiliriz. Sancak meselesi bif Tüye değildir, orada o kuvvetli Türk " İ bulutdukça, elbet Türkün hakt , ş'ı. lim edilerek, iş hallolunacaktır- » J bilhassa bir senedenberi, . |kib edilen müstemleke siyase ' tumu bize gösteriyor ki Türk C gi ğunun kıymeti Fransaca tamat gi mak için daha hayli vukuatın © Rüşdü Arasın Dünkü temasları — Milletler Cemiyeti konseyinil | müzdeki çarşamba günkü ' iştirak edecek olan Hariciye Ve&? aP dü Araş dün şehrimize gelef-'i?k las oteline inmiştir. Hi î Hariciye Vekilimiz, beraberind€ jl si kalem müdürü Refik Amir ” b _îı de bu akşamh ekspresle Cenevte' A Hariciye Vehh. bu defaki top'” çi da Hatay meselesini de tedkik €& lan konsey içtimamda ""'_ ' zini izah ederek, yapılacak olan * e batın bir serbesti içinde ceı'eyan sini temin edecektir. Rüşdü Aras, dün Perapalas gazetecilere şunları söylemiştir: — Bildiğiniz gibi, Hatay mesel€ y Cenevreye gidiyorum. Şimdilik ? —ü cek başka bir şeyim yoktur. Dönüşt tekrar görüşürüz.» Hariciye Vekilimiz dün akşam " 4 de, Perapalas otelinde İtalyan büY çisi Karlo Galliyi de kabul emıjîğı Bir müddet evvel almış olduğu F $i niyeti Romada geçirmiş otan İtalYE y yük elçisi, Hariciye Vekilimiz nEĞİ iki saatten fazla kalmıştır. ; Büyük elçi, Perapalas otelinden *'ğ sırada kendisile görüşmek istiyen W tecileri tebessümle selâmlamış VE ııl'i yan hariciye nazırı Kon! Ciano'n M “ vakit geleceğine dair sorulan bif * — Doğrusu bilmiyorum, dem Hariciye Vekilimizle İtalyan Şi elçisi arasında cereyan eden bu U2 bi lâkat esnasında, bazı mühim ME” | rin tedkik edilmiş olduğu anl dır, TAKVİM. İKİNCİKÂNUN — "” | 28 | ” 2 Ö-E-im Ronl örük Kana B s.|bD.|s. |bD.ls. |D |S | B |2 lLAS 9 | 46 (12 | — İ