- sıcak bir du: sSON POSTA Yeni işime başlamak üzere servise Giğim zaman bir çift kül re pılaştım. idım. — Vay Nafiz, sen de burd — Evet... Beraber mi çalışacağız? Ona cevab vermiye vakit ste daha başka kimlerin bul ni amak için göz gezdirirken yeni | kla karşılaştım: Bu da çocuk - kteb Du - par - na ğunu an bir tanıdı luk ve vara karşı oturmu maklarını dağınık ve geçirmişti. Süzgün ve mat düm, görünen tek bhuzmeler halinde vardı di ndı. ştu. Sol elmin AŞSL BAÇ uzatınca m gözünür Onu ikimiz de ö rdim. de Çünkü hiç bir KARA YILAN... Kadircan Kaflı TORA T ÇE TTT RARRN NML Beraber çıktık, bir. tak: ye otmdik İkimiz de! elleri tüy Hemen doğru koştum, rildim ve yanaklarından inı hâlâ yahu?.. K kanapede mi sanıyı — Bu ne ha dibind Bak ben Başını y vaş çevirdi . göründü ve kayboldu — Elbet diğimi tık be B sun, pastırmacı amcan Wetilmez» gönderm A Şi gezmelere gitmiş, beraber — eski' Artık ikimizin de ayrı ayrı her var, ülümseme yordu. — Adam sende, o zamanla bu zaman ârasında ne fark var? Gene sürünüyo - Tüz işte! Gene kürek mahkümları gibi Babahtan akşama kadar buraya bal Şamdan sa Odasında kapalı kalı Bu sözleri doğru bu Ve cesaret vermiye çalıştım. bir faydasını görmedim. * bedbini 9tururum. Seni ne ka Vallahi $e özlemişt'm. Ar - zebiliriz. Hatırıyor mu - diye sana bir çift kundura şeyir istiyor, fakat beceremi - ha kadar da o kötü pansiyon uz! madım. Ona ümıd Filozof n ağzın- etrafındakil duygu inceliği h fi derecede inkişaf edememişti. Hattâ daha çocukken ana şefkalinden mahrum kalışı, sonradan da babasının mun hislerini biraz sert- İstanbulda daimi bir didiş- , kâlbinde günün yi Vvermiyecek kadar maddi düş düğü bir dınlara h Fuadın, hodbinliğe çok benziv i tâ .rı—ımb'-ivi._' ta atıldığı © |Çolük var, ne çocuk var. Av eçocuklara para' “|boş yere yorulmalı? , ak- | iç ıuîp sürükliyen C)—(un şenliğini verme- ç nıwlev!ıl dan giren ve yarısı dışarıda kalan bır xa- | ca öl lana benzetir! Onu çekip çıkarm kuvvetli bir irademiz olursa ne â er olmazsa korkunç bir sıkıntı içinde uzün zaman can çekiş müş ve oldukça büyük bir miras bı- imrenme ve kıskanmanın bir- ştığı yarı candan, yarı sami ram havası esti. 'an da can çekişiyordu. hur eğlence yerlerinin sayılıyor, oraya gidilmesi söy şamlar bir kaç tek atmak içi du. İrfan e i- â bü kadarını da hatır için ya- içimizde az gülüm götürmek ântilorden ayrı kal- artık tasarladığımı davi mümkün olacak! Dedim Parala arkadaş 6 gece en meşhur eğlen- verlerinde W*ıw'.k şehirde tam Bir çoban ondan r manastır hayatı aha çok in - nuşur ve herkesin n gelmesi gecik te göre i vardı ur. Bir türlü yola geti rken kendimiz baş masay a bile açıldı. Mısı dansözle: san lira kadar pa Hasta ol - değil, pekâlâ, oldukça şen ve ra geçiyor | maz, sakat uğraştılar İrlan artık gülümsüyordu. Nasıl? Çok güzel! enceli bir hayat yaşıyabilir. Sordum: H< n de aynı kör değne sefesine saplanıp kaldı: — Hayat, ölmemek yle de nlv nüyoruz b kat o dığı tel- | yollardan. gittim. Gerçekten pek nefis.numaralar vardı O, dizdi e. Her şey ne- panya Mf İn uğrasmaktır ize oturduğu bir sarışınla şam- ken kulağına fısıldadım: şte bunlar için yaşamak İs - ülür — İn Neden | ter celerile 8l zin gi ve yer bir kara çükurdur nefes âldım ve sevinçle gü - kendi kendime mırıldandım: — İrfan artık kurtuldu Kendi kendime sordum: — Doktorlar kandaki mikropları yen hud Ş da İrfan bir - iyon yaparlar. İrfanın ruki bir ilâ asaya fırlattı. mek için bir takım ilâçlar verir, Fukat, denbire elindeki Dirseklerini dizlerine dayadı, başını avuç- larının içine alarak saçlarına asıldı. tam gece enjek ka ca ve enjeksiyona muhlaç. Gene elimiz- den gelenleri yaptık, fayda — vermedi. Yoksa daha kuvvetlileri mi lâzım? Ona açık hava, seyahat, başka ve da- |h1 büyük şehirlerin insan ruhunu kapılan ceviz kabu, € kalmadı, omuzları sarsıldı ve kırdı. ba yanındaki kadın bır şey mi söy- u gibi ister is! nen var? Ne oluyorsun? rıştı. Kocaman masanin et - dolduranların arasında sanki m yeli esti. Bu hal yavaş yavaş yakın y Fakat bunun için para lâzımdı Bir kaç gün sonra bir polis geldi. İr- Kayserideki pastırmacı am Ortalık & rafını | fa: ı aradı: yüksek te - HASAN TIRNAK GiLASİ Türkiyenin en mükemmel cilâlarıdır. Sedef ve renklerî birer şaheserdir. 1, 2, 3, 4, 5, renkte ve mandarin nev'i fırçasile şi: KBüçük İÖ kuruş, büyük 2O) kuruştar: her yerde Hasan ismini ve markasını isteyiniz. I Baş, diş, naz.e, grip, romatizma va bütün ağrılarınızı defü | keser. İcabında günde üç kaşa alınabilir. KG AY A “" ”"" Şonir Tiyatrosu Dram kısmında TI Bu akşam sant (20.80) da UN UĞRUL SADİ TEK TİYATROSU PERGÜNT Dram ö perde ü Henrik İbsen Yazan : Kometi - kısmında Bu akşam saat 20.,30 da AYNAROZ KADISI Yazan Celâl Musahib oğlu Ko edi 6 tabhlo Çocuk kısmında bugün saat 14 de MAVİ BONCUK Pazartesi & :Kauı:&mısonh'“ı Salı : UAK[K Çarşamba : (Ü';KÜDA HALE sinemalâi ESI HANIMLAR TERZİHAN Vodvil 3 Porde: Çr-vlreı Maıı'ııuıl Yrınıi/ | Dr. A. K. KUTİE Karaköy Topçular cad. 49 | At | ha çok beliriyor böyle m-nıeıe rum. Zavallılar! Bunları go.erııl!“""ı Ben de öleceğim, dünyada bu ' rimizden daha güzel şeyler olacak onları göremiyeceğim. Demek ki (Kara yılan) yerinde #f0 yordu. masalara ve daha ötelere geçti. İrfan elini koynuna soktu. Fara dolu cüzdanını verdi: — Siz kalın, ben gidiyorum, duramı. yacağım. — Fakat!.. — Allah aşkına dediğimi yap, çatlıya - cağım! — Ben de gelirim. Beraber çıktık. Bir taksiye girdik. Tek- rar tekrar sordum. En sonra ne dese be- ğenirsini — Hakkın var, L)aı:ımak ister! YARINKİ NÜBHAMIZDA: Yakında muhakememiz olatâk Hüşek çeviren: H. Alaf Yazan: Yarosl insan ancak bunlar için Rüaçi ümün korkunçluğu da- aB tuk ı! yi kayı gözlerle okumuş, kendisile pek meşculdü... ü hayattaki ilk mı gön geçtikee ona birden ren bir yıldız gibi « ve temelli bir şöhret hazırlamağa b keni Muazzez Tahsin Berkand |0 v unda çok sevdiği baba an- ve bab kek olduğu zaman baği st Reşid idi. Kendi #b: h bırakmak için Reşid amcası bi!â- hışti. Genç avukat ilk senelerin çok yo- rucu malarından sonra yavaş ya- vaş memlekette bir mevki, bir isim sa- hibi olmuş, en mühim ve ince işlerde k bir varlık gibi görünmeğe haş- Bu işlerin getirdiği maddi Ta- h atlık ve huzur onda kendisinden baş- ünmeğe sıra bırakmıyor- z koşu: , ae |Fuadın t |ne kadar ça kis onü teşvik etmiş |tırmak için elinden gelen maddi ve ma- nevt yardımları esirgememişti. Genç a dam doktorasmı verdiğini İzmire m: delediği zaman da amcası kendisine bir yazıhane açıp serbestce çalı: çin beş yüz lira hediye etmişti abası gönderdiği mek- ğı vakit bir iş için gitmiş ol- anadan beraberinde güzel bir eni gelmişti. Bu kadının, bun- gelip geçen kadınlardan bir viyece yüksek olması ve Fuad tü: Bir Selmayı anc! ki yaş | 1 defa görmüş- | r bebekken, ikin- | lümünden . Bebek £ anakları Di ke sonra Selma üzden Fuadın Lus! da oldukca ciddi bi k müsalddi. O vakte k sile sevmemiş le olan müna ve o ir arı için ne | b üniforması dar tam mana: elma onda o cı ve soğuk bir çocuk tesiri _ıu sı—bcbm vakit vakit görür Juygunun can- Hattâ bazan kendi kendisine! dın galiba şimdiye kadar lâ- P |ken tam saa genç 1 uyuyor ve bundan | | — Zavallı Reşidimin talisiz y"ğ'; su! diyerek asaydı o kend haklı bulm y dar ileri gidiyordu. Bu yeni ateş içini yakmağa başlar- €e doğru bir adım attığı- nettiği sırada Seln müş, kaba ve ; kızının yükünü omuzlarına alabilir miy di? Daha ilk dakikadan onu ke İ den uzaklaştırmak ve kendi rahatınra bozmamak en makul ve ihtiyatkâr bir hattı hareket değil miydi? İşte Fuad bunu düşünerek ve hodbin duygularına kapılarak Selmaya red ce- vabı vermiş ona para göndermek suretile vazifesini yapmış olduğuna kendisini inandırmıştı. Genç kızın yüz İiralık havaleyi iade etmesi onu cidden şaşırtmıştı. Ö bunu hiç beklemiyordu ve bu hayretini bir- | |.. kaç g daki ihtiyar ha- l lemekten kendini alamadı: — Parmâk kadar kızın çalımına bak ka kabul etmiyormuş ci ben onün babasının| , yı ne büyük tehalük ve| * ağlıyor musun? Nit * şevi misin Fuaıl' Sana ve bana babalik nin kızı dünyantli Uı.unc'ıın sana kollarını açar «Ben $e tiyorum, beni koyn“'" n'abe» » diye feryad eder ve sen Ül, lira; başımdan (.'âkl”ı B vererek yavrucuğu buna ağlamam da ne yaparım befi — Elimizden başka bir şey [!Cı'“ı’d gelmiyör? On senedir © e cağızı sokakta bulunmuş kimsesiğ, ) nesli belirsiz bir çocuk gibi bırm' nde braktık ve unuttuk. a değil kt—nu me lânet ehvurll e kendi yordül ye ! Tasına yen ne yapıyı nıma alıp ona #lç nı 'ım'ıu”w mızdan olan un — Fuad? ”“Ç belki de sen bunu anlamıyorsun, f o anladı... Bak sana gönderdiği "';f p tubda masıl asil bir kanın isyatll — go — Arkası var S aç r o mu ının yüzüne ba- n asdik ederek inde söz söyleyeceğini u- muyordu. Ihhyar kadının cevah verme- yişi onu sıkmıştı: