P D i « Ben bir tımarhane kaçkınıyım! | *M_İitarekede yankesiciler | iuıki grupa ayrılmışlardı. "i—Cumhuriyet devri bizim işlere kesad verdi taharri Böhürları ekmediğin yerde bitmeğe başladır ; diyor Röportajı yapan: Faruk Küçük (Tercüme ve iktibas bakiı mahfusdur) Kü Twmernaneden bir manzara ; —83 — zimkiler kadromuz müsaid değiü, koya- b daha leri | ae i gün Akropo-|'Rayız, demişler. Onlar da ken:şı Şti İîr defgf.mî:nîud': nü.hpş_ devriye gezdirmeğe karar vermişler.| |>' *Bun Yaptık. y Bir ahbab — meseleyi bana — akuz etti. Düm At Yaptığımız hırsızlıklar da du- :qx. d::vü—"ud":“ 'ı(;ıa.x"';:: Z y di değil. Zira Akropol'a — gitmek y GÇU n Gi bğ.ğıd bidemi darın | Scaahmede. Etrafı kolaçan ettik. Ye- S.,I". e»;eıa ç ı;n ';î!;l is-| di tane İlalyan Karabiniyeri bir çuku- 1C1S | W Ğ . ” run içinde ateş yakmış ısınıyorlar. Sö-| İ .N.lm?:phk.ın sonra benim. cebime züm ona nöbet bekliyorlar. | Mhıl ediyordu. KEY ea İşin sonunu sorma, yalnız sabahleyin «& %f.lh dursam işler kötü 3_'“' Karacaahmed — mezarlığından — geçen h n İstanbula döndüm. Atina- | sütcülerin gördükleri manzarayı söyli- %!falanmm çok istifade etme-| /e vim: Fakat buna mükabil tecrübe Başlarında İtalyan polisi şapkası bu-| g, *imuştum. Başka memleketler- (yunan anadandoğma çıplak yedi kişi *Ha,_m kazanacağıma kanaat getir- | cağde kenarındaki yedi selvi ağacına Ş hkm bağlanmış bağırıyorlar.. he İ Maceralarımı anlatsam gün-| Cumhuriyet devri bizim işlere kesad Sevam eder .Sana en hoşlarından | verdi. Polisler anafor almaz oldular. b ki 1 anlatayım. 'Tahı.'r: memurları ekmediğfin yerde İ lârekenin o karışık günlerinde | bitmeğe başladılar. İstanbulda da beni Üa V| yankesicileri iki grupa ayrıl-İtanımıyan polis kalmadı. Baktım ola- Üüj ı—Türk yankesicileri, Rum yanke-|cak gibi değill. Ankaraya gideyim de-j K A Yahudi ve Ermenilerin bir kıs-|dim. Müteahhidler, meb'uslar, zengin-| wt. bir kısmı Rumlarla çalışı-|ler, hepsi orada.. fazla olarak orada ta- Rumların başında Pavuryaİnınmıyordum. k Vardı, bizim grupun başında da| Allah hiçbir yankesiciyi Ankaraya kş Senin anlıyacağın, biz gayri Türk-|düşürmesin, göz açtırmıyorlar, Neyse baktık Türkiyede pabuç pa- hah, gene Avrupaya gitmeğe karar M Rün Pavuryanın Beyoğluna vol-| verdik. O sırada Telaviv panayırı var- ça Siktığını haber aldım. Hemen iki| . Boyladık orayı. < ğ K aldığım - gibi ben de arkasın-| Kalabalık, dünyanın döri bucağından cq kıyamet kadar Yahudi gelîlş. Hepsi de lba a # n zengin mi zengin.. başladık soymağa... Unî;? nhk::î*ıı.::ç ı::h'::ıhı:: Ooah.. Yahudi tırtıklamak dı_ne keyif- Oraya girdi. Biz de arkasın- L olurmuş meğer. Bizim eski pr.—nzibi: t ettim, Pavurya aşırıyor, de takib ediyordum. Müslümanı, Arnbı' daşı Nikoya ciro )ediwr lev',sovmuyurdum_ Yalnız Yahudi söyuyor-| ine indiriyordu. Ben'Niğmnun dum Polis da Pir Hrtlan galinan ee dikî'dlmı'Pıvuryı me zula et- “"*“““F’ Iaj_linı h'm_ı hın'l(ınşordı_ıı | ikladım.. Sadyaya akıtlım. Pa-| Gevçi.beoita çaklığınıı bitiyorlar gibi ğ © gün akşama ĞBi Bti he__,bı:nden şübhe edi_vorlfr. Fakat öyle us- Çalıştı. Onlar oradan çekilince talıklı çalıyordum ki, yakalıyahilene e Uzaklaştım. Doğru ineceklerini gakalann. Ettiğim meyhaneye gittim. Sonra Pavurya suratı bir karışi Arkasından da Niko düştü, Yolda| uığh hizlı kavga ediyorlardı. Pa- ll'ıryîk_o“"" cüzdanları çaldırdığına *'di ü İnanmıyor, çıkarması için 1s- Tahiç Fdu. Vak'a ertesi gün duyuldu. Pa- | k“do hiddeti sen hesabla... Vi Nİ (M ik. Onlar, tastgele çalışı - Pa teb; TT !I' * takmadılar, en açıkgöz iki komiseri mi peşime saldırmadılar? | Fakat Hilmi enselenir mi? Üstelik bır kolayını bulüp arkama takılan po- lislerin de ceblerini boşaltıyordum.! Telaviv polisi kuduruyor, fakat ne yap' sın cürmü meşhud yapamıyor. Bi cün bir si anın kapısı önünde resme bakarken bir polis: a — Yürü karakola! dedi. Yürüdük. İçimde korku yok ki çeki Ay!? Z | glu aynı oyunu bize yapmak nm'.l!—'raş'ı. Muvaffak olamayınca İzlere enseletmeğe karar ver- T rceyim,, 'ı:zblî bizim derhal bu İti mılama-î Kamiserin karşısına çıktık, polis in- &%u. Ona göre tertibat aldık. AAA N p, Bün İngiliz polisi beni yakaladı. | .— Efendim, d bunu, bir adâmtın 5 y “lcü 2 ları Yi a n ':İ’t banma giderdin, gitmezdin mâ:.l?ııçı.a.koıı yakaladık. kadar olurdu. Bugün işe çı 1 iş yapmak bile aklımdan geçmiyordu. Güldüm: I — Derzmek, dedim, cüzdanı çalarken İyakaladınız ha? | — Polis: — Evet, dedi. Sonra kömiserle bu defa arabca bir| şeyler k M Nük efl mezarlığında karman-|tı. Üstümü aradı. Yan cebimden yüzü-! K İlap, A'alarınm — çoğaldığım gö-'nü bile görmediğini bir cürdan çıkar- Dün glanlar Karacaahmede devriye'dı. ! * diye bizim k Yaldı Bu arada ben tüydüm. F “hin: tüymemiştim. İngiliz poli in muhteviyatı da benimle be- B Gmüştü, k— dl'h%“ vak'alar bana günden vi'hrdu büyük bir şöhret temin e- &qaı © Mütareke senelerinde en iyi ı"::;mdın biri de Karacaahmed hqnznxın başladık. Etrafımız ka- tırmış, Bi- polisi sık: gi — Arkası var — lbülün mMuazzam sanayli, SON POSTA Satla 7 * Son Posta ,, nın macera romanı: 1 “ifş 6 pavyonunda akıl du: duracak öl Dünya yüzü ikide birde son derece es- T&rengiz ölümlerle çalkanıyor. Zaman zaman bütün dünyanın tanıdığı en bü- yük adamların garib garib şekillerde ö- lümleri dünya gazetelerinin birinej say- falarında heyecanlı serlevhalar ve kalın harflerle bütün dünyaya ilân olunuyor. Yalnız Avrupada deği, hemen bütün dünya üzerinde, Insanlığım derin hay- ret ve dehşeti karşısında, esrarı çözüle- miyen bu gartb ölümler birbirin! takib ediyor. Bir gün Avrupanın en tanınmış ban- kerlerinden Löwenştein, malüm olduğu şekilde, Manş'ı geçerken esrarengiz bir sürette tayyareden denize düşüp ölüyor. Bir gün dünyanın çelik kralı Lehli mil- yarder Prens Leon Radziwil garib bir kaza neticesinde zehirlenerek — ölüyor. Bit gün Parisin ortasında, güpe gündüz, beyaz Rusların meşhur kumandanı Ge- nerat Kutlepof esrarengiz - bir — şekilde kayboluyor. — Cesedi bile bulunamıyor. Diğer bir gün Avrupanın en büyük iklı- sadcılarından ve borsa ilâhlarından Na- vaşin (Bulonya) ormanında göğsünde bir bıçak saplı olarak esrarengiz bir su- rette Ölü bulunuyor. Birz gün dünyanın kibrit kralı — Kreuger hiç beklenmiyen bir zamanda ikametgâhında kalbine bir tabanca sıkılmış olarak garib bir surette ölü bulunuyor A Büyük bir gazete muhabiri bir Asyadan dönerken bütün dünyayı heyecana ve-| recek gayet mühim vesalkle purda, garib bir surette yangıf çıkarak kamarastle birlikte yanıyor. Vapurdan tayyare ile kaçan yolcuların — bindikleri tayyare yolda tutuşuyar.. diği va- Birçok insanlar garib bir suretle delir- | tiliyor, birçok insanlar meçhul sebehlerle dehşet verecek şekilerde — öldürülüyor. kasına yuküa gelen bu garib ve müdhiş ölümler serisi, bugün yalıız Avrupayı değil, bütün inaanlığı hayret ve dehşet içinde burakıp dürüyor. 8 dünyanın üxerinde — görünmer bir dev peyda olmuş gibidir. Bu dev sa- *man zaman dünya: her tarafına kor- kunç pençesile ceseçiler devirmektedir. İşte harikulâde bir tesadüfle dünyanın bu en son dakika sırları üzerine düştüm. Bu ölüm ve tdamı mucib olacak müdhiş' sırları yakından görüp yaşıyanların. dünya yüzünde, belki birincisi değiltm. Fakat gene bötün dünyada şu âna ka- dar bu hususta hiçbir neşriyat yanılma- , mıştır. Sanki herkes korkunç ve ölümlü ! bir süküt muhafara etmektedir. Kantim ki yizminci asır tekmik Hlimle- rinin en ilerisinde giden ve insanlığın tatikbali İçin en büyük emniyetl voren elektro-tekni terakkilerinin parlak za- ferleri üzerinden korkunç maskeyi kal- dırmak saxti getmiştir. 6Xiİ PAVYONUNDA AKIL DURDURACAK BİR ÖLÜM VAK'ASI Evet, ifşa edenler idam olunur. Fa- kat yalnız dünya erkânıharbiyeleri de- ğgü, b ün bütün insanlığı bu esrarı artık bilmelidir. - Yaşadığımız, bildiği- miz bu resmi dünyanın arkasında Bizli tün amansız kuvvetlerinin bu gizli ve müdh nt £ biln 1 içinde yaşıyan Bilmesi lâzımdır. smi dünyanın bile bin mih: netle, bin meşekkatle kazandığı ser vetler korkurnç milyonlar halinde asıl bu dünyaya akıyor. Para, servet, lü kadın, insan zekâsını heyecana geliren, aşlıran veya iblisleşliren bü- vetler, dehâlar, ihtiraslar, asıl her insan N |bu gizli dünyada Müdhiş bir surette 'boğuşmaktadır. Bu dünya, bugün âdeta iyilik ifade eden hiçbir kuvvetin ayak basmadığı, yalnız iblisin hüküm sür- düğü bir dünya halindedir. İnsan zekâ ve ihtirası orada resmi dünyayı pek za- vallı, pek biçare ve gülünç bırakacak “|derecede harikalar yupmaktadır. Do-lariarı, zannetmeyiniz ki, bizim resmi İnebilir ki bugün bu gizli dünya kuv-|dünyada kâinlerdir. Hayır onlar daima |di teşkilâtlarile, mücadelelerile,| gizli dünyadadırlar.. vetlerile, servetlerile, kadınlarile, emellerile, in- sanlarile ve sergüzeştlerile b ldıı;_mizi(it'nbîrc açan bir hatıramı nakledece-| dünyadan tamamile ayrı; fakat ona, bir (esir gibi, hükmeden bir haldedir. Buşün dünyanın hiçbir tarafında en muştu. Komiser yerinden kalk-:küçük, hattâ bir bez, bir cam, bir ı;'viı O sıralarda Polonya, Çekoslovakya fabrikası bile yoaktur ki bu gizli dü YA nn (nsanlarından hortlaklardan kork:r'bi: rekabet başlamıştı. Bilhassa Pclnn-1yüz!c Jyadı elektro - tekni tatbikatı üzerinde'sıhhati ve neş'esi yorindedir.. yabancı- korkmamış olsun! Yi Harb sanayi casusları arasınaaki mücedele da yaşadığını, ;ııı-pışıığı-l a eden idam olunur!,, üm vak'ası Liy Profesöre: «Fakat bu a damcağız hastal» dedim. lün fabrikaları gece gündüz, her an,|idi. Almanyanın tahsilde bulunduğuu. her saat yalnız tek bir. korku altında| Breslav elektro-tekr' enstitüsünde ho bulunurlar. Bugün bütün sanayi dün-İcam profesör Artur Pylsowitch asler pyasını saran bu korku, toptan yekün: |Lehli olduğu için stajımı ikmal etmek | — Casus! üzere beni de Lehistana beraberinde Kelimesile ifade edilmektedir. Bugün | götürmüştü. 'sanayi dünyasında, her hangi memle-| Bir buçuk aydanberi Varşova yakın- ikette olursa olsun en büyüğünden en|larında Stanislowow kasabası civarın- |küçük ve en âdisine kadar her fabrika|daki büyük bir fabrikada çalışıyorduk. |bu meçMul dünyaya karşı âdeta müs-|Sekiz ön bin nüfuslu olan bu kasaba |tahkem olmağa mecburdurlar. Her fab-|Sonsa denilen küçük bir şehrin kena- |rikanın casuslara karşı mutlaka casus-'rında ,güzel, şirin bir kasabadır. Civa- ları, son derece sıkı teşkilâtı, kontrolle-yında Serozl, Novo Gorjlevski ve Var- İri vardır, şova istihkâmları gibi mühim istihkâm- En büyüğünden en küçüğüne kadar'lar vardır, Profesör, Lehlilere benim her fabrika son derece dikkat ve ted-'Türk olduğumu söylemişti. Onlar da |birle uyanık durmağa mecburdur. hakkımda büyük bir muhabbet ve ne Zira bu gizli dünyanın faaliyetleri zaket gösteriyorlardı. Fabrikalarda n daha korkunç bir hal al-| deta istisnaf muamele görüyordum. ünyaya giren insanlar san- Bununla beraber burada elektro-tekni ki şeytanlaşmaktadırlar. Orada Şeyta-/üzerinde harb sanayline aid pizli tec- |net dehâ haline yükselmektedir. rübeler yapıldığından benim kat'iyen | Umumi harb her sahada büyük tec-|'haberim yoktu. Bunu, bir gün, akla va rübelere sebeb oldu. Fakat bu tecrübe-|hayale gelmiyecek ve beni Avrupanın lerin en feci tarafı insanlığa, iyi olarak, (büyük esrarı içine yuvarlıyan hariku- tek bir şey bırakmamış olmasıdır. Me-|lâde bir hâdise yüzünden öğrendim: İselâ bildiğimiz tababet ilmi, insanlığın Öğle tatili henüz bitmişti. Öğle yes İbayrına mahsus ve başka türlü olabi-İşneklerini dışarda amele kantinlerinde jleceği düşünülemiyen bir ilimdir. U-| çiyen işçiler takrm takım fabrikaya dö- jmum! harbden sonraki bu gizli dünya- nüyorlardı. Profesörle ayak üstü öğle da bu ilmin bile en büyük fenalıklar i-'yemeği yediğimiz tersimat — dairesin- çin kullanılmağa başladığı dehşetle gö-|den işcilerin gürültüyle ve yüksek ses- rülür.. Denilebilir ki insan zekâsı öl-|je şakalaşarak fabrika kapısından içeri dürmek için olduğu kadar hiçbir za-|girdiklerini işitiyordum. Sıkı kontrol man harikalı olmamıştır. Zira, resmi | tedbirleri alınmış olduğu için her a- dünya belki bir takım zevkler veya 12-|mele grupu girdikce kapıdaki memur- |tırablarla ölmek için bir dünyadır. Fa-|'arın: )at gizli dünya, yalnız öldürmek için-| —. Kontrol! ydir. Ve bu uğunda başdöndürücü ihti-| Diye bağırdıkları duyuluyordu. Ka- raslarla, harikulâde sergüzeştlerle mu- pıhın önünde sıkı bir kordon vardı. İş- cizelere doğru yürünüyor.. ciler bu kordon arasından muayene o- Pekâlâ kolayca tahmin olunabilir kildasına giriyorlar, orada sür'atle üstleri bugün gizli dünyanın en sıkı faaliyeti|başları iyice aranıyordu. Sönra mMua- Arkama en kıymetli taharrilerini mi bir dünya olduğunu, asıl insanlığın bü-| ve en korkunç boğuşmaları elbette harb yene edilmiş işciler uzun bir koridordan 1 etrafında olacaktır. Filhakika | geçerek fabrikanın dahili kısmına giri- nin ağır harb sanayii etrafında | yorlardı. İç kapının her açılışında fab- m bir karanlık vardır. Bu karan-|rika dahilinin korkunç makine gürültü- İ|lıkta harikulâde bir boğuşma olmak-!Jeri yüzbin'erce canavarın haykırışları Bu boğuşma, bütün dünyanın na-|İgibi birdenbire kulağa aksediyor, kapı zaman zaman fiyevr içinde/kapanır kapanmaz bir saniyede ses sada İyavaş'atıp hızlandırır. kesiliyordu. Bilhassa harb sanayâânin keşfiyatla| Profesör Pylsowiç son derece z_ııvıf. meşgul olan lâboratuarları bugünkülgarib mizaclı, gayet hassas, s eli İmedeniyetin âdeta insan kurban edilenladamdı. Büronun koridoru göreti bi |mihrabları gibidir: Orada milyonlarca|yük camları önünde uyakta nıi_e'.ı vec- Dra, zekâlar, ilimler, hayatlar, namus-|hile yemekten sonraki kalın pürosunu İlar ve şerefler bir saniyede kurban e-|içmekte idi. Profesör Pylsowiç bir ta- İditir. Hiçbir şeyden çekinilmez. Onun)| raftan i rederek sinirli sinirli: İiçin, denilebilir ki, dünyanın en baş| — Ameleye itimad ka'madı.. diye mı- İdöndürücü maceraları bunların etra-İrıldandı. Kontrolü ne kadar sıkı tütü- İfında geçer.. dünyanın meşhüur harb sa-| yorlar.. s: harb zamanındayız! nayil fabrikalarının keşfiyat lâboratu-| — Profesöre: tana geçen amele gruplarına uzaktan müle- Bana bu gizli dünyanın kapısını bir-|essir bir yüzle bakıyordu. — Çok beyaz Rus var.. diye mırıl- ğim ki bu âlemin başdöndürücü ıemü-[dındı Garib değil mi ki me'm!ı—ketle_ı:fı— zeştlerinden bilgisi olmuıyanlara kâfi deki ihtilâlcilere düşman oldukları için bir fikir vereceklir: ihtilâiden kaçmış olan bu Ruslar ya- banc mleketlerde ihtilâlci kesiliyor- ten bakmız: Yabancı amele ten bolli oluyor, Yerli işeilerin ve Alman harb sanayii arasında şiddetli la: ayvel entereşan tecrübeler yıpı/lmıklı' (Devama 13 üncü sayfada) #t slerirei G tlira ei ?