€ Sayfa l—_ Hadiseler Karşısında I ÇAMAŞIRLAR ir dostumu arıyordum. Evinin B — O şimdi başka bir mahalleye taşın- kapısını çaldım. umun yeni taşındığı ı um. Mahalleyi buldum, sokağı Sakak bütün İstanbul sakakları lerinin pen- | cerelerinde olduğu gibi kurumaları için ar vardı. * a karş asılmış çam Destumla, soka, t bir odada otur- duk. Ö, pencere Dünyada en di, pencerelerde çamaşır görm — Ne çare, bütün İstanbul bö — Bütün İstanbul böyle ama bu sokağa taşındım. Bir haftaya kalmaz kaldırtırım. — Belediyeye mi müracaat cdecek - sin? sinirlet Hayır.. Ev ev dolaşıp, pencerede görmek sinirime dokunuyor mu diye - ceksin? Ne münasebet.. Peki ama ne yapacaksın 1 ben bilirim, bir haf. alım çamaşır ta sonra gel, bal rede bir tek m sin . — Merak etmiştim. Haftayı iple çek- tHm, Ve nihayet hafta oldu. Ben de dos. tumun evine doğru bir kere daha yol - landım. Sokağa girdim, sağlı sollu evlerin pen- cerelerine baktım. Pencerelerin hiç bi « tinde asılı çamaşır yoktu. Dostüm güler yüzle karşı — Nasıl, dedi, dediğim gi — Evet, doğrus — Meseleyi şikâyetsiz, gürültüsüz hal- lediverdim. — Aman şunu bana — Konuşulara m adı: lat! ublar yazdım. urlarmmızı pencerelere asma- olsaydım. Bugün pence- liy ( Bunl Kuşların tabil harareti 43 derece kadardır İnsanın tabil harareti 36,5 ile 37 san- tigrad arasındadır. Kutu; yaşıyar bir insanla bir hattı üÜstüva ni arasında bu hususta hiçbir fark yoktur, Atın tabil harareti 38 dir. Fakat en fazla - derecei hararet kuşlardadır. Tavuk ve ördeğin tabil harareti (£3) derece kadardır. arı bi » )LHAP GOÖN “ Bu ev bir Manastıra benziyor,, Bir kadın okuyucumun - yolladığı mektubdan bazı satırları aynen alaca- Brm, diyor ki: Ben koca: üç küçük çocuğu: arasında mes'ud ve sakin bir hayat ya- şıyorum. Gün, ay ve sene benim için bir su gibi sessiz geçiyor. Fakat bu sa- bah bir cümle işittim ki beni düşün - dürdü. Bu cümleyi söyliyen çocukla - nma ingilizce öğretmek için buldu - ğum mürebbiyedir. Bu hizim gelenimiz gidenimiz olmadığına dikkat etmiş, evin se. lacak ki bir — Ne kadar da sakin yaşıyo bu ev Adeta bir manastırdır, garipsemiş © Güldüm: — Evet, öyledir. Misafirliğe çok git- meyiz, bize de gelen olmaz, 1 Öyle dedim ama, sonra düşündüm: Hayat bundan mı ibaret? Kocamin işi çok. Erken gider, geç gelir. Ben de evde bir mürebbiye ile dedim. makla ve uyumaklı yaşamak bu mudur?» Okuyucumun sözlerinin alt tarafını k Tn — 301ISS AA ÜL İSL relerde, geçen hafta gördüğünün iki mis- İli çamaşır görürdün.. Hele sen yazdığım mektublardan bir kaçının kopyasını oku! Önüme koyduğu mektüb kopyaların - alettayin bir kaçını okudum: irinci mektub: «Muhterem bay, E Gerek sizin ve gerek ailenizin çama - n fena cinsten olduklarımı pencerede uttuğunuz zaman görüp öğrendim.. Daha iyi cins çamaşır alıp giy menizi tavsiye ederim.» Pcinci mektub: Sayın bayan, Ben sizi sokakta gördüğüm zaman çok takdir etmiştim. Giyinme zevkiniz fev - idi. Fakat tesadüfen pencerede kuruttuğunuz çamaşırlarınız gözüme iliş- t. Birdenbire şaşırdım. Sizin gibi ince | zevkli bir kadın nasıl olur da yırtık ve jeski çamaşırlar giyebilir...» Üçüncü mektub: « Bu devirde gecelik entarisi giymek İbir geriliktir. Halbuki siz gecelik enta - risi giyiyormuşsunuz.. Bunu nereden mi |biliyorum.. Üğrenmek güç değli ki, yı - şırlarının görüyorum.» Dördüncü mektub: z.. Se - ca anladım. Bir çif* çorabı - Onu da o gün yıkamış penc — Hayır lüzum yok! * Dostumun bulduğu usul müke: ilirken bana da tavsiyr de komşularına bu tarzd ; uu ünüt eiüyün mek- ordum. gerçi | iyle iş ) bu ah lâk kaidesi mevzuu bahsolamaz, Ya imza atarsam. Sakın ha, sen onların temiz çama - şırlarını pencereden kaldırtmadan, senin büt dökülür. | et Hulüsi or mu İdiniz? — n kirli çamaşırların & | Bir fili yatırmak için 55 kiş'ye lüzum vardır Japonyada insan kuvvetile fil kuvveti Arasında bir mukayese yapmak için bir fil ile insanları güreştirmişler. Neticede ancak (55) kişi ip takarak bir fili yere yalırabilmiştir. v iktibas veya hülâsa etmiye lüzum gör- müyorum. Vaziyetini anlamışsınızdır hükmünüzü verebilirsiniz. Kendi hesa- bima ben her şeyden evvel okuyucu - mu mürebbiyenin sözlerine karşı ika- za davet edeceğim. Bununla beraber okuyucumun anlatışından, anlaşı ki bu sözlerde hakikatin hissesı yok n ibaret sayılmaz. Sükünete rekete, biraz görüp dinlemiye ihtiya- ların güneşten derhal gözlerinin karar- denbire tamamen değiştirmiye de gel | ocuklu aileler arasında haftada * r, kendi değildir — Hayat sadı çalışmaktan ve n - olabilirsiniz, fakat fazla ses sizlik nihayet sizi bıktırır, biraz ha cnız vardır. Bu sizin için istikbal ba- kımından bir vazife de sayılır. Ön - masını istemezseniz, itiyadlarına hareket vermelisiniz. Fakat itiyadı bir mez, haftada bir sinema, bir tiyatro, ikte gidilebilecek — bir bir olsun gidip gelme kifayer edebilir, fazlasını atamayınız, le Bayan «H. C» ye: iki evlidir, madem dilemez, biraz eğlenmek i caktır. kandığı zaman pencereye asıyorsunuz, IN| Soğuğun cilde , verdiği zararlar Soğuk yerlerde yaşıyan köylülere ba- kınız. İlk gençliğini geçirmiş - olanların « bilhassa sarışınların - burunlarında, nda ince ince kırmızı çizgiler Bunlar birleşince uzaktan bütün bir kırmızılık gibi görünür. Ve yüzün güzelliğini fena halde bozar. deriyi her hançi * ruyarak, bu kı na dikkat etmektir. Olduk- en prati tan yapılmı Çaresi marul veya sa- krem kullanmaktır. Salatalık kremini burada kolayca bula - #ş irsiniz. Yüzün soğuktan en çok mü - ir olan tarafı burun ucudur. Fazla tsız olduğunu duyar duymaz derhal, içine bir kaşık boraks katılmış, soğuk su ile yıkamayı unutmamalıdır. Bu mevsimde dudağa kuru boya sür - mekten çok çekinmelidir. Güzemr ;E— Bu rob, Hollywood'da tanınmış ar « tistlerden birinindir. Sade, şık ve çok genç gösterir. Beli gel İ kılı. Korsajı büz,; Bu etekler pek yenidir. —.. I Bacaksızın maskaralıkları : ' Otomobil ile istanbuldan Avrupa) | Berlin ve İstanbul şehirlerini mukayese Berlindeki caddelere de “cadde,, diyorlar, bizim de.. Olimpiyad oyunları yapılan muazzam stadyoli” “stadyom,, adını takmışlar, Taksimdekine de“ Yazar. Vasfi Rıza Zobu İnsan, azametli eserlerin karşısında kendini öyle küçülmüş, öyle büzülmüş, |ezilmiş görüyor ki.. sonra bu eserleri ya- İpanlara da einsan» diyorlar, bana da... Onların da kulakları, burunları, ağızları var; benim de... âma onlar neler yapıyor- lar, haniya benimkiler? Onlar nasıl yer- lerde yaşıyorlar; ben nerelerdeyim? Berlinin yirmi beş metre genişliğindeki yoluna da: «Cadde> diyorlar; Beyoğlun- dakine de.. Oradaki «Burgtcater» bina - sına da «#tiyatro» diyorlar; Tepebaşında- ne de... Ölümpiyad şenlikleri yere de «stadyar r, Taksimdekine d Otuz sekiz modeli bir a bil» dedikleri gibi, yirmi 1 dışma çıkmış bir hurdaya da «otomo- bil!» demiyorlar mı? Maamafih bakıyo- rum da, kimsenin kimseye kabahat bu- lacak hali yok.. her şey dengi dengine.. adamına göre eşya, eşyasına göre zemin... Eğer daha iyisine lâyık olsaydık, tabla - tin cereyanı bizi bu harabelerin içinde bırakmaz, kâşenelere naklederdi. <Er- babı hüner pabuçlukta kal, erler a. Eğer biz de onlar gibi hüner erbabından olsaydık, gömülüp kaldığımız çukurdan «imdad borusu» çalmamıza lüzum kal - mazdı.. «Gel de sana Berlinin yeni stadyomu- nu gösterelim!» dedikleri zaman, bu ka-| dar muazzam bir eserle karşılaşâacağımı hayalimden bile geçiremiyordum. daha kapısından girerken bir ürperme aldı. İn- san iradesinin karşısında dilim tutulmuş| gibiydi. Dostumun kulağıma fısıldadığı | cümleleri ezberler gibi, içinden tekrar | “ÜÇ bin kişilik karo! ediyordum... «Şu gördüğün saha yüz bin | 1936 Olimpiyadlarının yepıldığı muazzam stadyom kurmak için yirmi bir metre inilmiştir. Hadi çala kü kan kumların atılma işinli nakliyatın ehemmiyetini sin? Çıkan kumlar nereye ve P mış? İşte bu da Olömpiyad müstii rında birinci gelen atletlerin İ şeref sütunu... Baş tal m «Erkan - Türkei» dâ kan> pehlivan Yaşarın ü ka ismini o ne mutlu susamış bir mil raya ) bu letin efra taş, serin bir pınar kadar fe yor... Eski <anfiteatı tiyatrosu da bu r> teşi almış, bütün asaletile i: duruyordu. Yirmi bin kişiyi barımdıracak kadar geniş olan divenli» tiyatroyu aydınlatmak narlara dizilmiş hesabsız — proj af bit klindeki lî" bu nı,l imvendim.Onların bir taneşini bilt büyük bir p yango çıkmış kadaf ceğimiz için, bayramda, çocukla! caklar etrafında hayran hayran © la gibi, ben de bunla: ran ettim. Bu meydanda <Herâ' İki yüz e l ik koro ve bir © kadar varmış. Aman Allah! O ne ilâbi miş!.. Cenneti âlâda bile, mezlerine böyle mişlerdir. <İki y mübalâgalı hoci güzel bir şey rın araı!—"'w elli kişilik Of palavra » Bunları di hik kişi alır. Altı, çinilerle döşenmiş şu ha- | batırlamamak kabil değil. On $€ n n A vuz yüzmek için yapılmıştır. Şu mey -| Yona yakın olan hepimizi, şöyle n n nlar için | olsa, yukarıdaki rakamların dÖft kadar, değil söyliyen ve çalan, dan, beygirlerle oynanan oyunlar için- | dir. Şu kat kat sedli geniş yer bin lan kazinosudur. Top sahasının üzerinde- ki çimenleri biçmek için şu gördüğün ürüyen tekerlekli etraktör, dür. Gördü.- ğün Olimpiyad kulesinin yetmiş altı met. re boyu vardır. Üzerindeki çan, on beş tonluktur. Bu gördüğün arazi hep kum- luktu. Bu muazzam binaların temelleri — sini bilen bile süzülüp çıkamaz" Sonra da, böyle teşkilâtlara lan milletlerin yaptıkları san'at alkif bizimkileri mukayese etmeğe K mizde bir takım lara tahammül nlar var edemiyorum. öst') f #