6 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

6 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA | açt | İKADIN| FIRTINA Saçların vvelki gece yatıyordum. Birden-| — İşte bu da benim yaptığım bir iyi - Dalgalanması lik: Eskimiş tramvay telleri vardır. Her Iç in ne yapma Iı » * * zaman kopabilir, onların bir an evvel de- ğiştirilmesi lâzımdır. Size bunu da öğ - a n 4 | ı(ğ':î Kral «Bir sığır derisi kadar yer mi? Bu kadarcık yere bir şehir hu * BER || vulmaz, ancak bir mezar bazılırı 'dedi, Tahat yanıldığını pek çi retiyorum. Köşe başındaki dükkânın çürük telle buk anladı. | Yazan: 6 Sayfa Tarihden sayfalar : ——— . Bir sığır derisi üstüne >| kurulan şehir: Kartaca bire çıkan fırtına odamın camı - nı tıkırdattı: — Ne var? Islık çaldı. — Ne oluyor? Ağaçlar çatırdadı, damlardan kire - midler düştü. — Gene ne fenalık edeceksin? Fırtınanın sesinde sanki bir mana var- dı. Sanki bana bir şeyler söylemek iİsti - | yordu. Yatağımda doğruldum; ve kulak verdim; o uğultusunun dilile: — Ben fırtmayım, dedi, benden — bu bağlanmış tabelâsı yere düştü. Kaldırım- larda sürüklendi. Fırtına yeniden Yalık çaldı: — Gene size iyilik ediyorum. Çürük iplerle bağlı dükkân tabelâları her za - man yere, yahud da insanların başlarına düsebilirler. Ben bunu düşürdüm. Kula—ı ğınıza küpe olsun da, siz de ötekileri sağ- kadar korkmanıza sebeb yok. Ben size fenalık etmiye değil, iyilik etmiye ge- liyorum, Ben sordum: — İyilik etmiye mi geli gümbürtü fle yıkıl — İşte bu bir ktir, bu bacayı yık - makla size, yıkılmıya yüz tutmuş baca- ları bir kaza çıkmadan yıkmanız lüzu - munu anlatıyorum. Sokaktan geçen iki tramvay amelesi - nin konuştuklarını duydum: — Ne fırtına, filân yerde tel koptu Fırtına bir kere daha uğuldadı. e— aa L Baunları biliyor mu idiniz? —| Dünyanın en mükemme! aksi sada mahalli neres'dir ? sAksi sada« de. nile tabiat hâdise- si, ilk defa olarak bundan (300) sene evvel fenni bir sü- rTette isbat edil. miştir. Bunu mey- dana çıkaran — bir Alman papazıdır. Dünyanın aksi sa- daya en müsaid şeri de, İngilterede, Wodstok mevkiidir. Gündüz 17, gece de tam 20 Yi tane, sito Sehultheiss kırmıştır. Doktorun mü- tane ve büyük bir berraklıkla tekrar ct. Mmektedir, ——— —. —— ( lamlaştırın! Hisar faciasını hatırladım. —Y Hik? de acıdım a m deniz Üstü ortadan & size Hös hek“için Hisarı batırdım. ca hizile odaya girdi: ağırdım: — Haklısın, tamamen haklısın, yalmız rita ederim burada iyilik yapmıya kalk- ma! İsmet Hulâsi — Mükemmelen 140 dili konuşan adam Dünyanın en çok dil nah — imiş. 114 imiş. Fakat ©- nun bu rekorunu, | Alman doktor Fas- kemmelen bildiği lisanların adedi 140 dır. Bu zat Alman hariciyesinde mütercimdir Tz a | GÖNÜLİSLER Sanatoryomda Başlıyan muaşaka #«Üsküdardan H.> imzasile mektob gön- deren oküyüucüm, Heybellada sanatoryo- munda elğerlerini saran menhas hastalı- Bi tedaviye uğraşıyormuş. Fakat tesadüf günün birinde azuyucumu, aynı hastalı- Üa mübtelâ bulunan bir genç kadınla karşılaştırmış. Genç kadın, bir mektubla, hasta delikanlının -kendi tâbirince- zih- nini çelmiş. Okuyucum, ; sanatoryomdaki tedavisini yarıda bırakarak, genç kadının peşine takılmış ve ikisi birlikte, bütün bir -- Şaz mersimini, Beyoğlunun pis havalı ga- zinolarında İçerek, ve kendilerini hiçbir zevkten mahrum bırakmıyarak geçirmiş- ler. Şimdi delikanlı, bütün bu sulistimallerin büsbütün azdırdığı hastalığını tedavi et- tirmek için, yeniden sanatoryoma dön- Müş. Fakat kendisini bütün bir mevsim zararlı bir sefahate sürükliyen kadın, şim- di ondan yüz çevirmiş. (H.) e gönderdiği Mmektublarda, babasının şiddetli tazyikı- ni bahane ediyor, ve delikanlırın davet- lerine icabet etmiyormuş. Halbuki, onun bu Hükaydisi, hasta delikanlıyı büsbütün eritiyormuş, Çünkü kendisini koca bir yaz Mmes'ud eden o genç kadını bir deli gibi seviyormuş. Okuyucum, bütün bunları anlattıktan sonra, mektubuna şu cümlelerle nihayet veriyor: «— Görüyorsun ya teyzeciğim... Zama- ne kızları Insanın başına ne deröler açı- yor? Şimdi sen, benim vaziyetimde bir İnsan için bir kurtuluş çaresi tasavvur e- debilir. misin?, * Bence, gönül hastabklarına çare arıyan bir Insanın mevkti, her hangi bir dokto- run vaziyetine çok benzer, Çünkü gönül hastalıklarının todavi çareleri, diğer haş- talıkların tedavi çarelerini andırır: Yani, her hangi bir hastalıkta olduğu gibi, gö- #ül hastalıklarında da, tedavinin muvaf- fakiyetle neticelenmesi, teşlisin mümkün Mmertebe erken konulmasına bağlıdır. Ak- *I takdirde, gönül hastalıkları da, tedavi- sine geç başlanılan diğer hastalıklar gibi müzminleşir. K İşte, bu okuyucumun gönlündeki derd de, hayli müzminleşmiştir. Ve kendisi, benden akıl danışmakta daha erken dav- ransaydı, tedavi çok daha koluylaşırdı. Çünkü, başına gelen hüdisede, zamane kızlarından ziyade, kendi gafletlerinin Tolü vardır, Çünkü sevgi bir hastalıktır. Veremli bir insan, daha ciğerlerini tedavi ettirmeden, bu tehlikeli hastalığa kendisini kaptırır mı? . İki veremli insanın her türlü şulistima- Je kalkışmalarının müşterek bir intihardan ne farkı var? Binaenaleyh, diyeceğim ki, okuyucumun ciğerlerini tehdid eden tehli- ke, yüreğin! tehdid eden tehlikeden çok daha hayati, çok daha mühim, ve çok daha büyüktür. Şu halde, (H İn, kalbinden evvel, e- Berlerini düşünmesi ve tedavi etmesi zım, Zaten kalb denilen uzvun, roman, şi- ir ve hayal lügatinin dışındaki bütün ma- hiyeti, kan deveranında oynadığı rolden ibarettir. Bir sevda hazinesi gibi gösteri- len bu kan deposuna bis, hayslen bir ilâ- hi haşsasiyet izafe ederiz. Fukut hakikati gören bir kafayla muhakeme edince: «Kalbim sevda ile dölü!e, «Kalbim sizin- dir!» kabilinden romantik cümleler, In- sana bir karikatür lejandı kadar gülünç görünür. Binaenaleyh, zaaf, sevgi denllen duy- guların kalbimisle alâkası hayalidir. Bu duygular, dımağımızda, ve sinirlerimizde bBaşlar. Drmağımızda ve sinirlerimizde tah- ribat yapar. Ve başladığı yerlerde biter. Su halde, hasta okuyucum, gönlünü tehdid eden tehlikeli hastalığın tedavlsi- ne, dımağından başlamak mecburiyeti: gedir. Ona tavsiye ederim: Kendisine yâr 0l- mıyacağı anlaşılar bercal bir. kadının muzir hayalile uğraşmasın. Bu hayalden kurtulmak için, dimağına başka meşgale- ler bulsun; okusun, yazgın, Mümkün mer- tebe”yalnız kalmamıya, ve şimdiki halde bir hayale esir bulunan alâkasımı, başka mevzular üzerine çekebilecek muhltlere karışmıya çalışsın! Bu yolu tutmakla, ev- velâ kafasını, sonra ruhunu ve sinirlerini, daha sonra ciğerlerini, bu suretle de ken- disini kurtarmış olacaktır! TEVZE Hisar faciası, dedim, o da mı iyi- Çok insanın hayatına maloldu. Ben daha başka türlü yapa - im. Çünkü Hisar gibi teknelerden bir çokları vardı. Onları dırmanızın elzem olduğunu Odamın penceresi açıldı. Fırtına olan- bilen adamı, bir İtalyan kardi- Adı Mezzofantidir. Ko- | nuştuğu dil sayısı rünür, Daha yumuşak olur. İstenilen şek- le daha kal: tar. Ansızın bir toplulu- ga gideceksiniz. Bir misafiriniz gelecek. rınızın çok güzel görünmesini iste- iniz herhangi bir vaziyet karşısında- sınız. Aksine ne hemen yıkanmanız, ne (kuvaför) e gitmeniz mümkün değil. Ne yapmalısınız bilir misiniz? Parmaklarınını kolonya suyuna batı-| Milâddan 855 sene evveldi. Fenike- rıp saç diblerini oğunuz. Bu, onlara te- de (Feli) adında bir kral vardı. Baş- mizlik ve parlaklık verir. Farzediniz ki | rahib İto Baal da ayni sülâledendi. Fa- kolonyanız bitmiş. Daha pratik bir çare kat ikisi arasında ihtilâf çıkmıştı. Kral- var. Bir havluyu kaynar süya batırınız. Ja başrahib memleketin iki en büyük Bununla başınızı sarınız. İki üç dakika adamlarıydı. Bunların aralarındaki ih- bekleyiniz. Havluyu açtığınız zaman saç- tilâftan da mühim hâdiseler çıkması larınızın hem parladığını, hem kolayta tabildi. Salgalandığını göreceksiniz. | İto Baal azimkâr bir adamdı. Mak- hışlar.nn saç çok dela kolay düzelir. Fa- sadlarına dosdoğru ve şaşmadan yürü- t kurudukça kabarır. Dalgaları bozu- mesini, kazanmasını bilirdi. Memleke- lur. Bunun da çok pratik bir şekilde önü- örr a i ne geçebilirsiniz. Saçlarımza tstediğiniz tü dek başma hâkim olmak için de kralı sa yol yoktu. biçimi verdiniz, kurumalarını bekliyor- l öldürdü ? K yi taht: tunüz değil Mi? Hemen Henizi ralı öldürdü ve onun yerine tahta Çok değil bir parçacık. Fazlı man 'yetleri bir Betle ülmeyi Fenikeyi'pek güzel idare etti, komşu | devletlerle münasebetl İ iyileştirdi, islak başimızın üstüne geçiri-| ZEARİnleştirdi. güzelleştirdi. — Bilhassa | |Çıkardığınız. vakit saçlarınızı pürlak ve vardı ki bu da zadegân ve ahali fırkala - rının geçimsizliğiydi. Bunu ortadan kal- dırdi, İto Baal otuz bir sene hükümdarlık ettikten sonra öldü. Oğlu Baal Sur se- kiz sene hükümdar mevkiinde bulun- du. Onun oğlu da kısa bir zaman kral- hk ederek genç yaşında ölünce Elissa atlında bir kızı, Pigmalyon adında bir (oğul bıraktı. Elissa amcasının oğlu Sihar Baa!'le evlenmişti, Bu adam Melkart mabedi- |nin başrahibiydi. Ayni zamanda yeni hükümdarın babası tarafından oğluna vasi olarak tayin edilmişti. Çünkü Pig- malyon hem gençti, hem de memle- keti idare edecek kudrete sahib değil- jdi. Onun bilhassa ahali fırkasına da- I)anarak memleketin kibar sınıfını ih- mal etmesi memleket için hayırlı gö- 'rülmüyordu. Ancak her iki fırkanın da 'iyi geçinmesi memleket ve kral için 'h_ydıh olurdu. — —a Başrahib Sihar Baal, kral Pigmal- Sağda. Kruvaze jile, Verev çlı;ner,(yon'un yanlış bııeke:!erinc)enşe_l olu-| düz örgü arasında ve ber sırada bir tane Yor; bu yüzden kral ona İçin için lun! sola doğru kayan ters yüz veya pirinç ör- . besliyordu. Elissa kardeşile kfşcusımn gü olabilir. İnce çizgiler birer, kalınlar &rasındaki bu gerginliği korku ile takib çok muntazam dalgalı bulacaksınız. Röy- le düzeltilen bir baş pek geç bozukır. Şik örgüler c ((1-8) er ümikten yapılmalıdır. Kollarla 'ediyordu. Fakat kocasına hak veriyor- eteklerdeki lâstik bir ters - bir yüzdür, du, çünkü kral gerçekten fena işler ya- Yaka kenarlarına tığla bir sıra sık iğne piyordu. geçirilmiştir. Başrahib gene saraya gitmişti; ora- Solda. Bolera. Kenarları ince lâstik.|da kralla karşılaştı. Yapmak istediği Kolları ve bedeni pirinç iğne. Bir ters -|işler hakkında ona nasihatler vermeğe bir yüz. Sonra terslerin üstü yüz, yüı!e-;baş!:ıdı. Fakat bu sefer araya silâh gir- rin üstü ters olmak üzere gene bir ters - di ve kral biraz sonra başrahibin ö bir yüz ve bep bu iki sıranın tekrarı, — İsüine basarak tahtına doğru yürüdü: niz. Kuruyuncaya kadar orada kalsın memlekette anarşiyi doğuran bir sebeb | — Bundan sonra yalnız ben!... Elissa hüngür hüngür ağlıyordu. Kocasının çıktığı kapıya gözlerini kerek dişlerini sıkıyor, sıkıyor ve intikam istiyordu. — İntikamımı almalıyım! Diye hamurdandı. J| Başrahibin öldürülmesi Feniketf kibarları arasında da krala karşı besl” nen kinin çoğalmasına sebeb oldu. lissa gizlice onların büyüklerile ko! tu. Gizli bir cemiyet kurdu ve bir ihtilâl çıkararak saraya hücum et ye, kralı öldürmeye karar verdili Her ihtimale karşı da limanda bi! gemi hazırladılar. Fakat ansızın Elissanın sarayına DA mlarından biri şu haberi ve! — İçimizden bir hain her şeyi habtf vermiş! Kral hepimizi öldürecek! Elissa'ya getirilen haber cemiyetlf diğer azalarına da sür'atle yayıldı Hepsi birden limana koştular, gemi re girdiler ve açıldılar. Kralın ask€f” Jeri sahilde bakakalmışlardı. O sırada Akdeniz kıyılarının bil'?a noktalarında Fenikeli tüccarların & (dukları şehirler, hattâ küçük krallık” lar vardı. Elissa ile arkadaşlara Afrikanın $ malinde şimdiki Tunus kıyılarına diler. Orada Saydalıların birkaç evvel kurdukları Kambe şehri — va! Bu şehirle civarına hükmeden kraldâf bir şehir kurmak üzere yer - istedi Fakat muvafık cevab almadılar, Bunüf üzerine krala: — O kadar'az yer istiyoruz ki butü vermemek için sebeb yoklur. Mikdari” nt öğrenince siz de şaşacaksınız! — Ne kadar istiyorsunuz? — Bir öküz derisinin kaplıyacaği kadar!, — Bir öküz derisinin kıplıyaül’ kadar mı? Bu kadarcık yerde bir değil, ancak bir mezar kazı'abilir. — Orasına karışmayın. Ölçüp alı! — Verdim. N — Söz mü' — Söz!... Fenikeli kaçaklar bir öküzü boğa&”” ladılar, derisini gayet muntazam olA' | rak yüzdüler. Sonra göyet ince bir S” rım halinde kestiler. Bu sırımı sahilif| (Devamı 11 inci sayfada) | iki ahbab çavuşlar: *B Dakayım hei Bömim d | Z j *A D

Bu sayıdan diğer sayfalar: