Kadınları Esirgeme Derneği, dün — kongre kararile adını değiştirdi ç (Baş tarafı 1 inci sayfada) Hamid, Nezihe Muhiddin, Meziyyet gre Riyasetine, Bayan Nezihe Muhid -| Va - nu, Osman Kuntak, Saib Şevket “din seçildi. Evvelâ, idare hey'eti rapo- | ve Naciye Naim! ru okundü. , W cİs dün Denizb::k_v kanununu kabul etti (Baştarafı 1 inci sayfada) decek bir gramer kaldesi göstermedi. | dan sabaha karşı ikide verildiği için maa- Bunu müteakib İsmail Müştak M: Çünkü gösteremezdi. Çünkü öyle bir gra- |lesef aynen koyamadığımız bu nutkunda mneğe hiç bir menfaat beklemeden bü - yük yardımlarda bulunmuş, ve ebedi - te kavuşmuş olan öâzaların yüksek hatıralarına hürmeten bir dakika sü - küt edildi. Bu sükütu müteakib okunmasına de wam olunan idare hey'eti Taporu, şu cümlelerle sona eriyordu: — «— Derneğimiz kurulduğu vakit ya- pilmış olan nizamname, bugünkü şera- ite uymadığından bu —nizamnamenin ) irilmesi zaruridir. Bugünkü şe - muvafik ve münasib addettiğimiz ir nizamname müsveddesi yaptık. Bu müsveddenin tedkik ve müza - kere edilerek kabulünü, ve tasdik mu - imelesinin yapılması için yeni idare y'eline verilmesini teklif ederiz.. Bu teklif muvafık görüldü. Ve ha - | Zırlanan nizamname projesinin okun - | masından evvel, âzalar, kongre riyase -[ vasıtasile, eski idare hey'elini, başar- , İlığı hizmetlerden dolayı tebrik en.ilzr.i Âzalara dinletilen yeni nizamname | Pprojesi, şu maddeyle başlıyordu: | — e— Cemiyetin ünvanı: «Esirgeme “Derneği> dir. ı Bu maddeyi yazarken, karilerimize, Son Postanın bundan bir ay evvel, bu dernek hakkında yaptığı nNeşriyatı ha - tırlatırız: Biz o zaman demiştik ki: 'Türk kadınları, her türlü hak - a sahib olmuş bulunuyorlar, Bina: denaleyh, kadınları esirgeyecek bir ce -| miyetin mevcudiyetine lüzüum yok - turl> Memleketin bir çok münevverleri| “de, bu fikrimize iştirak etmişler, hattâ lerinden bazıları daha ileri giderek: | «— Kadınları esirgeyecek bir cemi- in mevcudiyeti, kadınlarımızı esir - eye muhtaç bir halde gösterir. Ve Biç bir Türk kadınının böyle bir haka- e tahammülü yoktur!» demişlerdi. Bu - neşriyata cevab veren birlik re- İsi ise: Ç ği bi h Biz, Türk kadınlarını himaye et maksadile kurulmuş bir cemiyet Gayemiz sadece, Türk kadın - dlarının çok muvaffakiyetle başardık - darı nakış, oya, el işleri gibi kıymetli e- şerleri unutulmaktan — kuürlarmak, bu gan'atlerin terakkisine hizmet etmek - tirl» demişti. , Faxat devam eden münakaşa netice- birliğin taşıdığı ismin, — birliğin gayesini anlatmaktan uzak kı!dığım.' ve yanlış tefsirlere kolaylıkla yöl aça - bilecek bir şekilde bulunduğunu inkâr etmemiş, hattâ bize: «— Toplanacak olan kongrede ya - ğımız ilk iş, bu ismi değiştirmek - ) cevabını da vermişti. Dünkü kangrede okunan nizamna - orduk ki, birlik reisesi, bü kararını u- k sonra, Ba - ran Rana Sani Yaver, âzalara, derneğin mini değiştirmelerinin sebeblerini an «— Biz, dedi, zaten, bu ismin yanlış ikkilere uğratılabileceğini düşünü - luk. Son Postanın da irşadı, bizi te- lütten kurtardı, ve adımızı değiştir- İdare hey'eti raporu okunurken, der | Fasında, yanımda oturan Bayan Rana y İşari reyle yapılan bu 3ntihab es - Sani Yavere: — Haksızlık oldu.... dedim. Çünkü bu yeni idare hey'etine rey verenler ek - seriyet teşkil etmiyor! Bayan Sani Yaver bu ikazıma, ti » tizce bir alâka gösterdi: <— Nasıl olur? dedi. Ve ortaya hita - ben haykırdı: — İdare hey'etine rey veren Bayan- lar: Eller yukarı! ğ Rey veren bayanlar, derhal itaat et- tiler: Saydım: E? kaldıranlar 9, kaldır- mıyanlar V1 kişiydi. Bahsi kazanmanın keyfile güldüm: — Nasıl? Fakat Bayan Rana Sani Yaverde de, davalarını kazanmış kimselerin sükünu vardı. Elleri hâlâ havada duran bayan- ları saymaya başladı: | — Bayan Naciye üç, Bayan Nezihe i-| ki, iki de Bayan Matlübe etti mi yedi. rey? İtiraz ettim: — Oldu mu ya? Üç bayandan yedi rey çıkar rm? | Bayan Rana Sani Yaver de gülü - yor: — Çikar ya? Rey fabrikası gibidir on lar... Sonra ciddileşerek ilâve ediyor: — Kongreye gelemeyen arkadaşlar, gönderdikleri mektub'arla, reylerini kullanmak hakkını, istedikleri arka Bu itibarla, dört rey vermek hakkını sahib bayanlar var. | — Şu halde, meselâ dörtlüklerden i- | ki tanesi el kaldırdı rm, ekseriyet var demektir? Bayan Rana Sani Yaver: — Tabil, diyor. Meselâ burada bulu- nan üç erkek âza bir araya gelseler, bir bayan Nezihe Muhiddinin yerini tuta- mazlar. | — Desenize, artık bayanlarımız rey | veremedikleri devirlerin acısını faizi l le birlikde çıkarıyorlar! * İntihabdan sonra köngrenin vazife - si bitti. Ve o zaman, sohbete dalan ba - yanlar, kongrenin devamı müddetince susuşlarının acısını da faizile çıkardı - lar. Kongre dağılırken içeriye giren hay li gecikmiş bir bayanın hızla açtığı ka- pı kanadı, kapı arkasında oturan avu - kat Bay Saib Şevkete çarpmıştı. Cüsse- li avukatımız, kendisine: — Affedersiniz! diyen bayana: — Siz, dedi, özrünüzü bönden değil, kapıdan isteyin. Ve ilâve etti; — Kadiköyünde bana bir tramvay | çarpmıştı. Endişe içinde etrafıma top- lanan bildiklere: — Siz, dedim, beni merak - etmeyin. Tramvaya bakın! Ve Esirgeme Derneğinin — kongresi, değerli avukatın bu nüktesile —tatlıya bağlandı. Selim Tevfik i Filistinde çarpışmalar Dün de devam etti kon -Siird- ve Hasan Reşid Tankut | mer kaidesi yoktu. Bilâkis bu gibi ter . -Maraş- söz almışlar ve (Denizbank) tabi | kiblere cevaz, kıymet ve yer veren bir rinin doğruluğunu izah etmişlerdir. Bundan sonra maddelerin müzakere - sine geçilmiş ve kanun kabul edilmiştir. İsivail Müştak Mayakonun nuıku Ankara 27 (AA.) — B. M. Meclisi bu » günkü müzakeresinde (Denizbank) ka - paunu münasebetile Siird meb'usu İsmail Müştak Mayakon aşağıdaki nutku söyle- geçen cuma günü (Deniz « bank) âyihasının müzakeresi buş- langıcında söz alan Sadri Maksudi arka- daşımız kanunun ve Müesşesenin Ünv nını teşkli eden Denizbank terkibine iliş- ti. Bu. terkibin Türk gramer kaidelerine uymıyan bir göribe olduğunu — sövledi Bundan sonra Sumerbank terkibini yaka- hyarak ayni mantık ve mülâhaza ile onu da çürüğe çıkarmağa Uğraştı. Nihayet, bir takrir vererek Denizbank yerine (Deniz Bankası) denilmesini teklif etti O gün bütçe encümenine hâvale buyurduğunuz bu takrir şimdi bir karar ile yüksek hu- zurunuza gelmiş bulunuyor, Sadri Maksudi İl'k'dl'mln ; göre, 'Türk dilinde hiç bir vakit (Sümerbatık) kalde vardır. Türkçede üç şekil terkibi izafi bulunduğunu bilirsiniz. Birinci şe- kil, terkibi izafilerde hem muzaf, hem muzafünileyh, izafet alâmeti alırlar, Bu terkibi izafi şekillerinin en basitidir: Mil- letin hakimiyeti, cumhuriyetin fazileti, meclisin ruznamesi, hükümetin muvaf - fakiyeti terkiblerinde olduğu gibi... İkin- ci şekil terkibi izafilerde izafet alâmeti yalnız muzafın sonuna gelir. Kânun kuv- veti, Türk bayrağı, zekâ eseri, şive düz . günlüğü terkiblerinde olduğu gibi. | Üçüncü gekil, terkibi izafilerde ne mu- |2af, ne de muzafı ileyh izafet alâmet| a)- | mazlar: Dar dere, Maltepe, Adahisar, Ka- diköy terkiblerinde olduğu gibi. İşte Sümerbank, Etibank, Denizbank bu Üçüncü şekle göre yapılmış terkibi izafilerdendir. Bunlar gramet sayfaların. da kaldeleşmeden evvel dilde müeyyide- leşmiş birer dil kıvraklığıdır. Türk zekâ. sının, Türk zarafet ve hassasiyetinin bi - rer muvaffakiyetidir. Bu sebebledir ki, dilimiz bu güzel terkihlere en geniş mih- mannivazlığı ile birer yer ve cevaz ver . miştir. Türkçede bunlar o kadar çoktur | (Denizbank) gibi terkipler ctamazmış. | KU eğer Sadri Maksudi arkadaşımız ge - Eğer Sümer sanat manasına geliyorsa o , Stf cuma günü bu kürsüye çıkmadan ev vakit bu bankaya (San'at Bankası) demeli vel bu terkiblerden beş on tanesi üze - |yüksek kürsüsünden bu derece ceşur ve .lîğım Sadri Maksudi arkadaşımın Türk imiş. (Denizbank) tarzında bir terkib 'Türk dilinde kat'iyyen yer bulamazmış. Eğer buna cevaz verilecekse o takrirde İş Bankasına (İşbank), (Merkez Ban - kası) na (Merkezbank) damek lâzım ge- lirmiş. Hülâsa Sümerbank, Merkezbank | tabirleri hiç bir vakit gramer kaidelerine uymıyan garibeler niş. Kamunları doğru, temiz ve düzgün bir türkçe ile tedvin edegelen bu Meellgin kat'i bir dü davası ileri sürebilmek icin insanın kuvvetli bir gramerci ve ihtisa- sile tanınmış bir dilci olması şarttır. Bir | hukuk âlimi olarak ihtisasına hürmet et- dili grameri ile pek uğraşmamış oldu ğunu geçen günkü ifadelerinden çok i anladım. | Türk dili şivesine âlâkasına gelince, bu | da söz götürmiyecek kadar mahduddur. | Bunları bir kusur telâkki etmek hiç bir | zaman hatırımdan geçmez. Fakat arka - daşımızı kendi ihtisası sahasından ayrılıp | başka bir ihtisasa karşı bayrak açmış va- | ziyette görecek olursam buna da süküt e- demem. * Eğer arkadaşımız göze başlarken ken- disinin gramercilik yolunda bir davası ve şive bahsinde bir iddiası olmadığını Jezi sürerek, semsaline kıyasen buna da De- niza Bankası) ünvanını vermek hatırım- dan geçiyor», deseydi ihtisasa hürmet e- den bir tevazu eseri göstermiş olurdu. Halbuki hukukçu arkadaşımız böyle yap- madı: İlk cümlede Türk gramerinin ma- rinde bir teemmül vakfesi geçirseydi. ya. hud dilci ve gramerci bir arkadaşile üç beş dakika istişare etseydi Türk grame- rini inkâr etmek ve şivesini baltalamak gibi bir hataya düşmezdi. Tanımmış di!- ci ve gramercilerimize gitmiye ne ha - cet? Bana bile sorsalardı kendilerine: «A- zizim derdim, türkçede kulağa çok hoş ge- len böyle yüzlerce terkib vardır. Meselâ, Galatasaray Ayvansaray, Bah- çekapı, Kumkapı, Topkapı, Duatepe, Mal. tepe, Tımnaztepe, Hisartepe, Kadifeke'e, Çanakkale, Dağkale, Rumkale, Bakırköy, Erenköy, Kadıköy, Malıköy, Sincanköy ve nihayet en büyüğümüzün makarrı fa- zilet ve âsaleti olan Çankaya.. Eğer Sadri Maksudi arkadaşımızın ha. |yalinde yaşıyan gramere uymamız Tâzım gelseydi Ayvansarayı, Kumkapısı, Top - kapısı, Maltepesi, Çankayası dememiz icab ederdi. (Ayvansarayda bir hâdise) deriz, (Ay- vansarayında bir hâdise) demeyiz. (Kum kapıdan tren kalktı) deriz, Kumkapısın. dan demeyiz. (Duatepede zafer — töreni yaptık) deriz, (Duatepesinde) demeş'z. (Türk ordusu düşman savletini Çanak - kalede kırdı) deriz, (Çanakkalesinde) de- meyiz. (Gözümüz ve gönlümüz Çanka - yadadır) deriz, (Çankayasındadır) deme- yiz. Evet, Sadri Maksudi arkadaşımızın de- diği gibi türkçe iyi işlenmiş bir dildir, fa- kat çok şükür ki, kendisinin ve aevkine göre değil, büsbütün başka zevk- lere göre ve gayet mahir eller tarafından lüm ve müdevven kaidelerinden birini,| işlenmiştir. Yoksa eski bir tabirle matı - ikinci cümlede Türk şivesinin güzel bır | raşide bir dile bağlı kalır giderdik. İş ifade tarzını baltaladı. Bununla kalmadı, | Bankası, Merkez Bankası, Ziraat Ban - (Etibank) terkibinin Sümerbank ve De-| kası, terkiblerine gelince bunların da nizbank terkiblerile ayni sileden ve ay- böyle olmaları ve kalmaları gramer ica. ni mahiyette kelime unsurlarından çık - | bıdır. Çünkü, bu üç kıymetli ve milli dığını unutarak (Etibank) terkibini öte- | müessesemizin kanuni ünvanları Türkiye kilerden ayrı tutmak gibi tezada da düş- |İş Bankası, Cumhuriyet Merkez Bankası, tü. Müsaadelerile söyliyeyim ki, ortada | Türkiye Ziraat Bankasıdır. Böyle olma- bir garabet varsa bu garabet (Denizbank) | saydı onlara İşbank, Merkerbank, Ta - —mek hususundaki niyetimizi, biran ev -| Kudüs 27 (A.A.) — Taberiye cıvarın- el karar haline soktu. Şimdi, arkadaş- | da dün ve bugün gene bir çok müsademe içinde, bu yeni isme itiraz edenler | olmuştur. İngiliz polisi ve askerleri bütün mı? , köylerde araştırmalar yaparak Arab çe- * Bu sual karşısında hiç bir itiraz yük | telerini bulmağa çalışıyorlar, Doloşan bir ediği için, kadınları esirgeme bir -| rivayete göre Arabların büyük bir kısmı ginin sadece «Esirgeme Birliği» adı -| kaçmağa muvaffak olmuştur. Çünkü Su- mu alması, ittifakla kabul oundu. riye makamatı hududda silâhlı bir kaç “Yoni nizamnamenin diğer maddele-| arabı yakalamıştır. Bundan da anlaşılı - eski nizamnamenin maddelerinden | yor ki, İngiliz kıtaatı Tabeziye e'varın- en hiç farksızdı. Bundan da anlâşı-| da yapılan müsademelerde çeteleri im- 1 u ki, yeni nizamname projesi,| haya muvaffak olamamışlar ve hudud- erneğin adını kongre kararile değişti-|ların kapatılmış olmasına tağmen Arab- tbilmek maksadile hazırlanmıştı. Böyı'lf gene baskın hareketine devam imkâ- Je olduğu için de, diğer maddeler, hiç Dint bulmaktadır. itirazsız kabul edildi. Kudüs mıntakasında sükün Ve bunu müteakib, intihabata ge -| Kudüs 27 (A.A.) — Şiddetli yağmur - çildi: Evvelâ hesab müfettişliğine, it - Jara rağmen İngiliz askeri kuvvetleri Fi- tifak'e avukat bay Sabri Samerk se - |listin'in şimalinde Arab çetelerine karşı di, Sonra da, avukat bay Saib Şev -| temizlik hareketine devam .ediyorlar. tin toklifi üzerine, yeni idare hey -| Kudüs civarında tek tük tülek ateşi is- eti şu sekilde toşekkül etti: tisna edilirse gece nisbeten sükünetle — Matlübe Ömer, Ulviye Ziya, Kerime | geçmiştir. — a t terkibinde değil, Türk inin yap - raklarını karıştırmadan bu davaya karı- şan arkadaşımızın mantığındadır. Hayır arkadaşlar, (Sümerbank), (Eti- mer bakımından hiç bir kaidesizlik yök- tur. Bu terkibler kıvrak bir ifede kabili - yetinin, ve güzel bir dil elâstikiyet'nin mahsulüdür. Tezimiz, bilirsiniz. ki, bir dilde gramer kaidelerini cansız ve tkd- sız birer kalıp olmaktan kurtararak on - lara fikrin türlü türlü ihtiyaçlarile hissin çeşit, çeşit ihtizazlarla mütenasib bir scy- yaliyet veren en kuvvetli âmil, şive tekâ- mülüdür. Bu tekâmülün seyrini takib et- miyen bir gramer hayatın-icablarına ce- vab veremiyen kaskatı bir çerçeve mu - hiyetini geçemez. Nasıl ki, bu tekâmüle küçük yaştanberi alışık olmıyan bir ku- lak da ondaki incelikleri mümkün değil sezemez, Sadri Maksudi arkadaşımız (Sümer - bank), (Denizbank) terkiblerini kaide - sizlikle itham ederken davasını isbat e - rımbank adları verilebilir ve pek güzel olurdu. Kaide ve şivenin yanıbaşında bir de u. MMMWW' . Yük sek ticari, mali firmalara konu.an adlar, kı. sa, muciz, felâffuzu kolay terkiblerden vücude getirilir. Her millet bu hususta kendi dilinin kabiliyet ve elâstikiyetin » den azami islifade eder. Görülüyor ki, Sümerbank ve Etibank gibi Denizbank terkibi de kaideye mu - vafık, şiveye uygun, iklısadi ve mali bir firmanın ünvanında bulunması lâzım ge- len bütün vasıfları haizdir. Yapılan şey doğrudur. Kabulünü yüksek heyetinizden rica ederim. Hasan Reşidin nutku Ankara 27 — Denizbank kanununun müzakeresi sırasında Maraş meb'usu Ha- san Reşid Tankut da bir nutuk söylemiş- tir. Hasan Reşid, Anadolu ajansı tarafır . Sadri Maksudinin kanaati hilâfina Os - manlı gramerinin Türk dili grameri ol - mak kıymetinden uzak bulunduğunu, bu- gün Türk dilini yeniden derin ve geniş sgervetine kavuşturmak, onuün yeniden kamusunu, gramerini vücude getirmek mefburiyetile karşı karşıya bulundu - ğumuzu anlatmış, Türk milletinin kondi köylerine verdiği Aşkale, Arpaçay, Ce - vizköy, Bağdere, Adabağ vesaire vesal. re gibi mürekkeb isimleri saymış, Sadri Maksudinin bu misaller karşısında artık (Denizbank) a (Deniz Bankası) demesi- ni istemekte ısrar etmemesi lâzım gel - diğini söylemiştir. Hasan Reşid sözünü şöyle tamamla - «— Her halde Denizbank çok yerirde temiz ve tam Türk dili bünyesine uygun bir isimdir, Sayın Kamutayın bu ismi kabul buyurmalarında isabet olacağını derin hürmetlerimle arzederim.» Anadolu ajansızın bir anketi Anadolu ajansı bu mesele münase - betile Ankarada muharrirlerine bir an- ket yaptırmıştır. Kütahya meb'usu Naşid Uluğ Ana - dolu ajansı muharririne Cumhuriyet gazetesinde Server Bedi imzalı yazıda Denizbank tabirine yapılan tariz hak- kında ezcümle demiştir ki: — Müuharririn — «Denizbanke — ter- kibile «İzmir Belediyesir — terkibini yekdiğerine benzetmesi kat'iyen doğru değildir. Bu zat «Maltepe>», «Kumka.- pi>, «Beşiktaş» terkiblerini niçin hatır- hyamamıştır. Şu halde kendisi ya çok âlimdir, bu takdirde benim işaret et - tiğim iki isimden mürekkeb ünvanları da nazarı dikkate alarak ilim yolun - dan izahda bulunacaktı. Veyahud Türk dili etimolojisinde cahildir, söze karış- mayacaktı. Kütahya meb'usu Vedid Uzgören de ezcümle demişlir ki: — Ben Denizbank tabirine itiraz e - den Sadri Maksudiyi bir şeyler bilir zan nederdim. Halbuki bu zat hiç bir şey bilmiyormuş. Bir defa Türk dilinin ta- mmamen cahili olduğuna dair hasıl olan kanaatimi açıkça söylemeliyim: Ben Sadri Maksudinin meşhür tarih profesörü —olduğunu —da işitmiştim. Bu son münasebetle onun tedkikini me rak ettim. Tam kanaatle anladım ki bu zat aslâ tarihci değildir. Tarihi, bir pa- pağanın söylediğinden ileri geçmemiş bir zavallı imiş. Sadri Maksudinin hukuk bilgisinden de çok şüpheliyim, Bu zat, Türkiyede 'Türkçe konuşmağa, Türkçe ders ver - meğe cesaret edememek mevkiinde bir adamdır. Fakat beşeriyette onun gibi cehlini bilmiyen, kendini âlim sanan gafiller az değildir. Türk Dili Tedkik Cemiyeti üyelerin - den Bay Dilaçar da şöyle demiştir: — Bay Sadri Maksud! Rusyanın Çar - - lık mekteblerinde okuduğu için türkçeye tamamile vâkıf değildir. Biz bugüne kadar Bay Sadri Maksu - diyi hiç de tedkike lüzum görülmiyen bir mütehassıt , olmak sanısı ile kendisini hürmete şayan görüyorduk. Fakat bu tâ- bire itirazını 0 kadar gayriilmi ve cahi - lâne gördük ki artık © zatın 'Türk ilim ailesi içinde bir yeri olduğunu kabul e- dememekte mazurum. Radyoda söylenen mütalecalar Bu mesele hakkında Kurşehir meb'usu Müfid Özdeş de Ankara radyosunda mü- talealarını söylemiş ve gözlerini bitirir- ken demiştir ki: «— Köhne kitablara aklını bağlıyarak bügünkü Türk gençliği ve uyanık Mleme kargı hâlâ bu çürük temellere dayanarak 'Türk dilinin ihyası yolunda çalışanların barikadı gibi kendini göstermeğe utan - meyan adamlara, Türk gençliğinin her hangi bir ilim branşında mürebbi'iği, profesörlüğü varifesi verilebilir. mit» Radyoda en sonra Falih Rıfkı Atay zöz almış, Türk dilinin yüksek mevklünden bahsederek Sadri Maksudi gibi muarızla- ran elbette aydınlık haricinde kalacağın! Hâve etmiştir.