23 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İş.. -— olmasa beiki de buna imkün bulunabilir. 2 Sı_y_'ı Hergün ransa, Avru;;aîakî iyasetine başka bir 'stikamet vermeğe çalışıyo: Yazan: Muhittin Birgen vansız hariciye nazırının yap- F tığı seyahate sid son ifşaattan, sen matbuat teisirlerinden ve bizzat Bay Delbos'un Pragdaki temaslarına aid neş- , riyat ile orada söylediği sörlerden bugün | i ve hattâ vezih bir surette anla- Fransada bügüne kadar takib $e yeni bir istikamet verme gayreti vardır. Lehistanın, Komanyanın ve Yugaslavyanın artık Fransa için kuv- vetle dayanılabilir birer müttefik olmak- tan çıkmış bulundakları ve Çekoslovak- | yanın da, yavaş yavaş Almanya ile dost- luk yapmıya meyletmiş olduğu görüldük- ten sotira Fransada Aln ya karşı bir yaklaşma fikri uyanm Delbos, Prag- dan ayrılmazdan evvel gazetecilere şu sözleti söylemiştir: < «— Biz herkesle dost olmak istiyoruz. ahili rejimi ve içtimal bir meseledir. Re- im ve akide meseli 1 bizi. onunla dost olmaktan menedemez.» Şimdi daha yi anlaşılıyor ki, Fransayı bu tarzda sözler süylemeğe sevkeden se- beb, Merkezi Avrupada Fransanın son müstahkem politika mevzii olan Çekos- Tovakyanın, Alman nüfuzuna doğru kay- masının artık bir €mri vaki olmuş bi Junmasıdır. Bu emri vaki, Fransayı baş- ka bir siyascte sevkediyor ve gerek Al- manya, gerek İtalya 1l& dostlük yapmıya meyil gösteriyor. matbuatı, eski okuyucularimız di receklerdir. Flandin. halk cebhesi hari- cinde bulunan bugü ekipinin halk cebhesile haricl siyaset bahsinde olsun, en kolay anlaşabilecek | yegâne unsur olarak kai r. Bunda dolavıdır ki, kendisi son günlerde Al. manyaya yarı resmi bir seyahat te yaptı. Seyahate çıkmazdan evvel ve İtalyanın Milletler Cemiyetinden çekilmesi kararı üzerine yazılmış olan bu makalede, eski başvekil, Fransa siyasetinin değişmesi hâdisesini bir emri vaki olarak göster- mektedir. Londra - Paris - Moskova mih- verinin Roma - Tokyo - Berlin mihveri- ne karşı mağlüb olduğunu açıkça itiraf eden Flandin Fransa için - onun «ideal» dediği - hayali siyasette idameye imkân kalmadığını ve hakikatlere dönmek lâ. zım Şeldiğini açıkça söylüyor. Bu haki- katler - Flandin söylemiyor ama biz söy- liyebiliriz - Fransanın bugüne kadar ta- kib ettiği Avrupaya tahakküm siyaseti- nin iflâs etmiş olmasıdır. Bu iflâs © ka- dar açıktır ki bu tar.hten üç hafta evvel baunu bu sütunlarda biz de yazmıştık, Şimdi Fransa hunu, Delbos'un kapalı ve Flandinin de açık ağzile :tiraf etmekten böşka çare bulamıyor. 19'8 de yanlış ve müfrit esaslar üzeri- ne oturtulmuş bir sulhun nelicesi işte bu oldu, * Fransa siyasetini değiştirebilecek mi? “Ne muahede çerçevesi içinde, ne de dip- lomatik emniyet kombinezonları arasın- da zaptedemediği Almanya ile şimdi cid- di bir dosdluk vapıp onu kendisine çek- meğe muvaffak olabilecek mi? Bütün mesele kturadadır. Fransada parti kavgaları ve intihabet demagojileri Fakat, bü kavgalar ve demagojiler var- *ken büyle ciddi bir harekete imkân hâsıl “olacağını zannedemcyiz. Nihayet, bu iş " diplamatik bir manevradan ve vakit ka- “zanmaktan başka bir şey değildir. Ber- Tin - Roma - Tokyo mibveri bugün “ziyetten ve şimdiye kader elde etti; ilf Taticelerden memnundur. Bundan böyle | de Almanya ile İtaiya daha güç tatmin | edilir memleketler olacaklardır. Fransa 4'> tatlı konuşacaklar, fakat ondan ve ge- “rek İngiltereden çok İ yor ve belki de değiştiriyor. Fakat, ka- naatimizce çok geç kalmıştır; Milletler Cemiyeti denilen mücaseseye, Berlin © Roma - Tokyo yeni hücumlar yapacaklar Ve bir taraftan dostluk dülrelerini geniş. ietip öte taraftatı metalib listelerini şişi- roceklerdir. Fransa politkacılarının kırdıkları ce- |£ SON POSTA Birincikânun 23 Resimli Makale: Almanların meşhur büyük Fredriğ'i: — İyi ve çabuk düşün, verdiğ'n kararı çabuk tatbik et, bir e ile iktifa etme. So- nuna kadar yürü, derdi. Bütün heyalırda bu prensipe sadık muvaffakiyet kazandın w yarım netl kâaldı. I L İngilterede Japon Aleyhdarlığı Son zamanlarda İngilterede Japon &- leyhdarlığı çok ilerlemiştir. Bu hususta birçok gazete ve mecmualarda yazılar in- | tişar etmekte olduğu gibi resimde görül- | düğü veçhile sokaklarda «Japon mali al- mayınız> levhası taşıyarak nümayiş ya- pan kimselere de tesadüf edilmektedir. 50 yıldanberi çorap giymiyen adam igadan bildirildiğine göre orada 75 | yaşında olduğu halde ayağına yaz kış ço- | rap giymiyen çok sağlam vücudlü bir yurddaş vardır. Kalaycı Ahmed ismin - de olan bu gürbüz adam, gençliğinde bir kaç sene çorap giydiğini ve fakat 50 yıl - danberi bir gün olsun ayağına çorap ge - çirmediğini söylemektedir. Ayakkabılarını daima çorapsız giymek- te olan bu dinç adam, başkalarının ayak- ları yün çoraplar içinde nasıl sıcak du- rursa kendi ayakları da çıplak olduğu halde öylece sıcak durduğunu ifade et - mektedir. Bundan başka eli tilâh tutalıberi av sporu yapmakta elduğunu söyliyen bu müstesna vücudlü adam, kardan kıştan kat'iyyen yılmadığımı, söğuk günlerde av- lanmanın zevkine poyan olmadığını ve avcılık menkabelerinin cildler doldura - cak kadar çok olduğunu beyan etmek - bir nümünesi elarak, Halay meselesini de hatırlıyabiliriz. l£ TER «— Avanus'un Çalış köyünden Solax Jcrdlen birinden taksit ile bir öküz &l Memişin ve ailesinin yattıkları cda, ah bir tarafında hayvanlar da gecelemektenir. Bu hayvanlardan bir inek evveiki gün içeride hiç kimse- nin bulunmadığı bir sırada ndaya girmiş, hir sedir üzerinde İŞTER |ker bir Fransız gazetesine kanunen ta - İNAN, Ankara ile Kayseri arasındaki istasyonlardan biri olan Fa- | kılıdan bir okuyucumuz bize şu parib bâdiseyi yazıyor: ştır. Taksitin ikinci | kısmı olan 40 ürayı aylarca biriklirmiş ve birkaç gün sonra | celebe vermek Üzere yatağının altın koymuştur. Unutmiyalım ki fena dü rarı tatbik etmekte geciken tembel, elde ettiği muvaffakiyeti yarıda bırakan gevşek bir adamdır ve hiç düşünmiyen ile geç düşünen arasında hiçbir fark yoktur, birincisi sürçerek en muhs kemesiz, verdiği ka- düşer, ikincisi kaçan fırsatın arkasından baka kalır, — —— — ARASI HERGÜN BİR FIKRA | Hamam mı, bedestan mı? Köylünün biri, İstanbula gidip ge - erden İstarlnlun — hamamlarile estanlarının çok güzel olduklarını min birinde o da İstan- hirde bir akrabası var- I. ne mahallebi koy- ylü, mahallebiden iki ka - şuna gitmiş, ev sahibine a yer muşlar Şik almış, hc dörmüş. in, demiş, bu yediğimizin mı, yoksa bedestan mı? ” Josephine Baker Bir turneye çıkıyor Çok zengin bi? Fraasız fabrikatörü ile evlenen meşhur zenci artist Josephine Baker nikâh merasimi yapılır yapılmaz | kocasile birlikte Londraya gitmiştir. Ba- ker, bütün Avrupa devletleri payitaht. larında oynamak üzere bir çok mukavi ler imza etmiş bulunuyor. Bu tur-| sürecek ve Avrupada yapa - 1 bu yolculukta kocası zengin fabri - katür Leon da yanından ayrılmıyacaktır. Londradan sonra Berline geçecektir. Ba- blyetini kozandığı Fransadan ayrıldığı- | na çok müteessir olduğunu söylemiştir. Fransız gazetelerine göre zenci dansöz bugün eskisinden Gaha güzel ve daha cazib bulunmakta imiş. Erzurumda kızdan fazla erkek doğuyor Erzurum belediye kabilesi Bayan Ay- şe Melek, on senedenberi Erzurumda çok şayanı dikkat bir istatistik tutmuştur. Belediye kabilesinin şahsi tecrübelerine de istinad eden bu istatistik çok alâka ve- rlei neticeleri ihtiva etmektedir. 1 — Erzurumda umumiyetle erkek ço- cuklar, kızlardan öaha çok oluyor. ? — Şubat ayında Goğan çocukların ek- serisi kız oluyor. 3 — Mart syımda doğan çocuklarin ek- jserisi erkek oiuyor. 4 — En çok doğum könünüevvel, kâ - nunusani, şubat, mart, nisar aylarında oluyor. az doğum hazirân, temmuz ay- İSTER | ğid paraları da yen oğlu Memiş celeb- edası olduğu için Ve nihayet ineğin İNAN İSTER İNANMA! bulunan yatağı devirmiş, bir kenarda gördüğü 40 liralık kâ- İcek paraları hitirinci kovduktan 'sonra odayı düzeltiniştir. Akşam üstü Memiş evine gelip e 40 liranın yerinde yeller | estiğini görmüş ve derhal olmuştur. Gelin ise gündüzün ireğin içeriye girdiğin, ağzın- da bir şeyler çiğnediğini söylemiş, gelinin sözlerine itimad eden Memiş te derhal ineği yatırarak kesmiştir. NDA Avrupada kayakçılar Dağlara hücum ettiler Noel münasebetile tatil yeren Avrü- ” g etmiştir. Yu- karıdaki -esimde kış sporcularını, kafile halinde bir dağa gitmek Üzere hareket ederken görüyorsunuz. İngiliz. donanmasında istihdam edilen kedi İngiliz donanmasına on iki seneden - beri hizmet eden bir kedi olmuştur. Bu hayvan hizmeti bulunduğu geminin ku- mandanı tarafından resmen takdir edil- miş yegâne kedi bulunuyordu. Bunun için kediye bahriye nezareti tarafından bir de tahsisat verilmişti. Peter isminde bulunan bu kedi, hem- cinsleri arasında bir dev gibi büyük idi. Çalıştığı Bir çok zırhlılarda yiyecek am- barlarını berbad eden farelerden bir te- kini bile sağ bırakmıyor, imha ediyordu. Bahriye nezaretinin tir emirnamesile Peter son çalıştığı Perzidant kruvazö - ründe yevmiye bir şilin üqrıle nail ol - muştu. Her gün bu şilinle kediye süt ve kaymak satın alınırdı. Peter sütle kay - maktan başka bir şey yemiyordu. larında oluyor. 6 — Kânunlarda doğan çocuklarda ö - lüm daha az oluyor. X eğe baş'amıştır. Tiye Memişin gelini girmiş, ineği Hinin bir lâtife yaptığına zahib karnı açıldığı zaman parça parça olarak 40 lira meydana çıkmıştır! İNANMA! Sözün Kısası Kendi elimle kesip, Yüre verdiğim kalem.. E. Tala s abahları, işimin başına gitme- den evvel bir fincan çay içmek için mola verdiğim kıraathanede iki ki- Şi, iki arkadaş, İstanbul gazetelerinden birini önlerindeki masanın üstüne yay- mış, konuşuyorlar: — Japonlar.n Çindeki ne dersin” — Ne diyeceğim? Böyle giderse, he- rifler akşama sabaha, kocaman Çini yütuverecekler.. — O kadar kolay değil! — Neden? — Öteki devletler yutturmazlar da ondan. — Sen öyle sanırsm.. Bak, Habeşis: tan ne oldu? — O başka mesele. Çin öyle değil, Çinde, bütün Avrupanın, Amerikanır ayrı ayrı menfaatleri var, — Var ama, kımıldanmıyorlar, işte. Bırası gelecek!, 2 vleyişlerire Muhavereye burada kısa bir fasıla verdiler, Garson, ısmarladıkları nargi- Jeleri getirmişti. - Bir iki tokurtudan sonra, biri, yeni- 'den lâfı açtı: — Japonların bu zorlü vaziyetleri, İAvrupalıları da, Amerikalıları da şa şırttı, biliyor musun?, — Ne gibi?, — Ne gibi olacak? Japonlara ilk önce top, tüfek, zırhlı, tayyare satan, bunla: yın nasıl kullanılacağını öğreten, mo- dern harb ilmini tâlim eden, istilâlarda örnek olân hep onlar deği! mi? Şimdi <tiklerini biçiyorlar. Fakat ne de olsa su netice onların hayretini mucih olu-' İyor. Hem, bana kalırsa bu gidiş fena: Çin denizi kıyılarında hız alan Japon ordusu caddeyi tuttu. İstikamet İngil- terenin Hindistan, Fransanın da Hindi- çini hududları. Bir defa oralara dayan- di Mi, işin rengi büsbütün değişecek. Bunu onlar da takdir ettikleri halde, baksana, genebir aksülâmel gösterdik- leri yok. Görülüyor ki, daha geçen gü- ne kadar, hodkâmâne düşüncelerle, 'teşvik ve teşci eyledikleri bir milletin bu beklenilmiyen hamlesi kendilerini bayağı sersemletti.. Muhaverenin alt tarafını takib ede- medim. Zihnim dalmıştı. Eski Osmanlı gairinin meşhur beyti bir tokmak gibi şakaklarımı döğüyordu: «Kendi elimle kesip, yâre verdiğim kalem,» «Fetvai bünu nâhakımı yazdı ipli- UZAM İlkmektep programlarına modelcilik dersi de idhal ediliyor Türk Hava Kurumu geçen sene Sul- tanahmed San'atlar mektebinde bir mo- delcilik kursu açmıştı. Kursa muhtelif vilâyetlerden gelen yirmi dokuz ilk ted- risat müfeltiş ve muallimi devam et- mişti. Maarif müdürlükleri yakında İs- tanbula gönderdikleri bu muallimler- den istifade ederek vilâyet merkezle- rinde modelcilik kurslâfı açacaklardır. Bu kurslara, devam eden muallimler, 1939.1940 ders senesinden itibaren ille mekteblerin programlarına idhal edi« lecek modelcilik derslerini okutacak: lardır. TAKVİM 28 | ”” Ressi kena Süğm 1937 | W PERŞEMBE

Bu sayıdan diğer sayfalar: