14 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Z Sayfa ö L Ka SON POSTA K i Rasimi - ._ Her gün esimli Makale: BC Hatıra gelmiyen kaza.. 36 Celâl Bayarm—__ n Nütku İA AclL ha Birincikânun 14 Yazan: Muhittin Birgen ” M üessif bir yanlışlık, Son Posta okuyucularını, Başvekilimizin evvelki günkü nutkunu dünkü nüshamız- da tamam okumak zevkinden mahrum etti. Halbuki, bu nutuk, Milletler Cemi- yetine harb ilân eden Alman mahafili- nin ateşli ve gürültülü sözlerile değil, belki de dört tarafı, güzel bir milli yük- seliş plânının sulheu çerçevesile çevrilmiş, sakin bir devlet siyaseti ile dolu idi. Ta- vır ve hareketi gibi, kendisine has olan nezaketi ve itidali gibi, sakin ve tatlı bir dille, Türkiyenin muntelif meselelerine umumi bir göz atan ve milli bir yüksel- me davasının ana çizgilerini, kendisine mahsus bir vuzuh içinde ifade eden Baş- vekilimiz, bize korkulu siyaset lâfları değil, çok güzel bir hayat anlayışı ve fe- yizli bir siyaset plânı içinde, ümid ve fe- rah verici sözler söylemiştir. Dünyaya sulh gözile bakan ve hâdise- ler karşısında gayet tabil bir sulheu kal- bile vaziyet alan Celâl Bayar, bize, ha- rici münasebetler bakımından, Türkiye- nin tam hbir emniyet içinde bulunduğunu haber verdikten sonra dahili işlerimize aid bir hayli malümat verdi. O, bir iktı- sad adamıdır; hayata, servet ve kıymet istihsalini seven bir insan gözile bakar. Bunun için, iktısad haftası münasebetile irad ettifi bu nutukta da kendisini hep bu bahisler üzerinde dolaşır gördük. * Celâ! Bayarın sözlerini birer birer ta- kib ve tahlil ettiğimiz zaman şu netice- ye varırız: Önun istediği şey, Türkiyede iş hacmini artırmak ve ayni zamanda ha- yatımızı ucuzlatmanın çarelerini bul- — maktır. Şu dakikada Türkiye için bundan daha mükemmel bir hükümet siyaseti ta- savvur edilemez, Ayni fikri bu sütunlar- da ne kadar zamandanberi müdafaa et- miş olan bir insan için, Celâl Bayara bu sahada hududsuz bir taraftarlıktan ve hattâ onu bu güzel fikirlerinden dolayı alkışlamaktan daha tatlı bir zevk tasav- vur edilemez. " Onun bu iki düşüncesi, yani iş hacmi- ni artırmak ve hayatı ucuzlatmak fikir- leri, esas itibarile birbirine sımsıkı bağlı olan şeylerdir: İş hacminin artması, an- cak ucuzluk sayesinde temin edilebilir; buna mukabil, iş hacmi de arttıkça ucuz- luk kendi kendisine gelir; iş hacminin artması bolluk, bolluk ta ucuzluk yapar. Şu halde Celâl Bayar, memleketin iktı- sadi meselelerini gayet ilmi olan bir gö- rüş sistemi içinde mütalea ediyor demek- tir ki bu kadar teerübeden ve bu kadar tedkik ve tetebbüden sonra kendisinden beklenecek te ancak bu olabilirdi. Son zamanlarda görüyoruz ki, bu ana fikirle hareket eden Celâl Bayar, plânı- nın fatbiki için memleketin bütün iş sa- halarına el uzatmıştır. Pek çoğu onun himmetile vücuda gelmiş olan iktısad ve iş teşkilâtımız bugün, bundan on sene ev- veline nisbetle yüz defa daha fazla ve bir kaç yüz defa daha kuvvetlidir. Elindeki — bu âletlere, teşkilâta ve kuvvetlere daya- narak Celâl Bayar, her iş sahasında bir — hareket uyandırmaya kadirdir ve bunü /| yavaş yavaş, hattâ belki de beklenilmi- yen bir sür'atle başaracaktır. * Türkiyenin şu on senelik iktısadi ha- yatının bir kısmında fiilen vazife sahibi olmuş ve bu suretle Celâl Bayarın mem- leket iktısadiyatını idare ederken yürü- yüş tarzını, bir kısım iş sahalarında ol- sun, yakından görmeğe muvaffak olmuş bir insan sıfatile diyebilirim ki Türkiye- nin bugünkü Başvekili iddiasız ve dogma- tizm'e düşman bir hareket adamıdır. Sırf onun bu vasıfları sayesindedir ki Türkiye, çok ümid kırıcı bir buhrana Tağmen, az zamanda kalkınmaya muvaf- fak oldu. İktısad Vekili olarak bu hare- heti yapan Celâl Bayar, Başvekil olarak, elbet bu hareketin kuvvetini ve hızını birkaç misli artıracaktır. Yalnız ona sulh 1 mdır ki kuvvetli Türk ordusu ve Tür- kiyenin kuvvetli ve hesabli dostlukları O da bu sülhu vermeğe kâfidir. Şu halde, Türkiya sulh içinde çalışacak, Celâl Ba- yar hükümeti bu çalışmayı tanzim ede- cek ve onun feyizli olması için lâzım ge- len tedbirlori birer birer alacaktır. Celâl Bayar, sön nutku ile bize bu ba- kımdan daha kuvvetli bir emniyet veri- “yor, içimizi ümidlerle ve hattâ, daha şim- diden, sevinçlerle dolduruyor. Ona muvaffakiyetler temenni edelim... : Mahittin Riraon . Sözünr. Kısası etmişti. Piyano çalan Şempanze maymunu Yukarıda gördüğünüz şempanze may- munu, mükemmel surette piyano çal - maktadır. Boş vakitlerini daima «husu- si» piyanosunun başında geçiren bu may- mun arasıra coştu mu, garib garib sesler çıkararak şarkılar da söylemektedir. Alman kasabları sebze lehinde nümayiş yaptılar Şarki Prusyada Kenisburg şehri k?- sabları, sebze yemek lehinde büyük bir harekete geçmişlerdir. Neşrettikleri" İ?_ir tebliğde <«İnsanın yalnız et yemesi büyük bir budalalıktır. İnsanlar et yemekten fe- rağat etmelidirler. Etin başlıca yemek ol- duğunun zannedilmesine hiç bir sebeb yoktur. Bu büyük bir yalandır. İnsan et yemeden de pek mükemmel dovabilir. demektedirler. Bilhassa kasabların et yemek aleyhin- de böyle bir kıyamda bulunmaları, kim - senin hatırına gelmezdi. Fakat bunun se- bebi, Almanyanın dört senelik ekonomi programı icabındandır. ÂAlmanya hariçten et idhal etmek mecburiyetindedir. Hal - buki parasının dışarıya çıkmasını istemi- yor. Yeni dört senelik programa göre harb malzemesi için tedarikine mecbur olduğu ilk maddelerden başka her türlü mevad için mümkün mertebe dışarıya para çıkmamasına çalışıyor. İşte bunun için dört senelik programı tatbik edenler, Almanyada et sarfiyatının tahdidi eme- lile kasablara böyle bir kıyam hareketi tertib ettirmişlerdir. İngilterede şiddetli bir fırtına emasında bir demir köprü yıkıldı, üzerinden ekspres geçiyordu, yüzlerce kişi öldü, mü- tehassıslar kazanın sebebini araştırdılar. Köprüde plân, mal- zeme, ustalık hatası yoktu, uzun tedkikat neticesinde anla- şıldı ki mühendis köprüyü İngilterede görülen fırtınaların azami seyrine ve trenlerin azami ağırlığına göre hesab et- mişti, halbuki kaza esnasında misli görülmemiş şiddette bir fırtına esmişti, trenin geçmesi de o dakikaya isabet varacağını mutlak bilmeliyiz. KERGÜN BİR. FIKRA İnanmam Manakyan kumpanyasının artistle- | rinden Kör Mari çirkin bir kadındı. Bir gece Odeon tiyatrosunda verilen maskeli bir baloya yüzünde maske ile gitmişti. Baloda onunla tanışan bir erkekle birlikte oturuyordu. Erkek: — Ne olur güzelim, şu maskeni çı- kar da; güzel yüzünü bir kerecik gö- Teyim. Dedi, Mari maskesini çıkardı.. adam Marinin yüzünü görür görmez bağır- dı: — İnanmam, onu da çıkar! l General Ludendorf Ölüm döşeğinde * Hugün 73 yaşında bulunan meşhur Al- mari generalı Ludendorf ölüm döşeğinde bulunmaktadır. Doktorlar, Alman gene - ralını bir müddet daha yaşatabilmek için ellerinden her geleni yapmaktadırlar. Hâdiseyi kaydeden bir Pransız mec - Mmuası şöyle diyor: «General Ludendorf bir çok muhare - beleri kazandı. Bakalım, şimdi ölüme karşı da bir zafer kazanabilecek mi?» Kadınlar en fazla hangi yaşlarda evlenirler — Ecnebi memleketlerden birinde kadın- ların evlenmeleri hakkında bir istatistik yapılmış. Bu istatistiğe göre evlenen ka- dınların mikdarı yaşlarına göre şu suret- le tesbit edilmiştir: 15 yaşla 20 yaş arasında yüzde 18 B .00 » > » 41 25 » SÜ » » , 24 30 » 35 » » » 8 345 > d0 » > » 2 4 > 55 > » > Vh nen kadınlar ancak binde bir oluyormuş. Altmış yaşına gelenler arasında evle-. İnsan her hareketinde önüne çıkabilecek olan bütün ihti- malleri hesab etmeli, hepsine göre ayrı ayrı tedbir almalıdır. En iptidai ihtiyat hissinin emrettiği hiçbir zaman için değiş- miyecek kaide budur. Fakat bütün ihtimallerin düşünülmüş, bütün tedbirlerin alınmış olması insanın takib ettiği hedefe surette göstermez, hatıra gelmiyen bir Manijanın çıkması mümkündür, bu maniaya sıhhat bahisle- rinde ecel, maddi vaziyetlerde kaza deriz. Bu maniaların önünde inlemek faydasızdır, icabında mütevekkil olmayı g Baş dönmesi nedir Bilmeyen İşciler açi Yukarıdaki resimde gördüğünüz işçi - lerini boyamakla meşguldürler. Çalıştık- ları yer, insanın gözünü karartacak de - recede yüksek olduğu halde işlerini bü- yük bir lâkaydi ve soğukkanlılıkla gör - Mektedirler. 7 senede yapılan makine adam Yapılması yedi sene süren Robot (ma- kine adam) 1 Almanyadan İngiltereye ge- tiren mühendis, bir tüccarlar toplantısın- da teşhir etmiştir. Makine adam o kadar Jcanlı durmaktadır ki, yakinine gelip te dokunmayınca, makine olup olmadığı an- laşılmamaktadır. Meselâ: 1 — Oturduğu iskemleden kalkarak, o- dada boylu boyunca dolaşmaktadır. 2 — Başından şapkasını gayet zarif bir reverans ile çıkarmaktadır. 3 — Sigara içmekte ve dumanlarını burnundan çıkarmaktadır. 4 — Masadan aldığı bir bardak suyu iç- mekte ve boş bardağı tekrar masaya bı - rakmaktadır. 5 — Bir parça pastayı çiğniyerek yut - makta, bu sırada da harhara kemiğinin yukarı, aşağı mip çıkması gayet bariz bir surette görünmektedir. Daha hoşu, hazır bulunanlara, dudak- larını öynatarak fasıh bir ingilizce ile: — Halo.. nasılsınız?. demektedir. Makine adam ayrıca, pasta pişirmek - te, otomobil sürmektedir. —S N tanıyan bir zat seslendi: İSTER İN Bir arkadaşımız Lâleli caddesinden geçiyordu. Kendisini — Bay muharrir, dedi. Siz her şeyi bilir geçinirsiniz. Ama bilmediğiniz birçok şeyler, birçok garibeler vardır.Meselâ bi- lir misiniz, şu apartıman nasıl yapı!lmıştır. Bu garib sual karşısında biraz şaşalıyan arkadaşımız ev- İSTER İNAN, İSTER İNANMA! — Öyleyse dedi, AN, İSTER İNANMA! velâ muhatabının yüzüne, sonra da o zatın parmağile işaret ettiği apartımana baktı ve pek tabii olarak: —Hayır, cevabını verdi. O zat: tarafından ve dilenerek topladığı para ıle yapılmıştır ve apar- tımanın sahibi hâlâ dilenmektedir. Bu apartımanın getirdiği kira yekünu da ayda 135 liradır. ben öğreteyim. Bu apartıman bir dilenci ler, Londrada Blackpeel kulesinin demir- | O —-sec<u— Geceler.. Geceler.. e A nkara Halkevi bu yıl bir - te- şebbüste bulundu. Milli mah- sullerimizin sürümünü artırmak, halkı bu mahsulleri istihlâke teşvik ederek, milli ekonomimizin inkişafına yardım eylemek maksadile, muhtelif zamanlar- da egeceler» tertib ediyor. Meselâ geçenlerde bir gece <Elma ge- cesi» idi. Birçok vatandaşlar hep bir ara- ya geldiler ve bol bol Amasya, Niğde, Gümüşhane elması yiyerek hem kendiı sıhhatlerine, hem de yurdun elma müs- tahsillerine hizmette bulundular. Bu güzel toplantıya uzaktan, kim bilir kaç kişi imrenmiş, iç çekmiştir. Çünkü bizim memlekette, ağız tadı ile meyva yemek bir meseledir. Kendi kendinize, ai- lece, böyle meyva geceleri yapmağa kal- kıştınız mı, bir elma gecesinin bir şam- panya gecesinden hemen hemen farksız olduğunu görürsünüz, Yenecek gibi mey- vaların yanına yanaşmak, filhakika, değ- me babayiğitin kârı değildir. Hikmeti hü- da, bizde, meyva, ağaçtan koptuğu andan manav dükkânına intikal edeceği saata kadar durmadan kıymetini artırır. Bit kaç lirayı birden gözden çıkarmaksızın yemiş alışverişine girişemezsiniz. Şöyle böyle elmaların kilosu 60 dan, armudun- ki 80 den, hele başka memleketlerde u- mumun faydasına hâdim olduğu için gümrük resminden muaf tutulan muzun kilosu - hem de bizim topraklarımızda dahi yetişmeğe başladığı halede - 150 den aşağı değildir. Bu para müstahsilin cebine mi giriyor? 'Hayır. Manav mı kazanıyor? O da de- ğiLl Bu öyle bir anafordur ki membaı o meyvanın yetiştiği yer, munsabbı ise bir takım füzuli mütevassıtların cebidir. İş- te bu mütevassıtlar ortadan kaldırılma- dıkça, mahsul müstahsilden müstehlike doğrudan doğruya ve yalnız bir tek el- den geçerek intikal etmedikçe yapılan , güzel «gece» teşebbüsünden asla bir men- , faat memul olamaz. Bir zamanlar, tramvayların, vapur ka- maralarının, tünel arabalarının civarla- rına, İhabın icazkâr kaleminden çıkma güzel afişler asılmıştı. Bunlardan bir ta- nesine hele bayılıyordum. Bir köylü, bir şehirliye avucundaki fındıkları uzatmış: <Ye! diyordu.. hem sana faydası olur, hem de banal» Ben bu levhayı gördükçe içim- den, onun altına: «Hayır, hemşerim! Ne sana, ne de bana faydası yoktur. Bu alış- verişin kime faydası vardır, bilir misin?. Mütevassıtlara!.» ibaresini yazmak arzü- su geçiyordu. Evet: Toprağımızın nefis mahsullerini boi bol yemek hepimizin arzusudur. Gel- gelelim bu arzuyu yüzde yetmiş, belki de seksenimiz tatmin edemiyoruz. Çünkü meyva, bugünkü durumunda lüks eşya sırasına geçmiştir. Bizler, orta halli ve fıkaralar, olsa olsa, nisbi ucuzluğundan ötürü balkabağı ge- E. Talu celeri tertib edebiliriz. Ona da: — Yarın bizde balkabağı gecesi var, siz de buyurun!. Diyecek olduk muydu, eş dost alınır.. iyisi mi, Halkevlerindeki toplantı tafsilâ- tını gazetelerde okur, canım yemişleri manav mostralarında seyreder, sonra da: — Sanki yedik!. Allah bin bereket ver- sin! Deyip dayanırız terkos suyuna. TAKViM BİRİNCİKÂNUN Rumi sene AÂrabi sene 1353 14 1856 1 ci Kânun Resmni sene K:ı 1 1937 $7 SALI GÜNEŞ İMSAK vval 5. | D. ŞC s. | D, 2 | 36 12 | 409 7 | 18 1'. $ | s0 Öğle ikindi || Akşam Yatsı &| b.İls. | D.İs İ blls. | D. &l aei 3i ll -— ı l İ z. İır'| Bi0 | 20 (16 | arlis | »

Bu sayıdan diğer sayfalar: