—maktır. Şu dakikada 'Türkiye için bundan Yazan: Muhittin Birgen — üessif bir yanlışlık, Son Posta okuyucularmı, Başvekilimizin €vvelki günkü nutkunu dünkü Düshamiz- da tamam okumak zevkinden mahrum etti. Halbuki, bu nutuk, Milletler Cemi- yetine harb ilân eden Alman mahafili- nin ateşli ve gürültülü sözlerile değil, belki de dört tarafı, güzel bir millt yük- seliş plânının sulhcu çerçevesile çevrilmiş, sakin bir devlet siyaseti ile dolu idi. Ta- yır ve hareketi gibi, kendisine has olan nezaketi ve itidali gibi, sakin ve tatlı bir dille, Türkiyenin muhtelif meselelerine ymumi bir göz atan ve milli bir yüksel- me davasının ana çizgilerini, kendisine mahsus bir vuzuh içinde ifade eden Baş- wekilimiz, bize korkulu siyaset lâfları değil, çok güzel bir hayat anlayışı ve fe- yizli bir siyaset plânı içinde, ümid ve fe- rah verici sözler söylemiştir. Dünyaya sulh gözile bakan ve hüdise- ler karşısında gayet tabil bir sulhcü kal- bile vaziyet alan Celâl Bayar, bize, ha- rici Münasebetler bakımından, Türkiye- nin tam bir emniyet içinde bulunduğunu haber verdikten sonra dahili işlerimize aid bir hayli malümat verdi. O, bir iktı- gad adamıdır; hayata, servet ve kıymet istihsalini seven bir insan gözile bakar. Bunun için, iktısad haftası münasebetile irad ettiği bu nutukta da kendisini hep bu bahisler üzerinde dolaşır gördük. * Celâ! Bayarın sözlerini birer birer ta- kib ve tahlil ettiğimiz zaman şu netice- ye varırız: Onun istediği şey, Türkiyede iş hacmini artırmak ve ayni zamanda ha- yatımızı ucuzlatmanın çarelerini — bul- daha mükemmel bir hükümet siyaseti ta- Bavvur edilemez. Ayni fikri bu sütunlar- da ne kadar zamandanberi müdafaa et- miş olan bir insan için, Celâl Bayara bu sahada hududsuz bir taraftarlıktan ve hattâ onu bu güzel fikirlerinden dolayı alkışlamaktan daha tatlı bir zevk tasav- vür edilemez. Onun hu iki düşüncesi, yani iş hacmi- ni artırmak ve hayatı ucuzlatmak fikir- leri, esas itibarile birbirine sımsıkı bağlı olan şeylerdir: İş hacminir artması, an- cak ucuzluk sayesinde temin edilebilir; buna mukabil, iş hacmi de arttıkça ucuz- Juk kendi kendisine gelir; iş hacminin arlması bolluk, bolluk ta ucuzluk yapar. Şu halde Celâ! Bayar, memleketin iktı- sadi mesolelerini gayet ilmi olan bir gö- Tüş sistemi içinde mütalea ediyor demek- tir ki bu kadar tecrübeden ve bu kadar tedkik ve tetebbüden sonra kendisinden beklenecek te ancak bu olabilirdi. Son zamanlarda görüyoruz ki, bu ana fikirle hareket eden Celâl Bayar, plân- nn tatbiki için memleketin bütün iş sa- halarına el uzatmıştır. Pek çoğu onun himmetile vücuda gelmiş olan iktısad ve iş teşkilâtımız bugün, bundan on sene ev- Weline nisbetle yüz defa daha fazla ve bir kaç yüz defa daha kuvvetlidir. Elindeki " bu âletlere, teşkilâta ve kuvvetlere daya- narak Celâl Bayar, her iş sahasında bir — hareket uyandırmaya kadirdir ve bunü yavaş yavaş, hattâ belki de beklenilmi- yen bir sür'atle başaracaktır. * 'Türkiyenin şu on senelik iktısadi ha- yatımın bir kısmında fiilen vazife sahibi olmuş ve bu suretle Celâi Bayarın mem- Jeket iktısadiyatını idare ederken yürü- Yüş tarzını, bir kısım iş sahalarında ol- sun, yakından görmeğe muvaffak olmuş bir Insan sıfatile diyebilirim ki Türkiye- nin bugünkü Başvekili iddiasız ve dogma- tizm'e düşman bir hareket adamıdır. Sirf onun bu vasıfları sayesindedir ki *Türkiye, çok ümid kırıcı bir buhrana Tağmen, az zamanda kalkınmaya muvaf- fak oldu. İktısad Vekili olarak bu hare- heti yapan Celâl Bayar, Başvekil olarak, ülbet bu hareketin kuvvetini ve hızını birkaç misli artıracaktır. Yalnız ona sulh W ondır ki kuvvetli Türk ordusu ve Tür. kiyenin kuvvetli ve hesablı - dostlukları da bü sulhu vermeğe kâfidir. Şu halde, 'Türkiye sulh içinde çalışacak, Celâl Ba- yar hükümeti bu çalışmayı tanzim ede- ©ek ve onun feyizli olması için lâzım ge- Yen tedbirleri birer birer alacaktır. Celâl Bayar, sön nutku ile bize bu ba- kımdan daha kuvvetli bir emniyet veri- yor, içimizi ümidlerle ve hattâ, daha şim- diden, sevinçlerle dolduruyor. üıı muvaffakiyetler temenni edelim... #SNe Bizeca SON POSTA İngilterede çiddetli bir fırtıma esnasında bir demir köprü yıkıldı, üzerinden ekspres geçiyordu, yüzlerce kişi öldü, mü- tehaasıslar kazanın sebebini araştırdılar. Köprüde plân, mal- zeme, ustalık hatası yoktu, uzun tedkikat neticesinde anla- gıldı ki mühendiş köprüyü İngilterede görülen fırtınaların azami seyrine ve trenlerin azami ağırlığına göre hesab et- mişti, halbuki kaza esnasında misli görülmemiş şiddette bir fırtına esmişti, trenin geçmesi de © dakikaya isabet etmişti. W Hatıra gelmiyen kaza.. $& insan her hareketinde önüne çıkabilecek olan bütün ihti- Malleri hesab etmeli, hepsine göre ayrı ayrı tedbir almalıdır. En iptidai ihtiyat hissinin emrettiği hiçbir zaman için değiş- Mmiyecek kaide budur. Fakat bütüm ihtimallerin düşünülmüş, bütün tedbirlerin alınmış olması insanın takib ettiği hedefe varacağını mutlak surette göstermez, hatıra gelmiyen bir Manianın çıkması mümkündür, bu maniaya sıhhat bahisle- rinde ecel, maddi vaziyetlerde kaza derizr. Bu maniaların önünde inlemek faydasızdır, icabında mütevekkil olmayı bilmeliyiz. Piyano çalan Şempınze maymunu Yukarıda gördüğünüz şempanze may- 'ı munu, mükemmel surette piyano çal -| General Lndem” Ölünı ddnğlndo maktadır. Boş vakitlerini daima «husu- si> piyanosunun başında geçiren bu may- mun arasıra coştu mu, garib garib sesler çıkararak şarkılar da söylemektedir. Alman kasabları sebze lehinde nümayiş yaptılar | Şarki Prusyada Kenisburg şehri — ka- sabları, sebze yemek lehinde büyük bir harekete geçmişlerdir. Neşrettikleri bir tebliğde «İnsanın yalnız et yemesi büyük bir budalalıktır. İnsanlar et yemekten fe- rağat etmelidirler. Etin başlıca yemek ol- duğunun zannedilmesine hiç bir sebeb yoktur. Bu büyük bir yalandır. İnsan et yemeden' de pek ymükemme! doyabilir. demektedirler. Bilhassa kasabların et yemek aleyhin- de böyle bir kıyamda bulunmaları, kim - senin hatırına gelmezdi. Fakat bunun se- bebi, Almanyanın dört senelik ekanomi programı icabındandır. Almanya hariçten et idhal etmek mecburiyetindedir. Hal - buki parasının dışarıya çıkmasını istemi- yor. Yeni dört senelik proğrama — göre barb malzemesi için tedarikine mecbur olduğu Ük maddelerden başka her türlü Muası şöyle diyor: yaşlarda mevad için mümkün mertebe dışarıya » —. para çıkmamasına çalışıyor. İşte bunun î 5 ';: a için dört senelik programı tatbik edenler, | 35 : l : Almanyada et sarfiyalının tahdidi eme-| 4g , 55 » lile kasablara böyle bir kıyam hareketi| — Altmış tertib ettirmişlerdir. nınmım Manakyan kumpanyasının artistle- rinden Kör Mari çirkin bir kadındı. Bir gece Odeon tiyatrosunda verilen maskeli bir baloya yüzünde maske ile gitmişti. Baloda onunla tanışan bir erkekle birlikte oturuyordu. Erkek: — Ne olur güzelim, şu maskeni çı- kar da; güzel yüzünü bir kerecik gö- Dedi, Mari maskesini çıkardı.. adam Marinin yüzünü görür görmez bağır- — İnanmam, onu da çıkar! Hugün 73 yaşında bulunan meşhür Al- mafi generalı Ludendorf ölüm döşeğinde bulunmaktadır. Doktorlar, Alman gene - ralını bir müddet daha yaşatabilmek için ellerinden her geleni yapmaktadırlar. Hâdiseyi kaydeden bir Pransız mec - «General Ludendorf bir çok muhare - beleri kazandı. Bakalım, şimdi ölüme karşı da bir zafer kazanabilecek mi?> Kadınlar en fazla hangi Ecnebi memleketlerden birinde kadın- ların evlenmeleri hakkında bir istatistik yapılmış. Bu istatistiğe göre evlenen ka- dınların mikdarı yaşlarına göre şu suret- yaşına gelenler arasında evle- nen kadınlar ancak binde bir oluyormuş. SOZ ARASINDA ı İ HERGÜN BİR FIKAA İ Baş dönmesi nedir Bilmeyen işciler Yukarıdaki resimde gördüğünüz işçi - ler, Londrada Blackpeel kulesinin demir- lerini boyamakla meşguldürler. Çalıştık- ları yer, insanın gözünü karartacak de - recede yüksek olduğu balde işlerini bü- Yük bir lâkaydi ve soğukkanlılıkla gör - mektedirler. 7 senede yapılan makine adam Yapılması yedi gene süren Robot (ma- kine adam) 1 Almanyadan İngiltereye ge- tiren mühendis, bir tüccarlar toplantısın- da teşhir etmiştir. Makine adam o kadar eanlı durmaktadır ki, yakinine gelip te dokunmayınca, makine olup olmadığı an- Taşılmamaktadır. Meselâ: 1 — Oturduğu iskemleden kalkarak, o- dada boylu boyunca dolaşmaktadır. 2 — Başından şapkasını gayet zarif bir Yeveranş ile çıkarmaktadır. 3 — Sigara içmekte ve dumanlarını burnundan çıkarmaktadır. 4 — Masadan aldığı bir bardak suyu iç- mekte ve boş bardağı tekrar masaya bi - rakmaktadır. 5 — Bir parça pastayı çiğniyerek yut - makta, bu sırada da harhara kemiğinin evlenirler * eli yukarı, aşağı mip çıkması gayet bariz » .. lk bir surette görünmektedir. » » 8 Daha hoşu, hazır bulunanlara, dudak- i B 2 larını oynatarak fasıh bir ingilizce ile: , » & — Halo.. nasılsınız?. demektedir. Makine adam ayrıca, pasta pişirmek - te, otomobil sürmektedir. Çüt e P NÇ e E e SEU $et N SN ÇAL YUİ İSTER İNAN, Bir arkadaşımız Lâleli caddesinden geçiyordu. Kendisini tanıyan bir zat seslendi: — Bay muharrir, dedi. Siz her şeyi bilir geçinirsiniz. Ama | bilmediğiniz birçok şeyler, birçok garibeler vardır.Meselâ bi- lir misiniz, şu apartıman xâsıl vapı'mıştır. Bu garib sual karşısında biraz şaşalıyan arkadaşımız ev- İSTER. İNANLA İSTER İNANMA! Y velâ muhatabının yüzüne, sonra da o zatın parmağile işaret | ettiği apartımana baktı ve pek tabil olarak: —Hayır, cevabını verdi, O zat: — Öyleyse dedi, ben öğreteyim. Bu apartıman bir dilenci tarafımdan ve dilenerek topladığı para ıle yapılmıştır ve apar- tımanın sahibi hâlâ dilenmektedir. Bu apartımanın getirdiği kira yekünu da ayda 135 liradır. STER İNANMA! Ra aa aa —e — — — l n nkara Halkevi bu yıl bir te- şebbüste bulundu. Milli mah- sullerimizin sürümünü artırmak, halkı bu ıı.hııllen muhüke teşvik — ederek, da <geceler» tertib ediyor. Meselâ geçenlerde bir gece <Elma ge- cesi» idi. Birçok vatandaşlar hep bir ara- ya geldiler ve bol bol Amasya, Niğde, Gümüşhane elması yiyerek hem kendı sihhatlerine, hem de yurdun elma müs- tahsillerine bizmetle bulundular. Bu güzel toplantıya uzaktan, kim bilir kaç kişi imrenmiş, iç çekmiştir. Çünkü bizim memlekette, ağız tadı ile meyva yemek bir meseledir. Kendi kendinize, ai- lece, böyle meyva geceleri yapmağa kal- kıştınız mı, bir elma gecesinin bir şam- panya gecesinden hemen hemen farksız olduğunu görürsünüz, Yenecek gibi mey- waların yanına yanaşmak, filhakika, değ- me babayiğitin kârı değildir. Hikmeti hü- da, bizde, meyva, ağaçtan koptuğu andan manav dükkânına intikal edeceği saata kadar durmadan kıymetini artırır. Bit kaç lirayı birden gözden çıkarmaksızır yemiş alışverişine girişemezsiniz. Şöyle böyle elmaların kilosu 60 dan, armudun- ki 80 den, hele başka memleketlerde u- mumun faydasına hâdim olduğu için gümrük resminden muaf tutulan muzun kilosu - hem de bizim topraklarımızda dahi yetişmeğe başladığı halede - 150 den aşağı değildir. Bu para müstahsilin cebine mi giriyor? “Hayır. Manav mı kazanıyor? O da de- Bil Bu öyle bir anafordur ki membat o meyvanın yetiştiği yer, munsabbı ise bir takım füzulf mütevassıtların cebidir. İş- te bu mütevassıtlar ortadan kaldırılma- dıkça, mahsul müstahsilden müstehlike doğrudan doğruya ve yalnız bir tek el- den geçerek intikal etmedikçe yapılan güzel «gece» teşebbüsünden asla bir men- , faat memul olamaz. Bir zamanlar, tramvayların, vapur ka- maralarının, tünel arabalarının civarla- rına, İhabın icazkâr kaleminden çıkma |güzel afişler asılmıştı. Bunlardan bir ta- nesine hele bayılıyordum. Bir köylü, bir şehirliye avucundaki fındıkları uzatmış: «Ye! diyordu.. hem sana faydası olur, hem de banal» Ben bu levhayı gördükçe içim- den, öonün altına: «Hayır, hemşerim! Ne sana, ne de bana faydası yoktur. Bu alış- verişin kime faydası vardır, bilir misin?. Mütevassıtlaral!.. ibaresini yazmak arzu- su geçiyordu. Evet: Toprağımızın nefis mahsullerini bol bol yemek hepimizin arzusudur. Gel- gelelim bu arzuyu yüzde yetmiş, belki de seksenimiz tatmin edemiyoruz. Çünkü meyva, bugünkü durumunda lüks eşya sırasına geçmiştir. Bizler, orta halli ve fıkaralar, olsa olsa, nişbi ucuzluğundan ötürü balkabağı ge- celeri tertib edebiliriz. Ona da: — Yarın bizde balkabağı gecesi var, siz de buyurun!. Diyecek olduk muydu, eş dost alınır.. iyisi mi, Halkevlerindeki toplantı tafsilâ- tım gazetelerde okur, canım yemişleri Manav mostralarında seyreder, sonra da: — Sanki yedik!, Allah bin bereket ver- sin! Deyip dayanırız terkos suyuna. £ Zh TAKViM