14 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—rBizi çok müteessir eden bir hata (Baştarafı 1 inci sayfada) Şimdi harici emniyete geçiyorum. dirde bütün cihan içinde düzenliğin mevcud olduğunu iddia etmek fazla safdillik olur ve böyle bir iddiayı tek- zib edecek, muhtelif memleketlerde hâ- diseler mevcuddur. Zaman zaman muhtelif diyarlardan kulaklarımiıza top sesleri gelmektedir. Bu vaziyeti bü su- retle kısaca hülâsa ettikten sonra dera- ve derim ki Türk vatanını İstihdaf e- den hususi mahiyette ve umumi mahi- yette olsun bir tehlike mevcud değil- dir, böyle bir tehlike görülmüyor. Hü- kümetinizin iki taraflı ve çok taraflı ve muhakkak surette sulh emelile yap- tığı dostluk muahedeleri ve misaklar karşılıklı emniyetimizi kurmaktadır ve biz karşımızdakilerin hakkına ne ka- dar riayet etmekte isek elimizi uzattı- ğımız ve dostluğumuzu ifade ettiğimiz devletler dahi ayni surette bizim his ve | fikrimiz gibi sulh emelile bize ellerini uzatmaktadır. Bundan şübhesiz ki bir müvazene teessüs ediyor. Fakat asıl esas kuvvetimiz memleketimizin po- tasniyel kuvveti, vahdetimiz ve bil- hassa milletimizin eşsiz Başbuğun et- rafında ve emri altında bilâkaydü şart bulunmuş olmasıdır. (Alkışlar). Mem- leketimizde bu suretle sulhun nigehba- | nı olan organize büyük Bir kuvvet mevcuddur. Bu kuvyet Türk milletinin bütün mezayasını, Türk milletinin ta- rihteki bütün kahramanlık ve şehame- tini nefsinde toplamıştır. Biz onun is- ' mine sadece ordu diyoruz ve onunla iftihar ediyoruz (Sürekli alkışlar). Her- gün geçtikçe techizat itibarile, kudret itibarile mütemadiyen yükselen ve bü- yüyen ordumuz eşsiz Başbuğunun ku- “Mardası altında elbet te Türk vatanı- na müteveccih olacak her tehlikeyi bertaraf etmek kudret ve istidadında- dır (Alkışlar). Bütün dünya gözden geçirildiği tak- | maruzatta bulunuyorum. Bunu ifade ederken sırf orduya karşı -olan muhabbetlerimizi, tevkirlerimizi arzediyorum, Yakın veya uzak bir teh- | like manasında bunu ifade etmiş bu- lunmuyorum. Tekrar ederim ki vata- nımız için istihdaf edilmiş bir tehlike- nin mevcudiyeti mevzuu bahis değil- dir. Fakat herhangi bir sürpriz karşı- olmak lâzım geleceğini ifade için bu 'Teşrin ayları Türk tarihinde milli bir hususiyet göstermektedir. Bilhassa bi- rinci ve ikinciteşrin aylarının 29 uncu günü. Birinciteşrin ayının 29 uncu gü- nü biliyorsunuz ki Cumhuriyet bayra- mıdır. Cumhuriyet bize bütün hurafe- leri yıkmış, onun yerine nurlu bir dev- rim hayatı ikame etmiş, Şefimizin ida- resi altında bizi hergün birer suretle terakkiye doğru götürmekte bulun- muştur (Alkışlar). Biz Cumhuriyetimi- zi takdis ederiz, biz bu rejimin altında mes'ud olacağımıza inanırız. 29 ikinciteşrin Hatay bayramıdır (Sü- rekli alkışlar). Elbet te ifade edebiliriz ki birinci 29 teşrinin kardeşi yahut ev- mevzuu bahsolduğu zaman, niçin saklı- yalım, içimizde endişe mevcuddu. Ha- tayı kurtarmak azmi kat'isinde idik, kat'i netice alınmamıştı. Gönderdiğimiz heyeti murahhasa yolda bulunuyordu. Şimdi milletimizin karşısında diyoruz ki Hatay kurtulmuştur, bayramını ya- pıyor (Şiddetli ve sürekli alkışlar). Bu hususta kabul olunan rejim behemehal ve tamamile tatbik olunmalıdır (Şid- detli alkışlar). Şu halde hep beraber arkadaşlar, sevgili Hataya ve Hataylı kardeşlerimize, sesimizi milli heye- canla yükselterek diyelim ki Hatay, istiklâlin kutlu olsun (Kutlu olsun ses- leri, bravo sesleri, sürekli ve şiddetli sında cihan tahavvülâtı içinde tedbirli | alkışlar). (Baştarafı 1 inci sayfada) Kadın mahkemede çocuğunu çok sevdi- * ğini ve onun kurtulmıyacağını bildiği Ğ için havagazı ile öldürdüğünü itiraf et - miş, muhakeme neticesinde de, beraet etmiştir. * Bu hâdise, tibbi ve adli bakımlardan ü- zerinde durulması icab eden bir mesele- nin ehemmiyetini taşımaktadır. Bir ar - kadasımız, memleketimizin, tanınmış ve bu hususta salâhiyet sahibi olan münev - verlerinden mevzuubahs hâdise hakkında fikirlerini sormuştur. Verilen cevabları aşağfıya yazıyoruz: Etem Akif Battalgil'in fikri Müderris Etem âkif Battalgil diyor ki: | «— Bu kadının ahvali ruhiyesini ted - kik etmeden meselenin suç olup olma - dığını kestirmek doğru değildir. Muh - telüşşuur adamların da gazetelerde gör - düğüme göre öldürülüp ördürülmemeleri, daha doğrusu bunlara yaşama hakkı ve- rilip verilmemesi ciheti Amerikada mev- zuu bahsolmuş ve bir kısmı cemiyeti be- şeriyeye yaramıyan bu gibi adamları öl - dürmeli demişler, bir kismı da hastane - lerde hayatlarını ikmal edinciye kadar bakılmalarını söylemişlerdir. Doğrudan doğruya çocuğun şuur sa - hibi olmaması dolayısile öldürülmesi mevzuatı kanuniyeye mnazaran elbette suçtur. Bir annenin, çocuğunu kendi e- lile öldürmesi ciheti ise, kadınlık hissi - ne şöyle dursun; insanlık hissile kabili telif değildir. Çocuğunu öldürme mese- lesi tıbbı adlide başlı başına bir mevzu - duz. K Şekli he olursa — olsun büyük suç - “ lardandır. İngiliz mahkemeleri bu hu - susta- kadının ahvali ruhiyesini nazarı - itibara alarak kadını tebrie etmiş olsa - lar gerektir.» Doktor Emil Orfanidis'e göre Doktor Emil Orfanidis diyor ki: — Doktorlar bazan o kadar tüyler ür- pertici ve vahim maraz ve vak'atar kar- şısında bulunurlar ki bu hastalar için ö- lüm bir teselli teşkil eder. Yalnız burada nazarı dikkate almamız icab eden bir — Mmesele vardır: Doktorlar, daimi surette hastanın şifa bulması hakkında bir ümid beslerler. Ne malüm ki hasta, hastalığı- mam anerel ila Aldırarlan averal bür ilân iraoc. — Birana, çocuğunu öldürebilir mi? Bu mülâhazayı serdettikten — sonra, mevzuunuz hakkında uzun boylu etüd yapmış bir tıb adamı sıfatile edindiğim pek kat'i kanaatimi size söyliyeceğim. Bu — gibi nâkabil tdavi veya — vahim ve fevkalâde ıztırab verici bir hastalıkla müsab bulunanlar için, bir kanunu mah- sus marifetile teşekkül edecek olan tıb- bi ve adli mahiyette bir heyeti ilmiye vü- cude getirilmelidir. Mezkür komisyon ta- rafından muayene edilmesine lüzum gö- rülen bu gibi hastalar, ancak 0 komisyon marifetile verilecek bir kararla ken - dilerinde ıztırab tevlid etmiyecek ve ha- melidirler. Yoksa, bu kabil vak'alar kar- şısında öldürmek hakkı anaya, babaya ve hiç bir akrabaya verilemez. İlmi bir ha- taya ve adli bir suiistimale düşülmemek için bu hak, ancak ve ancak söylediğim Tubbı Adli umum müdürü Halid Tekin diyor ki: «— Ben, hekimlik bakımından canlı bir insanın herhangi sebeble olursa olsun, öldürülmesine taraftar olamam. Bu iti- barla kadının hareketini doğru göremem. Fakat adli bakımdan bu kadının beraet etmezi yahud suçlu sayılması doğru olup olamıyacağının takdiri ancak bir hâkim zihniyetile düşünülebilir ki ben kendim- de bu salâhiyeti göremiyorum. linize gelince, böyle düşünüldüğü takdir- de kadın değil böyle bir suçu normal olan insanların yaptıkları başka suçları işle- diği takdirde de tabiatile mes'ul olamaz ve onun hakkında verilecek hüküm be- raet veya mağdur olmak değil, işlediği bilümum işlerden mes'ul olmamaktır.» Halil Hilmi Uyguner'in mütaleası Vilâyet Umumi Meclisi azasından avu- kat Halil Hilmi Uyguner diyor ki: «— Bu fülden dolayı kadın şuur sahibi ise şübhesiz mes'uldür ve kanunlarımıza göre tecrimi lâzımdır. Asım Onur'un fikri Ortaköy Şifa Yurdu sahibi Dr. Asım Onur diyor ki: — Almanyada neşredilen kısırlaştır- ma kanununun tabil biliyorsunuz. Bu Amerika galeyan içinde (Baş tarafı 1 inci sayfada) Bu hâdise Uzakşarkta şimdi yeni ve |büyük bir mesele açmış bulunuyor. Bu hususta dün almış olduğumuz telgraf- ları aşağıda bulacaksınız: Londra 13 (Hususi) — Japon tayya- releri, Nankin ile Wuhu arasında Pa- nay ismindeki Amerikan top çekerini boambardıman ederek batırmışlardır. Panay topçekerinde 72 kişi bulum- fmıkıı idi. Bunlardan ön sekizi buluna- mamıştır. Panay Âmerikan gazetecile- line getirilmiş olan bu gemiden gaze- teciler Amerikaya haber göndermekte idiler. Bombardıman esnasında Ame- rika sefaretinin * memuru Panayda bulunmakta idiler. Bunlar, sağ kalan- lar arasındadır. Bee ismindeki İngiliz harb gemisi, sağ kalanlara yardım etmek üzere hâ- dise mahalline gitmiştir. Bombardıman esnasında 3 petrol ge- misi de batırılmıştır. Amerikada galeyan Londra 13 (Hususi) — Panay top- çekerinin Japonlar tarafından batırıl- ması hâdisesi Amerikada büyük bir| heyecan ve galeyan uyandırmıştır. " Vaşingtondan bildirildiğine göre Pa- nay hâdisesi, bütün siyasi mülâhazalar bir tarafa bırakılarak sırf milli ve va- tani bakımdan nazarı itibara almacak- tır. Cumhurreisi Roosevelt hâdise ile yakından alâkadar olmaktadır. Hü- kümet, batırılan gemi için tam tazmi- nat istiyecektir. Tokyo hükümeti, hâdiseye sebebiyet verenlerin cezalandırdacaklarını be- Zayiat Vaşington !3 (ALA.) — Aupgusta ge- misinin zabitleri Panay topçekerinden kaybolan 18 kişinin ya bombalar isa- betile telef olmuş veya boğulmuş ol- duklarını zannetmektedirler. Amerikanın notası Vaşington 13 (A.A.) — Hariciye na- zırı B. Cordell Hull, Panay hâdisesi hakkında Japonyaya verilecek şiddet- li protesto notasını hazırlamıştır. Vaşington 13 Ç(AA.,) — AÂmerika Birleşik devletleri reisi Roosevelt, Ja- pon imparatoruna, Panayın bombar- dımanı dolayısile derin — teessüflerini tarziyesi Japonların Tokyo 13 (A.A.) — Hariciye nazırı Çr. Mumafleyh, Panay - topçekerinin ve petrol gemilerinin ziyamdan dolayı derin teessürlerini ve tarziyelerini bil- | yan etmiştir. görüşüyorlar Londra 13 (A.A.) — Reuter ajansı bildiriyor: İngiliz ve Amerikan hükü- yalnız Londra ve Vaşingtonda — değil, fakat Şanghay ve Tokyoda da temaş gemilerinin hücuma uğraması üzerine, bu iş birliğinin şimdi daha ziyade sık- laşacağı pek muhtemeldir. Londra 13 (A.A. — Diplomatik me - hafildeki kanaate göre, Uzakşarkta tek taraflı bir hareket, tarziye ve vâdler- den başka bir netice vermiyecektir. Bunun içindir ki, bugünkü vaziyette e- ğer esaslı bir hareket lüzumlu telâkki ediliyorsa, böyle bir hareket ancak Çinde hayati menfaatleri olan bütün yabancı devletler arasında bir anlaşma neticesinde yapılmalıdır. Londra 13 (ALA.) — Avam Kamara- sında, Yangtse nehri üzerinde (harb gemilerine karşı yapılan hücum- natta bulunmuştur: — Bu hâdisenin ciddiyeti üzerinde ayrıca ısrara lüzüum yoktur. Meselenin muhtemel vakhim netayici dolayısile bugün Avam Kamarasının benden da- ha mufassal beyanatta bulunmayı ta- leb etmiyeceğini ümid etmek isterim. B. Atlee, bunun üzerine hariciye na- ve anaların çocuklarının dünyaya gelme- mesi gayesi güdülmüştür. Bu suretle ak- lından hasta ve abdal bir neslin türeme- mesi temin olunmak istenmiştir. İşte, bence, bu çocuk dünyaya gelme- seydi daha iyi olurdu. Fakat madem ki bu olmuştur ve üstelik çocuk 5 yaşına da gelmiştir. Bu vaziyet karşısında imha e- dilmesi doğru değildir. Ananın bu tarzı hareketini bir cürüm telâkki etmek mec- Dabiliye Vekil inin nutku (Baştarafı l1 inci sayfada) tün manivalaları elinde — idi. 'Yani, kredi kaynakları, kara ve deniz nak- liye şebekeleri, ithalat ve ihracat — ticareti, perakende ticaret mahdud da olsa mevcud endüstri ve maden işletmeleri, banka, sar- raflık, sigorta işleri, devletin ve milletin mü- tında idl. Tabiatile, elde edilen menfaatlerin büyük bir kısmı da onlarındı, bütün bu ci- hazların bir tek rolü ve vazifesi vardı: Mem- leket ve milletin bütün servet pınarlarını ve bütün gelirlerimizin damarlarını kurutun- caya kadar emmek, sömürmek ve soymak. Bu istismar mekanizması, bu sömürge sis. temi memleketin içinde ve milletin bağrında en aşağı iki asır amansızca, insafsızca işledi durdu. İşte kardeşlerim Atatürk rejimi, memle- keti düşman ayağı altında çiğnenmekten kurtardıktan ve siyasi istiklâline kavuştur- duktan sonra böyle bir mirasa konmuştur. Beşer tarihi, Atatürk rejimi gibi, maziden buşskadar malül ve mağşuş bir mirasa kon- muş ve bu kadar çetin bir dava karşısında kalmış bir rejim henüz kaydetmemiştir. Dayanın büyüklüğü ve küçüklüğü, illet ve sebeblerinin korkunç zorluğu karşısında yıl- mamak, irkilmemek dalma ileriye atılmak, yürümek ve muvaffak olmak için Atatürk gibi bir Türkün ve bir İnsan harikasının inandırıcı, yaratıcı ve insan kütlelerini sevk, Atatürk, bu yaratıcı yaratılışı, ilmi ve ob- jektif olarak kavriyabilmek için, Türk mil- letinin son iki asırlık tarihini bilmiş anla- miş ve duymuş ve © feci ve hazin destanı Cİ- han tarihi İle mukayese etmiş olmak gerek- tir. Biz Türkler için bu kadar külfete ihtiyaç da yoktur. Dünü düşünmek ve bugünü sade- ce görmek ve hissetmek, hükmümüzü ver- mek ve bizi Ulu Önderimiz Atatürke bağla- mak için kâfidir ve Atatürke, milletin bağlı- lığının en müessir âmili böyle şuurlu bir hükmün neticesidir. Diğer taraftan ancak bu kadar büyük ıztırab tatanış, bu acı ve eza- lar içinde kavyrulmuş, bu kadar ezici mahru- miyetler altında bunalmış olan bir ana mil- lettir ki, böyle kurtarıcı ve yaratıcı bir insa- na vücud verebilir. Türk milletl ve tarihi ol- massiydı, Atatürk olmasda Atatürk olma- saydı Türk tarihi kapanır ve Türk milleti de söner giderdi. Yurddaşlarım, Atatürkün Türkiyesi, Tür- kiye Cumhuriyeti hayatın her sahasında öl- duğu gibi ekonomik alanda da büyük bir in- şaat yerini, bir şantiyeyi andırır, bu şantiye- yi kuran da yapan da Türktür. Ekonomik ctihazımızın yeni ve eski manivelâları artık bu memleketin hakiki! ve öz evlâdlarının eli- ne geçmiş bulunuyor. Güzel zengin, verimli ve her türlü inkişa- fa elverişli yurdumuzun — üzerinde bugün, hummalı bir iş yaratma savaşı daima artan | ) İhaları aydınlatmaktadır. Her şehir ve ka- nin tanımadığı, bilmediği bir ruh hastalığı- dır. Hergün dalma daha iİleriye, daha güze- te, daha kuvvetliye doğru yükselip gidişi bu milletin kendi öz yaratıcılığına olan inan- enı ve güvenini artırmıştır. Maddi kazanç- larımızın en büyüklerinden, en karakteris- tiklerinden ve verimlilerinden biri de şüb- hesiz bu manevl ve ruhl inkılâbdır. Son a. gırlarda mevcudiyeti ihmal edilen Türk dev- leti beceriksizlikle yeni işlere ve milleti, bu- gün bu iİnkılâb ve cumhuriyet sayesinde fab- rikalar kuruyor, demiryolları döşüyor, işleti- yor, tüneller deliyor, madenler buluyor ve çıkarıyor, bankalar açıyor, top, tüfek, tay- yare yapıyor, kâğmi, cam, kumaş fabrikaları kuruyor, kısaca her medeni ve ileri cemiye- zırından ÂAmerikan gemilerine de hü- cum edilmiş olduğundan haberdar bu- lunup bulunmadığını ve İngiltere hü- kümetinin Amerika hükümeti ile kon- soltasyon halinde olup olmadığını sor- muştur. B. Eden şu cevabı vermiştir: — Evet, Amerika Birleşik devletleri ile temas halindeyiz. İngiliz gemilerine verilen emir Changhai 13 (A.A.) — İngiliz harb gemilerine, kendflerine taarruz ede- cek olan tayyarelere karşı derhal ateş açmaları için yeniden emirler veril- miştir. Harb vaziyeti Londra 13 (Hususi) — Nankinin muh- telif noktalarında yerleşmiş olan Japon kıt'aları bugün öğleye doğrü şehrin Tner kezinde tahaşşüd etmiş olan Çin kuvvet- lerini hava ve karadan şiddetli bir suret- te topa tuttuktan sonra, şehrin merkezi- ne doğru ilerlemiş ve akşam güneş ba - tarken Nankini tamamen işgal etmişler- dır. Şehri müdafaa eden 20 bin Çin aske - rinden yalnız üç bini sağ kalmış olduğu söylenmektedir. Diğerleri yaralı ve ölü o larak harb sahasında kalmışlardır. İngiliz mehafilinin tahminlerine gö - re Japonlar, Kantona hücuma hazırlan- maktadır. Narikin 13 (A.Â.) — Çin kıt'aları dün, tin muhtaç olduğu fikir ve teknik tezgâhlar: erkâmıharbiyesine, kumandanlarına ve or- dusuna maâlik bulunuyor. Tarihin en eski devirlerindenberi daima yapıcı, kurucu ve medeniyet yaratıcı bir kültür milleti olmak istidad ve an'anesini tarihinde ve kanında taşıyan Türk ulusu Atatürk devrinde tarih! misyonuna tekrar başlamıştır: — İnsanlığın, sulhun, kültürün ve medeniyetin hizmetin- de bulunmak,. Küre üzerinde yer yer işitilen harb nara- ları, tehdidleri ve hattâ top ve tüfek sesleri kanlı çarpışma ve muharebe haberleri, sul- ha, refaha susamış muztarib beşeriyet küt- lelerinin ruh ve vicdanını tahriş, hayat vr istikbalini tedhiş ederken Atatürk Türkiyesi en sağlam bir sulh, emniyet ve asayiş hava- sı içinde kendisini dinamik ve verimli bit inşa faaliyetine vakfetmiş bulunuyor. Bu- nunla yalnız biz değil, bütün insanlık övün- melidir. Şurası da teşekkür ve iftiharla söy. lenmelidir ki, biz bu huzur ve sükünu çalış- ma ve İlerleme imkânlarını Türk milletini ve memleketini daima muhafazaya, müdafaa- ya kadir ve hazır kahraman ordumuza büörç- Iu buluyoruz. Cihan da biliyor ki Türk ordu- su yalnız haklarının ve hududlarının ve is- liklâlinin değil, 'Türk milletinin istiklâl ve ikbalinin ayrılamaz bir şartı olan inkılâbı- nın da kuvvetli bir nigehbanıdır. Yurddaşlarım, Türk milletinin ekonomik, kültürel ve siyasal hayatının bütün İnşa ve kalkınma plânları bir organik bütün olarak, gittikçe daha belli hatlarla göze çarpıyor. Muhtelif kollardan başlıyan ilerliyen hare- ketlerin yalnız büyük bir hedefi vardır, o da Türk milletinin refahı, saadet ve bahtiyar- lk miyarı hayati seviyesidir. Atatürk rejimi daha çok çalışıyor, daha çok okuyor, daha çok eğleniyor, daha çok geziyor. Kısaca, dü- ne nisbetle daha çök iyi yaşıyor. Türk mille- ti, bu seviyenin daha çok yükseklerine lâyık bir millettir. Onu bütün ferdlerile beraber, oraya çıkarmak, Türk milletinin en büyük vazifesidir. Türk milletinin hayat seviyesi- nin hergün artan bir hızla yükseldiğinin en. maddi emareleri bugünkü hayat — tarzıdır Buna ilmi bazı misaller de ilâve olunabilir. meselâ: Son senelerde bazı vergiler ayni kal- dığı ve bazı vergiler mühim mikdarlarda in- dirildiği halde, devlet bütçesi artmıştır. Zi- ral ve sınal istihsal endeksleri yükselmiştir. İnhisarlar varidatı çoğalmıştır. Demiryolla- rında ve vapurlarda münakale hareketleri fazlalaşmıştır. Şeker ve çimento sarfiyatı Zi- yadeleşmiştir. Tasarruf hesabları inkişaf et. miştir, Pazarlarda, çarşılarda alışveriş art- miştır. Kitaba, gazeteye,_tlyatrcyı. sşinema- ya rağbet yükselmiştir. İlk, orta ve yüksek mekteblerimizin talebesi hergün yeni yeni mektebler açıldığı halde, binalar kâfi gelmi- yecek kadar artmakta ve hergün yeni mek- tebler yapılmaktadır. Yollarımız, köprüleri- miz, şimendiferlerimiz, hiç durmadan yapıl- makta ve ilerlemekte ve progğramımızın çÇiz- diği senelerden daha az zamanda iİnşa ve yeni yeni madenler işletmiye açılmaktadır. Şehirlerimizde bol su, ucuz su İnşaatı art- makta, elektrikleşme hergün yeni yeni sa- sabada yülnız yeni evler değli, yeni mahal- leler kurulmaktadır. Devlet ve belediye hu- susi idareler, hastane, dispanser, döğüum rv- leri gibi müessesatı dalma artırma'" ilerlemektedir. Yeni ve cihanşümul s, —— beraber, milli bir an'ane olarak ecdaa dan miras kalan ve geçen asırda, pek çu. ihmale uğrayan güreş, cirlâ, ok atma gibi faydalı milli bünyemize çok elverişli spor- lar yeniden rağbet bulmakta ve şümullen- mektedir. 4 Büu saydıklarım düne nazaran hayret ve- rici bir ilerleme olmakla beraber bugünkü hayat standardımız, bizi tatmin edecek bir seviytye henüz varmış değildir. İstihsall ve mübadeleyi rasyonelleştirmek maliyet fiat. larını düşürtmek, iş hacmini genişletmek, fiat kontrolünü ve pahalılıkla mücadeleyi kuvvetlendirmek, daha çok ve daha ucuz mal yetiştirmek, daha bol daha çeşidli mal ve eşya sarfetmek yeni maddi ve manevi ha- yat seviyemizi daima ve daima yükseltmek, Türk milletinin gayesi olmalıdır ve milleti- mizin mesaisinin hedefi de budur. Bu he- defe, her yıl, biraz daha yaklaştığımızı gör- mekle, çalışmak kudretimiz artıyor ve yeni mücadeleler için hızımız ve hamlemiz kuv- vetleniyor. Atatürk inkılâbının memlekette yarattığı bu terakki hamlelerinin ve 'Türk milletinde görülen bu hayırlı İnkişafların tesir ve Tay- daları yalnız Türkiyeye ve Türklere münha- gır değildir. Türk inkılâbının vasıflarından biri de, hiç şübhesiz ki, milletciliktir. Fakat bu, hasis, hodpesent, haodendiş, dar bir çer- çevenin içine sıkışmış bir ümde değildir. Bi- zim ilerlememiz, bizim kudret ve kuyvveti- miz, beşer ailesinin emniyet ve refahına dâ yardım edecektir ve etmektedir. Kuvvetli Türkiye, müreffeh ve kudretli bir Türk mil- leti, ayni zamanda da cihan medeniyetinin terakkisine yardım edecek bir sulh ve kül- tür Âmilidir. Türk devletine ve milletine ci- han politika âleminde verilen kiymet ve e- hemmiyet ve gösterilen muhabbet bunun ilk semereleridir. Dün Osmanlı saltanatını ku- şatast düşmanlık, kin ve garaz hisleri bugün Türkiye Cumhuriyeti lehinde, takdir ve mü- habbete inkılâb etmiştir. Ekonomik faaliye- timiz ve kültürel çalışmalarımız cihan iİktı. sad ve irfanını da faydalandırmaktadır. Bu- nu cihan matbuatı hergün bin türlü neşri- yatla ilân etmektedir. Yurddaşlarım, Şu kısa müşahede ve mukâayeseden çıkan neticenin verdiği sevinçle bugün çocukları- miza hazırladığımız daha şen, daha aydiın

Bu sayıdan diğer sayfalar: