Üç elbise gi ik 1 — 'Uzun ceketli bir tüvit takım . 2 -- Tayyör biçi- minde iki parçıdan İbaret, düz jerse veya dradan bir rop, Bunları şu üç şekil. de kullanırsanız. üç şık takımınız olür. Solda — Tayyör şeklindeki jerse ta kım, Rengi kahve tengi, ' koyu' mavi, bordo veya koyu ye- şil olmalıdır. Ortada — Ayni ce- Kketin altında öbür takımın eteğini giyi- nirseniz çok kullanış- h bir elbiseniz olur. Sağda — Jerse ta- kımın eteği, tüvit ta- kımın ceketile şık bir takım olür. Hele bu tilvit ceketin rever. leri âyni jerse veya dradan olursa, Bu tarzda iki takıma sahib olan her kadın bu takımı üç elbise tarzında kul- takım bi kullanılan Tanabilir.. Her elbisi yrı bir gü: olduğu gibi ayni zamanda da Üçüncü bır elbise mâsrafi elde edilmiş olur. Saçlar kısalıyor Son modeller, saçların kısaldığını açık bir şekilde ortaya koymuyor mu? Vakıâ hâlâ çok bukleli uzun saçlar yok değil. Bunlara (güzel değil) demek te haksızlık olur. Fakat son saç modelleri arasında kısa kesilmiş olanlar gittikçe ârtıyor. Kulakları açmak pratik ve kolay di tilir bir şekil olduğu için bunda bir de- Bişiklik yok. Fakat ensedeki saçlar göze çarpacak kadar kısalmış bulunuyor. Bu- na en mühim sebeb olarak gösterilen Key, kısa saçın daha pratik oluşudur. ı Her kadın bilmelidir . Sabun kırıntılarından istifade ediniz 1 — Sabun kırıntılarını toplayınız. Porselen veya camdan bir kaba koyunuz. Sonra bu kabı yavaşça sıcak su dolu di- ğer bir kaba daldırınız. Sabunlar eri; ciye kadar bekleyiniz. Eridikten &0 damla da kolonya daml: le süzünüz.' Küçük ka Donduktan sonra çok güzel tuvalet sa- bunları elde etmiş olursı İçinde (gü- serin) bulunduğu için cildi tahriş elmez. 2 — Sabun kırıntılarını, beyaz fanilâ- dan bir küçük kese dikerek içine doldu- runuz ve alelâde sabunla elinizi yıkar gibi bununla ellerinizi yıkayınız. Kırm tılar ziyan edilmemiş olur. * Soğan; yemekten başka nelere yarar? Bir süzgeç- dökünüz i başka bir şey bulamadığınız zaman bü- cam ve bardakları oğunuz, tertemiz o- lurlar, gider, tablo yepyeni meydana çıkar, $ — Böcek, arı, yaban arısı, sinek sok- malarına karşı söğün suyu çok iyi gelir. Mektebe giden çocuklarımıza vereceğimiz yemekler Mektebe giden ço- cukların — kahvaltı- sı besleyici —fakat hafif olmalıdır. Sa- bahları çay, sütlü kahve yerine çocuğa meselâ elma gibi bir meyva vermek çok daha iyi olur. Çünkü: Meyva hem besler, hem de hazmı kolaydır. Hazım me- selesi mektebli ço- cuük için çok mühim- dir. Dikkat ediniz, sı- nıfta uyuklıyan — ço- cuk muhakkak midesini ağır yemekler- le doldurmuştur. Küçükler için akşam kahvaltısı da sabah kahvaltısı kadar mühimdir. Mek- tebden eve dönen yavruya hemen yiye- cek bir şey vermelidir. En iyisi bir bar- dak süt. Unutmayınız ki - mümkünse - her çocuğa günde bir litre süt pek faydalıdır. Akşam yemeklerinde çocuğa yemekten önce muhtelif sebzeleri karıştırarak ya- pılinış bir (sebze çorbası) içirmeyi de u- nutmamalı, Sebze çocuk vücudüne elzem elan madeni gıdayı temin eder. Taze yumurta, hamur işleri, peynir de içirmek gocuğun Daşlıca yiyeceklerinden olmalı- dir. Bilhassa meyvaya çok ehemmiyet vermeli, Yemiş bizde birçok — üllelerde zevk için yenir. Bunun için ekseriya ye- mek yesin diye Çocuğun meyva yermesine müâni'oluruz. Birçok aileler de para mese- lesi yüzünden - bu zevk ve lüks meselesi Jsayıldığı için - yemiş, yiyeceğe feda edi- lir, Bu da yanlış bir düşüncedir. İcab edi< yorsa Çocuğa verilecek herhangi bir y!-l yeceği - hattâ eti - azaltmalı. Bunun ye- rine meyva vermelidir. — İşte bu noktalar göz önünde tutulunca Erkek ve kadınların sokaklarında e dolaştıkları şehir Köstencede gör üklerim bana şu kanaa'ı verdi: İncir yapraklarının da giyinip kuşanma ma azalarımızda teşhr edilciklerini göreceğimiz gün uzak değildir mayo İ Hani, Parise gitmivenler şöyledir ama Ya gidenlerin babası, büyük babası bu şereften mahrum kalmışsa onlar da ne olur, diye eski bir hikâye vardır, Bugün- lerde pek çokları, anlaşıtan kendi çocuk- larını, torunlarını böyle korkunç bir le- keden korumak için yollara döküldüler, Paris sergisi nden bütün Avrupa şi- mendifetlerinde yarıdan fazla ucuzluk ta var; bu Ga başlı başına bir fırsat... Ki- misi yol hazırlıklarını yapıyor, iki lâkır- dının arasında bir sırasını getirip Parise gideceğini anlalıyor. Kimisi de gitmiş, dönmüş bile... Otların pek çoğu pişman... Sıcaktan bunalmışlar, sergi yerinde harç- tan, tuğladan başka bir şey görememiş- ler, Otellerde yer yokmüuş, pahalılık bi bütün artmış, hemen hepsi böyle 3 Yor... Ben, nereye gideceğimi, belki kendim de iyice kestiremeden yola — çıkıyorum. Geçeceğim yerlerde, eskiden gördükle- rim de var, görmediklerim de. ancak saat mdan ayrılabildik. Kamaralar rteden zor geçiliyor, o kadar Kimisi şezlonglara uzanmış, kalabalık.. kimisi ambar kapaklarına yatak yaymiş, lara salıncak — kurmuşlar; ' İhirisi de e) çantasının üstüne rakı şişesi- ni, domates salatasını dizmiş, ay ışığında | ezaklaşıyoruz. İnsan onların deği 1 — Cam ve bardakları temizlemek Için | YoOTSunuz!.. 2 — Zamanla kararmış Yağlı boya tab- sevdiklerim! bulabilecek miyim, diye lolarını da soğanla siliniz, bütün kirleri | V' Sızl dem çekiyor.. - Sevdiklerimiz arkada, Boğazdan geçi- yoruz; her saniye onlardan biraz daha na- sıl ayrılık günlerinde anlıyorsa, ay aydın- hğımnda efsanevfi bir diyar gibi uzanan bu Iâciverd dağlar da birer ikişer gözden si- Hnirken hemen vapurdan atlayıp gerisi geriye dönecek gibi ölüyorsunuz; bu gi zellikleri bırakıp gitmeğe İçiniz bir tür- ü razı olmuyor; dönmek: «Ben senden rasıl ayı şım, sensiz yaşâr mı şim?.»> diye sevdiklerinize koşmak Hani «gidip te gelmemek, gelince bul- yük bir soğanı ikiye ayırınız. Bunülarla MAmak, diye bir atalar Sözü Vardır. B> söz işte hep kulaklarınızda cınlıyor, Aca- ba dönecek miyim, döndüğüm — zaman iyor. Önünüzde herkes birbirine — zarılmış dolaşıyor... Yalnızsanız, onları gördükçe giz de kendi sevdiklerinizi arıyorsunuz, gene içiniz sızlıyor... Birinci mevki kamaralarda yer tutan- Jat pişman, yer bulamayıp ta güverte bi- leti alanlar sevinç iğinde. Nasıl olsa, her- | kes güverteye serilmiş te Ondan... Deniz. de ufacık bir çırpıntı bile yok. Onu uya kusundan uyandıran vapura öfkeleniyor- sunüz: Natıl kiyiyor, göz — alabildiğine Uzanan bu lâciverd atlası nasıl da yır- tıyor! Gece yarısından sonra ortalık birax ge. | Yinledi; sarmaş dolaş gezinen çiftler gö. Tünmez oldular; hepsi birer kuytu küse. ye sindiler. Üst güvertede uzun iskemla. lerde yatanlar da birer ikişer çekildi, Ar. tık büsbütün yalnızsınız; bu yalnız'ıkta sevdiklerinizin hayaline istediğiniz gibi Can verebilirsiniz; bu sessizlikte onlarla istediğiniz gibi fısıldaşabilirsiniz. Ertesi sabah gün doğarken, birkaç ka- dınla üç beş erkek anadan doğma diye - mem ama, deniz mayolarile güverteye dağıldılar; güneş banyosu yapıyorlar. Ö- tekiler de birer ikişer, köşeden bucaktan ortaya çıkıyor, Saçları, nhl'lın yağ için- de, bukle bukle kıvrılmış, şakaklarından sarkan Filistin yolcularının arasında Bgö- Büsleri, bağırları yanık, sırtları açık, saç- ları beyaz denecek kadar sarı kadınlar, ılvıklırındı dallı basmadan, alh yeşilli ipekliden birer pantalon, kırıla döküle dolaşıyorlar. Birine bakmıya doyamaz- ken yanı başında ötekini görünce içmiz bulanıyor. Öğleye doğru Köstenceye vardık. Pa- ayni para ile yavruya daha besleyici, da- |saport, gümrük işleri oldukça uzun sür- ha yarayıcı şeyler yedirmek kabil olur.|dü. Dünyanın pek çok yerinde olduğu &- l Yazan: Kemal Ragıb —-—l— f ybi burada da yabancı olduğunuzu, Şöyle bir bakışta, anlayıveriyorlar; aldatmak ” |fırsatını da — kaçırmıyorlar. -Otomobille ıbümn şehrin içinde, hemen hemen nere- ye giderseniz gidiniz, yirmi kuruş veri- yorsunuz; sonra rıhtımdan otele kadar on adımlık yol için altmış kuruşunuzuü çarpiyorlar. Vâpurda para — bozdürduk, I'l'anai birer Hraya yakım tutan gümüş aralar aldık. Şehre çıklık: — Geçmez!.. i Dediler. İşiniz yoksa, bankaya götürüp değiştirmek için uzun uzun uğraşacak- sınız. K Oteller dolu, pek te ucüz değil, Kös- i"n"" yakım Bir plâj var: Mamaya., |İki üç tane camli olan bir köy... Yollara varıncıya kadar her şey daha yeni yapı- iyor; hiç dirisi de bitmemiş.:. Yeni, gü- zel bir otel var; fakat yer bulmak kabil 6rğil,.. Kücük küçük, villâ gibi, hepsi de iyepyoni, hâlâ - yağlı boya kokan pansi- yonları dolaştık. Yalmız - oda kirası diye günde-dört lira istiyorlar, Yemek yer - seniz, hepsi altı Hiranım içinde uyuşula- İhilecek gibi... Deniz kenarında vapur biçiminde bir bina vapmışlar; bacası, direkleri, kama- roları var, İçerisi spor klübü, güvertesi Kezino... Uzaktan, göze pek güzel görü- nüyor. Biraz ileride altı yüz odalı yeni bir ötel yapılıyor, daha bitmemiş... Bunu da Romanya «Turizm Ofiss i yaptırıy muş.. Koruyu andıran ağaçlıkların ara- sında kadın erkek, çırıl çıplak — çiftler, Iko] kola dolaşıyor, koşuşuyor, birbirle- rini yakalamıya çalışıyorlar. Köstencede, şehrin içinde bile erkekler kravata, cekete, kadınlar da şapkaya, ço- raba isyan etmişler; sokak ortalarında yarı çıplak dolaşıyorlar. Kadınlar renkü basmadan birer kısa eteklik, yahut lâci- verd yünlüden geniş birer pantalon yap- mıslar, birer askı ile enselerinden tuttur- Plâja gelenlerin çoğu yüzmektem ziyade kumlarda yatıyorlar ı l l | <a | muşlar; kimisi bunu da ortadan kaldır- Miş, göğsünün mahrem diye anılan yer- lerini şöyle yalancıktan birer mendile sarıp sırtına doğru düğümlemiş, hepsi öylece caddelere uğramışlar. Otobüse biniyorsunuz, bir dondurma- cıda oturuyorsunuz, önünüzde —yanmış, kızarmış, kararmış bir et yığını; sırtı kal- çalarına kadar çıplak bir kadın. Bu kızıl &t yığınımın üstünde sarıdan çok beyara çelan saçlar... Bir zamanlar, peçesinin kenarından bir kadının boynunu, saçlarının birkaç telini görmek için içi titriyenler, vapure Jarda, tramvaylarda perdenin arkasıtı- dan- çırpınanlar, tramvaya binerken e- tekleri biraz sıyrılacak ta bacaklarını şöyle birkaç saniye göreceğiz, diye tram- vay duraklarında (bekleşen — gavallılar vardı; şimdi yattıkları yerlerden başla- rımı Kaldırsınlar; bu çıplaklar diyarını gördükten sonra bilmem ama kendi cen- netlerinde, gene hurilerin yanında kal- mak istiyecekler mi acaba? Yoksa yeryü- züne tekrar dönebilmek için hepsi birer tebdilhava raporu almanın yolunu mu araştıracaklar? Erkekler de kadınlar gibi. Mayolarla caddelerde dolaşıyorlar, mayonun Üü: ne pijama ceketi giyip kahvelerde nluru- yorlar. Lüzumsuz merasimin kalkması pek fena değil ama, galiba dünya, her bakımdan, ilk kurulduğu günlere doğru geri gidiyor. Böylelikle günün birinde incir yapraklarının da, giyinip kuşanma mağazalarımızda teşhir edilmiyeceğini kim bilir? Bizim vapurdan çıkan yolcuların ara- sında da kravatını sökenler, ceketlerini atıp kısa kollu gömlekle gezinenler çok oldu, Kadınların hepsi şapkalarınmı atel de bıraktılar, çorablarını çıkardılar. İç. lerinde pijama ile sokaklara uğrayınlar (Devamı 13 üncü sayfada) j