İngiltere kralı Stephen (11 di. 19 senede 1115 kale yaptırdı. sarip ve inanılmıyacak şeyler 1184) salta- natı esnasında her hafta hit kale yaptı Besar a re eee GA e GAŞ Gödü ĞAMA şA AA ça ae ea ŞAG Pul koleksiyonunu kim çaldı SON POSTA ; 'f“'x' Şu görttüğünüz kemer 200 se- neliktir ve şimdiye kadar birçok şiddetli zelzelelere muvaffaki- yetle muükavemet etmiştir. Bun- dan dolayı Panamalılarca mu- kaddes addedilir. İngilterede bir ocrk ya- sanda amutular / kesenin içndeki — yumurtalardan elveiv çık mıştır. Dünyanın en yük- sek ağaçları Orta Afrikada Bunların irtifat ba- gan 80 metreyi ge - », çer. Ömürleri de bir kaç yüz senedir. A — SAÇ Bir tayyare sa- atte 130 mil sür- atle uçarken mu- 8 kabil — taraftan ö gelen Tüzgür sağ- A nağından olduğu yerde kalmıştır. Ü yetişir. En hızlı yüzen adam, 100 metre mesafeyi bir dakikada — katedebilir. p, Bu adam Avrupadan Ç Amerikaya kadar yü- zebilmek için 24 aya muhtaçtır. Roma imparatoru Flavlus Valens, ismi Theo ile başlı- yan her tebaasını idam ottir- miştir. Çünkü bu isimde bi- Fisinin yerine geçeceği tefeül edilmişti. Bu fal doğru da çıktı. Ondan sonra Tbedosi- wS I kral oldu. kkk ae s AAA AAA BAA AAAT AA AAA AAA AAA 9? Dönüş yolonda intıbalar İtalya ve Yunanistanı geçtikten sonra nihayet bir sabah Türkün en şanlı muzafferiyet destanlarından bir tanesi olan Çanakkale silueti gözümüzün önüne serildi Yazan: Muazzez Tahsin Berkand Aradan bir hafta geçmişii. Trevor bir pul müzayedesine gitmişti. İki — mekarlıya raslamış ve onlardan evine gelip pullarına bakmalarını rica etmişti. Uşaktan püro sigarasını alan Walterdir. Walter kıymettar pul koleksiyonunu uzun uzadıya tedkik ettiklen sonra Treyor'a döndü ve şöyle dedi: e— Böşle içinde binlerce liralık bir pul koleksiyonu bulunan bir evde, yalnız ba. şıma yatlınıya pek te cesaret edemezdim doğrusu.» Treyor'un gayet zengin bir pul kolek- giyonu vardı. Evde yalnız başına yaşıyor- du. Her ihttmale karşı, tedbirli davran- mak gerekti. Satıcı kurşunları masaya vu- rarak, «Bu kurşunlar hırsızları korkutma- ya ölverişlidir.. dedi. Ertesi gece, Trevor bir gürültü ile uyane dı. Vakit göce yarısı idi. Tabancasına sa- rildi. İşiği Açtı, pencerede maskeli bir adam Gurüyordu. 'Trevor: «Kımıldamâa, YöksA - Yyakarım!» diye haykırdı. Fakat maskeli adam oda- ya atladı ve bir sıçrayışta Trevorun ya- nına vardı. Trevor: «Bonim uykum bafiftir - diye Ggülerek cevab verdi - sonra tabancamı da var», Jackson albümü geri verirken: «Mükemmet” bir koleksiyon» diye fikrini söyleti Ertesi sabah polis, Trevorun ifadesini we hrken tabancanın kurşunlarımı dâ mu- ayene ediyordu. M üfettiş hâdiseyi kafasında bir kere daha yaşattıktan sonra kimi yakalaması icab ettiğini eliyle koymuş gibi buldu. Suçlu acaba kimdi? Jackson mu, Walter mi?.. Yoksa orlada başka bir suçlu mu mevcuddu? İyi düşününüz, bulamazsanız 10 uncu sayfaya bakınız, Bahçede dolaşan müfettiş yerde bir şey buldu. Bunu da her ihtimale karşı cebi- ne indirdi. 'Trevor beyhüde yere iki kere ateş otik. Birkaç saniye sonra, maskeli adamın esiri olmuştü. Maskeli adam onu az za- manda kımıldayamıyacak hale koymuş- ta ve kıymetli pul koleksiyonunu götür- müştü. Napoliye bir öğle « den sonra vardık ve gara çok yakın olan otelde biraz dinlen « dikten sonra şehri - raba ile ağır ağır gezmeğe çıktık, E - sasen Romada oldu - Bu gibi Napolide c atlı araba pek çok; belki de otomobilden fazla... Yürümeden evvel polis arabacıya biz « den ön liret almasını tembih etmiş ve © da bir kuzu gibi bo- yun eğerek «sl> yani evet demişti; fakat biraz açılınca kuzu aslan oldu ve bize dönerek: — On beş liret verirseniz size eski ve yeni Napoliyi göstereceğim, dedi. Bir patırdıya sebeb oluruz korkusile razı olduk, Yalnız sokaklarını görmek için bile Napoliye kadar gitmeğe değermiş. Bun- lar iki kolunuzu açtığınız vakit iki ta- raftaki binaların duvarlarını rahatça tu- tabileceğiniz kadar daracık. Evler o ka- dar yüksekti ki, bu sokakların güneş de- gü, aydınlık görmeleri bile güçtü. Ya buraların pisliği? Ya kapı önlerin- de oynıyan yüzlerce bakımsız çocuk? Ya dükkânların acaibliği? Bu fakir mahallelerden geçerken çok feci olduğu kadar garib bir manzaraya da rasladık. Bir evin, sokakla bir hizada olan penceresinin önüne bir genç kız Ö- lüsü yatırılmıştı. Başucunda iki mum ve yatak yanında ağlıyan bir kadın vardı. Gelip geçenler bu manzarayı lâkayd gözlerle ve çok tabi! bir şeymiş gibi sey- redip yollarına devam ediyarlardı. Yüksek taş binaların boğucu sıkıntı- sından kurtulup geniş asfalt caddeye çık- tığımız vakit rahat bir nefes aldık ve on- dan sonra medeni dünyaya girdik. Eski şehirle yeni şehir arasındaki bu tezada hayret etmemek imkânsız. Bunlar birbirinden çok uzak iki dünya ve bura- da yaşıyanlar iki kutub ahalisi gibi bir- birine yabancı ve uzak. Asfalt rıhtım üzerinde biri ötekinden daha büyük ve mükellef oteller, geniş caddeler, tertemiz evler, tertemiz halk, deniz kenarında araba ile, otomobille ve yaya piyasa eden İtalyan gençleri, beyaz elbiseli işaret memurları. Eski mahalle- de ne kadar dağınıklık ve pislik varsa, yenilerde o kadar büyük bir intizam ve disiplin hüküm sürüyor. * Napoliye gidenler, bugünkü tarihimiz- den evveline, yani bizden iki bin sene- den fazla uzak bir zamana ald olan Pom- Napoli ve Vezüv yanardağı pel şehrinin harabelerini ziyaret etme- den geçemezler. Saat doküzda bir elektrik treni bizi muhteşem Vezüv yanardağının etekle - rinden geçirerek, gene bu dağın coşan ateşlerinin külleri altında kalmış olan Pompeiye götürdü. Eski Napolininkilere benziyen sokak - ları, su yolları, evleri, çarşıları, mabedi « leri ve bütün medeniyetile cesim bir şe- hir tasavvur ediniz. Bu şehirde, eski Ro- mâanin en zengin, en çok zevkine düşkün ahalisi oturuyor. Ve bir gün bu i işinde, gücünde, zevkinde ve sa iken birdenbire Vezüv yanard mı kızgın Jâvlar içii çok az bir kısım kaçıp kurtuluya: da kıyranarak İşte senelerdenberi yapılar kızgıb küller altında olduğu gibi faza edilmiş olan şehri ve ahalisini ya - vaş yavaş meydana çıkarıyor. Burasını gezerken, etleri halde kemikleri hâlâ olduğu kalan insanların çenelerinde, el ve ayak- Hsrında, ölürken çektikleri ıztırabı hâlâ görebiliyorsunuz. Hele bağlı olduğu hal- de kulübesinin önünde ölen bir köpeğin manzarası tüyler ürpertecek kadar fe « ci: Zavallı hayvan acıyla büküle hüküle can vermiş. Pompei başlı başma bir dünya... S Mmedeniyet, sefahat ve sefaletile büsb başka bir âlem... Bu âlemi için bir yazete sütunu kâfi gele |ğinden sözümü burada kesmeğe mecbur |oluyorum. hafriyat bu döküldüğü vaziyette * Dönüş yolundayım. Bir defa geçtiğim daha sakin gözlerle, fakat gene çok beğe- nerek seyrediyorum. Esasen yolun mü « him bir parçasını gece geçiyoruz. Sabah çok erken, biraz fazla erken Brendiziye çıktık. (Devamı 10 uncu sayfada)