soN POSTA Sayfa © «Sori Posta» nın zabıta romanı : VALİDE SULTANIN 2DANLIĞIZEL Si Pariste onbeş gün Yazan: İsmet Hulüsi kümleri aile halkı - nın hepsince ma « lüm mu idi? Avukat sabırsiz « niyor, buna mü « kabil Rıdvan Sadüle lah hiç istifini boz « Müuyordu , — Vasiyetname « kalfa hale kında ne gibi kayıd. T vardı? — Söylemekte Mazürüm em bu Sualleri bana ne si - fatla soruyorsunuz? Anlatıyordu ve ben de dinliyordum — Süleyman bey sla, Pariste iken her- || madım; niçi: anlatmadım? Ne sıfatla so « Tarsam cevab vetir tiniz? EACSa halde operaya gitmişetnizdir. izzeti nefis meselesi miydi? Yaptığım bi — Adliy Süleyman bey, altmış yaşında, temiz t ilân etmekten mi çe- AER el giyinmiş bir adamdı. Güş bir sual karşı- lmiyorum. Fakat neden ist işte anlatmadım.'A sında kalmış mektep çocuğu gibi kekele- Bu yaşa kadar bi di — Bey gitmedim. İ — Opera binasını da görmemiş değil - sinizdir yat!, Gene kekeledi: — Ha, evet, gördüm ama gey, yakından bilmem pek hatırlayamıyorum. Hafif bir gülüşme oldu, Süleyman bey kızardı. Söz de başka bir mevzua intikal ettl, Bir aralık, Süleyman beye sual so- ran; Necatiyi yakaladım: — Süleyman bey, dediğiniz kimdir? — İyi bir adam, eski bir Düyunuumu- kasına cevab vere - Mem, — O halde ben de &dliye hesabına Bso- yüzden yanında Beş sivil polisle bekler bulduk Ayukat mükâlemenin daha fazla u- zamasına imkân bırakmadı. Ayağa kal- kaârak: — Atfınızı rica ederim, dedi. Mü- him bir muhakemem var. Celsede mü- ekkilimle beraber bulunmak mecbu- riyetindeyim. Derhal gideceğim. — İzahatınıza çok teşekkür ederiz Mecdi Âli bey. Kıymetli vaktinizi aldı- Tüyorum. İsterse - Köptünün Üsküder iskelesint WWWM mhmı; serkomlseri :il. bu muhavereye bir celb mü“_kn; bn;n ı::îî::ıak. rıkamlani eâı:&îîu““m“k dairesinde de düVA kamlardan h;ıbcrşnrdmıa.m;.î Rıdv:ın)Snduilah ağır bazmışti. Avu-| — EV?_*ınşf:::E cıîilîhîîı uıâl Mf ©: koskin Va Büadi c güN A MAT | e T dücülarak ü Müddet ona derin derin baktıktan söN* elmmli, ÜEĞİNÜ CCACAL. 9A EE l nokta... Bu eümlenin lügat manasın- k ti «ka bir manası olacak. Zabıta —- Leti da varislerden biri- |dân başka kn z ğ n d ';:L:;':; m'd“:uı SK şimdi bunu araştırıyor ve bence isabat miyacaksın — Niçin İnanmıyayım? — Bilmem ister inanın, ister fnanmayın orum. Öyle bir yerdeyiz ki; ben seneler evvel gene böyle bir yere girmiştim. Ve benimle alay etmelerine le bir yer sebeb ol , Buraya ne kâdar da çok benziyord Artık anlatıyordu ve ben de dinliyor- dum. — 1900 senesi idi. Pariste moşhur sergi d — Muayyen bir irada mı tevarüs et- ediyor. ee bütsestli .| ğımız için müteessiriz. miye memuru, miştiz? —— bi M:r,:îa-ıh S * * parisin sözü açılınca neye birden - | açılmıştı. Biraz para biriktirmiştim. Dü- F li git i taril işti? cevap verirken kekeliyordu. den ön beş gün izin aldım. Evet, — Dediğim gibi, her şeyi tatih kita- | —Vakıf hanından çıkarken Rıdvan Sa- bire değişti? cevap verirken kekeliyi Pa :.— eei Sonra kıpkırmızı oldu: — Ne kadar? t k dullah saati sordu: den İndim. de de küçücük bir çan- e| ü d hâdiseye edecek. Önun için bu ae — Anlatayım. çok sene evvel Düyu - — Ayda iki yüz lira kadar bit şeğ. | bödle KA Ğ N Diceü qımdık.k hs:; Ğğîn:n:î:;ıtnğ':â::e— — Bire yirmi vari dedi; nuumumiyeden on beş gün izin almış. o |lam vâardı. Çantamı sallıya sallıya yürü- duğuna göre diğer varislerin — vefalı Ridvan u.kı'x Hekale D M ae 5 değii s6; ml(ecdi 'N in ei L A a vardı. Çantamı sallıya sellıya yörü intikali |ce açılmasına aklım €| mühim müuhakemesi olduğundan bah-|man bir yalan uydurmuş, Parise gittim, | ilişti. Canım çekti, şurada bir iki tek blü fakdirinde bütün servetin oda Zem gelir, değil mi? Âvukat kısık, ıslıklı bir gesle cevap Vetdi — Ne demek istediğinizi anlâmlıyo: Tufn ama kanunen böyle yapılmak icap edör, * BSinirlenmeyini? ilirim avukatlar müşt Tef işlerini başkalarmâ anmazlar. Sır tul gey atarım; dedim, içeri girdim. Bir iki tek derken teklerin sayısı arttı, amâ örüe ı da hoşuma gitmişti. Etrafımda çıtı pl- 'ti Fransız kızları dolaşıyorlar. Bir çok kie şi masalarda tatlı tatlı konuşuyorlardı. Vakıt epey geçti, barın sahibi yanıma geldi: niyet ettiğini göstererek ı_vuknuıı ağ- zından Letafet kâlfaya dalr yeni bazı malümat mı kapmak istiyordu? geldim.. demiş.. t Paris hakkında hiç bir suale doğru dürüst cevap verememiş. Anlamışlar ki Parise gitmemiş, fakat o hep Parise gittiğini Iddia edermiş. El'an da ayni tddtadadır. * Süleyman beyi bir kaç defa daha gör- düm. Kendisile dost olduk. Çok cana ya- kın bir ihtiyardı. Yalnız ne vakıt bir Av- rupa seyahatinden bahsedilse, Paris sö- zü açılsa; kızarıyor, ne cevap vereceğini setti. Halbuki adliye bu saatte tatildir. (Arkası var) Moedi Âli beyi ! erilerinin y sayıp GÖKÜ tmak onların — Siz yabancısımız değil mi mösyö? Dedim. Barın üzerinde' odalar varmış. Şu Valide en y idir. esaslı hususiyetleridi e fikir Sultanıt gerdanlığı hakkında değiniz? 'I'_ Valide Sultanın 'atlı bir hikâyeden ibaret Kd — Ya zabıtanın kaybedip (€ gıı;l :ı. dada bilâhare tektar bulduğu tarih U tabıtın kabinda . Bü Yü aa ürse ne dersiniz” v m. Ben böyle feylere inanmıyorum. , — Gerdanlik mevcut değli midir? Çünkü mevcut olsaydı Alvujı'ıl— mittalip bey onu da varislerine biras Seğür v Avukatın sinirli hali geçmişti. Mültefit, y üstebzi: 4 çi ;;ğınnıîı! da ben sorayim, dedi. Zabıtanın tahkikatı ne sahada? Biraz ağır ilerliyor, değil mi? yarı verdi! gerdanliği Mi? | ) Riğvan Sadullah devap — Ağır, fakat emin.. — Şu mavi gözlüklü a hâlâ tesbit edilemedi. —© da olacak — Fakat ne zaman? — Belki bu iki üç gün zarfında, — O kadar yakıa mü? — Ö kadar yakıtı... — Adam değrüsü h:v;i Miş... B zabıta teşkilüti ""—îlışı ki faclaların — uyandırdığı teessür ol n kahkaha ile güs lece! Zabrtanın parmakları ırşmfı- dah her düfa kıldan yağ çeker gibi gış_ Tültüsüz, patırdısız sıyrılanca kimbilir nasıl alay ediyordur! — Her şeyin bir sötu vardeir, Mecdi Âli bey. Bence alay etmek sırası ada« lete de gelecektir. —Size göre bu iş nasıl: neficelenecek? damın hüviyetli külâde zeki- nı öyle bir e dişlerinizi temizlerseniz, ömrünüz müddetince m ve inci gibi parlak ve beyaz kalır, Dişleriniz kanamaz. Tüp 7-5, dört misli 12.5, en Diş macunu il. dişleriniz sağla! diş etleriniz büyük 20 kuruştur. F diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrıla- keser. İcabında günde üç kaşa alınabilir. markaya dikkat! Taklitlerinden sakınınız. Baş, rınızı derhâl İsim ve ,ıışınyordu. Bir akşama Süleyman beye, Beyağlunda rastladım. Gene iyi giyinmişti. Dalgın dalgın yürüyordu. Kolundan Yakaladım. — Beyefendi, dedim, selâim sabah yok mu? — Siz misiniz?. Dalmıştım da birden- bire tanıyamadım. Nereden geliyor, ne- reye gidiyorsunuz? — BHiç, dedim, şöyle çıktım.. şurada u- fak'bir bar var. Gidip bir ikâ kadeh iç - mek niyetindeyim. Böyle gşeyler yapardım. — Ya şimdi? — Epey zamandır ağzıma içki koyma- dum, ama tövbeli de değilim, Süleyman bey de niyetli idi. Binaz ıstar ettim. Kabul etti. Birlikte ufak bara gir- dik. İik kadehler mazaya konulduğu zaman yalvarır gibi yüzüme baktı: — Sizden çok rica ederim, dedi, ikinci |kadehi içer içmez buradan kalkıp evleri- mize gidelim! — Hay hay gideriz. İkinel kadehlerimiz bitmek Üzere | beni hiç sarmamıştı. Daha bir kadah iç mek istiyordum. — Süleyman bey ben bir kadeh daha içimek İstiyorum. — İçmeseniz daha iyi olurdu. Neye? Hem bakın hiç teşir etmedi. — İyi edersiniz. Arada sırada ben de | | tadar kimseye anlatmadım.. meden a -| O gece için orada kalabileceğimi söyici, Hiç de fena bir teklif değildi. Gece yarı- sından sonra nereye gidebilirdim ki. Oda- yı gördüm. Temiz bir oda idi. Geceyi 6« rada geçirdim. Uyandığım zaman da öğle olmuştu. Yemeği de burada yiyeyim di- ye düşündüm. Barda yemek söyledim. rışın bir Fransız kızı da oturmuş bena bakıyordu. Onu da yemeğe çağırdım. Bir |kadınla bilhassa bir barda yemek yerken |bir T içilir ya! Ben de öyle yaptım. da fazla kaçırdık. Akşamı ettik.. Ü- üme bir ağırlık çökmüştü. Biraz daha oturdum. Gece oldu, gece yarısı oldu; bilr akşam evvel yatlığım odada gene sabah« ladım. Daha ertesi gün de hemen hemen bir gün evvelki gibi geçti. Daha daha er- tesi gün de öyle. fena vakıt geçirmiyor- düm ama.. iznim de tamam olmuştu. Dön- me zsamanıydı. Bardan çıktım elimde kü- çük çantam gara gittim, trene bindim ve İstanbula döndüm. Süleyman bey üçüncü kadehini ağrına götürürken: — İşte bu yüzden, dedi, iki kadehten fazla kaçırmak istemem, Süleyman beyle bardan çıktık. Kolkola yürüyorduk: — Çok riea ederim, dedi, bunu sizden başka lân etmekten- ediyo- tercih Yarınki nüshamızda: İşte anahtarlar İngilizceden çeviren: Neyyir K