3 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

3 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA -1 B Tunceli çapulcusunun muhakemesini dinlerkel Klâtiz, Termw ol Resimli fıkra müsabakamız numaralı fıkranın V. .8) diye bildirecek,| bu fıkralar ve resimleri de gazeteden ke- sip listeye bağlıyarak bize gönderecek-| giniz. Daha hamleci olmuı beklenen genç San Postanın kış mevsimi programını ederken sadece günün vak'ası, ma- romanı kâfi değil, biraz Sultanahmedde | ü diye düşündük, bu dü- müsabaka tertib ettik, bu| mnüsabakanın esası şudur: Müsabakanın esası Meşhur Bekri Mustafanın -40 tane fik- rasını geçtik, Her fıkra için bir resim yaptırdık. Fıkralara 1 den 40 « kadar, fik- raların resimlerine de gene Ç1) den (40) a kadar numara koyduk. Hergün bu İfikralardan ve rTesimlerden birer taneti- ni dercedeceğiz. Fakat bu resim o gün| çıkan fıkranın değil, ya daha evvel çik- imiş, yahut ta daha sonra çıkacak bir fik- zanın resmi olacaktır. | Müşsabaka bitince okuyucularımızdan 1 numaralı fıkranın, 4& numarâlı resim 17| umaralı fıkranın, M mumarak resim zal bir fıkra okumuş, ham güzel bir İsim görmüş, ham de bir müsabakanın werdiği heyecanın zevkini tatmış olacak- 178 okuyucumuza para müküfatı verece-| tayin edecektir. Müsabakamıza 32 gün levvel başladık. Otuz Üçüncü resim — ve, fıkrayı aşağıda bulacaksınız. Bu suretle siz okuyucularımız hem gü-| Mükâfatlar Bu müsabakada kazananlar arasında Ali Geçgin imza-| wile soruluyor: — Muvafjjak ola- gak miyım? İçli — zekâsına, dikkatli — davran- masına göre daha hamleci olması İ- cab eder, Zenginlik ayrı bır talih ışidir Adana okuyucu- larımızdan Rama- * zan Erol da şunla- vı soruyor: — Zengin — ola. cak tayımi? Çök kimseyi ta- rımak ve hoş ge çinmek — muvaffa- F ıkra: 33 Bir yanlışlık Bekri Mustafa bir gecesabaha karşı evine gelmişti. Karısi ona kapıyı açtı. — İlâhi efendi, dedi, bu zamanda mı eve gelinir? Bekri ufuktaki beyazlığa baktır — Hakkın var karıcığım, dedi, hele ben gene geri döneyim, ali- ştrım da hep bu zaman eve gelirim. Halbuki 'benim âdetim eve geç gelmektir. NEOKALMINA GRİP - NEZLE - -— NEVRALJİ BAŞ ve Dlş AĞRILARI ARTRİTİZM kiyetleri kolaylaş- tırırsa da, zengin- HX ekseriya ayrı bir muvaffakiyet ve ta- h işidir. Vefa telkin etmesini bilmek lâzımdır —ç ug Mazlum Yılmazın K — suali de gu: — BSevilebilecek miyim? Sevgiliye, yumu çai — davranmak, vefa telkin etme. sini bildikten san- ra da dengini seç- mek lâmımdır. Sultanahmedde | "i İspartadae Hüsnü soruyor: — Muvaffak öle- cük mayımı? Zeki olan ons güvenmesini de bilmelidir. Nefse österilen itimad, muvatfakiyetin ilk müjdecisi olabilir. kimliğinden: Lâlelide Fethi bey caddesinde Kurultay so- kağıntla 6 Nölü evde"mukim iken 4i haş. a düçar olduğu töbi adil Mmüessevezi raporile anlaşılan İstanbul Belediyesi Teb- hithane —memurlarından — Celâl Bengürün hacrile kendistne aynı adreste mükim karısı müveddet /Zelihanın aai “dayin edilmiş ol- (963) Halbuki Adnan, gözlerini Mahmureyi düşünüyordu. kapamış, VEr d beraber yediler. Ne- fşıkına, hiç durmadan, Şişli ve Ayaspaşanın yeni dedikodula- rını anlattı, güldü, şakıdı ve bir arâlık hizmetçi kıza gramofonda kıvrak ha - valar çaldırdı. Artik Beylerbeyli kü- ıla berhan, ilde y iğını unuütmüş gibi görünüyor, bu neseleyi hiç kurcalamıyor, en ufak bir telmihde bile bulunmuyordu. Fakat onun bu unutkanlığından şüp- u ki kıskanç Neriman elenin üstündedir ve ilk fırsat- ızı turmalamak için 3 ile uzun tırnaklarını alih Ne r, kendi anım ko- ne de Nndn bıı;_ı.or —ıı--’ t. Yalnız ne var ki Adnana k.ırşı, üç | | bile sevdiren bir şehvet vardı jman, ne yapsa, ne kadar sıyı -— amr a Yazan [ Halld Fahri Oransoy ı rinin gelip nökta idi. Atlına bazı «anlarında dığı ve kemal iği © vuran parilti- da öyle ölümü düşündüren ve ölümü i, Neri- ilmak is- tese, gene bir pervane gibi bu âlevde yanmak arzusundan kurtulamıyordu. Nasıl ki işte üç aylik'bir fasiladan son- Ta gene onun kol bir aşk mıydı? Hayır, sadece sinirlerin bir itiyadı idi; tapka apsent gibi keskin , kokain veya morfin gibi ürucu bir zehire alışmış olan örlerin bir dhliyacı ki bir kadın için bundan yüzde doöksar kurtuluş yok - tur, fa belki de ölüm vardır, öldür- mek ve ek vardır! Advan, bu run için bu kadından her zaman kerkmüştu ve bütüm arzusuna yağlnen ason aylarda bile bu zinciri kı- ©p bu ihtiras zindanımdan kurtu a bu korku büyük bir rol oynu- du. Vaktile, daha Galatasaray Hisesinin en e böyle çi gen bir kadın tanımıştı. Bu, uzun boylu karanlık ruhundan | * ına atılmıştı. Bu,| e çnpa*ıîd! tanışmış- lın, daha o geceden, bu tmek- zepL gence musallat olmuş, hattâ mek- mra da, Adnan, bütün şak pençes mdcn kurtu- l'c- ımn. sonu mektebin azat saa r-le caddeye çıkar - çikm nenin ka') sında Hele yım dı—_ımdı. muhr_kk ki Adnanı çantasında gizlediği küçü- tük brovniği üle öldürmeğe kalkardı. Adnan © vakitler bu kadından da kaor- kuyar ve-onu bilhassa bu vâhşiliği için seviyordu. Gençliğinin unutamıyacağı hatıralarından birisi de, bu korku ile karışık sevda macerası idi. Bütün haf- ta mektepte kaldığı gecelernasil etüdde bile anu düşünür ve etrafında, sınıfın sessizliği içinde, -o sene bakaloryaya hazırlanan atfkadaşları en çetin riyazi muadeleleri halle uğraşırlarken, ken- |disi nasıl ve ne heyecanla, Fransızca felsefe kitabının iç kabına-o alev ruhlu ve alev tenli İtalyan yosmasının haya- linde yaşayan değişik pozla lerini çi - ,ndı'ar kalmıştı ve o el sefe €i llmı bu- gün bile kütüphanesinin kacaman hu- ri arasında kıskanç bir dtina ile gaklıyordu! Nihayet bir gün memleketine üönen İtalyan güzel kendi elile bu macerayı senedir eksilmeyen bir hırsla, adetâ|ve elâ gözlü bir İtalyan artisti idi. O-|kapamıştı. Fakat bakalım, bugün, Ne- marazi denecek bir düşkünlük besli -|nunla o yılın yazında bir akşam, ilk|rimandan o kadar kolaylıkla sıyrılabi- yerdu. Adman onun için bütün zevkle- | deta, bir kaç arkadaşı ile gittiği Tepe-|lecek mi idi? Bilhâssa ki Nerimanda, B | Nefsine Himadı olan bir küçük Sultanahmed 5 inci Sulh Hukuk Hâ- | 'ı!":s n | Rels soruyor: — Kuaç yaşındasın?... Aşiret Teisi cevab - veriyor: — 96. Reiş ötekine soruyor: — Yaşın kaç?... Saçına tek âk girmemiş olan dağ ada- maımnın cevabı hazır: —H, O Bö, bu 79, Sözün kısası: 65 den aşağı mmeğe he- ves eden yoök. Sanki Tunceli dağları, son cahilâne ve saçma isyan teşebbüsüne 88 den aşağı a-| dam karıştırtmamak #çin and içmiş. Artık delikanlılığın bütün kuvvetlerini ormuzlarında taşıyan Mirza'Ali öğlu Ali 75 | yaşımda olduğunu iddiaya yeltendikten | , sonra, ötekilere, doksana Çıkmağa kadar | hay hay müszaâde var!.. | Döksanlık öolmadığını söyliyecek — bir kabadayı. Amma bu da maküsen kahra- man, Seksene, doksana çıkmadı amma, on dokuzuna da ulaşamadı. Ah şu pos bi- yıklar.. Yüz buruşukları!.. Banlar ol - masa, beşikten veya emâikten yoni kalk- tığını da söyliyebilirdi yal.. İsmi AlI. Soy adı almış amma unutmuş. Bu da iyi. İs- | yan elebaşılarının adamlarının dürayeti- | . attık anlayın!... Soy adını, yan! ken: adımı unutan adamın, yaşadığı toprakl şeyden üstün bir kanun bulunduğunu u- nutmasından “daha tâbi! ne ölabilir?.. —| Reis soruyor — Evli — Evet. | — Çocuğun : var | — İki çocuğum var!.. — Peki amma... Kaç yaşında evlendin?. — 6 seneoldu. — 1â yaşında mı evlendin?.. ret reli in inkârları gibi lere sapmak istiyor. Bunu da beceremi- yor. * Seyid Rıza orta yerde, getlda. Omuzunda bermutad meşhur paltosu. Yanında tıraşsızlığın büsbütün kömür- leştirdiği oğlu Hüseyin. Onun bitişiğinde de; damadı Mehmed AlL, Bu, şimdilik hepsinden genç ve ya- kışıklı, Kırmuzı çepkenini, iki yandan in- ce ye uzunca delikanlı bıyığı gölgeliyor. Fakat hiç du tecessis gözlende riyanın gulı:ntm_-ıiıği |bir sahtelik var. Seyid Rızanın eridişesi yüzünden belli. | |Bir vakitler bir emirle belki on bir bed- bahtın ölümünü titremeksizin emrı bu dudaklar, bereket vetsin sakalın uz kilları arasına gizlenmiş, titrediğini bel- ——rrrrmar - yandan Mâhmureyi'hatırlatan bir bı zertlik de vardı... den bu yaşında kendikini maklarında oynatıyotlardı? l i ve , kollarına a ile. Mı)ımnre ise, uzaktan, sinsi . si ın ruhüunu rın başında bir devlet ve ufuklarırıda her |) adan etrafı süzen bu mü- | $ Mahmure ve Neriman.. bu ikisi, ne-| li €tmiyor. 'Ne fayda!... Bu sefer Hirt koca bir şını' ağdşturuyor. Belli: ğultu var. Bu baş mu: çapulculuklarının acı hat tabloları, ilk defa olarak bu || ne bir atı verdi!. Söşlemek isti leni işitiyor, | masallarla mü, veya: — Kulaklarımda pamak varl. Diye takrarlat: vakit kazanmak, şılaştığı heyet, elçile: züne mü Aşiretler: dırmağa ve çapuleubaşı, kı her: çeyi” vüzuhla gördü, büsbütün bocalıyor yor,küçülüyor. O kadar bocalıyd0if tana sadakatin kanuna | bahsetmeğe yelteniyor ve... yen a'a'r dah& 'ur Tu dik -ver hâkim. gö fayı bu kadar ağı Hüsey ar Mirzazade :kekeliyor, bocıı.m Yuka- | Sanki neden bu küçük kız o 'un )azı- hanesine gelmiştli? Sanki Nedmımn ihtirası Adnana yetmiyor muyduü? Bir ikincisine, hem bu kadar yaş fatkı ile ne lüzum vardı? Adnan artık bir çocu- ğun dizlerine kapanıp ağlıyacak kadar mı tereddi etmişti? Hizmetci sofrayı kaldırırken Adnan hep bunları düşünüyordu. Neriman, salonun dibinde, gri robunu buruştur- maktan çekinmiyerek diz çökmüş, rad- elindeki plüğı gösterenek: — Bak, ne çalacağım, dinle! Dedi. Adnan, dalgınlığından uyanarak, sa- dece gülümsedi. Sonra, ikisi de susup dünlediler. Bu hava üç sene evvel bütün balo- da sabaha knm çalınan bir tango ritmine kapılarak sallanmıştı. Neriman: — BHatırladın mi? Diye fısıldadı. Adnan, aynı fısıltı İle cevab verdir — Hatırlamaz alur muyum? (Atkası var) Bugünkü pr 8- T. Sani « 1987 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk Mustkisi. vadis. — 1305: Iuhullfill 1340: Plâkla dans musikisi, Yerane: Doktar nrlhlll Zati Btip sayi ...ıııt*' 1000 anfülesnsk) . talıkların Radyo fonik ınmedı aKSat yonun gramofonuna yeni plâklar se-|2900: Mustafa ve arkadaşlari çiyordu. Bir ârâlik başmı kaldırdı ve|Türk musikisi ve haik şarkıları. Raza tarafından Arapça sörlet he ve arkadaşları tarafından ve halk şarkıları, (Saat Ayafil. _,J | kestra: 22.16: Ajanş ve botsa ertesi günün programı. 22.30 opera Ye Gperet parçaları —. 2040 2 Türk BÜ ge grdbi Yeni ııeıı'IY'ı gürlerini ratlı Kül iehmili gi ç Üstadın yen! eserlerini edöbiri' di bebemebal okumalıdırlar. Çocuk Duygusu — Çot dit olan 'bu meçmuanih Yi maştar. Çığır — Ayda kâr ve edekiyal totişar etmiştir. içl F* adinci gy woıııııı"',ı nıııınn!

Bu sayıdan diğer sayfalar: