SON POSTA Atatürkün sesini Dinliyelim Yazan: Muhittin Birgen — | (Baştarafı 1 inci sayfada) rek memlekete hitab eden Büyük Şef, dogmatizmin aleyhinde bulundu. Son günlerde bir kaç defa işaret etmiş oldu- içinde bu sözlerin kıymeti büyük Atatürkün, gür ve nurlu bir sesle bir ke-| re daha tekrar etmiş olduğu bu hak'kâti bugünkü dünyanın milletleri bütün“kuv- | vetile duymuş ve anlamış olsalardı, elbet züne doğru yükselen dogmatik hiç olmazsa şiddetini kaybeder- 'akat, dünya bu hâkikati anlaşın'veya anlamasın, biz o büyük insanın ifade et- ati çok iyi anlamak mecburi -| deyiz ye, dogmatik bir rejim daha dün kurtulmuş bir memlekettir. İs- ki sı geçmiş bir dog- matizm olsun, İsterse içinden yeni çıktı- ğımız dogmatizmi, biz, tam bir kanaatle reddetmiş ola içimizde henüz her hangi renk ve şekilde bir dogmatizm meyli vardır. Son zamanlarda etrafıma baktığım zaman, henüz dogmatik temâü- yüllerini unutmamış bir cemiyetin içinde bulunduğumuzu görüyorum ve, di sunu söyliyeyim, endişe ediyorum. Dogm- lar, ister dini, ister içtimai ve isterse ik- tısadi olsun, insan cemiyetlerine hiç bir Zaman refah ve r vermiş değildir. Dogm sağdan da gelse, soldan da gelse, her hangi bir cemiyet için hayır ve se- mez; çünkü şimdiye kadar geti rmemiştir. Bunu çok güzel bilen ve daba dün kendi DE köhne bir terse sesi Hazır Hakikatlardan olan iki bü- yük doğmun bütün şiddetile çarpıştığı bir İs bir tahzire hakikaten ihti -| * İçinde yaşadığımız hayatı muayyen bir kaide içine koymak hiç bir zaman kabil olmamış ve bunun için dogm ile hayat, bütün insanlık terihinde mücadele ha - dinde bulunmuştur. Bir dogm, bir akide hayatı kendi kaidelerinin sıkı çerçeveleri içine almıya ne kadar o çalışmışsa da hayat ta ona karşı, o da'ma akıp giden ve dalma değişmek istiyen serbes inkişaf ve tekâ - mül fhtiyacile o kadar mukavemet et - miştir. Bir takım gökten inme akidelere bağlanarak fikrimizi hayatın tekâmül ve değişme ihtiyaçları ve muhtelif tecellile- rile dalma dele halind. de gözlerimizi akıp gide: hakikatlerine çevirmek v müzde duran hâdiseleri elbet müreccahtır. Bunun için, Türki her hangi taraftan gelirse gelsin, her ne doğmatizme karşı kafasının kapılarını sımsıkı kapsmıya mecburdur, Dogmatizm demek, fikirde hürriyetsiz- Jik ve ha Biz bu iki hürriyetsizliğin veya 2 bu id istibdadın sıkı tazyiki altında çok ezil miş bir milletiz. Bizim için dadsız bir devlet ve hürriyet içinde inkişaf eden bir kafa lâzımdır. Atatürk, hürriyet ni ve doğru anlaşılmış bir demokrasi dava- cısıdır. Eğer o, her e hâ- yati her hangi bir ak Ticinde dogmanın şidde bebi hürriyet ve demokrasini şiri ve davacısı olmasıdır. Bunu böyle an- lamalıyız. dogmun enin çerçevesi ha- * Atatürk Türkiye için on sekiz sene- denberi en güzel düşünmüş ve en derin görmüş bir dehâdır, Onun, bilhassa dün- anın şu günlerinde pek büyük bir kıy- aptığı tavsiyeye bütün kuv- vetimizle bağlanmamız lâzımdır. O, bu- gün Türkiyenin hayır ve selâmetini isti- yen bütün kafaları kendi kafasında ve Türkiye için saadet istiyen bütün mülleri kendi gönlünde toplamış en kâ- mil Türktür. Bize başkaları ne söylerse söylesin, dogmatizmin türlü türlü kitab- ları ker'li sayfaları arasında insanlığa ne renkte bir cennet vâdederse etsin, biz bunların hepsine lâkayt kalslım, Tür- kiye için Türk olmak istiyorsak Atatür. kün nurlu kafasını kendi kafamız bile - lim ve önün millet için çarpan kalbine kendi kâlbımizin bütün titreyişlerin â- miz ve bize © Resimli Mile: DE /ik hoca mektep, son hoca muhittir. ŞE Eski zamanın büyük Hakimi Aristote: — Tahsil görmüş bir adamla cahil bi ir, diye sormuşlar, — Biri diriye, öleki ölüye benzer cevabını vermiş, bir sözdür ki e durdukça giy 1, r adam ara olmaktan kiymetli tebin çocuğu kem: çocuğun eline sada yükseltecek olan k bu öyle baki kalacaktır. 31 dereci milyonlarca genç kıymetsiz bir vücud bir vücud olma yoluna girdi, Fakat mek- ine çıkaracağını sanmıyalım. O Onu bilâhare endi bs ve kendi muhitidir. »ce bir vasıta verecektir. soz a yakalanan Hilmi ilim hey'eti Alman seferi hey'eti, 7000 küsur metre yüksekliğindeki Nanga Parbat'a çıkarken bir çığa yakalanmış, ve vun- dan kaçamıyan 16 Azası ölmüştü. Kur- tulan bahtiyarlardan biri olan Profe » sör Karl Troll yedi aylık bir gaybubet- ten sonra nihayet Berline dönmüş ve çoluk çocuğuna kavuşmuştur. Eski İspanya kralının reddettiği oğlu hasta Sabık İspanya kralı 13 üncü Alfonsun reddettiği ve geçenlerde bir evlendikten üç hafta sonra ayrılan oğlu prens Covadonga Floridada Miyamide ağır hasta bulunmaktadır, ezilmek mmm sak yar edelim. Bizzat Atatürk bir dogm de- gil, bir realite, yaşıyan bir varlıktır. Az veya çok mevhum fikirlerin etrafında ay- rı ayrı saflar ve ayrı ayrı ordugühlar ha- inde, birbirimizden ayrılarak toplanmak yerine, onun bütün tecrübeleri geçirmiş nurlu ve hakiki varlığı etrafında birbiri. mize sımsıkı sarılalım, Düny çok korkunç mücadeleler içinde meçhul âkibetlere doğru gittiği şu devirde bizim içimizde, yegâne tutuna- cek hakikat Atatürktür. Sağdan veya sol mankenle anın “İdan, kulaklarımızın dibine sokulup bize hesabsız saadetler vâdeden dogmların hepsi yalandır; Türk olarak yaşamak İs. “iyen Türk milleti için yegâne hakikat Atatürkün sesindedir. O sesi dinliyelim ve ona sarılalım! Muhittin Birgen kelimesini dilimizde sık sık tekrar edildiği için yerleşmiş gö- terek aynen kullandık, akidecilik de - mektir. AF Li HERGÜN BIR FIKRA Bethofenin r ruhu Geçenlerde öl: be - şinci yaldönüm: ün yirmi için merasim yapılan İl maşhur mu nas Grieg, Osloda bir konser vermişti. Konserde kendi par- çaların çaldıktan sonra, son olarak ta Bethofenden bir parça çalmıştı. Ertesi gün bir gazetede bir münek- kid, Griegin eserlerinden bahsediy «Ve bilhassa, diyordu, en son olarak çaldığı parça tahammül edilmiyecek kadar berbaddı Tenkidi okuyan Grieg, telefonla münekkidi buldu. Münekkid sordu: — Alo kiminle konuşuyorum? — Size bir budala olduğunuzu söy- lemek için telefon ediyorum. Griegin son çaldığı parça benim eserimdi. — Siz kimsiniz? : — Ben Bethofenin tuhuyum. Harp hakkında Yapılan garip Bir kehanet Kehanet ve hesabı çok seven bir İn. giliz İngilterenin son elli altmış sene zarfında yaptığı muharebeler için dik kat nazarını celbedecek olan şu aşa - Zıdaki hesapları çıkarmıştır! Zululand muharebesi 1880 de çk mış ve bir sene sürmüştür. Muharebe. nin çıktığını devam müddete zammedersek 1881 buluruz. Eğer bu tarihte bulunan rakamları birbirlerine ilâve edersek- yekünu 1899 —1881.;. 14-84-5871 olur, Bu tarih İn, bu sıralarda yaptığı muharebe dir. Muharebenin sürdüğü müddet o - lan üç seneyi de bu rakama ilâve edin- ce 1902.-1899.4.3 oluyor. Bu tarihi teşkil eden rakamları dahi birbirine zammederek 14.9.4042 4 1902 (1914 çıkar ki bu da İngilterenin bü - yük muharebeye (girdiği tarihtir. Bu muharebenin de sürdüğü dört sene müddet başladığı tarihe ilâve edilince 1918 elde edilir. Bu tarihde bulunan rakamlar da diğerleri gibi birbirlerine zammedildiği takdirde 1918--1.4.9.4. 15.8.1937 tarihi çıkar. İngiliz rakamcısı bu hesablara isti - nad ederek İngilterenin 1937 senesin- de yeni bir muharebeye gireceği kehi- netinde bulun ( soz ARASII Dünyanın en Garip mektubu . na postanesine hergün vasati o- rım milyon kart ve mektup ge- Er. Bunların içinde öyle garibleri var- dır ki, fakat geçenlerde gelen bir mek. burl arasında garabet itibari- kazanmıştır. Bu mektubun üzerinde adres pota ile yazılmıştır. Posta idaresi hotanm ih tiva ettiği nağmelerden adresi bulmuş : ve mektubu sahibine vermiştir. Kocadan ayrılmak için garip bir sebep ! Margarit Hallo isminde genç ve gü- zel bir kadın, Peşte mahkemesine mü. racaat ederek kocasının dişlerile elek- trik lâmbasını parçaladıktan sonra çiğ neyip yediğini ve keza kılıç ve sıcak yağı gibi şeyleri » uğunu se - beb göstererek ayrılmalarına karar ve- ini istemiştir. Hallo terzi çırak - ğı yaparken işsiz kalarak eski san'ati olan hokkabazlığa başlamıştı. Bir gün karısının önünde bir elek- |trik Jâmbasını kapıp ağzına atarak ça- tr çatır çiğnemişti. Bunu gören karı - İsını bir ttreme almış ve baygın bir dan sonra kocasının yüzünü görmesi değil, sesini işitmesi bile genç kadını kendinden geçirmekte idi, Nihayet bo- İşanmak için mahkemeye müracaat et- ,İmiştir. Hâkim boşanma kararını ver - miştir. 80 saat hiç durmadan buz üstünde kayan adam 25 yaşlarında Jorksline'li bir İngi- Uz delikanlısı dünya patinaj mukave - met şampiyonluğu için 80 saat 10 da- kika hiç durmadan kaydıktan sonra dayanamıyarak müsabakadan çıkmış- tır. Bu müddet zarfında, yemek ye - miş, su içmiş, yıkanmış ve tiraş olmuş- İSTER İNAN, Edirnede doğru yoldan çıkmış çocukları doğru yola ge - tirmek maksadile bir ıslah evi açıldı. tarafından bütün memleket müddelumumiliklerine müra- Ve Adliye Vekâleti yışınmdan dolayı sex İSTER İNANMA! lardan anlıyoruz ki bütün memlekette mevcud mahküm çocukların sayısı 100 taneden ibarettir. Sayının fazla olma- tur. vinmeliyiz, fakat okuduğumuz malümat câat edilerek mintakalarında bu ıslah evine gönderilebilecek! doğru ise, bu (100) tane mahküm çocuğun arasında (11) kaç tane mahküm çocuk bulunduğu soruldu. Gelen cevab- İ yaşında bulunanları da vardır. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İbalde anasının evine koşmuştu. Bun -| İ ger bir Sözün Kısası i Yazı Çok Olduğu için Bugür Konamadı Menmlekol Meseleleri İçinde-hürriyet ve sevgi değik ve korku hâvası hâkim olan ÜniY! de, eğer böyle bir müesseseye lan ahenk bulunmazsa hiç te a memehiir. Eğer kulağımızı birâz kabartacak sak orada hiç arkası gelmemiş dedikodu ruhu hüküm EE rız. Dedikodunun türlü türlü m vardır. Başlıcalarını sayayım: * Bir mevzu, ecnebi hocalarla ye ! calar arasmdadır. Hattâ, son dl gazete sütunlarına intikal etmiş nebi hoca - yerli hoca meselesi bU & kodunun eseridir. Yerli hocalar ecnebi hocalardan nun değildirler. Gâh bir nefis gurur meselesi, gâh bir menfaat M5 olan bu memnuniyetsizlik, o kad gidiyor ki bazan ecnebi hocaların bi < hayatlarının bile bahis ve dedikodu zuu olduğunu esefle g en ziyade Tıb Fakülte; Ecnebi profesörlerin visi ile meşgul olm; ve kendi gözür lemin gözü calar, bu mevzuu dille lerdir Fe sulta yi: tib profesö lananlar yok müdur? kat, bunlara lü cum edildiği de p onlar, ecnebi yade temsil edenler, bu feri sir ie n çok mütes | bu yüzdet gidenleri bak kodu İçlerinde bunalanları ve memlekete İkinci dedikodu m da bizim fesörlerle genç ve idealist unsurlaf r, gençleri çab leme hırslarile itham ederler; gen onları, kendilerini ezmek istemek kişaflarına yardım etmemekle tb tında tutarlar. Ben, maalesef, her * rafın da haklı olduğunu gösteren leri tanırım, Darültünunun Üni istihalesi esnasında yapılan ayıb3. rasında İyi bir usul ile hareket “8 miş olmasından ileri ge be versitede matlub olan ri bakımından çok acıkl iyi ayıklanmadı ve İ Ten unsurlar iyi seçilmedi. Bu hakkaktır; bunun için de orada “yi meslekdaş'arla «olgunlaşaca#» ye” arasında karşılıklı hürmet ve © duyguları hâkim olacak yerde» le bir dedikodu havası eser. 8 Üniversitede dedik edinn en dır. Meselâ, Tıb Fakültesinin şadan İstanbula nakli baki etri nim yirmi beş sen u, henüz ne nakil saye artık selâmete kavuştuğuna ım da işin büsbüti iddia eder. Nakil taraftafi rın, ekseriy derslerine dev yen ve kliniklerinde bulunmuya” lar olduğunu çok iyi balli naklin o kadar taraftarı değildi”? Nakil acıklı olan cihet, bu değildir. Ni fiyeti olup bitmiş bir iş oldu! nakilden müteveliid fenalıkla”” ne çalışacak yerde alâkadar meseleyi bir dedikodu mevzi ları ve birbirlerini itham et cıklı olan budur! al me yi | rl * Üniversitenin dedikodu dan biri de içinde hâlâ bir rin hüküm sürmesi bir takım zümrelerin, (Devamı Lin “Bugünkü takvi Çarşamba 3- Znci teşrin 635 > Güneşi Mimdi ço 1445 Yan ; 888 Kami sena 1558 Hızır 182