.. Hergün Buhranı ucuzlukla ve Serbesti ile yenen l Memleketler b Yazan: Muhittin Birgen — undan sekiz sene evvel, büyük buhran başladığı sıralarda, Av- Tupanın en zayıf memleketlerinin en ba- © Şinda Avusturya ile Macaristan geliyor- du. En evvel Avusturya parası, arkasın- dan da Macar paran düşmeğe başlamış- tı. Budapeştenin de, Viyananın da çene- lerini bıçak açmıyordu. Her iki tarafta ““da döviz ihracatına karşı şiddetli tedbir- ler konulmuş, hattâ hususi bir zabıta teş- — kilâtı vücuda getirilmişti. Avusturya şi- — lini on dokuza, Macar pengösü yirmi iki kuruşa kadar düşmüşlerdi. Büyük muha- rebeden her suretle yaralı olarak çıkan bu iki memleket, o zamanki Avrupanın -Balkanlardan sonra- en fakir memle- ketleri olmuştu. Fakat, çalışma şevkini, mücadele neş- esini kaybetmeyen bu iki millet, işleri tanzim etmesini ve müşkülütla uğraşma- sını iyi bilen birer hükümet idaresi ak tında, yavaş yavaş kendilerini topladılar. Buğgün, bu memleketlere şöyle bir bakış- la insan anlıyor ki işleri bir hayli düzel- miştir. Derin tetkiklere lüzum yok, san — gekiz sene içinde daima gördüğüm bu memleketlerdeki harici ve umumi müşa- hedeler bile bugün işlerin değişmiş ol- duğunu gösteriyor. Meselâ, her iki tarafta da, bugün kara borsa denilen şey yok gibidir. Vakia he- nüz hudutlara girip çıkarken döviz kon- trolü vardır; henüz bu memleketten dö- viz ihracı için müsaade almak usulü de- vam ediyor. Fakat, bunlar artik, bürok- rasinin bir nevi itiyat haline gelmiş ha- reketleridir. Bence filf tesiri olmıyan ve hattâ fili tesirine o kadar ehemmiyet bile verilmeyen bir bürokrasi muhafazakâr- " Jığından başka bir şey değildir. Kontrol .t “ olsun olmasın, bu memleketlere para ne kadar kolay giriyorsa o kadar kolay çı- kıyor. Muhafazakâr ve ananeci bürokrasi, — Para ihracına izin vermezse kara borsa orada duruyor: İstediğiniz kadar para — gçıkarabilirsiniz. Zarar bâsit bir yüzdeden — ibarettir. Yüzde beş, bankaların bu gibi #hvalde para nakli için istedikleri nis - betin nihayet bir veya iki mislidir. Yani Tesmi barsa ile gizli borsa, meşru ile gay- ri meşru arasındaki fark, hiç denecek dereceye inmiştir. Bundan dolayı da bir aralık İsviçreden Viyanaya üşüşmüş o » lan Yahudi bankerler, artık Viyanada iş kalmamış olduğunu görerek çekilip git- mişlerdir! Bügün, Fransız frankı düşüyor; şilin ve pengö yerlerinde oturuyorlar. İngiliz lirası da düşebilir; anlar gene yerlerinde oturacaklardır. Çünkü, bu memleketlerin döviz kuvvetleri, paralarının kıymetini tütmaya kâfi olan bir haddedir. * Bir iktısadi buhranı, bir mali düşkün- Yüğü, şiddetli hükümet ve zabıta tedbir- leri ve bilhassa, pahalılık yapan, müfrit K himayeciliğin msullerile yenmeği düşün- Meyen memleketler için Avusturya da, — Macaristan da gayet iyi birer misaldir. » Her iki tarafta da buhranın İlk zamanla- — Tında gerek para ve gerek İstihlâk ve is- tihsal için gayet sıkı himaye tedbirleri almış, fakat, bunun çıkar bir yol olmadı- ği görülerek bunlar yavaş yavaş indiri- lerek nihayet büsbütün ortadan kaldırıl- miştır. Bugün, her İki memleket te bir takım ihtiyaçlarımı, pahalı veren memle- ketten kleringle değil, ucuza veren mem- *leketten dövizle almakta tereddüt elmi- yorlar. Bizim bu memleketlere öteden - beri yapmakta olduğumuz ihracata hayli zarar veren bu hâdise, onların bugün ik- tısaden ne kadar kalkınmış olduklarının ğ gayet açık bir delilidir. Zaten bu kalkın- ma, her tarafta görülüyor: Yeni yollar yapan, yeni köprüler kuran, yeni evler inşa eden ve bilhassa yeni oteller yapma. yı düşünen bir memleket, bukranın için- den muvaffakiyetle çıkmış demektir. Halbuki bu memleketlerden dahâ kuv - wetli, daha büyük, daha zengin memle- ketler, henüz müşküllerini yenmiş de- Bildirler, * Bu iki memleket bu kalkınmayı nasıl temin etti? Bu, uzun uzadıya tetkik edi- Jen bir hâdisedir. Zirai mahsullerin para etmeğe başlaması elbette bu işde âmil ol- Muştur; her iki memleketin istihsal kuv- | vetlerini arttırmaları da tabiatile bu â-. Bazı ailelerde çocuğun çocukluk ermesme müsaade edil- n ez, çocuktan bir köşede sessiz, sükün İçinde oturması İste- nh'r, büyük bir adam vakarı beklenir, Bu gibi ailelerin gözerinde koşan çocuk yaramaz, şarkı biyeiz, oynuyan çocuk haşarıdır. Böyle düşünen, böyle ya- pan, Öyle hareket eden alleler çocuğun elinden en büyük hakkın: aldıklarının ve önün zekâ ve bedence İnkişafının önüne geçtiklerinin farkında değildirler. kendi kendine oturan Doktor bir köşede hiç hareketsiz, Resimli Makale: —— SON POSTA yliyan çocuk ter- nacaktır. 96 Çocuğun hakkını alanlar.. Va gocuğu hasta addeder, sessiz ve hareketsiz kalmıya icbar edilen yavruyu da hem hastalanmıya, hem de abdallaşmıya mahküm edilmiş telâkki eder. Tabiat en fazla hareket ve en derin tecessüs hissini canlı mahlükların yavrularına ver- miştir. Vücut ve zekâ kabiliyeti ba tablat kuvvetlerinin inkişafı nisbetinde artacaktır. Bırakalım, çocuk çocuklu- ğunu yapsın ve mes'ut olsun, bu onun hakkıdır, bedbaht olması için büyüdüğü zaman önünde çok seneler bulu - ( SOZ ARASIN İsveçin müstakbel Sonla Henni'si Yedi yaşında olduğu halde patenle kı- zak kaymada, değme patencileri gölgede bırakan İsveçli Birthe Holmberge, İsveç- liler paten bharikası demektedirler. Bir çoök kimseler daha şimdiden bu kadar bü- yük maharetler gösteren küçük sporcu- ya «Müstakbel İsveç Sonla Henni'si> is- mini takmışlardır. millerdendir. Her iki memlekette de buh- tanın iş Ücretini düşürmesi kalkınmada âmildir. Fakat, ben öyle zannediyorum ki en büyük rolü ucuzluk oynamıştır. Ne Macaristan, ne de Avusturya, himayeci- Lği ileri götüremediler; memlekelle pa- halılık yapmaktan çekindiler. Bu su - retle Avrupanın ve hattâ Amerikanın türist hareketini memleketlerine çevir - meğe muvaffak oldular, Buralara bol tü- rist geldi ve bu memleketler ucuz mal istihsal ettiler. Bu sayede hem dünya fi- atlarile mal satıp karanabildiler, hem de memleketlerindeki ucuzluk sayesinde gelen türisilerin getirdikleri dövizlerle mâali müvazene vaziyetlerini düzeltmiş oldular. Bence, bu memleketlerde ucuzluk, hi- maye ve kontrol azlığı sayesinde kalkın- mışlardır; pahalılığa doğru gittikleri nis- bette tekrar gerileyeceklerdir. Her iki memleket te iktısadi kalkınmanın ucuz- luk yolile daha kolay elde edilebileceğine birer misaldir. Çünkü, ötekilerin hepsi de henüz müşkülât içinde bulunuyorlar. Muhittin Birgen üzerine tahsil dairesinden bir haciz EHöm telâş, hem de şikâyet ediyordu. Arkadaşı sordu: — Evinin elektrik sarfiyatı senede ne tutuyor? — Ayda dört liradan senede takriben 48 lira?. — Su için ne sarfediyorsun? İSTER SAĞ lün Ni 5 Si I il HERGÜN BİR FIKRA | Anlatırken aklıma geldi Bir mecliste yaşlıca bir zat 1309 ha- reketi arzını anlatıyordu: — Biz o trada yemek yiyorduk. Bizim eski evlerin yemek odalarımda raflar vardır. Raflar tabakla dolu idi, Hareket başlar başlamaz, tabaklar ba- pımıza düşüp, kırıldı. Dinliyenlerden orta yaşlı bir hemen ayağa kalktı: — Teşrij mi ? Diye, sordular.. — Evet, dedi, karım kendisine bir çift dskarpin almamı tembih etmişti. Bay, hareketi anlatırken aklıma gel. di. Onu almaya gidiyorum. Kalöriferin icadı Bir asrı doldurdu Kalöriferin icadı bu sene yüzüncü yılını doldurmuştur. Kalöriferin mu - cidi İngiliz Perkins olarak sayılmak - ta ise de makinist Bonemen 1777 sene- sinde eski Romalıların hamamları u - sülde sıcak havayla ısınmak için bir çok tecrübeler yapmıştı. Perkinsin ica- dı hemen her tarafta rağbet bulmuş ve hattâ hükümetler tarafından kullanıl- mak suretile başkalarına örnek olan yegâne bir icat bulunmuştur. İngiltere ve Fransada ilk kalörifer konan binalar hükümet dalreleri ile ü- niversiteler olmuştur. zat Gazeteler, dünya orman mevcudunu yavaş yavaş tüketiyorlar mı? Bir Amerikan gazetesi, ormanların ihyası için sarfedilen mesai ne derece yüksek olursa olsun Amerika gazete- lerinin tabı adedleri tahdit edilmezse muhakkak surette mahvolacağını id - dia etmektedir. Amerikada yüksek tirajlı bir gazcte, her gün sattığı gazeteleri basmak için beş yüz ağaca muhtaç bulunmaktadır. Yapılan bir hesaba göre dünya gaze - telerinin her gün yarım milyon ağacı imha ettiği anlaşılmaktadır. Eğer şim- diye kadar teshin ve sair ihtiyaçlar için ağaçtan başka vasıtalar bulunmamiş olsaydı kâğıt yapılacak ağacın fikdamı geee —— ISTER İNAN IİSTER Boğaziçi vapurunda iki arkadaşın muhaverelerine şahit olduk. Bunlardan birincisi mesken vergisinin zamanında ödememiş. 48 liralık bir borcu toplanmış, bunun taksitlerini ı olacak.. hbarnamesi almış. keserler! — Demek ki vermediğin günü kulsaydı, onun & Arkadaşı: | | İNAN İSTER Çin - Japon harbinden Feci bir sahne Yukarıda gördüğünüz Japon barbinin tüyler — ürpertici- bir sâfhasını gösltermektedir. Şanghayın son bombardımanlarından birinde lay- yarelerden atılan bir bomba gördüğü- nüz otomobile isabet etmiş* ve zavallı Çinli şoförü gördüğünüz şökle getir - miştir. resim, Çin, Cazbant gürültüsü bazı mikropları öldürürmüş Filadelfiyada çıkan bir fen mecmua- sı, doğruluğunu tekeffül edemiyeceğini söylediği şu haberi veriyor: Josimata isminde bir Japon âlimi se- nelerce ipek böceklerinin hastalıkları- na dair yaptığı tetkikat ve taharriyat neticesinde ismine Kösu dediği bir tufeylinin kelebek olmazdan evvel koza içinde bulunan böceklerin daha fazla ipek yapmalarına mâni olduğunu keş- fettikten sonra kösu tufeylisinin imha- sı için de iyi bir usul bulmuştur. Bu u- sule Hot-Bant denilmektedir ve koza- nın civarında Cazn-Bant gürültülerine sesler çıkarmaktan ibaretiir. Bu tufeyli, Hot-Bantın gürültüsünü işitince müthiş bir korkuya tutulup kozanın içine saklanmakla Ve havasız- lıktan ölmektedir. Mecmua, Japon hükümetinin ipek - böceği yetiştirmek için binlerce Hot < Bant plâkı ısmarladığını da ilâve et - mektedir. behemehal hissedilecekti. Binaenaleyh ağaçtan başka bir madde i!e kâğıt ima- lini keşfedecek kimse insaniyetin bü - yük yardımcısı olacaktır. İNANMA! — Orasını pek iyi bilmiyorum (amma. 24 lira kadar — Her iki daireye de borcun var mı? — Hayır.. Ne münasebet? Suyu da, elektriği de derhal ümet te vergiyi her ay tahsil etseydi, evinden çıkarmak tehdidi ile kor - lacağını muntazaman ödiyecektin?. — Evet, öyle diye kekeledi ve bir başka bahse geçtiler. İNANMA! Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Cumhurreisinin Tezkeresi (Baştarafı 1 inci sayfada) Bu arada Milli Müdafaa Vekili General Kâzım Özalp, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Rana Tarhan, Ha. riciye Vekâleti Vekili Numan Me- nemencioğlu ile Merkez ve Ziraat Bankaları direktörlerinin ziyaret- lerini kabul etmiştir. Celâl Bayar, Başbakan Vekilli- ğine tayin edildiğini devlet teşkilâ- tına tebliğ etmiş, Cumhurreisinin kendisine gönderdiği tezkerenin su- retini de göndermiştir. ekiller Ankarada Dahiliye Vekili ve parli genel sek « reteri Şükrü Ka, Adliye vekili Şük- Tü Saracoğlu, Maliye vekili Fuad ralı, Milli müdafaa vekli neral zım Özalp, İnhisarlar vekili Rana Tar- han ve hariciye vekâleti vekili Numan Menemenctoğlu bu sal Ssusi tren « le Ankaraya gelmişler, istasyonda şeh- rimizde bulunan mebuslar , veküâletler müsteşar ve ileri gelenleri, Ankara va- isi, enniyet müdürü tarafından karşı- lanmışlardır. İstanbul- Edirne yolu (Baş tarafı 1 inci sayfada) İstanbuldan dün sabah saat sekizde hareket eden otomobi e, Vali Mu- hittin Üstündağ ile bir çok saylavlar, ve matbuat erkânı bulunuyorlardı. Bu hey'ete, yolun muhtelif yerle « rinden, General Kâzım ik, General Salih, Çorlu, Silivri Kaymakamları, Te kirdağ Edirne ve Kırklareli Valileri de iltihak etmişlerdir. Bütün bu zevati hâmil bulunan. ve yollara kurulmuş olan rın altın - dan, halkın candan alkışları arasında geçen otomobiller, tam saat 12 de Lü « leburgaza vasıl olmuşlardır. ğ Hazırlanmış bulunan kürsüde, Na -, fia erkânından bir zatın Trakya maa - rif müfettişi Abdi Yalçın Bildivarın, ve onları mütecakıp Ali Çetinkayanın söyledikleri kısa fakat özlü nutuklar- dan sonra, Lüleburgaz vilâyeti med « haline kurulmuş olan muazzam tâkın önüne gidilmiştir. Orada Ali Çetinkaya, tâka gerilmiş |bulunan kordelâları keserek yolu aç- miştir. Uzun uzun alkışlanan bu merasim- den sonra, bando istiklâl marşını çal - miştir. Onu mütcakıp, diyesi, davetlilere bir Mmiştir. Yemekten sonra, halk partisinde bir, müddet istirahat edilmiş ve Lülebur « gazdan hareketle, Çorluya dönülmüş- tür. Çorlu ordu evinde de, misafirlere, bir çay ziyafeti verilmiştir. 3 sene gibi kısa bir zamanda tamam- Janmış, ve Nafia Vekâletine 3,350,000 liraya mal olmuş bulunan bu yolun u- zunluğu 155,5 kilometre, ve genişliği yedi metredir, Üzerinde de 187 köprü vardır. burgaz bele « ziyafeti çek DU GUÜRKU, HAV Dün hava rüzgârlı geçti Kandilli rasad istasyonunun dün öğle- den sonra saat 14 de kaydettiğine göre hava rüzgârlı ve açık olarak geç- miştir. Şimali şar- kiden esen rüzgâ- rın azami gsür'ati 13 metreyi — bül- muştur. Güneşte hararet 51,5, gölgede en fazla sıcaklık — 223, en az da 18,5 ola- rah kaydedilmiştir. Ayrıça hava tazyiki de 767 ye kadar yükselmiştir. Dün rütubet dörecesi de nisbi olarak yüzde 75 olarak kaydedilmiştir. Güseş 1 5.38 — Öğle 1 205 imdi 1 1526 — Akşam : 1758 Yatı 1 1938 — İmsak 413 Kumi senş LİSİ — Arabi sana 1334 Hizar 146