14 Sayfa Son Posta'nın siyasi tefrikası : 39 e Talat P & aşanın son günleri Yazan : Arif Cemil Talât Paşanın birdenbire kaybolması Tayliryanı da, cürüm şeriklerinide şaşırttı. Câni, birbiri arkasına altı gün Talât Paşanın evini tarassut ettiği halde bir defa olsun onun dışarı çıktığını görmedi istanbul murahhasımız bu işi sırf|men bitirmiş iken Talât paşanın bir - SON POSTA - Bataviada Felemenk dilile inti gazete bir gün ikinci sayfasında şu beklenmiyen Denizlerin Kaptan Bum Bum Çevirent Ahmet Cemalettin Saraçoğlu eden gündelik bir kendi namına bir teşebbüs olarak yap!denbire ortadan kaybolması madı. Bu işler şehremanetinin kon - trolü altında yapıldı. Gerek - İstanbul murahhası Kemal, gerekse rüfekası bu vazifeyi vatani bir hizmet telâkki ede- rek ve geceleri sabahlara kadar uyu - mıyarak çalışmak suretile ve mukabi- Jinde hiç bir şey beklemiyerek ifa et- tiler. Hakikat bundan ibarettir. 'Tabil ekmek sa'ışında oldukça bü- yük bir temettü hasıl oluyordu. Mik- tar, hatırımda değil. Meselâ elli yedi paraya mal olan ekmek elli beş para- ya satılamıyacağından, elli yedi para- k para taksimi im- zaruri olarak a ordu. İşte —temetlü geliyordu. Ekmek tevziatile meşgul olan zevat, kimseye aid olmıyan bu fazla para ile hem memlekette ticaret hayatını can- landırmak, hem de bu vasita ile hal -|, kın diğer ihtiyaçlarını daha ehven f atlarla tedarik etmek cihetini düşüne - | rek bu paranın etrafında hususi serma yeleri de toplıyarak şirketler vücuda getirdiler ve netliede bu şirketlerin ser mayelerinden bir kısmını teşkil eden bu sahipsiz parayı da şer'i usuller da- hilinde vakfederek ileride teşkil edi - lecek bir islâm bankasının sermayesi - ni hazırlamış oldular. Talât paşa İstanbul divanıharbi ta- rafından yazılan ithamnamede sayılı suçları hakkında bunları — söyledikten sonra dedi ki: «— İstanbul divanıharbinin aylar - Taylir - yan'ı da, cürüm şeriklerini de çok şa- şırttı. Câni, cinayeti işlemeğe artık iyi- bir ipin ucunda sallanmadan evvel siz- ce karar verdiğinden bir sabah yatak- tan kalktıktan sonra hemen Talât pa -| şanın evini tarassud etmeğe başladı. Halbuki öğle vaktine kadar bekle - diği halde Talât paşa mutad olan saat- te sokağa çıkmadı. Paşanın” Berlinden gizlice uzaklaştığından haberi olmiyan Câni, kendi kendine: — Belki rahatsız da onun İiçi: medi. diyerek müteselli oldu. Fakal ertesi ve daha ertesi günler ve hattâ aradan bir hafta geçtikten son ra da Talât paşayı göremeyince endişe- ye düştüler, Hepsi bir araya gelerek tahkikat yapmağa karar verdiler. İçle- rinden biri apartıman — kapıcısından «Sâj beyin» nerede olduğunu soracak ve öğrenecekti. Bu kararı ik etmek o kadar ko- y değildi. Çünkü, kapıcının «Sâi bey» vermemek in talimat almış olması ihtimalı var - dı. Sonra şüphelenebilir, bu şüphesini 'Talât paşaya söyleyebilir ve bu suret - le onu yeniden ikaz edebilirdi. Bu ise cânilerin kat'iyyen işlerine gelmezdi. Cinayetleri için lâzım olan her şeyi ha- zırladıktan sonra şikârlarının ihtiyata davel olunması bütün işlerini yeniden altüst edebilirdi. Fakat, bu tahkikatı yapmaktan baş -| ka bir çare yoktu. Zira Cenevredeki Ermeni ihtilâl komitesi artık ültima - tomu dayamıştı. Berlindeki cânilere, eya İşi bir an evvel bitiriniz, yahut be - in- | lerin de yeni yeni hüsranlarınız şerefi- haberi neşretti: Lauterbah'ın ölümü — Kah, kah, kah!.. Ben asılmadan ve lere göstereceğim bir hayli marifetlerim daha var.. denizde balık satılmaz yav- rum.. siz de beni asıp kesmeyi düşün- meden evvel hele bir kere beni ele ge- çirin.,. Sonra müstehzi bir edâ ile kadehimi kaldırdım ve ilâve ettim: — Müstakbel sergüzeşllerim ve siz- ne içiyorum... Yanımdaki arkadaşlar yüksek sesle «Lauterbah»> şarkısını hep bir ağızdan |söylemeğe başladılar. Bu vaziyet karşı- sında küstah düşmanım sesini kesti ve |biraz sonra da kalkıp gitmeğe mecbur oldu. ğ «San Fransiskö» dan tüfek ve cepha- ne yüklü olarak gelmesini beklediği- miz vapurun muvasalatına intizaren ben ve Her (Helferih) Hindistanx hal- kı galeyana teşvik eden beyannameler gönderiyorduk. Bu beyannameleri bi-, siklet lâstiklerinin içine dolduruyor ve Hindistana öyle gönderiyorduk: Aradan iki hafta geçti, bizim vapur- dan bir haber çıkmadı. Ben sabırsızlan- mağa başlamıştım. Konsolosa bu vapurun düşmanın eli- ne düşerek batırılmış olmasından endi- şe ettiğimi söyledim. Ve filhak'ka bu tahminim de doğru çıktı. Çünkü bir müddet sonra geminin İngilizler tara- fından yakalanmış olduğunu haber al- dık. Amerikadan silâh getirecek vapur - Takma bıyiği damla göz yaşını akıtarak «Lauterbahı şarkısının: — Oh! Şimdi nereye, nerelere gitti?. Mısramı tekrar ettiklerine yemin ede- bilirim. Benim gibi hayatını neş'e ve kahkaha içinde geçirmiş bir adamın ölümü de başkalarınınkine elbet te ben- zemezdi, benziyemezdi, Ortada müsbet bir hakikat varsa be- nim gaybubet etmiş olmaklığım, şu fa- ni dünyadan elimi, eteğimi çekmiş bu- lunmaklığım idi. Bereket versin ki or- tadan yok olmuş, lâkin dost ve düş - manlarımın iman ettikleri gibi henüz ahrete gitmiş değildim. Cömert, âlice- ca tığı tahkikat ve tetkikat netice- sinde meydana koyduğu zannettiği cü- rüm maddeleri beni itham etmek şöy- da | le dursun, bilâkis masumiyetim için bi|lerden birisi bir akşam Hardenberg so- kilip gidiniz» diyordu. ceriksiz olduğunuzu itiraf ecerek çe « dan ümidimizi kestikten sonra konsolos bana Hindistana silâh ve cephane ta - İşte bu mecburiyet altında Ermeni- | SImak kadar tehlikeli başka bir iş bul- al konsolosa ü ve (Şanghay) da ge rer delil teşkil eder. Zaten geçen me - kağında 4 numaralı apartımanın önün- bir takım mahrem evrak götürüp gö - müurivet ve siyaset hayatıma aid bü - tün muamelelerim ve ieraatım tetkik "i &: edilirse bunlar da bir gün vatana olan | Pütrge ile sokağa çıkan kapıcıya yak * hizmetimin birer şahidi olacaktır. laşarak: Siyasi hayatımda hiç bir vakit his-|.... h g > siyatıma kapılmadım, hiç bir vakit şah ıSıthey slide BEC AY e NORUN sımı ve akrabamı — düşünmedim. Bir| AU çok kimseler — beni eski arkadaşlarıma karşı nankörlükle itham ederler, Bu, ! Kendilerini isimlerile tanımam, de bir müddet dolaştıktan sonra kapı-|türemiyeceğimi sordu. Ben bu teklifi önünü süpürmek için elindeki sü-|de tereddütsüz kabul ettim. Konsolos: «— Acaba birinci katta oturan Türk|Pimıyan kimse yok gibid — Yalnız diyordu, bir nokta var ki çok mühimdir. Çin sahillerinde sizi Kıyafetin. zi ve şekli şemailinizi değiştirmiş olsa- nız bile düşmanlarımız sizi kolayca ta- — Orada bir kaç tane 'Türk oturu - nıyacaklardır. yor. Hangisini istediğinizi ben ne bile- Ben de şu cevabı verdim: — Burada işsizlikten ve can sıkın - kat'iyyen doğru değildir. Yaptığım bü- tün fedakârlıkalr vatan endişesi ve u- mümun selâmeti neticesidir. Beni ya - kından tanıyanlar bunu tasdik ederler, Tanımıyanlar da bir gün hakikat kar - şısında bunü tasdik ve itiraf edecek - lerdir. —8. Bu esnada Tayliryan'ı cinayete âlet olarak kullanmak isteyen Ermeni ko - mitesi katil hazırlıklarını hemen he - beşi beş geçe de, bir ıpa;-hmımn iki kat merdivenini uçar gibi çıktı. Ve bir daire. nin kapısımı üç kere çaldı. Saat beşi beş dakika ve bir çeyrek saniye geçe de ka- pı açıldı. Ve Sevim, nişanlısı Çetinin kolları arasına atıldı.. Çetin: Benim nonoşum, diye haykırdı. Rolünü harikulâde oynadın.. Artık an - neni kandırır, evlenmemize izin koparı » rız. Sevim, neş'esinden, sevincinden fıkır- dıyarak sordu: — Ne yaptın da muvaffak oldun Çe - tin?., Çetin göğsünü kabarta kabarta cevap verdi: — Cevat basit.. Müdürün labiati bir tu- haftır. Ben ne söylesem, aksini yapar.. Onun için, seni onun yanında kötüleyin- ce, hemen yelkenleri suya indirdi, mızık- çılık etmedi.. Yaşa.. Nonoşum... Yaman- sın.. İbrahim Hoyi Yarınki nüshamızda: Dördüncü katın kiracısı Yazan: İsmet Hulüsi Çıkıp kendiniz sorunuz:! cevabını ve -| fısından patlıyacağım. Diğer taraftan rip ve kapının önünü süpürmekte de-| Almanyaya avdet etmeden evvel Şang- vam etti. Ermeni apartımandan içeriye girdi| iYsret etmek benim için çok zevkli bir ve merdiven başında bir dakika kadar bekledikten sonra sokağa çıktı ve kapı- cıyar «— Evde yokmuş.» diyerek oradan uzaklaştı. Komiteciler bu suretle Talât paşa -| Sonra gidip «Sohenberg» ile Her «Hel- nın nerede bulunduğunu öğrenemiye -İferih> 1 götâüm. ea ceklerini anladılar. O esnada başka bir çareye baş vurmak imkânını da göre-İGar ben «Şanghay» a gitm mediklerinden meseleyi olduğu gibi Celpayalimden bile geçirmemi: haydaki eski dostlarımı bir kere daha nap ev sahibim Her «Helferih» in mü- depdep konağında evvelkisi gibi ya - şayıp gidiyordum. Yalnız bir yere çık- mıyordum. Zaten Bu dühiyane fikir de onun bir buluşu idi, Bir gün bana: — Lâauterbah azizim, demişti, sizin l:çin ölmekten başka bir çare yok. İn -((7 gilizlere oynadığınız bu kadar oyunu Tancak ölüm paklar... Peşinizde dolaşan casusları, hafiyeleri ve istihbarat me - muru taslaklarını aldatmak için bun - dan başka çare göremiyorum. Siz ne dersiniz dostum? Ben boynumu büküp içimi çekerek cevap verdim: — Pekâlâ, mademki ülmek icap edi- yor, ölelim!. Bundan kolay ne var?.. — Mükemmel şimdi bu acı ölümün teferruatını tesbit etmekten başka ya- iş olacaktır. Memleketine her ne şekil |Ptlacak bir şey kalmıyor. Haydi baka- ve surette olursa olsun hizmet etmek | İ!m Lauterbah ölüm!erde!ı glum beğen!. bir zevk ve bir vazifedir değil mi? Siz| Birlikte ölümümün bütün teferrua- alt tarafını fazla düşünmeyin de be -|tını tesbit ettik. Evvelâ bay «Helferih» nimle göndermek istediğiniz mahrem Penim şerefime büyük bir kaplan avı evrakı hazırlayın bay konsolos... tertip etmekle işe başladı. Bütün ha - zırlıklar yapıldı ve bu hazırlıkları «Ba- tavia» da çıkan bütün gazeteler yazdı- Konsolosun bu teklifi yaptığı ana ka-|lar. Bu hazırlıklar devam ederken ri 1 akıl ve *Sohenbezg» trene atlıyor ve « Java » / Zaten '#dasının doğu sahilinde en mühim |i - nevredeki Ermeni Komitesi mierkezine | klı başında olan bir adamın böyle bir |Manı olan «Sourabayar»ya gitti. Bu li- anlatmağa karar verdiler. Bunu yap -| ihtimali bir an için bile olza göz önüne İmana «Batavradane şimendiferle ta - mağa meburdular, Çünkü mes'uliyeti getirmesine İmkân ve ihtimal tasavvur ( Mam on iki saatte gidilir. «Sohenberg» üzerlerinden atmak lâzım — geliyordu.| Ggilebilir mi idi? Talât paşanın nerede bulunduğunu tekrar keşfedinceye kadar — geçecek müddet zarfında işi bitiremediklerin - den dolayı yeniden komitenin tekdiri-| Syretile gitmeyi ve işin alt tarafını da ni yemek istemiyorlardı. Cenevredeki Ermeni — Komitesine| rarlaştırdık. verilen bu habere gelen cevapta, Tay- Hryan'ın yerinde kalması, bir kaç gün daha beklemesi ve bermutad Talât pa- şanın evini tarassudda — devam etmesi| MİNDANA0» DA DİRİLİYORUM. bildirildi. Acaba komite bu cevabile neyi kas - tediyordu? Talât paşanın izini bulmak için daha yüksek makamlatı harekete mi getirmişti? Bu yüksek makamlar|'© bir gün ikinci sayfasında: nereleriydi? Bütün bu suallere doğru benim gibi ölü veya diri olarak yaka- Janması için para mükâfatı vadedilmiş bir kimse olmadığından bu seyahati mWazari dikkatt celbetmeden yapmıştı. Yahut da biz nazarı dikkati ce)betme- diğine kanaat hasıl etmiştik. Her «Helferihe kaplan avı hazırlık- larını ikmal ettikten sonra herkesin Rözü önünde yola çıktık ve Majeste kaplanla boğuşmak için ormanın yo- lunu tuttuk. y «Javarda bir kaplan avı tertibi mü- «Batavla» da Felemenk lisanile in -İhim bir meseledir ve bir misafir için tişar eden en mühim günlük gazete|bir kaplan avı tertip etmek o misafire «Batavash Nieusblad> dır ve bu gaze-|en büyük şeref ve saygıyı İzafe eyle - mek demektir. «Java» dağlarında «Badung» ismin- Üç arkadaş bir hayli müzakere et - tikten sonra «<Filipin» e kadar küçük küçük Felemenk adalarına uğramak talih ve kaderimize hava'e etmeyi ka - —0t «JAVA» DA ÖLÜYORUM, LÂKİN «Lauterbah'ın ölümü» bir cevap ve izah bulmak mümkün de-| Serlevhalı bir havadisle intişar edi-|de küçük bir yayla vardır. Burası Bildir. Berlindeki İngiliz askeri mü -|yordu. Bu müellim haber hemen o gün|sıtmadan kurtulmak istiyenler için bir messilinin Talât paşayı araması, Dus-|telgrafla, mektupla her Larala bildiril-|tedavi merkezi, adelâ bir sanatoryom- seldef'de bir mülâkat haz:rlanması ve|di ve Aksayı Şarkın bütün gazeteleri|dur. Talât paşanın tekrar Berlinde görün -| tarafından iktibas edilmesi için ne yap-| Kaplan avı alayı yavaş yavaş orman- mesile Ermeni Komitesinin yeniden iz|mak mümkünse yapıldı. peşinde koşması arasında bir münase - lara dalarken ben de Basralı arap tüc- Bu kara haberin dostlarca az veya|carı kıyafetine girdim. O taraflarda bet vardır denilemediği kadar yoktu dalçok teessürle karşılandığını pek bil -|Basralı arap tacirlere pek sık tesadüf denilemez. (Arkası var) mem amma, pek çoklarının bir kaçledilir. Ve bir otomobile atlayıp «Ba « yaveli dudağıma yerleştirdim... . dungsa gittim. Maksadım geceyi ora da geçirmekti. «Badung» yüksek ve ha vadar bir yer olmakla beraber aşağ taraftan esen ve tıpkı bir fırımn ağzın dan geliyormuş gibi insanın yüzüne s1 cak sıcak öfleyen bir rüzgür uyumam: mani oluyordu. Acaba ben: şu ölmedi ölüşüm müdür ki uyutmuyor, yatağı mın içinde döndürüp duruyordu? Bil- miyorum. Herhalde muhakkak olan bil şey varsa o gece çok sinirli idim. nim gibi küçük bir ra'şe hissetmedi «Somatrasnın vahşi ve balta görmemii ormanlarını geçmiş olan bir adam b! gece nedense her şeye sinirleniyor, siv- risineklerin vızıltısı, nebatların hışir- tını ve oralarda mehzulen bulunan Vj «Tuktoo» denilen bir nevi kertenkele nin hüzünlü sesleri asabıma dokunu- yordu. (Arkası var) ae ae e ameaanaeaeaa Bir Doktorun Günlük Notlarından Diş çürüklerinin sebepleri Ve hastalıklarla olan Münasebetleri | 1 | Ağızda teşekkül eden hamızların tesirile | mina ve diş eti, kireçli maddeler erir. böylece harap olmağa başlıyan dişe mik- roplar hücum eder. Dişin sert kısmını hü- riçten dahile doğru tahrip eder ki buna şürük denir. Bu mikrop istilâsi yalnız sert kısmının değil, ayni zamanda dişin damarlarını, sinirlerini harap ederek bir takım umuml! hastalıklara sebep olur. Bundan başka, irk, irsiyet, iklim, tagad- di, cins, yaş ve umum! hastalıklar diş çü- rümesinde mühim rol oynar. 1 İrk meselesi: Alelâmum siyah ırkın dişleri beyas ırka nasaran çok muka - yömdir. 2 — İrsiyet meselesi: Bazı ailelerin ço - cuklarında çürük fazladır. Ailenin bün- yesi burada mevzüuu bahstir. Sıhhati tam olan bünyede cibette sağlam diş bu- e) Ba notları kesip saklayımız, yabut Nöbetci Eczaneler Aksarayda; (Şeret), Alemdarda: (Eş- ref Neş'et) Beyamtte; (Asadot), Samıat- yada: (Teotilos), Eminönünde: (Mehmet Kâzmm), Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), Pe- berde: ( Rüsamettin ), Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında: (Asaf), Ka- ragümrükte: ( Wuat ), Küçükpazarda: (Hikmet CemiD, Bakırköyünde: (Mer - kez). Beyoğlu elhetindekiler: İstiklâl eaddesinde: (Dellasuda), Oa- iatada: (Hüseyin Hüsnü), Teaksimde: (Li- monciyan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Beşiktaşta: (All Ruza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Barıyerde: (Asaf), Üsküdarda: (Seli- miye), Kadıköyünde: (Moda), (Merkoz), Büyükadada: (Halk). Heybelide: (Halk)