- '“'BON FOSTA n Şarkın şifa kayn Pasinlerin tam kenarında pı: İızZ u:ı'bi ve çeliği ihtiva Bu kaplıcaya giden topallar değneklerini atıp sağlam ve gürbüz bir halde avdet ediyorlar . PM”' var. Pasinler (Hususi) — Pasinler Erzu- ruüm vilâyetine bağlı bir kaza merkezi- dir. Erzurum - İran ve Kars-Sarıkamış leri üzerinde, küçük fakat çok şirin kasabadır. Eski ismi Hasankâledir. ismin alem —olması vaktile sergerde Hasan isminde birinin kasa- banın üst tarafında hâlâ harabesi mev- cut olan büyük kaleyi inşa ellirmesidir. Sergerde Hasan bugün harap bir halde görünen bu kalede oturur ve civara hükmedermiş. Kasabanın ortasından bir çay geçer. Bu çay biraz aşağıda Aras nehrine kâ- rışır, Göz görebildiği kadar uzanan ge- niş ve çok mümbit bir ovaya sahiptir. Bu ovada pek gürbüz hayvanatı baka« riye beslendiği gibi bereketli hubu - bat ta alınır. Bu yüzden halk pek fa- Kir değildir. Kaymakam ve belediye reisi memleketin umranını arttırmış - lardır. Her tarafında bir yenilik gö - rülmektedir. Âsri mezarlık, nümune fidanlığı, temiz caddeler bu küçük ka- sabayı sevilecek bir hale getirmiştir. Kasabanın tam kenarında pek kuvvet- H kükürt ve çelik mikdarını havi bir de kaplıca vardır ki romatizmalılar i- çin bulunmaz bir şifa kaynağıdır. Ci- yvar vilâyetlerin bütün mariz ve to - palları buraya gelirler, kısa bir zaman- da ellerinden değneklerini atarak gür- büz ve sağlam bir halde avdet ederler. Yurdumuzda öyle kıymetli membalar yar ki bunları ancak tecrübe edenler bilir. Şarkan bir kenarında sessiz akan bu şifa kaynağı şimdiye kadar binlerce dertlinin derdine derman olmuş, bir çok hastaları kurtarmıştır. Kütahyada ılıcalara rağbet Kütahya Ilıcalarından olduğu gibi burada da halk yazın yaz- lık yerlere akın eder, Buranın belli başlı yazlıkları Tluca, Çamlıca ve Yon- galıdır. Ilıca, şehre 28 kilomötre mesa- fede, şimalde, bir tepenin üzerindedir. Tlcalarda bir kaç türlü su var, bir kaç türlü havâ ve güzel manzaralar vardır. 'Tepelerde hava serin ve serttir. Yirmi, birisinin görünüşü Kütahya (Hüsusf) — Her şehirde|havuzu vardır ki, bu Kavuzun dibinden Boğuk Ve sıcak su yanyana kaynamak- tadır. Burada hamamlar parasızdır. Para alınırsa suyun kesileceği efsanesi öte- denberi dillerde dolaşmaktadır, Ilıcaları senede bir -defa olsun ziya- ret etmiyen kimse burada yok gibidir. Halk yemekler, helvalar hazırlıyarak yirmi beğ metre aşağıda nisbeten sıcak| yaylı arabalarla, haziran ve temmuz bir hava vardır. Hamamlar cehennem gibidir. Haslas denilen bir soğuk su Ayvalıkta bir Aşk faciası Ayvalık (Husust) — Rüsumat maki- nisti olduğu söylenilen bir şahıs bir müd- dettenberi bir genç kıza musallat olmak- ftaymış, geçen gece sarhoş bir halde bu kızın evine tecavüz etmiş, o sırada gürül- tüyü işiden ve ayni genç kızla alâkadar olan Musa isminde birisi mütecavizi ön- ş, aralarında çıkan kavga neticesin- kinist aldığı yaraların tesirile dü- yüp ölmüştür. Katil yakalanmışlır. “Kızılırmak,, köprüsü inşaatı ilerliyor Sıvas (Hususi) — Şarkışla ile Akdağ madeni Yıldızelinin bazı köylerini ve Ağırkışla nahiyesini birbirine bağlıyan Bozkurt köyü civarındaki Kızılırmak ü- Zerinde yıllardanberi beklenilen büyük aylarında, bilhassa pazar günleri Ilıca- ları ziyaret ederler, Salihlide . * Bir cinayet Salihli, 18 (Hususi) — Salihlinin Edalâ nahiyesinin Kızılavlu köyünde feci bir einayet olmuştur. Halil ve Ali adlarında iki delikanlı Kızıldüz mevkiinde koyun otlatırlarken, ayni yerde koyun otlatan Haşmetoğlau - Alinin koyunlarını gasba teşebbüs etmişlerdir. Bu yüzden çıkan kavga, kanlı bir şekil almış; Halil ve Ali tabanca kurşunile Haşmetoğlu Aliyi öl- dürmüşlerdir. Yapılan tahkikata göre arada bir kız meselesinin mevcud olduğunu, cinayette bu işin de rol oynadığı anlaşılmıştır. İki katil yakalanmıştır. tır. Köprünün üç ay içerisinde ikmaline çalışılacak ve bundan böyle bu havalinin Viktısadi ve içtimal durumları daha nor- bir köprünün yapılmasına hışlınılmış-lmıl bir şekilde ilerliyecektir. —— — Dünyada ne garib âdet ler var, Hasan Bey! Pazar Ola Hasan Bey Gazetelerde okudum, Hindistanda kadınlar kocala- rı öldükten sonra kendilerini e ği ateşe atıp yakıyorlarmız... Diyor Ki: *« Adaba neden erkekler do karıları öldükten sonra ken- — birader?, Yaşadıkları cehen- dilerini yakmıyorlar?.. akları Bir kayınbirader Eniştesini eden b (|| Öldürdü Adapazarı (Husust) — Sadettin is- minde bir genç kayınbiraderi celep Rı- za tarafından dört yerinden bıçaklana- rak öldürülmüştür. Hâdise şöyle olmuş: tur; Sadettin karısı ile ağız kavgası yap- mış, hem hamile ve hem de hasta olan kadın kocasının sözlerinden müteessir olarak babasının evine kaçmıştır. Bun- dan fevkalâde muğber olan Sadettin biraz sonra karısı ile konuşmak üzere kayınpederinin evine gitmiştir. Uzun müddet kapıyı çalmış, fakat içeride bulundukları halde ses çıkar- muyan ev halkına kızarak camları kır- mağa, kapıyı tekmelemeğe başlamıştır. Eniştesinin bu haline tahammül ede- miyen celep Rıza da bıçağını alarak ka- pıdan dışarı çıkmış ve Sadettini dört yerinden bıçaklıyarak yere sermiştir. Yaralı derhal ölmüş, katil yakalanmış- tır. Sivasta Yeni tayinler Siyas mektupçusu Süleyman Sami Alemdar Balıkesire tayin edilmiş, ye- rine — Denizliden Talât Baysal ge- tirilmiştir. Mani- saya tayin edilen Gefterdar İhsanın yerine de Kayse- riden Celâl, hü. kümet doktorlu- #una Amasyadan İhsan - getirilmiş- tir. Sivas hükü. " met doktoru Ce- Yeni Sivas mektup- mal Başer Bingöl çusu Talât sıhhat müdürlüğüne tayin edilmiştir. Kızılcahamam Dispanseri Kızılcahamam (Husust) — Burada- ki dispanser 60 bin nüfuslu kazanın bütün bastaları- — na şifa veren bir müessese — halin. dedir. Dispanseri F idare eden hükü- (Ş met doktoru İb. rahim Alptır. Dis panserin bir kaç (Ş yataklı küçük bir © reviri vardır. Vi- lâyet sıhhat mü- dürü — dispanseri- mizde — gördüğü Dr. İvrahim Alıy mükemmeliyetten dolayı Doktor İbra- him Alpı takdir etmiştir, 8 kl;îıir kızı Kaçırdılar, fakat Yakalandılar Ayvalık (Husüsi) — Kürdâ Mehmed| hasta tedavisi ile namında biri beraberinde bir kızcağız| değil, olduğu halde Araplar köyüne giderken| mücadele ile da yolda B kişinin tecavüzüne uğramış ve bunlar Mehmedin elinden kadını alarak| dir. İşte size iki kaçmışlardır. Jandarmaların takibi sa- yesinde 10 günlük bir zaman zarfında mütecavizler ele geçmiş, kâffesi adliyeye verilmiş ve tevkif edilmişlerdir, Hasan Bey — Ne lüzum var nem hayatı kâfi değil mi?.. gı Z dE A V AY Kasabalarımızın ihtiyaçları Ayvalıklılar su, Adapazararlılışık, Somalılar doktor, Akçekocalılar da “Ayvalıktan Ayvalıktan yazılıyor: Ayvalığın büyük bir derdi vardır: Susuzluk. Tabiatin bir çok güzelliğini mefsinde toplıyan bu şirin kasaba susuzdur. Buradaki bütün sular, Yedikuyu, Boya fabrikası ve ancak kışın sicim gibi akan Kızsuyudur. *Yedikuyu ile Boya fabrikası suları, içilince mideye bir ağırlık vermektedir. Lezzetleri de bo- züktur. Bu suların da bir beygir yükünü 15-20 kuruştan aşağı almak mümkün de- ğildir. Bu sular, böbrek hastalıklarını in- tac etmektedir, Ayvalık halkı, kasabaya, içmeğe elve- Trişli bir su getirilmesini dört gözle bek- lemektedir. Adapazarlıların dilekleri Adapazarı (Hususi) — Adapazar İstas- yon caddesi çok karanlıktır. Bütün cad- de ancak 100 mumluk bir lâmba ile ay- dınlatılmaktadır. Elektrik işleri Banka- dan belediyeye geçtikten sonra belediye çok tasarruf yapmıştır. Akşamları orta- lik epeyce karardıktan sonra lâmbalar yanmakta ve saat 10 dan sonra çoğu sön- dürülmekte ve bu yüzden müşkülât çe- kilmektedir. Halk bu cihetin düzeltilme- sini belediyeden beklemektedir. Tarsus hastanesinin genişletilmesi isteniliyor “Parsus (Hususi) — Tarsus hastanesi- nin 25 yatağı vardır. Kadrosu da bir da- hiliye ve bir göz doktorile bir eczacı, bir kâtib, bir de hemşireden ibarettir. 'Tarsus bir ziraat kasabasıdır. Onun i- çin, buraya, bilhassa yazları iç Anadolu- dan birçok ziraat amelesi gelir ve bu su- retle de kasabanın nüfusu hemen »birkaç bin artar. Bu 25 yataklı hastane her za- man doludur. Her gün de birçok müra- eaatçi kapının önünde bekleşip durur. Boşalan yataklara bunlardan ancak bir- kaçı yatırılır. Hastanenin sertabibi olan Böz mütehassısı Ömer Kâşif, aynı za- manda Mersin hastanesinin de göz dok- vapur istiyorlar bir görünüş torudur. Onun için, ancak haftanin üç gü nünde burada bulunabilmektedir. Halbu ki, burada trahom fazladır. Bu göz has talığına tutulanlardan her gün bir çoğu hastaneye başvurmaktadır. Tarsus has. tanesi, bugünkü kadrosu ve yatak ade dile, memleketin hastane ihtiyacını kan şılamaktan hayli uzaktır. İzmit vapurları için bir temenni İzmit (Hususi) — İzmit körfezine iİş, leyen vasıtalardan birçok şikâyetler var« dır. Devlet Denizyolları hatta tahsis ettiği vapurların bir kısmı, meselâ Uğur vepuru küçük ve yolsuzdur. Ayrıca körfez içinde işleyen diğer mo törlü deniz nakil vasıtalarından da halk şikâyet etmektedir. Ismarlanan yeni va: purlar geldiği zaman Devlet Denizyolla: rının İzmit hattını da nazarı itibara ah ması temenni olunmaktadır. Somalılar doktor istiyorlar Soma (Husuüsi) — Kazamızda beş ay dır doktor yoktur. Halk, doktor için, çol€ uzak yerlere gitmeğe mecbur kalmakta- dır. Hattâ, çiftini, arâbasını satarak uzak yerlere, doktora gidenlere rastlamak da mümkündür. Koca bir kazada ne beledi- ye, ne hükümet doktoru, ne de husust bir doktor olmaması çok üzüntülü vaziyetler ihdas etmektedir. Doktorsuzluk yüzüne den eczane de kapanmak tehlikesine ma- ruz gibidir. Akçakocalıların dileği Akçakocaya Denizyollarının vapuru haftada bir defa uğramaktadır, Fakat bu bir vapur ihtiyacı karşılayamamaktadır. Geçen hafta gelen Antalya vapuru borda- sına kadar giden 50 yolcudan ancak bir kaçını almış, diğer yolcular geri dönmek mecburiyetinde kalmışlardır. Denizyolla. rının buraya haftada iki vapur gönder- mesini yeyahud buradan binecek yolcu- ların hepsinin vapura alınmasını temin etmesini bekleriz. YARARARARARARAARARARAMARRE - Trahomu allı yeşilli boncukla tedaviye çalışan bedbahtlar Muş ( Husu « şİ ) — Doktor; Şarkta büyük bir * rehakâr vaziye » tindedir." Şarkta doktor yalnız cehaletle meşgul olmakta - misel: Geçen yıl bura- ya A, K. isminde Diş doktoru bir adam geldi, —Mahmut Ekrem — Diş doktoruyum diyordu. Sarı, be- yaz kaplamalı zarif dişler gösteriyor, ağrıyan dişleri tedavi ediyordu, Sihhat teşkilâtı diplomasını sordu. — Elâzizde unuttum, posta ile getir- tiyorum, dedi, Sıhhat teşkilâtı da vesi- kası gelinceye kadar bu adamın iş yap- masına müsaâde etti. Fakat bu adam kısa bir zamanda kendisine müracaat eden bütün hastaların ağızlarını cilk yara ile doldurup sıvıştı. Bereket ver- sin Diyarıbekirdeki diş doktoru Mah - muda, Ö bu hastaları tedavi etti ve va- him bir âkıbetten kurtarmakla kalma- dı, bir daha böyle şarlatanlara sıhhatle- rini teslim etmemelerini de öğretti. * M Sefiyi 1 SAA? L YA Tanın) muayenehanesindeyim. Gözle- ri trahomdan kapanmış bir hasta gel- di. Hastanın sağ gözü üzerinde ikisi sa- rı, birisi balgami, diğer ü de akık taşından mamül dört boncuk ile iki gü- müş 40 paralık ve bir muskadan mü- rekkeb bir salkımın sallandığını gör- düm. Hastaya sordum: — Nedir bu? Cevab verdi: — Bu asılınca gözümdeki hastalık geçecek ve kör olmıyacaktım. Fakat nedense para etmedi. Gözlerim kör ol- du, ben de doktora geldim. Şimdi dok- tor açsın gözlerimi, Görme kabiliyetini — kaybettikten sonra doktora gelmeyi akıl eden bu bedbah! hastanın bu asırda hâlâ taştan ve muskadan şifa umuşuna ne demeli? Bütün bir memleketin itimad ve inanı- nı kazanan göz doktoru M, Sabit Tan şimdi yalnız bu hastayı tedavi ile kal- madı, ona kökleşmiş itikadının ne ka- dar yanlış olduğunu da anlatfı. Kör has ta nura kavuştu, Şimdi görüyor. Fakat yalnız gözlerile değil, bu cahil hasta şimdi softaların vatandaşları nasıl kör ettiğini de görüyor ve allı yeşilli taş di- ı:lşi ile trahom tedavisine uğraşan bed- baht hemşerilerine doktora gitmeyi İdaresinin bu,