.. Hergün Bir operet sahnesinde Dünya vaziyeti Yazan: Muhittin Birgen Viyana, 15 ugünlerde Viyananı en güzel ve en canlı tiyatro hüdisesi, burada bir operet haline sokulmuş olan Madame Sans - Gene'dir. Dün akşam bu- nu seyrediyorduk. Bir aralık, sahnede kısa bir meclis görünüyor: Napolyonun maröşallerinden Lefevre zaptiye — nazırı Fouchâ ile başbaşa saray en'rikalarından ve siyaset ahvalinden bahsediyorlar; mareşal, zaptiye nazırına — Dünya ahvalinde ne Diyor. Fouch& rolünü oynıyan, kuv- vetli artist te, gayet ciddi bir diplomat tavrını takınarak şu cevabı veriyor: — Yeni hiçbir şey yok, diyor; malüm ya, her şey, şimdi şu İspanya meselesine bağlı. Avrupanın bütün mukadderatı ©- rada olup biten şeylere ve bir de İngi- terenin alacağı tavır ve harekete tâbi görünüyor! Sonra, iki artist, on dokuzuncu asrın ilk senelerindeki siyasi ahvalden bahse- der gibi görünerek hep bugünkü vaziyeti mütaleada devam ediyorlar ve İngiltere- nin hata üzerine hata yaptığını söyledik- fen sonra Fouch& şu cümle ile bu siyasi musahabeyi kapıyor: — Evet, diyor; İngiltere, bütün dünya- yı kendisine tebaa yapıncıya kadar bu hatalarda devam edecek! Bu küçük sahneyi Viyana halkı uzun uzadıya alkışladı. Ön dokuzuncu asrın ilk günlerindeki Avrupa vaziyetinden bahsederken tıpkı bugünün hâdiselerini mütalca ediyormuş gibi konuşan artist- lerin sözleri herkesi birdenbire teshir e- divermişti. Ben de alkışlıyanlar arasın- da bulundum; çünkü, garib bir tesadüf- le, o gün sabahleyin, ben de ayni İikri yazmıştım. * 'Yeni bir tarzda çok güzel bir operet olan bu piyesi seyrederken arada bir, zihnim hep ayni mevzua takılıyordu. Ti- yatrodan çıktıktan sonra da zihnim ayni mevzu üstünde işledi, durdu. O zamanki Avrupa ile bugünkü Avru- pa arasında bir zaman ve bir dekor farkı vardır. Bu zaman ve bu dekor içinde de- (işen şeyler, sade ya nisbetlerdi!r, yahut ta şekiller veya aktörlerin rolleridir. O za- man da Avrupa ayni nüfuz ve hâkimiyet mücadeleleri içinde idi; bugün de ayni nüfuz ve hâkimiyet mücadeleleri içinde çalkanıyor. O zaman Avrupada bir tek Napolyon vardı; bugünkü Avrupada bir Napolyon yok, fakat, onun tarzında rol almış olan tarih aktörleri birden İazla- dır. İngiltere, gene ayni rolü oynuyor: Sulhun ve demokrasinin müdafaası ve bunun için de onu buna, ötekini berikine vurmak ve nihayet yorulmuş kuvvetle- rin mücadelesi arasında son hükmü ken- disi vermek Üzere Avrupa - topraklarına ayak başıp kat'i muharebeyi vermek... Arada bazı, derece derece mühim fark- lar var; meselâ, o zaman İngiltere, Fran: sada yalnız bir hanedanı tutardı; bugün bütün Fransayı yanımna almış görünüyor. O zaman, yeni doğmaya hazırlanan İtal- yayı Napolyon aleyhinde kullanırdı; bu- gün İtalya ile -belki de gene İtalya a- leyhine! . dostluk yapmaya çalışıyor. O zamanla bu zaman arasında bütün ak- törlerin rollerinin az, çok değişmiş, fa- kat yalnız İngilterenin rolünün hiç de- Hişmemiş olduğunu görüyoruz. O, gene, sahnenin baş rolündedir; hattâ rejisörü de diyebiliriz. Yalnız bu defa rejisörün idare ettiği sahne, daha kalabalık ve pi- yesin hareketi çok karışıktır. Bugünkünü idare etmek o zamankini idare etmekten çok güçtür. . * Viyanada yaptığım — müşahedelerden anlıyorum ki burada dünya işleri artık çok büyük bir ciddiyetle telâkki edilme- ”> başlamıştır. Sanayi ve iktısad âlemi, vüyük bir ihtiyatkârlığa girmiş görünü- yor. Yakın bir dünya karışıklığına ina- nanların mikdarı - haklı veya haksız » artmıştır. Tüccarlar, paralarını daha zi- yade likit bir halde tutmaya ehemmiyet veriyorlar. Mühim stoklar yapmaktan korkanların mikdarı çoğalmıştır. Mese- lâ, Türkiye ile ticari münasebetleri olan bir takım firmalar geçen sene iki almak için düşünmezlerken bu sene bir almak için bile kolay karar veremiyorlar. Her- kesin zihni şu sual ile meşgul: — Harb olacak mı? Türkiyeden her sene mühim mikdar- da incir ve üzüm ve fındık alan büyük [ Resimli Makale: Acele etmeden yavaş yavaş yürümesini bilen için uzun telâkki edilebilecek hiç bir yol olmadığı lednan için ele geçmesi gecikmiş bir mükâfat ta tasavvur edilemez. SsO0N POSTA X€ Uzun yol yoktur.. 36 gibi, sabırla hazır- söylenmiş bir Hayatınızı gözden geçiriniz, sizi saadete veya servete işal edecek olan en büyük fırsatı zamanından bir dakika evvel *ya atılmış bir adımdan dolayı kaçır- maş olduğunuzu görürsünüz. /( SOÖOZ ARASINDA Amerihanın en güzel Kızı seçildi Amerikada 80,000 kişinin rey verdiği güzellik müsabakasında esmer güzeli si- nema yıldızı, Dorothy Lamovr Amerika- nan en güzel kızı olarak seçilmiştir. Kendi kendine çalan viyolonsel Musiki âletleri yapan Bavyeralı, Mü- nih musiki ve makinistler cemiyetine icat ettiği elektrikli bir otomatik viyo- lonsel takdim etmiştir. Viyolonselin için- de piyanolarda olduğu gibi delikli bir ha. rita bulunmakta ve bir elektrik düğme- sine dokunmakla çalğı sanki eh mahir bir usta tarafından çalınıyormuş - gibi kendi kendine çalmağa başlamaktadır. Viyolonselin içine yerleştirilmiş olan haritanın her deliğinden geçen cereyan sayesinde elektrik cazibesi teller üzerine yayı hareket ettirmekte ve ayni zaman- da yukarı tarafından ucu kauçuklu sun'i bir parmak muayyen notanın ahengini vermektedir. Bu makinenin bütün maha- reti yayındadır. Yay teller kadar küçük tekerleklerden müteşekkildir. Ha e yüyerr eeei öi bir firmanın dostum olan müdi7'le dün konuşurken bu sualin onun kafasında da müz'iç ve batıcı bir düğüm halinde yer- leşmiş olduğunu gördüm. Bu firma, he- nüz düne kadar hiçbir şey almamış ol- duğu gibi almaya da karar veremiyordu. Çünkü, Nyon konferansının müsald ne- ticelerine rağmen artık, herkes kendisi- ni vehme - eğer vehim demek caizse - kaptırmış bir haldedir. Şimdiye kadar, burada hiç bir zaman bu kadar ağır bir vehim ve endişe havası görmüş değildim. Gün geçtikçe enternasyonal - vaziyetin ağırlığını daha iyi hissediyorum. Muhittin Birgen — İ HERGÜN BİR FİKRA '| Bir liraya bir deve Adamın biri devesini kaybetmiş, gramış, bulamamış: — Bu deveyi biz elime geçirsem de- miş, bir Hiraya satarım. Günün birinde devesini bulmuş: — Sözünde dur; demişler, deveni bir Uraya satacaktın! — Hay hay, demiş, satacağım! Deveyi pazarg götürmüş. Yanına da bir kedi almış: — Deve bir liraya! Diye bağırmış.. Bir liraya deve sa- tıldığını görenler koşmuşlar: — Deve bir liraya ha!.. — Evet demiş, deveyi bir liraya ve- riyorum. Fakat deveyi alan, Kediyi göstermiş: — Bu kediyi alacaktır. Kediyi de doksan dokuz Hiradan aşağı vermem! ——— Posta pulu yüzünden Nerede ise Bir harp kopacak Bir posla pulu yüzünden bugünlerde Nigaragua ile Hontura hükümetleri a- rasında bir muharebe çıkarmak üzere bu- lunuyor. Mesele şudur: Geçenlerde Nigaragua posta nazırı, te- davüle üstlerinde memleketin haritası bulunan yeni posta pullarını çıkarmıştı. Fakat bu haritada Honturanın bir vilâye- t de Nigaragua hududu dahilinde gös- terilmekte olduğunu gören Hontura hü- kümeti, bu pulların derhâl ortadan kal- dırılması için Nigaraguaya çok şiddetli bir ültimatom göndermiştir. Ültimatomu alan Nigaragua hükümeti münderecatın - şiddetinden — fevkalâde müteessir olarak verdiği cevapta muka- bil bir şiddetli protestoda bulunmuş fa- kat pulları hâlâ ortadan kaldirmamıştır. Şimdi bu işin halli için muharebe ha- zırlıklarında - bulunuluyormuş! İnsan sade süt ve Meyva yemekle yaşayabilir mi? Viskonson üniversitesi profesörü dok- tor Hastiyens çoktanberi insan uzviyeti- nin yalnız süt ve meyva ile ne dereceye kadar beslenebileceğinin tesbiti için tec- rübeler yapmakla meşgul bulunuyardu. Üniversite talebesinden Robert, Smil ve Lionar isminde üç genç, profesörün bu tecrübelerine yardım etmeği kabul ede- rek perhize başlamışlardı. — Bunlarım her biri dört aydanberi her gün üç buçuk litre süt ile iki portakal ve iki tane de elma yeyip içmektedirler. Bütün bu müddet içinde ağırlıklarından bir kilo bile kaybetmemişler ve vücut - larının bütün kuvvetlerini muhafaza et- mişlerdir. BDünyanın en büyük Üzüm salkımı Yukarıda gördüğünüz resim, dünyanın en büyük salkımıdır. Bunu tayin etmek için geçenlerde Kaliforniyada yapılan bir müsabakada, teşhir edilen salkımlar a- rasında gerek cesameti, gerekse güzelliği bakımından birincilik kazanmıştır. Bu salkımı, resimdeki kız yetiştirmiş ve mü- kâfatı almıştır. Kara, deniz ve havada sür'at rekorları Fransız mühendislerinden Bere şimdi- ye kadar denizde, karada ve havada el- de edilen sür'atlere dair bir makale yaz- miştir. Denizde sür'at rekoru Terrer is- mindeki Fransız torpido muhribindedir. Bu gemi saatte 83 kilometre sür'atle ha- veket etmektedir. Fakat geçenlerde Ce- mevre gölünde Lerbel isminde bir motör 250 kilametre yapmakla hakikt rekoru ihdas etmişse de bu sür'at muayyen bir müddetten fazla devam — edemiyeceğin- den atletizm rekorü sayılmaktadır. Bi- maenaleyh pratik cihetten faydasız adde- dilmektedir. Karada sür'at rekoru saatte 207 kilo- metre yapan Berlin - Hamburg trenin- dedir. Hava rekoru da saatte 709 kilo- metre sür'at göstermiş olan bir İtalyan tayyaresine aiddir. Fakat İtalyan tayya- resi bu sür'ati ancak birkaç dakika de- vam ettirebildiğinden bunun da pratik faydası bulunmamaktadır. Bugün tayya- renin hakikf sür'ati saatte 425 kilomet. redir. Bu makaleyi yazan Fransız mühendisi insanların yirmi sene sonra da daha ça- buk uçamıyacağını ilâve etmektedir. ISTER İNAN İSTER İNANMA! Bigada oturan bir arkadaşımız arilattı: «AÂbdi çiftliği köyünde bir yatı mektebi yapılacaktı. On beş gün evvel hükümetin verdiği plân ve örnek mucibince temelleri atıldı, iki hafta müddetle çalışıldı. Fakat bugün gelen memurlar yapının taksimatını Kültür Bakanlığından İSTER gelen son örneğe uygun bulmıyarak yapıyı durdurttular ve İNAN bozulmasını istediler. Köy ihtiyar heyetinin bu emre itiraz etmeye hakkı yoktu, itaat etti. Fakat yapıya köy sandığı şimdiye kadar 110 lira harcamıştı, bu parayı kimin tazmin etmesi lâzım geldiğini sordu, henüz cevab alamadı. İSTER İNANMA! - lıymr 19 r_ .. .. Sözün Kısası Sosyal terbiye Düşüklükleri E. Tala — ün sabah beni Şişliden getiren yandı: — Bayım! dedi; şimdi, pisi pisine kırk kuruş ceza yedim. Çoluk çocuk sax hibi, fakir bir adamım. Fazla olarak, evde bir de hastam var, Görüyorsunuz ki buna rağmen şunun şurasında vazi« femi azami dikkatle görmeğe çalışıyo« rum. Ne bileyim? İçeriye üç dört defa girdim; «bilet almıyan — var mı?» diye sordum. Alan aldı. Ötekiler kımıldama- dı. Şu efendiden şüphe ettim: Ayr yanına gidip sorgumu bir daha tekrar ettim; aldırmadı. Derken kontrol gelip de yoklamaya başlayınca, o vakit para- yı çıkardı ve bilet istedi. Kontrol de, Ben vazifemi yapmadım diye, işte, ba- na ceza yazdı. Şimdi, gğindel;ğimder: kırk kuruş cektir. Üstelik de a: dım dikkatsize çıkacaktır. Yazık değil mi bana? Ben sade dinliyordum. O, benim dinleyişimi alâkadar olduğuma hamli- le, devam etti: — Sanmayın ki müşterinin bu işda herhangi bir dalgınlığı vardır. Hayır! Bu, bizim tramıvay arabalarında sık sık tekerrür eder. Bir kısım müşteri ana « fora pek teşnedir. Bize kül yutlurup, bedava yolculuk etmek ister, Hem da kimler? Üstleri, başları temiz, ağır baş- h, esnaf kılıklı insanlar. Görseniz mal vermezsiniz. Amma, — yaparlar. Kontrol gelmezse, bu kalabalık, bu halk hücumunda atladık, gitti. Kontrol gelince de, dalgınlığa gelmiş de unut « muşlar, yahut ki biz ayaklarına gidip bilet kesmemişiz gibi, parayı kontrolün avucuna veriverirler. Biz de cezayı ye- riz! O kondü ün bu sözlerini başka « ları da teyid ettiler, Beş altı kuruşu stenezzül ederek- irtikâp eyliyenlerin tahminden pek ziyade olduğunu söyle- idiler. Bu ahlâk ve şosyal terbiye dü - şüklüğünü ne kadar takbih etsek yeri vardır. Ve bu, öyle görünmez belki am- ma, bir içtimai yaradır. İrtikâba ceza tayin eden kanunların bu yaraya mer- hem olmalarına imkân yoktur. Kanun bu ufak tefek çirkinliklere kadar elini yuzatamaz. Bu terbiye düşüklüğünü mu hit düzeltir; şuur ve viedan düzeltir. Baylar! Ayıptır.. Tramvay paras, kesenize ağır geliyorsa yaya gidin. Fa: kat, beş kuruşluk bir bileti almamakla, gade bir vi d nakliye şirketinin ka « sasından dı bir biçare amelenin ck- mek parasından da çalmakta olduğu « nuzu bilin ve bu aşağılığı, bu bayağılı- ği yapmayın! Akşam evinize döndüğünüz vakit, kendi çoluğunuzun çocuğunuzun yüz « derine nası! bakabiliyorsunuz? Çok me- rak ediyorum! L A — di eai mermemnmamencan Hâkimler arasında Ankara, 18 (Hususi) — Adliye Vekâ leti hâkim ve müddeiumumiler arasında tayin ve nakilleri ihtiva eden geniş bir kararname hazırlamıştır. DU GÜNK Dün hava rüzgârlı ve açık geçti Kandilli rasad istasyonunun — verdiği malümata göre dün hava açık ve rüzgân h olarak geçmiş- tir. Hazaret dere- cesi gölgede en fazla 25, en az da 18 olarak kayde- dilmiştir. Rüzgâr — saniye- de 6 metre sür'at. le poyrazdan cs- miş, rütubet dere- çesi de yüksek ©- larak tesbit olunmuştur. Dün öğledeh sonra barometre 761 ? göstermiştir. tramvayın kondüktörü — derd » EBEPB. & B