15 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

H * MA .Jî'—;.- ga geei 'Oğlu tramvay altına atan baba ben miyim ?,, n (Baştarafı 7 inci sayfada) Çıraklarım, kâtiplerim, evim, hattâ oto- obilim vardı. Beni şu gördüğünüz havadis perişan etti. | O zaman elli bin liralık iş görüyordum. Bugün cebimde elli kuruşum yok!.. » Ö tramvay, benim yavrumla beraber yuvamı da, istikbalimi de çiğnedil Mağazamın yolunu, rakamları, he - gapları, işi, gücü, hülâsa, yavrucuğumun ölümünden başka her şeyi unuttum. Zih- | 'nimde hâlâ, o kanlı hatıranm sakatlığı Var, Bugün, Çarşı içinde pazarcılık ediyo - rum. Şu yavrular olmasa, yer yüzünde yapacak hiç bir işim yok!. O zaman tramvay şirketini mahkemeye verdim. Ceza ve hukuk mahkemelerinde görülen davalar, üç yıldır sürüyor. Son kalan iki 'bin liramı da, bu davanın masraflarına | harcadım. Fakat ben bittiğim halde, dava hâlâ bitmedi! < Mehmet Nurinin gözleri, üç senedir ce- binde gezdirdiğini söylediği gazete par- çasına dalıyor. Gözlerinden yuvarlanan iki iri yaş tanesi, ölen yavrusunun gaze- tedeki kanlı resmi üzerine damlıyor: — Ben mi? diyor, çocuğumu tramvay altına ben mi atmışım? Ve kendisini, geniş bir nefes almıya zor lıyarak ilâve ediyor: ş — Şimdi ne zaman bir tramvay ara - bası görsem, kulağıma tekerlekler altın- da kıvranan yavrumun feryadı gelir... Şuuruma çök güç sahip olurum! Hele o Edirnekapi tramvayı.. Ona rastladığım zaman, ne yaptığımı bilmi - yorum! Cammnı, çerçevesini baltayla par- çalıyasım geliyor... Buhran geçiriyorum. Ona rastladığımız zaman, bir kaç defa bir delilik yapmama karım mâni oldu! Bir defasında da, cadde ortasında kaskatı ba- yılıp kaldım! Evvelki gece, yavrumla birlikte, işten eve dönüyorduk. Söylediklerine — göre, ben o gece muhtelif yerlerde içmişim, Kendimi bilmiyecek kadar sarhoşmuşum. Halbuki herkes bilir ki, ben, 16 senedir, ağzıma ne ıçkı damlası, ne de siğara koydum. Tam Çarşıkapıda, birden bir zil sesile sıçradım. Arkama döner dönmez, ne gör- sem beğenirsiniz? Edirnekapı tramvayı olanca hızile üzerimize gelmiyor mu? Yavrumu nasıl kenara attığımı bilmi - yorum, O arabayı hele o vaziyette gör- mek, kafamı altüst etmiş, fren yapan vat- mana, dilime ilk gelen küfürü savur - " dum, Ve: — Doymadınız mı? dedim. Bu namer- “din tekerleklerini hâlâ kana doyurama - dıniz mı? Bu yavrumu da mı ötekinin Vatman küfrüme mukabele etti. Ben cevap verdim, Araya karışanlar da on - |dan tarafa çıktılar, onların hâlimden an- lamayışları, beni büsbütün çileden çıkar- dı. Ve orada beni elbirliğile, insafsızca dövdüler. Kendilerini kurtarmak için de polise: e e— Bu adam, çocuğunu tramvay altına atacaktıl» dediler!.. ) Bana kimlerin vurduklarını bile bilmi- | yorum. Onların hüviyetlerine dair elim- | de yalnız şu deliller var. | Mehmet Nuri, bu son cümleyi söyliye- rek, yastığının altından çıkardığı iki ku- maş parçasını önüme koyuyor. Bir lâ - civert yelek parçası... Bir de şirket müs - maş. Mehmet Nüuri: — Bana vuranlardan ikisinin yakala - |rına sarılmıştım. Bunlar elimde kalmış! Bilmem bunlarla beni dövenleri bulabi - lir miyim? Ona cılız bir teselli, ve o teselli kadar da cılız bir ümit verip ayrıldıktan sonra düşünüyorum: Biçare Mehmet Nuri ne tramvay altında kalmış, ne tramvay ona ,çarpmış, ne de o tramvaya... Fakat buna rağmen, onun uğradığı da bir tramvay kazasıdır. FET L Na Naci Sadullah Konferans hakkında Edenin hitabesi (Baştarafı 1 inci sayfada) Bunun üzerine, Âkdenizdeki sey - rüsefer serbestisini temin etmek ga - yesile korsanlığa karşı mücadele aç - mağa karar verdik, Nyon konferansının aktinden mak- sat, korsanlığa karşı açılması lâzım ge len mücadelede bütün alâkadar dev - ve mücadeleyi kolektif bir surette ba- şarmak olmuştur. Fransanın teklifi üzerine Akdeniz konferansı aktedildi. Almanya ile İtal- yanın bu konferansa iştiraklerini ko - laylaştırmak maksadile toplantı ma - halli olarak Nyonu tayin ettik. Fakat maatteessüf bu iki devlet konferansa iştirak etmedi. Bundıın dolayı müte - essiriz.» Bilâhare, konferansa iştirak eden devletlere teşekkür beyan eden hatib,| sözlerine devamla demiştir ki: — Gangsterler gibi dört etrafa terör yaymış olan — meçhul denizaltılarının faaliyetine artık sed çekilmiştir. İs - yanına göndereceksiniz? panya harbl dolayısılı bîtarat gemilerı Mazlüm ablamı ziyaret etmek için bahane uyduruyor: «Seninle konuş - mağa geldim» diyor. Ablam teyzeme gelmek için bahane icat ediyor. Dikkat ettim, bir akşam giderken bile bile el- divenlerini kanapede unuttu. Daha doğrusu kanapenin arasına sakladı ve ertesi-sabah erkenden: — Dün eldivenlerimi unutmuşum! diye geldi. Ben bunun böyle olacağını bildiğim için ondan daha evvel gitmiş ve sor- muştum; * — Ablam geldi mi? r Mazlüm pek şaştı: — Gelecek miydi? Duraladım: — Şey dedim, belki'gelir diye içime doğdu da... Gönül Mazlüma birdenbire gönül verdi sanki. Daha doğrusu görünüşte eski ahbablığı, arkadaşlıği ihyaya çalı- giyor... Ama gizli maksadını anlıyamı- yorum. Herhalde Gönülün gene gizli| bir maksadı olacak. Ya kendisi mes'ut olmadığı için gönül eğlendiriyor, uğ - radığı inkisarı hayalin acısını çıkarmıya çalışıyor, yahut da Mazlümu iğnele - Yazan: SELÂMİ İZZET daha çok muztarip etmek istiyor. Gönül sade fındıkçı değil, ayni za - manda da fitilci. Kalblere ateş vermek en büyük zevki. Neronun ruhu var on- da, Neron Romayı yakıp seyretmiş, Gö- nül de gönülleri tutuşturup seyrediyor. Mazlümla konuşuşlarına bakıyorum da, Türk sahnesinin böyle bir san'at - kârdan mahrum oluşuna acıyorüm, Ablam mükemmel rol yapıyor: Terke- dilmiş bir genç kadın rolü, bir güzel, genç kadın tasavvur ediniz ki, kocası onunla çok fazla meşgul olmasın ve etrafında dönen başka erkekler de bu- İlunmasın, eskiden onu seven erkek de karşısında çekingilli dursun... Bunun 'böyle olduğunu Gönül her tavrı ile meydana koyuyor.., birdenbire duruyor, aklına maziden bir sahne gelmiş gibi susuyor, derin bir düşünceye dalıyor: |— Evet, ne diyordum?.. Diye sanki derin bir rüyadan silki- niyor, bazan gözlerini meçhul bir nok- taya dikiyor: — Hatırlıyor musun Mazlüm?, di - yor. mek aşlum tazelemek, onu — veniden “_*_k'_ W ü L - - (J'TF'! 'î;ı'"""—- K ) *—î' Bç n î—..'.ı_go"ı'. Ve susuyor, omuz silkiyor: - VENİ ka*ı#ırm vi b r tahdemininin esvaplarından yırtılmış ku- | letlerin teşriki mesaisini temin etmekl. Dikkat ediyorum, bir söz arasında | Ka yi L K Â e KT ö ” | Hi Ameri!wn Iıaydutları Arasında bir gezinti (Baş tarafı 7 inci sahifede) masanin altından çıktı. Beni de çıkardı. Yerde iki ceset yatıyordu. Salonu geç- tik. Bir mutfak ve bir bahçeyi geçtik. Demir parmaklıkları Aaştıktan sonra Brodwayda bulunuyorduk, Bu sırada a- 'dam bana: — Hayatımı kurtardın!» dedi. , İki hafta sonra ona tekrar rastladım. Yüzünü değiştirmiş olduğu için kendi- sini güçlükle tanıyabildim. Âdeta ihti- yarlamış gibi görünüyordu. Ona sor « dum: e— Ne iş yapıyorsun?» e— Başka bir çeteye girdim, Senin işin ne?» e— Ben gazeteciyim.» Güldü: e— O da ayni şey demektir. Fakat ben belki sana yardım edebilirim. Av- rupa gazetelerine bizim hayatımız hak- kında yazılar yazmak istemez misin? Avrupada hbizim hayatımızı andıran filmlerin çok rağbet kazandığını duy - dum.» — Tegekkür ederim. Bunları yazmak için göğsüme bir kurşun yemeğil hig te göze alamam.» «— Hayır hiç bir tehlike yoktur. Yal- nız öğreneceğin hakiki işimleri yecek, yerleri ve tarihlerl yanlış yaza - caksın.» İşte bütün macera benim bu teklifi kabul etmemle başladı. Aydın - Söke Mıntakasında Manevra hazırlıkları (Baştarafı 1 inci sayfada) Trakya manevralarından daha geniş ve askeri ehemmiyeti haiz olan sonbahar -Mmanevralarına büyük mikyasta piyade, şüvari kıt'alarile zırhlı ve motörlü bir « liklerin, bilhassa, motörlü topçu ve ha- va kuvvetlerinin iştirak etmeleri takar- rür etmiştir. Manevraların başlama zamanı teşrini- evvelin bidayetleridir. Manevralar esna- sında ihata mevzuu etrafında inceleme « ler de yapılacaktır. Manevraları ordunun geçit resmi ta - kip edecek ve halkımız husust trenlerle manevra sahasına nıklolunacakludır SÜMERE SNi nin batırılmasına tahammül edeme - yiz. Beynelmilel kanunlara riayet et- miyen ve açık denizde ticaret gemile- rini iz'aç eden denizaltılarını batırmak üzere kat'i iedbirler almmıştır. Kara - ransta verilen kararları tatbik edecek- derdir.» — Neye yarar.. evet, nerede kaldık- Diye gene sözüne devam ediyor, De- dim ya, mükemmel bir san'atkâr, Ama rol yaptığını ancak ben anlıyorum, -Bütün buna rağmen Gönül için: — Kötü — kalbli? — diyemiyeceğim. — Hayır, ablam fena bir hz değildir, fena kadın olmasına imkân yok Ancak kendini begendirmek istiyor, bu hüu- | yundan vazgeçmedi. Geçemez de, insan yedisinde ne ise yetmişinde aynı olur- muş... Gönül de dediğim gıbı .hem imdıkcı, hem fitilci, Allah rahmet eylesin babam ona «Sultanım» derdi... Filvaki Gönülde 'prenses ruhu vardır. Gözü de, gönlü de yükseklerde, Karşısında dalkavukluk- tan hoşlanır. Ne kadar methetseler te- vazu göstermez. Kendisine: — Siz dünya güzelisiniz! - Diyenleri duydum. Ablam irkilmedi, şaşmadı, sanki tabil bir şey söylüyor- larmış, doğruyu söylüyorlarmış, sahi - den dünya güzeli imiş gibi bir tavır ta- kındı ve durdu. Ancak hafiften gülüm- sedi, o kadar... Hele Mazlumun iltifatlarına bayılı- yor. Onun sözlerine değer veriyor ve söyletmek için de kışkırtıyor. Söyle- tince de, sanki Mazlum bunları söyle- meğe borçlu imiş gibi, hiç ehemmiyet vermiyor. Peki ama, Mazlum bütün bunlardan ne son çıkarıyor? Ne netice bekliyor? Onun düşüncesi nedir? Maksadı nedir? Nereye gidiyor? Eğer ablamı gene es- ikisi kadar ve eskisi gibi seviyorsa, is-| . itü:baldmnydııok.lıudugeçuu—_ : aa "”." z ae M M _âf kol vazifesini yapan torpidolar konfe-| Yugoslav güreşcileri dun gelerek İzmire gittiler — Bükreşten dönen atletler ve atletizm federasyonu reisi ihtisaslarını Anlatıyor & UFOT A Sekizinci Balkan oyunlarına iştirak e- c'ı'en atletlerimiz dün Romanya vapurile ıışehnmize gelmişlerdir. Bükreşte yaptıkları müsabakalar hak- |kında bu atletlerden bazıları ve federas- yon reisile görüştük. İhtisaslarını aşağı- (ya yazıyoruz. . — söyledi: «— Çocukların hepsi teker teker kud- retlerinin fevkine çıkarak çalıştılar. Al - dıkları dereceler bu vaziyeti çok güzel göstermektedir. Ve bunlar bizim için çok değerli neticelerdir. Gelecek senelerde tık... Sonüu gelmiyen, gelse bile ancak bir uçuruma çıkan bir yolda yürümekte ne fayda var?... Mazlum bunun böyle olduğunu her halde benden iyi bilir... ediyor? Kendini bir kere daha üçurü- ma sürüklemekten, çıkmaza girmekten ne zevk duyuyor?.. Anlıyamıyorum... Geçen pazar günü gezmeğe gittik. Taksime doğru yürüdük, bahçeye gir- dik. Annemle teyzem önden gidiyor- lardı... İlerde oturdular. Ben Mazlumla havuzun etrafında gezindik, balıklara baktık; sonra tey-| zemle annemin yanına yollandık. Mazlum yolun köşesinden sapıp mey-| dana çıkacağımız sırada, birdenbire de-| |di ki: — Sevim, ablan evlendiğine pişman olmuş galiba... | Zaten ne zaman yalnız kalsak, fırsat düşsün düşmesin, söz gelsin gelmesin, Mazlum Gönülden lâf açıyor. Canımın sıkıldığını belli etmemek i- çin gülümsedim; ama sesim gene sert çıktı: — Hiç de değil; neden pişman ol sun?.. Bilâkis Gönül çok mes'ut; bır kadın hayatta ne kadar mes'ud olabi-| lirse ©o kadar mes'üd. Bence onun saa- detine payan yok. Temenni edelim, her kadın Gönül kadar hayatından mem- nun olsun... Mazlum tuhaf tuhaf yüzüme baktı: — Emin misin?, Kat'i cevab verdim: (Arkası var) Federasyoön reisi iVldan Âşir şu sözleri |. Ne diye devam ediyor? Neden devam | Balkan futbol şampiyonası yapılmıyor Yugoslav güreş çileri İstanbulda daha iyi muvaffak olacaklarına eminili dedi.> Balkan gülle üçüncüsü İrfan: «— Balkanlılar iyi çalışmışlar. Biz öe helimizden geleni yapmağa gayret ettilı Nitekim bir çok rekorlar kırdık. Bunâ mukabil bazı sürprizler de olmadı deği” Ben de hâlâ anlıyamadığım bir sebeP” 'le formdan düşmüşüm. Bu meyanda Faik ve Pulatı da gayn"*'ı - lâzımdır. İlk günkü yağmurdan sonl'îı ğer günlerde de çok sıcak bizi gevşetw Antrenör Macar Ratkai: p e— Çok şeyler gördüm ve öğrend“p Ben daha ilk defa atletlerle bir af müsabakalara gittim. Gelecek senenin ha parlak bir sene olacağını soyhye bi r lirim. Gelecek mevsim için daha iyi B zırlanacağız.: , 400 metrenin yeni rekordmeni Melik? e— Müsabakada dehşetli heyetâ idim. Dört yüz metreyi kazanmak İ bütün kuvvetimi sarfettim. Müsabakâ 37 İnunda ne olduğunu bilmiyorum. pükre müsabakaları cidden heyecanlı oldu.? 800 metreci Recep: e— Daha çok çalışmak lâzımdır. bir ay, onlar bir sene çalışıyorlar.» 1940 Balkan oyunları İstan yapılacak k | Geçen hafta toplanan Balkan kongrt : sinde 1938 senesi Balkan Xoyıııılıl"“"' Zağreb, 1939 oyunlarının Sofya, 1940 9 yunlarının İstanbulda, 1941 senesi 0;:, larının da Atinada yapılmasına verilmiştir. Yugoslav güreşcileri geldilef Beşinci Balkan güreş müsa iştirak edecek olan Yugoslav Mşî: : di müsabik, iki idareci ile dün ““h,kşsm |rimize gelmişlerdir. Yugoslavlar zi Bandırma yolile İzmire hareket € lerdir Balkan futbol şampiyonaS! ' yapılmıyor Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiyenin iştirak etmiye dirdikleri Balkan kupası ma pılmasından sarfı nazar manya federasyonu vaziyeti gü de ilâhar€ b pil * yr Ro- |derasyonlara bildirmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: