Ortaköy şoför tev Evvelki akşam Ortaköyde Galata - saray lisesinin önünde bir kamyon ka- Zası olmuş ve kaza Huriye isminde bir kadının ölümü, Şahende ismindeki ar- kadaşının da yaralanmasile neticelen- mişti. Dün, müddeiumumi muavinlerin - den Ahmet Remzi ile, Sultanahmet 2 nci sulh ceza hâkimi Salâhattin ka- za mahallinde bir keşif yapmışlardır. Bu keşif neticesinde kamyonun ta- kib ettiği Eminönü mnın arkasında çok fazla bir sür'atle git- tiği ve tramvay arabasına çarpmamak için direksiyonu sola kırması y den kazaya sebebiyet verdiği Kkuk etmiştir. Kamyonun — büyük bir sür'atle gittiğine ikinci bir delil, çarp tığı bir elektrik direğinin tamamen e- zilmiş Ve eğrilmiş olmasıdır. Suçlu şoför dün adliyeye götürü! - müş Ve Sultanahmet 2 nci sulh ceza hâkiminin huzuruna çıkarılmıştır. Şo- för Hayrinin yapılan sorgusu netice sinde tevkifine karar verilmiştir. Hayri, hüdisede bir kabahati olma- ını, direksiyonu sola kırmak mec - etinde olduğunu söylemektedir. Şoför ifadesinde: « Direksiyonu kırmasaydım, bu se- fer de başka bir kaza vukua , gelecek, tramvaya asılan çocukları ezecektim.. dığ kazasını yapan kif edildi sefer de kadınlar karşıma çıktı, demiş- tir. Alemdarda Mebrukeyi yaralıyanlar mahkemede Alemdarda metresi mebrukeyi ya- ralıyan Yunuş isminde biriyle, suç or- rı âlusa ve Ahmet dün adliyeye verilmişlerdir. İlk tahkikatla meşgul olan müdde- numi müusvinlerinden Orhan Köni, uçluları Sultanahmet 3 üncü sulh ce- za mahkemesine göndermiştir, Hâdise şudur: Yunus bir müdde! beraber yaşadığı metresiyle geçenler - |de bir kavgayı müteakıp ayrılmış, fa- kat sonra böyle yaptığına müteessir o- İlarak, barışmıya karar vermiştir. Bu maksatla evvelki akşam arkadaşı Mu- se ile beraber kadının yanına sığındığı ağabeysinin Alemdardaki evine gide - rek, barışmak teklifinde bulunmuş - Ancak teklifi kabul edilmeyince, ında kavga başlamış ve Yunus ekerek genç kadını ağırca bir şekilde —yaralamışlır. Bundan sonra, yakalanacağını anlıyan suçlu kaçarak manav Ahmedin dükkânında saklan - Miştir, * Sultanahmet 3 üncü sulh ceza hâ - kimi Kâmil, her üç suçlunun da sör - Büsu neticesinde tevkiflerine lüzum HÂDİSELER KARŞISINDA Alaturka bu ise.. Bir arkadaşım koluma girdi: — Nereye? — Hiç şöyle dolaşıyordum.. — Vaktin var mı? — Var, — Seninle bir yerde biraz otursak. Razı oldum: — Peki oturalım. Beni bir bahçeye götürdü. Yanyana &ı- ralanmış masalardan birine oturduk. Karşımızda salaş bir kerevet vardı. Ar kadaşım elini salaş kerevete doğru uzattı: — Sahneye bak! Salaş kerevete baktım. Üç kadın yan- yaâna oturmuşlardı. Biri zayıfın zayıfı idi, (ikinci ferah ferah yüz yirmi kilo gelirdi. Üçüncüsü —yetmiş yaşmda idi. Zayı - fın zayıfı çok meşguldü: Evvelâ sağ eli- nin başparmağının tırnağile, sol elinin tırnaklarını, sonra da sol elinin başpar- mağının tirn e sağ elininkilerini te- mizledi. Temizlenen tırnaklarını ışığa tuttu, sırıttı., | Yüz yirmi kileluk çorablarını çekti. Ayakkablarmdan birini çıkardı. Altına elile dokundu. Sonra tekrar giydi. Başı- nı kaşıdı. Burnunu sildi. Yetmiş yaşında- ki bir aynaya baktı. Bir cımbızla yüzün. den birkaç tüy kopardı. Tekrar aynaya baktı. Burnunu büktü, Kemsncı erkekti. Boyunbağını çözdü. Yakalığını çıkardı. Omuzuna bir yazma mendil attı. Utcu da erkekti. Otururken pantalonunun paçalarını yukarı çekti. Altından uzun donu gözüktü. Kemençe- ci erkek kemençeyi eline almadan avu- cuna tükürdü. Tükürüklü avucunu öbür | HĞ geliş gidişi, otomobil ve otobüslerile Paristen ilk intıbalar Paris ilk dakikalarda kalabalığı ve başdöndürücü sür'ati ile insanı sersemletiyor. Fakat çok geçmeden o size ve siz ona alışıyorsunuz Yazanı Muazzez Tahalin Berkand Paristen Paristeyim... İlk dakikalarda kalaba- bir manzara muru onu da ötekileri gibi yerine mıhla- makta tereddüd etmiyor. Maamafih, yollar da insana koşmak Ben vazifemi yaptım, ne yapalım ki bu görmüştür. İtalya kararları tanimıyor (Baştarafı 1 nci sayfada) Vakti gelince, Moskova ile ara - gemisini torpillemek üzere olan bir de- | mızdaki hesabı, hiç bir harict müdaha- nizaltı gemisini yakalayıp zaptettiğini |leye lüzüum hissetmeden döğrütan doğ- bildiriyordu. ruya göreceğiz.» Londra menşeli telgrafta ise İngiliz a- | Aiîıaşmı imzalandı BELAUNİ - ÖERMOŞÜÜU ALSSĞE İCİNEENÖN Bi SY P M raka) — AKderİE KUN BCi tüi büdiniyen feransının son toplantısı bugün Nyon « d“!', İ*'B;“:':'(:":':T“ Selânikten Pos | Ğ* Yapılmış ve korşanlığın önüne geçmek Un a üzere cumartesi günü aktedilen anlaş - Jitica gazetesine gelen bir habere göre eai A h * 5 A K G y .|Jrma, bütün mümessiller tarafından im - bir İngiliz harb gemisi, bir denizaltı Go- ATiRaesİş Br a aa bir ÖDeret BAA G ua Öoi GK S0 avucuna sürdü: Kemençeyi tuttu. Defli , İNSanı şaşırtan bı.ı Muazzam şehir, yavaş erkek hanende, güya şaka olsun diye, | Yavaş bir kuzu gibi size yıklnşfyur. © Bi- yüz yirmi kiloluk kadının başına defi |2© ve siz ona alışıyorsunuz. Bir defa o- |giydirdi. Yüz yirmi kiloluk kırıttı, sış- |Punla dost oldunuz mu artık korkmayı- | kanın sıskası bir cimdik attı. Yetmiş ya- | Z. Üstünüze hücum ediyormuş gibi u- şındaki buruşuk yüzünü bir kat daha Bu- | Zaktan hızla gelen otömobil çivili yolun ruşturdu. "Defe vuruldu. Mızrablar oyna- | Paşında birdenbire durup size yol vere- dı, yaylar çekildi. Kadımlarin hepsi 'ayrı cek.. Şehrin yedi kat derlnlimııde_ bir arı ayrı makamlardan okumaya başladılar; kovanı gibi vııı_[dayan metropoliten, e- arkadaşıma sordum: lektrikli okile size «şuradan gitme; bu- — Bu ne bu? radan git'» diyecek ve ilk günleri size — Alaturka isikit karmakarışık gibi görünen her şey, ya- Bağırdım: B vaş yavaş tabil şekline girerek düzelecek — Garson! ve kolaylaşacak. Garson geldi: Büyük şehirde, kalabalık şehirde ya- — Emredin bayım. şamak bizim İstanbulda yaşadığımız gi- — Rakı getir! bi'basit değil... Maamafih, böyle iken — Ne kadar getireyim? lbuı, çok defa tasarayda bir kaldı hevesi vermiyor değil! Avuç içi gibi dümdüz vesgözün görebildiği kadar u- zun, nihayetsiz... Mide ve barsaklar bir- birinin içine girmeden, hattâ omuzlar bile sallanmadan, iki tarafı yemyeşil yollardan, kayıyor gibi gitmek az zevkli bir şey mi? Yalnız şehir haricindeki yollar değil, Parisin hemen bütün sokakları aslalt dö- şeli ve geniş... Hele iki tarafı ağaçlıklı caddeler o kadar güzel ki insana bir park- ta dolaşıyorum hissini veriyor. Bu da şimdiye kadar İstanbulumuzun hasret kaldığı bir hususiyet... Taksimi Harbiye- ye bağlayan yolun ortasındaki ağaçlar- dan başka, birkaç sene evvelsine kadar şehrin sokaklarında “ağaca benziyen bir şeye rastlanmıyordu, son yıllar İstanbul * İAG Grüreri yi e ASA ei ABAO A? GAE ee ni torpillemek üzere iken bu denizaltıyı yakalayıp zaptetmiştir. Denizaltının İn - giliz harb gemisinin toplarının tehdidi a)- tında stop etmiş ve bütün mürettebatı « nın esir edilmiş olduğu tivayet edil - mektedir. Politica gazetesi muhabiri, bu denizal- tının tabiiyoti hakkında hiç bir şey söy- Jememektedir. İngiliz Amirallık dairesi ne diyor? Londra 14 (AA.) — Amirallık dairesi bir İngiliz harb gemisinin Golos açıkla - rında bir Sovyet petrol gemisini torpil- Jemek üzere bulunan bir denizaltıyı ya - kalamış olduğuna dair bir Yugoslav ga « zetesinde intişar etmiş olan haberden ademi malümat beyan etmektedir. Konferans reisi Delbos, Nyonda yal - nız denizaltı gemilerinin tarruzu mese » lesinin halledildiğini ihtar etmiş ve di - ğer müm; meselelerin yakında Cenev- rede görüşüleceğini söylemiştir. Delbos, imza edilir edilmez mer'iyete girecek olan bu müuahedenin ehemmi - yeti, Akdeniz milletleri menfaatleri çer- çevesini aştığını, zira, büyük beynelmilel deniz yollarınm emniyetini temin -eyle- diğini ilâve etmiştir. Delbos, Balkan antantının teklifi üze - Tine Fransa ile İngilterenin İtalyayı da Akdenizdeki anlaşmaya iştirake — davet ettiğini kaydetmiştir. Litvinof, Franta ve İngilterenin bütün — Ne kadar çok getirebilirsen © ka- gdar çok getir! Arkadaşıma döndüm: — Alaturka musiki bu ise, dedim, ayık kafayla ne seyredilir, ne de dinlenilir?.. Tevekkeli alaturka, içkili - gazinolardan ayrılamaz demiyorlar, İsmet Hulüsi vremeeneeaesecensana ereReserERERReseserannl bu denizdeki İngiliz muhriplerin mik- tarı kırka baliğ olacaktır. Fransız filosu Brest, 14 (ALA,) — Audacleux; Fah tasgue, Terrible muhripleri ile Cyclo - ne, Mistral, Sirroccu, Tyhon, aleyon ve Toörnade Fransız torpidoları bu sabah Akdenize hareket etmişlerdir. ilan Metro istasyonunu ararken, bir sa- rımdan ötekisine geçmek için çektiğim güçlüğü orada Etoile meydanını geçer- ken çekmedim dersem” mübalâğa ettiği- me zahib olmayın, Çivili yollar Parisin geliş gidişini otomatik bir şekilde tan- Zim etmiş ve o yollardan geçtikçe, yaya- ların ezilme tehlikesi yok. t Yalnız Pariste, bizim İstanbulda yap- tığımız gibi, sokaklarda sallana sallana dölaşmak ve gezinmek isterseniz buna imkân bulamazsınız; çünkü herkesin a- gelesi var, herkesin gideceği yere bir an evvel erişmesi lâzım, tarafında yeni açılan bulvarlarda büyük eksiklik, Çok şükür, göz önünde tutul- maktadır, fakat bu kadarı kâfi mi? Bütün büyük garb şehirlerinde oldu- ğu gibi Parisin bir güzelliği daha geniş meydanları ve havuzları... Beyaz mer- merler arasından fışkırarak yükselen bü sular etrafa çok başka-bir güzellik ve zenginlik veriyor. Louvre müzesinden çıkınca Tulleries bahçesinin, tâ büyük takizafere kadar u- zanan havuzları, yalnız gece ışıklar a tında değil, gündüzün bile gözleri kuv- vetle kendisine çekiyor. Bu sular, yer yer, şehrin muhtelif meydanlarında, en Bir gün sergiden çıkmış, Cencorde mey danında, inşaat dolayısile önü kapalı o- d Egemisinin Malaya zırhlısı olduğu Buna benzer bir haber bu sabah Lon- drada şayi olmuştur. Bu haberde bu harb lâye edilmekte idi. Halbuki bu zarhlı, Man « Grosta demirlemiş ve amirallık dairesine yalnız oraya vüsülünü iş'ar ederek hiç bir hâdiseden bahsetmemiştir. Malaia gemisi Londra 14 (AA.) — «Maisia> İn- giliz zırhlısı, Selânikten Mondros'a git- mek üzere emir almıştır. Bu vaziyet üzerine gece derhal te- Jefonla Belgradı aradık ve ilk haberi veren Politika gazetesile görüştük. Po- gnlu gazetesinden bize şunlar söylen- B «— Biz bu haberi, telgrafta gördü : günüz gibi, Selânikten aldık. Mevsü < kiyetine kailiz. Fakat ayni zamanda si- zin gibi biz de şimdi Londradan Ami - rallığın bu hâdise hakkında ademi ma- Akdenizin kontrelünü derukde etmiş vl- malarından dolayı memnuniyet — beyan eylemiş ve hiç bir beynelmilel mukave - lenin Sovyet Rusyayı lüzum gördüğü takdirde diğer bütün denizlerde oldı gibi Akdenizde de bizzat kendi deniz kuvvetlerini bulundurmak hakkını ihlâl edemiyeceğini ehemmiyetle kaydetmiş. tir. Litvinof bundan maâda muhariplik haklarının tanınması hakkında hiç- bir kayıt bulunmadığını da müşahede et - miştir. Litvinof, Akdenizde korsanlık nihayet bulrtadığı takdirde, ileride başka ted - birler düşünmek lâzım geldiğini Üğve et- tikten sonra İspanyol cumhuriyetine ait ticaret gemilerine hiç bir himaye bahşe- dilmemiş olmasıma teessüf eylemiştir. Balkan antantı namına Balkan antanltı namına - söz söyliyen Puriç, Nyon anlaşmasını umumi sulhu, Londra 14 (Husust) — Akdeniz an-|Piye etrafıma bakacak oldum, arkamdan Taşmasının. metnini -- tebellüğ. - ettikten ;ıınl;leu'ıe gelen bir bulvar sonra dünden beri: Berlin-ile daimi su-| '#Fek seslendi: gae | rette temas halinde bulunan Röma hü-| — Köyde mi dolaşıyotlumuz madami - kümeti, bu akşam, yapılan anlaşma Bir de baktım ki, göz kapayıp açacak hakkında cevabını bildirmiştir. a İtalya, cevabında Nyonda — verilen| tomobil ve atdbüslerle - çevrelenmiş... kararları kabul etmiyeceğini bildir - İç_!mdcn. © dakikada benim acemiliğime mekte ve umumi kontrol işinde kendi'h""d('"_"" hak verdim ve hemen kal- mevkiüle mütenasip bir Vazife ayrıl -| (Hımın üzerine koştum. mamış olduğuna işaret etmektedir, merifaatleri olduğunu iddia eden İtal- | birlerine çarpmadıklarına hayret etme- î'l. umumi- kontrol işinden Fransa ve | mek elimden gelmiyor. Bir gün bir öto- ngiltere ile müsavi haklar istediğini be | Mobilim olursa ve bunu kendim kulla- yan etmiştir. İtalyan cevabından — anlaşıldığınâ |YU gidecek cesareti kendimde bulamıya- göre, Rama hükümeti Adriyatik deni-| Sağıma eminim. * zinin kontrolünden imtina etmekte -| Maamafih, Pariste, otomobil - kullanan dir. İngiliz ve Fransızlar nasıl çalışacaklar| Hem de maalesef en acele eden ve yol Londra 14 (A.A) — Salâhiyettar me- (Pİzamlarına en az uymak istiyen de on- gocuğu, gü- kadar az bir zaman içinde dört tarafım Parisin yüz binlerce otomobil ve oto- Bundan başka, Akdenizde - hayati| büslerinin her saniye nasıl olup ta bir- nırsam, herhalde Paris bülvarlarına doğ- yüzlerce kadına rastlamadım sanmayın... Büzel bir süsten daha güzel.bip ihtişame la yükseliyorlar. z Bizimv şehir mütehassısının, İstaânbulü süşlerken böyle geniş meydanları, bah- çeleri ve havuzları unutmamasını cani yürekten -diliyorum ve bunların İstanbu* lumuzun güzelliğine katacakları güzelli- Bi tasavvur ederek şimdiden seviniyö- rum. Acaba bir gün İstanbulu da, bütün Ratb şehirleri gibi asfalt, temiz caddele- ri, iki taraflı ağaçlarla bezenmiş bulvat” ları, yeşil parkları ve billür süular serpefi havuzlarile görmek bize nasib olacak Mi dersiniz? Parise ilk defa giden yabancılar, İlk - günleri, geniş caddelerden akan insan seline bakarak biraz şaşırıyor ve biraz dâ yoruluyorlar. Hattâ «ben bu gürültüye ve didişmeye tahammül edemem!» diye“ rek bir parça ümidsizliğe bile kapılıyor" lar; fakat bu, dediğim gibi, ilk günlerin lümat beyan eden telgrafını aldık. Biz baberin gizli tutulmak istendiğini zan- nediyoruz. Maamafih hâdiseyi teyid e- decek yeni bir haber de almış değiliz.» İtalyanların tehdidi Roma, 14 (Hususi) — İtalyan gaze- telerinde Savyet Rusya aleyhine çok şiddetli yazılar intişar etmektedir. Bun ların arasında Virginio Gayda, Giorna- le d'İtalia gazetesinde yazdığı bır ya - zıda şu şayahmı dikkat mütaleada bu - Junmaktadır: tarsin edecek bir âmil olarak selâmla - mıştır. filosu Londra 14 (Hususi) — Bahriye neza- retinden bildirildiğine göre: Cairo ha- fif kruvazörü “ile bir filo klavuzundan ve sekiz torpido muhribinden nürek- kep olan sekizinci muhrip filosu kor « sanlığa karşı karakol vazifesini ilaya iştirak etmek üzere Akdenize hareket etmiştir, Filo, Akdenize vasıl olduğ uzamnan hafilde beyan olunduğuna göre Akde- nizdeki kontrol işi hakkında nasıl teşriki mesal edeceklerine dalir İngiltere ve Fransa anlaşmışlardır. Bu hususta mıntakalar tahsis edilme- miştir. Öyle ki icabında bir İngiliz ge - misine toecavüz Fransız mıntakasında da vuku bulsa taarruza uğrıyan licaret ge- Misinin yardımına gidebilecektir. Yalnız, bahriyeliler arasında değil, Fransız . İn- Biliz hava kuvvetleri arasında da sıkı bir teşriki mesai tesis olunacaktır, lardı. 'Tanıdığım bir Fransız madamı beni bir gün otomobilile Versaya >götürecek oldu. Yolda bir iki defa korkudan kalbim yerinden oynadı, Şimşek gibi koşüyor ve önündeki hiçbir manlayı affedemiye- rek bir düzüye ileri atılmak istiyordu. Kocası yavaşça kulağıma fısıldadı: — Karımda da bütün otomobil kulla- nan Fransız kadınları gibi, yol nizamla- Yana itaat etmek istemiyen serkeş bir ruh var, Fakat görüyorsunuz ya, İşaret me- acemiliğinin getirdiği muvakkat bir sef” semliktir, Bir hafta geçmeden Parisif çok sevimli ruhu-bu yabancıların ruhile kaynaşıyor ve ondan sonrası — kolaydır artık. İnsanı şaşırtan bir şey de, büyük sıfa* tile anlatılamıyacak kadar cesim mağt” zalar. Fakat bu mevzu kadın okuyucular mımı yakından alâkadar etliği ıçın mMa” ğazalardan uzun uzadıya bahbsetmeği başka bir güne bırakıyorum. M. Berkand