15 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F KİT 2 Sayfa ._'.'S’; ". __" a 'f Si — ea z Tet şeği KN ——— - Hergün Anlaşamıyan Avrupa — VYazan: Muhittin Birgşen a Viyana, 10 Eylül kdenizde emniyet ve asayişin iadesi maksadile içtimaa da- vet edilen konferansın davetiyeleri he- nüz davetli devletlere vâsıl olmadan, Sovyetlerin İtalyaya verdiği bir nota, her şeyi birdenbire karıştırdı. Hiçbir mesele üzerinde müsbet değil, hattâ men- fi bile olsa herhangi bir anlaşma yapa- mıyan Avrupa, bu suretle, yeni bir an- laşmama -dalgasına kapıldı. Soyyetlerin verdiği nota, Akdenizdeki meçhul - «de- nizaltıs na muayyen bir. bayrak çekiyor ve bü bayrağa da açıkça «İtlyan bayra- ğı» diyordu. Kont Ciano bü notayı Aalır- ken, hattâ hükümet şefine sormaya bile lüzum:- görmeksizin, red cevabı verdi, Bu meselenin uyandırdığı hayret ve heye- can henüz devam edip giderken Sovyet- lerin ikinci bir notası daha geldi ve bun- da birinci notadaki iddialarda ısrar edi- diği görüldü. Birinci nota, Akdenizdeki Rus gemilerinin bir İtalyan denizaltısı tarafından batırıldığını — söylüyor ve zarar ve ziyanın tazmin edilmesini isti- yordu. İkinci nota da bu noktalar üzerin- de ısrar etti. Bu vaziyet karşısında gazeteler, İtal- yanın Âkdeniz konferansına iştirak et- miyeceğini ve Almanyanın da İtalya ile müttehid bir vaziyet aldığını haber veri- yorlar. Almanya, konferansa — muhalif değildir; fakat, Rusyanın İtalyaya karşı tevcih ettiği ağır itham meydanda du- rurken kendisinin bu konferansa iştiraki imkânsız olduğunu söylüyor ve bunun için de konferanstan vazgeçilerek mese- lenin İspanya işlerine karışmama komis- yonunda görüşülmesi fikrini ileri sü- rüyor . * Bütün bu hâdiseler, bütün Avrupada büyük bir heyecan uyandırdı. Bir taraf- tan bu heyecan devam ederken öbür ta- raftan da Akdenizin şark mıntakasında iki İngiliz gemisi daha tecavüze uğradı. Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Birkaç türlü ateşin birbirini makasladığı bir noktada bulunan Viyanaya ayak bastı- ğım dakikadan itibaren herkes birbirine bu suali soruyor. Akdenizde dolaşan ve bayrağı herkes tarafından MEÇHUL di- ye adlandırılan denizaltı veya denizaltı- ları, Avrupayı harbe kadar götürecek mi? Bütün Viyana bu sualin kalblere verdiği heyecan içindedir. Avrupada henüz kimsenin harb istedi- ğine kani değilim. Bunun için, kör bir hâdisenin kör bir hareketle bir harbe se- beb olabileceğini kabul etmekle beraber, bu gürültünün de geçeceğini ve harb ol- mıyacağını tahmin ediyorum. Bence, meçhul denizaltının bayrağı ne olursa olsun, gaye bir taraftan Franco hüküme- tinin tanınmasını temin etmek, diğer ta- raftan da Valancia hükümetinin müşkü- lâtını artırmaktır. Şurasını da ilâve ede- yim ki Avusturyanın siyasi mahafili, Akdenizdeki denizaltıların İtalyan gemi- si olduklarını kabul değil, tasavvur bile etmiyor. Buradaki kanaate göre, bu ge- miler Frankoöya aiddir. Sulhun muhafaza edilebileceği hak - kındaki ümidler de hep bu kanaat üze- rine kurulmuş bulunuyor. Denizaltılar İtalyaya veya Almanyaya değil de Fran- coya aid olunca sulhun bu defa da kur- tarılması kolay olacaktır, deniliyor. * Evet, sulh bu defa da kurtarılacaktır. Fakat, bugünkü vaziyet kadar müşkül bir vaziyet içinde Avrupanın gösterdiği anlaşamamazlık manzarası, sulh dostla- rını Ümidsizliğe, yeise düşürecek kadar fecidir. Bir müddet, muhtelif Avrupa kuvvetleri arasında cereyan etmiş olan söz muharebesi, ondan sonra AÂvrupayı Deşgul eden mühim siyasi meselelerde vetler ve nihayet, Sovyetlerin açık itha- mı ile hâsıl olan vaziyet, Avrupada hü- küm süren anlaşamama buhranının adım adım ileri gittiğinin, şiddetini artırdığı- nın alâmetleridir. İşte, bütün cereyanla- rın ortasında bulunması itibarile, her ta- raftan «hava alan» Viyanayı endişeye düşüren şey de budur. «İşler bu vaziyete geldikten sonra, deniliyor; artık en kü- çük bir hâdiseden büyük bir harbin çık- ması ihtimalini derpiş etmek, evhama düşmek değildir!» Bana kalırsa, bugünler için bu kadar — ileriye gıtmek henüz _çvhamdu. Fakqt.j l ae 'iN /« aü e Çevrileh sayja BE Bir kitab göz nuru dökülerek yazilmıştır, bir mimari ha- rikası bütün bir ömrün mahsulüdür, muvaffak bir heykel dâhi bir kafadan çıkar, fen sahasında bir ihtira asırlarca terakkinin mahsulüdür. Fakat kitaba şöyle bir göz atmakla iktifa ederiz, mimari harikasını görmeden geçeriz, ve rad- düşünmeden açarız. Çünkü hayat kitabının sayfası çabuk çevrilir ve insan dai- ma yeni bir zevkin arkasından koşar, fakat bunun böyle oluşu bugün muharriri, mimarı, heykeltraşı, muhterii yeise yonun düğmesini nasıl yapıldığını sevkedecek bir sebeb değildir. ( sSoöoz ARASIND SA e D z G eee o GERLK MK el ll * Lâstik şoson giyen İnel: ve öküzler Son zamanlarda İngilterede inek ve ya öküzlerin bir nevi ayak ağrılarına tutuldukları görülmüştür. Bunu naza- rı itibara alan baytarlarla alâkadarlar, | hayvanların fazla yol yürüdüklerin - den ayaklarının hamlaştığını analmış- lar ve bir tedbir olmak üzere, lâstik - ten şoson giydirme usulünü takibe baş lamışlardır,, Avrupa, cihan harbindenberi, hiçbir za- man bu derecede ayrılmış değildi. Bu- gün, Avrupanın o eski muvazene oyun- ları ve hâkimiyet iddiaları arasına bir de ideoloji davaları karışmıştır. Rusya ile İtalya arasında cereyan eden siyasi dü- ello, bu davaların mahsulüdür. İki ideo- loji arasındaki husumet, arada o kadar gergin bir sinir hareketi yapıyor ki bun- dan korkmakta herkes haklıdır. Şu sıra- da Fransada sosyalizmin hâkimiyeti al- tında bir hükümet bulunması da ayrıca endişeleri artırmaya sebeb oluyor. Hulâsa, Avrupa, yavaş yavaş bir ba- taklık içine çöküp giden, daha şimdiden yarı yarıya batmış bir. bedbaht manza- rası gösteriyor. Bu bedbaht o bataklığa gömülüp gitmekten kurtulabilecek mi? |mişti. Cenaze alayı tam hareket edece- niyenin dâhi banisi arkasında bıraktığı «Nedim> in devrinde âdı anılmazdı, Ömer Hayyam sağ iken bir münecctimbaşılıktan ileri gidememişti. Süleyma- içinde geçirmişti, fakat Danonçiyo refahın en yüksek dere- cesinde yaşıyor, Edison milyarder olarak öldü, Markoninin bir şahesar sahibine ekseriya fayda vermezdi. Fakat yir- minci asır kendisine iyilik edenin emeğini birçok ahvalde fazlasile ödemektedir. Çalış'nız, eser yapınız, mükâfatını ' mutlaka görürsünüz, belki biraz geç olarak. ü “aâ ŞAYA &; hayatının birçok yıllarını maddi sıkıntı muazzam bir servettir. Eski asırlarda A , HERGÜN BİR FIKRA Cürüm ortağı Fransa kralı ön dördüncü Lui. bir gün sarayınan salonlarından birine geçerken bir adamın bir sandalya ü- zerine çıkıp duvardaki saati yerinden almak istediğini görür, sorar: — Saati neye alıyorsun? — Tamir edeceğim de haşmetme- ab! — Dur sandalyayı ben tutayım da daha kolaylıkla al! Kral sandalyayı, tutar, adam saati indirir. Birkaç gün sonra salondaki saatin çalındığı sarayda şayi olur, kral: — Bu bahsi kapaym; der, kimse duymasın. — Sebeb haşmetmeab! — Sebebi şu: Hırsız yakalanacak o- lursa, benim bir de cürüm ortağım vardı, diye beni gösterecektir de. x Mehtepten kaçmakla Ölümden Kurtulan çocuk Geçen sene Amerikada bir mektep- te bir infilâk olmuş ve bu kazada beş yüz ftalebe birden ölmüştü. Çocuğunun cesedini tanıyanlardan bir ana, oğlu- na mükellef bir cenaze alayı tertip et- * ği sırada telefon çaldı ve uzaklardan gelen bir ses: «— Ne o anne, kimi gömüyorsun, beni mi? Ben daha ölmedim» dedi. Meğerse, kaza günü, talebe mektep- ten kaçmış, bir kaç arkadaşile, uzun bir gezmeye gitmiş imiş. Müstakbel Mısır Kraliçesi Pariste çıkan İntransigeant gazete - sinde okuduğumuza göre müstakbel Mısır Kraliçesi Feride, bütün tavsiye - lere rağmen gelinlik elbiselerini Pa - riste diktirmeğe karar vermiştir. Fran sız gazetesi bu hâdiseyi «Fransız ter- ziliğinin bir zaferi» diye kaydetmek - | tomobilleri, yarış atları, her ülkede sa kendisini resmen hakiki kızı olarak ta- Dünyanın en zengin Kadını geziyor Dünya tütün kralı Cronwell'in kı - zı Doris dünyanın en zengin kadın: ad- dedilmektedir. Müteaddit köşkleri, o - yısız apartımanları — olan genç kadın şimdi-de Honolulu'da kocasile birlik - te yeni satın aldığı araziyi gezmekte - dir. Paris sergisine ziyaretçi hücumu devam ediyor Paris beynelmilel sergisine ziyaret- çilerin hütumu devam etmektedir. Ge- çen salı günü sergiyi ziyaret edenlerin miktarı 325,698 kişidir. Fakat en çok ziyaretçi rökoru ağustosun 16 ncı pa - zartesi günündedir. O günkü ziyaret - çilerin miktarı 363,349 u bulmuştu. Pa zar günleri ziyaretçi adedi azalmakta- dir. ei Eylülün yedisine kadar ziyaretçi - lerin umum yekünu 14 566,190 idi. Malüm olduğu üzere sergi 1938 e ka - dar devam edecektir. Prenses olan bakkal kadın 34v senedenberi Parisin fakir bir mahallesinde yaşayan ve bakkallık ya pan MHe Catillon, bugün resmen Pren- ses Elisabeth de Bourbon olmuştur. Zi- ra bugün eski Fransız Kraliyet hâne - ' danının son varisi olan on yedinci Lo- uis'nin hafidi Prens Louis de Bourbon, Sözün Kısaşı Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Sivil tayyareciliğe Ve plânörcâliige Rağbet (Baştarafı 1 inci sayfada) on, yirmi misline varacağına ise zerrece üphe etmemek Jlâzımdır. Gerçi bu- gunluk bütün şehirlerimiz birbirlerine hava vollarıle bağlanmış değildir. Gerçi bugün, sivil pilotluk binlerle gence ha * yatını kazandıracak bir vüs'at kesbetmiş | değildir. Fakat bu ilk adımlar, yarın için geniş bir turizm havacılığı hazırlamakta J|olan adımlardır. Bayındırlık Bakanımız Ali Çetinka- ya, bir gün, Kamutayda devlet hava yollarının inkşafından ve yeni vilâyet- lere hava istasyonları kurulmasından bahsederken: «Bu, bir €leman işidir!» | demişti. Şimdi bu mevzubahş elemani çok az zamanda kazanacağımızı, bize; bügün İnönü kampının gördüğü rağbet pek belif bir lisanla tebşir etmektedir. Adanada yeni bit hava meydanı yapıl- mıştır. İzmire hava seferleri haşlamak üzeredir. İstanbul - Ankara hava hat - tının taşıdığı yolcu adedi ise, günden güne artmaktadır. Karabük demir fabrikasından son « ra bir motör fabrikası da kurulması i- şini nihayet bir zaman, gün meselesi olarak telâkki etmeliyiz. Karabük in « şaatını deruhte eden Brossert firmasl direktörü Brossert: — Bu anadan bir çok evlât doğa * caktır! demişti. Bunlardan bir tanesi de muhakkak ki motör endüstrisidir. Motör endüs * trisi de, tayyare sanayiinin temeli, ana direğidir. Yurd müdafaası vasılalarını |memleket içinde yapmak politikamızın en güzel ve verimli eserini teşkil ede- hazırlanmış bir pilot kadrosu isteyecek tir. Bütün dünya milletleri, bu kadro- yu, gençliğin arasıma yerleşmiş olan ha vacılık sevgisine - dayanarak gençlik kütlelerinden temin etmektedirler. Havacılığın bizde de icap eden in “ kişafa mazhar olması için, pilota iş bul- mayı, onu mesleki dışında olmamak ü“ zere vazifelendirmeyi — temin edecek yalnız bir kanuna, yahut kanuni bir kat'iyete ihtiyaç vardır. İnönü kampın- da kurs gören gençler arasında yapılarl bir anket te bunu teyid etmektedir. Bu sene hukuku bitirecek olan bif genç, bu ankete verdiği cevapta de “ miştir ki: — Bugün için bizde sivil pilotluğun hayatı kazandıran tarafı pek mahdut- tur. Devlet hava yollarının muayyen olan kadrosundan başka nerede bir pl' lot kolaylıkla iş bulabilir? Plânörcü olmanın bir zevki, bir haz tarafı, bir de vazife tarafı var: Memleketin hava mü dafaa kadrosunda yer almağa hazırlan- miş olmak... Eğer sivil pilotluğun banâ bir istikbâl temin edeceğini kat'iyetle lotluk ideal mesleğimdir. Bir öğretmen bayan pilot ta şunlari söylemiştir: isenenin memuriyet hayatında bir ifa “ İdesi vardır. Ben, pıIotIugun bütün in “ celiklerini öğrenmek için üç - dört S€“ ne daha burada çalışmağa hazırım. ter ki, iyi bir pilot evsafını kazandi#” tan sonra, başka sahalarda iş arama mecbur kalmıyacağımdan emin olayii4 Bu sene liseyi bitirmiş olan l—'ıdâlıî'-aJı bir genç de şöyle demiştir: — Pilotluğun para kazandıran, 3Yni zamanda çok şerefli bir meslek oldu ” gğunu ilân etmek lâzımdır. Bu da, ben” ce, bir kanunla olacaktir. Pilotlük büyük refah temin eden Ö© ğil, geçindiren bir devlet mesleği hali Allah bilir! Muhittin Birgen tedir. nımıştır. a a ' , —- : — ne geldiği gün, havacılığın, — etrafin B : : li iş. 4 ; €)| bütün bir Türk gençliğini - topladığı ISTER İNAN İSTER IİNANMA! göreceğiz. Z İSTER Son Postanın birkaç gün evvel bastığı bir istatistiğe göre son sekiz sene içinde şehrimizde 1441 tane yeni apartıman, 8397 tane yeni ev yapılmıştır, dükkân, mağaza, fabrika gibi müesseseler haricinde bu suretle yapılan meskenlerin ye- künu 9838 dir. Bunlardan beherinin cephesi üstüste 10 met- re olsa 98,380 metre uzunluğunda bir sokak, yahut ta be- İNAN ISTER heri 200 metre uzunluğunda 50 sokaktan mürekkeb koca bir mahalle eder, adetâ yepyeni, tamamen yeni ve modern küçük bir şehir demektir. Halbuki İstanbulumuzda Taksimi hariç tutarsanız ÂAvrupat bir tek mahalle dahi yoktur. Biz hesap ettiğimiz için bunun böyle olduğuna inanıyoruz, fa- kat ey okuyucu sen: lNA_NMA! Türk ihracat mallarının nakli için Yunan vapur!'arı kiraland! Atina 14 (Hususi) — «Estiya» ga ” zetesi Türk ihracat mallarının nakhm_ çin Türkiye tarafından Yunan vap ö larının kiralanmasının ehemmiyetini cek olan tayyare endüstrimiz, bizden, , ' bilsem, kayıtsız ve şartsız olarak, pi ”/ — Ben altı senelik öğretmenim. Altll — 'barüz ettiren bir makale neşretmğgw

Bu sayıdan diğer sayfalar: