5 Eylâl SON POSTA Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren : Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Hinaliler etrafı boş buldukları zaman “İmp_arator Vilhelm. Enver Bey.., İslâm..,, diye tek kelimeler söylüyorlar, sonra da hep birden horra!.. diye bağırıyorlardı Üseranın muhafazasına memur olan yerli küçük zabitlerle hemen her gün lâf atardım. «Çavuş» diye hitab e ipek sakallı Hindli muha! kıdemli küçük za her saat başı nöbetci disi teftiş ederdi. Haftalar geç m iri boylu, kıt'anın en ve bu sıfatla kulübelerini ken- Başlangıçta ya zeştlerini din tey tum ile daha so daha başka mev- zular etrafında da lâf atmıya başlamış- tık. Fransız bahriyeliler: arakaları tahliye edip gemilerine döndükleri za- man Hindii «Çavuş» la ve kardeşlerile aram çök iyi idi ve âdeta içtiğimiz su ayrı gitmiyordu. en Hindli das. halini aldı. mıza bi Hindli kıt'alar yapmak i: propaganda in bu mesele etrafında varmıştım. kadaşlar'le r hale gi giliz zabiti bulun- mMmamak i asında bile ba> na en büyük dostlukli muamele edi- yorla i l tife ediyordu cüm.den çıktığım zamar bana işaretler şaka kabilinden Bazan da etratta kanaat getirdikten sı — Emden zabiti, helm, Enver Bey z ediyorlar kimse olmadığına nra: İmparator Vil- Iİslâm.. kelimeleri- yorlardı. Hindli «Çavuş» bana iz gazeteleri getirirdi: Sine gapurda ç Ve «Serbest Gazete» nin bu suretle daimi oküyücü- su olm eÇav İ masamın Hindli m m. Ben sini bekler ve mütaleala ş retile mi anlatır. sonra münak yatım kı A ti retle vakayi olurduk. ar, işin ledün dim Ve bu sü- e gözden geçirm Meşhu syanının tohumu- nun ş olduğu o şubat akşamı Hindli çavuş ve ben bermütad odamda karşı karşıya oturmuş lâf atıyorduk Ben iskemleme rahat rahat pipomu tüttür gazeti £ oku- yordu. Bir aralık masan rinde e- limin ulaşacağı yerde duran bira şişe. dime bir bardak bi- uvarladım. Bira kadehini daima ve daima bir hamlede haklarım. or, O sini ka sonra bardağı onun önüne sürdü: bira boş; ıya hazırıanıyordum ki e- Hinin bir hare den Hin - Teşekkür ederim, dedi, Vırla #a rak deva — Kaptan L yor ki cebhede ça hakkınd dislerin hepsi la şeyler .Bizi çocuk a — Yeşekkür ederim, ıçki kullanmam, gazeteyi masanın üzerine yorlar ve hep yalan yanlış havadislerle kafalarımızı altüst ediyorlar, — Bunu nereden anladınız? diye sor- dum. Aynı dalgğın tavrile cevab verdi: — Nereden — olacak, — Vakayiden, olup bitenden anlıyorum. Evyelâ Fran- sada harbeden Hindiilerden doğrudan doğruya hiç bir haber alamıyoruz. Ga- zeteler hep İngiliz zaferinden bahsedi- yorlar, Mademki muzafferdirler, neden dolayı askerlerimizin - memlekete mı:-ı — dedi ve sonra düşünceli bir tavırla fırlatarak devam etti haberelerine müsaade etmiyorlar. Aı-l tık tamamile kanaat getirdim: Orada zavallı askerlerimiz İngiliz racaların uğruna kıtır kıtır kesiliyorlar, koyunlar gibi boğazlanıyorlar... — Canım, siz de gazetelerin dedikle- rine inanmayın da satırlar arasından havadis çıkâarmıya gayret edin. Gaze- lerde öyle havadisler vardır ki insan bi- raz dikkatle okursa ve düşünürse on- lardan pek çok manalar çıkarabilir. (Arkası var) Uzunköprü İskân memurluğundan : 1 — Kazamiz dahilindeki muhtelif köylerde yaptırılacak 29 tek, 35 çift göç- meç evinin muhammen bedeli 4570 lira ine ihale olunacaktır olan umumi işçilikleri pazarlık surettle 2 — Pazarlık 7/9/937 tarihinde ve saat 14 de Uzunköprü iskân dairesinde mü- ekkil komisyon huzurundadır. — Şartname ve plânları görmek iste yenler iskân teşkilâtı bulunan kazalar- da İskân dairelerine Mmüracaat edebilirler. Ebeveynin en büyük vazifesi Çocuklarını küçük yaştan itibaren dişlerini temiz tutmağa, onları hergün fırçalamağa alıştırmaktır Küçüklerdeki diş ârızaları 3 - 4 ya-| şından sonra — başlar. Bu — devre - den itibaren her üç ayda bir dişle - rini doktora göstermek ve yavrulara her yemekten sonra ve her sabah, akşam dişlerini fırçalamağı öğretmek zımdır. Küçük yaşta başlıyan bu| Çelikten itiyad onların her itibarla mükem - mel neşvünemasını ve gürbüz ol - masını temin eder. Kullanmağa alışan çocuklar yarının en sıhhatli gencleri olmağa namzettir İstanbul Telefen Direktörlüğünden : Eksiltmesinin 31/8/93T tarihinde yapılacağı gazete ile ilân ettirilen Beyoğlu telefon santraline mücavir arsada yaptırılacak duvar ve safre inşâaalı işi pazar- hğa çevrilmiştir. Pazarlık 22/9/937 tarihine müsadif çarşanba günü saat 15 de z binasında toplanacak Alım Satım Komisyonunda icra , Şartname ve kaşifnameleri lir. İsteklilerin mezkür gün ve saatte 1000 liralik bu işe benzer iş yaptıklarına dair Nafia Müdürlüğü ahhitlik ve Ticaret Odası vesikalarile müracsatleri. her gün Levazım Dairemizde görülebi- 100 liralık ilk teminat akçeleri, en az nce muta müte- (5921) Aslan Koluma girerken fısıdadı: — Beyaz bir geceye başlıyoruz, istijerum, sabaha kadar üst kalalım, arkadaşlı Sevgili Naciye, keşki bana şu mende- bur herifi hiç tanıtmasaydın! Kafamda yıllardanberi işledi ve beslediğim bir erkek tpi vardı. Ben ki gözle görünen ve elle tutulan şeylerden başkasına hiç aldırmam, o erkek tipini de, kemik, et ve sinirden yaratmıştım. Eski Yunan'ın (Apollon) unu yapan heykeltraş nasıl her parçası, her kıvrımı ve her çizgisi üzerinde günlerce heyecanla çalışmışsa ben de öyle yapmıştım. Şu farkla ki o mermere işlemiş, ben hayalimde yarat- mıştım, İşte şimdi o güzel eserim de yıkıldı; onu da kaybettim Ve içimde derin bir boşluk, kalbimin sevgilisine hiç bir za- man kavuşamıyacağımı öğrenmiş olmak- tan doğan bir ağrı var. Eminim ki ne demek istediğimi anla- madın. Mendebur herif diye kimden bahsett merak ediyorsun. Sanıyor- sun ki onu tanımazsın, Ta cağızım, hem bana da sen tan Anlatayım: Vapurda onlu gördüğüm zaman kalbir çarpmıştı. Bekâr olduğunu çoktan öğ- renmiştim, bunun için tanışmayı çok is- tiyordum. Fakat gidip de kendimi tak- dim edemezdim ya... Vapurda belki bir bahane çıkar diye seviniyordum. Fakat bu hem pek zayıf bir ihtimaldi, hem de İzmire varıncaya kadar geçecek olan bir gün içinde ne olabilirdi ki 'Tam bu sırada sen çıkageldin; hoşu » ma gitti. Halbuki yolcu değilmişsin ve anneni uğurlamak Onunla tanıştığını ban; — Evli olmasaydım bu adamla evlen- meyi gaye edinirdim. Demiştin. Sonra da tavsiye etmiştin. Fırsatları kaçırmadığını bir defa daha gösterdin ve bizl tanıştırdın. Bilsen o dakikalarda kalbim ne hızlı çarpıyordu. Hele onun” kulağına doğru | yaklaşarak — Bize hayrân olanlardandır. Diye beni işaret ettiğin zaman kıpkır-| mızı kesilmiştim. Yolculuk güzel başladı , Önun vücudünü pek iyi biliyordun apılmış gibi gergin adaleleri geniş göğ dar kalçaları her za - man gözümün önündedir. Fakat zünü bu kadar yakından ve iyi görme- miştim, Kül rengi ve derinlere kaçr Bibi duran gözleri, keskin burnu, çizgi halindeki ağzı ve çukur çenesinde bir erkek inceliği buluyordum. Yüzün rileri pırıl pırıldı ve erkeklerde h diğim iki şey olan bıyık ve sakalın iz- Ti bile onda yoktu. Gene dalıp gittim ve sözü uzattım. Hal-| , büki bunların hepsini elbet sen de bili- yorsun! Bir ivanda salon adamlığı aramak Biraz tuhaf görülür. Fakat yol urkadaşı- mın bu tarafı da tamamdı. onda geniş güvertede onun yaptığı maç konuştuk. Hepsini bildiğimi bana daha çok sokuluyordu: — Beni - şaşırtıyorsunuz! derece meşgul olan güzel bir gen niçin bu kadı İ rum, Hem öyle bir genç kız ki kendimi bildim bileli hayalimde yaşadığını şi di anlıyorum. Benimle bu |1 Postu.. Yazan: Kadircan Kaflı Z güvertede esirger misiniz? 0 Dedi. Boğazdan çıkarken ufuktan ve bulut. lar arasından yuvarlak bir ay yükseli: yordu. Koluma girerken fısıldadı: — Beyaz bir geceye başlıyoruz. İstiyo rüm ki sabaha kadar üst güvertede ka. Jayım. Arkadaşlığınızı esirger misiniz? Ne güzel konuşuyordu. Beni son söz. lerile büsbütün büyülemişti ve filiz ye şili bakışlarımı onun kül rengi gözlerine gömerek gülümset Sarhoş gibiydim. Yemekten kalkmak üzereydik; dışarı- dan ıslıklar ve uğultular geldi; vapur sal lanmağa başladı. Herkes birbirinin göz lerini aradı. Lomboz'dan bakan kamarof haber verdi: Fırtına var... Hem de yaman bir fırtına... Yarım saat içinde geminin bor ı ğt .|dasını devler gibi şamarlamıya başladı tekne bir ceviz kabuğu gibi sallank Diye üzüldüm. Fırtınaya, b zalara dair ko Birisi anlatı: | yattı; su alıyordu. San- dallar indirildi. Yolcular çılgın gibiydi- er, İkinci kaptan elindeki tabancayı sal- arak «önce kadınlar ve çocuklar bine« Kaptan emrediyordu: dinlemiyenin kafasma kurş yüzüne baktım. Um- şey gördüm: Sararmıştı. O- Ölüm bu... Hem belki de kendist için değil, benim için öyle olmuştu. Kulağıma eğildi ve pek bilgiç bir adam halile: — Doğru söylüyor. Bir k. dim cukları kı lur a.. | olun Hiç r ettim ve cevab verdim: Böyle bir şey olursa sizi vapurda bi- arak gitmiş olmak beni üzer. Dilerim i sandallarda çok yer olsun da si: bizden ayrılmayas — Üzülmeyin! "İcağım. Onun kolayını biliyorum... Sorup anlamıya lüzum görmediğim i- |çin sustum. Fakat onun bakışlarında ve yüzünde, çok üstün bir iş görmeğe hazır- lananların hali vardı. Gururun parlattı- $ h gözlerde deminki korku bile pek silik kalmıştı. Bara daha çok sokuldu ve kulağıma f “|sıldadı: — Ne zaman deniz — yolculuğuna çık- sam bavuluma bir kadın elbisesi sında kim farkıma va. ık yok... H ) n, her zamân beraberiz. Hi fa kalbime bir hançer sap- lasaları i bir damla kanım akmazdı. Kendi e Karşımda aslar postu giymiş olan bir vardı. ne zamandanberi hayran-