5 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-—SÖN POSTA,; Eylâl, B saar " un İstanbul sokaklarının ! Pek mühim bir derdi: Demir tekerlek ! Yazan: Muhittin Birşen — ade İstanbulun değil, bizim bü - s tün büyük şehirlerimizin mühim bir derdi vardır: Sokakların kaldırımları- nı kemirip duran demir tekerlekler.. vari- datsızlıktan, fakirlikten muztarip bulu - nan bütün şehirletimizde bin müşkülât ile yapılabilen kaldırımlar, bu demir te- kerlekli arabalar yüzünden sür'atle es - kiyor ve eskiyen kaldırımlar da bir türlü yeniden yapılamıyor. İstanbul içinde, gü- ya iyi bir halde tutulmasına itina edilen tramvay caddeleri de dahil olduğu hal- de, hiç bir iyi kaldırım bulunmayışının | en büyük sebebi bu tekerleklerdir. Üç santim ğenişlikte bir demir üzerine bir ton sıklet oturtup bunu kaldırımlar üzerinde dolaştırıp sürükliyen bu teker- lekler varken İstanbul şehrinin iyi bir sokak yüzü görmesine imkân yoktur, * Fakat, sade kaldırımların eskimesi mi? Ya bütün sokaklarda göze çarpan pislik? Binlerce hayvanın her gün İstanbul so- kaklarındaki —mikropların canlanması için etrafa saçtıkları gübre? Ya, hele ve bilhassa, arabaların durak yerlerinde ge- lip geçenlerin burunlarını sızlatan o kes- kin koku? Bütün bu fenalıklarla uğraş - mıya belediyenin hangi bütçesi kifayet edecek? Kaldırımı mı yapsın? Yoksa yol- larda sabahtan akşama kadar pislik sa « çarak gezen hayvanların peşinden mi do- laşsın? Bugünkü medeni dünyanın bütün şe - hirlerinde, sokaklar, kauçuklu tekerlek- lerin bıraktıkları kurşuni izle boyanmış- tır. Bizim sokaklarımızda görülen hayvan gübresi, belki alıştığımız için, bizim gö- zümüze fena görünmez, fakat, şark tari- hinin en büyük medeniyet merkezi ve yeni Türkiyenin en büyük şehri olan İs- tanbulu yeni görmüş bir Avrupalının gö- zünde ne kötü bir alâmettir! Ya bu arabaların yaptıkları gürültü? Otomobillerin çıkardıkları klâkson sesle- rini susturmayı düşünüyoruz da bu de- mir tekerleklerden çıkan kulak parçala- yıcı gürültüyü susturmayı niçin düşün- müyoruz? * Sırt hamallığını, sırtta ve hayvan üs- tünde sokak satıcılığını menettik ve edi- yoruz. Bu araya şu araba meselesini de katmamak için neyi bekliyoruz? Deniliyor ki, belediye bu vaziyetten herkesten ziyade şikâyetçidir ve bu ara- baları hiç olmazsa kauçuklu tekerlek kul- lanmıya icbar için muhtelif zamanlarda bir çok teşebbüslere girişmiş, fakat her defasında mağlüp olmuştur. Niçin? Çün- kü arabacılar fakirmiş. Çünkü kauçuk memlekete hariçten geliyormuş. Nihayet, çünkü bu arabalar icabında milli mü - dafaanın işine yararmış. Bütün bu se - beplerden dolayı, belediye her teşebbü - sünde başka bir tarafın — muhalefetine uğramış, o da bu hali böylece muhafaza etmiş. Eğer bu sözler çok kuvvetli söylenmese ve çok salâhiyetli ağızlardan çıkmasa bunlara insanın bir türlü inanması im - kânı olamazdı. Arabacılar fakir de, İs - tanbul belediyesi zengin mi? - Elindeki bütçesile vazifelerinden hiç birini tam değil, yarı noksanile görmesi mümkün olmıyan bir şehrin bu demir tekerlek tahribatile ve hayvan gübresile uğraş - mıya mecbur olması günah değil midir?| Türkiyede iş yalnız arabacılık değildir. Araba yerine kullanılacak olan kamyan- lar gene fakirlere iş verecek şeylerdir. Yalnız işin şekli değişecektir. Anadoluda ziraat mevsimi amelesizlikten kırılır, ye- ni açılan fabrikalar amele bulamamak - tan şikâyet ederler, eğer arabacılar şoför olamazlarsa başka sahalarda kendilerine niçin iş bulamasınlar? Kauçuk memlekette yokmuş; şu daki- kaya kadar memlekette demir de yoktur. Halbuki yalnız İstanbulda kauçuk üze- rine çalışan altı tane irili ufaklı fabrika | var. Ham maddeyi de hariçten getiririz. Memlekette benzin yok diye otomobili ve tayyareyi de bid'at sayacak değiliz ya! Medeniyet bir küldür: Demir, çelik, kauçuk, tekerlek, motör, makine.. Me- deniyet, kuru bir kelime değil, bizzat bunlardır. Bu arabaların milli müdafayaa vasıta olmaları meselesine gelince, Allah bizi | İstanbulun köhne arabalarile, yokuş çık- maktan harap olmuş hayvanlarına muh- taç bırakmasın! Muhittin Birgen DE Sık sık değişen hayat seviyesi 36 Ef İN killeri sık sık değişen bir çok kimselere fevkalâde zengin görünürler. Ona göre yaşarlar, ertesi gün birdenbire fakirleşirler, yaşama seviyelerini de ona göre tanzim ederler. Derken tekrar parlamıya başlarlar, bu gibi adamlar bazan hızlı, bazan yavaş dönen âyarı bozuk bir dinamoya benzerler, sonunda sönmîye mahkümdurlar. — Muhitimizde gördüğümüz insanlar arasında yaşama şe- rastgeliriz: Bugün — yüksek bir gelire re tanzim ederse e€ her vakit muhafaza mıyan insandir. Herkes hayatının bir devrinde yüksek bir paraya veya sahip olabilir. Fakat bu paranın veya gelirin devam edeceğinden emin olmadan hayatını ona gü- n büyük fenalığı kendisine yapmış olur, çünkü para; kesilip te yaşama seviyesi 'düşünce çalışma hevesini kaybedecektir. Makul olan insan yaşama şeklim edebileceği derecenin fevkine çıkar- SOZ AR Saatte 120 kilometre Giden bir motosiklet Nasıl devrilir? Yukarıdaki resim, objektiflerin çok nadir olarak zaptedebildikleri bir ens- tantanedir. Devrilen motosiklet, saat - te 120 kilometre sür'atle gidiyordu ve kendisini yere atan râkibi mötör - den ancak bir kaç Mmetre uzaklaşabil- mişti. Resim saniyenin besyüzde biri şadar zamanda alınmıştır. Tabancalı üç hırsızı kaçırtan 75 lik ihtiyar Geçenlerde Yugoslavya köylerin - den biri olan Daruvar'da bir hâdise ol- muştur. Arazi — sahiplerinden biri bir gece yarısı uykusundan büyük bir gü- rültü ile fırlamış, duvarda asılı bulu « nan bir tırpanı kaparak dışarı koştu - ğu zaman karısının üç hırsızla boğuş- tuğunu görmüştür. Hırsızlar karşıla - rında 75 lik ihtiyarı bulunca tabanca- larını ateşlemişler, ihtiyar omuzun - dan yaralanmış, fakat büyük bir cesa- retle elindeki tırpanı hırsızların ayak- larına sallamıştır. Üç hırsızdan ikisi - nin bir anda bacakları kesilmiş, diğeri ise derhal kaçmıştır. İhtiyar şimdi «köyün en cesur ada. mı» olarak köy sokaklarında dolaşmak- tadır. Amerikada evlenmek için yeni bir kanun Nevyorkta neşredilen veni bir ka- nuna göre evlenmek için müracaat e - den çiftlerin evlenebilmelerine müsa- ade edilebilmesi için aradan müracaat saatinden itibaren 72 saat geçmesi şart koşulmuştur. Bu suretle şampanya ve alkolün tesirile çabucak âşık olanla - rın, ertesi günü hiç hoşlanmadıkları bir tiple kanuni eş olarak karşılaşma- | ları felâketinin önüne geçileceği ümit ASINDA — — HERGÜN BİR. FIKRA Onuda mı ça.aırayımı Eski mutasarrıflardan biri bir yer- den bir yere giderken hemen her se- fer yolda soyulurmuş. Bir gün gene sancaktan vilâyete giderken soyul - muş. Derdini valiye anlamış. Vali: — Canım, demiş, ne diye yanınıza bir tabanca almazsınız? Mutasarrıf gülmüş: — Şimdiye kadar yanıma almadı - ğım için bir onu çaldırmamıştım.. Şimdiden sonra onu da alıp onu da mı çaldırayım! * '—. Sigara bir Mısırlı Asker tarafından İcad edildi Dünyada ilk sigarayı yâpan bir Mı- gırlı askerdir. Kırk sene evvel bu Mı- sırlı, Fransız ordusunda ücretle çalı - şan askerler arasında Fevkalâde tütün tiryakisi olduğundan mütemadiyen pipo içmekte idi. Bir gün piposunun ağzı kırıldı. Mısırlı asker, tütün içemediğini görerek canı sıkılıp dururken birdenbire gayt: ihtiyari bir hareketle tütünü eline geçen bir kâ - gidin içine yerleştirip sigğava gibi sar - dı. Ve bu suüretle tiryakiliğini tatmin etmişti. İşte sigaranın icad edilmesi böyle olmuştur. & İngiliz hapishaneleri ıslah ediliyor İngilterede hapishanelerin islahı için hazırlanan dört senelik proğramın tat- bikile bizzat İngiltere dahiliye nazırı meşguül olacakmış, Bu programa göre ha- pishanedeki mücrimlerin koğuşları ge - niş odalar, iş yerleri, ve muhtelif spor sa- lonları haline getirilecektir. İyi ahlâklı olan mahpuslar çalıştıklarına bedel yev- miye alacaklardır. Hapishanelerde çi - çekli bahçeler içinde süslü ve muhte - şem binalardan ibaret bulunacaktır. Verilen yemekler ıslah edileceği gibi mahpuslara karşı da daha yumuşak bir şekilde hareket edilecektir. Bütün bunları hülâsa eden bir İngi - liz gazetesi «hapishanelerde geçecek ha- bulunuyordu. | ' Teksasta pamuk Toplamak için yeni Ve garip bir usul ai Teksasta pamuk toplamak için * e- ni ve garip bir üsuül keşfedilmiş ir. Toplayıcılar arkalarına bir kuyruğu andıracak şekilde uzun bir çuval rap- tetmekte ve topladıkları pamuk koza- daklarını bu çuvallara atmaktadırlar. Bu suretle vakitten çok - ist'fade et - mektedirler. Garip bir tüccar Ohiolu Bay Zirk garib bir iş adamı- dır. Elektrikli süpürge ticareti — yapar. Son zamanlarda satışın oldukça düştü- ğünü gören tüccar, seyyar satıcılarına bir tamim göndererek: «Bir ay içinde, istediğim kadar satiış yapabilirseniz size bütün parası benden bir seyahat vâdedi- yorum>» demiştir. Seyyar satıcılar işe girişmişler ve ha- kikaten de, bu müddet zarfında Trekor teşkil edecek kadar elektrikli süpürge satmışlardır. Bunu nüzerine, Bay Zirk, 60 kadar memurunu ailelerile birlikte Londraya getirmiştir. Londradan Ho- landaya ve Belçikaya geçecteklerdir. Bit- tabi bütün masrafları da Amerikalı tüc- car ödemektedir. Tiyatro âleminde garip bir hâdise İngiliz muharrirlerinden Greenvood geçenlerde bir tiyatro piyesi yazmıştı. Eser ilk temsilinde halk tarafından so- ğuk karşılandı. Muharrir o gece temsilden sonra klübüne uğramıştı. Önüne meslekdaşı Nöel Covard çıkınca ona sordu: — Piyesim hakkında ne düşünüyor - sunuz? Nöel Covard şu cevabi verdi: ' — Vallahi ne düşündüğümü henüz ben de bilmiyorum, fakat bu komedi- yatın daha ziyade memnuniyetbahş ol - ması için çalışılıyor» demektedir. yi ben yazmış olsaydım sizin çok mem nun olacağınıza eminim. rüldüğünden» bahsediyor ve: yordu. da şu cümleyi ekledi: «Denizaltı gemisi 0 sırada oradan geçmekte olan Va- tan vapurunu görünce denize dalıp kaybolmuştur.» di - Az sonra çıkan ikinci bir gazete bu haberi aldı, altına «Tahtelbahiri tamamile gören denizyolları idaresinin Vatan vapuru kaptanı denizyolları idaresine bir telgraf İSTER İNAN iİSTER İNANMA! İSTER İNAN İSTER İNANMA! Dün bir gazetenin İnebolu muhabiri: «O civarda mahiyeti şüpheli bir denizaltı gemisi gö- çekerek keyfiyette Halbuki bu satı telgrafla Vatan va Arkadaşlarımız biz dahi yanılabili gördükten sonra h mamak icap edece, sormuş, yalan olduğunu anlamış ve yazmıştı. Her haberi her vakit derhal tetkike imkân olmaz. Bazan bazan gazeteleri dahi yanıltabilecek — bir şekil aldığını n idareyi haberdar etmiştir.» rların yazıldığı saatte Son Posta telsiz purunu bulmuş, meselenin mahiyetini . ı muüahaza etmiyoruz;“ vakit dardır: riz. Fakat biz basit bir dedikodunun alk arasında dal budak salmasına şaş- ğine inanıyoruz, ey okuyucu sen: özün Kısası Serbest delilerden: Çöpçatan E. Talu — Tramvayda: — Bu taze, kızınız mı? — Evet. — Allah bağışlasın! — Cümleninkini.. — Kız mı, evli mi? — Daha henüz evlendirmedik. — (Hafif yutkunduktan sonra|: Seme tiniz ne tarafta? : — (Safvetle| Tavşantaşı.. — A! Biz de oralıyız. Ama, şimdi da* madın işine uzak geliyor diye Sultanah- mede, Üçler mahallesine taşındık. i — Öyle mi? Çok güzel. : — Evet. İlle velâkin, eşten dosttan U” zak kaldık.. (Tazeyi arada bir yan gözle süzerek) Kızınızı evlendirmeğe niyetiniz var mı? — Allah hayırlı bir kısmet verirse, ta“ bil! — Siz hele bana evinizi de.. — Hani ya, seraskerin vurulduğu yer yok mu? — Hangi serasker? — Canım, Şevket paşa mı idi, ne idi? Bağdadlı.. tahta sakal bir serasker vardla vurdular. Parmakkapıda.. tramvay geç“ miyor mu, hani? Bizim mahalleye sapa- cak köşe başında? — Bilmiyorum. Ne ise. Şimdi Tavşan: taşının ne tarafında? — Yokuşa sap. Yeni yeni aportuman- lar yapıldı. Sağa dön.. defa aşağı kıvrıl. Orada sorduğun gibi gösterirler. Eytam başkâtibi merhum Hoca Sitkı efendinin €Evi.. sağlık veril * O gece, Üçler mahallesinde, Asmaâlti tüccarından Bay Faruk Tereyağlı'nın e vinde: ris — Şazimend hanımcığım.. bu sabah si- zin mahdumu gördüm.. Allah bağışlasın, koca delikanlı olmuş. — Evet. Bu .sene iyiden iyiye serpildi; on dokuzuünu “sürüyor. Kasımın onunda yirmiye' basacak. — Onu artık:başgöz etmeli, — Bay babası razı değil. Daha doğrus su zamane kızlarma güveni yok. » — Haklı ama, beş parmak bir değil. Helâl süt emmiş, - perde ehli kızlardan hâlâ köşede bucakta bulmak mümkün. Bizim eski semtte bir eytam kâtihi Ho- ca Sıtkı efendi vardı. Evlere şenlik, iki yıl evvel mefat oldu. Bir kız evlâdı var: Bir içim su. Onlar da böyle sizinki gibi bir delikanlı bulurlarsa verecekler. Da-« ha bu sabah annesile konuştum. Canım ciğerimdir. Bana derdini döktü. O da za- mane erkeklerine güvenemiyormuş. — Görelim bari. — Hay hay! Yarından tezi yok. Beni evlerine gider bir söz alırım. * Çöpçatan o0 gece memnundur. Can ka vuşturmaktan ibaret olan manisi tatmi/ edilmiştir. Birkaç gün rahat, huzur için- de yaşar; sonra gene başka canlar araş* tırmağa koyulur. Bu da, zararsız delilerdendir. DEEZ — Dahiliye terfi listesi Dahiliye Vekâleti, terfi listesini hâ zırlamağa başlamıştır. Liste Cumhu * riyet bayramında neşredilecektir. Dün hava gene sıcaktı Dün de hava gene sıcak geçmiştir. Ef fazla hararet dere- cesi gölgede 30, en az da 20 olarak kaydedilmiş- tir. Rüzgâr saniye- de 8 metre sür'atle karayelden esmiş- tir. Saat 17 de bit kaç milimetre yağmur yağmıştır. Hava tazyiki dün olarak kaydedilmiştir. — Güzeş : — 5.3) — Öfğle 12.13 İkindi : 15,51 — ,Akşam : 1837 Yata — & S1t — lmaek ( 54 Rumi sşene 1353 — Arabi sene

Bu sayıdan diğer sayfalar: