MİZAH: Naşit imtihan oluyor! (Baş tarafı 7 inci ıdııiedı) Behzat — Onları sormuyorum sana, &. ki, ve yerli edipleri soruyorum. Naşit — (Düşünür) bir tane tanıdım. 'Amma çok acemi idi, dedi. Kendine rol vermedik. Behzat — O da kim? — Naşit — Edip isimli birisi aktör olmak iştemişti.. Onu sormuyor musunuz? Hazım — Öyle değil canım. Naşit — Biliyorum öğle değil, biraz evvel ben ikindiyi kıldım. Hazım — Gene anlamadın.. Edipten maksadımız yani şair, edebiyatçı demek iştiyoruz. Naşit — Onları tanıyamadım. Tiyatro- dan çıktığım yok ki görüp konuşayım! Hazım — Canım nasıl tanımazsın, me- selâ Halid Fahriyi tanımaz mısın? Naşit — A © edip mi? Hazım — Edip ya! Naşit — Ben onu Baykuş diye tanırdım. Hattâ bu Şehzadebaşında eskiden — bir Darülbedayi vardı. Oraya bir Baykuş satmıştı, Hemen uğursuzluk girdi ve Da- rülbedayi tap attı. ipzade — Meselâ beni tanımaz t — Gözüm ısırıyor, bir yerde gör- m var gibi. Müzahipzade — Hani Aynaroz kadısı Naşit — Demindenberi ben de düşü - nüyorum. Sahi şimdi hatırladım. Nasık sın bakalım kadı efendi. Müsahipzade — Kadı ben değilim. — Evet evet siz muhzirdiniz. n Coğrafyaya ali suzleri de gım, Moskova nerededir? Nışıl — Buradan çıkın, karşıki sokağa sapın, doğru yürüyün.. Karşınıza Çukur- çeşme gelir, Sağda bir han vardır. Biraz daha yürüyün tramvay yolunu —görüre sünüz. Muhsin — Tramvay yolunu görece « ğiz de ne olacak? Naşit — İşte Koska orası! Muhsin — Koska demedim, Moskova dedim. Naşit — O senin söylediğin Beyoğlun- dadır. Paştacı dülekânı! Müuhsin — Değiştiriyorum, bir başka sual! Yarımada niye derler? Naşit — Bütün bir adanın yarısma ya- rım ada derler. Bedia — Nasılda bildi, aferin sana Na- Şit! Naşıt — Bilirim ya, bet daha neler bilirim. Bedia — Neler bilirsin? Naşit — Bir adanın üçte bir parçasına üçte bir ada, dörtte bir parçasına bir çey- rek ada derler. Bedia — Alerin, dur ben de sorayım? Parise nereden gidilir? Naşit — Beyoğlundan! Bedia — Niye? Naşit — Boyoğluna gidip Parise nere « den gidildiğini sorarsın, orada bilenler vardır. Onlardan öğrenirsin! Muhsin — Dünyada en yüksek dağ hangi dağdır. Naşit — Kafdağı. Muhsin — Kafdağı nerededir? Naşit — Kafdağının nerede olduğunu bilmiyorum amma, bir çok kimsenin bu- runları orada dururmuş. Behzat — Naşidin hesap bilgisini yok « lamadık, buna da lüzum var. Muhsin — Ben hesap bilmem ki Müsahiptade — Ben de! Bedia — Bir teklifim var. Hazım — Söyle! Bedia — Bizim gişeci Dalmi çağıralım, hesaptan o imtihan etsin! Muhsin — Çağıralım haydi, (Daimi çağırırlar, Dalm gelir). Muhsin — Daim. Naşit — (Daime) ay sen bunum âe,ısı masın? Öyle ise buyurun oturun, onun dayısı bizim de dayımız sayılır. Daim — Dayım, demedi, Daim dedi, Naşit — Daim, diyor ha, tabit insan dayısına daim dayısı der, bir gün dayı, öbür gün amca diyecek değil yal Muhsin — Daim sen, Naşide hesaba ait sualler sor. Naşit — Ben yokum. Muhsin — O da ne demek? Naşit — O bana daim sual soracar, ben de ona daim cevap vermiye çalışacağım öyle mi? Daim bu böyle giderse başka iş yapacak vakit kalmıyacak! Muühsin — Hayır, ada Daim. Naşit — Adadayım mı dediniz? Yok canım burası Şehzadebaşı, Muhsin — Sana hesap suali soracak &- damın adı Daim. Naşit — Ha şunu şöyle söyleseydiniz. Daim — (Sorar) kesri odi bilir mi - sin? Naşit — Hiç bilmem, adi çeylerden hoşlanmam. Daim — Aşâri, Naşit — O eskiden vardı, cumhuriyet hükümeti kaldırdı. Daim — Neyi? Naşit — Neyi olacak âşarı! , Daim — Taksim bilir misin? Naşit — Âlâsını bilirim. Daim — Öyleyse bir misal: Diyelim ki cebinde on beş kuruş var, Naşit — Göz koydun galiba! Daim — Bu on beş kuruşu iki arkada- gan, bir de sen, üçünüz arasında müsavi olarak taksim edecekginiz. Naşit — Ederiz. Daim — Yap taksimi. Cebinde ne ka- lır? Naşit — On beş kuruş? Daim — On beş kuruş mu kalır, taksim etmedin mi? 'Snnl’och nan edebi tefrikaşı : 23 — Zannederim. — Benin ar! cadaş.ığmdzn teselli bu- | tı: luyor. Sen büyük bir sevab işliyorsun. — Niye sevab diyorsun? Berna çok zarif, çok kibar bir insan; güzel konuş- tuğunu sen de bilirsin. Onunla arka- daşlık etmek zevkli şey... Ablam güldü: — Malüm, dedi, malüm, Bernaya da| sorsam senin için aynı şeyleri söyliye- cek... Ablam.© ağzında bir bakla var, dili-' nin altında bir şeyler gizliyor ama, ba- kalım nedir?.. — Ben Bernayı severim doğrusu. — O da seni sever, — Biliyorum, — Ben sizin yerinizde olsam evle- nirdim... ceğiz. — Hayır, ters anlama... Ben senin yerinde olsam Bernaya varırdım, Siz evlenmelisiniz.., Hayatta ablam beni çok şaşırtmıştır; onun öyle sözlerini duymuçtum ki ne söyliyeceğimi bilememiş, ağzım olimiz çıkınca biz de evlene- tiyatro mektebi muallimlik — imtihanını |kaüde sevkolunmuş bulunan sabık ka-|Çıkamıyan Abdüllâtif Nuri paşa, Bey * Türk - Yunan Dostluğunun canlı Bir tezahürü (Baştarafı 1 inci sayfada) zatını ve Atatürkün cevaplarını aynen neşrediyoruz: Ekselâns Atatürk Türkiye Cumhuriyeti ON POSTA Başkanı Yunanistan Başvekili General Me - taksas dost ve müttefik milletin hakkın- daki hayranlığı hudutsuz olan Önderine hürmet ve tazimlerinin arzını benden rica etmiştir. General Metıksu. ayni suretle, a - ziz dostu Başvekil İsmet İnönüne samimi dostluk — selâmlarımın iısılln.l diledi. Yunanistan ile Türkiyeyi alâ » kadar eden bütün meseleler hakkında mevcut bulunan tam görüş mutabaka- tini bir kere daha gösteren mükâleme- lerde bulunduğu, dostu Türkiye Hari- eiye Vekilinin Atinadan geçmesu'den dolayı da general Metaksas memnuniyeti ni ifade etmiştir. Derin tazimlerimle arzederim . Doktor Tevfik Rüştü Aras Doktor Tevfik Rüştü Aras Türkiye Hariciye Vekili Atina Dost ve müttefik milletin Başve - nim hakkımda ve İsmet İnönü hak . kında size vaki olan beyanatından do- layı pek mütehassis olduğumu bildir - menizi rica ederim, Bu beyanat telsizle İzmire mütle - veccihen vapurda bulunan İsmet İnö- nüne bildirilecektir. Türkiye — Hariciye Vekâleti de bu dostane beyanattan ayrıca — haberdar edilmistir. * Atina, 4 (Hususi) — Cenevreye gitmekte olan Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras buradan geı;mhıı Yunan Başvekili ile uzun , Mülâkat es « ındı. bilhassa, yıhndı toplana- nk olan Akdeniz devletleri konfe. ransında iki hükümetin takip ede- cekleri hattı hareket hakkında mü- zakereler cereyan etmiştir. Konferansta Türkiye ve Yunanista- nın müşterek hareket edecekleri bil - dirilmektedir, Naşit — Taksim etlim amma cebimden gçıkarmadan taksim ettim. Gene on beş kuruş benim cebimde kaldı. K. Atatürk Naşide sıfır atmıştı. Fakat imtihanın so- rın yanına birer el» çekti ve bu sayede kuanmıq oldu. atıldım, boynuna sarıldım. Gönül hazin |. hazin gülümsedi, başını salladı: — İzdivaç muhakkak her kızım biraz hayalini kırar Sevim; bunun pek çok misalini gördün... Filvaki mühim bir kili Ekselân$ General Metaksasa be -| Eylâl & | Başvekil dün İzmire hareket etti ve Atatürk “tarafından uğurlandı (Boştarafı 1 inci sayfada) Heybeliadadan İstanbula inmişler ve İzmir vapuruna giderek ailesini vapu- ra yerleştirdikten sonra Floryaya gi - derek Refsicumhur Ataflürk'e mülâki olmuştur. Başveıuh teşyi etmek üzere saat 13 duı itibaren bir çok zevat Galata rıh. tımına gelmeğe başlamışlardır. Bu me yanda Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Na- fin Vekili Ali Çetinkaya, Milli Müda- faa Vekili General Kâzım Özalp, Ad - liye Vekili Şükrü Saraçoğlu, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Örgeneral Fahret- tin Altay, Dahiliye Vekâleti — siyasi müsteşarı Abdülmuttalip Öğget, Hari - ciye siyasi müsteşarı Numan Mene - mencioğlu, Vali ve Belediye Reisi Mu- hittin Üstündeğ, Emniyet Müdürü Sa- lih Kılıç, Üniyersite Rektörü Cemil Bilsel, şehrimizde bulunan Meb'uslar, vulyot. parti erkânı da bulunmuşlar - Rdık-ıınhr Atatürk de refakatle- rinde Başvekil İsmet İnönü, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Bayan Sabiha ,Gökçen olduğu halde saat 13 e doğru: " Başvekit İsmet İnönü, Atatürk'e veda ettikten sonra diğer zevatla da vedalaşarak İz- imir vapuruna binmiştir. Müteakıben Atatürk, otomobillerine binerek halkın tezahüratı arasında av- (det buyurmuşlardır. Vapur kalkarken Başvekil İsmet İnönü yukarı güverteye çıkmış ve ken- disini teşyi için şapkalarını sallıyan ve Aalkışlayan uğuı-lıymh.u mendillerini sallamak suretile selâmlamıştır. Ayni »vapurla bir kısım askerlerimiz de gidi- yor ve bunlar millf havalar söylüyor - lardı. İktısat Vekâleti siyasi müsteşarı A- ü Raza da Başvekile refakat etmtekte. dir. Başvekil İsmet İnönü, İzmir sef * gisini gezecek ve İzmirin kurtuluş baf xyamında bulunduktan sonra — oradal raya gidecektir. Başvekil Anka * irada bir iki gün kalacak oradan Kastâr uya gidecek ve ayın yirmisinde evvel şehrimize gelerek tarih kongrt” isinde bulunacaktır. Dahiliye Vekili yarın gidiyor Dahiliye Vekili ve Cumhuriyet halk ipartisi genel sekreteri Şükrü Kaya, yâr rın akşam Ankaraya gidecektir. Dahi * liye Vekili Şükrü Kaya bir hafta ka * dar Ankarada kaldıktan sonra tariB kongresinde bulunmak — üzere tekrâf şehrimize gelecektir. Suriyeliler büyük Arap kongresine hazırlanıyor (Baştarafı 1 inci sayfada) bu tahminler arasındadır. sonra da yeni hükümet tarafından te- 'binenin Milli Müdafaa nazırı Abdüllâ- Korktum: — Peki ne olacak? *Ablam boynunu büktü: — Hiç... Alışacağım! Bir çok kadınlar vardır, isimlerini tif Nuri paşa, Bağdada gitmek üzer€ İmtihan bitmişti. İmtihanda numara |çinde yapılması için Bay Midfaf tara.|Londradan İskenderiyeye geldiği za * kâğıdı Behzadın önünde idi. Her dersten |fından husust bir itina gösterileceği delman hem tekasüd edildiği haberini a imış, hem de kendisinin Mısır toprak * nuna doğru Behzat uyumuş olduğundan | - Londroda bulunup bir aralık Trakllarına çıkmasının caiz olmadığı hak * Naşit ötekilerine farkettirmeden sıfırla- | erkânıharbiye reisliğine tayin edilmiş, İkındaki bir karardan haberdar olmuş” tur. Bu suretle de Mısır topraklarınâ ruta gelmiştir, Şimdiki halde seyahatinin son mer” halesi, Lübnan oluyor. Çünkü kendi” si orada oturacaktır. Irak hudutların girmesi de menedilmişlir. Geçenlerde, bura gazeteleri, sabık şey değil, ama insan birçok şey umup| taşıdıkları erkeği muhakkak çekişti -| hükümet reisi Hikmet Süleyman Be * da, azını bulunca biraz sarsılıyor... A.| rirler; kocadan şikâyet onların belli baş- | yin tayyare ile Ankaraya vasıl oluPp» hşıncıya kadar biraz sıkıntı çekiyor. Ben morak içindeydim: Yazan: SELÂMİ İZZET Ve Baki sant Gölleş aernlyor öRt h mevzularıdır ve muhakkak bu nokta-|İsmet İnönü ile konuştuğunu, Anka * da anlaşırlar. radan aldıkları hususi bir telgrafa 4i” Ben öyle bayanlar gördüm ki koca.İfen bildirmişlerdi. Bugün ayni gazetör zımı dört değil, sekiz karış açık bırak- Gönül, odanın bir köşesine gözlerini|ları rabıtalı, dürüst erkekler olduğu dikti, bir müddet meçhul bir noktaya |halde, ondan yaka silkerek şikâyet et- — Bu nereden aklına geldi Gönül. | bakarak düşündü, düşündü, sonra ya- | tiler. Ben söze karışmadığım için onla- — Bunda şaşılacak ne var? —— Çok şey var Gönül, daha ne olsun? | di; — Berna ile evlenirsen şaşılacak bir şey mi olur? — Biz birbirimize âşık değiliz ki... Gönül omuz silkti: «Adam sen de...» demek ister gibi elile şöyle bir hareket yaptı: — Mes'ud olmak için aşka Tüzum | reccihmal yoktur. buna — Bunu sen söyleme Gönül, sen kilben sevişerek evlendin... — Malüm, malüm ama, hayatta yal- nIZ aşk işe yaramıyor. Sesi biraz titriyordu, âhengi bulanık- tı. Bunu söylerken gözlerini gözlerim- den sakladı, başını biraz yana çevirdi. İçime bir korku, bir şüphe ğirdi. Acaba Baki ile arasında bir anlaşmamazlık mı vardı?, Biraz telâşlı sordum: — Ne demek istiyorsun abla? — Hiç... — Mes'udsun ya?.. Birdenbire sustum, ablamla gözgöze vaş, kısık, müphem bir sesle cevab ver-İrım her zaman yüzlerine güldüm. On- lar benim gülüşüme kızdılar da: — Evlenmeden evvel ve balayı se-| — Cahil olduğu gülüşünden belli! yahatimiz müddetince delice seven Ba |dediler, ki, İstanbula gelince işlerine daldı,| Onlar için evlenmiyenin, evlenin kendini yazıhanesine kaptırdı... Hak-|halinden anlaması imkânsızmış... Fa- kı yok değil, hakkı var, ilerlemesi için (kat söze karışan teyzem de, onların are çalışması lâzım amma, beni bu de - L sanmazdım, ihtimal vermezdim... — Bakiyi de şimdi — anladım, hem haris hem de mağdur bir adam. Ablamı teselli maksadile: — Bunlar kusur değil, bilâkis mezi. yet, dedim, bir erkek haris# olmalıdır. Hayalta muvaffak olmanın bir şartı da hırstır, sonra da mağrur olmalıdır, gu- rur vakarın kardeşidir. Ablam acı acı gülümsüyor: — EvVet, bir bakımdan doğru; fakat bu hırsla bu gurura bir de erkeğin ego- izmasiyle istipdadını da kat... Sana doğrusunu söyliyeyim Sevim, Baki ü- mit ettiğim gibi çıkmadı; çok aldan - karış açık kalmışti. Bugünkü sözü ağ-|izleri vardı... Altüst oldum, kucağına| mel bir koca değil... kasından gülerdi: — Kişi, sevdiğinin ya medhinde, ya zemmindeymiş! derdi. İdrâk ediyorum, kocalarını çekişti- renler, erkeklerini sevmiyenler değil, sevdikleri hâalde, kendilerinin erkekle- rinden Üüstün olduğunu isbat etmek gayreti ile konuşanlar ve bu konuşma- da en büyük zevki gene erkeklerinden bahsetmede bulanlar... Tenkidin kolay|, olduğunu ben buradan anlıyorum. Ten.- kid edenler ağızlarına geleni söylüyor- ilar. Hayatlan şikâyet kolaydır. Koca- larından şikâyet bu kolaylıktan ötürü geliyor. Halbuki methetmek güçtür. Methetmek için anlamak, Yavramak, hayatı lâyıkile bilmek, görgülü olmak, dört | gelmiştik, gözlerinde derin bir yeisin| dım. Kocam istediğim gibi mükem - okumu;oım.ı.ıı.du.unm-ımhıxmıkıı— (Arkası var) Hikmet Süleyman Beyin Ankara se * faretini deruhte etmek üzere yola çik” miş ve Musula vasil olmuş bulundu * ğunu yazıyorlar. Ben hangi havadist inanacağımı bir türlü tayin edemedilik Belki siz hakikatı oradan daha iyi gö * rürsünüz A. 8. Ankara muhteliti İzmire - gidiyor Ankara 4 (Hususi) — Fuar kupası mö” çına iştirak edecek olan Ankara muh * teliti çarçamba günü hareket edecektii Bugünkü kürek müsabakaları İstanbul su sporu ajanlığı unhnd“' bazırlanan kürek birincilik müsabaka * ları bugün Moda koyunda yapılacaktır. Bu yarışın galibi gelecek hafta yapılacak Türkiye birincilik müsabaki” sına iştirak edeceği için su sporile şan bütün klüplerin gözleri bu !l"' zerine çcvrdmkdr ugün yapılacak müsabakalar arasıır da lngıhı 've Türk donanmaları arasın * da da filika yarışları vardır.