28 - Ağustos Himayei hayvanat cemiyetinde bir saat Bir ay içinde 6430 tane kedi öldürüldü Kedilerini âîdü;düğüîçîn cemiyeti Mmahkemeye veren meraklılar da var İstanbul sokaklarının eski manzaraları Aman doktorcuğum.. -Yavrumu ğ-'l'ünmu—n ben de yandım demek - Diye kıvranan, daha doğrusu kırıtan R€nç, gık, bol boyalı ve bol kokulu kadı- TMakamı niyazda açlığı elleri mücev- Tden görünmüyor. Hboktnr. bir taraftan bayana teselli ve- Yor, bir taraftan eyavru» sunu gözden, '€n geçiriyor, bir taraftan da soruyor: — Ne yediriyorsunuz buna? '_îlk. bol boyalı, bol kokulu, bol mü - ü herli kadın, lüks bir lokanta garsonu âsile sayıyor: “ Tavı İ ö S 10tiz, 'uk... Pirzola... Böbrek... Salam &;d:)ulmıı_ diyor... Kat'iyyen olmaz... e böyle buna yağsız ler yedi - Tilecek. y — Yo — Evet.., Sonta yavrunuzun Nasıl . y Ü İstirahatle... Bir hizmetçi 'yalnız o- ,::X' meşgul... Yerinden kıpırdatmıyo- Doktor gene kaşlarını ve-şehadet par- Ağını kaldırıyor: — Olmaz... Kat'iyyen olmaz... Bunu h_:'“*h serbest bırakacaksınız... —Bu B çalk hürriyet ister.. Bırakın, istedi- Bibi gezsin, dolaştan! 'et S Bvet., RŞ a '“ktnîemgk bunları yaparsak iyi olur h; Tabit... Ben ona bir de ilâç yazaca - t Hastahığı uyuz değil, egzimadır. Ka- rü ğerleıine vereceğim merhem sü- — Fakat lmazsa B Oluı..,’ı iyi ol ? .;müî?n_hoe .«Açık söyleyin... Eğer da - Ülün *îım bir derdi varsa, alıp Viyanaya Bötüreyim! ;oi'hwm yok.. n torun bu kat'i teminatı, bol bo - P d;nlwl kokulu ve bol mücevherli genç Mi tatmin ediyor. O, krokodil derisi tasından pensle mikroplu bir bez tu- e titiz bir operatör istikrahı ve ihtiya- .y_vçehıızi iki lirayı masaya bırakıyor, kih " sunu gümüşlü tasmasından çe - $tikıyor. ni,,;b_"- Himayei Hayvanat Cemiyeti - Diz ı:gvrli baytarı Bay Sarangayla yal- < Şüyoruz. Acı acı gülüyorum; q,Ğ’w-ecıir bu kahpe dünya doktor... Bekle, ".km ekmek bulamazlar. Kö - Banser Pifzolayla beslenirler. Verem dis %Jlennd. dört gün bedava muayene Ay çç Ve şanatoryom kapılarında dört Yatak sırası bekliyen insenlar da var- kiı:dd"f'.' için Viyanaya götürülen kö- b lB"lı baytar da gülüyor. Fakat o, .:ıî'n tezadın içinde bile sevinç ve - < < Rokta buluyor: e Bru... diyor. Maşallah, hayvan tıyaç 1 Memleketimizde gün geçtikçe ar- ü İ bu müesseseyi açtığımız zaman, geliyordu, ya gelmi- â mdi bir günde 130-140, dzan 150 hayvan muayene ediyo- ’!nşşf"_'f © zamanlar, hayvanın mua - laş Çu)'ı V8 için iki üç lirayı çok gören- Aş, a:kL Fakat şimdi, gördüğünüz gibi, ilarını tedavi için Viyanalara, İs - | viçrelere kadar gitmekten çekinmiyenler var. Hakikt hislerimi, gene bir sahte te - bessümün altına gizliyorum: — Oh oh... Terakki hakikaten büyük.. — Öyle... Bilhassa köpeklerle kediler çok gözdeler.. — Kediler mi dediniz? — Evet... — Şu halde, kedilerin öldürül! çok kimseleri hayli üzmüştür. — Tabii... Siz gelip te halimizi görme- liydiniz... Bereket şimdi arkası kesildi... Bugün topu topu 17 kedi ile 18 köpek öl. dürdük. Halbuki temmuzun 22 sinden bugüne kadar, yani aşağı yukarı bir ay mesi bir siçinde tam 6430 kedi öldürdük. — Yani 6430 kediyi himaye ettiniz? — Tahbif... Eğer biz olmasaydık, hiça - reler, kim bilir, ne işkencelerle öldü « hayatı | rüleceklefdi. Biz kedileri ölüme rahatça kavuşlurmak: için her fedakârlığı göze aldık. — Mesel — Bilirsiniz: rülür. Strikninin gramı yedi kuruştur. Ve bir gram strikninle, iki bine yakın ke- di öldürmek mümkündür. Fakat o takdirde, kedilere şırınga e « dilecek zehirin miktarı gayet az olur. Ve bu yüzden zavallı kediler, ölüme ka- 'vaşmak için hayli zorluk çekerler. Halbuki biz, bunu önlemek için paraya pula bakmadık, ve bir gram strikninle 2000 yerine beş altı yüz kedi zehirledik. Bu şekilde, zehir gayet keskin olduğu için, kediler iki Üç saniye içinde ölüve - riyorlardı. İçlerinde, daha şıringa tamam- Janmadan ölenler bile vardı. — Gelip kedilerini sizden arıyanlar çok mu? | — Ne söylüyorsunuz? Az evvel de söy- lediğim gibi, bereket şimdi eskisi kadar kedi gelmiyor. O zamanlar, kedilerin! buradan arıyan kedi sahiplerinin mü - racaatları biraz daha çoğalsaydı, telefo - numuzu kapatmak ve kapımızın - zilini bozmak mecburiyetinde kalacaktık. İçle- rinde bizi, cins kedilerini öldürdüğümüz için mahkemeye verenler bile oldu.. Fakat bunda bizim ne suç Biz, sadece, temizlik işleri tarafından bize ilen vazileyi yaptık. © ana baba gününde, ev kedilerile sokak kedilerini nasıl ayırabilirdik? Bırakın ki, belediyenin verdiği emir, böyle bir tefri- ka kalkışmamıza müsalt değildi. Son zamanlarda, bize öldürülmek üze- re getirilecek ev kedilerini, müracaat e- decek sahiplerine vermemize izin veril » di. Bu izni kullanmıya başladık ve an - ıdık ki, bir çok açık gözler, bu işi de ih- kâr vesilesi edinmenin çaresini bul - muşlar. Bize geliyorlar... Buradan: — Bunlar bizimdir! diyerek 10-15 kedi alıyorlar ve onları götürüp, beşer kuruş- tan tekrar belediyeye satıyorlar. Son sualimi de soruyorum: — Kedilerin tifo naklettikleri muhak- kak mı? — Hayır. Tifoyu kediler doğrudan doğruya nakletmezler. Fakat tifonun in- dı? müdüriyeti — Kediler, sokaklarda süprüntü ku - tularını eşelerler, dökerler. Bu suretle (Devamı 12 inci sayfada) -POSTA ( SİNEMA Holivudun En Zarif Kadını: Kay Francis Yıldız, 66 rakkamına adetâ tapınır. Bu we rakkamın sayesinde yükseldiğine inanmak gibi batıl itikatları vardır Kay Francis Holivudun en cazibeli, en| güzel, en kudretli yıldızlarından bizidir. | Üç sene evvel kendisine verilen «Holivu- , dun en zarif kadını. lâkabımı hâlâ mü hafaza etmektedir. Fakat kendisine s0 - rarsanız bu lâkaptan hiç te hoşlanma - maktadır. Kay Francis, tahminin hilâfına Holl- vudun en küçük evinde oturur. Filmlerde görüldüğünün aksine ola - rak ağır tuvaletlerden değil, spor elbi » selerinden, hattâ işçi tulumundan hoşla- nır. Eski bir Ford otamobili e uzun gezmelere çıkar, Gene tahminin hilâfına tiyatrolardan, barlardan hiç hazzetmez. Ban'at hayatı hakkındaki — tenkitlere büyük bir ehemmiyet veren san'atkâr hususf hayatında tamamile serbest olmak arzusundadır. Şunun bunun dediğine, diyeceğine bak- maz, istediği gibi hareket eder. Kay Francis bazan batıl itikatlara da inandığı olur. Bu kanaatin en canlı mi- sali şu hâdisedir: Holivutta sinema hayatına lik atıldığı zaman kendisine tahsis edilmiş olan lo- canın numarası 66 idi. Sür'atle yıldızlığa yükseliveren Kay Francis muvaffakiye- tini bu 66 rakamına medyun olduğuna inanmış, bu yüzden numaranın levhasını çıkarmış, şimdiki locasının kapısına tak- tırmıştır. Numaranın levhası kirli bir Mmukavva parçası olduğu halde san'atkâ- rın lüks locasında şimdi aynen durmak- tadır. Yıldızın Bu pis mukavva parçası yü - zünden başından şu garip hâdise de geç- miştir: Geçen” sene Küây Francis seyahate çıkmış, stüdyo müdürü de Kay Franciş bir film de şık bir tuvatetle Bir müddet sonra seyahatten —dönen kal edecek olmuştur. Müşkül vaziyette san'atkdırın | yıldız locasının kapısında kıymetli lev -|kalan müdür af talep etmiş ve burlev « gaybubetinden istifade ederek levhayı | hasını göremeyince kızıl kıyametler ko-|hanın bir aynını kapıya 'astırarak güzel söküp attırmıştır. parmış, hattâ iş mahkemeye kadar inti- Beyaz perdenin en yeni çehre ve istidatları * * * Bu yıldızlar içinde en parlağı Tyrone Powerdir. Sinema münekkitleri onun Holivudda pek çabuk parladığını ve en güzel erkek yildız olan Robert Taylorun rakibi olarak ortaya atıldığını söylüyorlar R. K. O. nün iki yeni yıldızı: Bu sene Amerika sineması dört yeni yıldız kazanmıştır. Amerikan sinemacı- ları bunların güzelliklerini, san'attaki kudretlerini anlata anlata bitiremiyor - lar; Bu yeni yıldızları biz de tanıyal: Mary Rogers Sinema yıldızları serisine katılan Mary Rogers bundan bir müddet evvel ölen James Ellişon ve Marsha Hunt meşhur sinema san'atkârı —Will Ro - gersin kızıdır, Uzun boylu, sarışın, mavi gözlüdür. Onu bu yola sevkeden meşhur yıldız Ca- « |role Lombard olmuştur. Lombarda göre Mary Rogers pek çabuk parlıyacaktır. Tyroöne Power Bir kaç ay evvel ismi kadar kendi de kadının gürültüsünden kurtulmuştur. kaesesas ea ae eAAAAAAAAAAA Amerikadan Avrupaya Yıldız akını başladı Buü son hafta zarfında Amerikadaki si- nema san'atkârlarından bir çoğu Avı paya doğru akına başlamışlardır. Robert Taylor Nevyorktan İngiltereye hareket ederken prestişkârları olan ka - dınların hücumuna uğramış; vapür an « cak polisin müdahalesile yola çıkabil - miştir. San'atkârın Londrada bir film çevireceği söylenmektedir. Douglas Fairbanks, Maurcen O'Sulli - van, Jacgues Conway da Avrupaya ge . lenler arasındadır. Bunlarla birlikte Charles Boyer'in karısı Pat Paterson da Parise hareket et- miştir. Üç haftaya kadar kocası Charles Boyer de gelecektir. arles Boyer Fransada «Levenin» a - dındaki piyesi filme çevirecektir. tamamile meçhuldü. Halbuki şimdi Ho - livudun en gözel erkeği sayılan Robert Taylorun en müthiş rakibi olarak ortaya atılmıştır. Bir iki küçük rol aldıktan son- Ta kendisine (Londra Loydu) filminde ehemmiyetli bir rol verilmiş, bu rolde büyük bir muvaffakiyet göstererek par- lamıştır. Şimdiye kadar üç büyük film çevir - miştir: Evvelâ Aşk, Cafe Metropol, Thin İce, Bu son filmini meşhur patinaj şam - Piyonu ve yeni sineme yıldızı Sonya He- nie ile çevirmiştir. Sigrid Gurie Sigrid Gurie tam bir İsveçli kızdır. Onu «<keşfeden» mmeşhür prodöktör Samuel Goldvin olmuştur. Sigrid Gurle şimdi gayet bir ha- yata tâbi tutulmaktadır. Sokağa çıkması; fotoğraf çektirmesi; mülâkatlar vermesi menedilmiştir. İlk defa Gary Cooperin çevireceği «Marco Polo» filminde baş rolü yapacak, ihtimal birdenbire parlayıverecektir.