14 Sayfa “ Son Posta ,, nın edebi tefrikası Etrarla dolaşmağa başladım ve kü- Çük odanın kapısına geldira, eşikte dur- dum. Kalabalığa, limonata, viski içen- lere, oynıyanlara baktım. Kulağıma ha- fiften sesler geliyor. Berna ile Gönül konuşu, söyliyecek çok şeyleri isterseniz bu da be- hamm vermediği, Berna ile Gönül bu * uzun ne konuşuüyor? Nasıl oldü enceyi bırakıp Berna ile ba: Fakat lemki — konuş konuşsun, — sohbetlerini yarı ğa gönlüm razı olmuyor... Ol- ma ya annem... rmaklarımın ucuna bastım, salon- g çalıştım. Göreme- na, gözlerimin önüne getirdim aına oturmuş, rahat rahat konu- yred müzik dinl.- kâle almadığı kadi: vars bırak muy Pa dim : Koltu iyor, Onu bir bekle mMaz. Küçük odaya im... Tam kapının karşırına şık, zarif, ipekli bir paravan koymuşlar, Bir adım attım, duraladım. Kulak'a anın ses. geldi: n, çelimsiz orum — Gönül ek, fa- en herkesin dünunda görmek Bilmem bunu tasavvur M yaşımdı ölünceye Kendimi bulamıyacağım, çi tim diye bana her ha eder sin.. gençcin erdi kada: yabancısı | sevdi cek tek ka: aşkın hasretin: güksüz, yur yumu> ü 4 anlarsın binbir , ne diye ya- umi. zaman ne hale gel İ vardı ra, bir müddet se- nca bir sessizlik ol- dedi ki: kapılarak muhakeme rna veyahud da çok n... Sen yeryüzün- de mes'ud olmağa Jüyık ve müstahak nsın, muhakkak mes'ud olacak- . Bir kere sıhi düne nisbetle çok iyi, halbuki dün herkes hayatından i mişti. günse tamamile ak- i bir bi n o u, hakkın var, fakat yirmi ( irdim Gön Mes'ud ol 1 çok zaman kaybettim. munis bir sesle: — Merak etme, hayat bunun acısını çıkartır Berna, Nasıl olsa seni, senin kalbini, ruhunu anlıyacak bir kalb, bir ruh bulacak ve anlaşıp mes'ud ola. caksın... Bir çok dostun, ahbabın, ta- nıdığın var. Belki de seni sevecek ka- dın onla adır... Sen istikba- le ümid bağla ve o kadinı arayıp bul- mağa bak... Sense istikbalden ümidini kesmiş, köşeye çekilmiştin; işte fena- hk burada, Bernanın şikâyetlerine ben de böyle müukabele ederdim. İçin için Gönülü takdir ettim; Bernaya teselli verdiği i- çin sevindim.. Berna söze başlıyacaktı, fakat Gönül aynanın karşısına geçti, inci ger. ını düzeltti. Ben girdim. Berna görünce bozuldu. Yarı kalan sözü- nü tamamlıyamıyacaktı. — Rahatınızı kaçırdım ama kabahat benim değil, dedim, annem Gönülü is- tiyor. yor muyuz? — Teyzem annemin gitmek istediğini söyledi. — Saat kaç? Beçiyor.. kadar oldu mu?,., Bunu söylerken gene tatlı tatlı Ber- naya baktı, bakıştılar: «Zaman ne ça- buk geçti» demek istediler. Ablam söy- dedi: — Ne hoş vakit geçirdik... — Ben senin sayende zamanı bir an olsun unuttum. ” çiremiyorum, A *|mak için vinç bi sız, çö-| a| Yazan: SELÂMİ İZZET Gönül elini uzattı, Bernanın elini sık- ı: — Bekleriz, dedi, sakın bizi unutma. — İmkân var mı unutmama... Yürüdü. Ben Bernanın e'ini sıkar. ken geri döndü: — Bu geceki sohbete devam ederiz. Bernanın gö: şimşek daha hayrete düşürdü. Şaştı ve gene acıdı: hem bu sefer daha candan acıdım, Be na da mı ümide düşüyordu”.. Günü! de ona ümid mi veriyordu”.. Ablama düşman olr galiba.. Berna kendini topladı ve bizimle be- raber annemin yanına geldi. Sesinin â- hengi tabille; kotdum. Gö: | vardır ama, hasta bir yür |ça etmek isten | değildir. yüksek bir rol old | t arça par- a kalbli çok daha na kanidir. Biraz şüphelendiğim için can ve gö- bülden ondan af diliyorum. * Gönül gene hareketli, hummalı h: 'yatına atıldı. Teyzemle beni de p ra sürüklüyor, yalnız anneme söz ge- erinden kaldır- i gelmez bazan. dans, m terzi ge Spor, tenis, ça; za dolaşmak, terz tab âlemi, şu ve bu kâfi değilmiş gi son zamanlarda bir de golf merakı çı- kardı, Şişlideki golf klübüne dadandı, göolf öğreniyor. Esasen o evde oturması: sa olsun, her şeyden zevk or. Ben de annem gibi evde oturmağı |tercih edeceğim, fakat beni de teyzem bırakmıyor, o cesaret veriyor, o teşvik |ediyor: — Fırsat fırsattır, sen de gez, d |kocaya vardıktan, hele çoluk çocuğa ka |rıştıktan sonra istediğin zaman çıkıp is- tediğin gibi gezemezsin.. bu günler ge- ri gelmez, keyfine bak. Bir gün dedim ki: — Böyle diyorsun teyze ama, bana kocamla çocuklarım kâfi gelir.. Teyzem omuz silkti: — Malüm, fakat onlar kâfi gelince- ye kadar bütün bu gördüklerini görüp bu âlemin zevkini çıkarmalısın... İnsan zamanına uymalı imiş!.. * Acaba tesadüf mü?.. Ben de artık her şeyden bir mana çıkarıyorum... Bir gün kapı çalındı, Mazlum geldi. Sevindik ve sorduk; — İzin mi aldın?.. — Hayır, İstanbula tayin edildim... (Arkası var) da ne olur- Bir Doktorun Günlük .Notlarından Saçların Hıfzıssıhhası —İl— Bazı okuyucularımız tarafından saç dö- külmesi hakkında ge yapılmak icab ede- ceğine dair sualler soruluyor. Umumiyetle saç meselesi saçların temiz- HBi e çok alâkadardır. Saçı kıza olan. lar bez gün başlarını yıkayabilirler. Fa- | Vumartesi (©) çın kırılmasına sebeb olacağından hafta- da iki defa muntazaman temiz beyaz sa- bunla veyahud lüzumunda muhtelif ilâç- hi sabunlarla, ki bunlardan en iyisi mem- leketimizde yapılan ve (Sapekin) do- nllen ilâçlı sulu sabunla, yıkanabilir. U- sun müddet ve sık sık sabun ve şampu- an kullananlarda — saçlarda çatallaşma, düğümleşme gibi mantarlı ve saç dökücü hastalıklar hasıl olur. Onun için saçlar haftada iIkl defa yıkanmalı ve sabundan sonra bol su ile çalkalanmalı havalan- dırılmalı ve kurutulmalıdır. Saçın son çalkanmasında ara sıra limonlu su ve- yahud sirkeli su kullanmak muyafıktır. Baçları muhafaza için lüzüumu olan ter- tibleri yarın yazacağız. (*) Bu mnotları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kollekriyon yapınız. Bıkıntı samanınırda bu notlar bir dokler imdadınrza yetişebilir. r|O, bir düşm »| zacak.. belki de i|dabeyi kaçıracaktı. Artık ertesi kat sabunun uzun müddet istimâli sa- || SON POSTA —— S | İSON POSTAİ|| nın *l TARİHİ )/ TEFRİKASI || — 85 VA M. Rasim l i;;l;ri çözdükten sonra karanlık Si odada çılgın dolaşmağa başladı. Gafil avlandığına lânetler ediyord! İran ümdarı Menuçehre gelince: anın, hususile bır Türk le evlenmesine çok kı- imaneat etmiye kâal- kışacaktı. Bu hususta da babasına gü- | venebilirdi. Babası, İran şahı Menuçeh- rin en sevgili gözdesi, en emin müşavi- ri idi. Babası Sam, ne yapar yapar.. şa- hı kandırırdı. Zâl. saatlarca kararını verdi: Bu geceden tezi yok Rü- inü derebeyinin k: min gelmeszini.. onunla sevgi rını bildirmesini ve kâra. ini ertesi güne bırakmasını ta- haricinde görüyordu. rardıktan sonra maiye- | tini ları toplayıp harekete hazır- lanmasını emredecek.. şehirde ve sa- rayda herkes uyuduktan sonra da ke- mendini alarak balkona gidecek.. Rü. dabenin yattığı odanın penceresine taş atarak onu uyandıracak.. kız balkona çıkınca kemendini at » balkona tır- manacak, kızı sırtına alarak kerrendden kayacak.. onunla beraber çadırlarının |bulunduğu yerde harekete hazır bulu- nacak olan kafileye k: acak yola çı - kacaktı. 1. akşamı güç etti. Karanlık bas- tıktan sonra adamlarına her şeyi topla- malarını, harekete - hazırlanmalarını. emretti. Eşyaların toplanması, esterlere yüklenmesi.. bu arada binek atiarına yem yedirilmesi, su rdü. Delikat tı Kafiledeki adamlarını kendisinin av- detine kadar beklemelerini söyli sarayın arkasındaki balkona gitmek Zâl., şimdiye kadar kimsenin şüphe- sini celbetmediğinden emin olduğu i- çin hiç bir ihtiyata riayet etmeden, et- rafını tarassud etmeden, yan tarafları. na, arkasına bakmadan yürüyordu. Hal buki, o, daha «Gül Vâdisi» nden geçer- ken etrafında eler kımıldamıya başladı. Derebeyi, karısından aldığı malümat üzerine, Kâbil muhafızın: çağırtmış.. Zâlin her hareketini tarassud ettirme- sini emretmişti. Muhafız.. gündüz Zâlin karargâhının karanlık bastıktan mra karargâhta etrafına gözcüler dikti. Bu gözcüler, gördükleri faaliyeti, hareket hazırlığı- nı derhal muhafıza bildirdiler, O da, bu karanlıktaki faaliyeti şüpheli bul- duğu için İran asılzadesinin karargâhı etrafına kuvvetli müfrezeler yerleştir. |di Zâl.. sarayın arkasına giderken etra- fında kımıldanan gölgeler, kararlılar, bu müfrezelerin bir kısmı idi. Şehir muhafızı da bu müfrezelerin birinin başında bulunuyordu. Zâl. düşüncesine dalmış yürüyordu. Gözlerinde, dilber Rüdabenin hayali yanıyordu. Sevgilisine bir daha ayrıl- çinde heyecanlar uzanıyordu. ZAâl, yürüdükçe, ses çıkarmadan yü- Tüyen karartılar da onu takip ediyordu. 10, balkonun önüne geldiği zaman, müf. İrezeler ilerlediler. *Saray duvarlarının dibindeki koyu karanlıklar içinde giz- lendiler . Zâl.. balkonun yanındak. odanın pen- ceresine baktı. Burası, kızın yalak o- dası idi. Penceresinde ışık vardı. Deli- kanlı, büyük bir memnuniyetle: — Uyumuyor- Vefakâr kız mutlaka beni düşünüyor. Dedi. Yerden bir taş aldı. Pencereye atmak Üzere iken durdu. Kendi kendi. ne: — Ya orada anası, kardeşi yahud ya- bancı bir kimse varsa! Dedi. ZAL, bir müddet tereddütte kaldı, O, bu tereddüd içinde bir sürü şeyler dü- şünüyordu. Bu saatte, sarayda herke- gsin uykuda olması lüzımdı. Bu ışık, kı- mamak üzere kavuşacağı sevinci ile i- |7 Rüdâbe cehennem gın uyanık bulunduğuna delâlet etmi- yebilirdi. Belki de lümbasını söndürme. den uyurdu. İşe şeytan da karışabilir- di, Tesadüfen, bu gece, yanında misa- firler bulunabilirdi. Bir acele, bir ihti- yatsızlık her şeyi altüst edebilirdi. ZâL. gözlerini pencereye dikmiş.. e- lindeki kemendini çevirerek dalgın dal- gın düşünürken etrafında cereyan eden şeylerden bihaberdi. Onar kişilik Üç müfreze, ses çıkarma. dan, üç tarafından onar adım mesafeye kadar yaklaşmışlar, etrafını sarmış! dı. Hepsi de, üzerine atılmak için muha- fızın kumandasını bekliyorlardı. Zâl.. etrafına baksa bile bir şey gö- remiyecekti. Saray duvarının altındaki iyerler çok karanlıktı. Müfrezeleri teş- |kil eden efrad, yere uzanmışlar.. neles- “|lerini bile kısmışlardı. ZâL. biraz durduktan sonra dayana. madı. Elindeki taşı pencereye savurdu. Fakat o anda, arkasında: — Yakalayın! Diye bir ses dalgalandı. Kemendini bırakıp elini kılıcına götürmeye vakit bulamadan üstüne bir sürü adamın yüklendiğini.. her tarafından iplerle sa- rıldığını duydu. O: — Hey.. kahpe evlââları! Diye bağırdığı zaman yukarıda, pen- cerede: «Eyvah!» diye bir ses inledi. Sonra «pat!» diye bir şeyin düştüğü i- İşitildi. Bu inliyen ses, taşın pencerenin yanındaki duvara çarpmasile beraber pencereye koşan Rüdabenin sesi idi. O, » diye verdiği ku- vaziyeti kavramış.. şiddetli teessürü a. rasında yalnız bir «eyvah!» diyebilmiş, düşüp bayılmıştı. Şehir muhafızı, Zâlin kıskıvrak bağ- landığın: anlâyınca, onun bağırıp ça- ğırmasına meydan vermemek için ağ- zından ensesine doğru bir bağ sardı. Üzerindeki kılıcını, hançerini aldı. Zü- Jin bacakları bağlanmamıştı. O, dürtük- €e maruz kalmamak için muhafı. sın gösterdiği istikamette kendiliğinden yürüdü. Muhafız.. gece yarısı derebeyini ra- hatsız etmek istemedi. Zâli, sarayın ya- nındaki yüksek bir kulenin üst katına hapsetti. Yanındaki adamlarla çekilip itti. ” Zâl. ipleri çözüldükten sonra üstüne kapısı kapanan karanlık odada yalnız kalınca bir müddet çılgın gibi gezindi. Bu kadar gafil avlandığına lânetler et- ti. Yavaş yavaş süküneti avdet etti. Bi şey yapamıyacak halde mduğunu düşünerek işi cereyanına biraktı. Kat- tanını çıkardı. Taşların üzerine serdi. Yatıp uzandı. Düşünmeye başladı. * Zâlin arkadaşları bütün geceyi ayak- ta, .endişeli bir intizar içinde geçirdi. ler, Efendilerini, ha geldi, ha gelecek diye sabahı buldular. Sabahleyin, et- raflarını müfrezelerle sarılı görünce ve biraz soruşturunca Zülin yakalanıp hapsedildiğini anladılar. Efendilerini leni hayatı yaşıyordu bırakıp gidemiyecekleri için çıth’_’ nı yeniden kurdular. Kafilenin il6f ) lenleri de efendilerini kurtal derebeyine başvurdular, Derebeyi.. Zâlin, kızının peni İtaş attığını.. elindeki kementle b çıkmak istediğini muhafızdan köpürmüştü. Bir İran derebeyi OB bu cür'etini cezasız bırakmak yordu. Zâlin adamlarını tersledi. V da bir şey yapabilecek halde olf ları için dönüp yerlerine gi vaziyeti bildirmek için de! Sama iki süvari gönderdiler. * Zâlin tevkifi.. askerlerden sızaft " yetler şehirde dedikodulara )' Bu dedikodular, her ağızda ç şekil aldı. İranlı derebey zade ile Öi dabenin arasında geçen macera & de destan oldu. Derebe bu dedikodular Zâle karşı köpürdükçe köpürdü. idam edilmesini emretti; fakat 8 | gelen bir haber delikanlının idattif” hir etmesine sebeb oldu. | (Arkası Ü Yeni neşriyat Yeni Adam — 190 mcı saşısı münderecatla ve muhtelif resimlerlt ' # vi? vama ” LA ge tır . w Yeni Türk — İstanbul Halkeviniü İp bk mecmüasının 58 nci sayısı Çi Halk Kitablarıma Dalir — Faruk w oğlu tarafından — yazılmış halk ıl:' tahlil eder mahiyette bir kitabtır. miştir. # İstiklâl ve İnkılâb — Samsunda CAf zım Tuncoğlu tarafından vezilen ları Ihtiva etmektedir. İzmir Fuarı — İzmir Bnynıısuuı:",.. devamı müddetince haftalık bİr karılmağa başlanmıştır. —İlk u!",ı münderecat ve güzel resimlerle * miştir. Demiryollar Dergisi — Devlet ve ilmanları işletme genel müd kardığı bu mecmaanın 130 ni şar etmiştir. İxmir Fuanrında Vakıflar — Vakıflar paviyonunun hatırasi H bir broşür neşredilmiştir. #raereneaaearaEcameecaraeeLET AAA Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olat cesaneltf İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım). — Alamdat? dülkadir). Beyanıdda: (Cemlli, yada: (Ridvan). Eminödün Kemal). Eyüpte: (Arif Beşifi. (Bmilyadi). Şe! zadebaşında: — (Asaf). (Suad). Küçükpararda: (Ni Bakırköyünde: (HNAD, Beyoğlu cibetindekiler