.. -Hergün Zirai kalkınma Programımız Yazan: Muhiftin Birgen u sene Türkiyede iyi bir mah- B sul var. Hemen her tarafta her nevi mahsul iyi görünüyor. Son sene- lerin gayri tabil surette yüksek olan yasası köylümüzü ekmeğe teşvik etmi işlenen toprak sathı artmış, senenin gi- dişi yardım etmiş, köylünün biraz yüzü gülmüştür. Eğer bu seneki mahsulü de, köylü makul fiatlarla zamanında satar, | parasını alırsa Türkiye çiftçisinin yüzü biraz daba gülecek ve memlekette bu ba- kımdan kalkınma işi bir adım daha atmış olacaktır. * Bununla beraber zirai kalkınma işimi- zin programsız olarak durduğunu sakla- maya lüzum yoktur; henüz zirsat ham- lesi, kat'i bir faaliyet çerçevesi içine a- lınmış değildir. Geçen sene, bu sahada bir programdan hayli bahsedildi. Son da- kikada tatbikinden vazgeçilen ve yahut daha iyi tetkik & nek üzere tatbiki bir olunan teşkilât projesi, bence, lüzu- mundan fazla yüklü idi” Ziraat işleri, fabrika işleri gibi değildir. Toprak mül- kiyeti, tabiat — şartları, fenni — tekâ- mül, hususf mülkiyet, ferdi — istih- sal —mes'uliyeti gibi — unsurlar, — zi- rant sahasında büyük roller oynar. Bü- tün bunlarda ileri gitme işi de teenni ve tedriç ile alâkadardır. Radikal tedbirler, acele yürüyüş, bu sahada zararlar vere- bilir. Bunun için hükümetin bu sahada teenniye taraftar olması elbet daha ha- yırlı idi ve o da böyle yapmıştır. * Bir hafta kadar evvel gazetelerde inti- şar etmiş beyanatı ile anlıyoruz ki, yeni Ziraat Vekilimiz, ziraat meselelerimizde Kalkınma işini kolaylaştırmak ve hızlan- dırmak için, esaslı tetkikata girişmiştir. İşten anlayan, iktisadi ha tlerin ma- nalarını iyi bilen ve programın ne demek olduğuna yakinen vâkıf bulunan Ziraat Vekilimizin bu tetkikler esnasında, dik- kate alınması icap eden bi unsurları ve tarlanın yüzünü güldürmekte tesir yapacak bütün Amilleri hesaplarının Içi ne alacağından tamamen eminiz. Kendı- &i bu işlerin sırlarına yakından vâkıf bir insan olmak itibarile, Türkiyenin ziraat sahasında da ilerlemesi için ne gibi ted- birlerin alınması, daha doğrusu, nasıl bir siyaset takibi icap edeceği hakkında ka- rarlar vermekte kâfi bir ihtisas ve salâ- biyet sahibidir. Bundan dolayı, ümit edebiliriz. ki, yapacağı tetkikler netice- sinde varacağı kanaatler, memleketin zi» Taat işlerinde yeni bir devir açacak ka- dar mühim neticeler doğuracaktır. * Eğer birzim için de bu yolda bir şey söylemeğe cevaz varsa, şu mülâhazaları dermeyan etmek isteriz: Ziraat Vekâletimizin umumi kalkınma programında birkaç nevi unsurun ayrı ayrı ve bir arada mütalee edilmesi lâzım. dir. Bu unsurları şöyle taksim edehbiliriz: 1— Ziraat işlerinde ilim ve teknik kuv- vetinin memlekette sür': yayılmasını temin etmek. Bir takım ilim ve tecrübe müesseseleri yaratmak, bir takım. ıstifâ hareketlerini temin etmek, - haşerata karşı mücadele açmak ve saire gibi bir takım işlerle Ziraat Vekâletimiz öteden- beri zaten meşgul olagelmiştir. Bu s: daki faaliyet son senelerde artmış olduğu Kibi sarfedilen bugünkü gayretler, bu hareketin önümüzdeki senelerde — daha ileri gideceğini göstermektedir. Bu ba- kımdan söylenecek söz yoktur. â — Asil programda 7'raatte kalkınma siyasetini alâkadar eden iki nokla verdir. ki bunlardan birinden şimdiye kadar hiç bahsedilmemiştir ve ilk defa, şu satırlar- la, bu nokta üzerine biz dikkati celbet- mek istiyoruz. Bizte, Ziraat Vekili, zamanda çiftçinin ziral bir «veki lir. Onun va- zifelerinden biri de memleketin umumi iktisadi hareketi arasında zirsâtin mev- kini mütalea ve onun menfaâtlerini mü- dafaa etmektir. Bu Bakımdan kend düşen bir vazife de, zira e- ayni lisine Talilli iktişat içindeki mevkiini ve menfaatlerini mü- dafaa etmektir. Bu menfaatlerin €n e- saslı ifadesi de şudur: Çiftçi, bugün elm de bulunan kuvvetlerden ve imkânl: e dan istifade ederek elde ettiği mahsull piyasaya, kendi hayatını az iyt bi tarzda temin edecek bir «mübadele kuv- Veti» ile çıkabilmelidir. Halbuki bizde, (Devamt 3 Üncü tayfada) v Mektep talebesi sanede iki dafa imtihana tâbi tutulur. Ço- tuğun fikir seviyesini, bi'gi derecesini ölçer, aldığımız neti- ceye göre gelecek vene için yeni tedbirler arar, eksik kalan noktaları tamam'arız, malıyız. Mektep hayatı ün.versitenin kapısında bitmez, serbest öğ- renme şeklinde ölüme kadar sürer, bu defa bizi cek olan öğretmen yoktur. Bu vazifeyi kendimiz yapmalı, her sene manevi ve maddi kazancımızın bilânçosunu çıkar- an ede- SÖZ ARASINDA Birbirlerinden Ayrılamıyan üç Küçük kafadar ç Resmini gördüğünüz, tilki yavrusu ile küçük çocuk ve civeiv birbirlerin - den ayrılmıyan üç candan kafadardır- lar. Çocuk hayvanları kendi odasında yatırmakta ve yemeklerini bizzat ken- di elile yedirmektedir. Öksürük şurubuna ekmeklerini sürerek yiyen Amerikalılar Şimalf Amerikanın Nebrer eyaletinde son günlerde halk arasında müzmin ök- sürük vukuatı birdenbire artmış ve sıl hat dairesi meecburen bazı tedbirler a) mak lüzumunu hissetmiştir. İlk tedbir o- larak halka meccanen bir şurup tevziine Bağlanmış. Fakat öksürdüklerini iddia e- derek şurup istiyenlerin adedi birdenbire o kadar çoğalmış ki sıhhat dairesi mü- dürü birdenbire kendine gelmiş ve bu şurupların halk tarafından nasıl kulla- nıldığını öğrenmek istemiş. Ufak bir a- raştırma şu gülünç ve tuhaf neticeyi or- taya atmış: Şurup tatlı olduğu için halk, bu şuru- bu ekmek dilimlerine sürerek yemek- tedir. Sıhhat müdürü derhal bu şurupların | işi içine acı bir madde koymuş ve öksüren- lerin adedi birdenbire yüzde seksen iken (e yüzde ona düşüvermiştir! İSTER İstanbula oldukça yakın bir şehirde kavun ve karpuz tar- laları bulunan bir arkadaşımız birkaç gün kalmak üzere bize misafir gelmişti. Akşam üzeri eve moeyva göndermek üzere sokağa birlikte çıktık, o zaman arkadaşımız hayretle gördü RERGON BİR FIKRA | Eski yazının cilvelerinde Mâzül bir vali, yeniden memuriye- te tayini için sadrâözama gidip, Tica etmiş.. Sadrüzüm da dah: retine bir tezkere yazmış: Adarnıın valilik yapmak iktidarında olup olmadığını sormuş! Dahiliye nezareti 'ca. «Elyaktır» demiş. Sadrâzam tezke- zeyi ahır a şaşırmış. — Tevekkeli demiş, adam a- Tekmaş ta onun için azletmişler. Bir de sıkılmadan benden valilik istiyor. * » a . Çıplâk heykelleri . . giydiren . Amerikalılar! Amerikalıları alabildiği ser alabildiğine geniş ihsanlar biliriz. Fa kat geçenlerde Kankaky — mel geçen bir hâdise bizi bu kanaa uzaklaştırdı. Meşhur Amerikalı heykeltraş Corc Grey Barnad bu mektepte tahsil gör“ düğü için mektebe kıymeti yüz bin do- lar lutan eserlerinden bir kolieksiyon hediye etmiştir. Kolleksiyonlar sandıklar içinde mek tebe getirilince açılmış, bütün — profe- sörler de hayretle dönakalmışlardır. Çünkü kutulardan çıkan esezler bir birlerinin kollarında çırılçıplak duran |F kadın ve erkek heykelleridir. Profesörler bu vaziyet karşısında ne yapsmlar? Bu mü! mel ve kıymetli eserleri sokağa atamazlar ya! Mek'ep salonlarını da süsleyemezler. Çünkü mektepte kız ve erkek talebeler var - dır. Nihayet uzun boylu müzakereler - den sonra bu heykellerin hepsine bi - rer olbise yaptırılarak giydirilmesine karar vermişlerdir! Bir asırdanberi Japonyanın en yüksek dağına tırmanmak emelini taşıyan Japon 'Tokyolu Toişiro isminde bir ihtiyar Japonun bir asırdanberidir. kalbinde beslediği bir arzu vardır: Japonyanın en yüksek dağı Fujiyama'nın tâ tepe- i günlerde, To- pesine çıkarak beraberinde A bir kayanın — üzerine İSTER İ ki, şimdi kendisinin yerinde beherini 2 kuruşa sattığı kar- | tiğine sen: İSTER İNAN iSTER Sözünü dinlemgeliği İçin kocasını Öldüren kadın Fransız gazeteleri kadın istipdadı- nın şaheser bir nümüunesinden bahse - diyorlar. Lane şehrinde geçen hâdise oldukça acıklıdır ve altı çocuklu bir ka n koca arasıriıda geçmiştir. Hanry isminde bir makinist karı - sından Üüç yaş küçüktür ve bu yüzden kadın kocasının kendisine dalma itaat etmesini istemektedir. Zavallı maki - nist bu isteği evlendiği gündenberi ye- rine getirmiştir. Karısının tenbihi vec- hile her cumartesi haftalığı — aldıktan sonra doğru evine gelmekte ve bütün parasını karısına vermektedir. Goçen cumartesi de haftalığımı alan y evine giderken bir arkadaşına gelmiş, ikisi bir meyhaneye gir - şler ve kafaları tütsülemeğe başla - lar. Kadın saatlerce kocasını bek - sonra hiddetle soba demirini stanı altına sokmuş ve sokağa fırla- maş, 0 meyhane benim, öteki meyhane senin diyerek dolaşıp durürken niha - kocasını, kafayı tütsülerken yaka- mış, kolundan kavramış; - Düş önüme herif!. diyerek dışarı rmış, sokağa çıkınca sarhaş maki- bir aralık isyan etmek istemiş, fa- n derhal fistanı altından soba 1 çıkarmış, kaldırıp - kocasının ına indirmiş ve zavallıyı ebedi - yen susturup isyanı kökünden kurut- muş!. koymuştur.. İşin daha hoş tarafı bu a- sırdide Japon, dağa tırmanma mevsi - -|minin başlaması münasebetijle, bir sü- rü dağcıların rehberliğini yaparak, on- jları Fujiyama'nın en yüksek nok'.qmı kadar ulaştırmıştır. NANMA! puzların beherine burada tamam (17,6) istenilmektedir. Biz bu rakamı kendi kulağımızla işittiğimiz için doğrulu- #una inanıyoruz. Fakat ey okuyucu, verdiğin (17,5) kuruşun içinden karpuzu yetiştirenin eline ancak (2) kuruşunun git- İNANMA! Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı Tarihi bir' ” Hâdiseye doğru (Baş terafı 1 inci sahifede) ç yında, Türk varlığının büyük yarabdi ve evrensel ilim âleminin rehberi VE Hinimeti Atatürk'ün himayesi altında, lecok eylülde ikinci Türk tarih k:ll'llıfJ toplanacaktır. G , Bir zamanlar, kapkara bir cehlin 9:_ dığı bu muhteşem binaya bugün bir mihrakı ve bir ilim kaynağı olmak fl"; fını verip te, onu gelecek nesillere İ tebrie eden EN BÜYÜK İNSAN'ın bu önemli hüdisesini bazırlamakla guldürler. Zira, ikinci Türk tarih kongresi, Keytt yeti, gayesi ve neticeleri itibarile ? Tiyete ve onun kültürüne yeni ııfııl'lı açacak ve meydana koyacağı hakika! » le tarih n bu ane kadar karan Jarda boğula kalmış köşelerini aydınl? tacaktır. Kongre esnasında agâh olacağımız Ü hakayiki, sade Türk bilginlerinden değil garbın en salâhiyetli ağızlarından da di?7 Jdiyeceğiz. Bugüne kadar, kongreye alâka göstür” rip te, geleceklerini bildiren meşhur T47 rihçi, antropolog ve arkeoloğlar aras! Menghin, Sirzygovski, Contenau, Brenili Pittard, Güterbock, Burkitt, ** Landsberger gibi, otorite tanınmış, bir güzide şahsiyetler vardır. Türk Tarih Kurumunun (8 ükle icabet etmiş olmal r sahada başarmış olduğ Tmüçizevi inkılâbın hariçte de nasil bayranlıkla ve ne derin, ne samimi hürmetle karşılandığına en ciddt bir dEZ lildi * bugün nurunu buradan, bizdefi alecak. Bunu iddia etmek hiçbir veçiit”” küstahlık, tafrafuruşluk değildir. AtAT türkün dehası, ilme ve kültüre yıllanîl" asırlardanberidir el yordamı ile yürü” düğü dolambaçlı yolu bir şehrah halindi açmış, öna emin ve seri adımlarla yü mek, hakikate ulaşmak imkânını bağf lamıştır. Bunu sezen garp kültürünün, burad” ki nura koşması kadar tabii bir şey O17 maz. Türk Tarih Kurumu, kongrenin yan başında bir de sergi hazırlıyor. Bu seti” de biz, cihan medeniyetinin seyrini, İf7 kişaf ve tekâmülünü, ve bütün bunla! Türk kültür ve medeniyetinin 01 büyük rolü, en eski çağlardan, <Atatüf” kün nur devri» ne kadar, bütün vesi ile göreceğiz. Bu manzara, o padişahlar ı.ın,v”“o' saltanat devrine ait altmış beş yıllık ründe hiçbir vakit görmediği ve barın! madığı bir azattet, bir ihtişem arzedi” cektir. # Türk tarihi.. Cihan tarihini kendi ne almnış ulu bir varlıktır. Bu va! ululuğunu bu sergide tecessüm etmis '& receğiz. ğ Ve bütlür bunları, genç ve dinç TÜ ye Cumhuriyetinin büyük bânisi 487 âürke borçlu bulunduğumuzu düşündük” çe gönlümüz sevinçle ve gururla dola' Düşüneceğiz Xi onun sayesinde, hT hada en ileri adımı atmış bulunan hg rin daha düne kadar kat'i, sarih ve sa” bir tarihimiz bile yoktu. Ne mazimizi * €e biliyor, ne de ecdadımızı iyice tat! o duk. Bize, kendimizi başka medeniyetifi rin ve başka kültürlerin esiri, uwlî’ diye tanıtmışlardı. Bu yurdu her tle esaretten kurtaran deha, onu yanlış Jâkkilerin, yanlış flimlerin esaretinöti de kurtarıyor. 3 Ve bu mes'ut ve tarihi hâdiseyi *E ve tevsika gelen garp mütefekkir!ef” de bundan sonra yürüyecekleri doğrU dK lu, şek ve tereddüt kaldırmıyan ot0r” sile gösteriyor: - * Tarih yazmak, tarih yaf” mak kadar mühimdir. Yazât — yapana sadık kalmazsa, değiş” — meyen hakikat, insanlığı şaş!!” tacak bir mahiyet alır. ,, ğ Ercümend Ekrem T8? ı