SON POSTA Sayfa 13 “ Son Posta,, nın tefrikası : 15 Fransızcadan & Çüme edebi roman Bur; bet :“ salan, ya - tisinadATA salonu :'hı,,f,;:“*lıbiıecek derecede — derin, (1 Grsekgert daYayacak yerleri ve ge Ni Ti olan bir nevi uzun kol- Var, k“'îu;,,dîmfn__binnde bir saat, onun İ"—'—'ııı._ ÜYÜK bir dolap duruyordü. "*_;rnd,n kullandıkları müteharrik MAT bu İT de şövalle gözüme ilişti. Hi .Gn:a’"“we baktığım sırada, ıu:kık,";fn öksürdü, sonra gürül- ttüy, Baktım, elinde bir enfiye li 'c:'du. Bu kutuyu cebine bi Z'Nı l Sonra söze başladı: Yetç a kazşdi, dedi, evvelâ, « Yeş Büngetlr beslediğimiz hüsnü bet Bamf h_'“lk İsterim, Bu hüsnü ni- ü lhnnl—'dıre:ale' ve bunun müs- Yizidiz, Blz"îîrşu;_ı»,eı neticesini göre- dı'l bir Çümüz, yaşadığımız de- hZ h Sok darbelerine maruz kal- %“Yaman Ş$İmdi burada, namusk: ın"de' haydutlara ben. tie Eden tle. 'se, zahiren göründü- skı:ıîm Rğıvîı İnsanlarız ve bunu Ka gtü Me. ;“Şm:_îl_"'“nı_bır tutam enfiye da- - ? düşündü, sonra devam B Yoy, bit 90; Teç Sina LNİ karçınızda kurnazlık |© Sij Bi (üvdu)'“hmpa“k değilim, bundan nef- » Sadece askerlik şerefinize ü ğım, Ba- Sizi bi- bu-kadar yakınına Sadece ” tesadüften ibaret N büzie » ni aa eĞe vakit bulmadan, o, T İzah ed*î"frdu: D ;'y[.v Şim. Hiç şüphe yok ki bu 'un..ç Ziyaret etmek mak- Bizi & ç yır maksa- âllr_c'ş r;-n.hfy—k vdoreî rl';nl)ı:ls:ı' ü Burt , tirafta Hatı bu gece).:u ""I' Mevcudiyetinden hat leği) yDadığına inan bik :_Jı-ı'mı) Şu halde £ STU Cevab verini: * €vimizin Ş By, b lundurmak değil- Yoruz. Bununla bera- | Timız di üdal âhiline vaki olan bu izin sırf tesadüfi bir başka sebeblere istinat ardır... H ? ğ z : .":!a(ıfhm Vikont, biraz ü Unasebetsiz bi kta- n - Gauthier'nin nlurıırı: “b'»):'l Tând Cap da * Fakat hakikati h » SİZE tesadüf ettikl Am):; Yürümüşsünüz! k sık ve sert cal Si, yol, Hulüım,_ ge zekâsı yerin- ün münt ilmine vakıf noktaya kadar bu de Anarak nası dta haklı değil miyim ğ !nılarmda. Zavallı ob £ ve iğfal etmek için z - Te tin buy Ğ'; toğrafya Zahme &öine ç ete katlı Si B ŞMakta l gelebile- hin, 7 İki editiz: Tesâdüf, s gelinceye kadar bi-| “|mahbus değ - İtuğun cinlerin ateş yaktıklarına inanacağı ge- Hiyor! Maamafih olur ya! Zabit efendi, sakın böyle bir vaziyete düşmüş olmı- yasınız? Her hangi bir şeytani ışık sizi aldatarak bizim kapımıza kadar getir- | miş olmasın? Sustu ve beni tetkik ilk kelimesini nunu zaten tahmin etmiştim, Binaenaleyh hiç hayret etmedim. Üstelik lâfın uza- ması kendi kendime mülâ mek için bana zaman kazandırmış ol- du. Şeytani ışık bahsine geldiğimiz za- man kararımı vermiş bulunuyordum. Sağ elimi yavaşca silâhımın durduğu cebe götürdüm, kabzayı Sol bacağımı oturduğum kolt na çekerek sıçramağa ve dövüşe mü- heyya bir vaziyet aldım. Ba: rarak, tereddüdsüz bir Hisa — Efendi, nasıl isterseniz öyle telâk-| yyar alev, "alancı ışık ne derseniz deyin. Size verecek hiç bir cevabım yoktur. Bilâkis, size ben sual soracağıni . Ne kendisi, ne de arkadaşları, gözle“ lerinin dudaklarından silinmedi bile. Rövelve- rimin kabzasını daha sık: yakaladım. — Ben de size karşı kurnazlık yol larına sapacak değilim, dedim. Bana | derhal doğruyu söyliyeceğinizi ümid e- | diyorum. Zira bir kelime bile yalan| söylememek. sizin kendi menfaatiniz | iktizası olduğunu bilmelisiniz. Sualle- rime sıra ile cevab veriniz. Madam de... Madeleine isminde.bir kadın -tanıyor musunuz? | İsmi açıkça telâffuz etmiştim. Marki (Gaspar) dudaklarında aytnı tebessü- | mü muhafaza ederek tasdik makamın-| da başını eydi. , devam ediyorum. Bu & nın, bu esnada, bu evde mahbus bu- lunduğu doğru mudur? Markinin eğilmiş duran başı y yavaş doğruldu. Elile şüpheli bir hare- ket yaptı; tebesslim heli — bir timzaza inkılâb — Mahbus mu? dedi, h: yen... Bu kadıntı sizin söylediğiniz huzürile şerefi 'akat kendisine, iah- eniz, onun, mahbus bulunduğunu tevehhüm ettiğiniz bu eve geli hiç kimse tarafından icbar — edilmediğini, yolda yalnız ve serbest yürümekte olduğunu endi gözlerinizli ünüzdür. Bu husu: Z. O, kat'iyen burada r. Buna itimad ediniz. Marki, koltuğa yaslandı. Tüysüz yü- yneş'eli ve müstehzi tebessümle, kol- ğında şimdi daha ba- Tahminim ve ümidim boşa çıktığı i- çin üç saniye kadar sustum. Sanra ye- |niden taarruza geçtim: - Peki, dedim, aldanmışım, itiraf e- diyorum, Madam de...'nin burada ser- yaza- yürüt- İT best olduğuna inanıyorum, Şu halde onu görmek ve hürmetlerimi arzetmek için bir mani yok demektir. Kendisini görebilir miyim? En samimi dostların- dan biriyim. Markinin itina ile tıraş edilmiş du- daklarındaki tebessüm bu sefer kahka- haya inkılâb etti İncecik sesile gü'le- aranızdaki mesele r, dedi. Bir gönül işinden böyle gülerek bahsettij beni lütfen mazur g . Ç yarım ve benim gençliğimde bu gi maceraların gizlenmesine lüzum görül ı . İmezdi.. (Atkası var) Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından — (*) SR e aririRE e e eee Mevsim hastalıkları Güneş banyolarının doğurduğu bazı ar zalar vardır kl bunların isahim — dalma tekrar etmek lâzımdır. Güneş baayolarının tedrici yapılması 1- cap eltiği malâmdur. On ön beş dakika- dan buşlayarak gitgide bir iki saata ka- dâayr çıkarmak mümkündür. Fakat bir çokları böyle yapmıyorlar, Bi; saat- larca kendilerini güneşe arzediyorlar ve derhal derilerinde yanıklar başlıyor. Bu yanıklar Dasan İkinci derece yanık bali- ne geliyor, kabarıyor, yara açılıyor ve u- müumi bir aksülâmci de husule gelerek derceei hararet birden otuz doküsa ka- dar çıkıyor. Akciğerlerinde hafif mevcut olan taal ir- tişahıi deruni! Arazı mevcut olanlurda gü- neş banyosu ada calz değildir. Oöl rinde züf mevcut olup ta bunun farkın- da bile olmayanlar da güneş ve deniz banyolarının akeiğerlerde iktikan yaptı- ğını ve hattâ bazan zatülcenbler meyda- iğin! kaç defa gördük. Böyle bir ciddi tehlikeler atlatmış y. Bu sebeble lâalettayin herkesin »i goktoru tarafından müzaade edilmedik. nege ve denize atılmalı r. Güneş ve denle banyı dar faydaları arasında mahzurlarını sa; mak belki sevgili karllerime biraz tul: gelecek. Fi yapalım ki hakikat da ma hakikattir. Böbrek hastalığı ulan , kalp hastalığı olanların, kulaklarıı olanların denize girmeleri mukabil kangızların, müz- r matizmaların, aâhvali umümi - yesinde ve inkişafında geri kalmış or3n- Jarın güneş ve deniz banyoları almaları pek muvafıktır. Kumlar da güneşin ül- tra viyolesi Mmahbustur. Küm — taneleri onları âdeta cezbetmiştir. Binaenaleyi kızmış kumlar arasında vücudu dinlen- dirmek çok güzel bir şeydir, 'Yazın bu suretle kendin! güneşe ve de- nize - fakat tedrici bir xur karşı, şiddetli nezlelere & kemmel bir mukavem he yoktur. Size beş on satır bir fen adamı gfatil £ zurlu taraflarını söyledim. On kat ve hareket ediniz. v () Bu motları kesip saklayınız, yahat bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sılantı ramanınızda bu notlar bir doktar gibi imdadınıza yetişebilir. Bir izdivaç teklifi Vah yavrucağım vah.. Demek nihayet bunu da yapmaya karar verdin.. le evlenmk istiyorsun öyle mi? Bu tekli- fini bana bildirmesi için teyzeme söyle- mişsin. Dün gece sen yoktun, birkaç misafir geldi. Sen olsan belki onları kovardın, fakat benim yalnız canım — sıkılıyordu. Onları kabul ettim ve şişman elli beşlik labrikatörün zorlukla taşıdığı göl tekait paşanın yüzümden ayrılmayan şaşı gözleri, nihayet yirmi yaşındaki genç şair üzentisinin saçma sapan şliirleri beni epey eğlendirdi doğrusu. Her zamanki gibi bol bol gülüyordum. Teyzem de bu aralık kulağıma senin teklifini fısıldama- yı nereden akıl etti bilmem, şampanya içiyordum. Birdenbire öyle bir gülme tuttu ki kadeh elimden fırladı, - yerde parça parça oldu. O güzel beyaz elbisem şampanya lekeleri içinde kaldı. O sırada paşanın, fabrikatörün ve genç şairin te- lâşlarını görmeni isterdim. Zavallılar et- rafımda pervan& gibi dönüp durdular | ve ben senin güzel şarkı gibi lezzetle dinlediğini her zaman söylediğin o meş- hur kahkahalarımla güldüm, güldüm. Buğün sen gene gelmedin. Bolli ki ka- tarın pek kat'i. Teyzeme serbestçe dü- şünmemi için bir hafta hiç uğramıyacağı ni ve peki dersem sana yazmamı söyle- mişsin. Bugün senin tavsiyeni yapmaya karar verdim. Penceremin Öönüne oturdum, kendi kendime saatlarca düşündüm. Ak- şamki gibi gülmeden, alay etmeden şu tümleyi sık sık tekrar ediyordum: «Be- nimle evlenmek istiyor!> Nereden geldi bu aklına!. Eğer bu teklifi yaşı benim mın “yarısı kadar olan, çiçek gibi temiz bir aile kızma yap- saydın © zaman bundan tabii bir şey ola- mazdı. Fakat sen fena şöhretini duyma- yan kalmamış, yaşadığı serbest — hayat dillerde dolaşan benim gibi serseri, ma- ceraperest bir kadınla evlenmeye - kal- karsan tabif meselenin rengi değişir. Zannediyorum ki bunun ne kadar acayip bir şey olduğunu kendin de anlamış gi- biszin, Onun edin, araya vasıta yüzüme karşı söy- koydun - değil İstiyorum ki büsbütün ba- biraz şüphe sezdim ve üzüldüm, tıma girelidenberi sana ihanet etmiş de- n ebebini söyliyeyim ki seni seviyorum.. Bunu şımarirsın şimdiye kadar sana itiraf Fakat şimdi Düşünüyorum: Daha yirmi beşini aş- mamışsın. Zengin güzel ve sevimlisin. Sonra ben 38 yaşında hayatı binbir ma- cera ile geçmiş kötü şöhreti dillerde do- laşan serbest bir kadınım.. si.. Bu benim affakiyet olurdu. Senin kereste buhranı — Payas (Hususi) — Dörtyolda porta- kal dığı yapmak için fazla kereste- ye ihtiyaç vardır. Son orman kanunu tatbik edilince bir kereste buhranı baş- lamış, bunun üzerine Romanyadan ke- reste getirmek için teşebbüslerde bu- lunulmuştur. diye etmemiştim. İkimizin evler —Diırlyıılda | tabileceğimi sa Yazan: Peride Celâl - nerek beni çekemiyenlere daha büsbü-. tün yıkılmadığımı isbat etmiş olurdum. İyi ki bu teklifi yüz yüze iken bi mamışsın. Çünkü sen karşımda la derin düşünemiyecektim galiba. Senin karın olmak., Şimdi bunu düşü- nürken artık hiç gülmüyorum. Yalnız içimde biri tırmaklamış gibi bir sızı Acaba bu fikrini annene açtın mı? Me- rak ediyorum, eğer bunu yaptı isen ka- zın gözlerinden boşanan yaşlar içini sızlatmıştır. Daha bu bir şey de Benimle evlenmeye kalktığını duyan bi tün dostların nefretle senden yüz çevire- cek. Bunun zararını belki işli in sar- gılmasında bile göreceksin. Maddi, ma- nevi ıztırap çekeceksin. «Bütün bunları niçin sen düşünüyorsun?» diyebilirsin. in mi? Çünkü seni seviyorum. bu mektubu okuduğun zaman le evlen- ar. ahane, hakikat, ben diğidir» diyeceksin. Bunda le haksız değilsin yavrum. Biraz güç olacak amma itiraf edeyim ki asıl sebeb aramızdaki farkıdır. ve eğer senin yaşında olaydım kötü şöhre: timi, evlenirsem bu yüzden sana sıçra« yacak lekeleri pek düşünemezdim. «Ne olursa olsun» der teklifini kabul ediye- rizdim. Fakat şimdi bütün mânileri yi- kıp «peki» demeye davransam bile asıl büyük endişe, yaş meselesi beni bu'arzü. dan küvvetle geri çekiyor. Sen çok geni sin yavrum. Bense senden epey ihtiy: rım. Aramızda 13 yıllık yaş farkı yikil- maz yalçın bir kaya gibi duruyor. Ben belki büsbütün senin olmak için her mâ- nü aşabilirdim, fakat bunu asla. Çünkü yılların yüzümdeki çizgileri derinleştir- mesi, şimdilik saçlarimın altına gizlenen akların dışarı uğraması pek yakın ve san. ra düşün ki senin benden usanç getirdi. ğin gün kederimden ölecek kadar mağ- Turum Belki bu mektubumu alınca beni ikna etmek için buraya koşacaksın. Fakat beyt avrum. Çünkü beni bulamıya- caksın. Göbekli elli beşlik fabrikatör bir kaç güne kadar uzun bir Avrupa se hatine çıkıyormuş. Bana kendisile gide iklik ni sandığı- unutmam sem bu seyahatin güzel bir de lacağını ve be dir Bu sıralarda â kliğe hem de eğlenmeye eğ için hem de, cım var. Teklifini kabul ettim. Gi- diyorum. Yolcu yolunda gerek demişler, Ben de gene kendime lâzım olan yolu seçmiş bulunuyorum. Sen de gençsin, çabuk unutursun. İleride evleneceğin ka- lâzım geldiğini anladığın zaman her hal- de bu izdivaç teklifini kabul ©' için içinden bana küçük bir geçecektir. Bense seni kolay kolay unu- mıyorum. Çünkü sen ö- bürleri gibi kalbimde biraz geçmedin. Oranm sahibi tekrar edeyim: Seni sevi, hoşça kal, rediğim konaklayıp dun. Gene um. Haydi Yarınki nushamızda : Zayıfla Sişman Yazan: A. Çekof Çeviren: Faik Berçmen