ENİZ VE SON POST DENİZCİLİK İlk denizaltı gemisi ne vakit. nasıl yapıldı? 1620 de Taymis nehrinin dibine indirilen fıçı, 1664 te deriden yapılması düşünülen denizaltı elbisesi, 1776 Amerika harpleri sırasında kullanılan ilk askeri denizaltı gemisi ile yarınki harpte çarpışacak son tahtelbahir — Dünyanın en büyük denizaltı gemisi Le Surcouf 1620 yılı idi. İngiltere kralı birinci Cey- misin idaresinde hizmet eden Van Drebel isminde bir Hollandalı, (Denizaltı tek- mesi) adını verdiği garip ve fıçıya benzis yen bir tekneye gözünü daldan budaktan sakınmıyan 12 kürekçi alarak, Taymis nehrinin dibine inmiş ve saatlerce dört, beş metre derinliklerde dolaşmış, sonra da tekrar suyun yüzüne çıkarak, bu bilin- miyen âlemden derin bir hayranlıkla bah. setmişti, Bütün Londra halkının şaştığı bu te- şebbüs, haddi zatında fevkalâde bir hal değildi, Zira Hollandalı Drebel'den evvel birçok san'atkârlar, fen adamları suyun altında yürüyebilecek vasıtalar icat et- meğe çalışmışlar, bu uğurda da binlerce krokiler çizmişler, resimler yapmışlardı. Bu resimlerden en meşhuru, İskenderin denizi fethettiğini gösteren resimdir. Ri- Bir papazın yaptığı proje vayete göre, karadaki galibiyetlerini de- nize de teşmil etmek istiyen İskenderi Kebir (bugünkü fennin bunu kabul et- miyeceği muhakkak olmakla beraber) ilk denizaltı gemisinin anası sayılabilecek olan büyük bir şişenin içine girmiş, #işenin ağzına tıpasını tıkadıktan sonra, Suyun içine indirilmiş. Bu suretle fethet- ©3i deniz ülkesini de ziyaret etmiş. Bu hâdise ne dereceye kadar doğru- dur? Bilinemez. Çünkü fen erbabınca, böyle bir şişenin suyun altındaki tazyika İskenderin denizaltı gemisi Van Drebel' in teknesi dayanamıyarak kırılacağını, ve bizzat çi- şenin içinde tıkalı kalan İskenderin de Hayet az bir müddet sonra havasızlıktan ,bunalacağını Iddia ediyorlar. Her ne hal ise, böyle bir resim vârdır ve İskenderi Kebiri şişenin içinde göstermektedir. * DrebePin meşhur teşebbüsünden elli sene ponra, bir papaz 1664 yılında yalnız kâğıtta kalan bir denizaltı gemisi projesi yapmıştı. Bu projeye göre, denizin dibine İnecek olan kimse deriden mahruti şeki!- de bir başlık, gene deriden bir önlük gi- yecek, önlüğün yanlarına düşen iki de- Mikten geçen ayakları ile de deniz altında- ki harekâtırı idare eyliyecekti, Drebel'in denizaltısı tahtadan yapıl mıştı. Bu teknede bir sürü kazancıklar vardı. Buraya sular dolunca tekne deni- ze batıyor, tekrar yüze çıkılmak istenildi miydi bu kazanların menfezlerini açmak kifayet ediyordu. İlk askeri tahtelbahir, 1776 da Amerika harpleri sırasında bir Amerikalı tarafın- dan yapıldı. İngiliz gemisini batırmak is- tiyen Amerikalı tahtelbahiri ile gemiye hücum edip torpillemek istedise de mu- vaffak olamadı. Amerikalılar . 1864 harblerinde denizaltı gemilerinden isti- fade ettiler. Bununla beraber, Amerika ve Fransada tahtelbahirin bir harp yar-| dımcısı olabileceği kanaati ancak 1880 s6- nelerine doğru kökleşti. Amerikalı Hek land bugünkü gemilere benziyen bir ta- kım tahtelbahirler inşa etti. Fransızlar da ilk denizaltı gemilerini 1888 da yaplı- lar ve 1888 de denize indirdiler. Bu gemi- Bin İnşası sırf tecrübe mahiyetinde idi. 30 ton idi ve ufak bir elektrik motörü ile mücehhezdi. 1893 de 270 tonluk bir tah- telbahir daha denize indirdiler. 1895 ded Amerikalılar tahtelbahir mühendisi Holland'a yeni bir tahtelbahir ısmarladılar. Mühendisin yaptığı proje beğenilmeyince mühendis aldığı parayı geri verdi ve 1900 de istediği gibi bir de- nizaltı gemisi yaptı. Amerika bunun üze- rine bunlardan beş tane birden ısmarladı. Büyük harp yıllarında ise Almanların tahtelbahir siyaseti bütün dünyayı altüst etti. Deniz dibinden giderek, görünn belâ şeklinde bütün denizcileri korkutar Alman tahtelbahirleri Iki sene içinde 1914-16 ya kadar 5408 gemi batırmışlar- dı. Hattâ o kadar ki 1917 yılında Alman- ların bu tehtelbahirleri sayesinde dünya harbini kazanmaları ihtimali bile çoğal- n senesinde dahili | dı. O kadar çok yük gemisi batmıştı ki itilâf devletleri, kendilerine lâzım olan malzemeyi ulaştıracak vasıtanın azlığın- dan elleri böğürlerinde kalmışlardı. Bu- nun üzerine bir çare düşündüler, Yük ge- milerini toplu bir halde, ve toplarla mü- cehhez olarak, zırhlılarının himayesi al- tında sevketmeğe başladılar, Dünya harbinde bütün dünya bahriye- sini tirtir titreten bu Alman <U> gemileri 1000-1500 tondan fazla büyük değillerdi. * Harpten bu yana tahtelbahir inşaatçı- lığı ükçe yürüdü. Her millet âdeta ,buhranlı bir savaş halinde bulunuyor. Fransızlar daha ileriye giderek ve âdeta Amerikalılara aşık atmıya (o kalkışarak birkaç sene evvel, Van Drebel teknesinin torununun torununu denize indirdiler, Bu Le Surcouf isimli bir denizaltı gemi- sidir ve denizaltı gemilerinin devidir. 4300 tonluktur. Dünyada mevcut olan en büyük tahtelbahirin iki misli büyüklü- gündedir. Hiçbir tahtelbahirde olmıyan dört, beş buçuk pusluk topları vardır. İçinde bir tane tayyaresi de mevcuttur ve 13000 millik mesafeyi, durmadan ka- teder ve tayfası da 150 kişidir. Bütün di- ger tahtelbahirlerden 30 metre fazlaşile (150 metre derinliğe kadar da betabilir. | Le Surcouf, denizin altında, tayfasile bir- likte iki buçuk gün durabilecek bir şekil- de inşa edilmiştir. Lâkin her güzelin bir kusuru olur, der- ler. Le Surcouf ta çok büyük olduğu için sığ yerlere sokulamıyor, ve fazla uzunlu- ğundan dolayı da istenildiği gibi süratle- nemiyor ve manevralarını da kolaylıkla yapamıyor. Haşerat mücadelesinde kullanılacak ilâçlar geldi Bazı mezruata ve bilhassa pamuğa musallat muzır haşerenin itlâfında kul» lanılmak üzere ziraat vekâletince Al- mManyaya sipariş edilen Kalsyum arsen- yat preparatlarından 100 ton kadarı gelmiştir. Bu preparatlar, herçina, mes ritol, vermisil ve estanoldür. Bunlar - dan 50 ton kadarı, pamuk mıntakası ©- lan Mersin ve Adana havalisinde kul- lamimak üzere sevkedilmistir, 15 gü - ne kadar, Aydına da bir mikdar sevki- yat yapılacaktır. Bundan sonra da, biri 85, diğeri 40 ton olmak üzere iki parti kalsyum ar - senyat preparatı gelecek ve gene icab eden mıntakalara sevkedilerek haşerat- la mücadele işinde kullanılacaktır. Akagündüz diyor ki... Toplıyan ı Naci Sadullah Saylâv, şair, hatip, edip, romancı, ga- zeteci, avcı, dağcı, bağcı, Akagündüzü bir kitapçı dükkânında buldum. Suallerimi, kısa süren engin bir dikkatle göz“ den o geçirdikten sonra: — Bunların, de- di, hepsi de son de. mühim, ciddi, hayati birer mese- leyi ortaya atıyor. Kadın ile er- kek aasındaki ge- çim ve geçinim (*) bahsi, (o Habilden, Kabildenberi sü- Akagündüz rüp gelmiş olmasına rağmen he nüz halledilmiş değildir. Drezden içti - maiyat fakültesi profesörlerinden Han- rik Ştrodel, geçen sene iki ciltlik bir kitap negretti. Adı (Zamanımızın telâkkileri karşısında aile) dir, Bizden başka on bir dile tercüme edil - miştir, O eserde, çok gürel tahliller, çok yerinde hükümler vardır. İtalyanın ta - nınmış kadın muharrirletinden Özeni Frankolina, on sekiz, on dokuz formalık bir eserle, profesör Ştrovdele cevaplar verdi, Gürültü hâlâ devam ediyor. Pek enteresan bir münakaşa başladı. Kembriç rektörü, son gelen meşhur Majestik revü mecmuasında bir açık mektup neşretmiş. (Her Iki kitabın da İngiltereye sokulma- ması lâzım di. Ne çare ki bir defa girmiş bulundu. Binaenaleyh bahse kariş- mak zaruri oldu) diyerek, İngiliz içti yatçılarını münakaşaya çağ ya... Çok meraklı bir şey... Bana gelince, ben ne ilim adamıyım, ne de fen! Fakat mademki sordun, sana, mevzuun cidd'liğine, mühimliğine-uy - gun cevaplar vermeğe çalışacağım! Fa - kat unutma ki, cevaplarım, sadece ken- di âciz düşüncelerimin mahsulü. olacak - tır. Eğer Mustafa Şekip, Mehmet Ali Ayni, Peyami Sefa, Nurullah Ataç gibi tanım- mış ilim ve tetkik adamlarımız, sözleri- mi fazla doğmatik ve anti sosyal bulur- lar da hücuma kalkarlarsa, şimdiden ha- ber vereyim ki hemen pes ederim. Bu sözleri, çok müstehzi bir ciddiyetle söy- liyen sevimli halk filozofu gülüyor: — Sorabilirsin gayri? Üstadın kendi edasını taklit ederek s0- Tuyorum: — Vara yoğa kızan bir zevceyi etmenin çareleri nelerdir? Akagündüz, tıpkı, yüzünde ufak bir te- bessüm izi bile belirtmeden seyircilerini kahkahalara boğan sanatkâr bir komedi artisti maharetile, ve hiç gülmeden cevap veriyor: — Üyçtür... Birincisi, kânunusani orta- sında, ve açık havada, zorla buzlu su ban- yosuna sokmak. idare Fakat eğer mev2uübahs hatun, çifle zatürree olmıyacak kadar azılı ise, iki ta- raftan birine, hem dârı, hem diyarı ter kedip sıvışmak düşer... İkincisi, temmuz ortasında ve güneş al. tında zorla kaynar su banyosuna batır - mak, Fakat eğer, mevzuubahs hatun akciğe- re dönmiyecek kadar derisi pekse, vücuduna ba! sürüp Mecidiyeköyü si - meklerinin ortasma batırmak. Üçüncüsü, mevsimlere göre değişen bu Şarelerin en medenisidir. Şöyle ki, başa gikılamıyacağı anlaşılınca, ayaklarına pa- buçlarını, sırtına da taksitle alınmış kür- künü geçirip eline yüz boyası çantasını verdikten sonra belinin orta yerine bir tekme... Yallah kapı dışarı etmek! — Ya müsrif bir zevceyi iktisâda alış- tırmanın çareleri? — İşte buna çare yoktur. Beşetin Hav- va anası bile müsrifti. Bazı mukaddeş ki- taplarda okumuştum: Havva ana cennet- ten çırıl çıplak kovulmuş. O zaman ne Beyoğlu mağazaları varmış, ne otomobil garajları, Havva ana, ancak bir çift incir yaprağından tuvalet yaparmış. Bir gün bakmışlar ki dünyanın incirleri kurümı- ya başlamış, Adem baba, tıpkı bizim eli © Akagündüz, geçimi hüsnü muaşe- İret, geçinimi de maişet yerine kullanıyor, MÜŞKÜLLER I - Vara yoğa kızan bir 20” ceyi nasıl idare etmeli? o, 2 - Çok müsrif bir zeve8j' nasıl iktisada alıştırmalı? 3 - Yakışıklı bir kocayı D0” juan olmaktan nasıl kurtarma! 4 - Aşkı devam ettirmeni" çareleri nelerdir? 5 - Hakkınızda çıkarıla dedikodulardan korunmak if neler yaptınız? 6 - En çok hangi yaşı 5” versiniz? altmış senedenberi şehre iyi süt veri için yaptığımız tetkikat gibi, uzun “ # dıya tetkikas yapmış. Anlamış: Meğ" yın zevcesi Bayan Havva, incir yap” is larını o mertebe israf etmiş ki, YaP” sız kalan ağaçlar kurumıya başlam? Bazı âlimler bunâ, şu zayıf çareyi muşlar: Böyle bir bayanı yedi sene zincir mak. : Kâr etmezse, orta Afrikanın orta daki Honoçoço memleketine gütürüP fasını kopar çi ak. Bence, oraya gölü 1 hukukidir. Çünkü ©” Hüseyin Cahit Yalçının tam istediği ., İ yerdir. Ne avukatı, ne barosu, ne 78 yesi, ne adliyesi olmuyan bir yer; Y |fa koparmıya yegâne müsait beldeği zok güzel bir kocayı Don vg maktan kurtartnanın çarelerini d€ “bi, ilimden ziyade demi lâkadar eder, Onun için, fenni bir © vereceğim. Bunun çaresi ikidir: Birin | yadaki delilere yapıldığı gibi, masumlaştırmak, ikincisi, şayet sumlaştırmak pek zalimce bir ameliy€ yılırsa, senede yarım kilo kâfur solüs? içirmek... Ve her hafta tentür kangi* masaj yapmak! ye” — Hakkında ne gibi dedikodular $ ? dılar? ye - Bugüne kadar hakkımda çıka! 4 bir dedikodu yoktur. Fakat bu ankö”” sonra sunturlularının çıkarılacağı min olabilirsin. — Bunlardan korunmanın yolu? — İki yolu vardır: Ya Herkül ae» yahut ta Don Juan! 1 Üstattan, en çok sevdiği yaşı da i renmek istedim' göt — Ben, dedi, mahalle karakolu ile # delumuminin müdahale etmediği YAP verim! Anketimin son sualini de sordum: — Sence, sevgiyi idame ettir! yolları nedir üstat? — Bunu bilmiyorum. Hem bunu pa bilse, güreş antrenörü ile profesöf reddin Kerim bilir! # Ayrılmadan önce, Akagündüzdek evvel bahsettiği (Zamanımızın tezi ri karşısında aile) adındaki eseri ne bulabileceğimi de anlamak istedim Güldü: — Beyoğ iç tüphanesinden! p yi” , — Birader. Senin anlıyağağın, eski , denberi usul böyledir. Bir adam ölen, lik taslıyacağı vakit, bir çok profesö” ya bir sürü de kitap isimleri sayması. melidir, Amma onlar varmış, yoK”'/ Eczaheden sldığın her'hapın içind? 4 olduğunu bilir misin? Ben de mev” elddiyetile mütenasip bir şey yuttu'Ü Hoş görüver! Naci sadulli” mim Yangın başlangıcı Dün akşam saat 21,30 raddeler”” « Sirkeci muhafaza gümrüğünün Wi maral: anbarında elektriğin KO” yapmasından bir yangın başlangıf ö muş ise de itfaiye tarafından hel nüne geçilmiştir. Hasar yoktur. meşruttur,