L egi ge A L L T — N SON POSTA İttihat ve Memleket haric 15 inci kısım Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Terakkide on sene No, İnde ittihatçılar Ankaradon Batuma siyaseti terketmek ve yeni bir inkılâbı yakından görüp tetkik etmek için gittim Bu terbiyenin tesirini — alama - mış olan İttihatçı çoktur; hut, ilk safta görünün İttihatçılar için- den bu terbiyeye muhalif — hare - ket etmiş olanlar da çıkmıştır; fa- kat, kütle halindeki İttihatçılığın ha- reket ve tesir istikametinin bundan ibaret bulunduğu muhakkaktır. » Talât paşanın Ankaraya biati, sonra Memduh Şevket, sefir Muhtar, Ali İh- san ve benim gibi, İttihat ve Terakki - nin sadık amelelerinin İttihat ve Te - rakkinin bütün o karışık fikirlerini kas falarından çıkarıp atarak, bunun ye - rine yeni yeni fikirler ve nihayet mili- tan unsur olmaktan uzaklaşma lüzu - munu anlıyarak her biri bir tarafa çe- kilmeğe karar vermeleri, Büyük Millet Meclisinin kuruluşundan sonra, artık, İttihat ve Terakkinin bir camia ol - maktan çıkmış, duğunu göstermeğe kâfidir. Kütleler içindeki bu inhilâl ve bu, bir taraftan eriyip öte taraftan tedricen başka ka- lba dökülme hareketi böyle sarih ol- la beraber, İttihat 've Terakkinin ilk adamları arasında vaziyet tamamen böyle değildi. Onlar onu bâlâ yaşatmak orlardı. Bunun için, İttihat ve Te- in kat'i surette tasfiyesi hâ daha bir müddet devam etmiş ve bü tün bu nevi taxih hareketlerinde görül- düğü gibi, maalesef, bu tasfiye de na- hoş hâdiselerle dolu olmuştur. Bunun için, Ankaranın ilk günleri-| ne ait müşahedelerimle o devirde İtti- hat ve Terakkinin gösterdiği manzara| hakkındaki malümat ve mülâhazaları- mı burada keserek memleket haricin- deki ittihatçılara dair hatıralarıma ge- çece; Memleket haricinde İttihatçılar İstanbuldaki evimi dağıtıp, ailemle birlikte, göçebe bir halde, Triestinonun Cleopatra (Kleopatra) vapuruna bine- rek Batum yolunu tuttuğum zaman tarih, 921 mayısı idi, 916 teşrini ile 921 mayıs arasında geçen iki buçuk sene, beni hayat karşısında cesur bir insan yapmıya kâfi gelmişti. Meçhul bir âlem içine, o zamana kadar uzaktan nazari olarak tanıdığım işlere doğru gidiyor- dum, Becerebilecek mi idim? Bu sual ihnimde bir şüphe izi bırakmadan geç- dişeye rağmen, cesur idim. Cebimde az bir para ile bir vekâletname, önümde ameli olarak yeni öğreneceğim işler ve arkamda da harp sonu ateşin: yemiş, za- yıf bir sermayenin müzahiri vardı. Bu- erimiş ve dağılmış ol- | duygular koymuş, fakat muvaâffak ola- mamıştım. İttihat ve Terakkinin vüzuh- suz programı yerine gelen vazih prog- ram, « Milli hudut, milli istiklâl ve milli hakimiyet» programlarına ben azami maânasile ve azami kuvvetimle sarılmış ve bunu müdafaa etmiştim. Bununla beraber, ben - İttihatçılıktan kaçtım, fakat İttihatçılık beni bırak - madı, Şimdi, ben de göçebe İttihatçı - lardan biri oluyorum. Şu fark ile ki ben onlar gibi yapmı- yacaklım. Onlar, siyasi insan olarak yaşıyorlar, siyasetle — geçiniyorlardı. Ben siyasi insan olmıyacaktım. Bece- rebildiğim kadar tüccar olacaktım; ay- ni zamanda, elime, büyük ve emsalsiz bir jinkılâbı yakından görmek ve bunu tetkik etmek gibi büyük bir fırsat geçi- yordu; Bunu görecek, tetkik edecek ve üşünecktim. Bütün bu sebeblerden dolayı, İnebolu ile Batum arasındaki |mesafeyk beş günde bitiren Cleopatra yolculuğu esnasında, Batuma kadar, içimde türlü lürlü hislerin çalkantısını duydum. Ankaradaki mücadele muhi- tinden ayrılmış olmak içimde bir dert yapıyor, fakat, buna mukabii, Kafkas- yanın Türkiyesine doğru gitmek, ora- da yeni şeyley görmek ve bir inkılâbın göz önüne serilen dalgalarını seyret - mek vesilesini bulmak ve nihayet yeni bir hayata doğru gitmek bana şevk ve İcesaret veriyordu! Daha Ankarada iken, hattâ daha İz- tanbulda bulunduğum sıralarda Azer- baycanda ve Kafkasyada bulunan İtti- hatçılar veyahut İttihat ve Terakki serpintileri hakkında bir takım şeyler işitiyordum. Bunları da yakından gö- recektim. Henüz içimde tüccarla poli- tikacı çarpişıyorlardı. İttihat ve Terak- ki içinden çıkmıya, bir müddet için oİ- sun tüccar olmıya karar vermiş bulun- mama rağmen, politikacı, fikir adamı, içlimi insan merak ' ve tecessüsü de, benüz dipdiri, içimde idi. İşte, Batuma, bu hislerle çıktım ve öğle yemeğinde bizim konsolosumuz Aziz beye misafir olduktan sonra, ak- şam üzeri, adam başına galiba altmış para bir ücret vererek, Tıflise giden trene bindim. Eski Rusya camlası içindeki Gürcüsz- tana komünizm en geç girmişti. En geç ve en son zannedersem, komünizmin eski Rusya hudutları içinde en son fethettiği yer Gürcistandı. Bunun için öbür taraflarda gösterdiği şiddeti bu - rada gösterememiş, Gürcistanda haya- tı ©6 kadar kuvvetle sarsmamıştı. | nunla beraber, neş'esini kaybetmemiş,| Bununla beraber, büyük bir inkılâ- cesur bir adamdım. İstanbuldaki sak-|bın yaptığı perişanlık her tarafta göze lambac oyunları, Şerif Ali çiftliğinde|çarpıyordu. Bizi dört yüz kilometrelik geçirdiğim sene, ondan sonraki vukuat |bir mesafeye götürecek olan tren, yu- dağ başlarında hayat tehlikeleri ile|muşak yerli («döşemeli yer» manasıma karşılaşmalar, Bütün bu insan sinirle-| kullanılan bir tâbirdir) kompartımanda rini nasırlaştıran şeyler, beni, henüz insan başına yalnız altmış para alıyor- genç kuvvetlerile hayattan korkmtyan|du. Fakat, yumuşak, yani döşemeli bir adam yapmıştı. İçimde yalnız, An- kompartımandaki döşemenin yüzü, ka- karadaki mücadele muhitinden uzak-|dife kısmı, mahir bir elle tamamen traş laşmadan mütevellit bir dert vardı.|edilmiş bir halde idi. Giyecek şey bul, Üst tarafından o kadar endişeli değil -| mıyan insanlar, döşemelerin dim. çıkartıp kendilerine elbise yapmışlar- İki buçuk sene içinde İttihat ve Te-| dı! (Arkası var) rakki yavaş yavaş sönmüş ve ölmüştü. Htelln n ü O tarihte bence, İttihat ve Terakki, so- na ermiş bulunuyordu. Artık kütle ha- Hindeki eski camia hayatta değildi. Mil- Ni kütle halindeki İttihat ve Terakki, Mustafa Kemal Paşanın etrafında top- lanarak, Ali Kemal edebiyatının Millici diye ad taktığı, henüz resmi ismi tayin etmemiş olan zümrenin büyük kısmını :’:)_ '[’—_;::nl::'füî" : lğ“(;;ı;:?'xuî:- vüçuda getirmişti. Meydanda, yaşayan || v emmönünde * (Boşir Kemal). Kü. yalnız münferit İttihatçılardı. Ben, || çükpazarda : (Hikmet Cemli). Bakırkö- şahsen, — İttihatçılıktan kaçmak için|| yânde : (Merkez). Şehremininde : (Nâ- hıaylı Kaf yapmıştım. Tariht vazifesi|| sın). Fenerde : CEmliyadi). Alemdar < olan bu siyasi zümrede yaşamıya ça -|| da : (Eşref Neşet). a i i | oğlu cihetindekller: :ımk;ğ a d:îkîg îî' :_:m"l teketme: | aran caddesinde : (Kanzuk). Galata- sekte 15 ,Pir insanın âkibetine || 4a : (İsmet). 'Taksimde : (Nizamaddim). uğramak demekti. Ben, henüz hayat|| Kurtuluşta : (Necdet), Yenişehirde : içinde de, siyaset içinde de genç bir in-|| (Paronakyan). Bostanbaşında : (İti - sandım. Ne hayatta ve ne de siyasette|| ©*d). Boşiktaşta : batmak İstemiyordum. Bunun için, İtti hatçılıktan çıkmak için nefsimle, fikir- lerim ve hislerimle hayli miş kafama yeni fikirler ve içime yeni Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetei olan eeraneler şunlar - dar: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Hamdi), Boyazıdda * (Bel- SON POSTA TARİHİ TEFRİKASI ee Ve ı Efrasyab çocuî: Kendileri de, da- ha ©o gece, Lidya devletinin arazisi - ne savuşmak için yola koyuldular, Efrâsyâb.. o gece, misafirleri ile be - raber, aşiretin gön- derdiği — kızartmayı yedi. Bir kaç gün sonra, gönderilen kı zarlmanın çocuk kı- zartması — olduğunu ve — Savromatların kaçtıklarını anla « yınca köpürdü; ar - kalarından — kuvvet gönderdi ise de atlı aşireti yakalatama- dı, Savromatlar, Lid- ya devletinin payi- tahtı olan Sard şeh- rine gittiler, Orada, kral Krezüse iltica ettiler. Efrâsyâb Savro - matların iade edii - mesini istedi. Lidya kralı, bu müracaa- ta red cev: erdi. Bunun üzerine Mid- ya devleti Lidya devletine harb ilân ett âsyâb., ordusunu iki kısma ayırdı. Midyanın en kahraman bir Türk ce güveri olan «Sizik» ismindeki kuman- |danını yirmi bin kişilik bir kuvvetle önden gönderdi. Kendisi de, yetmiş bin kişilik bir kuvvetle geriden gidi- yordu. Pişdar kuvveti, hududu geçerek Lid- | ya arazisine girince, kumandan «Si - zik»in muavini «Markan» yüksek bir tepeye çıktı. Yemyeşil vâdi tarafına ba- kınca, düşman ordusunun geldiğini gördü. Ve Sizike seslendi: — İleriden müthiş bir düşman kuy - veti geliyor. Kılıçları, güneşte, parıl pa- rıl yanıyor. Sizik, hiddetle cevap vererek: — Sus Markan! Askerlerimizin göz - lerini yıldırma! Markan, tepeden indi. Sizike: — Önümüzde, belki yüz bin kişilik bir ordu var. Bunlarla, elimizdeki kuv- vetle başa çıkamayız. Geriye çekilelim, Hükümdarın kuvvetine dayanalım. Deyince pişdar kumandanı: — Hayır! Geri çekilmek şerefimi kı- rar. Ne olursa olsun harbedeceğim. Kı- hermi düşman kanına boğacağım. Ge- çide il Diye cevap verdi. Fakat Markan 15- “|Yar ederek: — Azizim Sizik! Beni dinle! Biraz ge- rileyelim; hükümdarın kuvveti ile bir- leşelim. Diyordu. Kumandan: — İmkânsız bir şey.. geriye çekildiği- mi bütün Midya ahalisi işidince, benim için ne der? Hele düşman.. Midya or- dusunun haline gülerde. Bu kadar harp görmüş, bana her yerde şan, şerel ka- zandırmış olan kılıcım ne güne duru - yor?. Geriçekilmeden vuruşacağım. Kı- Jıcımı, düşman kanı ile doyuracağım. Dedi. Markan, cessur olduğu kadar mü- debbirdi, Sizik ise, atılgan, hiç bir teh- Jikeden korkmayan bir kahramandı. Sizik.. tanın yaklaştığını görün- ce askerlerine şöyle bitap etti: — Arkadaşlar! Lidyalılar göründü! Hükümdar, içimizde bir tek alçak, bir tek korkak olmadığına kan! olarak bi- zi önden yolladı. Biz, her birimiz, soğu- Ba, sıcağa.. kana, ete bakmıyarak vu- ruşacağız. Ey kahraman Midyalılar! vurunuz! Öldürünüz! Ölürseniz, şere- Bu anda, ortaya, ikinel müneccim çıktı: — Ey yirmli bin kahraman! Yıldızla- a baktım. Mağbutların bize yar olduk- larını anladım. Size, büyük, şanlı bir Zafer kazanacağınızı müjdelerim. Ben, şimdiden hepinizin günahlarınızı affe- diyorum. Ölürseniz şehit — olacaksınız ve mâbutların yanında yer alacaksınız. Bu sözleri dinleyen, yirmi bin kişi, yere çömeldi; ellerini göğüslerinde ka- vuşturarak dua etti. Ve bepsi birden, bütün günahlarından sıyrılmış, içleri- ne kuvvet dolmuş olarak ayağa kalk - tı. Bu anda, geçitte, pehlivan yapılı bir süvari belirdi. Midyalılara şöyle mey - dan okudu: — Ey budala Midyallar! Ne diye mMübarek Lidya topraklarına geldiniz? Geriye dönünüz! Kralınız sizi aldattı. O, geride kalarak sizi, keyfine kurban etti. İsterseniz, bizim tarafa kaçınız, Ölümden kurtulursunuz, Sizik, bu sözleri işidince, atımı sürdü, Yıldırım gibi bi sür'atle hasmının ü- zerine yürüdü. Kılıcını, öyle bir salla- yış salladı, ki Lidyalının zırhı yırtıldı. Kılıç, kapzesine kadar göğsüne girdi. Sizik, düşmanını atmın ayakları al- tında çiğnerken: ve mülâyimdir. tamaz. MAZON isim HOROZ markasına — Geber, alçak! Askerimin lf": nifak sokmak istedin; bü bf tahkir ettin. Efrâsyâb. kahramSf y kraldır. Yakında, onun bıyrıbl”', yada da dalgalanacağını görecek$t Diyordu. » Sizik.. askeri tarafından — sikSA | karşılandı. ge Bundan şsonra, her ilerleyen ud'p hya karşı, Markandan başli. yak iki Midyalı yiğtt çıktı. Bunlardan İ nız Markanla diğer sekiz cengf olarak geri döndü. Öteki üçü meydanında can verdi. Bundan sonra, harp umumileşti taraf birbirinin üzerine saldırdı. ö Sizik.. evvelâ, mızrağını kullınd"l'”’ beş kişiyi öldürdükten sonra wı,'df kırıldı. Bu defa, kılıcını sıyırdı. ndif ordusunun namlı kumandanlar iç birinin üzerine atıldı. Bir kılıçtfı bis” manının tolgasını ve başını ikiyt ti. Bir taraftan Sizik, öle _vnnd"'_:: kan, düşman safları ırı.smds.;“'d ruyor.. önüne gelen piyade *' yere seriyorlardı. (arkası Yü saklaşanların vay haline! Hep- — e A L eli MAZON MEYVA TUZU İNKIBAZI, HAZIMSIZLIGI, MİDE ve YANMALARINI giderir. Hiç bir zararlı ve müshil maddesi ’BA’ Şeker hastalığı olanlar bile alabilirler. MİDE VE »ııl SAKLARI ALIŞTIRMAZ. İçilmesi lâtif, tesifi çu Yerini hiçbir mümasil müst! Gikkeat rükler,asabi zayıflıK,un suzluk, baş ve yarım ba5 & rısı,baş dönmesi ,baygmhİ'C carpınfı, ve sinirden ileri gCI_Pı1 bülün rahalsılıKları gideri