Sancak Arapmış, Arap kalacak ve nasıl olsa kurtarılacakmış! Şam, 5 haziran (Hususf Muhabirin Yazıyor) — Şu dakikada, dünyanın biç bir memlekotinde bu kadar çalkantı ve Bürültü yoktür. Sancağın istiklâli müna- Bebetile yapıldığını evvelki mektubumda bildirdiğim büyük nümayişlere ve gürül. füki nutuklara dair memleketin her tara- fından gelen haberler, şimdi gazetelerde daha iyi görülüyyor. Söylenen nutuklar, Muhtelif heyetler tarafından hükümete, Yüksek Komiserliğte, Fransa hükümetine, Milletler Cemiyetine gönderilen protesto telgrafları gözden geçiri Suriyenin Nasıl ricati inikânsız bir yola girmiş ol- duğunu görmek kabildir. Meselâ, doktor $ehbender, halka hita- ben irat ettiği nutukta, söz arasında şun- ları da söylemişti: Bizim indimizde şimalde El Cerzire ile tenupta Havran ve şarkta Temdür — ile Barpta İskenderun arasında hiçbir fark Yoktur. Bunlar aziz vatanımız olan Su- Tiyenin ayrılmaz birer parçalarıdır. Ni- riye ile.Filistin ve Irak bu Arap memleketler ve Şehirleri arasında da hiçbir fark yoktur. «... İskenderun bizim göz bebeğimiz- | Gir. Irak ile Suriye için fevkalâde ehem- Miyeti olan bu Sancak, sade bizim değil- dir, bütün Araplığın ve bühassa Suriye kadar Irakın da malıdır. Sancak Araptır, Arap kalacaktır!» Birkaç gürdenberi, İskenderun mesele- Sinin ayni zamanda bir İrak meselesi ol- duğunu iddia etmek Şamda moda olmuş- tur. Sade, Suriyenin Nahas Paşası olan doktor Şehbender değil, bütün Suriye K bu aya uydurmuş- diyen Irakı tahrik ve A liğı tehyiç ile meşguldürler Cahitler», yari ahiren affedilip memleke- te dönmüş olan siyasi mahkümlar, önle- Tine ilk tesadüf eden bir taşın üzerine Şıkıp, etraflarına toplanan insanlara ateş- li bir lisanla hep ayni şeyden bahsediyor- lar: «İskenderun Araplır ve Arap kala- taktır. Araplık ittihadı İskendorunu kur- taracaktır. ve, İskenderun sade Suriye- nin değil, Irakın da müşterek malıdır'» Bu propaganda son haddini bulmuştur. Yarın, öbürgün tecssüs edecek olan kom- Şuluk münasebetlerinde Suriye Vatant- Bütün «mü- | lerinin Türkiye karşısına nasıl bir yüzle çıkacaklarını bir türlü kestiremiyorum. En büyük nümayiş, Şamın birinci oteli olan Orlent öteli önünde yapılmıştır. O sırada otelde Türkiye konsolosu ile Irak harbiye nazırının da bulunmakta olduk- larını kaydeden gazeteler, söylenilen sözleri ve gösterilen heyecanı bu iki za- tın da görmüş olmalarını büyük bir &e. vinç ve ferahla yazmaktadırlar. Şamda olan bu hareketler, aynen Ce- bel'de cereyan etmiştir. Süveydada bü- yük hümayişler yapılmış ve kararlar alı- narak her tarafa telgrafla gönderilmiş- tir. Bu kararların hepsi de İskenderunun Suriyeden ayrılmasına hiçbir suretle Su- riyı ve Araplığın muvafakat etmiye- ceğini beyan etmekte müttefiktir. Buraya gelen (San Posta) da okuduğu- Suriye — ve müukarrer geçerken, — Türkiye — ile Fransa — ârasında — akdi muhadelerin ne zaman — imzalana- cağı sualine karşı «bu cihet he- rüz malüm değildir; Paris, Cenevre ve dönüşümüzde —Ankarada — yapacağımız konuşmalardan sonra bu nokta tebeyyün edecektir» demiş olduğunu gördüm. Ce- mil Beyin verdiği bu kaçamaklı cevap, buradaki nümayişlerle alâkadardır. Bel- ye bu muahedeyi hiç imza et- ve bu gürültü de burada bu- kopuyor, Henüz gürültü geçmiş ve nihayet bul- |muş değildir. Evvelki gün Beyruta iki meşhur mücahit daha ayak büsmıştır: |Enver Paşanın meşbur dostu Emir Şekip Aslan ile Cabri sülâlesinden İhsan, Cabri, ©o kadar mi , fakat, gerek y sıhin ve gerek ile meşhur olan Şekip on bin kişi karşıladı ve büyük nü ler yaptı. Beyrutta on bin olan nüma- yonu bulacaktır ve Emir Şekip te İsken- derun körlezini göz yaşlarile dolduracak bir belâgatle söyliyecek ve söyl! Yeniden içtimalar, yeniden birbirini takip edecok ve hafta, herkesin işii liyeceği ve d olacaktır! yeceği bir hafta daha 4.S. .. Paylaşılamıyan çocuk (Baştarafı 1 inci sayfada) he edilecekmiş... Sonra beraberce bura Ya gelecekler... Daha sonra, çocuğu alıp Bideceğiz. Bak, bak... , Bu sırada gazinonun önünden, bisiklet Üzerinde baytar Bay Azizin oğlu Şadi Beçiyardu. Bayan Beytiye Şadiyi göste- Tiyordu: — Çocuğumuz Sadi küçükken musik!- ye meraklıydı. Babası oğlumuza bir gra- mofon aldı. «Kız saçların...» plâkından Çok hoşlanıyordu. Komşulardan — öğren- dim. Şadi de musikiye Mmeraklı imiş. Mandoline ruerak etmiş... Ne diyordum. Ha belki de hatırına ge- İtf*ü, soracaksın. Çocuğunuzu kim çaldı diye... Senin anlıyacağın, Boşnak Hatice isminde bir kadın vardı. Sözüm ona ka- dan, sabıkalı imiş... İşte bu kadın çocu- Gumuzu çaldı. Nasıl etliyse etti, şu Bu- €ahı baytar Azize veya eşine verdi. Bu Hüseyin yakalandığına göre her şey Bündüz gibi aydınlanacak... Bayan Beytiye cevap vermeğe vakit " dı. Baytar Aziz gazinoya gelerek bir masaya oturdu. Elinde, müvezziin ge- tirdiği bir «Son Posta» vardı. Bay Aziz Bazeteyi okurken gülümsüyordu. Çocu- gazinonun önünden geçerken bağırdı: — Şadi, Şadi, buraya gel... Birkaç dakika sonra da Bay Azizin re- Bayan Leman gazinoya geldi. O da Ayni masaya oturdu. Küçük Şadi ile dostluğu ilerletmiştik, disini çağırdım: — Nasılsın Bay Şadi, dedim: Uyuyor Musun? — BSize gücendim doğrusu, dedi. İnsan Tahatsızlanır, bir gece Uuyumazsa gazete- Ye mi yazılırmış... Hem, böyle bir şey si- zin başınıza gelseydi, rahatça uyku uyu- yabilir miydiniz? — Haklısın, dedim, Şadi devam etti: — Beni kandırmağa çalışıyorlar. Sana Bursada fabrika alacağız, diye... Bana babam Bay Azizin maaşı yetişir, artar bile...> | * Tahkikatı idare eden Buca nahiye mü- dürü Bay Şem'i şunları söylemiştir: — Tahkikat mühim bir safhadadır, Bursa Cumhuriyet Müddelumumiliğin- den alınacak mütemmim — malümattan sonra tahkikatımızı ikmal ederek evrakı adliyeye vereceğiz.» Hayret ve asabiyet Uyandıran bir hâdise (Baştavafı 1 inci sayfada) karşılanmıştır. İstanbulda ve memle - kette günde yüz binlerce litre benzin sarfiyatı olduğu nazarı dikkate alınırsa, Müstehlikin cebinden hiç yoktan ne ka dar çok para çıkacağı anlaşılır. Şirketlerin bu zammı, kanunun tat- bikı sırasında ellerinde gürarüğü veril- miş bulunacak fazla malın ucuzca sa- tılmasından husule gelecek zararı ön - Jemek için yaptıkları yolunda serdedil- mektedir. Fakat hükümet, kanuna bir kayıt koymuştur. Bu da eldeki malın çıkması ve zarara uğranmaması için ka nunun neşrinden bir ay sonra tatbik &- dilmesidir. Binaenaleyh kanuna da böyle bir ka- yıt konmuş iken durup dururken fiat- lara zam yapıknasına ihtikârdan başka isim vermek müşküldür. Mese'eyi Ti- caret Odası tetkike başlamıştır. Bu yüz- den şoförler ve benzin kullanan fabri- kalar şikâyete başlamışlardır. ına göre Suriye başvekili İstanbuldan | yişçi miktarı Şamda, nüfus olsa, bir mil- | $ a İm:ş. işe başlamıştır. Son PostTa Hatlarımız daha Verimli hale Getirilecek (Baştarafı 1 inci sayfada) varidattan azamf iki milyon liraya kadarı bu işe tahsis edilecektir. Hükümet bu teklifin mucib sebepleri- ni gösteren lâyihasında: «Hatlarımızın temin ettiği iktisadi menafli artırmak ve bunları daha verimli bir hâle koymak için bu iltisakı vücuda getirmeğe zaru- ret vardır. demektedir. Nafıa Encümeni mazbatasında da: «Komşu memleketlerle iktısadi menafii- mizi ziyadeleştirip takviye etmek ve kumşularımızın transit eşya nakliyatın- dan ekonomik faydalar temin edecek bu hatların bir an evvel vücuda getirilmesi noktai nazarından mali tedbirler alınma- sı encümenimizce yerinde görülmüştür. cümeni ise düşündüklerini mazbatasında şöyle hulâsa etmektedir: «Şimdendifer hatlarımızın seneden se- neye büyümesi memleketimizde müna- kaleyi ve binnetice ticarf, iktısadi inki- Şafı temin ederek yurdun umranına ve halkın refahına hâdim olmaktadır. Kom- ŞU memleketlerle münasebatın artması ise elde edilecek menalii bür kat daha zi- Yadeleştirecektir.» Devlet Demiryolları için Ankara, 9 (Hususi) — Devlet demir- yollarının ihtiyacı olan muharrik ve mü- teharrik edevatın siparişi için 16 milyon liraya kadar taahhüt yapılmasına — dair kanun lâyihası Meclis ruznamesine alın- Mıştir, Milâno mı?İâkalınm Neticelerine doğru (Baştarafı 1 inci sayfada) ne nazaran Roma büyük el sı:_vaha::. keçen şubatta Rü Koönt Ciano arasında Milânoda yapılan katın derpiş ettiği meselelerle a - lâkadar bulunmaktadır. Bundan başka, önümüzdeki birinci- AŞ a |teşrinde Ankarayı ziyaret edecek olan talyan hariciye areti programır nt Cianonun başında bir Kadına yıldırım çarptı (Baş tarafı 1 inci sayfada) mMmaşır yıkamıya kalkmış, ğını yak - | Dışarıda yağmur Jalabildiğine yağar ve şimşekler çakar- ken bir yıldırım düşmüş, Selimenin e- vinin bacasından içeri girmiş ve ocak |başında çamaşır yıkamakta olan Seli - meye isabet etmiştir. Selime olduğu yer de ölmüş, beş Çocuğu da anasız kalmış- tır. Belgradda Almanya Aleyhine bir Nümayiş yapıldı (Baştarafı 1 inci sayfada) istemişse de polis şiddetle müdahale et- miştir. Bazı talebe tevkif olunmuştur. Kralın mezarına çelenk Belgrad, 9 (ALA.) — B. Von Neu - rath, beraberinde Almanyanın Belgrad sefiri olduğu halde bu sabah Topolaya gitmiş ve orada kral Birinci Alek - sandr'ın mezarına gelenk koymuştur. İlân Tarifemiz Son Posta'da neşrettirilecek olan ticari ilânların fiatında bir haziran 937 den itibaren bazı tadilât yapıl- mak zarureti hası) olmuştur. Yeni ilân tarifemizi, vahidi kıyasi san - timetre olmak üzere aşağıya yazı - yoruz: Birinci — tahife 400 kuruş İkinci — sahife 250 Üçüncü sahife 200 Dördüncü sahife 100 İç sahifeler 60 Son sahilfe 40 Muayyen bir müddet zarfında fazlaca mikdarda ilân yaptıracak - lar ayrıca tenzilâtlı tarifemizden is- tifade edeceklerdir. Tam, yarım ve çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir tarife derpiş edilmiştir. Sön Posta'nın ticari ilânlarına aid işler için şu adrese müracaat edil- melidir: Hânçılik Kollekti? Şirketi, Üyir Efendi caddesi, Kahramanzade Han Ankara caddesi mütaleasını kaydetmektedir. Bütçe En- || İyi haber alan mahafilde söylendiği- | içimizin bu | Bir anketin garip neticesi Doktorlar halka yemek listesi vermeli mi? (Baştarafı 1 önci sayfada) Profesör Mazhar Osmanı, bir yemek listesi verip te, halkı bu büyük külfetten kurtarmıya davet ediyorum. Üstaddan bizzat almak istiyeceklere bir vizite üc- retine patlıyacak olan bu listeyi böyle beş kuruşa edinmek kimin işine gelmez ki? Üstad, listesini vermeden önce, vere- geği listeyi hazırlamasının sebeplerini müdafaa ve izah ediyor: Bugün, azotu, vitamini bol sebzeler, buraya nisbeten soğuk olan Avrupada bi- le çok takdir edilmektedir. Oralada bile, ete, eskisi gibi rağbet etmiyorlar. Burada, yaz mevsiminde mümkün mer- tebe az yemek, ve sade sebzeyle iktifa |etmek son derece sıhhidir. Avrupalılar, sabah kahvaltılarında, bol bol çiy domates yemektedirler. Bizde, azotları, hayvan azotu suretine değil, nebat azotu suretinde olan nebatlar çoktur ve bunlar, sıhhate, çok daha fay- dalıdır. Meselâ mercimek, bezelye, bakla, taze fasulya bunlardandır. Şekerli maddesi bol » olan pancarı da, ,yazın en daydalı gıdaları arasında saya- hbiliriz. Bunlar dururken, bahasından — yanına varılmıyan etin yüzüne bakılır mı? Etraflarına biraz dikkat edenler —gö- rürler ki, bizde şişmanlar gün geçtikçe gçoğalmaktadır. Halbuki tazla şişmanlık, sıhhate değil, * | sıhhatsizliğe delâlet eder. Vücutta lüzumsuz yağ bi karaciğeri, böbrekleri, mideyi füzuli gı- dalarla yormanın faydası ne? Nikris, şeker. kum, karaciğer gibi has- talıklar, ve romatizma bu yüzden olmu- yor mu? Bu bakımdan, sofralarını lüks yemek- lerle dolduran zenginlere acımak lâzım- dır. Çünkü onlar, kendilerini beslemiyor. lar, zehirliyorlar. t Gülüyorum: — Bu hesapça, dünyanın en sıhhatli nsanları san'atkârlar, şairlerdir?.. Profesör Mazhar Uzmanın halinden, bu cevabımı bir şaka saymadığı, cidden bu fikirde olduğu anlaşılıyor. Biraz düşündükten sonra, kapısında bekliyen meşhur Araba, evinin ertesi günkü yemeğini ısmarlar gibi, istediğim Jisteyi veriyur: — Sabah kahvaltısı: Bir dilim ekmek, iki domates, yahut yüz gram kuru üzüm. Bunların yanı başında taze marul veya salatalık ta yenilebilir! — Süt, çay? — Bu kadarı kâfidir. Öğle yemeği, 250 ,gram ekmekten, yüz dirhem peynirden, ,ve yüz dirhem kirazdan mürekkep olma- hdır. Peynir yerine haşlanmış tereyağlı semizotu, veya taze fasulya da yenilebi- lir. Salatalık ta ziyansızdır. Akşam yemeğine gelince, ya zeytin- yağlı yaprak dolması, yahut ta kabak ba- yıldı yemelidir. Bunların yerine bamya da olur. Bunların arkasından yoğurt ve kiraz gelmelidir. İleride kiraz yerine kar- puz veya kavun alınır. Ete çok fazla düşkün olanlara, palamut yemelerini tavsiye ederim. Bu meysim- de palamutun kızartması, papaz yahnisi nefis olur! Mazhar Osmandan ayrıldıktan sonra, bir liste de Fahreddin Kerimden istiyo- rum. Fahreddin Kerim, yemek listesi vermiyor, fakat halka domates, marulu bol bol yemelerini tavsiye ediyor ve: — Bunların, diyor, nebati vitaminleri boldur. Nebati vitaminin dimağa ve si- nirlere de çok yaradığı kat'iyetle anla- şılmış bulunuyor! - * Niyetim, bütün yaz, bu listeye, bu tav- siyelere göre yiyip içmekti. Fakat kör şeytan dürttü: — Bana bak, dedi, Mazhar Osman, ve Fuhreddin Kerim sinir doktorudurlar. Halbuki can sinirden değil, boğazdan ge- lir. Sen bu işi bir de, boğazdan girip çı- |kan şeylerin gitükleri yerleri iyi bilen- lere sor! Ben keşki şeylana uyup ta, Tevfik Sağ- lamağa uğramasaydım. Dahiliyeci profe- sür, akliyeci profesörlerin aklıma sokt larını altüst etti. Evvelâ: — Bunlar müfrit fikirlerdir! deyip 1 tirip attı. Sonra benim uğradığım sukutu ha) sezmiş gibi, merhametle izah etti: — Sıkı bir şemayla yemek tertip mek, normal insanlar için yanlış bir y dur. Bu yolu tutanlar, fayda yerire £ yük zararlar gürürler. Hasta insan) bittabi bu gib: listelere muhtaçtırlar. ? kat sıhhatleri yerinde olan insar an yemek listesini, vücudun ihtiyacı Gih eder. Faraza ağır iş gören bir demi büro başında hareketsiz çalışan bir nın sarfettiği enerji bir olur mu? Kimisinin iştahı olur, kimisinin olm ve bu iştahsızlık çok defa, vücudun | daya muhtaç olmayışından gelir. Ya gayet tabildir. Şimdi, iştahı yerinde bir insan tasa vur edin. Bu listeye bakıp aç mı otur çak? Yahut iştahsız bir insan, bu liste; uyup ihtiyacından fazla gıda mı alaca) Et yenilmesin deniliyormuş. Et bugi zaten pahalı. Halk bu yüzden zaten az Üyiyor. Bütçelerin zaten tahdid ettiği £ Bgıdaya, bir de böyle listelerle hücun kalkmakta ne mana var? Bırakın herkesi, kesesinin yettiği, can un, yani bünyesinin istediği kadar yesil Hulâsa, yazın, baharda, sonbahard we kışın yenilecek gıdaların listesini, bi lTerden çok daba gngin bir ihtisas ve sali hiyetle hatırlıyan bir hekim vardır. B in, | onun adına tabiat diyoruz. O, muhtaç o duğumuz gıdaları, mevsimine göre hazii layıp bize ikram ediyor. Tabiatin ikramlarına karşı ne fazl pehrizkâr, ne de fazla obur olmamıza hi lüzum yoktur. Bu hususta 'tabiatten daha titiz davril nacak değiliz ya? * İşte biste... İşte müdafiinin ve muarızı nın sözleri. Siz ister Mazhar Osmanın l ,tesinden buyurun, ister Tevfik Sağlamı öğüdüne inanın! Bana gelince, ben parasız kalınca Mazj har Osmanı, âybaşlarında da Tevfik lamı dinliyeceğim! Çünkü cebimde param varken Mazh: Osmanı dinleyip sıskalaşarak — Tevfi Sağlamlık... Ve bu pahalılıkta cebimd param yokken, et yemek cinnetini göste rip te Mazhar Osmanlı olmiya hiç niye tim yok? Naci Sadullah veean e enannenen ı Yeni neşriyat Yücel — Bu aylık kültür mecmuasının haj ziran nüshası da dolgun yazılarla çıktı. Ayı en kuyvetli makaleleri, en güzel şlirleri en nefis hikâyeleri mecmuayi hakiki bir kıy met haline sokmaktadır. Poliklinik — Bu aylık tib mecmuasın haziran sayısı çıkmıştır. Son Posta “Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25, İSTANBUL “Gazetemizde çıkan yazı resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize alttir. ABONE FİATLARI z - g K i 1220 |/ T10 | 270 j 32700|1400 | 800 | 800 değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul 'Telgraf : Son Posta 'Telefon : 20203