* yup yazmayı kolaylaştırdı. Türkiyede Hergün Cumhuriyetin kısa bir Zamanda halle mecbur Olduğu büyük bir Mesele : Kâğıt Yazan: Muhittin Birgen emleket okumuyor! Bundan yirmi beş sene evvek İs- tanbulda bir hayli gazete çıkardı. Bu gazetelerin tabı adetlerini topladığınız zaman elinize hiç olmazsa bugünkü - lerin yekünu kadar bir yekün geçerdi. Biz, Tanini otüz beş bine kadar bastı - ğımız olurdu. Bir aralık Tevkidi Efkâr da ayni seviyede dolaştı. Bugün en çok basan gazete, yirmi beş bini güçlükle geçer. Türkiyede bugün on sekiz mil- yon insan var. Halbuki sekiz milyon - luk bir memleket olan Macaristanda gazetelerin asgari tirajları yüz elli bin- dir. Üç yüz - üç yüz elli bin a- rasında tiraj sahibi olan Macar gaza - tesi bir kaç tane sayılabilir. Ayni mü- şahedeleri Balkan memleketlerinde de yapabiliriz. Küçük Bulgaristanda ga - zete tirajı Türkiyedekinin bir kaç mis- lidir. Kitap bahsine gelince, Türkiyede ki- tap, hayatta hemen hiç rol oynamıyor. Mektep kitaplarını bir tarafa bırakınız, bir kaç romanı bir tarafa bırakınız, ge- riye kalan kitapların, masrafını çıkara- nı nadirdir. Bunun için kitapları, ek - seriya devlet basıyor: Maarif, İktisat, Ziraat Vekâletleri, muhtelif müessese- ler, eğer bunlar kitap basmasalar, ya - huş basanlara yardımı etmeseler, Tür - kiyede ciddi bir eser basılabilmesine imkân yoktur. Onların yardımlarile ba- sılan eserlere gelince, bunlar da, ne her gün ve ne de herkes larafından oku - nan kitaplar değildir. İçlerinde hatır için basılmış olanlar da bir hayli yekün teşkil eder. * Halbuki yirmi beş senedenberi Tür. kiye bir yandan harıl harıl okur yazar insan yetiştiriyor; yeni elifbe de oku- okur yazar insanlarım miktarı arttı; bugün demiryolları idaresinde “gard - fren olarak kondöktör olarak alına- caklar arasında tahsil ve mektep şart- de bir teselli bulurlar. Köpeklerin geceleri Havlaması menedildi Şehir halkına sakin bir uyku temin etmek için Amerikanın Kearnj şehri Mahkeme huzuruna çıkan suçludan, hapishaneye düşen mahkümdan sık sık işitiriz: Kaderimmiş, keceğim, derler, kendi kabahatlerini unuturlar, omuz- larına çöken felâketin yükünü kadere yüklerler, kade- re iftira ederler. Ve bu tarzda hareket etmek ile de âde- ta suçsuz, mâsum haline gelmek isterler, bu tarz tefsir- ları aranmıya başladı. Demek ki yirmi | belediyesi köpeklerin gece 21 den sa- beş sene evveline nisbetle Türkiyede|bah altıya kadar havlamalarını yasak okur yazar insan çok arimışlır, Ayni | etmiştir. zamanda gazeteler, hacim itibarile bü- yümüş, teknik yükselmiş, gazele her sınıf insana hitap eder hale gelmiş, içinde okuyucuyu eğlendirmek ve dü- şündürmek için her şey vardır. Niçin gazeteler daha fazla satılmıyor? Nıiçin kilap, onu yazıp bastıran için fayda ve- ven bir şey olamıyor? Bu süallerin cevabı basittir: Türki - Şyede aylık kazancı elli lirayı dolduran insan çok azdır. Bunun içinde bir kaç çocuk sahibi olanlar da vardır. Elli li - ralık bir bütçe içinden ayda bir kaç Hirayı gazeteye, kitaba ayıracak, kaç insan çıkar? Bir reçetenin bir liradan, ve bir doktor vizitasının iki liradan a- şağıya olmadığı bir memlekette ayda, gazete için, kitap “için para ayırmak hayli müşkül bir hünerdir. Eskiden fisiyokratlar, bir memleket iktisadi iş- lerinin iyi gidip gitmediğini, refah o- lup olmadığını anlamak çin toprak kiy- metlerine bakmayı tavsiye ederlerdi. Zamanımızda buna bir şey daha ilâve etmek lâzımdır; Gazetelerin dirajları Ve kitap neşriyatı... Bizde toprak kiy - metlori emalümdur; gazete ve kitap va- ziyeti de işte bu halde bulunuyor. 908 de genç bir muharrir olarak mat. buata girdiğim zaman, hocalıkla bera- ber, aylık kazancımı, israf ta etsem, gene sarfedemezdim. Ayda beş altın - dan aşağı para kazanan muharrir hiç yoktu. Beş altın, bugün, net, yüz Jira demektir. Halbuki, bugün gazetelerde 40-50 lira ile çalışanların miktarı çok tur. Bunun için, an iki sene fasıla ile tekrar matbuat hayatına karıştığım za- man, ortalığı hayli boşalmış, yaz: kali- tesinin düşmüş olduğunu — gördüm, Meşrütiyet devri, hiç olmazsa edebiyat sahasında, bir kaç defa basılmış beş on eser gösterebilirdi; bugün, üç defa ba- sılmış eser var mıdır, bilmiyorum. Var- sa bile yalnız Tomandır, Bundan yirmi beş sene evvel, her gazetede o zamanın en yüksek kültür derecesine mensup hiç olmazsa üç, dört yazıcı bulunur - du; bugün ise bu devrin en yüksek (Devamı 13 üncü sayfada) Köpekler tabit bu yasaktan bir şey anlamadıkları için gene bermutad hav lamakta ısrar etmişler, bunun üzerine belediye meclisi, köpeklerin yerine sa- hiplerinden 100 dolara kadar ceza al- mağa karar vermiş. Halk, «biz köpeklerin ağızlarını na- sıl durduralım, bu hayvanlara günah değil mi?» diye kıyameti koparıyor- Tarmışş Artık bağıran köpeklere kimse sa- hip olmuyor, belediye de yakaladığı köpeklerin tüylerini tıraş ederek en disine varidat temin ediyormuş. Dünyanın en yaşlı ikizleri Dünyanın en yaşlı ikiz hemşireleri Filadelfiyada oturan ve bugün İ inci yaşlarını idrak etmiş bulunan Bayan Berthe Badenfeld ile hemşiresi Emma Krawse'dir. Bunların ikisinin de sıh- batleri fevkalâde yerindedir. İkinci yaşlı çiftler Okio'da Middle- burg'da bulunmaktadır. Bunların biri erkek ve diğeri kızdır ve 87 yaşında- dırlar. 91 yaşında olan hemşireler şimdiye kadar 22 tane reisicumhurun — gelip geçtiğini görmüşlerdir. Esasen Ame- rika da bu güne kadar 32 cumhur reisi görmüştür. Bu iki hemşirenin her ikisi de 1870 de evlenmişler, ikisi de birer erkek ço" cuk sahibi olmuşlardır ve1888 de iki- sinin de kocaları ölmüştür. O tarihten SON POSTA İnsan kaderini çe- yatının hikâyesi san hayata ayak düşer, bunlardan tirir. HER GÜN BİR FIKRA İ Şiir kralı Florinalı Nâzım, etrafma birkaç kişiyi toplamış, kendisinin şiir kra- lı alduğundan hahsediyordu; etra - fındakilerden biri : — Evet, dedi, şiir kralı olduğu - nuza ben de inanırım, Florinalı bu iltifattam memnundu. Öteki sözüne devam efti: — Şiir krah olduğunuza büyük bir delil de var.. Nasıl ekseri kral- lar kendi ülkelerile alâkadar olma- dan yaşamışlarsa, siz de krallık et tiğiniz şiirle alâkadar olmadan yaşı yorsunuz. * Yeni elektrikli Sandalge evvelâ Mucidini öldürdü Amerikadaki idam mahkürmlarını elektrikli sandalyaya oturtarak öldür- dükleri malümdur. Yalnız bunları öl- dürmek için verilen elektrik miktarır nın az olduğundan şikâyet edilmekte idi. İdam mahkümlarının rahat ölmele: rini temin için Amerikalı bir doktor yeni bir âlet keşfetmiştir. Bu âlet sa- yesinde bir milyon 250 volt kuvvetin- deki elektrik cereyanı bir araya teksif edilebilmektedir. Fakat gelin görün ki böyle bir ölüm makinesi keşfeden bu adam ilk tatbikatını yaparken, kazaya uğramış, ve o bir milyon iki yüz elli bin voltluk cereyan kendisini bir sani- yelik müddet zarfında kömür haline getirmiştir. Altı kişi bir banyoda yıkanabilir mi? Japonların temizliği maruftur. Or- duda da bütün askerlerin her gün ban- yon yapmaları mecburidir. Fakat son zamanlarda orduya fazla asker alınma- sı, ve banyo mevcudunun — az olması yüzünden, altı nefer bir banyoda yıka- tılmağa başlanmıştır. Alelâde bir banyoda altı neferin yı- kanması rahatsızlığı mucip oluyor, su fazla kirleniyor, ve neferler de banyo- ya sığamıyorlarınış amma, âdet yerine geldiği için gene hepsi memnunmuş- — itibaren de bir daha evlenmemişlerdir. İlar. yaşadığı müddetce kendisi tarafından yazılacaktıı Rqsimli Makale : MiKendilerini mazur göstermek isteyen suçlular daha çocukken kendisi hazırlar, ha - doğumundan önce yazılmış değildir, ge basınca iyi ve kötü yolların ortasına birini tercih etmek imkânına malik - tir. İşte yaptığı bu tercihtir ki kaderi meydana ge - (SÖZ ARASINDA ) Bir Amerika şehrinde |* Güzel satıcı Kullanmak gargyi Kanuni rekabet midir? Budapeştede iki mağaza arasında tehaddüs eden bir dava Alimışlık Bir gönül meselesi içi genç bir kadını öldürd (Baştarafı 1 inci sayfada) kapısının önünde oturup buğday eler” lerken karşıdan elinde filinta denileri tüfek olduğu halde Hacı Ahmet gör rünmüş ve gülüp eğlenerek işlerine devam eden kadınlara: — Savulun oradan diye haykırmış |ur. Hepinizi geberteceğim. Kadınlar bu yaman tehdit karşı" sında hemen ellerindeki kalburları a. tarak kaçmışlardır, Şerife de bulundu- ğu kapıdan içefi girmiş, ve Hatı Ahs medin kapıyı itip içeri girmemesi içiri sırtını kapıya dayayıp — kapının arka; sında durmuştur. Hacı Ahmet kadınlarla beraber Şe- rifenin de kaçtığını görünce: — Niye kaçtın? Dur hele biraz, balğ niydecem sana. demiş ve elindeki fis Hntayı kapalı kapıya boşaltmıştır. Kas pıyı delip geçen kurşunlardan biri Şe: rifenin sırtını da delmiş ve genç kas dın sırtından giren bu kurşunun yara« sile yüzü koyun düşüp ölmüştür. Bu cinayet muhitte günün en de«s dikodulu mevzuunu teşkil etmiştir. Ortada belli başlı bir hâdise yok4 ken bu cinayetin işlenmesini muhtelif şekillerde tefsir edenler vardır. Güyg Veysel bir katil meselesinden bir müd: det mahpus kalmıştır ve Veysel hapis« teyken Hacı Ahmet Şerife ile seviş? miş, Veysel çıktıktan sonra da Şerife Haci Ahmede: — Artık kardeşin hapisten çıktı, bex ni rahat bırak! demiştir. Hacı Ahmet mahkemeye|de buna içerlemiş ve Şerifeyi öldür: intikal etmiş ve hayli dedikodu uyan-|müştür. dırmıştır. Dava gayri kanunt rekabet Fakat Hacı Ahmet hâdiseyi dah& sebebile açılmıştır. Mesele şudur: Peşstenin maruf caddelerinden bi- rtinde iki tane kadın eşyası satan bü- yük mağaza vardır. Bunlar daimt re- kabet halindedirler. Nihayet bunlardan biri bir çare düşünmüş ve satıcı kızla- rını, Macaristanın — güzelliğile maruf genç bayanlarından seçmiş. Bu tebed- dül derhal tesirini göstermiş, mağazar nın satışı yüzde 80 nisbetinde artmış. Diğer mağaza ise bu vaziyetten çok müteessir olmuş. Ve mahkemeye mü- racaat ederek: «O mağazanın ancak ucuz mal sa- tarak kendisile rekabet yapacağını, sar tılan mallara, güzel kızların işvelerini, zerafetlerini zam ve ilâveye hakkı ol- madığını ileri sürmüştür. Mahkeme henüz bir karar vermer miştir. Maamafih efkârı umumiye ma- ğazasına güzel kızları dolduran tücca- rın lehindedir. Davacı olan taraf mah- kemeye müracaattan sonra bütün müş- terilerini kaybetmiştir, Senede 14000 elma veren ağaç Dünyanın en fazla meyva veren el- ma ağacı İngilterede imiş. Bu ağaç Coratwali'dü. Lör- çiliçiniz “giliküinde bulunuyormuş. 75 yaşında imiş. Boyu on metre imiş ve asıl garibi, yalnız bir mevsimde 14,000 elma veriyormuş. Meraklı çiftçiler bu kıymetli ve velud ağacı görmek — için çok uzak - yerlerden geliyorlarmış. KU T ÇTT ŞAÇ L S : İ 4 yaşında minimini bir çocuk dün oynuyordu, arkasından bir otomobilin gelmekte oldu - ğunu göremedi, yüzüstü yere kapandı ve ki Bay Abdürrahmana sit olan otomobil çocuğun üzerin- İSTER STER İNAN Balat caddesinde yager STER İNANMA! : den geçti. Fakot yavımn o kadar küçük idi ki otomobilin dört tekerleği arasında kalınca hiç bir yerine bir şey ol- madı. Bununla beraber 24 saat müşahede altında kalması için Btfal hastanesine gönderlidi. İNAN İSTER İNANMA! İtadır. başka şekilde anlatmaktadır. O diyof ki: — Şerife ortağımız Ahmedi sevix yordu. Bunu ben bir kaç kere gördüm. Namusumuza yetiremedim, — bir güni kardeşime: ) — Bu kadın sana yaraşmaz Veysel dedim, namusumuzu berbat ediyor... Veysel: — Hele bir şey yaparız, diye ben$ teselli etti ve savdı. Halbuki ben Aha metle Şerifenin buluştuklarını görü« yordum. Dayanamadım, tüfeği elime aldım : , — Dur hele, şunu bir korkutayıra da vazgeçsin şu oynaklıktan dedim, |Maksadım vurmak değildi. Fakat tü fek birden elimde ateş aldı. ve kâfir kurşun Şerifaye isabet etti. O bir kı nn kurbanıdır, Yoksa ben Şerifeyi ölş dürecek değildim. Bir ayı yavrusu İçin İstanbulda Kalan üç seyyah Birkaç gün evvel, Galatada bir has mal, eline geçirdiği şirin bir ayı vavs rusunu satmaya çalışırken, yolcu salg nunun önünde parmaklığın içinde bus lunan seyyahlar tarafından çağırılmış, tır. Seyyahlarla pazarlıkta uyuşulmuş, fakat tombul ayı yavrusunun parmake hk aralığından sokulup ta seyyah'ara teslimi mümkün olmamıştır. Bunün üzerine, ayının sahibi, zabıta ya müracaat etmiş, ve ayıyı seyyahlara vermek üzere salon kapısından geçip rıhtıma girmek istemiştir. Fakaş; memurlar, hamalı içeri bıraky mamışlardır. Bu vaziyet karşısında küçükayıya ta lip olan üç seyyah, bavullârını aldırs tarak hareket saati gelen vapurların- dan inmişler, sadece seyahatlerini te- |hir etmişlerdir. Bu tehirin seyyahlara İparaca tuzluya mal olduğu anlaşılmale —