Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İttihad ve Terakkide on sene z On üçüncü kısım MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — No. 10 Talât Paşa: “Ben bu yükü bundan fazla taşıyamam,, dedi, karar vermek kongreye terk edildi Fakat, biraz sonra ben kararımı ve- riyorum: Gelmekte olan ve hattâ çok yakınlaşan siyasi hücumun şiddetini hafifletmek lâzımdır. İttihat ve terak- ki demek, hattâ onun bir takım hare- ketlerini tenkit etmekten hali kalma - dıkları hâlde gene onun muhitinden uzaklaşmıyanlarla birlikte, memleke- tin milli unsuru demek olmuştur, Ya- rın içi mümkün ve hattâ muhtemel mücadeleye imkân bırakmak için, bu- günkü çarpışmanın şiddetini azaltmak lâzımdır. Memlekette milli unsurun bugün en zayıf günüdür. İttihat ve 'Terakki, kendisi ile beraber, bu milli unsurun mevkiini de çürütmüştür. Avrupa ailesi içine alınmıyan bir mil- letin müstemlekeciler için iyi bir lok- ma olması devri gelmiştir. Onlar mem leke bu maksatla gireceklerdir.. Bun- lara karşı mücadele unsuru, sırf bir takım yüksek kahra- manlık hisletine kapılarak lüzumun- dan fazla ezdirmek döğru olmaz. Böy- le bir hareket, İttihat ve “Terakkinin son bir hatası olur. İttihat ve Terakki, kendisine ve ken- gisi ile beraber millt unsura hücum e- decek olanları, açık duran bir kapıyı kırmak için, bütün kuvvetile hücum eden ve vücudünün bütün ağırlığile kapıya çarpan bir insan mevkiinde br- rakmalıdır. Büyük fırtınalara göğüs vweren kuüvvetli gövdeleri devirmek, rüzgârlar için, eğilmesini bilen cılız sazlara küçük bir zarar verebilmekten | çok daha kolaydır. Milli unsurun da,| şu siyasi fırtına esnasında, eğilebilme- sine imkân bırakmak, İttihat ve Te - rakkinin vazifesidir. O, bu vazifesini tamam yapmalıdır. Talât Paşa Salonda Salonda, odalar da bulunanlar hep bu münakaşa ile meşgül, türlü türlü fikirler birbirile çarpışıyor. Bu sırada Talât paşa geldi. Bü gecesini de uykusuz veyahut ona yakın bir halde geçirmiş olduğu, gözlerinin etrafında biraz daha karar- mış olan daireden ve bizzat gözlerinin içindeki kırmızılıktan belli. - Oturdu, sultan Reşadın hediyesi olan altın ta- bakasından bir sigara çıkararak yaktı. Sonra yanına tesadüf eden dönüp, tabakasını göstererek: — Bu sabah tabakaya sigara korken düşündüm. Allah razı olsun sultan Reşattan. Parasız kaldığımız zaman bu tabaka haylı iş görür! _Diye alay etti. Ben siç_g__z_aşr?em _be- D aŞ SUŞ ŞĞ HEŞMüğ e edebilecek milli | Ziyaya, Bir Doktorun Günlük Notlarından PAZAR © ..y * K Bülüg Yaşı: Bülüğ devri, kız ve erkek Çocuklar için çok ehemmiyetli bir devirdir. Vücud da- hilindeki bezler, guddeler çalışmıya baş- lar. Kadınlar âdetlerini görürler. Ruh- larında değişiklik olur. İzzeti nefisleri ve hassasiyetleri artar. Yumurftfalıkla - | rin iyi çalışmaması ve bilhassa çocuk iken dikkatsizlik yüzünden üşütmeler sebebile ay hallerinde iİntizamsızlık ve bu yüzden sinir hastalıkları görülür. Er- kek çocuklarda cinsi hayatın kendile - rine anlatıilmasi yüzünden sulistlmal - ler ve bunun neticesinde sinirlilikler zu- hur eder. Binaenaleyh blüğ yaşına yaklaşıldığı zaman çocukları iyi kontrol altında bulundurmak ve kendilerine ta- biattan misaller vererek hakiki vaziye- ti aydınlatmak lâzımdır. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırın kolleksiyon yapınız. Sıkımtı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. nim saati hatırladım ! Talât paşa- gelinceye kadar parça parça ayrı ayrı yapılmış olan münaka- şalar, o geldikten sonra, bütün yüzler ona doğru dönerek, onunla yapılıyor- du. Doktor Nazım ve daktor Bahaettin Şakir, hep ayni fikirde idiler; doktor Nazım, takriben, diyordu ki: — Ben bu karara muhalif kaldım. Arkadaşlara uymak lâzım gelince, on- ların verdikleri karara ben de uyarım; fakat, verilen karar, her ne şekilde tat- bik edilirse edilsin, hatadır; İttihat ve Terakki mücadeleye mecburdur. Onu buradaki mevkiinden yalnız cebir ve zor, kanunsuzluk kaldırmalıdır. O za- man gizli çalışmak hakkı olur. Bunun aksi olarak verilmiş ve verilecek olan her nevi kararlar, İttihat ve Terakki tarihinin sonradan bize büyük mes'u- liyetler yükleyeceği kararlar olacaktır, paşa... Öteki de bu fikirde idi. O da söylü- yordu. O da, Talât paşaya hitap ede- rek, ayni fikirleri başka bir tarzda mü- dafaa ediyordu. Talât Paşa fikrini söylüyor Bir başkası başka bir fikir söyledi, «dttihat ve Terakki» mutlaka isminin muhafazasında ısrar etti. Daha bir baş« kası bu fikri tuttu. Ondan bir fikir, ötekinden bir fikir, münakaşa devam etti. Bir müddet, bütün bunları dinle- dikten: sonra —Talât paşa, — ya- vaş yavaş, bizzat kararını — vermiş RADYO Bu günkü | Program 28 Mart 1937 Pazar İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30; Plâkla Türk musikisi. 12,50: Hava- dis, 13,05 Muhtelif Plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi. 19,30: Konfe- rans: Ordu Saylavı Selim Sırrı Tarcan (Rus musikisi nasıl başladı.) 20,00: Müzeyyen ve arkâdaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,30: Ömer Rıza tarafından Arapça söylev. 20,45: Muzaffer ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkı- ları: Saat âyarı. 21,15: Orkestra. 22.15: Ajans ve borsa haberleri. 22,30: Plâkla sololar, ope- ra ve öoperet parçaları. Yarınki Program 29 - Mart - 1937 - Pazartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisl. 12.50: HavadiIs. 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Çocuk- lara masal: İ. Galib Arcan. 20: Rıfat ve ar- ıkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk | şarkıları. 20.30: Ömer Rıza tarafından arabh- |'ca söylev. 20457 Safiye ve arkadaşları ta - rafından Türk musikisi ve halk şarkıları. Saat âyarı. 2115: Şehir Tiyatrosu dram kısmı (Samson Dalila). 22.15: Ajans ve bor- sa haberleri. 22.30: Plâkla SOIOIS.[', öpera ve operet parçaları. İstanbul asliye altıncı hukuk mahkeme- sinden : Mardik tarafından Kocamustafa paşa caddesinde 265 numarada iken ika- metgâhı belli olmıyan karısı Lusaçin a - leyhine aşılan boşanma davasının tahki- 'katında: Tuabligata rağmen mahkemeye İgelmediğinden hakkında gıyap kararı itti- ıIııızi.le ikame'gâhının meçhul olmasına bi - 'naen beş gün içinde ve on beş gün müd - |detle tebliğine ve tahkikatın 10/5/937 ?pawtesi saat 10/30 a talikine karar ve - rilmiş ve giıyap kararının bir nüşhası da mahkeme divanhanesine asılmış bulundu- ığundm beş gün içinde itiraz etmediği ve |muayyen gün ve saatle İstanbul asliye al- tıncı hukuk mahkemesinde — bulunmadlığı takdirde gıyabında yapılan muamelelerin muteber tutulacağı tebliğat yerinde olmak *iizere ilân olunur.. (831) bir adam sıfatile şunları söyledi: — Arkadaşlar, öyle bir zamanda - yız ki kararsızlık kadar büyük bir düş- manımız yoktur. Dün akşam münaka- şa edip kararını vermiş olduğumuz şeyler üzerinde bugün yeniden ko- nuşmak ve yeni bir münakaaşya gi- rişmek, hem faydasız, hem de muzır- dır. Benim fikrim, dün akşamdan ve hattâ kaç günden ve hattâ ne vakitten beri hiç değişmedi. İçinde, işlere hi çolmazsa bizim kadar aklı erecek pek çok insan vardır. Biz İttihat ve Terakkiyi, kendimizden dimiz verecek ve onu herkese imza et- tirecek olursak İttihat ve Terakkiye (Arkası var) Yeni Neşriyat Kara Gömlekliler İhtilâli — Üstad Haydar Rifat, Marcel Ouessant'ın bu çok dolgun e- serini türkceye çevirmiş ve eser, kitab ha - Tnde çıkmıştır. Haydar Rifat, kitabın ön sözünde Kültür kitabhanemizde faşistliğe dair yer alacak kitabın en dolgun ve özlü e- ser olmasını düşündüğünü ve bunun için de Avrupadan müteaddid kitablar getirdiğini, bunları uzun boylu tetkik ettiğin! ve Marcel Ouessant'ın bu eserini seçtiğini söylüyor. Eser hakikaten faşistliğin tam bir ayna- sıdır. Faşistlik nedir, Musolini nereden, na- sıl doğmuştur, faşistlik nereye gitmek İs - tiyor? gibi bölümleri ihtiva eden bu kitab her münevver Türkün üzerinde etüt yapa - cağı, okuyacağı ve İstifade edeceği bLir eser- dir. 210 sayfa içinde faşistlik en küçük hu - susiyetlerine kadar bütün vüzuhile anlatıl - maktadır. Şair Nev'i ve Suriye kasidesi — Edebi ta- rihimizden araştırmalar serisinin ikinci ki- tabı olarak Tahir Olgunun yazdığı bir esşer Iİntişar etmiştir. Sağlam — Bu sıhhi mecmuanm G ıncı sa- yısı değerli doktorlarımızın yazılarile çık- muştır. ŞAYANI HAYRET YENİ PUDRA iğnenin miknatıs üzerinde yapıştığl gibi CiLDDE YAPIŞIR Pudranın icadındanberi en şa- yanı hayret pudradır. Cilde son derece tevafuku hasebile âlimlerin «Lektro - Statigue,, tabir ettikleri bu pudra tıpkı bir iğnenin mikna- tıs üzerinde yapışlığı gibi cildde tamamen ve bugüne kadar tanıdı- kuvvetli yapışır ve daha uzun za- man sabit kalır. Bu pudranın tene verdiği “fini mat,, güzellik ne rüzgârdan, ne yağmurdan, hatta sı cak bir salonda saatlerce dans edil- diği halde terden kat'iyen mütees- sir olmaz. Hiçbir vakit burunda ve yüzde parlaklık izleri bırakmaz. Hemen bugünden bu yeni Tokalon pudrasını tecrübe ediniz. Diğer pudralardan tamamen farklı ola- rak mükemmelen yapıştığını göre | cek ve çok memnun kalacaksınız. dığımız herhangi bir pudradan daha Yazan: Leonid Lenç Nürka'nın garson olarak çaliştığı lo- ibaret sayarak, bügünlerde kararı ken- kanta, şehrin biricik lokantası olduğu 'balde ismi, her nedense «5 Numaralı Lokanta» idi, Lokantanın vitrinine kâ- | ğıdla örtülü bir masa konmuştu. Masa- |nın üzerinde bir fincan kahve, ne za « man pişirildiği malüm olmıyan, tava İ- çinde bir omlet, el bömbalarını andıran çörekler duruyordu, «5 Numaralı Lokanta» ya tek tük müşteri de gelirdi. Lokantaya gelmek cesaretini gösteren kahraman, evvelâ lokantanın köhne kapısına yaklaşır, u- züunca bir müddet meşeden mâmul bu koca kapıyı tekmelerdi. Uzun bir fası- ladan sonra kapı, huçkırığa benziyen boğuk bir gicırtı ile yavaş yavaş açılır ve müşteri de lokantanın salonuna gi - rerdi. Laokantanın içerisi - tıpkı banyo ara- lıkları gibi - soğuk ve Tütubetli idi. Müğteri, sırtında paltosu, ayağında lâs- tiği ile oturmak mecburiyetinde idi. Masanın tam yanıbaşında geniş yap - raklı, üzerinde acâib yazılar bulunan, kocaman bir palmiye vardi. Müşteri i- yice yerleştikten sonra uzun uzun eİrâ. fına bakınır. ve nihayet garson Nür - ka'yı görürdü. Garson Nürka, sırtı sobaya dayalı olduğu halde, her vakitki yerinde, her günkü gpozile durur, buraya gelmek ce- saretini gösteren bu küstah müşteriyi Öfke ile, istihfafla süzerdi, Nürka, samimi olarak «5 Numaralı Lokanta» nın müşterilerinden nefret e- derdi. Nürkanın bu lokantadaki iş gü - nünü şu suretle tesbit etmek kabildi: Nürka sabahlarını mutfakta, bulaşıkcı Petrovna'nın rüya tâbirlerini dinle - mekle geçirirdi. Lokantanın direktörü Stepan Gusatkin de dahil olduğu hal « de 5 Numaralı Lokanta'nın bütün müs tahdemleri, bir gece evvel gördükleri rüyaları bulaşıkcıya gelip anlatırlardı. O da sırasile bunların hepsini tâbir e- derdi. Petrovnanın başlıca müşterisi aşcı 'idi. Aşcı, umumiyetle, pek acâib rüya- lar gören bir adamdı: — Petrovna, ben bu gece rüyamda, konuşan bir balık gördüm. Güya onu temizliyordum, o da ağzını açtı bana öyle küfürler savurdu, öyle küfürler savurdu ki... Sormal, Petrovna sordu: — Nasıl küfürler?. — Nasıl olacak?, Basbayağı küfür . ler., — Bu hayra alâmet değil. Dikkat et. Belediyenin temizlik —memurları seni cezalandıracaklar.. İşte, Nürkanın vakti, öğlene kadar hep rüya tâbirlerini dinlemekle geçer- âi. Bu iş bittikten sonra Nürka salona geçer veznedeki kadınla - Angeline Si- gizmondavna ile bir mikdar çene ça - lardı. Burada ikisi birlik olarak erkek müşterileri çekiştirirlerdi. Veznedar kadına göre bütün erkekler kaba birer egoistten başka bir şey değilierdi. Bu işi de gördükten sonra Nürkanın karnı acıkırdı. Öğlen yemeğini yer, sonra da sobanın yanında hafif tertib luyku kestirirdi. Böylelikle hiç farkına varmadan akşam olurdu. Nürka, eve fitmek için sabırsızlanmağa — başlardı. Lokantaya pek seyrek gelen müşteri - ler; Nürkanın âdeta kanun haline ge- İLK TEBESSÜM Rusçadan çeviren: Alaz öDK irE e S Si SA Af len bu itiyadını nâdiren bozarlardı. Nürka kendi rahatını kaçıran bütüm müşterilere kızardı. Fakat bilhassa er « keklere düşmandı. Halbuki erkek müş- teriler de, yedikleri şeyler için kadın e lardan farksız para verirlerdi. Nürkas nın söomürtkan suratına, uykulu ve dargin gibi duran gözlerine, pis önlü « ğüne, uzun ve kirli tırnaklarına bakığı da tiksinmemek kabil değildi. Şöyle bir açlıklarını gidermek için lokanta w ya girmek bedbahtlığında bulunarfl müşteriler, meselâ alelâde bir ömlet İ- çin, en az, bir saat beklemek mecburlu yetinde idiler, Omlet çoktan pişmiş, hattâ buz gibi olmuştur. Fakat tam bu sırada bulaşıkcı - Petrovna Nürkanıt rüyasını tâbir etmekle meşgüldür: — Sen yaşlı bir erkekle yüzyüze geleceksin.. Fakat bu adam evlidir; Hattâ çocukları dâ vardır. Bu sırada aşcı da lâfa karışırdı: — Nürka, derdi, götür şu omleti, bali buz gibi olmuş.. senin bu akşamki rü « yandan nasıl olsa bir fayda çıkmıya w cak.. işitmiyor musun?. Herif evli imiş, Üstelik de çocukları varmış.. Nürka can sıkıntısile cevab verir « di: — Aman, sen de., herif bekliyor di« ye kendimi bitirecek değilim yal, Bi rak teresi beklesin, işi ne?, Gene Petrovnaya döner: — Kuzum Petrovnacığım, falan falan şeyler ne manaya gelir, diye yeni bir tefsir kapısı açmağa başlardı. Fakat bu sırada lokantanın salonuna dan ta mutfağa kadar gelen bir bağır « ma bu tatlı konuşmayı yarıda bırakır « dı. Nürka istemiyerek omleti alır müş- beriye götürürdü. Salonda, Nürka ile müşteri arasında her vakitki çekişme başlardı: — Bu ne rezalet?. Bir saattenberi omlet bekliyorum. Bu zaman zarfında koskoca bir kuzu bile pişerdi.. — Ne jyapayım, on parça olamam ya?. Siz on kişisiniz halbuki ben bir kişiyim, Hangi birinize yetişeyim? Hakikatte lokantanın salonunda an « cak üç canlı mahlük vardı: Biri müş« teri, diğeri veznedar kadın, üçüncüsü de veznedar kadının kedisi «Budda»,. Nürka akşamları evine döndüğü zaâ« man komşularına o günkü lokanta hİ- kâyelerini katıla katıla anlatırdı: — Bu gün gözlüklü bir müşteri gel di. Herif bizim kahve getirmemizi belt- liyemedi kendisi almağa gitti. Fakat dönerken ayağı kaymasın mı?. Göz » lükler hir yana, kahve bir yana, herif bir yana.. güle güle bayıldık... Fakat dünyada değişmiyen, ebedi ©- larak kalan ne var?, Günün birinde bi- zim 5 Numaralı Lokanta'ya gelen ma- rangozlar, sıvacılar, boyacılar küçük ve sessiz lokantanın âdeta sükünunu bozdular. Beş günlük hummali bir ça- lışmadan sonra lokanta tanınmıyacak bir hale geldi. Büfe bamıbaşka bir hal aldı: Ortalıkta mis gibi yemekler, tat « hlar, pastalar, envai çeşid yemişler peyda oldu. Geniş yapraklı, acâib yazı. li palmiye ile beraber eski direktör de ortadan kayboöldu. Nürkaya bej ren « ginde bir entari, ketenden mavi bir Önle lük giydirdiler. Tırnaklarına manikür yaptılar, Kır saçlı, güler yüzlü yeni di« | (Lütfen sayfayı çeviriniz)