Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
AA . -— — AA GA IR S U Bumnm W H S Y B AA d DAi d i a l SON POSTA -Siyah tope şapka. Alnının üzerindeki müselles parçadan geçirilen garni- für sert bir tüydür. Rengi gridir. Resimde gördüğünüz şekilde arkaya doğru ğ_mîhh kısa saçlarla pek iyi gider. | GÜZELLİK BAHİSLERİ | Kirpiklerinizi uzatmak için Kirpiksiz, yahut seyrek kirpikli bir 2, herhalde hiç hoş birşey değildir. zlerinin renkleri çok güzel ve çok İYdinlık olan bazı kadınlarda kirpik- lerinin kısa, seyrek olması yüzünden Sözlerinin güzelliği görünmez. «güzel GÜzlü kadin» denilen kadın muhakkak kil'l’İl!'J:oıi güzel olan kadındır. Demek 9dlüyor b quşh bütün güzelliğini veren kirpik- dir, denilebilir. Bunun için onları ş:ğilünıyı çalışmak güzelleşme yo - da atılacak ilk adımlardan birini f:;kil eder, Bereket bu adım pek ko « Mür&!ııı ve zahmetsiz. Hem de tam a“iîmindeyiz. Biraz ıspanağı iyice yı- SAyYıp temizleyiniz. Sonra adi suda kay- natınız. Aldığınız suyu süzünüz, Bir şişeye koyup ağzını sıkıca kapayınız. Kirpikleri uzatacak en pratik ilâç eli- nizde demektir, Günde bir defa - tercihan sabahları yüzünüzü yıkadıktan sonra - ufak bir pamuk parçasını bu suya batırıp bu - nunla kirpikleri iyice ıslatınız, Kirpiklerin büyümesi için «ıspanak suyu» kadar kolay ve ucuz bir çare da- ha var: Eczaneden biraz (hüil dü ri « cen - hindyağı) alınız. Akşamları ya - tarken parmağınızı buna batırıp kir - piklerinizden birer kere geçiriniz, Az zamanda büyük bir fark göreceksiniz, Her kadın bilmelidir Evlerimizi nasıl döşemeliyiz ? Hem mobilyamızın, hem ona zemin olan şeylerin (tavan, duvarlar ve yer döşemedinin) renkleri arasında uy - günluk olmadıkça bir odanın güzel gö- rünmesine imkân yoktur. — Umumi bir kaide olarak - ne renk olursa olsun - tavan daima duvarlar - dan ve yerdeki halı ve saireden daha açık renkte olmalıdır. Duvarlar biraz daha koyuca, halı en koyu renkte se - çilmelidir. Çünkü duvarlar tavanla ye- rin renkleri arasında bir renk geçidi teşkil eder. Rengi bu ikisinin renginin ortası olmalıdır. Halıya başka renkler karıştırılmış olduğu için koyu olma - sında zarar yoktur. Fakat tavan koyu olursa çok göze çarpar. Bunun için mutlaka açık renk olmalıdır. Bir odada hâkim olan renk hiç bir zaman odanın her tarafını kaplamama- hı; mutlaka başka renklerle karıştırıl - malıdır. Hele pek koyu, yahut pek göz âlıcı renkler olursa.. Böyle renkler şuraya buraya biraz konulmakla bü - tün öteki renklere hâkim olabilirler. Bunun için fazla kullanılmalarına lü - zum kalmaz. Meselâ: Odanızı mor renge döşemek istiyorsunuz. Eşyadan bir ikisini, hat- tâ en ufaklarını bu renkten alınız. Per- delerin renklerinde bu renk bir iki Çiz- gi ve benek bulunsun. Bu, bütün oda- nın «mor>» görünmesine kâfidir. Yahut meselâ odanızda kırmızın hâkim olmasını istiyor sunuz: Per - deleriniz açık sarı ile tatlı bir kır- mızı renkte olsun. Şuraya buraya bir iki tane kırmızı biblo yerleştiriniz. Bu kadarcık kırmızı odanıza kendi ren - gini vermiştir bile. Fazlasını arama - yınız. Bu odanın güzelleşmesi için du- varlarını,sarıya boyatınız. Halısını bu- na uydurunuz. Mobilyenin tahta kı - sımlarını da bu renge yakın seçiniz, O- danız gene kırmızı bir odadır. Fakat kıpkırmızı odadan çok güzeldir. Turuncu da böyle. Turuncu ile ka - rışık bir halı, turuncuü - Mavi . beyaz karışık bir perde, bir iki turuncu şeyle beraber bütün bir Oodayı turuncu gös- terir. Böyle bir odada mavi ve beyaz rengi çok kullanmalıdır. Bu, turuncu- yu soldurmaz, bilâkis daha güzel gös- “'RTEK blaz” Bugün güzel görünmeyen bakın ne kadar güzel görünecek ve buna ne ka-: dar sevineceksiniz, giyinmeleri Sağda: 4-6 aylık bebek için beyaz linon yapılmıştır. Bro- desi çok basittir: Sarma, ajor ve dolgu puan, Solda: Bebeğin süslendiği gün giyebileceği sık entarisi, Brode aynidir. Bu da beyaz linondan yapılmıştır. Çocuklarımızın | Siyah saten jüp üzerinde gri ipekli blüz. Blüzun etekleri bask biçiminde- dir. Önü düğmeli ve bele kadar açık. Ufak bir yakasiı, kabarik kolları var. Ayni model yünlü kumaştan da yapı- l_labili:ı'. t Sayfa 9 , TİYATRO Kızlarımız sahneyi niçin hor görüyorlar Ankaralı bir okuyucunun Buw kaç gun evvel, Ankara : dan bir mektup aldım, (M.) im: zalı mektubun » daki yazısından, ifadesinden, — ve | yeazdıklıa - riından kadın ol - duğunu anladı « ğim bir okuyu « cum, —ÂAnkarada açılan tiyatro mektebi etrafında çı - karılan son dedikodulardan bahsedi - yor, ve: «— Ben, diyordu, yeni tiyatronun u- yandırdığı dedikoduların, gazete sahi- felerine akseden safhalarını dikkatle takip ettim. Yazıldığına göre, memlekette müthiş bir «kadın san'atkâr buhranı» varmış. Genç kızlarımız, Ankaradaki tiyatro mektebine hiç rağbet etmiyorlarmış. Bence, kadınlarımızın sahne san'at- kârlığına burun kıvırışlarının - sebebi, ne sahne hakkındaki telâkkilerinin ge- ri oluşundan, ne de kazanç azlığın . dandır, Ben, kadımlarımızın, sahneyi hor görecek kadar dar ve geri zihniyetli sayılmalarını kadınlığa hakaret saya - rum. İkinci sebep ise, hiç varit değildir: Ben, ve benim gibi, sahneyi seven arkadaşlarım, şu müşterek kanaatte - yiz ki, sahneyi sevenleri sahneye koş - maktan kaçıran sahne san'atkârlarına gösterilen lâkaydinin uyandırdığı kor- kudur. Meselâ, Halideyi ele alın: Bu değerli san'atkârın sahneye yaptığı hizmetle- ri, ve sahne âşıklarının yüreklerinde uyandırdığı sevgiyi tasvir etmek ka - dar lüzumsuz bir niyet uğrunda sözü uzatmıya ihtiyaç var mı? Düşünün ki biz, bize, san'at istida - dının mahsullerini yıllarca, hayrat sa- hibi, bir hayır sahibi cömertliğile ik - ram etmiş olan Halidenin çok basit bir gafletini hâlâ affedemedik. Ve sahnemizi, ondan mahrum bırak- makta hâlâ müteannit davranıyoruz, Sorarım size: Onun bugünkü aki - betini gören genç kızların, sahneden korkuşlarını haksız bulabilir miyiz?» * Bende, Halideyi ziyaret niyetini u- yandıran, bu mektup oldu: Onu evvelâ, Şehzadebaşındaki tu - lâat tropunun kulisinde gördüm: — Şimdi, diyordu, gene pullu es - vapları giyip kırıtmak lâzım! Ne yapalım kardeş? Öyle lâzımmış! Dikkat ediyorum: Bu «kırıtmak» mec- buriyeti, değerli san'atkârın yüzünde, aşikâr bir ıztırap gibi sırıtıyor!.. Bir san'atkârı, geçinmek için pullu esvaplarla ömuz titretmek mecburiye- tine katlanmış görmek beni, Ankaralı okuyucumu haklı bulmıya mahküm e- diyor. Orada aldığım bir randevudan son - ra, Halideyi, harap bir Aksaray evinin k.keçes»i mangal kıvuılcımlarile yer yer haklı mütaleası : “ Halide ne oldu? Sahneye rağbet edilmemesinin sebebini sahr e san'atkârlarına karşı gösterilen lâkaydide arayınız! ,, Halide evinde yanmış konuk odasında görüyorum. Ve görüyorum ki, nankörlüğümüzle biz, sahnenin meşhur «Habibe Molla» sını, genç yaşında hayatında da Ha « bibe mollaya çevirmişiz. Bana: — Ben, diyor, gazetecilerle konuş « mıya tövbeliyim... Çünkü, beni bu ha. le onlar düşürdüler... Geldiler. Oturup güzel güzel konuştular. Fakat gidip öyle şeyler yazdılar ki, benim bile par- mağım ağzımda kaldı, Benim ağzım batarya, Şehir tiyat « rosu da hedef.. Bana neler attırıp tut- turmamışlar Yarabbi? Bu yazılar yüzünden hepsile aram a- çıldı. Ve hiç birinin yüzüne bakacak yüzüm kalmadı. O kadar yazdılar, bu hale soktular. Bir de siz yazarsanız, kim bilir daha neler kaybederim. Sonra mavi, iri gözlerini kısıp du « dak büküyor: — Hoş, kaybedecek bir şeyim de kal- madi ya? Daha sonra, bütün hüviyetini sar - dığı gözlerinden okunan haklı bedbin« liğinden kurtulmıya çabalıyarak gü « lüyor: — Pek firaklı konuşmıya başladım gene... Halbuki, soy adım da «Pişkin».. Yanlış koymuşum... Benim hakiki soy adım: «Sözde Pişkin» olacakmış... Baksanıza? Başıma gelenleri bir tür- lü pişkinliğe vuramıyoruun, Teselli çaresini de buluyor: — Aman, canım sağ olsun... Şimdi o- turup ta, adım bana uymuyor diye ta- samı çekeceğim? Bana gelinciye kadar ne sivrisinekler adlarını kahraman koymuşlar!.. * Bu satırları yazabilmek beni, ÂAn - karalı okuyucuma hak vermiye mah- küm olmanın azabından kürtarıyor. Çünkü kaniim ki, Muhiddin Üstünda - ğin bu satırları görmesi, gazetecilerin sebep oldukları hatanın gazeteciler ta- rafından temizlenmesine kâfi gelecek- tir. Ve Halide, hem o pullu kanto es - vabından kurtularak, san'atinin o eş- siz kisvesine bürünecek, hem san'at severleri nankörlük korkusundan kur- taracak, hem de sahneyi, sesinin ve kabiliyetinin, san'at sahnemizde eksik Naci Sadullab Seyyahlar geliyorlar Bu ayın son haftasından itibaren şeh. yimize seyyah kafileleri gelmeğe baş- liyacaktır. Ayın yirmi beşinde Milvo- ke vapurile 550, yirmi dokuzunda Fo- nistofen vapurile 350 seyyah gelecektir &. l . AAA ( B bi İ . J ' Sij