A — T Şubatt SON POSTA | ll Çalışan kadınlar arasında: 3 Kahrâman olduğu kadar mütevazi bir Türk kadını: Saime asker * * x Sayfa 7 Okyanüs üzerinde yolcu taşıyacak tayyareler Madam Simpson düğün hazırlığı ile meşgul! Sabık İngiltere Kralı Avus- İngilterede yapılan iki tayyare tecrübe seferlerini muvaffakiyetle bitirdiler turyada bir şato satın alıyor. Viyana, 24 (Şubat) — Bu sabah Mayerling şatosunun bahçesi önünden |geçenler medhalde büyük bir otomobi- İzmirin işgali sırasında yapılan mitingde: «Sözü bırakalım, faaliyete ge- ğlin durmakta olduğunu gördüler. İçin« çelim!» diye bağıran Saimeyi milli teşkilât mensupları Anadoluya ka- id'" sarışın, biraz solgun, zayıf bir çırmasalardı Bekirağa bölüğüne atılanlar arasmda ©o da bulunacaktı. | B*"7S çıktı. Arkasında bir rehber var- dı. Geniş adımlarla yürüdü. Konuşmu- Yazan: Peride Celâl yordu. Köşkün önüne varınca durdu. Bir seyyah, bir tarihçi gözile binaya şeylerden, şikâyetle bahsedebilir mi -|baktı, düşündü. dınlarından biridir!.. yim? Bence, pençeleşime heyecanından | — Bu genç eski İngiliz Kralı Sekizinci Vaktile, İzmirin işgalini protesto | mahrum geçirilen bir hayatın yavan |Fdvard, Lâhik Vindsor Dükü Edvard maksadile yapılan muazzam mitingde: | bir çorbadan farkı y.okm!'! ğ idi, 48 yıl önce bir aaray faciasına sah- «Sözü bırakalım... Faaliyete geçe - — Şu halde, muallimliği sevişiniz de ne olmuş olan yerleri geziyordu. H lim» diye bağırdığı zaman, heyecan -| bundan? kâye mallnz dan yırttığı yakasına, Damat Ferit hü-| — Evet... Fakat ben sade mücade - ğ kümetinin hafiyeleri yapışmıştı! leyi değil, çocukları da çok severim. Avusturya - Macaristan İmparato- Eğer milli teşkilât mensupları onu | Onların yüzleri, haleti ruhiyemin ba-|ru Fransuva - Jozef oğlu ve veliahtı o- Anadoluya kaçırmasalardı, Bekirağa | rametresi gibidir. Onların gözlerile be-İlan Arşidük Rudolphe'u en yüksek as- bölüğüne atılan yegâne kadın da o ©-| raber benim gözlerim de yaşarır... Ço-İkeri rütbeye çıkardıktan sonra dahi ga- lacaktı! cuk... Adına insanlar denilen o içleri| yeş sıkı bir disiplin altında bulunduru. İstiklâl harbinde aldığı vazifeleri, er-| meçhul kâinatların en zenginidir, İna-| X1, O sır: n O Marie V. kekleri bile kıskandırabilecek bir mu-|pır... İnandırır... Sever, sevdirir... İn-| ” O eRET A DND ĞÜ " —O Türkiyenin en mahviyetkâr ka- ı Ç Ş e. & vaffakiyetle başardığı için, şerefli is - sşanların büyüklerinde kalmıyan bu tiklâl madalyesine lüyik görülen üç| hasletler, insanların küçüklerinde o - beş kadın arasına katılmıştı. Yani o, daha mektep sıralarınday-|Onların gözlerindeki 1; lanca bekâretile, riyasızlığile — vardır. kirsizliğin! ken, atılgan huyunun, cesur ve coşkün | düşünün. İçlerine baktıkça içinizin â - Tuhunun remzi olarak adının peşine ta- kılan sasker» sıfatına lâyık bulundu - ğunu bütün hayatınca isbat etti. Ve eski sıfatını şimdi, yüz defa hak #dilmiş bir soy adı gibi taşıyan «Saime Asker», bugün de irfan ordusunnn en değerli öğretmenleri arasında, mem - leket hizmetine devamla — meşguldür. MTavsiye ederim sana: Eğer tevazuunu yentebilirsen, bu anketinde onu ko - nuştur! : * Evvelki gün bana bu sözleri söyli -|de tuttuğu kâğıttan okuduğu gela yıkandığını hissedersiniz!. «Çocuk» derken, Salme Askerin yü - zü asil bir heyecanla geriliyor, ve da- ha derinden çıkan sesi, odayı yumu - 4ak dalgalarla sarıyor: — Hele onları yetiştirmenin zevki!.. Verdiğim dersleri bana muvatfakiyetie iade eden bir talebe karşısında, icat et- tiği, ve elile yaptığı bir radyonun pa - razitsiz çalışmasını dinliyen bir kâşif keyfi duyuyorum! Bir an susan Saime Asker, hâlâ elin. ikınci yen bayan, öğretmen Salme Askerin | sualimin cevabını da verdi: gneslek arkadaşı, ve benim hürmetle Sevdiğim bir dostumdu. — Bence, kadının çalışma, evile, meşgul olmasına mâni değildir. Ben iki Bunları dinlediğim anda, bir gaze -| çocuk anasıyım. Zevcimin işlerini gö - teci olmasaydım da, bir anket yapmak- ta bulunmasaydım da, yani hiç bir ve- silem olmasaydı da, gene, Saime As . keri yakından görmek arzusunu yene - Mezdim, » Bu itibarladır ki, Satme Askeri bul- Mak üzere İstanbul kız orta mektebi- nin yolunu tutarken, onu konuştura - Mamak korkusunu duymadım bile!.. * Saime Asker... Vaktinden çok erken aklaşmış saçlarının yalancılığını gür Besle batırabilecek kadar dinç, genç üzlü, siyah gözleri, ateşii ve canlı ma- inalarla dolu; orta yaşta bir kadın... Uzun boyile mütenasip genişlikteki omuzlarının ortasında, ak saçlı genç başı öyle bir celâdetle dimdik duru - yor ki, ona niçin «Asker» denildiğini bir bakışta sezmemiye imkân yok' Mevzuunu kısaca anlattığım anketi. Mme cevap vermeyi reddetmedi. Fakat eline uzattığım kâğıdi dolduran sualle- rin bolluğunu görünce: — Ooo... dedi... Bunlara cevap ver- Mek, yetiştirmek imtihan olmaktan da Zor!. İlk sualimi okudu: rüyorum. Çocuklarıma — yetişiyorum. Hattâ, haftada on sekiz saat dersim de olduğu halde, geriye o kadar vaktim artıyor ki, bütün bunlardan sonra ye- mek pişiriyorum, dikiş dikiyorum, ve Acabında çamaşır bile yikiıyorum! Bu hususta, imkânsızlıktan şikâyet edenler, vakitlerinin dörtte üçünü, ya farkına varmadan, ya bile bile dediko duya ayıranlardır! Bence, çalışmıyan kadın, yaşamıyan kadındır. Ev, hayat deniler etli kavgada yorulanların istiraha! yeri dir. Mütemadiyen istirahat yerinde kal . mak istiyenler, kavgaya girmek kud « yetinden , Bana sorarsanız, Jenmenin tadı yoktur! — Şu halde, çalışma hiç bir şikâyetiniz yok? Yar tabil... Meselâ, Kabataşta bu- Junduğum sıralarda, mektebe annesi . nin iskarpinlerile gelip gittiği halde, bir tek dersi kaçırmamış bir çocuk ta pumıştım. Onun, karlı kış günlerinde, gırtlarında kalın paltoları, ayakiarın - da hayatınızdan — Tahsij hayatında güçlük çektiniz| Sülüşerek, şakalaşarak dağılan —neşeli Mi? . Gözleri, benim namıma kendine sar- Gduğu sualin üstünde, bir müddet dü - #ündü. Sonra: — Vallahi... dedi..: Ben Trakyalı - Yım... Oradan İstanbula geldiğim za - Man on dört yaşımdaydım. Hiç kimsem, Arkadaşları arasına yırtık bir'ceket içinde litri ye, ve ulana ulana karışması gözlerimin önündedir. Suallerimin uzamasından, ve parlak gözleri nemlenen muhatabımı üzmek: - ten doğan bir utanç içinde: — Sizi, dedim, hem çok yordum, hem Yoktu.., Ve İstanbula tamamen ya -|gok üzdüm! Dancıydım... Vâkıa her baş vurduğum Onun endişemi gideren mütevazı ce- hpıd.ı güler yüzle karşılaşmadım. Fa-| vabı, bana son bir suali daha sormak kat muvaffak olmak için geçtiğim yol- ların engellerini: «Uğradığım güçlük - ler diye tarif edemiyeceğim! Hayat, dümdüz bir yol değildir ki... Böyle, ediyesi olan bir şehrin yallarındaki Tuklukları bile tabif buluyoruz. Şu halde, nasıl olur da, hayat yolunun, karçımıza çıkması tabii olan engelle -| di il Fakat, o anda elini gayri ihtiyari, 'Sabık Kral mali vaziyeti tavazzuh ettiği Tini: «Uğradığımız zorluklar!» diye sa- Yıp dökebiliriz? Bırakın ki ben en büyük zevki, o! Zorluk denilen tabiâ mânilerle çarpış-ı Makta, onları yenmekte buldum, Bana havatımın en büyük zevkini duyuran cesaretini vermişti: 'Ya, dedim , hatıralarınız? Meselâ onların en mes'udumu anlatır mıydınız? Saime Asker: — En mes'ut hatıra mı? diye düşün. dü. Ve kısa bir. hafıza zorlayışından sonra: Vallahi hatırlıyammıyorum'! de - serd isminde bir metresi olduğunu Öğ- renmişti. Oğluna bu kadından mutlak surette ayrılmasını işti. Arşidük Rudolphe 1889 yılı ikinci Vindsor dükünün ziyaret ettiği meşbur Mayerling şatosu ve Arşidük Rudolf kânununda bir gece metresile birlikte Mayerling malikânesine gitti. Odasına kapandı ve ertesi gün hizmetçiler onu sevdiği ile birlikte kan içinde buldular. Bazı tetkikciler Arşidük Rudolf öl- meseydi, veliâhtliğa imparatorun ye- "İğeni Fransuva Ferdinand — geçmez, geçmeyince öldürülmez, — öldürülme- yince de büyük — muharebe çıkmazdı, derler. Acaba sabık İngiliz Kralı bu ihti- malin doğruluğunu veya yanlışlığını mı, yoksa saray facinlarını mı düşü- üyordu, belli değil, fakat hiç bir şey söylemeden gene geldiği gibi otomobi- line binip köşkten uzaklaştı. Bir kardeş mülâkatı.. Viyana 21 (Şubat) — Sabik İngi- liz Kralının kardeşi Kent Dükü eşile birlikte bir kaç gündenberi Almanya- tiklerg ellerinde - eldivenlerile, | nın Münih şehrinde bulunuyordu. Bu gün buraya gelerek kardeşine İltihak ğ. Viyana 24 (Şubat) — İngiliz sara- yının avukatı ve mukavclât muharriri Avusturyaya gelmiş, Sabık İngiliz Kra- h ile uzun bir mülâkat yapmış, sonra çok mütebessim ve neş'eli olarak Kral- dan ayrılip İngiltereye dönmüştür. Sa- bık Kral da ayni derecede mütebessim ve neş'eli idi ve misafirini köşkün bah- çe kapısına kadar bizzat teşyi etti. Ne konuşulduğu belli değildir, fakat ber iki tarafın da memnuniyetine bakı- larak Sabık Kral ile ailesi arasında ma- 1i işler için akdedileceği söylenen mu- kavelenin muvaflakiyetle — yapıldığı tahmin edilmektedir. — Rivayete göre göğsünde güneşter kopmuş bir parça |için Avusturyanın muhteşem — şatola- gibi parlıyam istiklâl madalyasına gö -|rından birini satın alarak dâimi surette türmesi, bu cevabını öyle sarnimi bir | buraya yerleşecektir. tevazula tekzip etmişti ki! Peride Celâl Düğün hazırlıkları başladı Viyana, 24 (Şubat) Madam İngilterenin — «Havayolları idaresi» olarak da 20 şer tonluk iki hava ge - misi yaplırttı. Bunlardan birisinin a* dı Kaledonla'dır. İkincisinin adı da Kambrla'dır. Kaledonia llk tecrübe uçuşunu ge- çen hafta İskenderiyeye gidip gelmek güretile 2500 mil uzunluğunda bir se- yahati durmaksızın başarmak suretile 1200 millik bir devir yapmak suretile başardı. Bu seyahati de | saatte, vasati 135 mil sür'at ile, 600 ilâ 750 metre yükseklikte icra et- mek suretile bitirdi. Tayyare bütün seyahati esnasında telsiz vasrtasile ka- Ta ile temasta bulunuyor, mütemadi- tordu. İçinde 7 Simpson'un Sabik İngiliz Kralı ile ev- lenmek arzusunu talik ettiği hakkında bazı İngiliz gazetelerinde görülen riva- Kambio'nun tecrübe uçuşunda takip ettiği istikameti gösterir harita ve tayyarenin müte hassıslarından ikisi ne Mmütehassıs vyardı. Bunlardan tay « yarenin pilotu olan yüzbaşı Pavel ye re indiği zaman şunları söylemiştir: — Pasaportsuz olarak bu fna kadar yaptığım seyahatlerin en uzunu bu oldu. Edimburga kadar hava çok gü zeldi. Sonra fenalaştı. Şimale doğru giderkea yüzümü 1 bir tarafına güneş gösterebilmek için büyüceli turlar yaptık, Glasko bermutad sis İ çindeydi. Fakat buna rağmen Kraliçe Meri transanlantiğinin eşi olmak j zere yapılmakta olan gemiyi tezgâhta görebildik. Ümid ederiz ki yakında kendisile yarışabileceğiz.. — Filhakika bu tayyareler Okyanus üzerinde yolcu taşıyataklardır. Lindberg'in tek başına bindiği tay- yare de bin müşkülât ile Okyanusu aş ı zamanlardan ne kadar uzağız! diğer elbiselerinin de 40 tane olacağı anlaşılmıştır. Bu 40 takım elbise arasinda sada yetlerin yanlış olduğu anlaşılmaktadır. İhi, sarzda kesilmiş tayyörler, açık Filhakika Paristen bildirildiğine gö-İrenkli yün ceketler, keten spor elbise- te Madam Simpson'un düğün elbisele-İleri, çay ve akşam yemeğine mahsus ri ve cihazları şimdiden sipariş etilmiş bulunmaktadır. Bu iş ile düzünelerce Paris kadın terzisi meşgul olmaktadır. Paris, 24 (Şubat ) — Madam Simp- son'un elbiselerinin teferrüatı hakkın- da ciddi bir ağız sıkılığı muhafaza e- dilmektedir. Bununla beraber düğün elbisesinin ağır ipekli kostümler bulunacaktır. Kokteyl partilerinde giyilmek üzer re yapılan iki takım elbise de bu mik- tara dahildir. Bu kolleksiyonda göze çarpan eh bise yeniliği olarak koyu mercan ren« ginde More Lameden bir sabah negli, je'si mevcuttur. Bu elbisenin ilikli kol. açik mavi krepdöşinden yapıldığı ve|ları ve uzun etekleri olacaktır. Gebzede Orta Mektep İhtiyacı Gebze okuyucularımızdan D. S. muhitinin mektepsizliğinden şikâ - yetçi, diyor ki: — Gebze kazasının 17 iik mekte - bi vardır. Bu mekteplerden y beş sınıflı, diğer 10 u da 3 sınıf! ır. Beş sımflı olan 7 mektepten en azı 10, en çoğu 20 talebe her yıl mezun olur. Vasati olarak beşinci sınıflar- bu dan her sene yüz talebe çıkar, mezunlardan yüzde (0 u nin vakti hali müsalit olduğu için - Kadıköy ve Haydarpaşa orta niek - teplerine — girebiliyorlar. — Haibuki yüzde Goksanı sırf maddi imkânsız- hlk yüzünden mektepsiz kalıyor ve sokaklara dökülüyorlar. Halbuki Gebze istasyonunda or - ta mektebe elverişli, hüküme'e ait bir bina da var. Öyle sanıyorum ki mektep açılır açılmaz talebe adedi/ yüz elliyi bulacaktır. Bu mektepten ayni zamanda Heveke, Tavşancıl, Darıca, Tuzla çocukları da istilade etmiş olacaklardır. Ben yalnız Gebzeliler namına de- ğü, bütün bu saydığım kaza ve na- hiyelerin çocuk babaları namına da kiymetli valimiz Hâmit Oskay ile kaymakam O. Yılmazdan rica edi - yoruz: Çocuklarımızın tahsili, sokak- tan ve cehaletten kurtarılması için bu dileğimiz yerine getirilmelidir.» Okuyucularımızın sorgularına cevablarımız Halıcıoğlunda Sali Ahmet Bay Fikriye: - Bizi mütehassis ettiniz. İmkân olsaydı arzunuzu yerine getirmeğe çalışırdık. Adapazarında Bay Mazhara: — Mevzuu bahsettiğiniz. mesele tamamile kapandığı için yeniden a zelemeği münasip bulmadık. oğlu