14 Sayfa SON POSTA “ Son Poste ,, nın tefrikası: 26 ,Ertuğrul 1270 senesinde İstanbul tersanesinin kızak - larında yapılmıştı. Şu tarihe nazaran İstanbuldan hareket ettiği zaman tam 35 senelik bir gemi idi O gün güneş grup ederken (Ertug-|bu harpte kahramanca vazifesini ila Yul) Marmaranın engin ufuklarına gir-| ederken şehit düşen (Osman Paşa), miş.. artık kendisini, tamamile talih |kumandan Osman Beyin büyük pederi we mukadderata terketmişti. (Ertugrul), nasıl bir gemi idi?.. Techizatı, neden ibaretti?.. Onu, sevk ve idare edenler, kimler- Hden mürekkepti?.. idi (1) Osman Bey, 1286 tarihinde Bahriye mektebine girmiş; bütün tahsil devre- sini orada geçirerek, parlak bir şaha - detname ile mektepten neş'et etmişti... Şimdi, kısaca bu suallere cevap ve-| Mülâzimlik müddetini (Resmo) va - « Sön Posta » ma Tarikt Tefrikam * 60 Maya gece *şılüızlara baktı “ Tanzerin ışıkları yanıyor. ,, dedi — Hakkın var, Samal Şimdi ben de| — Hayır, ben bunü istemem, Maya! şüpheye düştüm. Acaba sahiden Tan-|Çünkü kızımın yeryüzünde korktuğu zer yaşıyor mu? haşarattan biri de akreptir. Tanzerin — Yeğeni böyle iddia ediyor. İster-| yeğenini eski kalıbına getirelim derken seniz, Tanzeri meydana çıkarmak için, | kızımın aklını — oynatmak istemem. yelim : (Ertugrul) 1270 senesinde, İstanbul tersanesinin kızaklarında, tamamile Binoplu, Amasralı ve Trabzonlu gemi fastaları tarafından inşa edilmişti. Şu farihe nazaran, İstanbuldan hareket ettiği zaman; tam 35 senelik bir gemi jdi. Geminin teknesi, tamamile ağaçtan yapılmıştı. Su kesiminden aşağı kısmı- ha da bakır kaplanmıştı. Uzunluğu, 250 - genişliği 50 - derin- diği 25 * çektiği su 20,6 İngiliz kademi İdi. Maımahreç tonası, 2344 Makinesi; 600 beygir kuvvetinde, hiki çift silindirli, âdi kundenserli idi. Yalnız makine ile hareket ettiği zaman Baatte 10 mil sür'ate malikti. Fakat yel- kenlerini tamamile açtığı zaman -mu- twafık havalarda, rüzgârın kuvvetine Râbi olarak - bir hayli tezayüt ederdi. Gemide mevcut silâhlara gelince, punlardan ibaretti: 8 Adet, 18 santimetrelik Krop topu 5 « 150 Hbrelik Armistrong topu « 4& fontluk Krop topu, 2 «& 3 fontlak Krop topu 2 « 5 namlulu, Hoçkis (rovelver topu) $ « 5 namlulu Nordanfild (rovslver topu) L « 12 itbralık roket kovanı b « 6 Höralik röket kovanı 1 « torpido endaht koyanı I « torpido 100 «& Hanti martini tüfeği 100 « — Vincestar tüfeği (mükerrer ateşli) 100 « Martin kasaturası 100 « Pala sislaminde ağır kılıç 100 « — Martin kasaturası 100 « — Palaska sisteminde ağır kılıç * 4 « Büyük çapta rovelver Gemi, oldukça mükemmel elektrik Şechizatına malikti. Geminin içi, elek- krikle tenvir edildiği gibi, küçük bir iprojektörü ve muhabere fenerleri de mevcut idi. Tahlisiye vasıtası da, yedi büyük Bandaldan mürekkepti, Geminin teknesi ve küçük bacası, siyahtı. Yalnız; güpeştelerin kenarları bayaza boyanmıştı. Kumanda heyeti ile zabitleri: Kumandan, miralay Osman Bey: 1275 senesinde, İstanbulda — tevellüt ötmişlir. (Sivastopol) harbine tekad- düm eden (Sinop) deniz harbinde, çar- lük donanmasının ihanetine kurban ©- lan Türk filosuna kumanda eden; ve nit - purunda geçirmişti. Yüzbaşı olur ol - maz, pederinin maiyetinde, Basraya gönderilmişti. 1295 senesinde İstanbu- la getirtilerek (Osmaniye) zırhlı fırka- teynine topçu kaptanı tayin edilmişti. Bir sene sonra da (Hüdavendigür) is- mindeki talim gemisine geçmiş; mu- allimlik vazifesini deruhte eylemişti, Bu hizmetleri esnasında, tamamile nazarı dikkati celbeden Osman Bey, * Ayni zamanda Fransız lisanını da öğrendiği için - sol kolağlığa terfi edi- lerek (ateşenaval) sıfatile Paris sefare- ti maiyetine gönderilmişti... Osman Bey, Pariste bulunduğu müddet zarfın- da, bir taraftan resmi vazifesine devam ederken, diğer taraftan da siyasi ve iç- timat ilimlere çalışmış; az zamanda bahriye zabitleri arasında mühim ve mümtaz bir mevki ihraz eylemişti. İşe te, bu sırada bahriye nazırı olan Boz- caadalı Hasan Hüsnü Paşanın nazarı dikkatini celbetmiş; sağ kolağlığa terfi edilerek İstanbula getirtilmiş.. kendisi- ne damatlık teklif edilmişti... Osman Bey bu teklifi teddetmemiş; Hüsnü Paşanın kerimesi (Hamide hanım) ile izdivaç eylemişti. Bu izdivaç, Osman Beyin ikbal sa - hasını birdenbire genişletmişti. Üç se- ne zarfında, sırasile binbaşılıktan, mi- ralaylığa terfi ettiği gibi, ( yaveranı hazreti şehriyarı) silkine de ithal edi mişti. Ve bu müddet zarfında da, mü- teaddit askerf — vazifelerle Avrupaya gönderilmiş; hepsinde de cidden dira- yet eseri göstermişti. Osman Bey, hür fikirli ve hür dü - şünceli idi. Az zamanda İngilizce ve Almancayı da öğrenmişti. Muhitine giren bahriye zabitlerine, çok esaslı terakki ve teceddüt hisleri vermişti. Bundan dolayı, müteaddit defalar, - bahriye nezaretine memur - olan - malüm ve meşhur hafiyeler tarafından Abdülhamide jurnal edilmişti... (Arkası var) “(D Osman Beyin büyük biraderi Mehmet Raşit Paşa da güzide bahriye ümerasından Vdi (312) Yuman harbitde, Çanakkaleye çı- kan filenun kumanda heyeti arasında bu- lunduğu gibi; sonraları da, (Şürayı bahri- ye)ye ve (İdarel mahsusa) meclisine tızun müddet riyaset etmiş.. (Lâhey) de toplanan (Terki silâh) komferansına da, Osmanlı hü- kümetinda muralhası olarak iştirak eyle - Mmişti. —— di. — Düşünüyordu. Fakat — tan - Ti daha sert bir sesle evvelki emri tek- rarlamakta devam ediyordu. Meşa hep fanrıya güvenerek onun yardımile nice zaferler kazanmıştı. Şimdi her neye malolursa olsun onu gücendirmek istemezdi. Oğluna ha - ber vermek te pek acı olurdu. Mabedden çıktı ve kumandana — şu emri verdi: — Yoadı alın, kalenin büyük kapısı yanındaki en büyük kuülede düşmanın gön d ilde kurban edin! Çağa teslim etmiş ve başı gövdesinden ayrılmıştı. Düşmanı korku almıştı. Zater uğruna kendi oğlunu bile kür- ban eden bir adama daha neler yap - mazdı? Düşman kaçıyordu. Atali bu iyi haberle birlikte oğlu - nun ölüm haberini de aldı ve kocası « na saldırdı: — Onu niçin ürdün? — Tanrı öyle istedi, — Yozoe mi söyledi? — Evet.., Başka çare yoktu. Kraliçe, Atalinin kolları sarktı, başı göğsüne düştü ve olduğu yerde sallan- — -e dı. Gözleri yaşlı kral bu zavallı anayı avutmak için kucakladı. Lâkin Atali gilkindi. Kocasının belindeki hançeri kaptı ve çılgın gibi sokağa fırladı. Herkes bakakalmıştı. Atali kurtuluş sevincile sokakları dolduran, gülen ve şarkı söyliyen as- kerle halkın arasından rüzgâr ge- çiyordu. Onu görenler hem yol veri - yorlar, hem de hayretle arkasından bakıyorlardı Genç anne mabedin kapısından içe- ri daldı. Ağzından duman ve gözlerin- en | den alev fışkıran büyük heykele hinç- la baktı. Sonra odasının eşiğinde gö - |rünen Yoözoenin üstüne sald: Uzun sakallı, beyaz sa , atlas kuşaklı, ipek entarili ve çıplak ayaklı canavarın göğsüne hançerini sapladı. Bir kaç dakika sonra yetişenler, genç kadını da papazın bir kaç adım öte - sind& kanlar içinde can çekişirken bul- dular. Yarınki nushamızda : Allah kavuştursun Yazan : Peride Celâl yeğenini ölüm cezası görmekten affe- diniz! O zaman bu esrar perdesini da- ha kolay yırtmış oluruz. — Pekâlâ.. affediyorum onu. Tek- rar seni rahatsız ederse, söylersin ken- disine... ... Sihirbaz Maya neler anlatıyor! Sihirbaz Maya saraya gelir gelmez, kendisini kralın huzuruna çıkardılar. Güudea ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş mâbutlara — yalvarıyor - du.: — Size yurdumun en güzel, en suç- suz kızjarını kurban olarak veriyorum | Müâbetleri her yıl en nefia şaraplarla yıkatıyorum. Öksüzlerin, dul kadınla- rın midelerini daima tok tutmağa, on- ları yoksulluktan kurtarmağa çalışı - yorum. Beni cinler ve göze görünmez mahlüklarla neden rahatsız ediyorsu- nuz? Bu sırada Mayanın geldiğini gören Gudea kollarını yanına bırakarak sihir- bazın yanına doğru yürüdü. — Nerden geliyorsun, Maya? — Evimden.. — BSeni rahatsız eden kimse yok mu? — Hayır.. — Tanzerin yeğeni göze görünmez bir hale gelmiş.. beni ve Samayı teh « dit ediyor. Sen ne dersin bu işe?.. — Bu bir sihir işidir, mellâ! Tanze- rin yeğeni bunu öğrenmişse, onu insan kalıbında görmek çok güç olur. — Kendisi isterse, gene eski haline gelemez mi? — Siz emrederseniz, gelebilir! — Nasıl.. ben istersem gelebilir mi? — Şüphesiz.. siz ne istersiniz de ol- maz? Şimdi emredin: Gökleri bulut kaplasın.. havadan yağmur yerine ak- TEp ve çiyan yağsın. —— 'Bunlar. yağırıd'na ölur. Mayaz — Tanzerin yeğeni gibi göze görün- meyen insanlar, derhal eski kalıbına dönerler ve göze görünürler, SAA M NT ÜĞN Bir Doktorun Günlük Notlarından Genç kız ve Kadınlarda Aybaşı Sancıları Bir çok genç kıslarda ve kadınlarda ay rahatsızlıkları mutadın fevkinde bir astırapla başlar ve öyle devam eder, Ve sancıların çokluğuna göre aZ kirlenirler, Bu doğrudan doğruya mebyiz ve rahmin bazukluğundan ileri gelir. Ya yumurta- hkların faaliyeti gayri kâfldir ve yahut rahimde ön veyahut yan taraflara doğru bir eğrilik vardır. Birinet tarzda damla veyahut iğne suretile tatbik edller çok Kuvetli yardımcı ilâçlarımız Yardır. Bun- larla derhal tedaviye başlanılır ve daha ilk ayından itibaren hasla rahat eder. Aylarca ve yıllarca genç kızları böyle 19. farap içinde birakmakta hiç bir mâna li tedavidir. İkinel tarz- da rahmin inhinaları mevzuu — bahstır, Bu tabil ancak evvelkinden sonra tatbik olunacak basit bir müdahalei cerrahiye De kabili şedavi ve şifadır. Herhalde gönç kız analarının bu gibi vaziyetlerde müdekkik olmaları ve her türlü vaziyeti takip etmeleri ve sık sık İtimad ettiği a- e döktörile latişarede bulunmaları — va- gifeleridir. Bu gibi şeyleri gizlemekte hiç fayda yoktur. Bilâkis ihmalin ileride çok zararları görülebilir. Cumartesi ——— © () Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkınlı zamanınızda bu notlar bir doktar gibi imdadınıza yetişebilir. Bunu başka türlü halledelim.. İlk önce şunu anlamak — istiyorum — senden: Tanzer yaşıyor mu, yaşamıyor mu? Sihirbaz Maya: — Gece olmadan bir şey söyleye - mem, mellâ! dedi. Yıldızlarla konuş- malıyım.. BO atiaan kadar ” bazade kalacaksın- Gece.. Ay ve yıldızlar gökte — işildarken, sihirbaz Maya, ellerini uzatmış, Tan- zerin yıldızını arıyordu. Gudca sarayın bahçesinde bir hur- ma ağacının dibinde oturmuş, sihirba- zın yıldızlarla konuşuşunu seyredi - yordu. Maya: — İşte gördüm.. Tanzerin yıldızı ışıldıyor. dedi. Başını yukarıya kaldırdı. — Hem de eskisi gibi parlak.. Gudea sordu: — Tanzer yaşıyor demek?!.. — Evet, mellâ! Tanzerin sönmemiş.. ve Tanzer yaşıyor. — Sor bakalım onun yıldızına: Tanzer netededir şimdi? Maya gökyüzündeki yıldızlarla an- laşılmaz bir dilden konuşuyordu.. ga- lrip işaretlerle kollarını bir ,kaç kere |kaldırıp indirdikten sonra: — Tanzer (Ur) civarında mahzen iibi bir yerda yaşıyormuk, dedi Gudeça tekrar sordu: — Urun şarkında mı, garbında mı? Tekrar sor bakalım, Mayal Maya cevap verdi: — Ur'un garbında.. Sümür dağları: nı gösteriyor.. — O halde bu mahzen denilen yer dağda bir mağara olsa gerek. Mayanın yıklızlarla konuşması çok sürmedi.. Gudeanın yanına gdidi ve hurma ağacının dibine çöktü. — Onu niçin arayorsunuz, mellâ? — Niçin mi arıyorum? Tanzerin RADYO Bugünkü Program 21 - Şubat - 937 - Cumarlesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi. 1250; Havadis. 1305: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19: Şehir 'Ti - yatrosu kümedi kısmi tarafından bir temsil. 20: Türk musiki heyeti. 2030: Ömer Rıza ta- rafından arabea söylev. 2045: Münir Nuret- tin ve arkadaşları tarafından Türk musiki- xi ve halk şarkıları. Saat Ayarı. 21.15: Orkes- tra. 22.15: Ajans ve borsa haberleri. 2235: Plâkla sololar opera ve oöperet parçaları. BUKREŞ 16: Aakeri müzik. 17410: Hafif mürik, 1918: Cazbant havaları — (şarkılar), 20,445: Örkestra, 2145: Haberli BUDAPESTE 16: Plâk neşriyatı, 17,30: En son şarkılar, 1928: Macar halk şarkıları, 20: Budapeşte konser orkestrası, 27,1$: Çigan orkestrası, 22,10: Dans havaları. PRAG 1755: Almanyadan nakil. 19,15: Brno'dan naki, 19,55: Hafif orkestra, 19,45: Bratislav- dan nakil, 2220: Plâk neşriyatı. 22,35: den 2330 a kadar danz müusikisi. VİYANA 16,20: Karışık neşriyat. 16,50: Plâk neşri- yatı, 1820: Halk şarkıları, 10,30: Operet, 22.20: Viyana senfoni orkestrası. VARŞOVA |, 31645: Opera mualkisi, 17: Muhtelif hava- lar (Baclı'dan, Brahma'dan, Beethoven'den parçalar), 19,30: Karışık proğram, 21: Sen- font örkestra, 22: Eğlenceli proğram, 22,30: OÖrkestra. yıldızı J) Yazan : Celâl Cengiz yeğeni göze görünmez bir halde, bidi tehdit ediyor. Onu - eğer yaşıyorsa * mutlaka meydana çıkarmalıyız... — Yıldırlar Tanzecin yaşadığını B ber verdiler, — Sumer dağlarının batı yamaçla rında aramalıyız onu. Tanzeri anı sen bulabilirsin, Maya! İhtiyar sihirbaz ümitsiz bir tavtrh başını salladı: — (Korkünç ruhlar) beni de t ediyorlar. Ben bu işle uğraşamam. — Kim yardım edecek bana? Bu Sücak sen yapabilirsin, Mayaâl — Yapamam, mellâ! Bir kaç lük ömrümü Tanzerin yeğeninin & yaklarına seremem, Maya birdenbire garip bir tavırla gökteki yıldızlardan yeni bir ilham mış gibi davranarak: — Mübutlar beni bu işle uğraşmaF| tan menediyorlar, dedi, Tanzer yaşt | yormuş. Ve mâbutlar ona çok yakınd Elâm tahtını yere vurmak fırsatını vE| receklermiş. Gudea hayretle sordu: — Bu işi Tanzer, gözü açıkken yf pamamıştı. Şimdi o gözlerini kaybet| miştir. Dünyayı görmüyor. mâbut Tanzer gibi gözleri görmez bi adama bu fırsatı verecek? (Arkası var) —a | FRANSIZ - KADINLARINI Bı'ğgün dı'in_yada meşhur GÜZELLİKLERİNİN SIRRI Parisli şık kadınlar, “ Makyaj * sanatında bütün dünyanın en bir yük eksperleridir. En son ılkeln sırları, havalandırılmış bir pü* ranın istimalindedir. - Müthiş bir hava tazyikı tahtında dönen bif tulumbanın sür'atle ezilen- h usul ile istihzar edilen ve mümkü? olmadığı zannedilen ondefa dabi ince bir pudradır. Bu usul say?” sinde pudrayı o derece inceltir K -yüze bir makyaj veren modası geçmiş adi ve ağf pudralardan büsbütün başka bf tesir bırakarak-cildde gayri mer' bir güzellik tabakası halinde muf” tazam ve yeknasak olarak yıpf ve tene tabit bir şekil verir. yeni havalandırma usulü Tokal0” pudrasının — istihzarında kullarık maktadır. Tokalon pudrası, 8Yf zamanda terkibinde taze kreff mevcut olduğundan bütün sabit kalır ve ne yağmur,ne gâr, nede ter tenin “ fini ı' güzelliğini tağyir etmez. Siz Fransız kadınlarının güzellik fi olan “ Havalandırılmış , le’ l pudrasını kullanınız.