3 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ha di dte a 4alı . di Wi - e— Ç L gERir ” v " D AM daz SA SÜ LA l S SK v Küi l * * Ç * ' YAR HLA & e '—ıuı!ı_-'—aı'""-"a.._ v vllşk çömiz 2_ Sayfa ” bi P ehi ” ) SON POSTA __'____w İ d İ - E Ç, Hü göğal " ı_*y 4 a.. Hergün Almanya ile Ticaret münasebetlerimiz L— Yazan: Muhittin Birgen s on günlerde Türkiye ile Alman- ya arasındaki ticaret anlaşması meselesi gazetelerde biraz bahis mev- zuu oldu. Çıkan bazı haberlere göre hükümet, mevcut anlaşmayı yeni baş- tan bir gözden geçirmeye taraftardır; bundan on gün kadar evvel Ahmeti E- min Yalman, bir makale yazarak bun- da Türk bakımından Almanya ile yap- tığımız ticaret mübadelesinin zayıf ta-| raflarını tahlil etti. Buna mukabil Tür kişe Post gazetesi de, bir makale vaza- rak A, Emin Yalmanın bazı mülâhaza- larda haksız olduğunu izah etmeğe e- hemmiyet verdi, Bununla beraber, Tür kişe Post ta, mevcut anlaşmanın daha yeni bazı esaslar dahilinde genişletil- mesi taraftarı göründü ve şu mesele- leri ileri sürdü: | — Türkiyeye yapılacak Alman ih racatının, birtakım vadeli senetlerin iskontosu mukabilinde, bir kredi ko- laylığından istifade edebilmesi nasl temin olunabilir? 2 — Acaba bu usul, devlet tarafın- dan taahhüt edilen vadeli tediyata da teşmil edilebilir mi? 3 — Üç taraflı klering usulü ne de- receye kadar ölabilir? * Almanya ile kaç senedir tatbik et- mekte olduğumuz mübadele ve hesap- laşma usullerinden dolayı bir zaman- dan beri birtakım şikâyetler ve tenkit- ler görülmektedir. Hükümeti, müddeti ni doldurmakta olan itilâfın yeniden bir gözden geçirmek fikrine sevketmiş olması mümkün olan sebepler de Lu şikâyetler ve tenkitlerde toplanmış ol- sa gerektir. Şikâyet ve tenkit noktala- rını Emin Yalman yaptı; Türkişe Post ta bunların bazılarının sebeplerini i- zah, bazılarını da müdafaa etti. En zi- yade dokunulan nokta, markın kıyme- ti ile Almanyanın bize sattığı malların fiyatlarının yüksekliğidir. Bu yüksek- liğin bazan yüzde 30 ve 40 derecesine kadar vardığından bahsediliyor. Mar- kın kıymetine gelince, bu noktada Al- manyanın Romanya ve Yugoslavya ile yaptığı muamelelerde markın büsbü - tün başka bir kıymet ile ölçüldüğünü gösteren Emin Yalman, niçin bu usu- lün bizde de tatbik edilmediğini sor- du; Türkişe Post ta o memleketlerle va pılan muamelelerin başka esaslar üze- rine cereyan ettiğini söyledi. Hülâsa, bir Türk gazetesi ile, Yakın Şarkta Alman menfaatlerine tercüman olan bir İstanbul gazetesi arasında, ay- rı ayrı görüşlerle tahlil edilen bir me- sele Türkiyenin en mühim bir haricf ticaret işinin günlük bir iş şeklini al- Mmasını mucip oldu. * Almanya ile Türkiye arasındaki ti- caret muamelesi, Türkiye bakımından da, Almanya bakımından da, şimdiye kadar her iki taraf için, hayırlı ve fay- dalı olmuştur. Doğru söylemek lâzım gelirse, her iki memleketin de biribi:- lerinden o kadar fazla şikâyete hakla- tı yoktur. Emin Yalmanın dedikleri ek seriyetle doğrudur; fakat, haklı olmak için, doğru söylemeliyiz ve kabul et- meliyiz ki Türkiye, son dünya buhra- nının toprak mahsuleri ve iptidai mad deler üzerinde yaptığı mahvedici tesir- lere bilhassa ÂAÂlman piyasasının bize karşı açmış olduğu geniş kapılar saye- sinde daha kolaylıkla mukavemet vede- bilmiştir. Buna mukabil, Almanyanın istifadesi de küçük olmadı: Türkiye pi- yasası Almanlara geniş açıldı ve bizim sınaileşme siyasetimizin büyük kısmı, Alman fabrikalarından çıkan makine- ler ve kimyevi maddelerle icra edildi. Almanya bize yalnız mal değil, bun- larla beraber mütehassıslar da gönder di. Bugün Türkiyede iyi şartlar içinde geçinen binlerce Alman vardır. Vâkıa, Almanya bizim tütün piyasamızı can- landıran bir kuvvet, pamuk eken köy- lümüze istihsa) şevki veren bir müba- yaacı olduysa, Kaliforniya meyvaları yerine ÂAÂlmanyada Türk meyvalarının tercih edilmesi bizim kuru yemiş piya- samızın canlanmasına yardım ettiyse, buna mukabil, Türkiyede gerek Alman sanayiine ve gerek bizzat Alman müte hassıslarına, Alman ticaret adamlarına (Devamı 12 inci sayfada) mos” ia08 T E öçez Bilek. < H ORA —ııll/////// Uyku hayatın gıdasıdır, iyi uyu - mıyan insan hüceyratını dinlendire - mez, dinlendiremeyince hayatından kaybeder, bunuün içindir ki doktor - lar 24 saati üçe ayırmışlardır. Birini çalışmıya, birini dinlenmiye, birini de uyumıya hasretmişlerdir.. Uyku hayatın gıdası olmakta bera- ber büyük insanlarda günde sekiz saati aşınca insanı atalete, tembelli - ğe uyuşukluğa sevkeder, uyku, uyku- nun mayasıdır, derler, insan bir defa fazla uyumıya alışınca kendisini bu itiyattan bir türlü çekip kurtaramaz. İnsan ömrü çok kısadır, bu kısa ömrün üçte biri çalışmıya, üçte biri dinlenmiye, üçte biri uyumıya Bİ - der, insan bu üç kısmın birini fazla yapınca kendi zararına olarak diğer- lerinden Ççalmış olur, çalışmayı da, dinlenmeyi de, uyumayı da haddin - den fazlaya çıkarmamalıyız. (söz Köpeğin şerefine Verilen ziyafet Skmerikadü Dbir. — eee köpeğin şerefine u büyük bir ziya, fet verilmiştir. Bu bahtiyar kö: — - pek bir aileyi zes © £ kâsile felâketten — kurtaran Kocni: dir. Bu ziyafette tamam 200 — kişi © hazır bulunmuş: tur. Şeref makamı £ nı köpek işgal et © miş ve o gecenin © kraliçesi sayılmıştır. Köpek önüne gelen yemekleri in- sanlarla beraber yemiş, kendi şerefine söylenen nutuklara kuyruğunu salla- mak suretile mukabele etmiştir. Ken- tir. Köpeğin hizmeti şudur: Ailenin düşmanları evdeki küçük “çöcuğu kaçırmak istemişler, küçük kö pek bunu hissetmiş, havladığı takdir- de kendisinin de bağlanacağını ve hır- sızları takip edemiyeceğini anlayınca hiç ses çıkarmamış, ve efendisinin ço- cuğunu takip etmiş ve sonra gelip- zabıtaya rehberlik etmiş, bu sayede ço- cuk kurtulmuş... İngiliz erkekleri haşin kadınlardan hoşlanıyorlar? Londranın meşhur gazetelerinden biri son günlerdedsir anket yaparak bir İngilizin evlenmek için tercih edeceği kadında ne gibi evsaf aradığını — sor- muştur. Bu ankete iştirak,eden 13 bin o- kuyucunun reyleri tasnif edilmiş ve şu neticeye varılmıştır: İngilterede kadınların güzel olma- larınş büyük bir ehemmiyet verilme- mektedir. İngilizlerin kadınlarda ara- dıkları_başlıca evsaf — zerafet ve tabit nezakettir. Kadının * açık göz olması İngiliz erkeklerinin hoşuna gitmemek- tedir. İngilizler alacakları kadınların ev kadını olmalarına da pek ehemmiyet disine altın bir tasma hediye edilmiş- | * HERGÜN BİR FIKHA Ba yıla nlar «Muhlisin çocukları» operet grupu, Muhlis Sabahattinin bestelediği bir opereti ilk defa oynayacaklar, Ope- rette belli başlı rollerden birini oy- nayacak olan Salâhattin tiyatroya sarhoş gelmişti. Sahneye çıktı ve bir koltuğa oturdu. Koltuğa oturma sile sızması da bir oldu. Orkestrayı idare eden Muhlis Sabahattin onu bu halde görür görmez düşüp ba- yıldı. Salâhattin Muhlisin — düşmesile kendine geldi. Gözlerini açtı.. Sah- nenin önüne kadar yürüdü. Yerde yatan baygın Muhlise bağırdı: — Herkes benim bestelerime ha- yılıyor, diye seviniyordun. Seyin- mek sırası şimdi de bende! Sen de benim sarhoşluğuma bayılıyormuş- sun! , $ İngilterede günde Kaç kilometre Sakal kesiliyor? Londradaki yeni bir jilet fabrikası- nin açilma merasiminde traş mütehas- sıslarından biri traş olan erkeğin bir defada yüzünde 312 — santimetre mu- rabbaı sahayı traş ettiğini ve bu saha üzerinde 25000 kıl bulunduğunu söy- lemiştir. Bu mütehassısa göre yüzdeki kıllar 24 saatte 0,0025 santimetre uza- makta yani bir erkeğin sakalları üs- tüste eklense 725 santimetre büyü- mekte imiş. Bu mütehassısın yaptığı dıger bir hesaba göre İngilterede 15 milyon in- san traş oluyormuş, Ve 15 milyon in- sanın kestikleri sakal kıllarının günde- lik uzunluğu ise 100,000 kilometreye yakın bir miktarı buluyormuş B eelenteni vermezler.Ev kadınına ehemmıyet ve- ren erkekler ancak altıda bir nisbetin- dedir. İngiliz erkekleri gene umumiyetle çalışan san'atkâr kadınları beğenme- mektedirler, azim bir ekseriyet dudak boyasını takbih etmektedir. Buna mukabil erkeklerin bir çok- ları kadınların manikürlerinden — hoş- lanmışlardır. 12 defa ahrete Gidip gelen adam İngilterede Bradford ka- saplarından 56 yaşında Pad- gett isminde bir adam in- kıtar teneffüs hastalığına müp telâ imiş. Tam on iki defa nefesi tı- kanmış saat- lerce o halde kalmış ve her defasında ken- disi ölü zanne- dilmiş ve ah- ret yolunu boylamıya mak iakalieş iken açılarak on iki — defa ölümden kur- tulmuştur. Dünyanın en küçük radyosu Geçenlerde bu sütünlarda dün- yanın en küçük radyosundan bahsetmiş ve bu radyonun bir cıgara kutusu kadar olduğunu söylemiştik. Son günlerde gelen bir Alman gazetesinde okuduğu muza göre bu radyodan da daha küçüğü yapılmıştır. Şimdiki radyo bir kol saati kadarmış., Sesi fev- kalâde berrak veriyor, ve hiç parazit yıpmıyormı:ış- Antensiz liyor, ve ir odada mü- ılîeıîımel k= verilecek ka- dar ses çıkarıyormuş. ; Tayyarede ilk kavga Scali ismindeki bir Parisli ile eski tenis şampiyonlarında As- langui bir sene evvel Londra - Paris hava yolu üzerinde döğüş- müşlerdi. Bu kavga neticesinde de Scali'nin ayağı kırılmıştı. Bu defa Paristeki muhakemelerinde mahkeme — Aslangui'yi on bin frank tazminata mahküm etmiştir. i—— — Bu ğunu sanmışlar, çabuk kurtulması, İSTER İNAN Geçen hafta Biga hayvan pazarına satılmağa getirilen gürbüz bir boğa, yuları sahibinin elinde, makta iken birdenbire şiddetle tepinmeğe, gerinmeğe ve etrafa acı acı bakarak mışlamaya başlamıştır. Burun delikleri sık sık açılıp kapanmakta ve gözleri korkunç bir manzara arzetmekte olan boğa, bir aralık hızla başını çekerek sahibinin elinden kurtulmuş ve fa- kat kaçmıyarak derhal yere yuvarlanmıştır. halden şaşıran pazar halkı, hayvanın kudurdu- tecavüz etmemesi için kesilmesini münasip görmüşler ve İSTER ayakta dur- kalkmıştır, kalkıp ta kimseye İSTER İNANMA! sahibinin rızasile hemen bir kasap çağrılmıştır. Kasap gelip de yerde yatan, gözleri haddinden fazla büyümüş olan ve mütemadiyen ağzından köpükler çı- karan boğayı görünce: (Bu hayvan kuduz değildir, sar'alıdır ve şimdi de sar'ası tutmuştur. Kesmiyelim, yazıktır. Bir kaç dakika sonra bu hal zail olur). de- miştir. Filhakika bir müddet beklenilmiş, biçare boğa, uykudan uyanır gibi kendine gelerek, hemen ayağa Tecrübeli kasabın ictihadile bıçaktan kurtulan hıyvnn satılamayıp gene sahibinin yedeğinde etrafa şen, neş'e- li nazarlar fırlatarak köye götürülmüştür. İNAN İSTER İNANMA! Şubat 3 Sözün Kısası Kırtasiyecilik | İsmet Hulüsi Muharrir İsmet Hulüsiye: a Bir adet Sözün kısası yazılması... v saire,.. Ve saire,.. Neşriyat müdürü Neşriyat müdürlüğüne: İ Talep buyrulan bir adet Sözün Kısâ* sı tetkikat ve tetebbüatı lâzime yapli* dıktan sonra tarafımdan tahrir edilif leffen takdim kılındı. İsmet Hulüsi İsmet Hulüsi tarafından yazılan SÖ zün kısası okundu. Gazeteye devcinde bir güna mahzur görülmediğinden SeT“ mürettipliğe... Neşriyat Müdürü * Linotip mürettibine: z İsmet Hulüsinin yazdığı sözün kısâ* sı işbu derkenarla birlikte sunulmuş* tur. ÂAlelüsul makinede tertiple, ka" lıplarının bir teselüüm makbuzu muü*“ kabilinde mürettiphane çırağına devri“ ne, - Sermürettip — İsmet Hulüsinin yazdığı Sözün Kısâ* sı yazısının kalıplarını 48 parçadan ibâ ret olduğu halde Linotip mürettibin * den aldığıma dair işbu makbuz bittan” zim yeddine ita kılındı. Mürettiphane çırağ” * Sermüsahhihliğe, İsmet Hulüsinin yazdığı Sözün Kısas sınin prova tezgâhında basılan örnek” leri leffen sunuldu. * Tashihi zımnında müsahhih filâna.. Sermüsahhih j Sermürettip * Sermüsahhihe:! . Tashihi tarafımdan yapılmış, dor'l harf, beş kelime hatası görülerek tas* hih edilmiştir. A Müsahhih * : Sermürettipliğe: İsmet Hulüsinin Sözün Kısası yazısır nın provaları tâshih ve iade edilmiş' tir. Sermüsahhih Derkenar: Sayfa halinde tertibi için Sermüret« tip muavinliğine, Sermürettip * Sermürettipliğe; İsmet Hulüsinin yazısı bir kera de tarafımdan tetkik edildikten sonra kas lıplar halinde yarın çıkacak gazetenir ikinci sayfasının beşinci sütununa ko” nulmuştur. Muamelei lâzimesi ifa edil diği cihetle, işbu müzekkere ile mer- butu evrakın hıfzına müsaadeleri. Sermürettip muayvini, * Bu kadar kâğıt yazılıncaya kadar er az bir hafta zaman geçmiştir. — Hakikaten böyle midir? Diye sormayın; hakikaten böyle ol« saydı bir gazete idarehanesinde yüzler ce memura bir o kadar daktiloya ihti« yaç olurdu ve gazeteler ancak haftada bir gün çıkabilirlerdi. Hakikaten böyle olmadığı halde ha- kikaten böyle imiş gibi yazmamın se“ bebine gelince.. Kırtasiyeciliğin içine sokulamadığı bir işi ele aldım. Kırtasi- yeciliği hayalen işe karıştırdım.. Ve ne ticeyi gösterdim. İsmet Hufüsi Kış ortasında mayolu balo Maskeli balo olur da mayolu bald olmaz mı? Amerikalılar bu işde de ge« ri kalmamışlar, geçen kânunusaninin — ilk haftasında Şikagoda mayolu bala diye bir bala vermişlerdir. Bu balo bir hayır cemiyetinin men« faatine tertip edildiği için evvelâ kim- — se bir şey sövliyememiş, şehrin en mas ruf aileleri kabil olduğu kadar dekoltâ mayolarla baloya gelmişler, havuzsuz, susuz, plâjsız yerde ve elektrik zıyılııı rı altında şemsiyelerle otıınnk eğlem mişlerdir. Balo idaresi salonun lıınretım m dereceye çıkardığı için kimse ı'.işüm'ı |miştir. Bu balo Amerikada fevkalâde rağe — bet gördüğü için şimdi bütün şehıtll!l de tekrarlanacakmış.

Bu sayıdan diğer sayfalar: